![]() |
Hepiniz Öleceksiniz
İğreniyorum bu dünyadan Hepiniz öleceksiniz Gözleriniz görmeyecek Kulaklarınız duymayacak Üstünüze toprak kapanacak Hepiniz öleceksiniz Bedeniniz kokuşacak Siz kokuyu alamayacaksınız Karıncalar çürümüş etlerinizi yiyecekler Siz acı hissetmeyeceksiniz Anılarınızı hatırlayacak Ağlamak isteyeceksiniz Ağlayamayacaksınız Gözyaşı torbalarınız kurumuş Göz yaşlarınız tükenmiş olacak Hepiniz öleceksiniz Belki sevineceksiniz, belki üzülecek Ama hiçbir zaman geriye dönemeyeceksiniz Ruhunuz beklemede kalacak Arasat’ta Ve yüce divana alınacaksınız İşte her şeye ondan sonra başlayacaksınız Korku, endişe, telaş duyacaksınız Pişmanlıklarla kavrulacaksınız Hepiniz öleceksiniz HEPİMİZ ÖLECEĞİZ! ! ! (18.02.2003, Emirdağ) Taha Yaycı |
Her Geçen Gün Beni Yaşar Kendinde
Güzel Karıma, Her yazdığım şiir sana, şu küçük kalbime nasıl olup da sığdığını anlayamadığım bu büyük sevginin bir alametidir. Dalgalarla boğuşan bir gemi fırtınada Bir denizaltı sıkışmış kalmış denizin altında Bir araba çamura saplanmış karada Beni anlatır, beni tanımlar, anla Bir gemi dumanı dağılan rüzgarda Tayfalar gemide isyanda Martılar bir simit peşinde Beni anlatır, beni tanımlar, anla Sürünen bir yılan taşlarda Kömürsüz bir kazan katarda Kardan adam güneşin altında Beni anlatır, beni tanımlar, anla Yalnız adam hep dolaşan dağlarda Bir ömür tüketilen okullarda Yoğun sevgi yaşanan anlarda Beni düşün ve beni hatırla (18.11.2002, Emirdağ) Taha Yaycı |
Hikaye
Soğuk ve hasta olduğum bir gün Kapıdan girdiğim gün sanki dün Acı dolu düşüncelerle doldum Bir süre sonra uykuya daldım Rüyamda beyaz duvarlı bir ev gördüm Köhne fakat şatafatlıydı gövdesi Çatısı karlarla bezenmiş Bir baca sadece zirvesi Dumanlar yükseliyor bacadan Belli ki soba yanıyor Sıcak bir ev gibi gözükmüyor ama İnsana huzur veriyor Bahçe kapısının önünde bir delikanlı Görüyorum ki üstü başı kanlı Elinde bir kasatura, artık kırmızı Kanla boyanmış sanki baltanın kızı Pişman bakmıyor gözleri Sanki bir borç ödemiş İyi bir iş yapmış gibi Gülüyor gözlerinin içi Saf delikanlısı Anadolu'nun Kanı kanla temizlemiş belli Kanlı hapishane yolunun Üzerinden döneceği yaş elli Birden yüzü görünüyor Şaşıp kalıyorum o an Hafakanlar basıyor içime Orada benmişim duran Bir anda uyanıyorum Ter basmış her yanımı Olduğum yerde duruyorum Anlatamıyorum o anımı Kıpırdamak gelmiyor elden Gözler faltasşı gibi açık Rüya devam etmiyor artık Ama etkisi açık Anlam veremiyorum hiçbirşeye Çekemiyorum da sineye Ölümü yaşatıyor ölmeden Geçirdiğim her saniye İşte o an anlıyorum Sinirle kalkan zararla oturur Kendi payımı alıyorum Ama yine de uyuyamıyorum Saate bakıyorum dört Acemiye sesleniyorum 'Arkadaşının üstünü ört' Fakat ben titriyorum Ürkek ürkek dolanıyorum koridorlarda Kapı seslerinden korkuyorum Bir kitap var elimde incecik Sadece korkmamak için okuyorum Bu onanmaz bir yaradır Ne beyazdır ne karadır Belki bi rhastalık, saradır Perde kapanıyor aradır Hayatımın bir perdesi daha kapandı Bir Kafkas'tı o, Allah'a tapandı Unutup yolunu zulme sapandı Rüya getirdi kendine Birden secdeye kapandı Anlıyorum ölen benmişim Öldüren de yine ben Ruhum değişmiş ama Bedenimse aynı beden Tanımaya çalışmayın onu Titrektir sesinin tonu Bu hikayede yok bir konu İşte hikayenin sonu... (25.12.2002, Emirdağ) Taha Yaycı |
Hodri Meydan
Gökteki yıldızların hepsi rütbem benim Var mı üstüne rütbe, hodrimeydan Gönlüm var üstüne çelenk İşte ben, işte meydan Al kalbimi koy yıldızların yanına Kalbimi aldın, girdim kanına Ver karşılığını artık Yakışmıyor senin şanına (03.10.2002, Emirdağ) Taha Yaycı |
İbret
Bir daha asla Sevmeyeceğim kimseyi Kalbimden fazla Seven o iken Üzülen de o oldu Ele batan bir diken Kalbimde güller soldu Bir daha asla üzülmeyeceğim Boş yürekler, sarhoş ruhlar için Asla kırılmayacağım kırıcı sözlere Aldanmayacağım tuzak gözlere İnanmayıp güzel günlere Hep kara bulutlu havalarda yaşayacağım Ama asla güneşi çağırmayacağım Güneş balçıkla sıvanmaz ama Kara bulutlarla kapanır Ben hiç güneşli havalarda Kendimi iyi hissetmedim ki Her doğan güneş zulümle doğdu Her 'son günler' ölümüm oldu Doğarken ağladım ama Ölürken güleceğim Hayatımda belki ilk kez Hiç üzülmeyeceğim. (14.03.2003, Emirdağ) Taha Yaycı |
İdam Sehpası
Dört yıl önce bir güzele vuruldum O an idam sehpama kendim vurdum (27.02.2003, Emirdağ) Taha Yaycı |
İhanetin Ötesi
Ateş böcekleri, hay mübarekler Ne güzel de yanıp yanıp sönerler Hayatımda ilk defa görmüş gibiyim Annenin oğluna hasretinden öteyim Erkenden uyanmak yeni bir güne Oğlunu kucağına almak Ve ihanetin bedeli aldatmak Daha ötesi ALDANMAK... (03.09.2004, Ankara) Taha Yaycı |
İkinci Bir Ailedir Beni Saran
İkinci bir ailedir beni saran Birinciyi bulamayanlara inat Düşman sesi irkiyor beni “davran” Vatanım geriyor bana kanat Bir memleketim daha oldu Gözlerim yaşla doldu 3 yıl önce açan gül Belki burada soldu... Emirdağ uzun bir yoldu Acısı ve kederi boldu Geçen zamana ne oldu Acı yuvam karakoldu (15.10.2002, Emirdağ) Taha Yaycı |
İlk Ağladığımda Olan Yanımda
Anneme... İlk ağladığımda olan yanımda Son sustuğumda bile olacak aklımda Taşıyorum onu içimde, hatta kanımda Sensin o ta derinde canımda... Bilirim dualar eksilmez dilinden Sözlerin gelir ta derinden Ne çektiysem bu kaderin elinden Sendin tek yardım eden... ******* karanlık burada Karanlık hep benimle odamda Beyinlerde karanlık hitap ettiğim Tek aydınlık var o da sensin kafamda... (01.10.2002, Emirdağ) Taha Yaycı |
İlk Ayrılış İstanbul'a
Yaşlı gözlerle son bakışın vardı ya Hani o otobüsün yanından bana Ağlamak yok deyişin, elinle kalp çizişin Hiç unutmadım, yol boyunca ağladım... (28.04.2004, Ankara) Taha Yaycı |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:03 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.