05-10-2009, 01:45 PM | #391 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57828
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Irmaklar Çağıldar Gider
Irmakların sevdiği hayaletin bir ağacın damarları gibi, uğramış saldırısına mavi suyun ve berrak damlaların: kara bir tanrıçanın elmaları dişlemesi; çıplak uyandığında baktın ki dövme yapmış ırmaklar gövdene, ve nemli tepelerinde yeryüzünün taze şebnemiyle doldu kafan. Kasıklarında titreşti su. Kaynaklardan yaratıldın sen ve ışıdı göller alnında. Ana gibi sık çalılarla toparladın suyu hayat veren damlalarca, ve gezegenin gecesi boyunca sürükledin dereyataklarını kuma doğru, geçerek yabanıl, uzamış taşyığınlarını ezerek kendi yolunda bütün yerbilimin tuzunu, düşürdün ormanların sıkı duvarlarına ve işaretledin kuvarsın kaslarını. Orinoco Orinoco, ne olur oyalanayım kıyılarında bu olmadık saatte: bırak çıplak gezineyim o zamanki gibi, vaftiz edici karanlığına sarkayım. Orinoco, kıpkızıl akan suyla birliksin lütfen, batırayım elimi de dönesin evine, analığına, senin olan zamanın kovasına, halk-mozaiğinin ırmağı, köklerin doğum-yeri senin geniş akışın, metalik çizgin nereden geliyorsa oradan geliyorum ben de, yoksul, gururlu yalnızlıklardan, kan gibi gizlilikten, balçığın anası sessizlikten. Amazon Amazon, su-hecelerinin başkenti, ata-babasın, sen, bereketliliğin gizemli sonsuzluğu, ırmaklar yönelir sana kuşlar gibi pike yaparak, yanık renkli taşkalemler örter seni, büyük, ölü kütükler doldurur seni rayihayla, ay ne gözleyebilir ne de boyunu ölçebilir senin, sen gelinlik bir bitki gibi en ıssız köşene dek yemyeşil tohumla yüklüsün, vaftiz olmuşsun yabanıl baharın gümüşüyle, kıpkızıl kesilirsin keresteyle, ayışığında mavisin taşların arasında, ağırbaşlı bir gezegen yolu gibi demir grisi bir kokuyla örtülüsün sen. Tequendama Tequendama, anımsar mısın yalnız yolculuğunu yücelerde, tanıksız, yalnızlıkların ipi, zarif istek, göksel çizgi, platinden ok, anımsar mısın sen nasıl da dur duraksız açtın altın duvarları, gökyüzünden pike yaparak indiğini boş taşın dehşetengiz oyunyerine? Bio Bio Ama konuş benimle, Bio Bio, senin sözcüklerin ağzımda kayan, bana dili veren sensin, yapraklara ve yağmura bulanmış gece türküsünü anlatan sen. Kimse henüz aldırmıyorken bana, sendin anlatan bana yeryüzünün gündoğumunu, yurdunun kudretli barışını, bir demet okla gömülen baltayı, ve tarçın yapraklarının bin yıldır anlattığını sana, ve sonra denize çağıldadığını gördüm deltalara ve körfezlere bölündüğünü, Engin ve çiçeklenerek, kan rengi bir öyküyü mırıldanarak. |
05-10-2009, 01:45 PM | #392 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57828
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Huzur
Artık yürüyüşe çıkamıyorum yollarda: yüzüm kızarıyor kalçalarımın genişliğinden ve gözlerimin altındaki kara çizgilerden. Ama gel çiçek vazolarıyla ve yanıma koy onları, ve daha uzunca çal benim için sitarını: O'nun hatırı için boğmak istiyorum kendimi güzellikte. Uyuyan için okuyorum bu unutulmaz dizeleri. Saat be saat emiyorum balkonda gürbüz gün-ışığını. Bir yemiş gibi damıtmak istiyorum balı özüme. Çam-ormanından esen yel yalıyor yüzümü. Işık ve rüzgârlar boyayıp yunuyor kanımı, benim yunup arındıracağım şeyi seviyorum da ondan, nefret etmiyorum, sızlanmıyorum, seviyorum yalnızca. Çünkü oturuyorum bu sessizlikte, bu huzurda ve örüyorum bir bedeni, tansıksı bir bedeni, damarları, ve çehreyi, ve gözleri, ve yürekteki arılığı. |
05-10-2009, 01:45 PM | #393 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57828
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Hisseder Derim
hisseder derim ellerinle dondurulmuş uyanır - bir kuş örter bedenimi kanatlarıyla |
05-10-2009, 01:45 PM | #394 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57828
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Hiçbir Özür Verilmez
Talep ediyorum toprağı, ateşi, ekmeği, şekeri, unu, denizi, kitapları, herkese bir anayurdu, bu yüzden dolanıyorum bir mülteci olarak: hainin yargıçları takip ediyor beni ve terbiye edilmiş maymunlar gibi onların yardakçıları deniyorlar benim anımı boğmaya. Onunla gittim ben, onunla oraya, madenin çıkışı civarında bekleyen o unutulmuş şafağın çölüne, onunla gittim ve dedim benim yoksul biraderlerime: “Artık taşımayacaksınız bu tel tel olmuş paçavra elbiseleri, artık ekmeksiz bir gününüz olmayacak, sizlere anayurdun çocuklarına davranıldığı gibi davranılacak”. “Şimdi artık paylaşacağız güzelliği, ve kadınların gözleri artık ağlamayacak oğullarınız için”. Fakat onlar paylaşılan sevgi yerine gecede açlığa ve acıya sürüldüğünde, kendisine kulak verdikleri tarafından, heybetli bir ağacın şefkatini ve gücünü sunacağını söyleyen tarafından, o zaman yanında değildim o küçük satrapın, fakat adsız olan o adamın yanındaydım, halkımın. Talep ediyorum ülkemi halkım için, talep ediyorum anayurdumun yelesinde alazlanan eşit olarak dağılmış ışığı, talep ediyorum günün ve pulluğun sevgisini, silmek istiyorum nefretle dolu olanların halkın ekmeğini elinden almak için çektikleri çizgiyi, ve gardiyanlar teslim edebilsin diye anayurdumun sınırlarını silmiş zincirlerle, yaralansın diye anayurdumu satana ne övgü dizebilirim ne de umursamadan geçip gidebilirim, onun numarasını ve adını alçaklığın duvarına çivileyeceğim. |
05-10-2009, 01:45 PM | #395 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57828
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Hırpalanmış Kuşlar
Tocopilla’nın yücelerinde uzanıyor nitratın pampası, çorak topraklar, tuz madenlerinin utanç lekesi, gölgesiz, zamansız, tek bir yaprağı, tek bir kınkanatlı böceği, tek bir çayırlığı bile olmayan çöl. Orada oluşturdu denizin garuma kuşu yuvasını, çok uzun zaman önce, o ıssız ve sıcak kumda, yumurtladı orada yayarken kıyıdan kaçışını, tüyden dalgalarda, yalnızlığa doğru, o uzak dörtgenine doğru çölün hayatın uysal hazinesinde giyinmiş. Denizin güzel ırmağı, aşkın yabanıl yalnızlığı, rüzgârın kuş tüyü kıvır kıvır manolyanın güllesi için, damarlardaki kaçış, hayatın bütün itkilerini topladığı birleşik bir ırmaktaki bildik titreyiş: böyle şeneltildi bu kıraç tuz, böyle taçlandırıldı bu çorak toprak tüyle, ve kaçış yumurtadan çıktı kumda. Geldi insan. Belki doldurdu sefaletini çölün yolunu yitirmiş solgun ışığıyla, çölde deniz gibi titremiş kuş cıvıltılarının dallarıyla, belki kamaştırdı beyazlığın gıcırdayan yayılışı onu bir yıldız gibi, fakat izledi başkaları izini onun. Şafağa doğru bastonlarla geldiler ve sepetlerle, soydular hazineyi, hırpaladılar kuşları, mahvettiler tüylerin gemisini bir yuvadan öbürüne, tarttılar yumurtaları ellerinde ve ezdiler içinde yavru bulunanların hepsini. Işığa kaldırdılar onları ve fırlattılar çölün toprağına, kaçışın ve çığlığın ve öfkenin dalgası ortasında, ve kuşlar serptiler bütün hiddetlerini o işgal edilmiş havada, ve örttüler güneşi bayraklarıyla: fakat yıkım ezdi yuvalarını onların hızla çevrilen bastonlarıyla ve denizin çöldeki kenti dümdüz edildi toprakta. Daha sonra, akşamın sisten ve ayyaşlıktan salamurasında, işitti kent sepetlerin gidişini satmak için deniz kuşlarının yumurtalarını, o yabanıl meyveler çorak topraktan, yalnızlık olmadan mevsimler olmadan hiçbir şeyin hayatta kalamadığı ve saldırıya uğramış, kızgın tuz. |
05-10-2009, 01:45 PM | #396 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57828
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Heykelciler (Rapa Nui)
Heykelciyim ben. Adım yok benim. Yüzüm yok benim. Kopardı zincirini, uçmak için dikenli çalının üzerinden ve taşları döllesin diye havaya yükselmek için. Benim taşlaşmış yüzümü taşıyorlar, anayurdumun sert ıssızlığını, Okyanus İmparatorluğu’nun tenini. Hiçbir şey demek istemiyorlar, sonsuzca kalıcı, kendini zamanın sessizliğine bırakan büyük kum kütlesiyle doğmaktan başka hiçbir şey istemiyorlar. Soracaksın bana onca parmak ve el ve karanlık kol harcadığım heykel kraterlerden bir heceyi, çok eski bir kokuyu, saklanmış lav işaretini barındırıyor mu diye. Böyle değil işte, heykeller biz ne idiysek odur, biz biziz, dalgaları gözlemleyen alınlarımız, özümüz, ara sıra kesintiye uğramış, ara sıra yaşıyor bize benzeyen taşta. Başkaları küçük ve kötücül tanrılardı, balıklar, sabahları oyalayan kuşlar, baltaları saklayan ve en yüksektekinin yüzlerinin doğruluşunu ezen, bir zamanlar hayat vermiş taş gibi. O geciken hasat hakkındaki anlaşmazlığı ve çiçeğin danstaki mavi şekerini doğurmayı gizlemek mi isterdi acaba Tanrılar. Keşke kaldırsalardı yalnızca ve sunsalardı unun anahtarını: keşke insanın içindeki kırmızı ilkbaharda yalnızca nemlendirselerdi gelin çarşaflarını görünmezce dans eden ıslak çiçek tozlarıyla, fakat bu duvarlara, bu kratere, geldin sadece sen, küçük ölümlü taş yontucu. Bu et ve başka et tüketilecek, çiçek belki ölecek, zırhsız, ölüm bir gün cansız şafak gibi, kuru toz gibi, gelecek o gururlu adanın kuşaklarına, ve sen, ey heykel, insanın kızı, bakacaksın boşça ölümsüz ellerle büyümüş, her zaman uzak boş gözlerle ileriye doğru. Kazmalısın toprağı o kımıltısızlığın doğumu için, sonsuz zamanda yitmiş gölge düşünceye dek inşaattan, kendi balını emen muazzam arının üstüne düşer gibi. Ellerin dokunmalı taşa ve biçimlemeli, sunmalı o kalıcı olan yalnız kudreti bulunmayan adları kullanmadan, ve işte böyle, hayattan ölüme, zincirlenmiş zamana tek bir dalgalı el gibi, dikiyoruz uyuyan o yanmış kuleyi. Haşmetimizin üzerinde büyüyen heykel. Bak ona bugün, dokun onun özüne, bu dudaklar konuşuyor ölümümüzde uyuyan aynı sessiz dili, ve kumun bu yarası, deniz ve zaman yalanan bir kurt gibi, düşmeyen bir yüzün bir parçasıydı, bir canlının çekirdeği, başağı yenen üzüm salkımı. İşte böyle hissedildi, kendi katı hücrelerini inşa eden hayat oldu onlar, onların taştaki peteği. Ve bu bakış barındırıyor kumu zamandan daha da çok. Arı kovanındaki bütün ölümden daha da fazla sessizlik. Bal oldu onlar, taşın üzerinden bugün de kayan o göz kamaştıran ışığı şenelten ciddi bir amaçta. |
05-10-2009, 01:45 PM | #397 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57828
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Hesperides'in Elmaları
Altın gibi ışıldar ağaçların arasından, Hesperides’in elmaları! Ayla delinmiş gece kavisi arasından Sarı ışığın solgun temrenlerini fırlatırlar, Buse dolu melteme yönelip Sallarlar defineyi, altın parıltılı Hesperides’in elmaları! Uzak ve ulaşılmaz olsalar da parıldar Hesperides’in elmaları! Yalnızca neşe saçan Dürtükleyen ışığıyla körleşmiş, Şebnemle örtülmüş, böğürtlenle boyanmış, Zavallı safdil ölümlü, yolculuktan ürkmüş, Altın pırıltısına yakında ulaşmayı Ve sahip olmayı hep düşünür Hesperides’in elmaları! Kuşatılmış, ve pırıltılı, ve asılı, Hesperides’in elmaları! Hepsi tastamam, doğa üstü yine de, Arı sürüsü gibi kümelenmiş. Teslim olmamış hiçbir erkeğin arzusuna, Safran ateşiyle tutuşmuş, Şahane, saldırılmamış, altın Elmaları Heseperides’in. |
05-10-2009, 01:46 PM | #398 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57828
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Herkese
Herkese, karanlıkta elimi tutan gecenin suskun yaratıkları sizlere, sizlere, sizler ölümsüz ışığın lambaları, sizler yıldızların örgüsü, hayatın ekmeği, gizli biraderler, herkese, Sizlere söylerim ben: burada olanaklı değil hiç bir sağol, kimse dolduramaz temizliğin çömleğini, Sizlerin suskun değerliliğiniz gibi yenilmez ilkbaharın sancaklarındaki bütün güneşi barındıramaz hiç bir şey. Düşünüyorum da yalnızca ki bütün bu sadeliğe layık olabilecek şeyi acaba yaptım mı, bir çiçek kadar temizce, ki ben belki de sizinle biriyim, sizlerden biriyim tıpkı, bu toprak zerresi, un ve türkü, bu nereden geldiğini ve nereye bağlı olduğunu bilen doğal hamur. Ne uzak bir canım ben ne de derine gömülmüş bir kristal ki farkına bile varamazsın, yalnızca halkım ben, gizlenmiş kapı, kara ekmek, ve beni ağırlarsan kendini ağırlamışsın demektir, bu konuk çokca vuruldu yere ve çokca doğdu yeniden. Her şey, herkes, tanımadığım herkes, daha önce bu adı duymamış olanlar, uzun ırmaklarımız boyunca yaşayanlar, volkanların eteklerinde, bakırın kükürt ekşisi gölgesinde, balıkçılar ve köylüler, mavi renkli yerliler cam gibi kıvılcımlı göllerin kıyılarında, yaşlanmış elleriyle pençe yaparken şu anda beni soran kunduracı, beni beklediğinizi bilmeyen sizlerden biriyim ben, övüyorum ve türkülüyorum sizleri. |
05-10-2009, 01:46 PM | #399 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57828
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Her Zaman Karanlıkta Burası
Yalnız yürüyemez kimse her zaman karanlıkta burası uydulardan titreşen ışıkta Birileri katılmalı Yalnız yürüyemez kimse yolunu yitirmeden ve kendi kendisinin içinden düşer unutuşun aşırı yüklenmiş bir dolaşımına ki orda bütün resimler bir anda yanar aşınmış gözbebeklerinde yaşarken açıp kapayan çelenkleşmiş delikler yalnız yürüyemez kimse her zaman karanlıkta burası yalnız yürüyemez kimse yalnız yürüyemez kimse Her zaman karanlıkta burası Her zaman karanlıkta burası |
05-10-2009, 01:46 PM | #400 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57828
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Her Zaman ('Kaptanın Dizeleri”nden)
Senin aksine kıskanç değilim ben. Bir adamla gel sırtında, yüz adamla gel saçında, bin adamla gel memelerin ve ayakların arasında, boğulmuş adamlarla dolu bir ırmak gibi gel, hiddetli denize kavuşan bir ırmak, o sonsuz köpük püskürtüsü, zaman! Hepsini getir seni beklediğim yere: ikimiz her zaman yalnız olacağız, her zaman biz, sen ve ben, yalnız olacağız dünyada başlamak için hayata! |
Bu Konudaki Online üyeler: 1 (Üye Sayisi : 0 Ziyaretçi Sayisi : 1) | |
|
|