![]() |
Can İzi
Gözlerimde can izi, ellerim nasır tutmuş Her bakışta bir sızı, sözcükleri kurutmuş Ölüm değer mi derken, güne hasret dağlara Vakit ne geç ne erken, benzer yıkık çağlara Doğrultamam belimi, toprak bana 'kalkma' der Ne kes tutar elimi, ne de ayağım gider Bir daha sabredemem, birkaç sâniye bile Gayrı hiçbir şey demem, gelmeden taşlar dile Neresi kanayan yer, anlamam dokunmadan Bir kitâb bir de siyer, anlanmaz okunmadan |
Can Mustafa
Can Mustafa kan Mustafa Damardan akan Mustafa Bir tek sana benzeyeyim İstemem süreyim safa Ah Mustafa vah Mustafa Nezdimde dilşah Mustafa Tüm fezâyı yürüsem de Muhtâcım senle tavâfa Gül Mustafa kul Mustafa Kalmadı akıl Mustafa Ayhan sende gördü ilmi Bendeki ne ser ne kafa |
Cânana Cân Buldurur
Can dayanmaz, kan dayanmaz, bir yaradır öldürür Kor tutar dest-u dil yanmaz, arzı bine böldürür Ne kül kalır ne de duman, mâzi bile yastadır Ağu yağdırır âsuman, nice güller soldurur Kalmaz seyr-i arşın tadı, kalbim bile hastadır Zikrolunca Leylâ adı, sîneye gam doldurur Bakmasın' bilmeyen gözün, ağlamakta ustadır Ayhan'ım senin bir sözün, cânana cân buldurur |
Canıma Can Düştü
'Canıma can düştü ve aklıma yâr Yüreğimde duran bakışları var' Ne zaman baksam ardıma, sen... Ölemedim yâr, Ölemedim... Çekilsem geriye bırakıp herşeyi, Senden, Kopamıyorum... Ve yapamıyorum hiçbirşey, Olmadan sen... Çekilsem geriye bırakıp herşeyi, Bir sen kalsan diyorum, Yanımda... Ama ne zaman çekilsem geriye, Sen de çekiliyorsun, Benim gerime... Gitme, yanımda kal... Ya da git, ve gelme... Durma ardımda... Ne zaman baksam ardıma, sen... Ölemedim yâr, Ölemedim... Bâri sen öl yâr... Öl ki, Durmayalım ard arda... Ya yanımda ol, Ya da öl... Çünkü, Ben ölemedim... Ve yaşamak ağır geliyor, Ardımdayken sen... 'Canıma can düştü ve aklıma yâr Yüreğimde duran bakışları var' |
Cepheler
Cepheler cephede ölünce güzel Şâhiddir âtimiz, şâhiddir ezel Orada Ölmektir maksûdum zîrâ Şehiddir cepheye düşen her hazal |
Cevapsız Koyma Yâr
Her duyguyu atsam da hasret durur sînede Acep öldüren bu his kaybolur kaç senede Beni sevmediğini söyle ama gene de Beni cevapsız koyup düşünceye salma yâr Üç kuruşluk uykumu hayâlinle çalma yâr |
Çağrı
(İlk göz ağrım, biricik yeğenime...) Küçük bir bebeği halkettin bize Neş'esi bizleri getirdi dile Hamdolsun Yâ Rabbî minik Çağrı'ya Ve onun verdiği minik ağrıya |
Çelişki
Bir yanıma perde ördü taassup Bir yanımdan 'cikka' dedi aşk bana Sağım solum şaştı, dedim; Yâ nasip Bu çelişki atılmazmış yabana Kelimeler boğazımda düğümlü 'Leyla' diye çınladı bir koca ses Bir kol sardı beni yedi buğumlu Heryer beyaz, mavi, yeşil bir kafes Yüzüm firâr etti, bugün yerdeyim Bilmiyorum acep utanmalı mı Sanki beni anlatıyor her deyim Rehin verdim sancılara adımı Bilmiyorum bu kadar uğraş neden Dört kıtada anlatılmaz bu duygu Bu duyguyu benim, bende dert eden Bana düşen şiir zevkine saygı |
Çıldırma Anı ***
Derdime bîçare bin mütehassıs Her yanım korku ve derin tecessüs Sancıyan tarafım bilmem neresi Boş kaldı kalbimle beynim arası İlâçlar zebânim, düşmanım yatak Hayâtın özüyle başlar istintak Acabâ âyinem ne ile dolu Takbihle biter mi mârufun yolu Ölümün yüzünde mel'un ifâde Koskoca ömrüme çerh imiş sâde Gülmekten âcizim, ağlamaktan men Gel desem gelir mi özlemim hemen Hayâtın anlamsız yanıymış inkâr Kim imiş sâlimen, kim imiş münker Ömrümce bekledim herşeye susup Sonunda aklımı sardı taassup Korkuyla açıldı gözkapaklarım O günde sînemi nasıl aklarım Yapınca hergünüm için iktisâd Arz için toplanan bir avuç hasâd Kin tutmuş kalbime nedir kefâret Sükût-u hayâldir câhil cesâret Saâdet-i dünyâdan kalmadı umut Şâyiâ içinde saklandı hudut Başımı müşfik bir avuç okşasa Duyardım sorgusuz, aşk-ı devâsâ Ağlayan göz ile titreyen dudak Câmid bir his gibi beşere adak Bir zaman müstağnî gördüm kendimi Şimdiyse bir sızı ezer bendimi Erdemdir ağlamak, bende yok fakat Duymalı evvelâ kalpte îtikât Çıldırmak üzere zayıf bedenim Ölmeye yok iken hiçbir nedenim Nefer-i şer miyim, erkân-ı harp mi Bu kuşku kalbime vurulmuş darp mı Kalbim parçalanır, sînem yırtılır Beynime ateşten örtü örtülür Kim ehl-i musîbet, kim ehl-i dildir Yâ Kudret bir küçük nişâne bildir |
Çiçeğisin Her Asrın
Çiçeğisin her asrın, her milletin köşküsün Gözyaşısın her gülün, her Mecnunun aşkısın Gözümün nûru oldun, yüreğimin efkârı Bilal’in ezan sesi, Ali’nin zülfikârı İşlemiş Mimar Sinan, alnını nakış nakış O nasıl ziynettir ki, yetmiyor binbir bakış Yanar iken Üsküdar alev alev her gece Kızıllanan gözlerim seni görür sadece Efsaneler yaşadın, efsane oldun belki Acep nasıldı hâlin yüzlerce yıl evvelki Virane konaklarda, ararım parmak izi Seni anlatır bana, ahşaptaki her sızı Senin düşünü kurdum, gözlerimi kapatıp Açtım ki ne göreyim, işte sensin tıpatıp Ne egzoz kokusu var, ne de korna sesleri Yürüyor beyzadeler, başlarında fesleri Dönüyor Mihrimah’ı, bir kız çalıp kalbimi Sallayarak mendili, söylüyor Kâtibim’i Kaybolup gitti birden, koşamadım ardından Ve anladım o anda Aziz Beyin derdinden Öyle çok isterim ki, seninle geçsin ömrüm Hiç kimsem kalmasa da, inan ki olmaz umrum Bir yanda Ayasofya, bir yanda Sultanahmet Seyretsem *******ce, ne yorgunluk ne zahmet Yuva yapmış sînene, güvercinler martılar Süslüyor etrafını, yeşil mavi örtüler Unutma beni eğer, gider isem ansızın Düşme sakın eline, kıymet bilmez kansızın Senin varlığın beni, demirleyen dünyaya Senden gayrı mekânda, gitmem, kalırım yaya Söyle bana İstanbul, söyle ey nazlı güzel Boş yere mi yazıldı, bunca aşk dolu gazel Değer sana sevdiğim, değer her karışına Binlerce kez hamdolsun, bugüne varışına |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:55 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.