04-01-2009, 03:30 PM | #11 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57825
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Ağustos günahları
başlangıç noktamda gömülü bütün patlayıcılar fitil ateşlenmeye dünden hazır, bir şahinin gagasında çakıyor çakmak taşı gözleri kör. dökülmüş çiçek yaprakları gibi ağlıyorum. günahlarımın içinde yıldızlar parlıyor. sevaplarımı kirli çarşaflara sarıyorum. ağustos nereden bakarsan bak sicili en bozuk karakter, bana öyle geliyor. zincirlerin paslanmasına dayanamıyorum bir köz yatağına atıp eritmek varken. ne zaman güneş daha çok dolaşmaya başlasa tam doksan derece üstünde beynimin. bir köz yatağında zincirleri eritmek oluyorum. başlangıç noktam sanki bir bataklık çiçeği ayaklarım balçıklarda kollarım uzanmıyor yukarıya ben neden böyle oluyorum her ağustos ta. Cevat Çeştepe |
04-01-2009, 03:30 PM | #12 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57825
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Ah be çocuk
ah be çocuk, sırtında esmer bir gocuk, elinde bir şişe süt ve bir somun ekmek. kaldırım izi bulaşmış çıplak ayaklarınla yürüyerek dumanlı yokuşların başına ulaşacaksın. bu sıcakta çok yorulacaksın. ah be çocuk. doğmamış umutlara bir anaç kuş olup azık taşıyacaksın. ama unutma ki sen daha çocukluğunu yaşamaktasın ve hep öyle kalacaksın. büyüyenler sadece tutamadıkların olacak ellerinle. ah be çocuk. bir keskin bıçaktır yürüdüğün bin türlü cehalet ve ihanet ve tanımadığın her şeydir, görmediğin. adının yazılmadığı bir taş olmanı ve hiç yaşamamış gibi ölmeni istemiyorum. ama bir şey de gelmiyor elimden, en çok ona üzülüyorum. ah be çocuk, ah be çocuk… Cevat Çeştepe |
04-01-2009, 03:30 PM | #13 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57825
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Akdenizli bir çocuk
bir gölge gibi dolmaya hazır cezayir ormanlarına lejyoner kokulu kum fırtınası. dalgalarında akdeniz tadı, bulutlarında yağmur sıcağı. ay ışığına soyunmuş yabancı fahişeler gibi bu sıcak ve ıslak ve bembeyaz liman kenti. ben bu kentin; en çocuk ve coşkulu mendireği oldum. düşlerimi kanatlanmaya hazır albatroslardan seçtim her gece. gemilerim en fırtınalı denizlerde şişirdi kağıttan yelkenlerini. ben bu denizlerin; bordasına yapışmış okyanus balıklarını dudaklarından öper gibi yaşadım yaşamı. antreye bırakılmış çöl renkli postalla başladı, duvarın çarmıhındaki poster’e ter bulaşıncaya dek sevişmek. zaman zamanı kovaladı çılgınca ve yorgan döşek, sevişerek. ne ben yakalayabildim erkeksiz bir kadını ne umursamaz çizgiler kesişecekleri doğruyu. yani varılacak nokta yer almıyor bu duyguların atlasında. şimdi çekilip gitme zamanı geldi. dallarından soyunmuş sonbahar gibi. çekilip gitmek; masa üstü süsü, ahşap çerçeveli yaşamlardan, buruşturup atılacak takvim yapraklarından. bundan sonra sıra sizin hanım ellerinizde. çağla yeşili gözleriniz ve başak sarısı saçlarınızda., içinizden gelmese bile dış çeperinizde. bir şeylere başkaldırmak için vakit erken değil! bir akdenizli şair için...... |
04-01-2009, 03:30 PM | #14 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57825
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Akıl tartışması - düz yazı
Son zamanlarda hiç konserve kutusu açtınız mı? Eğer açtı iseniz bir kaç yıl önceki konserve açma çabalarına göre şimdi ne kadar basit değil mi. Geçiriyorsunuz parmağınızı kutunun üst yüzeyindeki küçük halkaya, hafifçe bastırıyorsunuz geriye doğru, kutu açılıveriyor. Eskiden nasıldı peki … Yanınızda bir tane konserve açacağı, bir çekiç, ortada açılacak olan konserve kutusu. Çekiçle açacak aletin sivri ucunu kutuya çakarsınız, sonrada iç çeper boyunca kaydırmamaya özen göstererek ritmik hareketlerle ve açacak aletin teneke makası keskinliğindeki tarafı ile tıkırdayarak kutuyu açmaya çalışırsınız. Tabi bu arada kutunun sağa sola oynamasından mesela içindeki yaprak sarmanın sızan yağlarına bulaşmamaya çalışarak. Sonuç, çok basit bir fizik kuralının gündelik yaşama uygulanması. Bu fizik kuralıda yeni bir buluş mu peki. Hayır sadece akıl, o kurala yaşam içinde yeni bir uygulama alanı içinde yer açtı, hadi bakalım burada da göster kendini dedi. Ve güzelleşen yaşam oldu, hiç olmazsa bir kutu konserveyi açmak için sinir küpünden tüketime girmemeye başladık . Ve bizler; artık ne güzel ve kolaylıkla konserve açıyoruz diyerek aynı anda ıslık çalmanın da keyfini yaşarken…, Şili’de bir gözlemevinde, dünyamızdan trilyon mil uzaklıkta yeni bir gezegen keşfediliyor. Keşfedilmekle de kalınmayıp üzerinde, dünyadaki yaşam koşullarına uygun özelliklerinde var olduğu tartışmaya yer vermeyecek şekilde tespit ediliyor. Yani yarınlarda yaşadığımız dünyanın iyiden cılkını çıkarıp yaşanmaz hale getirdiğimiz zaman yaşanacak yeni bir dünyamız var neyse ki ve adı henüz konmamış olmasına rağmen. Tek sorun şimdilik mesafenin uzaklığı gibi görülüyor ama hiç kuşkumuz olmasın ki ona da çözüm çok yakındır. Biz; mutfak tezgahı üzerinde kesme şeker kutularını içindeki şekerleri dökmeden nasıl açacağız diye uğraşırken içerdeki televizyondan spikerin sesi geliverir. Onca mesafeyi şöyle bir uzay aracı ile şu kadar saatte aşılabileceğine dair ….. Bizim arsa simsarları gibi bir umuttur havasıyla bizler de “yaşasın” çığlıkları atarak yerimizde şöyle bir zıplayıveririz. Her şeye hükmeden insan aklı ; neden konserve açma yöntemindeki bu kolaylığı gündelik yaşama sokmak için yüzyıldan fazla bir zaman kılını kıpırdatmadı. … Ve neden hala kesme şeker kutularını açarken ortalık ufalanmış şeker kırıntıları ve kutudan taşan kesme şeker taneleri ile kaplanıveriyor. Acaba bizler mi akıldan fazla şeyler bekliyoruz, yoksa akıl kendini bu küçük detaylara kaptırmadan daha ciddi ve geleceğe dönük uğraşlara mesai harcıyor. Yada aklın aklına böyle şeyler hiç gelmiyor mu? Bence bu konu üzerinde akıl yorulacak kadar önemli. Şimdilerde ülkemizin toz duman halinin nedenini “yahu bu adamlarda zerre kadar akıl yok mu, demokrasi diye diye demokratik olmayan, sistemle çatışan her türlü uygulamayı içlerine sindirmeye çalışıyorlar da, birileri çıkıp hop beyler kendinize gelin bakalım dediği zaman hep bir ağızdan başlıyorlar hoplayıp zıplamaya” diyerek sorgulamaya çalışırken acaba yanlış yerden mi bakıyoruz. Galiba …. Cevat Çeştepe |
04-01-2009, 03:31 PM | #15 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57825
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Akvaryum balıkları
ister misiniz pencerenizin önünden bir akvaryum geçsin yarın sabah. şöyle ellerinden biri cebinde, diğeri kehribar taşlı bir tespihte. sahi siz hiç göz göze geldiniz mi bir Japon balığı ile. kırılmış bütün duvarlar ne kadar cam varsa, açıkta kalmış bütün balıklar. öksüz bir yılgınlık pul olup düşmüş üzerlerine tüketmişler tüm havalarının baloncuklarını. bir akşam üzerimiydi son yem kırıntıları. ister misiniz pencerenizin önünden bir akvaryum geçsin yarın sabah. dayamış sırtlarını olmayan duvarlara gülüyor elbiseleri bayram renkli çıplak çocuklar ellerinde, olmayan uçan balonlar. Cevat Çeştepe |
04-01-2009, 03:31 PM | #16 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57825
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Alacakaranlık
kolay lokma yapmıştı kendine aydınlığı ama o kadar da kötü değildi gece kendisine sığınanları ele vermiyordu sadece … hiçbirimiz, otuzbin soydaşını yitiren deniz kuşu olmadık ki nasıl anlayacağız Azak çıkışında yaşanan çevre felaketini bir yolculuk gibi çırparken kanatlarımızı gülerek-oynayarak petrol karası bir ölüm nasıl bulaştı düşlerimize bilemedik ki hiçbirimiz bir deniz kuşuna kanat olamadık ki … çaresizlik karanlıkta kalmıştı biz ağlıyorduk, ölümün örtüsünü *******i heceler gibi çekerken üstümüze sokakları sular altında bırakıyorduk. belki hırsızlamadan bedavacılığı vardı ama o kadar da kötü değildi gece kaldırmayı sevmiyordu düşen oluverirse içine … hiçbirimiz, berrak bir fahişenin gözlerinin içini göremedik ki meraklarımız, parmaklarımıza saydırırken zevkimizin bedelini aslan paylarını kedilere nasıl da yedirdik gülerek-oynayarak farede göz delikleri olduk, kör kokulara boğulduk, bilemedik ki hiçbirimiz kırmızı bir fener gibi yanıp sönmedik ki … açlığımız paranın rengi kokuyordu biz ağlıyorduk, düzenin düzenbaz cambazları gibi yürürken iplerin üstünde yuvarlandığımız yerlerden kalkamıyorduk. dolunayı tükenmezdi aldatıcı vitrinlerinde ama o kadar da kötü değildi gece karanlık noktalardan çok güzel öpüyordu sadece … hiçbirimiz, okuyamadığımız doğrular peşinde koşmuyorduk ki ölü balıklara yem ediyorduk aynasız betonla kaplı bedenlerimizi zehirli iğnelerimiz parçalarken ağız yuvalarını gülerek-oynayarak silinmiş yarınlara doğacak güneşleri kovalıyorduk, bilemedik ki hiçbirimiz alacakaranlığın ayazında kalmadık ki … cehalet boynumuzu büküyordu biz ağlıyorduk, bütün haznelerimizdeki hazinelerin paslı su dökerken üstüne kitlesel katliamlara soluksuz devam ediyorduk. …… bir yarasa emzirirken yavrusunu asıldığı ağacın dalında neler olur, uykuya dalıp da üzerine güneş doğarsa bilmiyoruz, biz hiç yarasa olmadık ki …. gecenin güne dönmesini …. Cevat Çeştepe |
04-01-2009, 03:31 PM | #17 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57825
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Aldırma, boşver dedim kendime
bundan sonra hiç bir şeyi takmayacağım kafama ne havanın soğuğu ne de sıcağı bakışlarının. yakasını zaten kaldırmışım paltomun bağrım dünden çırılçıplak. yani güneş batıyor mu, yoksa doğuyor mu söyleyeceksen sen bana şimdi onu söyle. başka bir şey söyleme. bugün çok ağlamışsın da ardımdan perdeler açık kalmış, üzerime kapanmamış umurumda bile değil gülüm böyle şeyler gülüp geçiyorum. inan bana artık eskisi gibi değilim, aldırmıyorum. yürüyorum, hiç bir şeyin resmine bakmadan bin renkli galerilerin tam ortasından ağzımda sigara, ciğerimde izmarit. yüreğimde soğuyan bir yan var bunu anladım. sol tarafımdan yeni geldi , üşüdüm, donup kaldım. bundan sonra böyle işte canımın içi yaşadığım kadar yaşayacağım, hiç aldırmadan. sen güneş doğuyor mu, batıyor mu onu söyle fazla geç kalmadan. bakalım şimdi kaç baca numaralı vapur gelecek, salınarak karşı yakadan. değil mi ama. Cevat Çeştepe |
04-01-2009, 03:31 PM | #18 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57825
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Altmışsekiz' lilere
bakma ak düşmüş saçlarımıza bizim yüreğimiz ilk mevsimindedir kardelenlerin. hala en ileride gider adımlarımız çağımızdan da ileride. bir türkü olduk ki dinmedik, susmak nedir bilmedik. doruklarında ulaşılmaz ateş olduk dağların. çobanlarla kaval çaldık inançlarımızla yan yana silahlarımızı çattık. ama kimselere, ama kimselere bir tek kurşun sıkmadık. bir savaş olduk hiç bitmedik, öldürdüler ama ölmedik. şimdi yerden kim kaldıracak o bayrağı nerede bizim yaptığımız köprülerde çıplak ayakla yürüyüp de büyüyen, haber yok mu şimdi o bebelerden. işte gülüm bir başka ihaneti de budur ölümün hangi gül açsa toprağında esirger suyunu gündönümünün. “gün doğdu hep uyandık siperlere dayandık bağımsızlık uğruna al kanlara boyandık” anlattık anlatmasına ama, anlayan bulamadık……. Cevat Çeştepe |
04-01-2009, 03:31 PM | #19 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57825
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Anafor külliyatı
kaybolan yıldız gibi Samanyolu içinde belki en güzel mavilikte dalgası bu denizin şimdi hangi okyanusta, kim bilir nerede papatya gibi,başı eğik kır çiçeği sanki daha çok yanmamış bir gelincik rengi kaybolan yıldız çiçeği gözlerimin içinde. şimdi sen gecenin karanlık zarfını al eline yavaşça yırt bir köşesinden, incitmeden … saklanmış tek satır sanki koca kitap içinde ne fark eder şimdi, alaca kekliğin inledikleri yanaşacak rıhtım bulamam artık hiçbir sözde bilge kişi değilim, felsefem yalnız bana derin okunacak tarafın sanki, elden çıkışın senin kayboluş gibi saklandığın her kitabın içinde şimdi al eline yazamadığım bütün kelimeleri oku ne okuduğunu bilemeden, belli etmeden …. güneşin her batışı nasıl bir boşluktur içimizde güllerimiz yeniden açmayacaksa şafak vakti belki sadece birimiz değil, suçluyuz ikimizde. neylersin şimdi uzak turna kanatlarında türküler belki sen dinliyorsun, birde yalnız ******* güneşin her batışı boşluk olup açarken içimizde ateşi yeni körlenmiş küllerden tüten dumandan oku yazdıklarımı, anlat bana da anladıklarını … Cevat Çeştepe |
04-01-2009, 03:31 PM | #20 |
Aşmış Üye
Kayit Tarihi: Aug 2007
Nerden: İstanbul
Mesajlari: 281,268
Teşekkür Etme: 98 Teşekkür Edilme: 355 Teşekkür Aldığı Konusu: 320
Üye No: 44033
Rep Power: 57825
Rep Puanı : 34658
Rep Derecesi :
Cinsiyet : Erkek
|
Anahtar, çiçek, çocuk ve...
bildiğim bir anahtar vardı, denemesem bile her kapıyı açardı penceremdeki çiçeğin saksısına saklardım çiçek solunca saksı atıldı, bir daha bulamadım. sevdiğim bir çiçek vardı, bilirdi neleri sevdiğimi o renkte açardı suyunu veremedim üç günlük mahkumiyette saklı anahtarı da aldı yanına gitti bilinmez bir yere. bana benzeyen bir çocuk vardı, açık bulunca kapıyı kendini sokağa atardı ben izlerdim penceresinde çiçeğe doğan güneşi bir sabah geç uyandım, ay karanlığı saklamıştı gözlerimi. bir daha hiç görememek vardı, ne çiçeği, ne çocuğu ve ne de anahtarı sulanmayan sevda gibi solup yitmişti hepsi bir yana karanlığa kalmadan aydınlıkta yaşamak gerekmiş doyasıya. Cevat Çeştepe |
Bu Konudaki Online üyeler: 1 (Üye Sayisi : 0 Ziyaretçi Sayisi : 1) | |
|
|