02-26-2009, 06:29 PM | #11 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Jun 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 50,904
Teşekkür Etme: 70 Teşekkür Edilme: 143 Teşekkür Aldığı Konusu: 89
Üye No: 43266
Rep Power: 12007
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
ALTIK
(Os. Mütedahil, Arazi, Madun, Tekabülü basit; Fr. Subelterne, Al. Subeltern, Subelternirt, Untergeordnet; İng. Subaltern, Subalternate; İt. Subalterna, Subalternata) Tümel ve tikel karşıtlığını taşıyan önermelerin birbirlerine göre durumu.... Altık önermeler, nicelikçe karşıolumlu önermelerdir |
02-26-2009, 06:29 PM | #12 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Jun 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 50,904
Teşekkür Etme: 70 Teşekkür Edilme: 143 Teşekkür Aldığı Konusu: 89
Üye No: 43266
Rep Power: 12007
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
AMORAL
Ahlak dışı. |
02-26-2009, 06:29 PM | #13 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Jun 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 50,904
Teşekkür Etme: 70 Teşekkür Edilme: 143 Teşekkür Aldığı Konusu: 89
Üye No: 43266
Rep Power: 12007
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
AMPİRİZM
Bilginin tek kaynağının deney olduğunu ileri süren öğreti... Bu öğreti bilginin sadece duyumlardan geldiğini ve deney dışında hiçbir yoldan bilgi edinilemeyeceğini savunur. Bilginin duyumlara dayandığı savı, ustan ve doğuştan bilgi olmadığı anlamını içerir. Ampirizm, duyumdan ayrı bilgi prensipleri olarak aksiyomların, akli prensiplerin, doğuştan fikirlerin ve kategorilerin varlığını inkar eder. Dolayısıyla bütün bilgimizin dayandığı esasların duyulabilir tecrübenin eseri ve mahsulü olduğunu ileri sürer. Önsel (apriori) olan hiçbir şeyi kabul etmez. Ampirizm, insanın doğuştan bir takım bilgi esasları olduğunu iddia eden idealizm ve rasyonalizmin karşısındadır. Ampirizme göre akıl, mantıki bir role sahiptir, yani olaylardan değil, müşahedelerden elde edilen önermeleri, tutarlı bir sistem halinde tanzim etmek rolüne sahiptir. Ampirizm, şu önemli yanılgıları taşır: diyalektikten yoksun olduğu için tek yanlıdır, bilgi sürecinde deneyin rolünü metafizik bir tutumla saltıklaştırır. İkinci olarak ve bundan ötürü bilgi sürecinde düşüncenin rolünü küçümser. Üçüncü olarak ve bundan ötürü bilgi sürecinde düşüncenin göreli bağımsızlığını yadsır. Dördüncü olarak ve bunlardan ötürü de öznel öğrenme sürecini etkin bir süreç olarak değil, edilgin bir süreç olarak görür. Ampirist John Locke doğuştan, önsel, bir bilgi olmadığını tanıtlamak için “boş levha ( tabula rasa) deyimini kullanmıştır. Locke göre insan beyni, doğduğu anda, boş bir levha gibidir. Bu levha, yaşandıkça, duyular yoluyla elde edilen algılarla dolacaktır. Bu yüzdendir ki yeni doğan çocuk hiçbir şey bilmez ve aptalların levhaları ömür boyu boş kalır. Çünkü doğuştan bilgi yoktur. Bilgi, ancak duyularla elde edilebilir. Kendisine sözü edilmeyen bir şeyi kendiliğinden bilen bir tek kişi gösterilemez. Anadan doğma körde renk bilgisi yoktur, çünkü rengi algılayamamaktadır. |
02-26-2009, 06:29 PM | #14 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Jun 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 50,904
Teşekkür Etme: 70 Teşekkür Edilme: 143 Teşekkür Aldığı Konusu: 89
Üye No: 43266
Rep Power: 12007
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
AMPİRİK DEYİ
(Tr. Marksbilim) Kuramsal deyi karşıtı, eylemsel deyi... Herhangi bir olgunun kuramsal deyimi, ampirik deyiminden başkadır. Örneğin, ekonomide değer kuramsal deyi, fiyat aynı olgunun ampirik deyimi'dir. Artık-değer ve kar deyileri de böyedirler. Birincisi aynı olunun kuramsa deyimini, ikincisi ampirik deyimini dilegetirirler. Ampirik deyi'le kuramsal deyi , her zaman, birbirine uygun düşmezler. Örneğin değer ve fiyat aynı değildirler, bir malın değeri on kuruş olduğu halde fiyatı on beş kuruş olabilir. Ampirik olgu, kuram (Fr. Téorie)'dan uzaklaşabilir ama kuramsız anlaşılmaz. Bu iki deyi biçimi arasındaki önemli farkın anlaşılmaması, ekonomi alanında birçok yanlış sonuçlara varılamsının nedeni olmuştur. |
02-26-2009, 06:29 PM | #15 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Jun 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 50,904
Teşekkür Etme: 70 Teşekkür Edilme: 143 Teşekkür Aldığı Konusu: 89
Üye No: 43266
Rep Power: 12007
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
ANALİTİK FELSEFE
2. Dünya Savaşı’ndan sonra İngiltere’de ve ABD ile bazı İskandinav ülkelerinde yaygınlaşan ve felsefenin asıl uğraş alanının dil ve dildeki kavramları çözümlemek olduğunu, bu yolla “kafa karışıklığı” yaratan geleneksel felsefe sorunlarının çözülebileceğini savunan felsefe akımı. Akımın kurucusu ve en büyük temsilcisi Avusturyalı filozof Ludwig Wittgenstein’dir. 1945-60 yılları arasında gelişen analitik felsefe bir ölçüde İngiliz düşünürleri Bertrand Russel ve G.E. Moore’un 1900’lerden başla***** geliştirdikleri gerçekçilik ve çokçuluk düşüncesinden türemiş olan 1930’ların mantıksal olguculuğunun devamıdır. Analitik felsefenin temel hareket noktası felsefenin tek konusunun dil olduğu anlayışıdır. 20. yüzyıl başlarında gelişen mantıksal olguculuktan felsefenin kendisinin bilgi üretmediği görüşünü ve felsefe tarihinde yapıt vermiş düşünürlerin aslında dilin yarattığı sorunlarla uğraşmış oldukları görüşünü devralan analitik felsefe, felsefenin dilsel yapıları çözümlemekte asli uğraşını bulabileceğini savundu. Analitik felsefe, Russel ve mantıksal olgucuların anlayışların temelinde yatan, mantık aracılığıyla bir mükemmel biçimsel dil kurmayı amaçlar. Ancak bu amacından uzak kalarak gündelik dile yönelmiştir. Buna göre sağduyunun kaynağı olan ve “sıradan” insanların konuştukları dil, zaten tam ve yetkindir. Felsefeye düşen, dilin bu gündelik kullanımının dışına çıkması sonucu beliren sahte sorunları gidermektir. |
02-26-2009, 06:30 PM | #16 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Jun 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 50,904
Teşekkür Etme: 70 Teşekkür Edilme: 143 Teşekkür Aldığı Konusu: 89
Üye No: 43266
Rep Power: 12007
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
ANABOLİSME
(Fr. Foster) Besinlerin protoplazmaya dönüşmesi... Yaşambilim bilgini profesör Michael Foster, metabolizma olayını ikiye ayırmış ve bunlardan hücrelerin yıpranışına katabolisme, bu yı5;pranışı onarmak için hücre içinde besinlerin protoplazmaya dönüşmesine anabolisme andını vermiştir. Bu, İngiliz düşünürü Spencer'in intégration adını verdiği bir özümleme olayıdır. Foster'e göre her iki yaşambilimsel işlem birbirine karşı ters yönde işlerler. Bk. Metabolisme, Katabolisme, Özümleme. |
02-26-2009, 06:30 PM | #17 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Jun 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 50,904
Teşekkür Etme: 70 Teşekkür Edilme: 143 Teşekkür Aldığı Konusu: 89
Üye No: 43266
Rep Power: 12007
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
ANARŞİZM
Başta devlet olmak üzere bütün baskıcı kurumları ortadan kaldırmayı öneren öğreti. Anarşizme göre devlet egemen sınıfın çıkarlarını korumakla görevlendirilmiş gereksiz bir kurumdur. Özgürlüğü gerçekleştirmek için en başta devlet yıkılmalıdır. Devlet hiçbir zaman yeni bir toplum çağını başlatmak için kullanılamaz. Temsilcilik, gerçeklere dayanmayan bir düşçülüktür; bu gibi düşçülükler insanları insan dışılığa dönüştürür. Baskı yerine özgür işbirliği, korku yerine kardeşlik ve sevgi gerçekleştirilmelidir. Devlet yerine işbirliğinin doğuracağı dernekler ve bu derneklerin birleşmesiyle meydana gelen federasyonlar kurulmalıdır. Uyum bu birleşmelerin doğal dengesiyle gerçekleşecektir. Çeşitli birlikler her an yön ve biçim değiştirerek her an etkin yönü ve biçimi kullanacaklardır. Devlet ile birlikte her türlü baskıcı kurum yok edilmelidir. İnsan; bir üretici olarak anamalın otoritesinden, bir vatandaş olarak devletin otoritesinden, bir birey olarak dinsel törenin otoritesinden kurtulmalı ve özgür bir gelişme olanağına kavuşmalıdır. Bütün insansal yetenekler ancak başsızcı (anarşist) bir toplumda, hiçbir baskıyla engellemeksizin, özgürce gerçekleşebilir |
02-26-2009, 06:31 PM | #18 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Jun 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 50,904
Teşekkür Etme: 70 Teşekkür Edilme: 143 Teşekkür Aldığı Konusu: 89
Üye No: 43266
Rep Power: 12007
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
ANDIRIM
(Os. Münasebet, Tecanüp, Mücaneset, Müşareket, Müşabehet, Mümaselet, Temsil, Münasele, Müteşabihat, Teşbih, Delili Şebeh, Kıyası Fıkhi, Müşakele; Fr. Analogie, Al. Analogie, İng. Analogy, İt. Analogia) Oranlar arasında benzerlik. 1. Etimoloji : Avrupa dillerinde Yunancanın nisbet anlamındaki analoyia sözcüğünden türetilmiştir. Bilimsel terim olarak nisbet bakımından benzerlik anlamını verir. Türkçede andırım, eşanlamlı olarak andırış, andırışma terimleri andırmak kökünden türetilmiştir. Aynı anlamda örnekseme terimi de kullanılır. 2. Mantık : Andırım terimini, günümüzde de kullanıldığı anlamda, oranlar arasındaki benzerlik olarak antikçağ Yunan düşünürü Aristoteles tanımlamıştır. Andırım, niceliksel olabildiği gibi niteliksel de olabilir. Nitekim mantık, daha çok niteliksel andırımlarla uslamlama yapar. Ne var ki niceliksel oranlar arasındaki andırım kesindir, kuşkulanılamaz. Niteliksel oranlarsa aynı ölçüde kesin değildirler. Öyleyse uslamlamada tümdengelim ve tümevarım'la birlikte andırım aynı kesinlik ve pekinlikle kullanılabilir mi?.. Ortaçağın skolastik mantıkcıları, görgücülüğün karşısında usculuğu pekiştirmek için, temevarım'a karşı tümdengelim ve onun yanında da andırım'ın üstünlüğünü tanıtlamaya çalışmışlardır. Çünkü tümevarım deneyciliğin işidir, çeşitli tikel deneylerden elde edilen sonuçlardan genel bir sonuç çıkarılır. Tümdengelim'se o zamanlar usculuğun işi sayılmaktadır, çünkü genel ilkeler deneylerden değil düşüncelerden çıkarılmaktadır. Andırımsal kanıt (Os. Burhanı temsili, Fr. Argument analogique)'ın güçlendirilmesi de usculuğun yararına olacaktır. Bu konuya koca bir ortaçağ boyunca gereğinden çok önem verilmesinin nedeni budur. Bk. Andırımlı Uslamlama. 2. Eleştiricilik : Bk. Analogien der Erfahrung, Deney Andırımı, Principe de la Permanence de la Substance, Principe de la Succession des Phénoménes, Principe de la Simultanété des Substances. 3. Yaşambilim : Günümüz yaşambiliminde, andırışlar kuramı'ndan farklı olarak, aynı kaynaktan gelmedikleri halde aynı görevi gördüklerinden ötürü birbirine benzeyen örgenlere andırımlı örgenler denilmektedir. Örneğin kuşların kanatlarıyla böcelerin kanatları böyledir, her ikisi de uçmaya yarar, oysa aralarında hiç bir özdeşlik yoktur. Bk. Andıran Örgenler, Andırışlar Kuramı, Benzetili. 4. Estetik : Antikçağ Yunanlılarından beri, yakın zamanlara kadar, güzel yazı ya da şiirlere benzer (Os. Nazire) yazmak ustalık sayılmış, bu bakımdan güzel sanat yapıtları örnek tutulmuştur. Günümüz sanatında bu, sadece bir taklit sayılır ve sanatdışı bir olgudur. 5. Tanrıbilim : Bk. Analogie Propre, Analogie Métaphorique, Analogon Rationis. 6. Dilbilim : Andırım, dilbilimin başlıca yöntemlerinden biridir. Yeni sözcükler örneksemelerle türetilir. 7. Fizik : Bilinen benzeyişlerden bilinmeyen benzeyişleri çıkarmada kullanılan mantıksal andırım yöntemi, fizik biliminde de başarıyla kullanılmıştır. Örneğin bunlar gücü, önceden bilinen beygir gücüne benzetilerek ölçülmüştür. 8. Astronomi : Fizikte olduğu gibi astronomide de, aynı mantıksal benzetme yöntemiyle, önemli sonuçlar elde edilmiştir. Örneğin dünyamızdaki fizik ve kimyasal koşullara benzer koşullar bulunduğu için, Ay'a adam göndermeye girişilmiştir. 9. Bilgi kuramı : Andırım yöntemi, benzeyişten sonuç çıkarmada, tanımlamada ve sınıflandırmada yararlıdır. Örneğin Claude Bernard, et yiyicilerin kırmızı ve ot yiyicilerin sarı renkli idrar çıkardıklarına bakarak ot yiyici tavşanın aç bırakılınca kendi kendin yediği, eşdeyişle yedek besinleriyle beslenerek ot yiyicilikten et yiyiciliği geçtiği sonucunu çıkarmıştır. Huygens, ışığın bir dalga olduğunu ses titreşimleriyle ışık titreşimleri arasındaki benzeşmeye dayanarak bulmuştur. Andırım yöntemi, ortak özellikleri bulunan nesnelerde, birinde bulunan başka bir özelliğin ötekine de bulunabileceği olasılığına dayanır. Ne var ki bu bir olasılıktır ve bilimsel kesinlikten yoksundur. Bundan ötürüdür ki yüzyıllar boyunca deney ve gözlem yerine kullanılmış olan andırış yöntemi, birçok başarılı sonuçlar elde etmesine rağmen bugün kullanılmamaktadır. Bununla beraber kimi bilginler, başka yöntemlerle de denetlemek koşuluyla andırış yönteminin bugün de kullanılabileceği ve yararlı sonuçlara yol açabileceği kanısındadırlar. Ne var ki andırım, tek başına bir tanıt olamaz ve başka yöntemlerle denetlemediği hallerde güvenilir bir tanıtlama değildir. Tanıtlama sorunun dışında, andıranını yapma yoluyla bir çok yeni buluşları gerçekleştirebilir. |
02-26-2009, 06:31 PM | #19 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Jun 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 50,904
Teşekkür Etme: 70 Teşekkür Edilme: 143 Teşekkür Aldığı Konusu: 89
Üye No: 43266
Rep Power: 12007
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
ANIKLIK
(Os. İstidat, Layık, Kabiliyet, Ehliyet, Muvafakat, Fr. Aptitude, Al. Eigung, İng. Ability) Doğal yetenek. 1. Etimoloji : Anıklık terimi, Uygurca hazır, tamam, yetkin anlamlarına gelen anığ kökünden türetilmiştir. Osmanlıcada bu terim çeşitli karşılıklarla bir hayli karıştırılmıştır. Örneğin Ahmet Naim İlmünnefis çevirisinde Fransızca aptitude terimini kabiliyet terimiyle çevirdiği gibi passibilité, capacité, faculté, receptivité, vacation terimlerini de aynı karşılıkla karşılamıştır. Oysa Fransızca aptitude terimi, Hind-Avrupa dil grubunun bağlamak, tutturmak, dokunmak, yetişmek, çıkmak anlamlarını kapsayan ap kökünden Latinceye aynı anlamlarla apere sözcüğüyle geçmesinden türemiştir. Türkçede tam karşılığı doğal elverişlilik ya da doğal yetenek (Os. İstidat)'tir. 2. Ruhbilim : Anıklık, bir işi daha az çabayla ve daha yetkinlikle yapmayı sağlayan doğal elverişliliği dilegetirir. Bk. Alışkanlık, Yatkınlık, Edinilmiş Anıklık. 3. Tanrıbilim : Ruhbilimsel anlam Tanrı vergisi olarak nitelenir. Gönülde duyulan Tanrı çağrısı (Os. Hidayet, Fr. Vocation) anlamında da kullanılır. Bk. Yetenek. |
02-26-2009, 06:31 PM | #20 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Jun 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 50,904
Teşekkür Etme: 70 Teşekkür Edilme: 143 Teşekkür Aldığı Konusu: 89
Üye No: 43266
Rep Power: 12007
Rep Puanı : 59275
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
ANIMSAMA
Platon felsefesinde, ruhun bedene girmeden önceki varlığında görmüş olduğu ideaların bilince dönüşü. |
Bu Konudaki Online üyeler: 1 (Üye Sayisi : 0 Ziyaretçi Sayisi : 1) | |
|
|