![]() |
Öyle Mutsuzum Ki
Öyle mutsuzum ki Hiçbir şeyden Tat almıyor gönlüm Yalnız eksenimde Dönüyor dönüyorum Kısır bir döngü misali Kamaşıyor gözlerim Yaklaştıkça ışığa Zemine çakılıyorum En yüksekten Tutan bir el yok Sarılıyorum boşluğa sıkı sıkı Nerede olursam olayım Gözlerim bomboş Bakıyor etrafa Bir kıpırtı, bir esinti Bekliyor yaralı gönlüm Öyle çaresizim ki Hayat süngüsünü takmış Savaşıyor benimle Ve ben hep yeniliyorum Toplu, tüfekli yalnızlığa Öyle mutsuzum ki Gelmiyor kapıma Kasırgadan başkası Ne ılık bir sam yeli Ne de huzur dolu meltem. |
Papatyalarım Var
Hadi git Boş ver Durma git Ne olur Yağlı urganla Bağlamam gerekse de Git Kır zincirlerini Koş Beklediğini söylediğin Açık kollara Düşünme geride kalan yüreği Kucak dolusu Papatyam var Üzülme Avuturum kendimi |
Pırlanta
Ufalandı darbelerle Elmas madenim Tek taş ustası arıyor Sol yanım |
Resmettim mutluluğu
Önce yeşile boyadım beyaz dünyamı Pırıl, pırıl bir gökyüzü yerleştirdim yukarılara Güneşi ısıtan, sevgi ağlayan pembe bulutları olan Gelincikler çizdim kırmızı Papatyalar sarı beyaz Yaprakları seviyor,seviyor Haykırmaya hazır Küçük bir yavru ceylan Seke,seke otluyor annesi yanında Sakin ama dingin akan buz gibi derede Yüzen birkaç ördek çizdim kırmızı kocaman gagalı Bir köşede kedi ile köpek sarmaş dolaş oynamakta kavalı elinde yanık bir türkü söyleyen Yağız bir çoban kuzucuklarını bekleyen Melodileri kulağıma kadar gelen Çiçek tarlasının ortasına Bir kız çocuğu çizdim Sarı saçlı mavi gözlü Etrafında kelebekler uçuşan Narin,heyecanlı gülünce güller açan yüzünde Yani sessizce ben. Bir erkek çocuk çizdim Esmer,kara gözlü ve cesur bakışlı Tebessümleri tek gamzesinde saklı Şefkatli eli kız çocuğunun başında Dolaşan mert çocuk Yani gönlü sevda yüklü sen. Aşk perisi kanat çırpar Seni seviyorum diyen tatlı dilleri Aşk serper ipeksi kanatlarından İki çocuğun başından aşağı Tuvalim beyaz değil artık Mutluluk resmim hazır Yüreğim kıpır, kıpır Ben de yelken açtım mutluluğa Tıpkı resmim gibi Eyvah unuttum Bir de şiir yazmam gerek Mutluluk adına Çiseleyen yağmur altında Şiir gibi akmalı dizeler Damlaları ulaşmalı dört bir yanına dünyanın Dizelerin arasında kaybolmalı hüzün Şiir olmalı yaşam, yaşamın şiiri sonsuz olmalı Tükenmemeli hiç daima çoğalmalı dizeler dillenmeli Tüm dünyayı sarmalı mutluluk denizi Kardeş,arkadaş,eş dost ve en sevgili Yaşamalı güler yüzlü Kin,nefret.kan ve hain bombalar gömülmeli çıkmamacasına Yedi kulaç yerin dibine ve katranla örtülmeli üzeri karamı kara Beyaz güvercin kanadına yükledim mi umutlu yarınları Tamam işte size mutluluk resmi Perçini de bu şiir. Öyle değil mi Gökkuşağı damlıyor köşesine tuvalimin samur fırçadan Yedi veren yedi renk Mutluluğu yaşamak kalıyor bize sadece Bulduğumuzda o güzel dünyayı Karşıya geçince |
Rüyam
Gece, Ruhumu hareketlendirdi Sessiz sedasız Kimse duymadan Gündüz, Ayan beyan kabus oldu Kara peçeli zebani gibi Çepeçevre kıskacına aldı Örseledi bedenimi Gördüğüm rüya |
Sadece
Hayal denizindeyim Yine ben bu gece Ne bir resmin var Nede mektubun var elimde Beyaz güvercinin getirdiği Uzanıp yatağıma öpe koklaya Okumak isterdim Sayfalar arasında Sönerdi hasret ateşim Doyasıya bakmak isterdim Siyah beyaz resmine Ama hayır yapamam Kirpiklerim birbirine kavuştuğunda Anılarımın çizdiği Yedi kat perde arkasından Seyrettiğim Soluk hayalin var Sadece |
Sahil Boyu Gidelim Yali Yali
KARADENİZ SEVDASI SAHİL BOYU GİDELİM YALİ YALİ Mavi ile yeşilin izdivacından doğan turkuaz sevdadır Karadeniz sevdası. Aslında anlatılamaz, gizemine erişmek için bizzat yaşamak gerekir. Ciğerleriniz bayram eder bol oksijenli temiz havasıyla. Yeşilin türlü çeşidiyle uzanan Kaçkarlar, denizin mavisiyle fırtınalı bir aşk yaşar adeta. Süt liman görünen denizin masum halinden eser kalmaz deryaya kavuştuğu yerde. Tüm Karadenizlilerin damarlarındaki kan gibi köpürür, hışımla kabarır çoğu zaman. Bir de bakmışsınız nükte ediyormuşçasına gök gürlemesini keser, güneş merhaba der tebessümlü. Yazın ortasında yağmur yağar, gök gürler. Aniden fırtınanın ortasında kalırsınız. Duman çöker dağlara, göz gözü görmez uğraşmayın sakın. Şemsiyeniz yetersiz kalır, yürümekte zorlanırsınız. İleride görünen köşeyi döndüğünüzde, güneşten korur fırtınada aciz kalan şemsiyeniz. Kışın diz boyu kar yağar her yer bembeyaz, ertesi gün bir de bakmışsınız güneş göz kırpıyor, kardan eser yok. Yaylalarda yazın kardan köprülerden geçip gidersiniz. Birkaç mevsimi aynı günde yaşamak içten bile değildir. Karadeniz’in yağmuru; sel olup alır gider önüne geleni. Dereleri; fırtınalı, gürültülü, öfkeli çağlar. Denizi; haşin üfürüp köpürür, geçit vermez ormanları. Dimdik patikaları adeta kopup üzerinize gelecekmiş gibidir. Hem ürperir hem de garip bir haz verir tırmanan sevdalılara. Balı zaten delidir, fazla kaçırırsan çarpıverir. Dünya da eşi benzeri yoktur Anzer balının.Tatmak için almayı düşünürseniz önce titreyin cebinizi yoklayın elinizi yakabilir bedeli. Haliyle insanı da kıpır kıpırdır. Biraz da nükteli olunca yolculukların da maceralı ve de heyecanlı geçmesi kaçınılmazdır. Kibrit kutusu gibi serpiştirilmiş üç katlı ahşap konaklar ormanın içine gizlenmiştir. Cenneti andıran bir görüntü ilk defa görenlerin hafızalarına kazınır bir daha çıkmamacasına. Köylük yerlerinde gündüzleri yoğun iş sebebiyle komşularıyla sohbet edemeyen naif insanlar, gece oldu mu kafilenin başını çekenlerin ellerinde fener düşerler patika yola cümbür cemaat. Kibrit kutusu gibi serpiştirilmiş konakların silueti belli belirsiz gecenin koynunda ışık böcekleri eşliğinde, komşularından birinde toplanırlar günün yorgunluğunu üzerlerinden atmak için. Türlü çeşit esprilerle kırıp geçirirler etrafı. Hava da müsaitse kemençe yada tulum ellerinde, atma türküler dillerinde horon halayı kurulur hemen hemen her gece. Bitkin olan dizleriniz tulum namelerinde kıpır kıpır eder, damarlarınızda normal seyrini yapan kanınız bir anda dellenip şaha kalkar, yüreğiniz hop hop ederken kendinizi horonun tam ortasında buluverirsiniz. Sadece gençler değil köyün en yaşlısı da yorulana kadar horona eşlik eder. Büyük bir emekle yetiştirdikleri dünyanın en güzel çayıyla soluklanırlar. Tabii ki sigara tüttürmeden olmaz sağlıklarını düşünmeden. Balıkçı teknesiyle uçsuz bucaksız maviliğe açılan denizciler ******* boyu asılırlar küreklere. Ağlarına takılan o tatların en güzeli, deniz ürünlerinin en görkemlisi hamsiler dolunca ağlarına ne denizin öfkesine, ne de gecenin ayazına aldırmadan, geceyi güne teslim ederken mutlu dönerler yuvalarına. Karadeniz sevdası yeşil ve mavinin raksı ile Kırklareli’ den başlayıp sınır kapımız Sarp’a kadar sürer. Karadeniz’de kıyısı olduğundan hoşnuttur dünyanın incisi İstanbul. İstanbul boğazıyla bağlanır deryaya. İzmit, Sakarya, Düzce’den sonra ver elini Zonguldak. Zonguldak denince kış aylarında ısıtan siyah inci kömür akıllara gelir ve yerin bilmem kaç metre altında tırnaklarıyla çalışan, elleri yüzleri siyaha bulanmış, alınları ak pak, grizuyla mücadele edip hayata inatla sarılan madencilerin yürekleri sevgi ile çarpar. Siyah elmas, emeğin sevdasıdır. Bartın‘da sahil boyu gezmek gerek. Yol üzeri Çeş-mi cihan Amasra’da biraz soluklanmadan geçilmez. Belki de gözlerinizin göreceği en bakir yerdir dünyada. Gerçekten de cihana bedeldir. Gözlerinizi ve yüreğinizi doyurmak için en saf gıdadır temiz havası. Saf sevdadır. Şehitler durağı Kastamonu’nun dillere destandır Kurtuluş savaşında ki mücadelesi. Tarihin sayfalarında dolaşırken Şerife kadının inanılmaz mücadelesini anmadan geçemezsiniz.Sadece Şerife kadın değildir kahraman olan çoluk, çocuk, kadın,erkek hep birlikte yüzlerce şehit vermiştir vatan uğruna Dünyanın en güzel safranı Safranbolu da üretilir. Meşakkatlidir. Tüm gençler büyük şehirlere göçtüğü için birkaç nineyle sürer üretim. Koruma altına alınan Ünlü Safranbolu konakları, bütün görkemiyle terkedilmişliğe inat turistlere misafirhane olurlar. Safran sarısı sevdadır. Yurdumuzun en kuzey noktası Sinop’ta, şöyle bir sahil gezisi yapmadan bir yere gidilmez.Ormanın koynuna saklanmış Türkiye’nin tek Fiyort’u Hamsaroz’ da piknik yapıp çocuklar gibi şen olmak içten bile değildir. İnanılmaz manzaraya hayran olmayan yoktur. Gizemli sevdadır. Ata’mız tarafından Kurtuluş savaşının başlangıç noktası olarak seçilen Samsun’a vardığınızda Doğu Karadeniz başlar. İlk önce Atatürk heykelini görmek gerekir. Tütün bahçeleri ve hırpalanmış elleriyle tütün toplayan kadınlarla sohbet baldan tatlıdır.Çarşamba ovasında yetişen pirinçten pilavların en güzeli yapılır. Ata sevdasıdır. Samsun’un az ötesinde Ordu ve Giresun sizi kucaklar. Boz tepeden kuşbakışı seyretmeye doyum olmaz. Ordu tümden ayaklar altına serilir. Giresun kalesine çıkıp resmetmek gerekir o güzelliği. Topal Osman’ın anıtına tırmanırken bir taraftan da Topal Osman’ın yaptıklarını düşünmek, tarihi bir haz verir yüreklere. Dilek çeşmesinden su içerken dilek dilemeyi sakın unutmayın. Dünyaca ünlü fındık bahçelerinde kızların yanık olur türküleri. Güçlü sevdadır. Kemençenin bol bol çalındığı Trabzon’a varırsınız kısa bir sürede. Atatürk’ün o muhteşem köşkü ormanın içine gizlenmiş bekler. Görkemli ve mağrur karşılar sizi. Asırlar öncesinden dağa nakışlanmış Sümela Manastırı’na tırmanmak güç ister, nefes ister. Patika yolda ağaçların tatlı melodisiyle ve irili ufaklı şelalelerin sesi, yorulan bedeninizi dinlendirir hamak misali. Melodik sevdadır. Köpük köpük Fırtına deresini geçip Of üzerinden Rize’ye ulaşırsınız. Çay bahçelerinde çay toplayan kızların yardımıyla bütün acemiliğinize rağmen ellerinizle toplamaya çalışın keyifle yudumladığınız çayı. Sonra bir fabrika da oluşum macerasını görüp verilen emeği hissedin yüreklerinizde. İşte o zaman dinlenirken daha bir keyiflidir yudumlaması Özel Rize bezinden imal edilmiş Peştemal ve Çeşanlar güzel bir dekorasyon için gereklidir. Almadan edemezsiniz. Şöyle bir yaylalara doğru tırmanırken dikkatli olun temiz hava çarpar. Ayder yayla’sında ahşap evlerin mütevazı sahipleri konuk eder. Yöresel yemeklerden tatmanız tavsiye edilir. Uzun göl’e tepeden bakış attığınızda muhteşem manzara karşısında diliniz tutulur. Gölde yüzen ördekler acıkmıştır, yemlemeniz gerekir. Tavşan kanı demli sevdadır. Hamsi köy, Çayeli‘nden öteye salını salını giderek Çamlı Hemşin’e varırsınız Tarihi bilinmeyen Zil kalesi görülmeye değer nadide yerlerdendir. Ormanın koynunda rüzgarla cilveleşir. Asırlar öncesinden haberleşme yapılan Zil kale geçen yıllara inat ayakta kalmayı başarmıştır. Gözle göremediğiniz uzaktan gelen kuş cıvıltıları eşliğindeki derelerin sesi ninni gibidir.Bedeniniz ve ruhunuz dinlenir. Dingin sevdadır. Artvin, dağın yamacında sizi bekler. Gerçek Lazlara konuksunuzdur artık. Atabarı’yla karşılanırsınız. Hopa, Arhavi, Fındıklı, Ardeşen Lazların bol olduğu, gürcülerin yaşadığı görülmeye, imrenmeye değer bir mozaik. Gönlünüz isterse Batum’a geçip Gürcü hemşehrilerinize merhaba diyebilirsiniz. Sınırlar ötesi sevdadır. Sevdaların hası Karadeniz sevdası anlatmakla bitmez, yaşamaya doyum olmaz. Karadeniz sevdası bol maceralı heyecanı dorukta, inanılmaz bir sevdadır. Aslında anlatılmaz yaşanır Karadeniz sevdası KARADENİZ SEVDASI Sevda bu Anlatılmaz Doya, doya yaşamak lazım Uzaktayken Özlemlerin katmerlisi Yakar bağrını derinden sızısı Süsler rüyalarını azgın denizi Tüter o minicik burnunda hamsi balığı, mısır ekmeği Kara lahana çorbası sofrana kurulur mis gibi Macera dolu yaşam, cazibeli Kucak açmış bekler seni Balı deli, yağmuru deli Çağlar fırtına deresi Çağırır geçit vermeyen dağı Damarındaki kanı hınzır deli Dursun’ u nükteli Açıkgöz Temel’ i Ya Fadime’si, işveli mi işveli Oynar sırtındaki yüklü sepeti Sağı solu belli olmayan havası Ters giydirir acemiye fesi Öyle bir sevda ki Karadeniz Şeytan tüyü neresinde bilinmez Yalnızca yaşanır coşa, coşa Deli mi deli. Sevdaların en güzeli Karadeniz sevdası 05/08/2006 Birkaç tane atma türkü paylaşalım Deniz üstü üzerim Sarı lira düzerim Babamın sağlığına Nazlı nazlı gezerim Kız içluğun varmidur Giy bakayum darmidur Elim sığacak kadar Koynuna yer varmidur Duman deredekari Götürür portikali Kız koynunda ne vardur Sade vurur yukari Arkeri dal üstünde Pembe yelek dokurum Kaybana sevdaluğun Mektebunde okurum Merdivenim kırk ayak Kırkına vurdum dayak Yar kapıdan geçerken Ne el tutar ne ayak Gül biteyi biteyi Biteyide iteyi Dedi urumun kızı Namus elden gideyi Armudu budakladım Dallarını sakladum Annesinin yanında Kızını kucakladum Armut budaklanırmu Dalları saklanurmu Annesinin yanında Kızı kucaklanırmu Sevdaluk ede ede Yandı yürek yandı Ben daha dayanamam da Can boğaza dayandu Meral Yağcıoğlu |
Savaş Çocuğuyum
gece gündüz demeden başlarına bombalar yağan çaresiz komşunuzun çocuğuyum, kapı komşunuzun çocuğu belki de bilmiyorsunuz kimim, tanımıyorsunuz, yada ne bileyim işte göz görmeyince katlanırmış gönül, televizyonlarda da mı görmedi gözleriniz okuma heveslisi ilk okula yeni başlamış kırmızı kurdelesi yakasında yıkıntıların arasında çerçevesi kırılmış resimdeki gözleri ışıldayan, umut dolu masumane tebessüm eden anne ve babasının arasında baba adayı, belki de dünyaya bir evlat yetiştirecek çocuk bomba düştü rüyalarıma gümbürdeyerek böldü en körpe yerinden hayatımı acımadan yıkıntıların arasında kanayan parmaklarımı da mı görmedi mil çekilmiş gözleriniz ne annem var nede babam şimdi,aslında bende yokum ya bu dünyada odamın duvarının altında kaldı minicik bedenim yatağımda uyurken zamansız çalındı ömrüm resim karesinde dondu masum gözlerim büyümeyecek hep çocuk kalacak ölen bedenim nasılsa enkaz altında gülen gözlerim bayramları göremeyecek annem ve babamla koyun koyuna yatıyorum, üşüyor yüreğim toprak altında ısıtmıyor, yok ki sıcaklığı annemin tüm dünyaya sesleniyorum, kaldıysa geride tesadüfen yaşayan bir fidan duysun dünya ölmüş çaresiz feryadımı, ben kim miyim komşunuz savaş çocuğu, dinleyin sessiz çığlığımı bana, zorla hayatı çalınan çocuğa kulak verin, işi gücü bırakın kardeşlik türküsüyle yakın meşaleyi, yaşama tutunsun tüm dünya çocukları yıkıntılar arasına sıkışmasın büyüyecek resimler, izin vermeyin zulme ölmesin çocuklar gelecekteki büyüklerimiz, fidanlarımızı kırmasın eller gülümsesin körpe yürekler, ağlamasın anneler, düşmesin dualar dilinizden ben savaş çocuğuyum yok önemi ismimin, sadece bir çocuktum gözleri keder bürümesin, akmasın kan, bayrama ulaşsın kalan birkaç can kardeşçe el ele yaşayın sizler, bizden geçti nasılsa, ders alın hayattan Sarılın sevgiye, sarılın dostluğa ve dur deyin insafsızlara insanlık için savaşmayın, mücadele edin sevgiyle, ilimle |
Sayamadım
yıllarımı abaküsten çaldım karıştı her biri şaştım kaldım hayat dersinden zayıf aldım beceremedim sınıfta kaldım dönüp dönüp yeniden başladım mavi boncukla sevgi aşladım acemi çocuklar gibi saydım gökte ağlayan hüzünlü aydım dilimde tükenmeyen duaydım ne izim var hayatta ne kaydım umudu boncuklara bağladım çocukça feryat figan ağladım taştım da seller gibi çağladım onulmaz yaraları dağladım bir bir dikenleri ayıkladım yetmedi tecrübem sayıkladım sevenlerden yardım bekledim ömrümü birbirine ekledim son kez sekte-i kalple tekledim mahşer de huzura emekledim ne gelen var ne giden can verdim virane aşkımla arşa erdim |
Seni Kalbime Gömdüm
Ben iyiyim Ben mutluyum Seni kalbime gömdüm Kalbim benimle ya Git Git bir an önce Mutluluğu yakala Yaşamını düzenle Yeni sevdiğinle mutlu ol Git beni merak etme Açık yürekliliğini Takdir ediyorum. Seni anlıyorum Ben huzurluyum Ben mutluyum Seni kalbime gömdüm Anılarım benimle ya Git Gönlüm razı olur mu hiç Yanımdayken acı çekmene Başka bir bedeni arzulamana Asla dayanamam Acı çekerim ben sensizlikte Taş basarım yüreğime Seni kalbime gömdüm Gün be gün anılarım var ya Seni ve yaşadıklarımızı Kalbime gömdüm. Kalbim benimle ya. Git.......... |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:41 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.