|
Revir Sağlık bölümü, Burada hastalıklar hakkında bilgi bulabilir sağlık konularını tartışabilirsiniz. |
|
Konu Seçenekleri | Görünüm Şekli |
06-19-2007, 07:35 PM | #1 |
Forum Müdavimi
Kayit Tarihi: Apr 2007
Nerden: Balıkesir
Yaş: 31
Mesajlari: 2,415
Teşekkür Etme: 32 Teşekkür Edilme: 56 Teşekkür Aldığı Konusu: 49
Üye No: 39171
Rep Power: 1800
Rep Puanı : 3277
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
A'dan Z'ye Tüm Hastalıklar..
ADALE CEKILMESI
Adale çekilmesi veya incinmesi, bir kasın üzerine çok fazla yük bindirmenin sonucudur. Hafif bir adale çekilmesi o bölgeyi fazla germekten veya aşırı çalıştırmaktan meydana gelir. Güç kaybı yoktur fakat acı duyulur. Belirtiler - Zedelenme meydana geldiği zaman lokalize ağrı, bunu izleyen hassasiyet ve bazı durumlarda şişme - Zedelenmenin meydana gelmesinden hemen sonraki 24 saat içinde tutulma (sertleşme) veya hassasiyet - Eğer kasın hiçbir fonksiyonu yokmuş gibi görünüyorsa, kopmuş olabilir. Bir kasın liflerinden bazıları gerçekten yırtılır ve adalenin kasılıp iç kanama yapmasına neden olursa daha ciddi bir durum ortaya çıkar. Ender durumlarda bütün kas kopup ayrılabilir, ya kısmi olarak veya daha seyrek görülen şekliyle, tamamen kopabilir. Adale incinmelerinin en sık görülenlerinden biri uyluk kemiğinin arka tarafındaki bir grup adale üzerinde olur. Bu kaslar dizinizi kapatıp açabilmenizi sağlar; koştuğunuz zaman bu kaslarda çekilme meydana gelebilir. Uyluk kemiğinin arka tarafında bir adale ağrısı veya zayıflığı bu adalelerinizi incittiğinizi gösterebilir. İncinmenin çok yaygın ikinci bir çeşidi de kasık çekmesi veya gerilmesi denen olaydır. Kasık çekmesi olayında belirli bir kas zedelenmiş değildir; daha çok, kasıktaki ten-don ve kaslar (karın, bacak ve pelvis bölgeleri dahil) gerilmiş veya yırtılmış olabilir. Kasık gölgesindeki ağrı veya adale spazmları tekrarlanan aşırı kullanımdan veya tek bir olaydan kaynaklanabilir. Teşhis Zedelenen alandaki rahatsızlık (hassasiyet, kramplar ve şişme ) teşhis için önemlidir. Sorunun, kemikte bir yaralanmadan kaynaklanıp kaynaklanmadığını anlamak için radyografi gerekebilir. Adale çekilmesi, tedavi ve nekahat devresinde uygun bir bakımla, hızla ve tamamen iyileşir. Bununla birlikte, ağrınız birkaç günden daha fazla sürmüşse ve kas yırtılması ya da bir kırıktan kuşkulanıyorsanız, doktorunuza başvurun. Zedelenmeyi onarmak için bir ameliyat gerekebilir. Tedavi Zedelenmeden sonraki ilk 24 saatte, arızalı bölgeye buz veya soğuk kompres uygulayın. Ondan sonra termofor veya sıcak banyo kullanın. Bazen, özellikle eğer şişme çok fazlaysa kas zedelenmesi düzelene kadar soğuk kompres kullanılabilir. Zedelenen kası yüksekte tutmak ve elastik bandaj kullanmak şişmeyi önlemeye veya azaltmaya yardımcı olabilir. Fakat fazla sıkı bağlamamalısınız. Zedelenen kası, ağrılı olduğu sürece kullanmamaya çalışın. Bu süre genellikle birkaç günden fazla değildir. İlaç Küçük adale çekilmeleri için, ağrıyı azaltmak amacıyla aspirin veya diğer ağrı kesici ilaçlar alınabilir. Orta veya ağır adale incinmeleri için ilaç almadan doktorunuza danışın çünkü kendisi size şişmeyi azaltmak için bir antienflamatuar ilaç, bir kas gevşetici veya ağrı kesiciyi zedelenmenin durumuna bağlı olarak verecektir. Ameliyat Eğer kasta yırtılma varsa, ameliyat en iyi seçenektir. Önleme Adale çekilmelerinden kaçınmanın en iyi yolu, egzersiz öncesi uygun ısınma hareketleri yapmaktır. Tekrarlayan adale çekilmelerini önlemek için, zayıf kasın güçlendirilmesini amaçlayan bir egzersiz programı da bazen yararlı olabilir.
__________________
ѕρу_мαѕтєя& [мαℓα¢нι] spy_master™ ©2007 |l|lllll|lll||ll||lll| ²¹°¹³²¹³ °¹²¹³ |
06-19-2007, 07:35 PM | #2 |
Forum Müdavimi
Kayit Tarihi: Apr 2007
Nerden: Balıkesir
Yaş: 31
Mesajlari: 2,415
Teşekkür Etme: 32 Teşekkür Edilme: 56 Teşekkür Aldığı Konusu: 49
Üye No: 39171
Rep Power: 1800
Rep Puanı : 3277
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
ADALE KRAMPLARI
Kramp aslında bir doku spazmıdır. Burada doku kasılır ve ani ve şiddetli ağrıya yol açar. Özellikle yaygın bir kramp çeşidi uyku sırasında baldır adalelerinde meydana gelir. Fakat fazla yüklenme, incinme, adale zorlanması (gerilmesi) veya uzun süre aynı pozisyonda kalmak adale kramplarına yol açabilir. Bunlar sıklıkla, sıcak havada oynanan spor karşılaşmalarında aşırı yorulan ve susuz kalan sporcularda görülür. Belirtiler - Ani ve keskin adale ağrısı, çoğunlukla bacaklarda - Cildin altında çarpılmış bir adale dokusu yumrusu görülmesi Belirli aktiviteler karakteristik olarak profesyonel kramplar denilen kramplara yol açar. Yazar krampı klasik örnektir -yazan elin başparmağı, işaret ve orta parmakları uzun süre sıkıcı kalem tutma sonucu kramp duygusu yaşar. Geçmişte saatçi ve terzi krampları çok görülürdü. Hemen herkes şu veya bu zamanda adale krampı geçirir yine de çoğu kimseler için bunlar sadece ara sıra karşılaştıkları önemsiz bir rahatsızlık nedenidir. Fakat diğerleri için adale krampları, özellikle *******i, rahatsız edici bir problemdir. Eğer uykunuzu bölen sık ve şiddetli kramplarınız varsa doktorunuza danışın. Krampların belirgin bir tipi olan bacakta dolaşım bozukluğu nedeniyle zaman zaman topallayarak yürüme (intermitent klodikasyon) harekete bağlı olup baldırlara yeterli kan gitmemesine bağlıdır. Bacaklarda harekete bağlı krampların bir diğer çeşidi omurgada sinir sıkışması ile bağlantılıdır. Eğer hareket sonucu bacaklarda kramp olayı sürekli tekrarlanıyorsa doktorunuza gidin, Diüretik (idrar söktürücü) kullanımı ve aşırı terleme nedeniyle potasyum kaybı genellikle adale kramplarının nedeni olarak belirtilir fakat sık rastlanan bir neden değildir. Tedavi Kramp meydana geldiğinde etkilenen adaleyi germeye çalışın. Yumuşak bir tavırla düzeltin. Çünkü kasılan adaleyi germek genellikle derhal rahatlamayı sağlayacaktır. Etkilenen kasa kompres ve masaj yapmayı deneyin. Sıcak banyoya daldırmak veya sıcak kompres koymak da rahatlatabilir. Soğuk kompres de adale spazmını azaltabilir veya gergin bir adaleyi gevşetebilir. Bazen, kramp giren adalelerin karşısındaki adaleleri istemli olarak kasmak ağrının şiddetini azaltabilir. örneğin, eğer bacağınıza kramp girdiyse ayağınızın ucunu dizinize doğru büküp ağrı azalana kadar orada tutun. Koruma Susuz kalmaktan sakının. Fiziki çalışmalardan önce ve sonra açılma egzersizleri yapın ve kaslarınızı haddinden fazla yormayın
__________________
ѕρу_мαѕтєя& [мαℓα¢нι] spy_master™ ©2007 |l|lllll|lll||ll||lll| ²¹°¹³²¹³ °¹²¹³ |
06-19-2007, 07:43 PM | #3 |
Forum Müdavimi
Kayit Tarihi: Apr 2007
Nerden: Balıkesir
Yaş: 31
Mesajlari: 2,415
Teşekkür Etme: 32 Teşekkür Edilme: 56 Teşekkür Aldığı Konusu: 49
Üye No: 39171
Rep Power: 1800
Rep Puanı : 3277
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
ADDISON HASTALIGI
Böbreküstü bezi yetmezliği böbreküstü bezlerinin işlevlerinde yavaşlamayı anlatan bir terimdir. Bu durumda aldosteron, kortizol, cinsel hormonlar, adrenalin ve noradrenalin gibi hormonların üretimi yetersiz kalır. Bazen bu hormonlardan bazısındaki eksiklikle bazısındaki artış birlikte görülür, ama bu tür olgulara çok ender rastlanır. Çeşitli böbreküstü bezi hormonlarının ana maddesi kolesteroldür. Bu ana madde bir dizi kimyasal tepkime sonucunda hormona dönüşür. Kimyasal tepkimeler için gerekli enzimlerden birinin eksikliği, bütün üretim zincirinin durmasına ve son ürünün, yani hormonun yapılamamasına yol açar. Olguların büyük bölümünde hastalık böbreküstü bezi kabuğunun her üç katmanına da yerleştiğinden böbreküstü bezi yetmezliği genel bir hormon eksikliği olarak ortaya çıkar. NEDENLERİ Olguların yüzde 70-80 ine Koch basilinin etken olduğu böbreküstü bezi veremi yol açar. Hastalık belirtilerinin görülebildiği ilerlemiş olgularda böbreküstü bezleri belli bir biçimden yoksun, san-gri renkli ve peynirimsi yapıda iki torbacık halini almıştır. Hastalık belirtilerinin ortaya çıkması için veremin yol açtığı doku yıkımına bağlı bu yapı bozulmalarının böbreküstü bezlerinin yüzde 90 ma yayılması gerekir. Bundan da anlaşılacağı gibi böbreküstü bezlerinin yedek üretim kapasitesi çok geniştir. Bez dokusunun yaklaşık yüzde l0u sağlam kaldığı sürece yetmezlik belirtileri yalnız vücudun yüksek düzeyde hormona gereksinim duyduğu anlarda ortaya çıkar. Bu gibi durumlarda böbreküstü bezleri organizmanın birden artan hormon gereksinimini karşılayamaz. Böbreküstü bezlerinde verem akciğerlerdeki enfeksiyonu izleyen ikincil bir odak olarak belirir. Veremin yanı sıra kronik enfeksiyon hastalıkları, frengi, böbreküstü bezi tümörleri, bu doku hücrelerini yaygın yıkıma uğratan kloroform ve salvarsan gibi zehirli maddeler ve böbreküstü bezlerini besleyen damarların tıkanması da böbreküstü bezi yetmezliğine yol açabilir. Bazen sorun başka nedenlerden de kaynaklanabilir. Bu durumlarda hastalığın kökeni vücudun daha yukarısında yer alan merkezlerdir. Örneğin, etken beynin hipotalamus bölgesinde üretilen ve hipofiz bezini adrenokortikotrop hormon (ACTH) salgılamaya iten serbestleştirici faktör eksikliği olabilir. Hipofizin ACTH salgılayamaması böbreküstü bezlerinde doku gerilemesine yol açar ve böbreküstü bezi yetmezliğiyle sonuçlanır. BELİRTİLERİ Addison hastalığı ya da hipoadrenalizm adıyla bilinen böbreküstü bezi yetmezliğinin ilk belirtisi aşırı yorgunluktur. Hasta bitkinlik duyar ve ilerlemiş olgularda yataktan kalkıp yürüyecek gücü kendinde bulamaz. Gittikçe zayıflar. Tansiyonu sürekli düşük kalır. Hastalığın bütün bunlardan daha tipik belirtisi ise deri renginin koyulaşmasıdır (melanodermi). Deri özellikle yüz, el ve kollarda koyu, bronz bir renk alır. Elin üstündeki deri koyulaşarak pembemsi avuç içiyle belirgin bir karşıtlık oluşturur. Meme başları ve varsa yara izleri siyaha çalan koyu kahverengiye döner. Dişetleri, yanaklar ve üreme organların-da koyu renkli lekeler belirir. Erkeklerde cinsel güçsüzlük, kadınlarda adet düzensizlikleriyle birlikte özellikle koltukaltı ve dış üreme organları çevresinde kil dökülmesi hastalığın öbür belirtileridir. Şimdi bu hastalıkta eksikliği duyulan hormonların yukarıda sıralanan belirtilere nasıl yol açtığına bakalım. Yorgunluk ve düşük tansiyon birbiriyle yakından ilgilidir. Her ikisi de su ve sodyumun böbrekler yoluyla dışarı atılmasını denetleyen aldosteron hormonunun eksikliğinden kaynaklanır. Aldosteron eksikliği nedeniyle su ve sodyumun boşaltım sisteminden dışarı atılması denetlenemeyen su kaybına, dolayısıyla da dolaşımdaki kan miktarının azalmasına ve tansiyonun düşmesine yol açar. Kilo kaybı bu bozukluğa ek olarak kortizol eksikliğiyle de ilgilidir. Kortizolun başlıca görevi proteinleri şekere dönüştürerek hücrelere enerji sağlamaktır. Addison hastalarında kortizol eksikliği nedeniyle kan şekeri normal düzeyin altına düşer. Bu durum bütün organizmayı olumsuz etkiler; hastanın yorgunluk duymasına da yol açar. Deri renginin koyulaşması böbreküstü bezlerinin dışında gelişen bir belirtidir. Bu bezlerdeki işlev yetersizliği nedeniyle kanda kortizol miktarının azalması ön hipofizin sürekli uyarılarak aşırı ACTH salgılamasına yol açar. Aynı süreçte hipofizin orta lobu da etkilenerek, fizyolojik denge durumunda çok az önem taşıyan melanosit uyarıcı hormonu (MSH) salgılar. Bu hormon deri hücrelerindeki melanin adlı koyu renkli pigmentin artmasına ve deri renginin koyulaşmasına neden olur. Cinsel organlarla ilgili bozukluklar ve kıl dökülmeleri ise böbreküstü bezlerince salgılanan cinsel hormonların eksikliğinden kaynaklanır. AKUT BÖBREKÜSTÜ BEZİ KABUK BÖLGESİ YETMEZLİĞİ Akut hipokortikoadrenalizm adıyla da bilinen bu çok şiddetli hastalık neyse ki çok ender görülür. Ağır enfeksiyon hastalıkları sırasında böbreküstü bezini besleyen bir damarın çatlaması sonucunda gelişebilir. Neredeyse yalnızca çocuklarda ve yaşlılarda görülen bu biçime Waterhouse-Friederichsen sendromu adı verilir. Bir başka olasılık kronik böbreküstü bezi kabuk bölgesi yetmezliği sırasında duyulan aşırı hormon gereksinimiyle sıra dışı olarak hastalığın akut biçime dönüşmesidir. Hastalığın bunların hepsinden yeni bir nedeni ise tedavi amacıyla kullanılan kortizonun birden kesilmesidir. Kortizon tedavisi sırasında kanda yeterli miktarda kortizon bulunduğu için hipofiz bezi böbreküstü bezlerini uyarmaz. Böylece böbreküstü bezleri geçici bir "dinlenme" evresine girer ve dinlenme durumundan çıkıp normal işleyişe dönmeleri için belli bir süre gerekir. Dışarıdan verilen kortizon birden kesilince böbreküstü bezleri vücudun kortizon gereksinimini karşılayamaz ve akut böbreküstü bezi kabuk bölgesi yetmezliği gelişir. Belirtileri ve tedavisi Hastalığın belirtileri kalp, akciğer, beyin ve sindirim sistemiyle ilgilidir. Mide bulantısı, kusma, kan şekeri ve basıncında önemli ölçüde düşme, su ve tuz dengesinde aşırı bozukluklar görülür. Günümüzde akut böbreküstü bezi kabuk bölgesi yetmezliği eksik hormonların dışarıdan verilmesiyle ürkütücü bir hastalık olmaktan çıkmıştır. Hormon tedavisi hastaların normal bir yaşam sürdürmesine olanak vermektedir
__________________
ѕρу_мαѕтєя& [мαℓα¢нι] spy_master™ ©2007 |l|lllll|lll||ll||lll| ²¹°¹³²¹³ °¹²¹³ |
06-19-2007, 07:44 PM | #4 |
Forum Müdavimi
Kayit Tarihi: Apr 2007
Nerden: Balıkesir
Yaş: 31
Mesajlari: 2,415
Teşekkür Etme: 32 Teşekkür Edilme: 56 Teşekkür Aldığı Konusu: 49
Üye No: 39171
Rep Power: 1800
Rep Puanı : 3277
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
AILEVI AKDENIZ ATESI
Ailevi Akdeniz Ateşi irsi bir bağırsak rahatsızlığıdır. Tekrar eden ateşlenme ve iltihaplanma hastalığın özellikleridir. Bu rahatsızlıkta karın bölgesinde görülen iltihaplanma nedeniyle Ailevi Akdeniz hastalığına periodik peritonit (belli aralıklarla gelen peritonit) de denir. Ailevi Akdeniz hastalığı olan çoğu kimsede belirtiler 5 ila 15 yaş arasında ortaya çıkar. Çoğu nöbette ateş vardır. Ayrıca, peritonit zatülcenp, ve artrit belirtilerini anımsatan karın zannın göğüs bölgesinin ve mafsalların iltihaplanması gibi belirtiler de görülebilir. Ailevi Akdeniz hastalığına yakalanmış olan kimselerin dörtte birinde bacaklarının alt kısmında şişmiş kırmızı bir bölge vardır. Bu hastalıkta tekrar eden nöbetler olur. Nöbetlerin ağırlığı ve durumu bir olaydan diğerine değişiklik gösterir, birbirinin aynı değildir. Ailevi Akdeniz hastalığının sebebi bilinmemektedir. Bu hastalığın etkisinde olan kimselerde nöbetler arasında hiçbir belirti görülmez. Belirtiler - Ateş, - Karın ağrısı - Göğüs ağrısı, - Mafsal ağrısı, - Bacakların alt kısmında ciltte bozukluklar, Tedavi Antibiyotik ya da kortikosteroid kullanımını da içeren birçok farklı tedavi yöntemi vardır. Ancak hiçbirinin etkinliği kanıtlanmamıştır.Kolşisin kullanımı, birçok hastada hastalığın ataklarının sayısında çarpıcı bir azalmaya yol açmıştır. Doktorunuz uzun süre kolşisin kullanımının muhtemel yan etkilerini anlatacaktır
__________________
ѕρу_мαѕтєя& [мαℓα¢нι] spy_master™ ©2007 |l|lllll|lll||ll||lll| ²¹°¹³²¹³ °¹²¹³ |
06-19-2007, 07:44 PM | #5 |
Forum Müdavimi
Kayit Tarihi: Apr 2007
Nerden: Balıkesir
Yaş: 31
Mesajlari: 2,415
Teşekkür Etme: 32 Teşekkür Edilme: 56 Teşekkür Aldığı Konusu: 49
Üye No: 39171
Rep Power: 1800
Rep Puanı : 3277
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
AKCIGERDE SIVI TOPLANMASI (PULMONER ODEM)
Akciğerdeki toplardamarların içindeki basıncın aşırı bir şekilde yükselerek aşırı miktarda kanın bu toplardamarları parçalayarak alveoller (hava kesecikleri) içine girmesi sonucunda akciğer ödemi (pulmoner ödem) meydana gelir. Pulnomer ödemin sebebi genel olarak çok sık olan kalp krizleri, mitral ve aort kapağı hastalıkları ve nadir olmakla birlikte yüksek irtifaya maruz kalmasıdır. Acil Belirtiler - Nefes darlığı (ciddi); - Huzursuzluk ve endişe; - Pembe ve köpüklü balgam: - Terleme; - Sararma (beniz sarılığı); Pulmoner ödemde derhal hastaneye kaldırma ve tedavi gereklidir
__________________
ѕρу_мαѕтєя& [мαℓα¢нι] spy_master™ ©2007 |l|lllll|lll||ll||lll| ²¹°¹³²¹³ °¹²¹³ |
06-19-2007, 07:44 PM | #6 |
Forum Müdavimi
Kayit Tarihi: Apr 2007
Nerden: Balıkesir
Yaş: 31
Mesajlari: 2,415
Teşekkür Etme: 32 Teşekkür Edilme: 56 Teşekkür Aldığı Konusu: 49
Üye No: 39171
Rep Power: 1800
Rep Puanı : 3277
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
AKUSTIK NORONOM (ISITME SINIRI URU)
İşitme sinini unu, çok ağın büyüyen selim (kanser olmayan) bir tümör (ur)dür. 8inci kafatası sinini üzerinde ekseriyetle kafatasından çıkıp iç kulağın kemik yapısına girdiği yerde oluşur. Bu tümöre bazen açı tümörü de denir. Çünkü bulunduğu yen beyin parçalarının (cerebellum ve pons) bir açı oluşturdukları yendir. Belirtiler - Hafif baş dönmesi - Kulak çınlaması - işitme kaybı. Teşhis Eğer hafif baş dönmesi, dengesizlik hissederseniz, kulakta çınlama veya kulakta seslen duyarsanız ve gitgide işitme kaybı başlarsa bu durum işitme sinini unu olabilir. Hafif baş dönmesi Menier Sendromundaki gibi tek başına görülen bin belirti değildir. Doktorunuz bin işitme gücünü ölçme testi (Odiometri) ve sinirlenle ilgili inceleme yapacaktır. Sinirlerde zedelenme varsa bunu bulmak için bin baş röntgeni veya CT (bilgisayarlı tomognafi) muayenesi isteyebilir. Tedavi Selim karakterli olduğu halde ve ağır büyümesine rağmen kafatasının içinde hayati önemi olan birçok beyin yapısına bitişik olduğu için bu tümör tehlikeli olabilir. Büyüdükçe bu yapılana basınç yapıp zarar verebilir. Tek tedavi ameliyatla alınmasıdır.
__________________
ѕρу_мαѕтєя& [мαℓα¢нι] spy_master™ ©2007 |l|lllll|lll||ll||lll| ²¹°¹³²¹³ °¹²¹³ |
06-19-2007, 07:45 PM | #7 |
Forum Müdavimi
Kayit Tarihi: Apr 2007
Nerden: Balıkesir
Yaş: 31
Mesajlari: 2,415
Teşekkür Etme: 32 Teşekkür Edilme: 56 Teşekkür Aldığı Konusu: 49
Üye No: 39171
Rep Power: 1800
Rep Puanı : 3277
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
AKUSTIK TRAVMA
Akustik travma işitme kaybının sık görülen bir türüdür. Ekseriyetle kulağa gelen bir darbe veya patlama sonunda hava basıncı çok fazla aniden değişir. Bu da kulağın hassas kemikleri-ne ve mekanizmasına zarar verir. Ayrıca yüksek makine sesini ve aşırı yüksek müzik sesini uzun zaman dinlemek durumunda kalanlarda da görülür. Belirtiler - işitme kaybı - Kulak çınlaması. Teşhis Yakındaki bir patlamadan ya da kulağa gelen bir darbeden sonra meydana gelen işitme kaybı sık görülen bir durumdur. Kısmi sağırlığa, yüksek perdeli bir kulak çınlaması da eşlik edebilir. Doktorunuz bir dizi test yaparak, hangi tipte bir işitme kaybı olduğunu belirleyecektir. Tedavi Travmanın neden olduğu ağır işitme kaybının etkili tek tedavisi işitme aletleridir.Bazı yöntemler de kısmi sağırlığa uyum sağlamayı kolaylaştırabilir; bunlar arasında yüz ifadesine dikkat etmek ve dudak okumak bulunmaktadır. Önlem Eğer yüksek sesle işyerinde çalışacağınızı biliyorsanız, özel olarak yapılmış kulaklık kullanın. Bunlar aşağı yukarı tüm gürültüyü keser ve takan kimse diğer kimselerle iletişim kurabilsin diye bunlara mikrofon ve alıcı yerleştirilebilir.
__________________
ѕρу_мαѕтєя& [мαℓα¢нι] spy_master™ ©2007 |l|lllll|lll||ll||lll| ²¹°¹³²¹³ °¹²¹³ |
06-19-2007, 07:45 PM | #8 |
Forum Müdavimi
Kayit Tarihi: Apr 2007
Nerden: Balıkesir
Yaş: 31
Mesajlari: 2,415
Teşekkür Etme: 32 Teşekkür Edilme: 56 Teşekkür Aldığı Konusu: 49
Üye No: 39171
Rep Power: 1800
Rep Puanı : 3277
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
ALLERJIK RINIT (SAMAN NEZLESI)
Alerjik rinit, burun mukozasının alerjik nedenli iltihabıdır. Özellikle alerjik yatkınlığı olan, atopik kişilerde görülür. Çoğunlukla ömür boyu devam etmekle birlikte, ileri yaşlarda şiddeti azalabilir. En sık rüzgarın havada uçurduğu polenlere bağlı olarak gelişen alerjik rinit, herhangi bir alerjen tarafından da meydana gelebilir. Kendiliğinden geçme olasılığı ise oldukça düşüktür. Alerjik rinite yakalanmamak için bu hastalığa neden olan alerjenlerden uzak durmak ve bunun için gerekli tedbirleri almak gerekir. Alerji ve alerjik rinit hakkında bilmeniz gerekenler ve alerjik rinitten korunmak için almanız gereken pratik tedbirler... Burun rahatsızlıklarından kaynaklanan sorunlar, önemli bir sağlık sorununu oluşturuyor. Toplumun yaklaşık yüzde 17’si alerjik rinitli. Alerjik rinitler, horlama, sinüzitler toplumda sık görülen önemli sağlık sorunları arasında. Bu rahatsızlıklar, kişilerde sosyal ve psikolojik sorunlara da neden olmakta. ALLERJİ NEDİR? Alerji vücudun yabancı bir madde ile karşılaştığında buna karşı geliştirdiği bir yanıttır. Vücudun karşılaştığı yabancı maddeye antijen adı verilir. Alerjiye neden olan maddelere alerjen de denilmektedir. Alerjik reaksiyonlar vücudun belirli bir bölgesinde olabileceği gibi, yaygın da olabilir. Alerjik reaksiyonlarda en korkulan şey anafilaksi dediğimiz hayatı tehdit eden durumun gelişme riskidir, fakat bunun tüm alerjik reaksiyonlar içinde görülebilme sıklığı oldukça düşüktür. NELER ALLERJİYE YOL AÇAR? Günlük hayatımızda alerji nedeni olabilecek birçok alerjen ile karşılaşmaktayız. Özellikle sanayi ürünlerinin ve kimyasal madde kullanımının yaygınlaşması ile alerjik hastalıkların görülme sıklığı da giderek artmaktadır. Alerjenler çok çeşitlidir. Yiyecekler, havada uçuşan polenler, ev tozları ve bunların içinde gözle görülmeyen küçük canlılar, hayvan tüyleri, giyecekler, takılar, kimyasallar ve aklınıza gelebilecek daha birçok şey alerji etkeni olabilir. Alerjik reaksiyon kişiye özel bir durumdur. Farklı kişiler farklı maddelere farklı alerjik reaksiyonlar gösterebilirler veya hiç alerjik reaksiyon göstermeyebilirler. Alerjiye yatkınlık kalıtsaldır ve genetik faktörler rol oynar. Alerjenler alerjik rinit, alerjik konjüktivit, alerjik astım, kontak dermatit, ürtiker gibi birçok alerjik hastalığa neden olabilir. ALLERJİK RİNİT NEDİR? Rinit burun iltihabı anlamına gelmektedir.. Alerjik rinit alerji kaynaklı burun iltihabıdır. Alerjenlerin hava yolu mukozasına yapışarak iltihabi reaksiyonları başlatması ile meydana gelir. Belirli mevsimlerde (en çok polenlerin uçuştuğu bahar aylarında) ortaya çıkan tipine mevsimsel rinit denir. Mevsimsel alerjik rinit saman nezlesi olarak ta bilinir, fakat bu doğru bir terim değildir. Bir de alerjik rinitin tüm bir yıl boyunca süren tipi vardır ve perenial rinit olarak adlandırılır. Perenial rinitte neden, genellikle yıl boyunca ortamda bulunan hayvan tüyü, çeşitli kimyasallar veya ev tozu gibi alerjenlerdir. HANGİ ALLERJENLER ALLERJİK RİNİTTE ROL OYNAR? En sık olarak havada uçuşan polenler ve çevremizde bulunan ağaçlar alerjik rinite yol açar. Fakat benzer reaksiyon küf, hayvan tüyü, ev tozu ve akarları gibi alerjenlere karşı da gelişebilir. Rüzgarla havada uçuşan küçük polenlerin hava yolları mukozasına yapışarak alerjik olayı başlatması ile alerjik rinit meydana gelebilir. Bu alerjenler ebatlarından dolayı burun mukozasında yakalanır ve genellikle daha aşağılara inerek alt solunum yolu belirtileri oluşturmazlar. Fakat bu her zaman geçerli değildir. Bu reaksiyonları başlatan polenler kişiye ve yöreye göre farklılık gösterirler. Özellikle kuru ve rüzgarlı havalarda havadaki polen miktarı fazladır ve alerjik rinit görülme sıklığı artar. ALLERJİK RİNİTİN BELİRTİLERİ NELERDİR? Alerjen ile karşılaşıldığında özellikle ağız, burun, gözler,boğaz ve deride kaşıntı ortaya çıkar. Burun akıntısı ve gözlerin sulanması tipiktir. Burun tıkanıklığı ve koku almada güçlük ortaya çıkabilir. Bazen bu belirtilere hırıltılı solunum eşlik edebilir. Öksürük ve başağrısı da görülebilir. ALLERJİK RİNİTİ OLAN HASTALARDA DİĞER ALLERJİK HASTALIKLAR DA ARTMIŞ MIDIR? Alerjik rinit genellikle alerji yatkınlığı olan, atopik olarak adlandırılan kişilerde bulunur. Bu kişilerde diğer alerjik hastalıkların (egzema, ürtiker veya astım gibi) görülme sıklığı normal kişilere göre daha fazladır. Ayrıca ailesinde alerjik hastalık öyküsü olan kişilerde de alerjik rinit ve diğer alerjik hastalıkların görülme sıklığı daha fazladır. ALLERJİK RİNİT HANGİ YAŞLARDA GÖRÜLÜR? Hastalık semptomları genellikle 40 yaşından önce ortaya çıkar ve yaş ilerledikçe şikayetler azalır. Fakat hastalığın kendiliğinden tamamen geçmesi nadirdir. ALLERJİK RİNİTTE TANI NASIL KONULUR? Alerjik rinit tanısındaki en önemli şey hastanın öyküsüdür. Belirtilerin hangi mevsimde, ne ile karşılaşıldığında, nasıl ortaya çıktığının bilinmesi tanıya ulaşmada önemlidir. Bazen yapılan testlerin sonuçları negatif olduğu halde, hastanın tipik öyküsünden tanı koymak mümkün olmaktadır. Muayene sırasında hastaların burun mukozaları soluk, fakat burun delikleri kırmızıdır. Bu hastalarda burun mukozasının sürekli iltihabına bağlı polipler gelişmiştir, bu polipler özellikle tüm yıl boyunca devam eden tipte sıktır. Bu polipler de burun tıkanıklığına neden olabilir. Tanı testleri arasında alerjiye neden olan antikor IgE’nin total kan düzeyinin ölçülmesi ve özel alerjene karşı uygulanan alerji testleri en sık kullanılan tanı yöntemleridir. Özellikle deriye uygulanan alerji testleri en sık kullanılan metoddur. Kanda eosinofil denilen ve alerjik reaksiyonlarda sayıları artan hücrelerin sayılması veya bu hücrelerin burundan alınan sürüntüde incelenmesi tanıyı destekler. Bazen de olası alerjenlerden uzak durma veya karşılaşma sonrasındaki yanıta bakılarak alerjenin tanısına gidilebilir. ALLERJİK RİNİTİ OLAN HASTALARIN DİKKAT ETMESİ GEREKENLER NELERDİR? Tozlu ve polenli ortamlarda bulunmamalı, eğer bulunmak durumunda kalınırsa da maske kullanılmalıdır. Polenlerin uçuştuğu mevsimlerde kapı ve pencereler kapalı tutulmalıdır. Özellikle kaloriferli evlerde kuru ev havası alerjik rinitin kötüleşmesine neden olabileceğinden, evde hava nemlendiricisi kullanılmalıdır. Oda havasının temizliğine dikkat edilmeli, havalandırma sistemlerinin iyi çalıştığından emin olunmalıdır. Evde hayvan ve bitki beslemekten kaçınılmalıdır. Tüylü ve yünlü battaniyeler yerine pamuklu ve sentetik olanları tercih edilmelidir. Toz barındırabilecek tarzda kilim, halı gibi ev eşyaları kullanılmamalıdır. ALLERJİK RİNİTTE TEDAVİ NASILDIR? Alerjik hastalıklarda en önemli şey alerjen ile karşılaşmaktan kaçınmaktır. Bu konuda alınması gerekli önlemler ‘Alerjik riniti olan hastaların dikkat etmesi gerekenler nelerdir?’ bölümünde anlatılmıştır. Alerjik rinitin tedavisi şikayetlerin giderilmesine yöneliktir, hastalık bu tedaviyle ortadan kaldırılamaz. Alerjik rinitin tedavisinde hekim tarafından, antihistaminik denilen ve alerjenle karşılaşıldığında olaya neden olan madde salınımını engelleyen ilaçlar, burun iç yüzeyindeki şişliği azaltan ilaçlar, kortizon içeren burun spreyleri gibi ilaçlar verilebilir. Ancak tüm bu ilaçlar muhakkak hekim tarafından hastalığın şiddeti ve hastanın durumu değerlendirilerek düzenlenmelidir. ALLERJİK RİNİTİN SONUÇLARI NASILDIR? Alerjik rinit ömür boyu devam eden fakat yaşla beraber şiddeti azalan bir hastalıktır. Alerjik rinit hastaya sıkıntı vermesi, yaşam kalitesini bozması ve iş gücü kayıplarına neden olması dışında çok önemli sağlık sorunlarına neden olmaz. Eğer gerekli tedbirler alınır ve uygun tedavi verilirse bu hastalığın atak sayısını oldukça azaltmak mümkündür. ÖNEMLİ UYARILAR Alerji vücudun yabancı bir madde ile karşılaştığında buna karşı geliştirdiği bir yanıttır. Alerjiye neden olan maddelere alerjen de denilmektedir. Alerjenler, alerjik rinit, alerjik konjüktivit, alerjik astım, kontakt dermatit, ürtiker gibi birçok alerjik hastalığa neden olabilir. Alerjik rinit alerji kaynaklı burun iltihabıdır. Alerjenlerin hava yolu mukozasına yapışarak iltihabi reaksiyonları başlatması ile meydana gelir En sık olarak havada uçuşan polenler ve çevremizde bulunan ağaçlar alerjik rinite yol açar. Alerjen ile karşılaşıldığında özellikle ağız, burun, gözler, boğaz ve deride kaşıntı ortaya çıkar. Burun akıntısı ve gözlerin sulanması tipiktir Alerjik rinit genellikle alerji yatkınlığı olan, atopik olarak adlandırılan kişilerde bulunur Alerjik rinit tanısındaki en önemli şey hastanın öyküsüdür. Tanı testleri arasında alerjiye neden olan antikor IgE’nin total kan düzeyinin ölçülmesi ve özel alerjene karşı uygulanan alerji testleri en sık kullanılan tanı yöntemleridir. Alerjik hastalıklarda en önemli şey alerjen ile karşılaşmaktan kaçınmaktır. Alerjik rinitin tedavisinde hekimin önerisiyle, antihistaminik denilen ve alerjenle karşılaşıldığında olaya neden olan madde salınımını engelleyen ilaçlar, burun iç yüzeyindeki şişliği azaltan spreyler ve kortizon içeren burun spreyleri gibi ilaçlar kullanılır.
__________________
ѕρу_мαѕтєя& [мαℓα¢нι] spy_master™ ©2007 |l|lllll|lll||ll||lll| ²¹°¹³²¹³ °¹²¹³ |
06-19-2007, 07:45 PM | #9 |
Forum Müdavimi
Kayit Tarihi: Apr 2007
Nerden: Balıkesir
Yaş: 31
Mesajlari: 2,415
Teşekkür Etme: 32 Teşekkür Edilme: 56 Teşekkür Aldığı Konusu: 49
Üye No: 39171
Rep Power: 1800
Rep Puanı : 3277
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
ALZHEIMER HASTALIGI
Alzheimer hastalığı, beyindeki sinir hücrelerinin dejenerasyonuna ve beyin dokusunun büzüşmesine neden olan bir durumdur. Beynin düşünce, bellek ve dili kontrol eden bölümlerini etkiler. Genellikle 60 yaşın üzerindeki kişilerde görülmesine karşın 40 yaşındakileri de etkileyebilir. Yaşlılarda demansın (zihinsel yetide azalma) en sık rastlanan nedenidir. Çoğu kişi zaman zaman, anahtarlarını nereye koyduğunu unutabilir ya da bir hafta önce neler olduğunu hatırlamayabilir. Unutkanlık sıklaşır, giyinmek ya da evin yolunu bulmak gibi günlük işleri kapsarsa Alzheimer hastalığının (AH) belirtisi olabilir. AH nin kesin nedeni hâlâ bilinmiyor. Araştırmacılar bu hastalığın, genetik etmenler, yaşlanma süreci ve çevreyle ilgili nedenlerin birlikte etki göstermesi sonucunda ortaya çıktığını düşünüyorlar. ABD de 4 milyon kişide AH bulunduğu belirtiliyor. İki tip Alzheimer hastalığı bulunmaktadır. Birincisi, kalıtım yoluyla anne babanın birinden ya da her ikisinden geçen özgül gen mutasyonunun kişiyi hastalığa yatkın duruma getirdiği ailevi Alzheimer hastalığıdır. İkincisi ise hiçbir belirgin kalıtımsal kalıbın görülmediği sporadik Alzheimer hastalığıdır. Ailevi AH vakalarının çoğu erken başlangıçlıdır (genellikle 65 yaşın altındaki kişilerde görülür). Daha sık rastlanan geç başlangıçlı AH ise 65 yaşın üzerindeki kişilerde görülür. Alzheimerli hastalar kendilerine bakamadıklarından, aile üyeleri önemli kararlar almak zorundadır. Bu hastaların ailelerine destek ve yardım sağlayan çeşitli kuruluşlar bulunuyor. BELİRTİLER: Unutkanlık ve dikkatini yoğunlaştıramama erken ortaya çıkan belirtilerdir. Hastalık geliştikçe, kişiler olayları hatırlamayabilir, zaman ve yer konusunda zihinleri karışır, doğru sözcüğü bulmada ve söylemede güçlük çeker ve basit günlük işlerini yapamazlar. TEDAVİ: Günümüzde, Alzheimer hastalığını önlemeye ya da iyileştirmeye yönelik bir tedavi yoktur. Bazı ilaçlar belleği bir dereceye kadar düzeltebilir, davranış sorunları gibi özgül bazı belirtilerin kontrol edilmesine ya da hastalığa bağlı kaygı (anksiyete) ya da depresyonun tedavisine yardımcı olabilir.
__________________
ѕρу_мαѕтєя& [мαℓα¢нι] spy_master™ ©2007 |l|lllll|lll||ll||lll| ²¹°¹³²¹³ °¹²¹³ |
06-19-2007, 07:45 PM | #10 |
Forum Müdavimi
Kayit Tarihi: Apr 2007
Nerden: Balıkesir
Yaş: 31
Mesajlari: 2,415
Teşekkür Etme: 32 Teşekkür Edilme: 56 Teşekkür Aldığı Konusu: 49
Üye No: 39171
Rep Power: 1800
Rep Puanı : 3277
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
AMIPLI DIZANTERI
Entomoeba histolytica ismi verilen amipin yaptığı hastalıktır. Genelde tropikal ve Subtropikal bölgelerde (25 derecenin üzerindeki sıcaklıklarda ve nemli bölgelerde) yaygındır. Her yaşta görülebilir. Amip yiyecek ve içeceklerle bulaşır. Sudaki amip kistleri klorlamaya duyarlıdır. Yüksek ısıda ölürler. Sinekler ve hamam böcekleri de amip kistlerinin taşınmasında rol oynar. Amipin Özellikleri Hasta, amipin bulaşıcı formunu (4 çekirdekli kist) ağız yoluyla alır. ince barsaklarda kist çatlar ve ortaya 4 tane amipçik çıkar. Bunlar da ikiye bölünerek 8 amipçik oluşur. Daha sonra kalın barsağa geçerek, hastalık yapıcı form olan trofozoid şekline dönüşürler ve olgunlaşırlar. Burada su kaybına uğrayan amip, tekrar 4 çekirdekli kist formuna dönüşür ve dışkı ile atılır. Dolayısı ile taşıyıcı olanların dışkısında bu kistler bulunur. Kistler toprak ve suda canlı kalabilirler. Amipler kalın barsağa yerleşerek yaralar oluştururlar. Kalın barsağın herhangi bir yerine yerleşebilirler, ancak kan akımının az olduğu yerleri tercih ederler. Acak kalın barsağa yerleşen her amip hastalık yapmaz. Belirti ve Bulgular Kuluçka süresi 4-5 günle 1-4 ay arasında olabilir. Su ile bulaşmış olan amipler daha şiddetli hastalık yapar. İştah azlığı, kilo kaybı, kusma ve kanlı ishal ile seyreder. Bazen hiç bir belirti gözlenmez. Kalın barsakta delinme nadiren olur. Ancak genelde kalın barsakta kitleler (ameboma) meydana getirirler. Hastalık oluşumu genelde vücut direncinin düşmesi ile ortaya çıkar, ileri derecedeki hastalarda amip kana karışarak yayılır ve karaciğer, dalak, akciğer, beyin, deri ve idrar yollarında abseler yaparlar. Karaciğer tutulduğunda (hepatik amibiazis) ateş, terleme, karaciğerde hassasiyet ve karaciğer büyümesi görülür. 2-3 haftada tüm karaciğer tutulur. Teşhis Erken tanı önemlidir. Laboratuvar tetkikinde taze dışkı kullanılır. Dışkıda ayakımsı uzantıları ile hareket eden amipler görülür. Dışkıdaki Charcot-Leyden kristalleri tanı koydurucu bir özelliktir. Taşıyıcılarda 2 çekirdekli kist, hastalarda 4 çekirdekli kist görülür. Ayrıca tutulan organa özgü tetkikler (röntgen, sintigrafi, ultrason gibi) gerekebilir. Tedavi ve Korunma Tedavide metranidazol ve terasiklin grubu ilaçlar kullanılır. Genelde 10 günlük tedavi yeterlidir. Hastalıktan korunmak için temizlik, içme sularının 50 derecenin üzerine kadar ısıtılması yarar sağlar. Mide asidi kistlere etkisizdir. Dünya Sağlık Örgütü nün amipli dizanteri ve benzer hastalıklardan korunmak için 10 altın önerisi: 1) yiyecekleri alırken güvenilir yerleri tercih edin 2) yiyecekleri tam olarak pişirin, az pişmiş yemeyin 3) pişirdiğiniz yemekleri bekletmeden yiyin 4) yiyecekleri saklarken aşırı özen gösterin 5) buzdolabından çıkardığınız yemekleri kaynayana kadar ısıtın 6) pişmiş ve pişmemiş yiyecekleri hiç bir zaman karıştırarak yemeyin 7) ellerinizi tekrar tekrar yıkayın mutfağınızın temizliği konusunda son derece titiz olun 9) yiyeceklerinizi tüm hayvanlardan (sinek, fare, böcek...) koruyun 10) kesinlikle güvenilir su kullanın
__________________
ѕρу_мαѕтєя& [мαℓα¢нι] spy_master™ ©2007 |l|lllll|lll||ll||lll| ²¹°¹³²¹³ °¹²¹³ |
Bu Konudaki Online üyeler: 4 (Üye Sayisi : 0 Ziyaretçi Sayisi : 4) | |
|
|
Benzer Konular | ||||
Konu | Konu Baslangic | Forum | Cevaplar | Son Mesaj |
A'dan Z'ye üniversiteler ve bilgileri | CaKaLBoT | Üniversiteler / Liseler | 74 | 01-21-2009 08:56 PM |
A'dan Z'ye Msn Programlarının Tümü | constantina | Eskiler (Arşiv) | 8 | 10-24-2008 11:01 PM |
A'dan Z'ye kadar | GooD aNd EvıL | Eskiler (Arşiv) | 0 | 02-24-2008 06:59 PM |
A'dan Z'ye Dinimiz'deki Terimler ! | Nasdax | Eskiler (Arşiv) | 6 | 04-28-2007 01:44 PM |
A'dan Z'ye karışık serials | GeCeLeR | Eskiler (Arşiv) | 2 | 10-30-2006 07:21 PM |