10-08-2009, 08:29 PM | #61 |
ÇaKaL Üye
Kayit Tarihi: Aug 2009
Nerden: oOOGehennaOOo
Yaş: 35
Mesajlari: 1,226
Teşekkür Etme: 11 Teşekkür Edilme: 32 Teşekkür Aldığı Konusu: 26
Üye No: 88099
Rep Power: 1388
Rep Puanı : 2914
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
hamal...
Eski zamanlardı. Yolların olmadığı zamanlar... Demek ki fakirdi bizim gibi çoğunluk bu nedenle taşınacak yüklere talip olacak hamallar bulmak zor olmuyordu... Yanımdaki hamalla yola çıktık. İhtiyardı. Kendinden büyük bir yük almıştı. Benim sırtımda ise birkaç bavul vardı sadece onunkinin çeyreği... Diyordum ki içimden "Çok gitmeden kıvrılırsa titreyen bacakları yüklenirim sırtındaki yükün yarısını!.." Nitekim çok geçmeden dedi ki: "Mola vakti. Gel biraz dinlenelim!... "Ne molası dedim ona hayretle. Ben daha terlemedim!.." Sözüme aldırmadı. Durdu. Çöktü. Salarken yükünün ipini "Sen de dinlen hadi" dedi. Benim canım sıkılmıştı bu işe. Genç olduğumu ondan kuvvetli olduğumu bunun gibi bir bunakla yola çıkmamın ne büyük hata olduğunu düşünüyordum. O ihtiyar bir bacağını azıcık uzatmış halde sessizce dinleniyorken ben huzursuz bir şekilde ayakta dolanıyordum. Bir saat kadar sonra yine durdu oturdu dinlendi. Ben kızgınlıkla dolandım etrafında... "Yükünü indirip sen de dinlen" demesine aldırmadım ona daha çok kızdım... Sonra yine durdu. Bana da "dinlenmemi" söyledi yine ama dinlenmedim. Yarım saat sonra "dinlenelim mi" diye sordu aksi aksi başımı salladım... Kaçıncı molasıydı hatırlamıyorum birden bire dizlerimin bağı çözüldü. Kafamın içinde uçuşan kara kara sinekler sustu çöküp kaldım. Kayış kolumdan çıktı sırtımdaki bavullar kaydı. Ne kadar zaman geçtiğini fark etmedim. Uyumuştum da uyandım mı yoksa bayılmıştım da ayıldım mı anlamadım... Baktım kendi kocaman yükünün üzerine benim bavullarımı da bağlamıştı. Küçük tasına birazcık su koyup dudağıma dayadı içtim. Sonra koluma girerek;"Hadi kalk dedi. Bana yaslan. Ağır ağır gider ve bir süre sonra gene dinleniriz." Dediğini yaptım. Omzundan güç aldım ama asıl anlattıkları iyi geldi bana. "Ben yılların hamalıyım dedi. Nice pehlivan yapılı adamlar gördüm. Çoğu dinlenmek istemediklerinden yükleriyle birlikte kendilerini de toprağa serdi sonunda... Yolda gördüğümüz saçılmış kuru kemiklerin çoğu anlattığım bu insanlara ait... Halbuki bir yükü "taşımak" bizim işimiz "altında ezilmek" değil!.. Unutma ki bir yük taşıdıkça ağırlaşır. Dinlenerek sen yükünü hafifletiyorsun! Belki günün birinde hamallığın şekli değişir. Belki o günleri ben göremem. Ama sen kavuşursan o zamanlara aman ha kafanın içinde de sakın yük taşıma... Akşamları bırak ve hafifle... Sabah dinlenmiş olarak yeniden tekrar taşırsın yükünü. Bizim işimiz bugünü yarına taşımak bugünün altında yok olmak değil. Çünkü yarınlarda bizi bekleyenler var taşıdıklarımızı bekleyenler. |
10-08-2009, 08:29 PM | #62 |
ÇaKaL Üye
Kayit Tarihi: Aug 2009
Nerden: oOOGehennaOOo
Yaş: 35
Mesajlari: 1,226
Teşekkür Etme: 11 Teşekkür Edilme: 32 Teşekkür Aldığı Konusu: 26
Üye No: 88099
Rep Power: 1388
Rep Puanı : 2914
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
tevazu...
Bir adam kötü yoldan para kazanıp bununla kendisine bir inek alır.Neden sonra yaptıklarından pişman olur ve hiç olmazsa iyi bir şey yapmış olmak içinineği Hacı Bektaş Veli'nin dergahına kurban olarak bağışlamak ister.O zamanlar dergahlar aynı zamanda aşevi işlevi görüyordu.Durumu Hacı Bektaş Veli'ye anlatır ve Hacı Bektaş Veli : -"Helal değildir" diye bu kurbanı geri çevirir. Bunun üzerine adamMevlevi dergahına gider ve aynı durumu Mevlana'ya anlatır.Mevlana ise bu hediyeyi kabul eder.Adam aynı şeyi Hacı Bektaş Veli'ye de anlattığını ama onun kabul etmediğini söyler ve Mevlana'ya bunun sebebini sorar. Mevlana şöyle der : -"Biz bir karga isekHacı Bektaş Veli bir şahin gibidir.Öyle her leşe konmaz.O yüzden senin bu hediyeni biz kabul ederiz ama o kabul etmeyebilir." Adam üşenmez kalkar Hacı Bektaş dergahına gider ve Hacı Bektaş Veli'ye Mevlana'nın kurbanı kabul ettiğini söyleyip bunun sebebini birde Hacı Bektaş Veli'ye sorar. Hacı Bektaş Veli'de şöyle der : -"Bizim gönlümüz bir su birikintisi ise Mevlana'nın gönlü okyanus gibidir.Bu yüzdenbir damlayla bizim gönlümüz kirlenebilir ama onun engin gönlü kirlenmez.Bu sebepten dolayı o senin hediyeni kabul etmiştir." Böylesi tevazu ve incelikle birbirlerini yermek yerine yüceltebilmeyi becerebilen bir insan ve toplum olmamız dileğiyle. |
10-08-2009, 08:31 PM | #63 |
ÇaKaL Üye
Kayit Tarihi: Aug 2009
Nerden: oOOGehennaOOo
Yaş: 35
Mesajlari: 1,226
Teşekkür Etme: 11 Teşekkür Edilme: 32 Teşekkür Aldığı Konusu: 26
Üye No: 88099
Rep Power: 1388
Rep Puanı : 2914
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
GECE İLE GÜNDÜZ
Bir bilge adam çölde öğrencileriyle otururken demişki; "Gece ile gündüzü nasıl ayırt edersiniz? Tam olarak ne zaman karanlık başlarne zaman ortalık aydınlanır?" Öğrencilerden biri; "Uzaktaki sürüye bakarım "demiş "koyunu keçiden ayıramadığım zaman akşam olmuş demektir." Başka bir öğrenci söz almış ve "Hocam"demiş"İncir ağacınızeytin ağacından ayırdığım zaman anlarım ki sabah başlamıştır." Bilge adam uzun süre susmuş. Öğrenciler meraklanmışlar ve "Siz ne düşünüyorsunuz hocam?"diye sormuşlar. Bilge şöyle demiş; "Yürürken karşıma bir kadın çıktığında güzel miçirkin mi siyah mı beyaz mı diye ayırmadan ona arkadaş diyebildiğimde ve yine yürürken önüme çıkan erkeğizengin mi yoksulmu diye bakmadan aldırmadan kardeşim sayabildiğimde anlarımki sabah olmuştur AYDINLIK başlamıştır..." |
10-08-2009, 08:31 PM | #64 |
ÇaKaL Üye
Kayit Tarihi: Aug 2009
Nerden: oOOGehennaOOo
Yaş: 35
Mesajlari: 1,226
Teşekkür Etme: 11 Teşekkür Edilme: 32 Teşekkür Aldığı Konusu: 26
Üye No: 88099
Rep Power: 1388
Rep Puanı : 2914
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
kral ve eşleri
Bir zamanlar büyük ve güçlü bir ülaaai yöneten kralın dört eşi varmış. Kral en çok dördüncü eşini sever bir dediğini iki etmez her şeyin en güzelini en iyisini ona verirmiş. Kral üçüncü eşini de çok severmiş. Bu güzelliğin bir gün kendisini terk edebileceğinden korktuğu için onu çok kıskanırüzerine titrermiş. Kral ikinci eşini de severmiş. Kendisine karşı her zaman iyi ve sabırlı davranan eşi ne zaman bir derdi olsa daima onun yanında bulunur sorunun çözümünde ona destek verirmiş. Kraliçe olan birinci eşiymiş kralın. Onu en çok seven karşılık beklemeden sevensağlığına ve hükümranlığına en büyük katkıyı sağlayan bu eşi olmasına rağmen kral bu eşini hiç sevmez ve onunla hiç ilgilenmezmiş. Bir gün kral ölümcül bir hastalığa yakalanmış. Yakında öleceğini anladığı ve öldükten sonra yalnız kalmaktan çok korktuğu için eşlerinden hangisinin ölüm yalnızlığını kendisi ile paylaşmak isteyebileceğini öğrenmek istemiş. En çok sevdiği dördüncü eşine "Ölüm yolculuğunda bana eşlik etmek ister misin?" diye sorduğunda aldığı yanıt kalbine bir bıçak gibi saplanan kısa ve net "Mümkün değil!" olmuş. "Hayatim boyunca seni sevdim sen benimle birlikte ölmeyi kabul eder misin?" sorusunu üçüncü eşi "Hayır hayat çok güzel. Sen ölünce ben yeniden evleneceğim." diye yanıtlamış ve kral bir kez daha yıkılmış. "Her sorunumda her zaman yanımda olan bana yardim eden sendin. Bu sorunumda da bana yardımcı olur musun?" sorusuna karşı ikinci esinden "Bu sorunun için bir şey yapamam. Olsa olsa sana mezarına kadar eşlik eder güzel bir cenaze töreni yaptırır ve yasını tutarım." karşılığını almış. Büyük bir hayal kırıklığı yaşamakta olan kral birinci eşinin sesiyle irkilmiş: "Nereye gidersen git seninle olurum seni takip ederim." "Ah!" diye inlemiş kral; "Keşke bir şansım daha olsaydı..." ============================================= Aslında gerçek Yaşamda hepimiz dört eşliyiz... Dördüncü eşimiz "vücudumuz"! Onun güzel görünmesi için ne kadar zaman kaynak ve çaba harcarsak harcayalım öldüğümüzde bizi terk edecektir. Üçüncü eşimiz "sahip olduğumuz servet ve statümüz"! Ölür ölmez başkalarına yar olacaktır. İkinci eşimiz "ailemiz ve dostlarımız"! Tüm sorunlarımızı paylaştığımız bu kişilerin en son yapabilecekleri şey bu dünyadan gözleri yaşlı bizi uğurlamak olacaktır. Ve birinci eş... "ruhumuz"! |
10-08-2009, 08:32 PM | #65 |
ÇaKaL Üye
Kayit Tarihi: Aug 2009
Nerden: oOOGehennaOOo
Yaş: 35
Mesajlari: 1,226
Teşekkür Etme: 11 Teşekkür Edilme: 32 Teşekkür Aldığı Konusu: 26
Üye No: 88099
Rep Power: 1388
Rep Puanı : 2914
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
korkunun ilacı
Bir Hint masalina gore kedi korkusundan devamli endise icinde yasayan bir fare vardir. Buyucunun biri fareye acir ve onu bir kediye donusturur. Fare kedi olmaktan son derece mutlu olacagi yerde bu kez de kopekten korkmaya baslar. Buyucu bu kez onu bir kaplana donusturur. Kaplan olan fare sevinecegi yerde avcidan korkmaya baslar. Buyucu bakar ki ne yaparsa yapsin farenin korkusunu yenmeye imkan yok. Onu eski haline dondurur. Ve der ki "Sen cesaretsiz ve korkak birisin. Sende sadece bir farenin yuregi var. O yuzden ben sana yardim edemem." Unlu yazar Shakespeare bu konuda soyle diyor: "Insanlarin cogu kaybetmekten korktugu icin sevmekten korkuyor.. Dusunmekten korkuyor sorumluluk getirecegi icin. Konusmaktan korkuyor elestirilmekten korkttugu icin. Yaslanmaktan korkuyor gencligin kiymetini bilmedigi icin. Unutulmaktan korkuyor dunyaya iyi bir sey vermedigi icin. Ve olmekten korkuyor aslinda yasamayi bilmedigi icin." Güçlü insan kendi kendini yenebilendir ! |
10-08-2009, 08:32 PM | #66 |
ÇaKaL Üye
Kayit Tarihi: Aug 2009
Nerden: oOOGehennaOOo
Yaş: 35
Mesajlari: 1,226
Teşekkür Etme: 11 Teşekkür Edilme: 32 Teşekkür Aldığı Konusu: 26
Üye No: 88099
Rep Power: 1388
Rep Puanı : 2914
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Gerçek Sevgi
Kadın her sabah olduğu gibi o günde beyaz degneği ve el yordami ile otobüse binmişti. Şöför : Soldan üçüncü sira bos hanimefendi dedi. Kadin 32 yasinda güzel bir bayandi ve esi oldukça yakisikli bir hava subayi idi. Bundan birkaç ay önce yanlis bir teshis sonucu gerçeklestirilen ameliyatla gözlerini kaybetmisti genç kadin ve asla göremeyecekti. Kocasi ameliyattan sonra aci gerçegi ögrenince yikilmis ve kendi kendine bir söz vermisti. Asla karisini yalniz birakmayacak ona sonuna kadar destek olacak kendi ayaklari üzerinde durana kadar cesaret verecekti. Günler geçiyordu. Kadin her geçen gün kendini daha kötü hissediyor çok sevdigi kocasina yük oldugunu düsünüyordu. Esinin bu içine kapanikkaramsar hali kocayi çok üzüyordu. Bir an önce bir seyler yapmasi gerekiyordu karisi günden güne kendi içine kapanik dünyasinda kayboluyordu. Bütün gün düsündü koca nasil yardim edebilirim güzeller güzeli esime. Birden aklina esinin eski isi geldi. Geri dönmesini isteyecekti. Ama bunu ona nasil söyleyecekti çünkü artik çok kirilgan ve nesesizdi. Bütün cesaretini toplayarak aksam karisina konuyu acti. Karisi dehsetle gözlerini acti.Ben bunu nasil yaparim ben körüm diye bagirdi. Kocasi ona destek olacagini her sabah ise onu kendisinin birakacagini ve aksam alacagini ve ona çok güvendigini söyledi. Çünkü esini taniyordu ve bunu basarabilecegini biliyordu. Kadin büyük bir umutsuzlukla kabul etti çünkü esini çok seviyordu ve onu kirmak istemiyordu. Her sabah esini isine birakiyor ve aksamlari aliyordu fedakar koca. Günler böyle ilerledi karisi eskisinden biraz daha iyiydi. Fakat kocasi daha fazlasini istiyordu kendisine söz vermisti sonuna kadar gidecekti. Aksam karisina: Artik ise kendin gidip gelmelisin dedi. Kadin sasirmisti. Bunu asla yapamayacagini söyledi. Kocasi israr edince onu yine kiramadi ve bütün cesaretini topladi bunu kendisi de istiyordu ama o kadar güveni yoktu. Sabahlari kadin artik otobüs duragina kendisi gidiyor otobüsüne biniyor ve otobüsten inerek isine gidebiliyordu .. Günler günleri kovaladi hiçbir problem yoktu. Yine bir gün otobüse binerken soför : - Sizi kiskaniyorum hanimefendi dedi. Kadin kendisine söylenip söylenmedigini anlayamadan neden diye sordu. Soför - Çünkü her sabah sizin arkanizdan bir hava subayi genç adam otobüse biniyor ve bütün yol boyunca sevgi ile size bakiyor otobüsten indikten sonra yesil isikta yolun karsisina geçmenizi bekliyor siz binaya girdikten sonra arkanizdan öpücük yollayip size her gün sevgiyle el salliyor dedi." |
10-08-2009, 08:33 PM | #67 |
ÇaKaL Üye
Kayit Tarihi: Aug 2009
Nerden: oOOGehennaOOo
Yaş: 35
Mesajlari: 1,226
Teşekkür Etme: 11 Teşekkür Edilme: 32 Teşekkür Aldığı Konusu: 26
Üye No: 88099
Rep Power: 1388
Rep Puanı : 2914
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Misketli Çocuk
Yasli adam bir konfeksiyon magazasina ait vitrine uzun uzun baktiktan sonra ilerideki yesillikte oynayan çocuklarin en zayifina dönerek "Küçüüük!" diye seslendi "Bana biraz yardimci olur musun?" Çocuk hafta sonlarinda yaptiklari misket oyununu ilk defa kazanmis olmasina ragmen arkadaslarini birakip geldi. 7-8 yaslarindaydi ve üzerindeki elbiseler "tek kelimeyle" dökülüyordu. Yasli adam çocugun saçlarini oksadiktan sonra: "Vitrindeki elbiseyi giymeni istemistim" dedi. "Bakalim üzerine uyacak mi?" Çocuk bu teklifi ilk önce saka sandi. Ama adam son derece ciddiydi. Onunla birlikte magazaya girerken ilk önce rüyâda olup olmadigini daha sonra da simdiye kadar yeni bir elbise giyip giymedigini düsündü. Genellikle ailedeki büyük çocuga alinan veya komsular tarafindan verilen giyecekler elbiselerin ona dar gelmesiyle birlikte ortanca kardese kalir birkaç sene sonra da dizleri asinmis veya delinmis vaziyette kendisine yamanirdi. Ama "her zaman hasta" dedikleri babasinin ne kadar zor para kazandigini bildiginden bu ise bir kere bile itiraz etmemisti. Simdi ise ilk defa yeni bir elbisesi olacakti. Üstelik de bayrama üç gün kala... Çocuk yasli adamin gösterdigi elbiseleri giydiginde büyümüs oldugunu ilk defa fark etti. Çizgili kadifeden yapilmis pantolon bacaklarinin ne kadar uzun oldugunu ortaya koyarken yeni ceketi de omuzlarini iyice genis göstermisti. Fakat hepsinin üzerine giydigi kaban bir baskaydi ve artik üsümeyecekti. Çocuk biraz önce kazandigi misketleri onun cebine biraktiginda iyice aaaiflendi. Irili ufakli misketler gayet derin olan ceplerin bir kösesinde kalmisti. Demek ki her bir cep en az elli misket alabilirdi. Yasli adam çocugu saga sola döndürdükten sonra elbiselerin paketlenmesini istedi. Ve is tamamlandiginda aaagâhtara dönerek "Elbiseleri torunuma aliyorum" dedi. "Kendisine sürpriz yapacagim için onlari bu çocugun üzerinde denedim. Ikisinin de boyu falan ayni da..." Çocuk bir anda beyninden vurulmusa döndü ve ne diyecegini bilemedi. Ama artik büyüdügüne göre bir sey belli etmemeliydi. Aynaya son bir defa baktiktan sonra üzerindekileri yavasça çikararak bir kenara firlattigi eskileri giydi. Adam elbiselerin torununa uyacagindan emindi. Yaptigi hizmet için çocuga bir ciklet parasi vermek istediginde onu yaninda göremedi. Haylaz velet belli ki bu isten sikilmisti. Çocuk arkadaslarinin yanina döndügünde bir kenara çekilerek onlari seyretmeye basladi. Ve bütün israrlara ragmen oyuna katilmadi. Arkadaslari "Niçin oynamiyorsun? diye sordular. En güzel misketleri sen kazanmistin. Çocuk inci gibi yaslar süzülen gözlerini arkadaslarindan kaçirmaya çalisirken "Misketlerim bu elbiselere yakismayacak kadar güzeldi" dedi. "Bu yüzden onlari bayramlik kabanimin cebine sakladim." *** Aslinda her yasta ama farkli sekillerde hep birileri tarafindan kandirilip sonra da bir kenara firlatilmadik mi? Isimizde askta dostlukta arkadaslikta belki ailemizde belki çevremizde... Kimin umurunda "bir baskasinin" duygulari hissettikleri veya kandirilmasi? Gözyaslari ya da kalp kirikliklari? Bir ömür kalan izler? Ne yazik ki külliyen hiç kimsenin... Keske.... Keske.... Farkli olabilseydi her sey. Biraz daha hassas dürüstçe biraz daha yüreklice... Ve biraz daha insanca... |
10-08-2009, 08:33 PM | #68 |
ÇaKaL Üye
Kayit Tarihi: Aug 2009
Nerden: oOOGehennaOOo
Yaş: 35
Mesajlari: 1,226
Teşekkür Etme: 11 Teşekkür Edilme: 32 Teşekkür Aldığı Konusu: 26
Üye No: 88099
Rep Power: 1388
Rep Puanı : 2914
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Sevgi Sofrası
Bir gün sormuşlar ermişlerden birine: -Sevginin sadece sözünü edenlerle onu yaşayanlar arasında ne fark vardır? -Bakın göstereyim demiş ermiş. Önce sevgiyi dilden gönüle indirememiş olanları çağırarak onlara bir sofra hazırlamış. Hepsi oturmuşlar yerlerine. Derken tabaklar içinde sıcak çorbalar gelmiş ve arkasından da 'derviş kaşıkları' denilen bir metre boyunda kaşıklar. Ermiş sofradakilere "Bu kaşıkların ucundan tutup öyle yiyeceksiniz." diye bir de şart koymuş. Peki!" deyip içmeye teşebbüs etmişler. Fakat o da ne? Kaşıklar uzun geldiğinden bir türlü döküp saçmadan götüremiyorlar ağızlarına. En sonunda bakmışlar beceremiyorlar öylece aç kalkmışlar sofradan. Bunun üzerine "Şimdi.." demiş ermiş: -Sevgiyi gerçekten bilenleri çağıralım yemeğe. Yüzleri aydınlık gözleri sevgi ile gülümseyen ışıklı insanlar gelmiş oturmuş sofraya bu defa. "Buyurun." denilince her biri uzun boylu kaşığını çorbaya daldırıp sonra karşısındaki kardeşine uzatarak içirmiş. Böylece her biri diğerini doyurmuş ve şükrederek kalkmışlar sofradan. "İşte!" demiş ermiş ve eklemiş: -Kim ki hayat sofrasında yalnız kendini görür ve doymayı düşünürse o aç kalacaktır. Ve kim kardeşini düşünür de doyurursa o da kardeşi tarafından doyurulacaktır. Şüphesiz ve şunu da unutmayın hayat pazarında alan değil veren kazançtadır daima. |
10-08-2009, 08:33 PM | #69 |
ÇaKaL Üye
Kayit Tarihi: Aug 2009
Nerden: oOOGehennaOOo
Yaş: 35
Mesajlari: 1,226
Teşekkür Etme: 11 Teşekkür Edilme: 32 Teşekkür Aldığı Konusu: 26
Üye No: 88099
Rep Power: 1388
Rep Puanı : 2914
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Hayatın Anlamı
Eski zamanların birinde bir adam hayatın anlamının ne olduguna takmış kafayı.. Bulduğu hiçbir cevap ona yeterli gelmemiş ve başkalarına sormaya karar vermiş.. Ama aldığı cevaplarda ona yetmemiş.Fakat mutlaka bir cevabı olmalı diyormuş.. Ve dolaşıp herkese bunu sormaya karar vermiş.. Köykasabaülke dolaşmış bu arada zamanda durmuyor tabiki ... Tam umudunu yitirmişken bir köyde konustuğu insanlar ona -Şu karşı ki dağları görüyor musunorada yaşlı bir bilge yaşar istersen ona git belki o sana aradığın cevabı verebilir." demişler. Çok zorlu bir yolculuk sonunda bilgenin yaşadığı eve ulaşmış adam. Kapıdan içeri girmiş ve bilgeye hayatın anlamının ne oldugunu sormuş .. Bilge sana bunun cevabını söylerim ama önce bir sınavdan geçmen gerekiyordemiş ... Adam kabul etmiş.. Bilge bir çay kaşığı vermiş adamın eline ve içinede silme bir şekilde zeytinyağ doldurmuş. Şimdi çık ve bahçede bir tur at tekrar buraya gel ... Yalnız dikkat et kaşıktaki zeytinyağ eksilmesin eğer bir damla eksilirse kaybedersin..Adam gözü çay kaşığında bahçeyi turlayıp gelmiş.Bilge bakmış evet demiş kaşıkta yağ eksilmemişpeki bahçe nasıl dı(!) Adam şaşkın..Ama demiş ben kaşıktan baska bir yere bakmadım ki .... Şimdi tekrar bahçeyi dolaşıyorsun kaşık yine elinde olacak ama bahçeyi inceleyip gel demiş bilge... Adam tekrar bahçeye çıkmış gördüğü güzellikler büyülemiş muhteşem bir bahçedeymiş çünkü ... Geri geldiğinde bilge adama bahçe nasıldı diye sormuş ... Adam gördüğü güzellikler karşışında büyülendiğini anlatmış.. Bilge gülümsemiş ama kaşıkta hiç yağ kalmamış demiş ve eklemiş "-Hayat senin bakışınla anlam kazanır ya sadece bir noktayı görürsün hayatın akıp gider sen farkına varmazsın..Yada görebileceğin tüm güzelliklerin tam ortasında hayatı yaşarsın akıp giden zamanın anlam kazanır." "Hayatının anlamı senin bakışlarında gizli" |
10-08-2009, 08:34 PM | #70 |
ÇaKaL Üye
Kayit Tarihi: Aug 2009
Nerden: oOOGehennaOOo
Yaş: 35
Mesajlari: 1,226
Teşekkür Etme: 11 Teşekkür Edilme: 32 Teşekkür Aldığı Konusu: 26
Üye No: 88099
Rep Power: 1388
Rep Puanı : 2914
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Bilge ve Köpek
Bir bilge bir göletin başında oturmaktadır. Susuzluktan kırılan bir köpeğin devamlı olarak gölete kadar gelip tam su içecekken kaçması dikkatini çeker. Dikkatle izler olayı. Köpek susamıştır ama gölete geldiğinde sudaki yansımasını görüp korkmaktadır. Bu yüzden de suyu içmeden kaçmaktadır. Sonunda köpek susuzluğa dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını görmediği için suyu içer. O anda bilge düşünür: -Benim bundan öğrendiğimm şu olduder. -Bir insanın istekleri ile aras೩ndaki engel çoğu zaman kendi içinde büyüttüğü korkulardır. Kendi içinde büyüttüğü engellerdir. İnsan bunu aşarsa istediklerini elde edebilir. Ama biraz daha düşününce aslında gerçek öğrendiği şeyin bundan farklı olduğunu görür. Asıl öğrendiği şey insanın bir bilge bile olsa bir köpekten öğrenebileceği bilginin var olduğudur. Bu yüzden ne varsa paylaş senden de öğrenilecek bir şeyler vardır diğer insanlar için... Her insanın bir hikâyesi ve söyleyecek bir sözü mutlaka vardır. |
Bu Konudaki Online üyeler: 4 (Üye Sayisi : 0 Ziyaretçi Sayisi : 4) | |
|
|