www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee  

Geri Git   www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee > Forum > Eskiler (Arşiv)

Eskiler (Arşiv) Eski konular

CevaplaCevapla
 
Konu Seçenekleri Görünüm Şekli
Eski 11-09-2006, 01:46 PM   #1
Bostandere
Forum Aşığı
 
Kayit Tarihi: Dec 2005
Mesajlari: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Teşekkür Edilme: 1,308
Teşekkür Aldığı Konusu: 803
Üye No: 4863
Rep Power: 2959
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Belirlenen İvedi! Nurcular orduya sızıyor:.08 Kasım 2006

İvedi! Nurcular orduya sızıyor

Genelkurmay Başkanlığı’ndan İçişleri Bakanlığı’na Aralık 1959’da gönderilen yazışmada, Nurculuğun ordu bünyesinde yayıldığı yazıyordu. Ordu içinde faaliyet gösteren Nurcuların belirlenmesi isteniyordu.


Nakşilik: yakın tarihimizde başlıca irtica hareketlerinde daima ön planda gelen tarikatlar arasındadır.” Uyarı niteliğindeki, genelge ve tamimlere bir de Sarayköy Kaymakamı’nın raporu da eklenecekti.
Yıl 1953. Tarih 7 Temmuz.
Sarayköy Kaymakamı Orhan Zaim tarikatlarla ilgili bir rapor yazıyor. Zaim, raporunda önce tarikatların İslami kaidelerin yer ve zamana göre başka başka yorumlanarak ortaya çıktığını vurguluyor, sonra tarikatların iç yüzünü şöyle anlatıyor:

“İlk çıkış anında halkın yararına çalışan ve onları eğiten tarikatlar zamanla bu özelliğinden sıyrılarak onları sömürmeye, çağın getirdiği yeniliklere karşı olmaya ve insanların yararına olan gelişmelere de taassup içinde karşı durmaya başlamışlardır.
Bu bozuluşun yanında, gerçek konumunda kalanların olmasına karşılık çoğunluğun halkı sömürmeye yönelik hareketleri ve bilgiden yoksun insanları körü körüne kendilerine bağlamaları ve onları amaçları doğrultusunda kullanmaları, kontrol altına alınmalarını gündeme getirmiştir.”

Dönemin belirlenen tarikatlarını “Kadirilik, Rıfailik, Halvetilik, Yeseviyye, Nakşibendilik, Mevlevilik, Bektaşilik, Melamilik, Şazelilik ve Celvetilik” şeklinde sıralayan Kaymakam Zaim, bu tarikatların tüm faaliyetlerini, örgütlenme yöntemlerini de tüm ayrıntılarıyla anlatıyor. Kaymakam Zaim, altı çizilmesi gereken bir tarikata o dönemde işaret ediyor ve bu tarikatın ismini “Nakşibendilik” olarak açıklıyor:

“Takriben 700 sene evvel Horasan’da Baahettin Mehmet Nakşibendi tarafından kurulmuştur. Taşkent ve Semerkant’ta derhal geniş bir yayılma alanı temin eden Nakşilik, bilhassa İç Anadolu’da süratle yayılmıştır. Şark illerimizde, Kayseri, Sivas, Ankara mülhakatı, Çorum, Kastamonu, Antalya (Alanya ve Akseki’de) vilayetlerinde büyük bir yoğunluk gösteren Nakşilik yakın tarihimizde başlıca irtica hareketlerinde daima ön planda gelen tarikatlar arasındadır.

Menemen-Kubilay hadisesine ismi karışan ve tutukluyken ölen Esat Efendi, tarikatın başlıca halifelerindendi. Oğlu Şeyh Ali Efendi de aynı hadiseyle alakalı görülmüş, mahkemeye tevdi edilmiş ve asılmıştır.
Tarikatın bir de Halidi kolu mevcuttur ki memleketimizdeki Nakşi tekkelerinin çoğu da bu koldandır.
Yakın tarihlerde ölen ve Kutup diye anılan Halidi kolundan Küçük Hüseyin Efendi öldüğü zaman iki halife bırakmıştı. Bunlardan biri Haşim Mardini’nin babası olup yakın zamanda vefat eden Ömer Fevzi Mardini’ydi. Diğeri ise İstanbul’da Suadiye’de ikamet eden Süleymaniye Camii başimamıyken emekli olan Hafız Kudsi’dir.

Özellikleri:
a)- Bu tarikin mensupları gayet mutaassıp kimselerdir. Kendilerinden olmayan kimselerle konuşmadıkları ve tarikattan olmayan kimselerin selamını almadıkları iddia olunmaktadır.

b)- Top sakal koyuverirler ve bıyıkları kırkıktır.

c)- Şapka giymemeye gayret ederler, bere giymeye meraklıdırlar.

d)- Beş vakit namazlarını büyük itinayla kılarlar ve hatta sünnetleri iki yerine dört rekat olarak kılarlar.

e)- Bir araya toplanıp şeyhin başkanlığında tespih çekerler, zikirleri gizlidir. Başları öne düşmüş, gözleri kapalı tespih elde hareket eder, buna ‘Murakabeye (düşünce) daldılar’ denir.”


NURCULAR ORDU İÇİNDE ÖRGÜTLENİYOR
Polis arşiv belgelerinde Genelkurmay Başkanlığı’nın bir belgesi de yer alıyor. Polisin arşivinde bulunma nedeni, Genelkurmay Başkanlığı’nın İçişleri Bakanlığı’na gönderdiği bir belge olması.

Fethiye Müftüsü: Nurcular Atatürk’ü teccal* olarak görür

Fethiye Müftüsü Mehmet Dirlik, 14 Nisan 1966’da Kaymakamlığa bir yazı gönderdi. Yazıda Fethiye’de Nurcuların Atatürk’ü “teccal” olarak gördüğü, şapka takan herkese “teccalin mikrobu” dediği belirtiliyor.
Polis arşiv belgeleri, “Çarşaf-Peçe-Peştamalla Örtünme Sorunu” başlıklı çalışma bir tespitle sonlanıyor. Yan başlıkta yazının özeti olarak “Nurculuk ve Gericilik faaliyetleri hk.” şeklinde belirtilmiş tespit sıradan bir insan tarafından değil bir din adamı tarafından yapılıyor, bir müftüden

Fethiye Müftüsü Mehmet Dirlik imzasını taşıyan bu tespit resmi olarak Kaymakamlığa, 14 Nisan 1966 tarihinde gönderiliyor:

GERİ DÜŞÜNCELERLE İLERİ MİLLETLER SEVİYESİNE ULAŞILMAZ
“Müftülük görevini üzerime aldığım tarihten bu yana aşağı yukarı kazaya bağlı bütün köyleri dolaştım. Vatandaşlarla ve köylerdeki din adamları arkadaşlarımızla tanıştık. Hasbıhaller etti bu günki feza devrinde aya ulaşılmaya çalışıldığı bir devirde iptidai ve geri düşüncelerle memleketimizin kalkınıp ileri milletler seviyesine ulaşamayacağını ancak geri değil ileri düşüncelerle bir memleketin kalkınabileceğini ve ilerlemeye dinin engel olmadığını daha yardımcı olduğunu Hazreti Peygamber’in, ‘okumakla ilimle çalışanların ibadet etmiş insanlar kadar muteber olurlar’ sözünü hatırlatarak telkinlerde bulundum.

NURCULAR VE TECCALLAR DİYE AYRILACAKLAR
Fakat kökü taşrada bulunan ve birkaç senedir Fethiye’nin birçok köylerini kapsayan Nurcular, Müslüman dininini kabul etmediği, Mukkades kitabımızda da yeri bulunmayan bambaşka ayrı bir (hatta vatandaşı birbirinden ayıran, ikilik yaratma metodlarla başka bir din yolu takip edilmektedir ve bu durum önlenmediği takdirde bir iki sene içinde bütün Fethiye köylerini kaplıyacak, camilere devam eden hakiki Müslümanlardan bunların yollarına kapılacak, camilerimiz boy kaldığı gibi vatandaşlarımızda, Nurcular ve Teccallar adı altında ikiye ayrılıp önlenmesi çok güç bir durum olacaktır.)

BU BÜYÜK TEHLİKE ÖNLENMELİ
Namus ve şerefimle üzerime devir aldığım vazifemde noksanlık bırakıp ileride günahkâr olmamaklığım için Büyük Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet Rejimi’nin bir çocuğu olarak ve bu rejime kutsal dinin her türlü baskı ve tazyikten uzak olarak salim bir şekilde gelişeceğine inanan insanlar olarak gerek dinimizin ve gerekse Büyük Atamız ve O’nun kurduğu rejimin korunması bakımından bizzat görüp müşahede ettiğim tehlikelerden birkaçını yüksek bilgilerinize arzetmeyi uygun buldum. Bu büyük tehlikenin önlenmesine ve kandırılmış cahil vatandaşların gittiği yolların yanlış olup doğru yola gitmelerinin memleket millet menfaatlarına rejimin selametine olacağının kendilerine duyurulup inandırılmasına delaletlerini dilerim.

NURCULAR ŞAPKA GİYMEZ, GİYENE SELAM VERMEZ
1. Nurcular Büyük Atatürk’e (Teccal) olarak bakarlar ve Teccal doğdu, öldü, bıraktığı mikropların temizlenmesi icap eder düşünce ve kanaatındadırlar. Ata’nın bıraktığı mikroplar şunlardır: Bütün inkilapları mikrop olmakla beraber başlıcaları şunlardır: Şapka giymek teccal icadıdır. İlkokul öğretmenleri ve münevver gençlik teccalın elemanları ve baş mikroplarıdır.

2. Mevcut kanunlarımız tamamen Teccal kanunudur. Bunların yerini şeri kanunlar almalı ve şeri kanunlara göre evlenmek icap eder diyorlar. (Hatta medeni kanuna göre yapılan nikahlı ailelerden vazgeçmişler aile hayatını terk etmişlerdir, bekarları da asla evlenmiyorlar.)

3. Cuma namazlarını camilerde diğer Müslüman vatandaşlarıyla birlikte değil kendi intihap edecekleri ve ettikleri yerde herhangi bir günde kılmaktadırlar.

4. Ramazan oruçlarını devletin resmi ilanından başka günlerde tutarlar ve Ramazan bayramı namazlarını Müslümanların kıldığı günden üç dört gün evvel kılarlar.

5. Kurbanlarını Kurban Bayramı’ndan üç dört gün evvel keserler.

6. Şapka giymezler. Teccal icadıdır diye ve böylelikle hem Nurculuklarını ispat ederler ve hem de şapka, kıyafet kanununa aykırı hareket ederler.

7. Karşılarından başı şapkalı bir vatandaş geldiği takdirde ona selam vermezler, Teccalın mikrobu derler.

8. Bugünkü rejimin dinsiz ve Teccal rejimi diye bakarlar ve devlete vergi ödememek için ancak kendi geçimlerini temin edecek kadar çalışırlar. Çünki onlara göre dinsiz hükümete vergi ödenmez ancak şeri hükümete vergi ödenirmiş.

9. Müritleri Said Nursi’yi Hazreti İsa olarak tanırlar ve İsa’nın dünya yüzünden yer yüzüne indiğini iddia ederler.

10. Şapka giymemek için saçlarını uzatırlar ve her gün sakal traşı yaparlar. Çünki müritleri her gün traş olurmuş.

GAYELERİ ATATÜRK REJİMİNİ KÖKÜNDEN YIKMAK
Gayeleri Atatürk rejimini kökünden yıkmak ve yerine kendi arzuladıkları bir rejimi kurmaktır. Bunda muvaffak olabilmek için peşinen vatan sathına yayılmak ve ikilik çıkarmak ekseriyeti aldıktan sonra arzuladıkları idareyi kurmak için teşebbüse geçmektir. Nitekim bizim Fethiyemizde durum tehlikeli bir şekil almıştır. Mesela; (Kadıköy, Çamurköy, Güneşli Köyü, Gebeler, Alaçatı, Ören ve Ceylan köylerinde Nurcular ekseriyeti almış, elemanları şehir kıyılarına yerleşmiş kolları ise bütün köylerde cahil vatandaşları kandırarak Nurcu yapmaktadırlar. Fethiye’de İsmail Dalamanlı isminde bir ayakkabı ustası ile Fethiye’nin Tuzla mevkiinde oturur, Alaçatı köyünden Mustafa Aydın ve oğlu Necati Aydın ve gene Alaçatlı Haçı Sadık Aydın ve isimlerinin tespitine imkan bulamadığım birçok Alaçatılı ve diğer köylerden müritler ve Zorlar köyünden Yusuf Tanış ismindeki şahıs baş mürit olarak merkez gözü ile baktıkları Adapazarı’ndaki ve Mehdi olarak tanıdıkları Yakup ismindeki şahısla münasebet temin ederek teşkilatlarını kuvvetlendirmektedirler.

Sevgili vatanımızın ve milletimiz ve cumhuriyet rejiminin ve bu rejimin yaratıcısı Büyük Atatürk ve O’nun inkılapları ve milletteki atatürk sevgileri için durumu tehlikeli gördüğümden önlenmesi için yüksek ittilalarınıza saygılarımla arz eder gereğinin yapılmasını dilerim.” (Belge no: 12)

* Teccal: Deccal olarak da biliniyor. Dini inanışlara göre kıyamete yakın bir zamanda ortaya çıkacak olan yalancı ve kötü yaradılışlı
__________________




Bostandere Ofline   Alinti Yaparak Cevapla
Eski Bugün   #n/a 
Teşekkür Botu
Bot
bot Çevrimiçi

Avatar

Giriş Tarihi: Ocak 2005
Yaş: 0
Mesaj : 0
Üye No: 0
Rep Power: Çok
gangaster (11-12-2006) bu konu için teşekkür ettiler...
bot Çevrimiçi Tesekkur botuna Rep veremezsiniz. Yinede Tesekkurler. Kurallara Aykırı Mesajı Bildir  
Eski 11-09-2006, 01:47 PM   #2
Bostandere
Forum Aşığı
 
Kayit Tarihi: Dec 2005
Mesajlari: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Teşekkür Edilme: 1,308
Teşekkür Aldığı Konusu: 803
Üye No: 4863
Rep Power: 2959
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Belirlenen

Çok gizli” ve “ivedi” damgalı bu belge 9 Aralık 1959 tarihini taşıyor. Antetinde, “T.C. M.M.V. (Milli Müdafaa Vekaleti) Erkânıharbiye-i Umumiye Riyaseti Karargâhı Ankara” şeklinde başlık olan belgenin konusu da “Muzır faaliyetler Hk.” olarak belirtiliyor. “Milli Müdafaa Vekili Etem Menderes” imzalı belgede Nurculukla ilgili İçişleri Bakanlığı’ndan yardım isteniyor:

Dahiliye Vekâletine,
1. Son zamanlarda Nurculuğun yurt sathına yayılma istidadında bulunduğunu ve bu arada Ordu bünyesinde de kendine mahsus usullerle bir zemin hazırlamakta olduğunu gösteren çeşitli faaliyetlere dair raporlar alınmaktadır.

2. Millet ve ordu saflarında dini, sosyal ve siyasi inanışlara hükmetme yaliyle ikilik yaratmak suretiyle Silahlı Kuvvetler’in moral ve disiplini üzerinde müessir olması muhtemel görülen çeşitli muzir faaliyetlerin kısa zamanda kontrol altına alınarak yayılmasının önlenmesi ve tesirsiz hale getirilmesi lüzûmlu mütalâa edilmektedir. Ordu bünyesinde bu tip muzir faaliyetlerle müessir bir şekilde mücadele edebilmek için; bahis konusu muzir faaliyetlerin tarihçesi, mahiyet ve tatbikatına ait esaslarla çalışma metodları, birbirileriyle münasebetleri; dini, sosyal ve politik sahalardaki maksad ve gayeleriyle hariçteki teşkilat ve çalışmaları hakkında derlenmiş bilgilere ihtiyaç duyulmaktadır. Bunlara ilâveten;

a. Nurculuğun/Komünizm, Kürt ve Arap milliyet cereyanları ile olan münasebetleri,

b. Nurculuğun tarikat, mezhep ve şeyhlik mevzulariyle alâka derecesi,

c. Nurculuğun yaygın bulunduğu idarî, içtimaî, siyasî ve çeşitli teşekküllere ait muhit ile nurcuların yekûn teşkil ettiği şehir ve kasabalarımız,

d. Silahlı Kuvvetler camiasındaki Nurculuğun bugünkü durumu ve Nurculukla iştigal eden Ordu mensupları,

e. Nurculuğun yayılmasında âmil olan sebepler,

f. Alınması lüzûmlu görülen müessir ve mufassal tertip ve tedbirler hakkında aydınlatıcı bilgilere lüzûm görülmektedir.

Bu arada, Saidi Nursi’nin ve diğer Nurcu elebaşılarının durumları ile Nur yayınlarının tamamını ihtiva eden bir dokûmanın teminine ihtiyaç duyulmaktadır.

3. Yukarıda marûz bulunan hususatın derlenerek âcilen vekâletimize gönderilmesine müsaadelerini arzederim.”
(Belge no:7)

“SAİD NURSİ’NİN GAYESİ PARA DEĞİL”
Polis Arşiv Belgeleri dosya çalışmasında İçişleri Bakanlığı’nın Genelkurmay Başkanlığı’na nasıl bir yanıt verdiğine dair bir belge bulunmuyor ama dönemin istihbarat örgütü olan MAH’ın (şu andaki Milli İstihbarat Teşkilatı) bir “gizli” yazısı bulunuyor. 30 Aralık 1959 tarihini taşıyan bu istihbarat notu Emniyet Genel Müdürlüğü’ne yazılıyor. Belge, Samsun’da Nurcuların faaliyetine ait bir istihbarat bilgi notundan oluşuyor:

“Samsun Nurcularından Mustafa Bağışlayıcı, Tevfik Furtun, Osman Tüfekçi, Hürrem Tüysüz, Ali Rıza Sağlamer, Hamdi Sağlamer, Mühittin Gür, Abdullah Tüfekçibaşı ve Mahmut Yılmaz adlı şahısların aleyhlerine açılan davada beraat edeceklerini ve her fırsatta hiç çekinmeden ve hatta hakim huzurunda bile, bu uğurda kafaları kesilse dahi mücadeleden yılmayacaklarını, bir vatandaşı Nurculuğa çevirdikten sonra ölmeye hazır olduklarını, bu şekilde ölürlerse şehitlik mertebesine ulaşacaklarını, kendilerine mani olmaya çalışanların hüsrana uğrayacaklarını, hiçbir serveti olmayan Said Nursi’nin bir kulübede oturduğu ve yüz milyon üyesi bulunduğunu, bunlardan birer kuruş almak suretiyle servet sahibi olacak bu şahsın buna tenezzül etmediğini, gayelerinin;

1. Kadınların açık saçık gezmemeleri, resmi dairelerde çalıştırılmamaları,

2. Pazar tatilinin eskisi gibi cumaya çevrilmesi,

3. Lâiklik prensiplerinin kaldırılması,

4. Dini akidelerin kuvvetlendirilmesi olduğu

ve Kur’an yolunda din yolunda kanlarını, canlarını vereceklerini ve (elimize fırsat geçerse, ki bu fırsat geçecektir, yapacağımızı biz biliriz)’ şeklinde konuştukları duyulmuştur.”
( Belge no: 8)
__________________




Bostandere Ofline   Alinti Yaparak Cevapla
Eski 11-09-2006, 01:48 PM   #3
Bostandere
Forum Aşığı
 
Kayit Tarihi: Dec 2005
Mesajlari: 4,764
Teşekkür Etme: 111
Teşekkür Edilme: 1,308
Teşekkür Aldığı Konusu: 803
Üye No: 4863
Rep Power: 2959
Rep Puanı : 65437
Rep Derecesi : Bostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond reputeBostandere has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Belirlenen

Said Nursi nereye defnedildi?
Polis arşiv belgelerinde yer alan iki önemli belge, Said Nursi’nin cesedinin Emirdağ veya Isparta’ya nakledildiğini ve Isparta Şehir Mezarlığı’na gömüldüğünü gösteriyor

Nurculuk tarikatının lideri Said Nursi’nin cesedinin nereye gömüldüğü hâlâ tartışılıyor, bilinmiyor. Uçakla Akdeniz’e atıldığı söylentileri bile kitap konusu oldu, gazetelerin manşetlerini süsledi. Polis arşiv belgelerinde yer alan iki önemli belge, Said Nursi’nin cesedinin nakline ve tekrar defnine ait... Bu belgelerde Said Nursi’nin cesedinin Emirdağ veya Isparta’ya naklinin izin belgelerine ait Isparta Şehir Mezarlığı’na gömüldüğüne dair resmi bilgiler yer alıyor

Daha önce kamuoyunda tartışılan bu bilgilere ait belgeler aynen şöyle:

NAKİL İZİN BELGESİ
“Zabıt Varakası
Konya İmam Hatip Okulu Fahri Arabi hocası Abdulmecit Ünlükul’a Urfa’de meftun kardeşi Saidi Nursi’nin cesedini naklikabur suretile Emirdağ veya Isparta’ya nakline müsaade olunmasına dair 4 Temmuz 1960 tarihli dilekçesi ve belediye Tabipliğinin naklin bir mahzur teşkil etmiyeceği yolundaki 11 Temmuz 1960 tarihli raporu üzerine 12 Temmuz 1960 Salı günü sabahleyin adı geçen mevtanın medfun bulundugu Mevlüt Halil dergahına gelinerek kardeşi Abdülmecit Ünlükul’un huzurunda kabir açılarak mevta çıkarılmış ve Hıfzısıhha Kanunu’nun 230.maddesine göre Sağlık Bakanlığınca hazırlanmış bulunan talimatnamenin tarifatı dairesinde ve fenni şekilde tabutlanmış ve tabut mühürlenerek kardeşi Abdülmecit Ünlükul’a teslim edilmiş olmakla işbu zabıt varakası birlikte tanzim ve imza edildi.

İmzalar: Belediye Tbp. Hikmet Öner, Sağlık Müd. Celal Ada, Emniyet Müd. Şükrü Polat, Merkez Kumandanı (burada iki harf okunmuyor ama Sv olabilir) Kd.Yb. Ferudun Ertürk, Vilayet J.Kumandanı Yb. Mustafa Gönenç, (okunmuyor ama Hazırda olabilir) Mevtanın kardeşi Abdülmecit Ünlükul.”


TEKRAR DEFİN İZNİ
“Zabıt Varakası
Konya İmam Hatip Okulu Fahri Arabi hocası Abdulmecit Ünlü kul’un Urfa’da meftun kardeşi Saidi Nursi’nin cesedini nakli kubur suretiyle Isparta’ya defnine müsaade olunmasına dair 4 Temmuz 1960 tarihli dilekçesi üzerine işbu talebi ıs’af edilerek 12 Temmuz 1960 günü Afyon’a getirilmiş bulunan mevtaya ait tabut Afyon’dan teslim alınarak Isparta’ya getirilmiş ve aynı gün akşamı kardeşi Abdulmecit Ünlükul’da hazır bulunduğu halde aşağıda imzaları bulunan şahıslar huzurunda Isparta Şehir mezarlığında ihsar edilmiş bulunan kabre defn edildigine dair işbu zabıt mahallinde tanzim ve hep birlikte imza altına alındı.

Tarih:12/7/1960.
İmzalar: Isparta Vali Muavini Bezim Ulcay, Emniyet Müdürü Zeki Vural, Vilayet Jandarma K. Zekeriya Kantekin, Merkez Kumandanı Yarday Atamer Hamdi veya Hamdi Atamer, Merkez Hukûmet ve belediye tabibi B. Rifat Ömer, Mevtanın kardeşi Abdulmecit Ünlükul.”
(Belge no:10)

ÇARŞAFLA MÜCADELE KOMİTESİ VE MANTO DAĞITMA KERVANI
Dönemin Devlet Başkanı Cemal Gürsel’e Gaziantep’ten bir mektup geliyor. Mektup, 26 Aralık 1960 tarihini taşıyor. Mektubu, “Çarşafla Mücadele Komitesi” adına Türkan Gencer adında bir hanımefendi yazıyor. Bu mektupta, özellikle kadınların da örgütler kurarak Atatürk Devrimleri’ne destek verdiği ortaya çıkıyor. Üzerindeki notlardan mektubun önce 4 Ocak 1961 tarihinde Başbakanlığa, sonra 7 Ocak 1961 tarihinde de İçişleri Bakanlığı’na gönderildiğini anlıyoruz. Mektupta özetle şöyle deniliyor:

“İskenderun’da Atatürk’ün heykeline karşı girişilen tecavüzü O’nun ulu kişiliğinde temsil ettiği Türk Milletine ve Devrimlerine yöneltilmiş bayağı bir hareket olarak Gaziantep çarşafla mücadele komitesi adına nefretle lânetliyoruz.

Biz, 27 Mayıs devrimiyle yeniden açılan Atatürk Devrimlerinin yolunda yürümek, aydın yurttaşlar olarak üstümüze düşen görevleri yerine getirmek amacı ile, ekim başlarında çarşafla mücadele komitesini kurduk. Valilik makamının geniş desteğine mazhar olan komitemiz, Basın-Yayından belediyeye, Milli eğitim teşkilatından terziler derneğine kadar çeşitli kurumlarla işbirliği yaparak iki buçuk aydır çarşafla ve geri zihniyetle savaşmaktadır. Tertip ettiğimiz manto dağıtma kervanlarında tanesi 21 liradan hazırlatılan halk tipi mantolardan beş yüzü merasimle çarşaflı hanımlara giydirilmiştir. Bununla birlikte bu kadarını asla yeter görmemekte kıyafet devriminin zihniyeti içinde çarşaf davasının kökünden halledilmesi için bunun bir hukuk problemi olarak ele alınmasının uygun olacağı düşüncesindeyiz...”
(Belge no:11)
__________________




Bostandere Ofline   Alinti Yaparak Cevapla
Eski 11-12-2006, 02:27 PM   #4
CaKaLBoT
ÇaKaL Üye
 
Kayit Tarihi: Jan 2006
Mesajlari: 1,791
Teşekkür Etme: 0
Teşekkür Edilme: 88
Teşekkür Aldığı Konusu: 15
Üye No: 26295
Rep Power: 2473
Rep Puanı : 76884
Rep Derecesi : CaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond reputeCaKaLBoT has a reputation beyond repute
Cinsiyet :
Belirlenen

Alinti:
orjinal mesaji gonderen Bostandere Mesaj izle
İvedi! Nurcular orduya sızıyor

Müritleri Said Nursi’yi Hazreti İsa olarak tanırlar ve İsa’nın dünya yüzünden yer yüzüne indiğini iddia ederler.[/I]
isyanım vardır....

dini kullanarak insanları Allaha değil de,

kendine kul etmeye çalışanlara......
__________________
CaKaLBot Banlanmış ve üyeliği iptal edilmiş üyelerin mesajlarını tek nickte toplayan bir bottur.
CaKaLBoT Ofline   Alinti Yaparak Cevapla
CevaplaCevapla


Bu Konudaki Online üyeler: 1 (Üye Sayisi : 0 Ziyaretçi Sayisi : 1)
 

Mesaj kurallari
You may not post new threads
You may not post replies
You may not post attachments
You may not edit your posts

BB code is Acik
[IMG] kodlarAcik
HTML kodlari Kapali


Benzer Konular
Konu Konu Baslangic Forum Cevaplar Son Mesaj
CHP, orduya nutuk attı! TυяKѕ™ Eskiler (Arşiv) 0 03-06-2008 01:46 PM
'Afet Yönetimi Orduya Bırakılsın!' 17.08.07 sara74 Eskiler (Arşiv) 0 08-17-2007 05:45 PM
Erbakan: Orduya toz kondurtmam The JoLLy JoKeR Eskiler (Arşiv) 0 07-03-2007 02:13 PM
Süper şov 19 Kasım 2006 CaKaLBoT Eskiler (Arşiv) 0 11-19-2006 11:31 PM

Saat Dururmu GMT +3. Şimdiki Zaman 09:24 AM.

Powered by vBulletin Version 3.8.11
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.