![]() |
Merhaba Dedim Dünyaya
Merhaba Dünya Doğum günüm bugün; Nisan’ın on ikisi, baharın ilk müjdecisi güneş pırıl pırıl göz kırpıyor neşeli. Sımsıcak ısıtıyor içimi, kış uykusundan uyandım toprak misali. İçim içime sığmıyor, kanım kaynıyor adeta. Kanat açtım gök yüzüne mavi deniz üstünde uçuyorum nazlı bir martı edasıyla, dünya ayaklarımın altında. Umut denen tarlaya tohum ektim ellerimle, inişleri çıkışları olsa da yaşamın bir yaşı eskitsem de gönlümde mutluyum ben, ömrümden bir yıl daha eksilmiş olsa da mutluyum merhaba dediğim için şu fani dünyaya. Arkama şöyle bir baktım; Ooooo neler neler sığmış yaşamıma kah sevinmişim, kah üzülmüşüm. Mutluluğu yakalamışım. Yakalamışım da hüzünler de katılmış araya bazı bazı. Güne bakan gibi gelecekte bakışlarım umut tarlasında filizlenen dileklerimi toplayacağım güneş göz kırpıyor. Yüreğimde yaramaz bir çocuk topaç çeviriyor aşka, sevgiye ve yaşama. Teşekkür ederim anne İyi ki doğurdun |
Müsvedde Aşk
Kurşun kalemin yoktu Mürekkeple yazılmıştın Ressam edasıyla değil Acemi hattat misali Divitinden kan damlayarak Kazınmıştın yüreğime Rengi yoktu siyahtan başka Sürekli boca ediyordun siyahı üzerime Yüzüm, gözüm, ufkum karanlıklara gömüldü Yeşermeye yüz tutmuş duygularım Göçük altında can veriyordu Bir yanlışlık vardı biliyordum Silmeye çalışsam da İzin kaldı yok edemedi silgiler Bir çizik attım yaşanmışlıklara Hala acıtıyor aşkın Ve hala kanıyor yüreğim Üzerini karaladım gece gibi karanlık Çentikler yetmedi üstünü örtmeye Yaz boz tahtasına döndü gönül defterim Müsvedde yaşıyorduk sanki Adeta bir ön çalışmaydı aşkımız Karalamaydı sanki dünyamız Derin ve sessiz ağladım her gece Göz yaşlarım sel oldu Çağladım, taştım, estim deli, deli Karıştım gazellere anlatamadım Ne yaşadım nede öldüm İsyanlarda yüreğim Al git uzaklaş benden Yaşadığımızı sandığın O yalancı aşkını Kopardım gönül sayfamı Buruşturup attım avucuna Al ve git müsvedde aşkını Yeter artık acıtma beni Gerçek aşktı dileğim Karalama sevmek değil Git gölgeni bile al yüreğimden Yeniden başlamak istiyorum Yine yeniden gerçek aşk Bulacağım tertemiz. Tecrübeliyim artık Müsvedde aşkını Al ve git başımdan Yüreğimi terk et |
Nadasa Bıraktım Yüreğimi
Zıvanadan çıkmadan hayatım Tüm ateşini söndürdüm Çengel taktım kapısına gönlümün Ellerimle karanlığa saldım Dinlenmeye terk ettim sessiz Yorgun yüreğimde yer yok Atılacak bir tohuma Yağmayacak bulutlar üzerine Gözlerimde ıslatmayacak bir süre Tek bir filiz yeşermeyecek üzerinde Köstebek gibi saklanacak en derinlere Güneş doğmayacak üzerine Siyah çaputtan elbiseli Korkuluk diktim tam orta yerine Kargalar bile uğramayacak Başka gönüllere konacak güvercinler Geçici bir süre izinli sevdalar Çorak bir tarla misali Nadasa bıraktım yüreğimi |
Nakarat Yıllar
Nefessiz birbirini kovalayan Anlamsız boş yılların ardından Dönüp baktım geriye şöyle bir Yıllar geçmiş koşar adım bir çırpıda Hiçbir şey yapmadan Çok şey yaşanmış aslında Tahsil güzel şey Bazı sebeplerle bitmemiş Çalışma hayatına atılmışım yürekten Bir şeyler üretme idealistliğinde Zor zanaat şu çalışma hayatı Zoru başarmışım bir nebze Bulunduğum bu noktaya gelmişim şükür Yarışı bitirmiş kısrak gibi terlemişim yaşarken Bir şekeri bile sakınmışlar ödül verirken Kanamış parmak uçlarım saçlarıma aklar düşmüş Yüzüme anlamlı çizgiler doluşmuş Adımlarken hayat kulvarını koşa,koşa Yorulmuşum yaşamın çemberini dönerken Yorulmuşum hüsran aşklardan İyot kokulu mavi deryada boğulmuşum sevdayı kulaçlarken Bütün mavilerim kızıla dönmüş kanar içimde Karalar bürünmüş güneşsiz dünyam Mavi gözlerim bile kara görür olmuş İncinmiş minicik yüreğim kırgın gönlüm yorulmuş Günler monoton akıp gidiyor Yıllar peşi sıra durmak bilmiyor Günlerim aynı koşuşturmayla nakarat akıyor Duygularım aynı yalnız nakarat Aşklarım aynı hüsranlarda nakarat Yaşam kovalıyor,ardı sıra gidiyor bedenim Anlatamıyorum nakarat yıllarımı Koşuşturmanın sonu yok bilirim O büyük düzlüğe vardığında bedenim hüzünle Son nefeste kanatlanıp uçacağı vakte kadar Sürüp gidecek biliyorum Bu nakarat yıllar Vakit doldurmak adına Yazıyorum sıkıntılarımı Yazıyorum hayatımın kırık şiirini |
Neden?
Ve bir aşk hikayesi daha Hüsranla bitiverdi. Doldu tepeleme ıstırap Acılı, kederli yürek Bilinmez nedeni Bilinse de Kaçar köşe bucak İfade yoksunu gözler Oysa ki başlarken Coşkunun heyecanıyla Tatlı tatlı yanan iki beden Uçuyordu kanatsız Oynaşıyordu semada Yıldızların arasına saklanan Aşk bahçesinde dererken çiçek Beklenmeyen finalde Yandı ateşte aşk Yandı kavruldu da,çaresiz Hiç kimse ama hiç kimse Yardım edemedi. Neden? |
Neydi Sebebi Terk edişin
DUR GİTME Bir defa da benimle konuş Susma ne olur sevdiğim Neydi sebebi terk edişin Neden bu bırakıp gidişin Arkana bakmamacasına Yok böyle olmaz Bir kalemde silip atılmaz Bir kahvenin bile kırk yıldır hatırı Ne oldu da hatırımız tükendi Yada biz tükendik Söyle Seni hiç sevmedim mi İstanbul kadar başka değil miydi Gözlerimdeki buğulu bakışlar El ele dolaştığımız kaldırımlar Şahitti yürek atışlarımıza Ne çabuk unuttun yok mu oldular Tek yürektik ya seninle Hiç mi sevmemiştin beni Yalan mıydı yaşadıklarımız Ne olabilir sebebi terk edişin Ardından derin çizgiler Bırakıp gitmek sığar mı aşka Yarın güneş doğar mı Sensiz İstanbul’ da söyle Uyku saatlerini düşünerek Yan yanayken bile özlemedim mi Her gün yeniden Daha fazla sevmedik mi Ne duruyorsun söyle Eminönü’nde balık ekmek yemedik mi Kadıköy iskelesinde birlikte Uzaklara giden vapurdaki yolculara el sallamadık mı Orta köy sahilinde birlikte Volta atıp deryaya haykırmadık mı Gecenin bir yarısı “seviyorum,bende seni” Üsküdar’ da Kız kulesi gizeminde Hayallere dalmadık mı ikimiz Yıldız parkında sonbahar yaprakları arasında İlk kere değil,son kere hiç değil Sonsuz kere öpmedin mi Buselerin soğumadı bile Dur gitme Benimle konuş ne olur Neydi sebebi terk edişin Neden bu bırakıp gidişin Anlamak istiyorum anlayamıyorum Dur Gitme |
Nikaha Davet
Yıllar önce ayrılmıştık Dost, arkadaş kalmıştık Bir iki telefonla konuştuk Tesadüflerle karşılaştık Merhaba ile geçiştirdik Sonra, yıllar uzun yıllar Birbirini kovaladı Hiç görüşmedik Hiç aramadık Bitmişti artık Duygularımızsa yürekteki Çöp kutusunu mekan seçmişti Sıkı sıkı kapanmıştı üstü Sızdırmıyordu kokusunu Yıllar sonra rastladım Evlenmemişti Bense yeni bir mutluluk yakalamıştım Evlenmek üzereydim Bu rastlantıya İkimizde sevindik aslında Parmağımdaki yüzüğü Gösterip nikaha, Nikahıma davet ettim Birden sarsıldı bedenim Kan beynime sıçradı Yüreğim koşar adım atmakta Ama gün alınmıştı bir kere Caymak mı asla olmazdı. O da farkındaydı her şeyin Allak bullaktı yüzü Buruk bir tebessümle Gelirim dedi içten Son bir kez bile olsa Gelinlikle görmek için ”Gelirim elbet” |
O Adam / Platonik Aşkım
Her gün sabah,akşam Hayat koşusu yaptığım otobüste Rastladığım / rastlamaz olsaydım Yüzene aşina olduğum o adamla Geldik göz göze günün birinde Gözü gözüme değdi sandım O güzel yüzünden sıcacık bir tebessüm Yayıldı benden yana Isınıverdi içim, kanat çırptı sihirli aşk meleği Zıvanadan çıktı yüreğim,gümbür gümbür Bulandı yüzüm pembenin tonlarına Şahlandı masum duygularım Biraz utangaç tebessümüm Aynı sıcaklıkta belki de daha sıcak Beklerken cevabi tebessüm O da ne anlayamadım Arka koltukta oturan zayıf esmer kadın Kalktı el sallayarak ayağa Güzel değildi çirkin bile denebilirdi Hatta geçkinceydi yaşı Birkaç yaş fazlaydı,eminim benden Tokalaşıp kucaklaştılar Bir buse kondurdu o esmer kadının yanağına Pekte masum buse değildi hani Yıkıldım,dünyam karardı Döndü başım bir an Oldu süpürgeli cadı aşk meleği Gözü gözüme değdi sandım Bana uçurdu sandım tebessümden alevi Fark edilmekti dileğim uzun zamandır Nihayet fark etti dedim sevinçle Gözleri bana güldü Açılmaya hazır kolları Sandım alacak sinesine Ne çok yanılmışım Kaldı kursağımda sevincim, aşkım Güzel bile değildi ki fark edilen Fark edilen olmadığıma Üzgünüm platonik aşkım üzgünüm Yine de benim olsun yaşamındaki hüzünler Bakma çirkin dediğime Esmer güzeli, ince, narin Sar candan kollarınla Mutlu ol sen yine de |
On Yedi Ağustos
Bir gece ansızın Uykuda yakaladı Tüm Marmara’yı Yerle bir etti Kartondan evleri Acımasızca Yari yardan Anayı evlattan Koparıp aldı Vicdanları sızlattı Yürekleri dağladı Beton yığınına döndü Yer gök birleşti sanki Toprağın bağrı yarıldı Gömüldü tüm emekler Yaşamamıştı insanoğlu Şimdiye dek Böyle bir felaket Kimi anasını arıyordu Göçük altında Kimi sevgili eşini Yada emzikteki bebesini Hey büyük Allah’ım Ne olur biçare bizlere Yardım et Tekrarından koru hepimizi Bir çadırı bile yoktu Kızılay’ın Parçalanmış yürekleri barındıracak Yapılan tüm yardımları Talan eden insafsızlar cirit atıyordu Hemen sabahında felaketin Dürüst olmayan kirli elleri Vicdansızları uzak tut yuvamızdan Söz veriyoruz hepimiz Kalan yürekleri yaralı bizler İyi doğru dürüst olacağız İnsan olacağız yarab Yardımını esirgeme bizden |
Orta Köyde Bir Çay Bahçesi
Bilmem Belki de beş altı yıl önceydi Hani o ilk buluştuğumuz Mayıs ayında bir gün Nasılda titriyordum heyecandan Fark ettirmek istemiyordum ama Ne mümkündü saklamak heyecanımı Aslında sen de birazcık heyecanlıydın belki El ele yürüyorduk Beşiktaş da Yolumuz bizi Orta köy’ e sahile götürdü Deniz kenarında yürüdük Martıların kanatları arasında uçuyorduk adeta Güneş sanki güzel bir başlangıcın Müjdecisi gibi pırıl, pırıl Ve ısıtıyordu içimizi. Kaldırım kenarında açılan gümüş Tezgahlarından bir yüzük alıp Vermiştin bana.Farkında mıydın bilmem İlk hediyen di bu bana Utana sıkıla almıştım yüzüm al, al Yorulunca dolaşmaktan Sahilde bir çay bahçesinde denize karşı Hasır tabureli küçük bir masada Uzuca bir zaman oturup Hani o ilk unutulmaz sohbetimizi yapmıştık Birbirimizi tanımak,sindirmek için yüreğimizde Hafif melodi gibi gelen dalga seslerini dinleyip Martılarla birlikte şarkılar seslendirmiştik Nefis tavşan kanı çaylarımızı yudumlarken. Elimi tutup yanağıma minicik bir buse Sıcacık bir buse kondurunca kızaran yüzüme Bakın sımsıcak bir çift gözle Aydınlanmıştı dünyam. Yüreğimin sesini dinlemiştin. Hatırlıyorum seneler sonra şimdi Tesadüfen yine ben Orta köy’ deyim Hem de yine bir mayıs günü ve Aynı çay bahçesinde çayımı yudumluyorum Bir başıma Çay bahçesi aynı,garsonlar tanıdık Soran gözlerle baktılar gözlerime Çay aynı nefis çay değil sanki Dalgaların sesi bile kırık bir melodi çalıyor Martıların şarkılarıysa kulağımı tırmalıyor Uzaklara ufka bakıyorum O ilk buluştuğumuz mayıs aklıma geliyor Güneş ısıtıyor kıştan uyanan bedenimi Yüreğimse hala buz zemheri Bir yandan ısınıyor bedenim bir yandan da Titriyor yüreğim. Göz yaşlarım boncuk,boncuk damlıyor maviye Daha saatlerce oturup o günü Sindire, sindire hayal etmek isterdim ama Otobüsümün geldiğini gördüm Garsona içip bitiremediğim Gece gibi karanlık çayımın parasını ödedim Para üstü beklemek mi üstü kalsın be arkadaş Yüreğim burada kalmış para kalmış çok mu Koşar adım ayrıldım çay bahçesinden Bir şeyleri bırakıp ardımda Eminim Sadece bu ilk gelişimde hatırlamayacağım Çok uzun yıllar geçse de Orta köy’ e her gelişimde unutamadığım Unutamadığım o gün ve anılarım yüreğimin bir köşesinde Çırpınırken yalnız olmayacağım Birlikte geleceğiz bu çay bahçesine Bir, bir canlanacak anılarımız Bana acı bir haz verecek her gelişimde Ama yine geleceğim,yine geleceğiz Yüzüğüm mü hala parmağımda |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:49 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.