www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Her Telden > Din Bilimleri > Hıristiyanlık

CevaplaCevapla
 
Konu Seçenekleri Görünüm Şekli
Eski 06-09-2009, 12:10 PM   #1
despina
Geçerken Uğradım
 
despina 'in Avatari
 
Kayit Tarihi: Jun 2009
Nerden: Tinos, Ellinikh Dimokratia
Yaş: 35
Mesajlari: 65
Teşekkür Etme: 0
Thanked 1 Times in 1 Post
Üye No: 83585
Rep Power: 1149
Rep Puanı : 885
Rep Derecesi : despina is a splendid one to beholddespina is a splendid one to beholddespina is a splendid one to beholddespina is a splendid one to beholddespina is a splendid one to beholddespina is a splendid one to beholddespina is a splendid one to behold
Cinsiyet : Bayan
Belirlenen 2-bÜyÜk İddİalar

Önceki bölümde bulmak isteyenin araması gerektiğini gördük. Ama aramaya nereden
başlamalıyız? İncil'in bu soruya verdiği yanıt şöyledir: Tek başlangıç noktası,
Nasıralı İsa'nın tarihsel kimliği ve kişiliğidir. Tanrı konuşmuş ve harekete
geçmişse, bunu en yetkin şekliyle İsa Mesih'te gerçekleştirmiştir. Can alıcı
soru ise şudur: Nasıralı marangoz, Tanrı özünden, Tanrı'nın Oğlu muydu?

Ancak şunu önemle belirtmemiz gerekir: İncil'de Tanrı'nın Oğlu deyimi kullanıldığı
zaman, bundan herhangi fiziksel bir ilişki anlaşılmamalıdır. Bazen Hıristiyanlar,
Tanrı'nın Meryem ile ilişki kurup bir oğul meydana getirdiğine inanmakla suçlanmaktadırlar.
Kuşkusuz böyle bir iddia düpedüz bir küfür olurdu ve hiçbir Mesih İnanlısı böyle
bir şeye inanmaz. Tanrı'nın Oğlu deyimi benzetmeli bir anlatım olup, İsa Mesih
ile göksel Babası arasındaki ilişkinin yakınlığını, aynı özden olduklarını belirtmektedir.
Herhangi fiziksel bir ilişki kesinlikle düşünülemez. İleride İsa Mesih'in kendi
sözlerini incelerken bu konuyu da aydınlığa kavuşturmaya çalışacağız.

İncil inancı konusunda yaptığımız bir incelemenin, Mesih'in kimliği ve kişiliği
noktasından başlamasının iki ana nedeni var. Birincisi, İncil inancı özde İsa
Mesih'in kendisidir. Mesih'in kimliği, kişiliği ve görevi, İncil inancının üzerinde
kurulduğu kayadır. İsa Mesih'in kendi kimliğiyle ilgili söyledikleri doğru değilse
ve yapacağını söylediği görevini yapmamışsa, İncil inancının temeli şimdiden
çürütülmüş, yapı da tümüyle yıkılacak demektir. Mesih inancından Mesih'i çıkartırsan,
geriye hiçbir şey kalmaz. İsa Mesih, İncil inancının merkezidir; diğer her şey
O'nun çevresinde döner. Bizi ilgilendiren, İsa'nın felsefesi ya da dünya görüşü
değildir. Temelde O'nun kimliği ve kişiliğiyle ilgileniyoruz. İsa Mesih kimdir?

İkinci olarak, İsa Mesih'in özde Tanrı olduğu kanıtlanabilirse, diğer birçok
sorun da kendiliğinden çözülmüş olur. Öncelikle Tanrı'nın varlığı kanıtlanmış
ve karakteri de açıklanmış olur. İnsanın görevi nedir, gelecekte onu ne beklemektedir,
ölümden sonra yaşam var mıdır, Kutsal Kitap (Tevrat, Zebur, İncil) gerçekten
de Tanrı'nın Sözü müdür, İsa Mesih neden öldü? Bu soruların yanıtları bu şekilde
ortaya çıkar. İsa bu konuların hepsine ilişkin öğretiş verdi; Kendisi Tanrı
ise öğrettikleri de kuşkusuz gerçektir.

Böylelikle yapacağımız araştırmanın İsa Mesih'in kendisiyle başlaması gerek.
O'nunla ilgili bilgi almak için de İncil'e başvurmalıyız. Şimdilik İncil'deki
yazılan tarihsel belgeler olarak kabul etmemiz yeter. Tanrı'dan mıdır, değil
midir sorusuyla şu anda ilgilenmiyoruz.1
Yalnız şu gerçekleri göz önünde tutalım: İncil yazıları imanlı kişilerce yazıldı,
imanlılar da dürüst kişilerdir. Kaleme aldıkları olayları görgü tanıkları olarak
yansızlıkla kaydettiler. Şimdilik söz konusu yazıların, bize İsa'nın yaşamını
ve öğretişini güvenilir bir biçimde ileten kaynaklar olduğunu kabul etmekle
yetineceğiz. Konumuzu İncil'den incelerken gelişigüzel seçilmiş, birbirleriyle
bağlantılı olmayan birtakım kopuk yazılara dayanmayacağız. Kitabı bir bütün
olarak ele alıp açıkça öğretilenlerin üzerinde duracağız.

Bu bölümdeki amacımız, İsa Mesih'in özde Tanrı olduğunu kanıtlayan delilleri
ortaya koymaktır. İsa'nın belirsiz bir biçimde tanrısal özellikler taşıdığını
göstermekle yetinemeyiz; O'nun, insan doğasını almış Tanrı'nın Kendisi olduğunu
kanıtlamayı amaçlıyoruz. İsa Mesih'in, tüm diğer insanlardan farklı olarak Tanrı
ile öncesizlikte ve özde bir olduğuna inanıyoruz. O'nu sadece insan bedenine
bürünmüş Tanrı olarak ya da bazı tanrısal özellikleri taşıyan üstün bir insan
olarak görmüyoruz. İsa Mesih'in, eşi emsali olmayan Tanrı-insan olduğuna inanıyoruz.
İsa'nın, Tanrılık ve insanlık olmak üzere birbirine karıştırılmayacak iki yetkin
tabiata sahip olan tarihsel bir kişi olduğu inancındayız. Bu durum, şimdi ve
sonsuzluğa dek, tek olarak İsa Mesih'e özgüdür. İsa yalnız hayranlığımıza değil,
tapınmamıza da lâyıktır.

İsa Mesih'in Tanrılığı konusundaki kanıtlar üç yönlüdür. Önce İsa'nın kendisiyle
ilgili söylediği sözler, sonra eşsiz karakteri, yani günahsızlığı, son olarak
da ölümden dirilişi yönünden inceleme yapacağız. Bunlar ayrı ayrı ele alındığında
kesin bir kanıt sayılmayabilir. Oysa üçü bir araya gelince, bizi kesin sonuca
götürdükleri belli olacak.

Öyleyse birinci tanıklık, Mesih'in kendisi için ileri sürmüş olduğu iddialardır.
Kuşkusuz bir kişinin kendisi için söyledikleri kesin kanıt sayılmaz. Ne var
ki, önümüzde açıklama gerektiren olağanüstü bir durum var. Bu duruma biraz açıklık
kazandırmak amacıyla söz konusu iddiaları dört bölüme ayıracağız.



İsa'nın Kendisine Yönelik Öğretişi

İsa Mesih'in birçok konuda verdiği öğretişten en çok gözümüze çarpan özellik,
sürekli olarak kendisiyle ilgili konuşmasıdır. Tanrı'nın "Baba"lığı
ve "Tanrısal Egemenlik" konularını sık sık işlediği doğrudur. Bununla
beraber kendini Baba'nın Oğlu olarak tanıttı, 'Kendisinin de Tanrı'nın Egemenliği'ni
kurmak için geldiğini ileri sürdü. Kişinin Tanrı'nın Egemenliği'ne girebilmesinin,
İsa Mesih'e karşı takındığı tutuma bağlı olduğunu söyledi. Tanrı'nın Egemenliği'nden,
"benim egemenliğim" şeklinde söz etmekten çekinmedi.

İsa'nın öğretişinin hep kendisine yönelik olması, O'nu dünyaya gelmiş geçmiş
bütün peygamberlerden ve büyük din adamlarından ayırmaktadır. Onlar kendilerini
pek göstermediler. O ise hep kendini öne sürdü. Onlar, insanları kendilerinin
dışındaki bir gerçeğe yönelterek "Benim anladığım kadarıyla gerçek orada,
onun ardınca git" dediler. İsa Mesih ise, "Gerçek Ben'im" dedi,
"Benim ardımca gel." İsa'nın sözlerini okuduğumuz zaman hep kendinden
söz etmesi göze batıyor.

Örneğin:

"Yaşam ekmeği Ben'im. Bana gelen asla acıkmaz, bana iman eden hiçbir zaman
susamaz" (Yuhanna 6:35).

"Ben dünyanın ışığıyım. Benim ardımdan gelen, asla karanlıkta yürümez,
yaşam ışığına sahip olur" (Yuhanna 8:12).

"Diriliş ve yaşam Ben'im. Bana iman eden kişi ölse de yaşayacaktır. Yaşayan
ve bana iman eden asla ölmeyecek" (Yuhanna 11:25, 26)

İsa, "Yol, gerçek ve yaşam Ben'im" dedi. "Benim aracılığım olmadan
Baba'ya kimse gelemez" (Yuhanna 14:6).

"Ey bütün yorgunlar ve yükü ağır olanlar! Bana gelin, ben size rahat veririm...
Boyunduruğumu yüklenin, benden öğrenin"(Matta 11:28, 29).

İsa Mesih'in öğretişinin ilk yılları şu soruyu sormasıyla noktalandı: "Ben
kimim dersin?" İbrahim'in O'nun gününü göreceği umuduyla sevindiğini, Musa'nın
O'nun hakkında yazdığını, Kutsal Yazılar'ın O'na tanıklık ettiğini söyledi.
Hatta Tevrat, Zebur ve peygamberlerin yazılarında hep kendisi hakkında yazıldığını
iddia etti (Markos 8:29; Yuhanna 8:56, 5:39; Luka 24:27, 44).

Luka, İsa'nın çocukluğunu geçirdiği kasaba olan Nasıra'daki havraya yaptığı
ziyareti ayrıntılı bir şekilde anlatmaktadır. O'na peygamber Yeşaya'nın kitabını
verdiler. O da ayağa kalktı ve okumaya başladı. Okuduğu yer Yeşaya 61:1, 2 ayetleriydi:

"Rab'bin Ruhu üzerimdedir. Çünkü O beni, yoksullara Müjde'yi iletmek
için meshetti.

Tutsaklara serbest bırakılacaklarını, Körlere gözlerinin açılacağını duyurmak
için,

Ezilenleri özgürlüğe kavuşturmak Ve Rab'bin lütuf yılını ilan etmek için Beni
gönderdi" (Luka 4:18, 19).

Bütün gözler kendisine dikilmiş beklerken, İsa kitabı kapattı, havra görevlisine
geri verip oturdu. Sonra ortalığı kaplayan sessizliği şu şaşılacak sözlerle
yardı: "Dinlediğiniz bu Yazı bugün yerine gelmiştir." Başka bir deyişle,
"Peygamber bunları benimle ilgili olarak yazdı."

Kendisiyle ilgili böylesi büyük düşünceler taşıyan bir kişinin insanları kendisine
çağırması kimseyi şaşırtmamalı. Nitekim İsa Mesih, çağrıda bulunmakla kalmadı;
buyruk verdi.

"Bana gelin, benim ardımca gelin" diyordu. Kendisine gelenlerin tüm
gereksinimlerini karşılayacağına söz verdi. Yorgunların yüklerini kaldıracağını,
acıkmış olanları doyuracağını, susamış olanların susuzluğunu gidereceğini söyledi.
Ayrıca, O'nun öğretişini benimseyen öğrencilerinin kendisine itaat etmelerini,
O'na bağlı olduklarını herkese belli etmelerini buyurdu. İsa'nın öğrencileri,
O'nun kesin iddialarda bulunmakta haklı olduğunu yavaş yavaş anladılar: Pavlus,
Petrus, Yakup ve Yahuda yazdıkları mektuplarda kendilerini İsa Mesih'in "kölesi"
olarak tanıtmaktan hoşlanırlar.

Bu konuda da ileri giden İsa, insanların iman ve sevgilerini kendisine yöneltmelerini
istedi. İnsana, Tanrı'ya iman etmek yakışır. Oysa İsa Mesih, insanları Kendisine
iman etmeye çağırdı. İsa, "Tanrı'nın işi O'nun gönderdiği kişiye iman etmenizdir"
demiştir (Yuhanna 6:29). "Oğul'a iman edenin sonsuz yaşamı vardır"
(Yuhanna 3:36). İsa Mesih'e iman etmek insanın başlıca ödevi ise, O'na iman
etmemek insanın işleyebileceği en korkunç suçtur (Yuhanna 8:24,16:8,9).

İnsanın, Tanrı'yı bütün yüreğiyle, bütün canıyla, bütün aklıyla, bütün gücüyle
sevmesi buyrulmuştur. Ne var ki İsa Mesih, sevgi konusunda ilk yerin kendisine
ayrılmasını istedi. Babasını, annesini, karısını, çocuklarını İsa'dan daha çok
seven kişinin kendisine lâyık olmadığını belirtti (Matta 10:37). İbrani dilinde
karşılaştırmayı vurgulamak için kullanılan karşıtlık anlatımına başvurarak şöyle
dedi: "Biri bana gelip de babasını, annesini, karısını, çocuklarını, kardeşlerini,
hatta kendi canını bile gözden çıkarmazsa, öğrencim olamaz" (Luka 14:26).
Kuşkusuz İsa, bütün yakınlarımıza karşı nefret duygusuyla dolmamızı önermiyordu.
Ancak İsa'ya olan sevgimiz öylesine sıcak, öylesine derin olmalı ki, bunun yanında
kendimize ya da yakınlarımıza olan sevgimiz çok zayıf, çok sönük görünmeli.

İsa Mesih, Tanrı'nın işinde kendisinin merkezî yeri aldığını çok iyi anlıyordu.
Öyle ki, kendisi dünyadan ayrılıp göğe dönünce yerini dolduracak birini göndereceğine
dair söz verdi. O'nun yerini alan, Tanrı'nın Kutsal Ruhu'dur. İsa'nın Kutsal
Ruh'tan söz ederken en çok "Yardımcı" (Grekçe parakletos) sözünü kullandığını
görüyoruz. Hukukta kullanılan bu sözcük, savunma avukatı anlamına gelir. Kutsal
Ruh'un işi, insanlar önünde İsa Mesih'in davasını yürütmek olacaktı. İsa, "O
bana tanıklık edecek" dedi. "O beni yüceltecek. Çünkü benim olandan
alıp size bildirecek" (Yuhanna 15:26; 16:14). Böylece Kutsal Ruh'un hem
dünyanın önünde yapacağı tanıklık, hem de imanlılara vereceği açıklayış İsa
Mesih ile ilgili olacaktı.

Yine başka bir yerde İsa şu şaşırtıcı sözleri söyledi: "Ben yerden yukarı
kaldırıldığım zaman bütün insanları kendime çekeceğim" (Yuhanna 12:32).
Çarmıhtaki ölümünün, insanları da bir mıknatıs gibi çekeceğini biliyordu. Oysa
insanların, ilk planda ne Tanrı'ya ne de inanca, ne gerçeğe ne de doğruluğa,
ancak İsa Mesih'in kendisine doğru çekileceğini de eklemiştir. Ancak İsa'ya
çekilen kişi bunlara da ulaşmış olacaktır.

Bütün bu büyük sözler ve iddiaların, başkaları için alçakgönüllülüğü şart koşan
biri tarafından söylenmesi gözden kaçmamaktadır. İsa, kendi çıkarlarını arayan
öğrencilerini azarladı. Onların arasında gördüğü büyüklük kuruntularına üzüldü.
Peki, İsa Mesih, başkalarına öğrettiğini kendisi uygulamıyor muydu? Yanına küçük
bir çocuk alıp, "Hepiniz bu çocuk gibi olmalısınız" demişti. Kendisi
ise başka bir kurala mı ayak uyduruyordu?



Dolaysız İddialar

İsa'nın, kendisinin Kutsal Yazılar'da geleceği bildirilen Kurtarıcı (Mesih)
olduğuna inandığı bellidir. Yüzyıllardan beri peygamberlerce duyurulan Tanrı'nın
Egemenliği'ni kurmaya gelmişti.

Otuz yaşına gelince halk arasında açıkça öğretişini yaymaya başlayan İsa'nın
ilk sözünün "tamamlandı" olması dikkate değer. "Zaman doldu"
diyordu, "Tanrı'nın Egemenliği yaklaştı" (Markos 1:15). İsa Mesih,

peygamber Daniel'in gelecek olan Kurtarıcı için kullandığı "İnsanoğlu"
unvanını kendine mal etti (Daniel 7:13). Yahudiler'in din önderleri önünde sorguya
çekildiğinde, Başkâhin Kayafa'nın kullandığı "Tanrı'nın Oğlu" deyimini
hiç çekinmeden benimsedi (Markos 14:61, 62). Bu unvan da Mezmur 2:7'de, gelecek
olan Kurtarıcı Mesih için kullanılmıştı. Yine peygamber Yeşaya, kendi adını
taşıyan kitabın sonlarında Tanrı'nın elem çeken kulundan söz etmektedir. İsa
Mesih, bu benzetmeyi de üstlenerek çarmıh üzerindeki ölümünü bu önbildirilerin
ışığında yorumladı.

İsa Mesih'in, on iki öğrencisiyle yaptığı eğitimin ilk evresi Simun Petrus'un
kesin iman açıklamasıyla sonuçlandı. Petrus, İsa'nın gerçekten Kutsal Yazılar'la
geleceği belirtilen Mesih olduğu kanısına varmıştı. Başkaları belki İsa'yı sadece
yeni bir peygamber olarak görüyorlardı. Petrus ise O'nu peygamberlerin işaret
ettiği Kurtarıcı olarak tanıdı. O, izlenmesi gereken yolu gösteren yeni bir
levha değildi; O, bütün levhaların gösterdiği yolun ve hedefin kendisiydi.

İsa Mesih, her şeyin kendisinde tamamlandığını gayet iyi biliyordu. Bir kez
kendi öğrencileri arasındayken şunları söylemişti: "Sizin gördüklerinizi
gören gözlere ne mutlu! Size şunu söyleyeyim, nice peygamberler, nice krallar
sizin gördüklerinizi görmek istediler, ama göremediler. Sizin işittiklerinizi
işitmek istediler, ama işitemediler" (Luka 10:23, 24).

Ne var ki şimdi incelemek istediğimiz dolaysız iddialar, İsa'yı bize "Kurtarıcı
Mesih" olarak tanıtmakla kalmıyor, doğrudan doğruya O'nun Tanrı ile ezelden
beri ve özde bulunduğu özel ilişkiyi de dile getiriyor. Bu büyük iddialarına
ilişkin şu üç örnek dikkat çekicidir.

İlk olarak, İsa Mesih'in sürekli olarak Tanrı'dan "Babam" diye söz
etmesi bu yakın ilişkiyi gösterir. On iki yaşında bir çocukken bile Göksel Babası'nın
işi için gösterdiği gayret ailesini şaşırtmıştı (Luka 2:41-52). Sonra şu iddialarda
bulundu:

"Babam hâlâ çalışmaktadır, ben de çalışıyorum" (Yuhanna 5:17).

"Ben ve Baba biriz" (Yuhanna 10:30).

"Ben Baha'dayım, Baba da bendedir" (Yuhanna 14:10, 11).

İsa Mesih'in, öğrencilerine de Tanrı'yı "Baba" diye çağırmalarını
öğrettiği gerçektir. Oysa Mesih'in "Oğulluğu" ile biz imanlıların
oğulluğu arasında dağlar kadar fark vardır. Öyle ki, İsa iki oğulluk ilişkisi
arasında ayrım yapmak zorundaydı. Buna göre ölümden dirilen İsa, Mecdelli Meryem'e,
"Benim Babam'ın ve sizin Babanız'ın yanına çıkıyorum" dedi (Yuhanna
20:17). "Bizim Babamız'ın yanına çıkıyorum" diyemezdi.

Yukarıdaki alıntıların hepsi Yuhanna'nın yazılarından aktarılmıştır. Ne var
ki, Matta da İsa'nın Tanrı ile olan özel ilişkisini belirtiyor.

"Babam her şeyi bana emanet etti. Oğul'u, Babadan başka kimse tanımaz.

Oğul'dan ve Oğul'un Baba'yı tanıtmayı dilediği kişilerden başkası da Baba'yi
tanımaz" (Matta 11:27).

İsa'nın, bütün insanlardan farklı olarak Tanrı ile özel bir ilişkide olma
iddiasında bulunduğu, dindar Yahudiler'in tepkilerinden de belli oluyor. "Kendisinin
Tanrı Oğlu olduğunu ileri sürüyor" diyerek O'nu suçladılar (Yuhanna 19:7).
İsa, Tanrı ile öyle bir birlik içindeydi ki, kendisine bakan Tanrı'yı görmüş
olacaktı. Şöyle ki,

O'nu tanımak Tanrı'yı tanımaktır;

O'nu görmek Tanrı'yı görmektir;

O'na inanmak Tanrı'ya inanmaktır;

O'nu benimsemek Tanrı'yı benimsemektir;

O'ndan nefret etmek, Tanrı'dan nefret etmektir;

O'na saygı göstermek, Tanrı'ya saygı göstermektir.2

Bunlar, İsa Mesih'in Tanrı ile olan özel ilişkisini belirtmek için ortaya
atılmış olan genel iddialardan yalnızca birkaçıdır. Bunların dışında İsa'nın
iki kesin iddiası daha dikkate değer. Birincisi, Yuhanna 8. bölümünün sonlarına
doğru anlatılır. Yahudiler'le tartışan İsa, "Size doğrusunu söyleyeyim,
bir kimse sözüme uyarsa, ölümü asla görmeyecektir" dedi.

Bu sözü duyanlar dayanamadılar. "İbrahim öldü, peygamberler de öldü"
diye karşı çıktılar. "Sen kendini kim sanıyorsun?"

İsa şöyle karşılık verdi: "Babanız İbrahim günümü göreceği için sevinçle
coşmuştu."

Yahudiler iyice şaşırmışlardı. "Sen daha elli yaşında bile değilsin, İbrahim'i
de mi gördün?" dediler.

İsa, buna ortalığı karıştıran büyük bir iddiayla yanıt verdi. "Size doğrusunu
söylüyorum, İbrahim doğmadan önce ben varım" dedi. Bunun üzerine İsa'yı
taşlamak üzere yerden taşlar aldılar.

Musa'nın aracılığıyla verilen Kutsal Yasa'ya göre, Tanrı'ya küfreden kişinin
taşlanarak öldürülmesi gerekiyordu. İlk bakışta bu sözün neresinde küfür var
diye sorabiliriz. Evet, İbrahim'den önce yaşamış olduğunu ileri sürmüştü. Ama
"gökten indiğini," "Baba'dan gönderildiğini" açıklayan İsa,
buna benzer sözleri sık sık söylüyordu. Oysa Yahudiler, İsa'nın bu iddialarına
fazla tepki göstermemişlerdi. Buradaki sorunu açığa çıkarmak için daha derinlere
inmemiz gerekir.

Görüyoruz ki İsa, "İbrahim'den önce ben vardım" demedi; "ben
varım" dedi. İbrahim'den önce, başlangıcı olmayan bir yaşama sahip olduğunu
söylüyordu. Oysa İsa'nın, "ben varım" sözünde öncesizlik iddiasından
daha da önemli bir nokta var. İsa Mesih, doğrudan doğruya Tanrılığını iddia
ediyordu. "Ben varım" deyimi, Tanrı'nın kendini Musa'ya tanıtırken
kullandığı isimdir. "Ben Ben'im" dedi, "İsrailliler'e de ki:
'Beni size Ben Ben'im diyen gönderdi'"(Çık.3:14). Bu sözle Tanrı kendini,
öncesiz ve sonsuz, kendiliğinden var olan, tek Tanrı olarak tanıttı. İsa Mesih
de, tek Tanrı'nın bu özel adını kendine mal etti. Yahudiler, Tanrı'ya küfür
olarak yorumladıkları bu sözden dolayı İsa'yı taşlamak istediler.

İsa Mesih'in kesinlik bakımından buna benzer bir başka iddiası da, ölümden dirilişinden
sonra oldu (Şimdilik İsa'nın dirilişini bir varsayım olarak kabul edelim; bu
konuyu ilerleyen bölümlerde ayrıntılarıyla inceleyeceğiz). Olayı anlatan yine
Yuhanna'dır (Yuhanna 20:16-29). İsa'nın dirilişinden bir hafta sonra kuşkucu
Tomas ve diğer öğrenciler kapalı kapılar ardında toplanmışlardı. O anda İsa
aralarında görünüverdi. İsa'nın gerçekten dirildiğine inanmayan Tomas'a elini
uzatıp yaralarını incelemesini buyurdu. Tomas şaşkınlık içinde İsa'ya bakarak,
"Rabbim ve Tanrım!" dedi. İsa ise bu hitabı benimsedi. Tomas'ı, o
güne kadar olan imansızlığından ötürü azarladıysa da, kendisine "Tanrı"
diye tapınmasına karşı çıkmadı.



Dolaylı İddialar

Mesih'in Tanrılık iddiası, dolaysız sözlerle olduğu gibi, dolaylı yollardan
da ileri sürüldü. Halk arasında yarattığı şaşılacak işler, tanrısal kişiliğiyle
ilgili sözleri kadar güçlü tanıklardır. Birçok olayda salt Tanrı'ya özgü olan
bazı işler yaptı. Bunlardan dört tanesine değinmek istiyoruz.

İsa Mesih, iki ayrı olayda günahları bağışlama yetkisine sahip olduğunu söyledi
(Markos 2:1-12; Luka 7:36-50). Olayların birincisinde felçli bir adam, arkadaşları
tarafından damdan aşağıya İsa'nın önüne indirildi. Hastanın asıl ihtiyacının
ruhsal olduğunu anlayan İsa, orada bulunan din adamlarını şu sözlerle şaşırttı:
"Oğlum, günahların bağışlandı."

İkinci olay, adı kötüye çıkmış bir kadınla ilgilidir. İsa, dindarlığıyla tanınan
birinin evinde yemeğe çağrılmıştı. Onlar sofrada otururlarken arkadan yaklaşan
kadın göz yaşlarıyla İsa'nın ayaklarını yıkayıp saçlarıyla kurulamaya başladı.
Ayaklarını durmadan öpüyor, güzel kokulu yağı ayaklarına sürüyordu. İsa ona
da, "Günahların bağışlandı" dedi.

Her iki olayda da İsa'nın sözlerini duyanlar şaşırdılar. Kendi kendilerine,
"Bu adam kim?" diye sordular. "Ne biçim küfür bu? Tanrı'dan başka
kim günahları bağışlayabilir?" Bu soruları sormakla bir bakıma çok haklıydılar.
Biz, bize karşı yapılan haksızlığı bağışlayabiliriz. Ama Tanrı'ya karşı işlenen
suçu yalnız Tanrı'nın kendisi bağışlayabilir.

İkinci olarak İsa Mesih, yaşam verme yetkisine sahip olduğunu söyledi. İnsanlara
kendini "Yaşam," "yaşam ekmeği," "diriliş ve yaşam"
gibi adlarla tanıttı. İzleyicilerinin kendisine olan bağlılıklarını, çubuğun
asmaya olan bağlılığına benzetti. Samiriyeli kadına "diri su" verdi;
kendisinin ardınca gelenlere sonsuz yaşam vaat etti. Kendini hem koyunlar için
canını veren, hem de onlara yaşam veren İyi Çoban olarak tanıttı. Kendisine,
bütün insanlar üzerinde yetki verildiğini bildirdi. Tanrı'nın kendisine vereceği
kişilere sonsuz yaşam bağışlayacağına söz verdi. "Oğul, istediği kişilere
yaşam verir" dedi.3

İsa'nın bu iddiası apaçıktı. Bu gerçeği benimseyen öğrencileri ise O'ndan ayrılamayacaklarını
anladılar. "Rab, biz kime gidelim?" diye sordu Petrus. "Sonsuz
yaşamın sözleri sendedir" (Yuhanna 6:68).

Yaşam gerçekten bir bilmecedir. Fiziksel yaşam olsun, ruhsal yaşam olsun, nereden
geldiği de, nasıl bir şey olduğu da derin bir sırdır. Bu sorulara tümüyle aydınlatıcı,
doyurucu yanıtlar veremiyoruz. Yalnız yaşamın Tanrı'dan gelen bir armağan olduğunu
söyleyebiliriz. Ne var ki, İsa Mesih bu armağanı kendisinin vereceğini iddia
etti.

Üçüncü olarak İsa, gerçeğe sahip olduğunu, gerçeği öğrettiğini söyledi. En çok
göze çarpan özellik, yalnız İsa'nın öğrettiği gerçek değil, öğretişindeki açıklık
ve kesinliktir. Çağdaşları bilgeliğinden derin bir şekilde etkilendiler.

"Bu adam bunları nereden öğrendi?... Kendisine verilen bu bilgelik nedir?

Nasıl böyle mucizeler yapabiliyor? Meryem'in oğlu, Yakup, Yose,

Yahuda ve Simun'un kardeşi olan marangoz değil mi bu?" (Markos 6:2, 3).

"Bu adam hiç öğrenim görmediği halde, nasıl bu kadar bilgili olabilir?"
(Yuhanna 7:15)

Ne var ki insanlar, İsa'nın bilgeliğinden çok, yetkili tutumundan etkilendiler.

"Hiç kimse, hiçbir zaman bu adamın konuştuğu gibi konuşmamıştır"
(Yuhanna 7:46).

"Yetkiyle konuştuğu için O'nun öğretişine şaşıp kaldılar" (Luka 4:32).

"İsa konuşmasını bitirince, halk O'nun öğretişine şaşıp kaldı. Çünkü onlara
kendi din bilginleri gibi değil, yetkili biri gibi ders veriyordu" (Matta
7:28, 29).

İsa'nın yetkisi din öğretmenlerinin yetkisinden üstünse, peygamberlerinkinden
de üstün olurdu. Din öğreticileri başkalarının, peygamberlerse Tanrı'nın yetkisine
dayanarak konuştular. Ama İsa, kendine özgü bir yetkiye sahip olduğunu iddia
etti. Konuşmalarına "Rab şöyle diyor" şeklinde değil, "Ben size
gerçeği söylüyorum" sözüyle başlardı. Gerçi İsa, öğretişinin kendisinden
değil, kendisini gönderen Baba'dan kaynaklandığını söyledi. Bununla birlikte
kendisinin, tanrısal açıklayışı insanlara ileten aracı olduğunu biliyordu. Tanrı
bildirisi, tam anlamıyla yalnız ve yalnız kendisinde açıklanıyordu. Bu yüzden
de İsa tam bir güvenle konuşabiliyordu. Duraksamadan, kimseden özür dilemeden
gerçeği söylüyordu. İsa, ağzından çıkan hiçbir sözü düzeltmek, geri almak ya
da değiştirmek zorunda kalmadı. Tanrı'nın tartışma götürmez sözlerini insanlara
iletti: "Tanrı'nın gönderdiği Kişi, Tanrı'nın sözlerini söylüyor."

İsa Mesih, kendinden emin bir şekilde gelecek zamanlara ilişkin önbildirilerde
bulundu. "Düşmanlarınızı sevin," "yarın için kaygı çekmeyin,"
"yargılanmayasınız diye yargılamayın" gibi sözlerle ahlaksal konularda
kesin buyruklar verdi. Çeşitli konularda söz verdiği zaman, sözlerinin yerine
geleceğinden hiç kuşkusu yoktu. "Dileyin, size verilecektir" dedi.
Kendi sözlerinin Kutsal Yasa gibi sonsuzlara dek kalacağını, hiçbir zaman geçerliliğini
yitirmeyeceğini söyledi. Eski zamanlarda Tanrı'nın halkının geleceği, O'nun
sözüne verdikleri karşılığa bağlıydı. Aynı şekilde İsa Mesih, kendisini dinleyenlerin
sonsuz geleceğinin, O'nun sözünü benimseyip benimsememelerine bağlı olduğunu
belirtti.

Dördüncü olarak İsa, dünyayı yargılayacağını söyledi. Belki de bütün iddialarının
en şaşırtıcısı budur. Buna benzer şekilde anlattığı öykülerin birçoğunda, kendisinin
dünyanın sonunda yeryüzüne döneceğini, insanların Tanrı ile son hesaplaşmasının
O'nun ikinci gelişine dek erteleneceğini bildirdi. İsa Mesih o zaman ölüleri
dirilterek bütün insanları önüne toplayacak. Yücelik tahtına oturarak Baba'dan
aldığı yargıyı uygulayacak. Çobanın koyunlarıyla keçileri birbirinden ayırması
gibi, İsa Mesih de insanları kendisine olan tutumlarına göre iki sınıfa ayıracak.
Bazılarını, dünyanın yaradılışından beri kendileri için hazırlanmış egemenliği
miras alsınlar diye çağıracak. Diğerleri ise şu korkunç sözleri duyacaklar:
"Ey lanetliler, çekilin önümden! İblis'le melekleri için hazırlanmış sönmez
ateşe gidin!" (Matta 25:21-46).

İsa Mesih dünyayı yargılayacaktır. Yargılamanın ölçütü ise, insanların kendisine
ve izleyicilerine karşı takındıkları tutum olacak. O'nu insanlar önünde benimseyenleri,
kendisinin Baba Tanrı'nın önünde benimseyeceğini söyledi. O'nu yadsıyanları
ise O da yadsıyacak. O son günde kişinin cennetin dışında bırakılması için İsa'nın,
"Ben sizi hiç tanımadım" demesi yeterli olacak (Yuhanna 12:47,48;
Matta 10:32, 33; 7:23).

Böyle bir iddianın önemi, kolay kolay abartılmayacak ölçüde büyüktür. Günümüzde
herhangi bir din önderinin böyle sözler söyleyebileceğini pek düşünmeyiz. "Sözlerime
kulak verin. Sonsuz geleceğiniz buna bağlıdır. Dünyanın sonunda sizi yargılamak
üzere yeryüzüne döneceğim. Sözlerimi dinleyip dinlememenize göre yargı vereceğim."
Böyle sözler söylemeye kalkışan bir din adamı, kısa zamanda ya polislerin ya
da ruh doktorlarının önüne çıkarılır!



İsa'nın Yarattığı Doğaüstü İşler

Son olarak İsa'nın "eylemli iddialar" diye yorumlayabileceğimiz
mucizelerini ele almamız uygun olur. Bu kitapta, mucizelerin olasılığı ve amacı
konusunda ayrıntılı bir tartışmaya giremeyiz. Şunu belirtmekle yetinelim: İsa
Mesih'in yarattığı mucizeler doğaüstü işler oldukları kadar, ruhsal anlam taşımaları
açısından da önemlidirler. Mucizeler, "şaşılacak işler" olduğu gibi,
birer "belirti" niteliğindeydi. İsa hiçbir zaman bencilce ya da anlamsız
bir mucize gerçekleştirmedi. Mucizelerin amacı gösteriş yapmak ya da inanmak
isteyenlere zorla boyun eğdirmek değildi. Mucizeler, fiziksel güç gösterisinden
çok, ruhsal yetki gösterisi niteliğindeydi. Bu doğaüstü işler, İsa'nın eyleme
dönüştürülen sözleri, iddialarının gözler önüne serilmesiydi. İşleri sözlerini
doğruluyor, destekliyordu.

Yuhanna bu durumu iyi anlamıştı. Kaleme aldığı ve kendi adını taşıyan bölümde,
özel olarak seçtiği altı, yedi tane "belirti"den söz edip bunları
da İsa'nın kendi kişiliğine ilişkin yaptığı açıklamalara bağlamıştır (bkz. Yuhanna
20:30, 31). Ele aldığı ilk belirti, Kana Köyü'ndeki düğünde suyun şaraba dönüştürülmesi
olayıdır. Pek öğretici bir olay gibi görünmüyor, ama mucizenin asıl önemi daha
derinlerde yatıyor. Yuhanna, bize, taştan su küplerinin "Yahudiler'in kutsal
yıkanma töreni için" düğün yerinde hazır durduğunu bildiriyor. İşte aradığımız
ipucu burada. Olaydaki su, eski din düzenini gösteriyor. Şarap ise İsa Mesih'in
getirdiği yeni düzeni, yeni yaşamı simgeliyor. Su nasıl şarapla değiştirildiyse,
İsa'nın getirdiği "İyi Haber" eski Kutsal Yasa'nın yerine geçecekti.
Yaratılan mucize, İsa'nın yeni düzeni kurmaya yetkisi olduğuna dair iddiasını
pekiştirmekteydi. Beklenilen Kurtarıcı O'ydu. Samiriyeli kadına şöyle söylemişti:
"Ben O'yum" (Yuhanna 2:1-11; 4:26).

Aynı şekilde İsa'nın beş bin kişiyi doyurması, insan yüreğinin ruhsal açlığını
doyurabilme iddiasını destekliyordu. "Yaşam ekmeği Ben'im" demişti.
Bu olaydan biraz sonra, "Dünyanın ışığı Ben'im" diyen İsa, doğuştan
kör olan birinin gözlerini açtı. Körün gözlerini açabilen, kuşkusuz Tanrı'yı
tanıyabilmesi için insanın ruhsal gözlerini de açabilecekti. Son olarak İsa,
"Diriliş ve yaşam Ben'im" diyerek dört gündür ölü olan Lazar'ı ölümden
diriltti. Bir ölüye yeniden yaşam verdi. Bu da bir belirtiydi. İsa Mesih, kendisine
inanan kişinin ölümden önce yaşamı, ölümden sonra da dirilişi olacaktı. Bütün
bu mucizeler, birer ders niteliğindeydi. Şöyle ki, insanlar ruhsal anlamda aç,
kör ve ölü durumdalar; onların açlığını doyurabilen, gözlerini açabilen, onları
yeniden yaşama kavuşturabilen yalnız İsa Mesih'tir (Yuhanna 6:35; 8:12; 11-25).



Sonuç

Nasıralı marangozun öğretilerinden bu iddiaları çıkarıp atmak ya da yok saymak
olanaksızdır. Bunların, İncil yazarları tarafından uydurulduğu ya da bilinçsizce
abartıldığı da söylenemez. Söz konusu iddialar, İncil'in her bölümünde yer almaktadır.
Çizilen portre, insan uydurması olamayacak ölçüde dengeli ve tutarlıdır.

İddialar ortada. Bunlar yalnız başlarına Tanrılık konusunda kesin kanıt değildir.
İddialar yanlış olabilir. Ne var ki, yapılan iddialar için doyurucu bir açıklama
bulmak zorundayız. Eğer İsa Mesih, öğretişinin başlıca sonuçlarından birinde,
yani kendi kişiliği konusunda büsbütün yanılmış olsaydı, O'na "büyük bir
öğretici," "iyi bir peygamber" gözüyle bakamazdık. İsa'nın öğretişlerini
incelemiş olan birçok kişi, O'na rahatsız edici "büyüklük kuruntusu"na
kapılmış bir kişi gözüyle bakmıştır.

"Böyle iddialarda bulunan bir kişi yalnızca insan olsa, bu kendini beğenmişlik,

ancak bir imparatora yaraşır bir megalomani sayılabilirdi."4

"İsa'nın bir yandan ahlaksal öğretişlerindeki derinlik ve akıllılık, öbür
yandan da,

eğer kendisi gerçekten Tanrı değilse, ruhsal öğretişlerinde görülen aşırı megalomani
arasındaki çelişki için,

şimdiye dek doyurucu bir açıklama önerilmemiştir."5

Öyleyse İsa insanları bilerek aldatıyor muydu? Sahip olmadığı halde tanrısal
yetki taslayarak insanları kendine bağlamaya mı çalışıyordu? Böyle bir şeye
inanmak çok güç. İsa'nın tüm davranışlarında bir dürüstlük sezilir. Başkalarının
ikiyüzlülüğünden tiksiniyor, kendisi de saydam bir cam gibi içtenlikle hareket
ediyordu.

Öyleyse İsa yanılmış mıydı? Sabit bir büyüklük kuruntusunun etkisi altında mıydı?
Bu düşünceyi ileri sürenler var; ama öyle bir çıkmaza giriyorlar ki, kendi kendini
aldatan İsa değil, bunu ileri sürenler oluyor. Kendini böylesine aldatmış olan
kişide beklenilen anormallik izleri İsa'da yoktur. Karakteri iddialarını desteklemektedir.
Araştırmamızı bu yönde sürdüreceğiz.



---------------------------------------------------------------------------------------

1. İncil'in güvenilirliği konusunda daha ayrıntılı bilgi almak için
Türkçe olarak bulunabilen şu kaynaklara başvurabilirsiniz:

Benson, R. İncil-i Barnaba: Bilimsel Bir Araştırma

Bruce, F.F. Elimizdeki İncil Sağlamdır!; İncil Bilim Serisi: İncil'in Mesajı

Cedid, İskender. Tevrat ve İncil'in Değişmezliği

Gilchrist, J. ve Lütfi Ekinci. Evet, Kitabı Mukaddes Tanrı Sözü'dür!

Gilchrist, J. Kur'an ile İncil Yan Yana!

Karataş, İsa. Gerçekleri Saptıranlar

Moran, M.A. Hakikat ve Dalalet

Pfander, C.G. Tevrat ve İncil'de Tahrif Yoktur

Rhoton, Dale. İnanç ve Kanıt

Sproul, R.C. İncil Bilim Serisi: Yorum Bilimi

Yazman, Yakup. İznik Konseyi'nde Ne Oldu

2. Yuhanna 8:19; 14:7; 12:45; 14:9; 12:44; 14; Markos 9:37; Yuhanna 15:23; 5:23.

3. Yuhanna 6:35; 14:6; 11:25; 15:4;5;4:10-15; Markos 10:17,21; Yuhanna 10:28;
17:2;5:21.

4. P.T. Forsyth, Bu Yaşam ve Bundan Sonraki, Independent Press, 1947

5. C.S. Lewis, Mucizeler, Bles, 1947.
despina Ofline   Alinti Yaparak Cevapla
Eski 11-22-2009, 04:24 PM   #2
biqboy
ÇaKaL Üye
 
biqboy 'in Avatari
 
Kayit Tarihi: Aug 2009
Nerden: oOOGehennaOOo
Yaş: 35
Mesajlari: 1,226
Teşekkür Etme: 11
Teşekkür Edilme: 32
Teşekkür Aldığı Konusu: 26
Üye No: 88099
Rep Power: 1389
Rep Puanı : 2914
Rep Derecesi : biqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond reputebiqboy has a reputation beyond repute
Cinsiyet : Erkek
Belirlenen

Paylaşım için saol
__________________
biqboy Ofline   Alinti Yaparak Cevapla
CevaplaCevapla


Bu Konudaki Online üyeler: 1 (Üye Sayisi : 0 Ziyaretçi Sayisi : 1)
 

Mesaj kurallari
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Acik
[IMG] kodlarAcik
HTML kodlari Kapali


Saat Dururmu GMT +3. Şimdiki Zaman 07:02 PM.

Powered by vBulletin Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.