![]() |
-Adam doktora gitmiş , "DOKTOR BEY KALBİM ÇOK HIZLI ATIYOR" demiş...
-Doktor ;"Atmaması lâzım" demiş. Bunun üzerine adam koşa koşa -Eczaneye gidip sizde "At maması var mı"??? diye sormuş ....... -Eczacı; "At maması bizde olmaz karşıdaki veterinere sorcaksınız..." -Bunun üzerine adam veteriner den 5 kutu At maması alıp beş ay kullanmış...... -Sonuç süper.Beş ay sonra şikayeti yeniden başlamış Vetenire gidip At maması istemiş........................ -Veteriner; "maalesef bizde kalmadı" demiş...Bunun üzerine -Adam panik halinde doktora giderek "Doktor bey , at maması bitmiş " diye yakınmış................................ -Doktor cevap vermiş "Bitmemesi lâzım"................... |
Ünlü siyasilerimizden ECEVİT ve DEMİREL gün gelir rahmetli olurlar . Öbür dünyada bunları cehenneme gödermeye karar vermişler . Ceza olarak ise Demirelin yanına Safiye Aylayı Ecevitin yanına is Sharon Stone verilip bir hücreye kapatmışlar . Demirel bunu görünce bağırmaya başlamış . Ecevitin günahı daha çok bana niye safiye ayla ona niye sharon stone diye isyan ediyomuş . Oradan zebaninin biri sus lan demiş o Ecevitin cezası değil Sharon stone' un cezası demiş .
Marilyn Monroe ahıret gününde Allah'ın huzuruna çıkmis. Allah : -Senin yerin cehennem, demiş. Marilyn : -Nasıl olur, benim orada vücudum bozulur, hayranlarım benden nefret eder, demiş.Bunun üzerine bir test yapılması kararı alınmış. Cebrail : -Bak, demiş.Çırılçıplak bu koridordan aklına kötü birşey getirmeden geçersen cennete ulaşırsın.Ama aklına kötu birşey getirirsen ayaklarının altıı acılır cehenneme düşersin. Neyse Marilyn soyunup yurumeye başlamış.İki üç adım atmışki küüüüt diye bir ses duyulmuş.Büyük bir korkuyla arkasına dönen Marilyn Cebraili yerinde görememiş. |
Akhilleus kanka, bu da senin için (ingilizce ya!)
Hitler and Stalin sit in a bar. This guy walks in and asks the barman. "Isn't that Hitler and Stalin?" And the barman says "Yep, thatsthem" So the guy walks over and says: "Hallo, what are u guys doing?" And Hitler says:"We're planning world war 3" And the guy says: "Really? What's going to happen?" And Hitler says:" Well, we're going to kill 14 million jews this time and one bicycle repairman." And the guy asks:"A bicycle repairman???!" So Hitler turns to Stalin and says:"See, told you no-one would worry about the 14 million jews!" |
temel evde fadimenin az duymasından şikayetçiymiş ertesi gün doktora kendisi gitmiş ve doktora:
-doktor bey fadime beni duymuyor demiş doktor: -eve gidince fadimeye en uzaktan başla birşey sor, duymazsa üç adım at yine sor. duyuncaya kadar devam et bakalım ne kadar az duyuyor. temel eve girince ilk adımda fadimeyi mutfakta görmüş ve başlamış salondan: -fadime kariciğum baa ne pişiriysun? yanıt yok! üç adım atar.. yanıt yok! tekrar üç adım atar.. en sonunda yanına kadar gelir halen duymaz. bu sefer kulağına seslenir: -fadime kariciğum baa ne pişiriysun? fadime kızgın bağırarak: -kapıyı açtığından beridir hamsili pilav diyrum saa! saa ne oliy. sağirmisun? |
Akıl hastanesinden iki deliyi salıvereceklermiş. Doktorlar kendi aralarında,
- "Şunlara son bir test yapalım da görelim akılları başlarına gelmiş mi." demişler... Bunun üzerine iki deliyi bir masa başına çağırmışlar. Masanın üzerine bir kavanoz dolusu siyah zeytin, bir kavanoz dolusu da canlı hamamböceği dökmüşler ve, - "Buyrun beyler, yiyiniz." demişler... Delilerden bir tanesi hemen zeytinlere saldırmış, ötekisi araya girmiş, - "Önce kaçanları yiyelim, öbürleri nasıl olsa duruyor! |
Delikanli sevgilisini aksam eve birakir.Evin önünde masum bir
> >fisiltidan sonra ateslenir.Bir elini duvara dayiyarak "Beni bir > >öpermisin".. Kiz:"********* evin önünde annemler görür" der.. > >Erkek:"Ne olacak canim bu saatte kim görecek, ne olur seni cok > >seviyorum. .. > >Kiz:"Ben de seni ama olmaz..." > >Erkek cok atesli tabi devamli israr eder. Bir ara aniden > >merdivenlerin isigi yanar ve kizin kücük kiz kardesi belirir. > >Kücük kiz: "Babam diyor ki öpecekse öpsün, gerekirse ben > >öpecekmisim, o da olmazsa kendisi gelecekmis ama o hayvan oglu > >hayvana söyle elini diyafon dügmesinden ceksin dedi" |
5 DOLAR
New York`tan Los Angeles`e giden uçakta cingöz bir avukat ile sarışın bir hanım yanyana oturuyorlar. Avukat hem hanımla yakınlaşmak hem de hoşca vakit geçirmek için bir oyun teklif ediyor. Kabul görünce oyunu anlatıyor: -Size bir soru soracağım, cevabı bilemezseniz bana 5 dolar vereceksiniz, sonra siz soracaksınız bilemezsem ben size 50 dolar vereceğim. Ve ilk soruyu soruyor: -Ay ile dünya arasındaki uzaklık ne kadardır? Kadın tek söz söylemeden çantasından 5 dolar çıkarıp adama uzatmış. Soru sorma sırası sarışına gelmiş: -Tepeye 3 ayakla tırmanıp 4 ayakla asağı inen şey nedir? Adam dakikalarca düşünmüş. Yanıtı bulamamış... Cuzdanından 50 dolar çıkarıp kadına uzatmış. Kadın parayı kibarca alıp çantasına koyarken avukat merakla sormuş: -Cevap ne? Kadın tek kelime etmeden çantasını açmış ve 5 dolar çıkarıp adama uzatmış... ---------------------------------------------------------- 10..9..8..7.. Adamın biri doktora gitmiş.Doktor muayene etmiş ve bizimki sormuş: -"Ne oldu doktor bey? Ne kadar ömrüm kaldı?" Doktor cevaplamış: -"10" Bizimki de -"Ne 10'u doktor bey, gün mü, ay mı sene mi?" Doktor: -"9, 8, 7, 6...." ---------------------------------------------------- 25 SENT (Temel fıkraları) Temel, 55 yaşına kadar canını dişine takmış çalışmıştı..Pastacı çıraklığı ile alışdığı hayata, pastane sahibi olarak devam etmiş, yetenekleri ve becerisi sayesinde Türkiye'nin en ünlü pastanesinin sahibi olmuş, milyarlar kazanmıştı.. Bir gün karısına "Paraları mezara götürecek halimiz yok. Kendimize yeni ve rahat bir hayat seçtim" dedi.."Bizim oradaki hemşerilerle konuştum... Herseyi iyice öğrendim. Kaliforniya'ya gideceğiz. Kazandığım para bize ömrümüzün sonuna kadar yeter.. Çocuklar da güzel üniversitelerde okurlar..."Temel, neyi var, neyin yok sattı. Paralarını dolara çevirdi. Bir milyon doları olmuştu. Karısını yanına aldı. Uçağa bindi.. Los Angeles'e uçtular birgün... Uçsuz bucaksız Nevada çölleri üzerinde uçarken, motorda bir arıza belirdi. Las Vegasa zorunlu iniş yapmak zorunda kaldılar. Uçak şirketi görevlileri" Buranın en lüks otelinde, şirketimizin konuğu olarak kalacaksınız. Yalnız bu kentin Las Vegas olduğunu unutmayın. Kumar oynarsanız eğer, kendi hesabınıza.." derler.. "Kumar mı" dedi, Temel, karısına.."Kumardan kazanmayı düsünen kafayı yemiş olmalı... Allah göstermesin.." Ama bir kez şansını denemek için, rulete 500 dolarlık bir fiş atmaktan da kendini alamadı. Arkası çorap söküğü gibi geldi.Temel herşeyini rulet masasında biraktı. Rulet başında nefes almadan geçirdiği saatler sırasında fena halde de sıkıştığını hissetti. Hızla tuvalete koştu. Tuvalet kapıları otomatikti. 25 sentlik bozuk para atılınca açılıyordu. Oysa Temel'de metelik kalmamıştı. Sıkıntı içinde dolanırken, oradan geçen biri, avucuna bi 25 sentlik sıkıştırdı.. Bu konularda deneyimliydi. Temelin başına gelenleri anlamıştı. Temel"çok iyi bir insansınız. Bu iyiliğinizi hayat boyu unutmayacağım. Bana lütfen kartınızı verin. Bu borcumu da size ödeyeceğim" dedi. Kartı aldı, cebine attı.. Tuvalete döndüğünde kapıyı açık buldu. İçeri girdi, rahatladı..Çıktı..Elinde kalan 25 sentle yürürken karşısına, Tek Kollu Canavar çıktı.Parayı deliğe attı, kolu çekti ve bir şangırtı ...Alet boşaldı adeta.. Temel bir kova dolusu 25 sent kazanmıştı. Bunlari fişe çevirdi, rulet masasına döndü..Gerisi peri masalı.. İki saat içinde tam 2 milyon dolari olmuştu. İki ay sonra yeni Kalifornıyalı Temel, boş oturmanın kendisine göre bir iş olmadığını farketti. Elinden gelen tek iş pastacılıktı.Parası da vardı. Bir pastane açtı. Pastaları öylesine tutuldu ki, önce Los Angele'e, sonra Kaliforniya'ya, sonrada tüm Amerika'ya yayıldı,Temel Pastaneleri... Bir kaç yıl sonra, Temel, Amerika'nın en zengin adamları arasına girdi. Temel Pastaneleri'nin onuncu yılı dolayısı ile büyük bir gece düzenlendi. Şirketin en gözde elemanları ile, ünlü konuklar bir araya geldiler. Temel yemeğin sonunda konusma yapmak için kürsüye çıktı.. Tüm başına gelenleri anlattı.. "Bütün bu başarıyı ve bu serveti bir tek kişiye borçluyum. O kişiyi bulana kadar, işte size söz veriyorum, gerekirse Amerika'daki her taşın altına bakacağım.." Şirketin genel müdürü sordu: "Ama Temel bey, size 25 sent borç veren adamın kartını aldığınızı söylemiştiniz... Adı, adresi sizde olmalı zaten.." "Bana 25 sent veren umurumda değil" dedi temel.. "Ben,tuvaletin kapısını açık bırakan adamı arıyorum!.." 25 SENT (Temel fıkraları) Temel, 55 yaşına kadar canını dişine takmış çalışmıştı..Pastacı çıraklığı ile alışdığı hayata, pastane sahibi olarak devam etmiş, yetenekleri ve becerisi sayesinde Türkiye'nin en ünlü pastanesinin sahibi olmuş, milyarlar kazanmıştı.. Bir gün karısına "Paraları mezara götürecek halimiz yok. Kendimize yeni ve rahat bir hayat seçtim" dedi.."Bizim oradaki hemşerilerle konuştum... Herseyi iyice öğrendim. Kaliforniya'ya gideceğiz. Kazandığım para bize ömrümüzün sonuna kadar yeter.. Çocuklar da güzel üniversitelerde okurlar..."Temel, neyi var, neyin yok sattı. Paralarını dolara çevirdi. Bir milyon doları olmuştu. Karısını yanına aldı. Uçağa bindi.. Los Angeles'e uçtular birgün... Uçsuz bucaksız Nevada çölleri üzerinde uçarken, motorda bir arıza belirdi. Las Vegasa zorunlu iniş yapmak zorunda kaldılar. Uçak şirketi görevlileri" Buranın en lüks otelinde, şirketimizin konuğu olarak kalacaksınız. Yalnız bu kentin Las Vegas olduğunu unutmayın. Kumar oynarsanız eğer, kendi hesabınıza.." derler.. "Kumar mı" dedi, Temel, karısına.."Kumardan kazanmayı düsünen kafayı yemiş olmalı... Allah göstermesin.." Ama bir kez şansını denemek için, rulete 500 dolarlık bir fiş atmaktan da kendini alamadı. Arkası çorap söküğü gibi geldi.Temel herşeyini rulet masasında biraktı. Rulet başında nefes almadan geçirdiği saatler sırasında fena halde de sıkıştığını hissetti. Hızla tuvalete koştu. Tuvalet kapıları otomatikti. 25 sentlik bozuk para atılınca açılıyordu. Oysa Temel'de metelik kalmamıştı. Sıkıntı içinde dolanırken, oradan geçen biri, avucuna bi 25 sentlik sıkıştırdı.. Bu konularda deneyimliydi. Temelin başına gelenleri anlamıştı. Temel"çok iyi bir insansınız. Bu iyiliğinizi hayat boyu unutmayacağım. Bana lütfen kartınızı verin. Bu borcumu da size ödeyeceğim" dedi. Kartı aldı, cebine attı.. Tuvalete döndüğünde kapıyı açık buldu. İçeri girdi, rahatladı..Çıktı..Elinde kalan 25 sentle yürürken karşısına, Tek Kollu Canavar çıktı.Parayı deliğe attı, kolu çekti ve bir şangırtı ...Alet boşaldı adeta.. Temel bir kova dolusu 25 sent kazanmıştı. Bunlari fişe çevirdi, rulet masasına döndü..Gerisi peri masalı.. İki saat içinde tam 2 milyon dolari olmuştu. İki ay sonra yeni Kalifornıyalı Temel, boş oturmanın kendisine göre bir iş olmadığını farketti. Elinden gelen tek iş pastacılıktı.Parası da vardı. Bir pastane açtı. Pastaları öylesine tutuldu ki, önce Los Angele'e, sonra Kaliforniya'ya, sonrada tüm Amerika'ya yayıldı,Temel Pastaneleri... Bir kaç yıl sonra, Temel, Amerika'nın en zengin adamları arasına girdi. Temel Pastaneleri'nin onuncu yılı dolayısı ile büyük bir gece düzenlendi. Şirketin en gözde elemanları ile, ünlü konuklar bir araya geldiler. Temel yemeğin sonunda konusma yapmak için kürsüye çıktı.. Tüm başına gelenleri anlattı.. "Bütün bu başarıyı ve bu serveti bir tek kişiye borçluyum. O kişiyi bulana kadar, işte size söz veriyorum, gerekirse Amerika'daki her taşın altına bakacağım.." Şirketin genel müdürü sordu: "Ama Temel bey, size 25 sent borç veren adamın kartını aldığınızı söylemiştiniz... Adı, adresi sizde olmalı zaten.." "Bana 25 sent veren umurumda değil" dedi temel.. "Ben,tuvaletin kapısını açık bırakan adamı arıyorum!.." 25 SENT (Temel fıkraları) Temel, 55 yaşına kadar canını dişine takmış çalışmıştı..Pastacı çıraklığı ile alışdığı hayata, pastane sahibi olarak devam etmiş, yetenekleri ve becerisi sayesinde Türkiye'nin en ünlü pastanesinin sahibi olmuş, milyarlar kazanmıştı.. Bir gün karısına "Paraları mezara götürecek halimiz yok. Kendimize yeni ve rahat bir hayat seçtim" dedi.."Bizim oradaki hemşerilerle konuştum... Herseyi iyice öğrendim. Kaliforniya'ya gideceğiz. Kazandığım para bize ömrümüzün sonuna kadar yeter.. Çocuklar da güzel üniversitelerde okurlar..."Temel, neyi var, neyin yok sattı. Paralarını dolara çevirdi. Bir milyon doları olmuştu. Karısını yanına aldı. Uçağa bindi.. Los Angeles'e uçtular birgün... Uçsuz bucaksız Nevada çölleri üzerinde uçarken, motorda bir arıza belirdi. Las Vegasa zorunlu iniş yapmak zorunda kaldılar. Uçak şirketi görevlileri" Buranın en lüks otelinde, şirketimizin konuğu olarak kalacaksınız. Yalnız bu kentin Las Vegas olduğunu unutmayın. Kumar oynarsanız eğer, kendi hesabınıza.." derler.. "Kumar mı" dedi, Temel, karısına.."Kumardan kazanmayı düsünen kafayı yemiş olmalı... Allah göstermesin.." Ama bir kez şansını denemek için, rulete 500 dolarlık bir fiş atmaktan da kendini alamadı. Arkası çorap söküğü gibi geldi.Temel herşeyini rulet masasında biraktı. Rulet başında nefes almadan geçirdiği saatler sırasında fena halde de sıkıştığını hissetti. Hızla tuvalete koştu. Tuvalet kapıları otomatikti. 25 sentlik bozuk para atılınca açılıyordu. Oysa Temel'de metelik kalmamıştı. Sıkıntı içinde dolanırken, oradan geçen biri, avucuna bi 25 sentlik sıkıştırdı.. Bu konularda deneyimliydi. Temelin başına gelenleri anlamıştı. Temel"çok iyi bir insansınız. Bu iyiliğinizi hayat boyu unutmayacağım. Bana lütfen kartınızı verin. Bu borcumu da size ödeyeceğim" dedi. Kartı aldı, cebine attı.. Tuvalete döndüğünde kapıyı açık buldu. İçeri girdi, rahatladı..Çıktı..Elinde kalan 25 sentle yürürken karşısına, Tek Kollu Canavar çıktı.Parayı deliğe attı, kolu çekti ve bir şangırtı ...Alet boşaldı adeta.. Temel bir kova dolusu 25 sent kazanmıştı. Bunlari fişe çevirdi, rulet masasına döndü..Gerisi peri masalı.. İki saat içinde tam 2 milyon dolari olmuştu. İki ay sonra yeni Kalifornıyalı Temel, boş oturmanın kendisine göre bir iş olmadığını farketti. Elinden gelen tek iş pastacılıktı.Parası da vardı. Bir pastane açtı. Pastaları öylesine tutuldu ki, önce Los Angele'e, sonra Kaliforniya'ya, sonrada tüm Amerika'ya yayıldı,Temel Pastaneleri... Bir kaç yıl sonra, Temel, Amerika'nın en zengin adamları arasına girdi. Temel Pastaneleri'nin onuncu yılı dolayısı ile büyük bir gece düzenlendi. Şirketin en gözde elemanları ile, ünlü konuklar bir araya geldiler. Temel yemeğin sonunda konusma yapmak için kürsüye çıktı.. Tüm başına gelenleri anlattı.. "Bütün bu başarıyı ve bu serveti bir tek kişiye borçluyum. O kişiyi bulana kadar, işte size söz veriyorum, gerekirse Amerika'daki her taşın altına bakacağım.." Şirketin genel müdürü sordu: "Ama Temel bey, size 25 sent borç veren adamın kartını aldığınızı söylemiştiniz... Adı, adresi sizde olmalı zaten.." "Bana 25 sent veren umurumda değil" dedi temel.. "Ben,tuvaletin kapısını açık bırakan adamı arıyorum!.." --------------------------------------------------------- 30 YIL (Genel fıkraları) 40 yaşlarındaki kadın kalp krizi nedeniyle hastaneye yatırılmıştı.Kendinden geçmis durumdaydı. Doktorlar kurtarmak için çilgınlar gibi uğraşıyordu..Tam bu sırada Tanrı kadına göründü. -"Yanına geliyorum Tanrım," diye inledi kadın. -"Hayır," diye cevap geldi yücelerden,"daha önünde 35 yıl, 2 ay, 8 gün var..." Kadın nihayet kendine gelmişti. Doktorlar mutluydu. Kadın daha da mutluydu. Biraz iyileşince kesenin ağzını açtı. Yüzünü gerdirdi.Liposuction yaptırdı.Göğüserini silikonla dikleşirildi.Kadının ısrarlarına dayanamayan hastane yönetimi bir kuaförün gelip saçlarını platine boyamasına izin vermişti.Artık bomba gibiydi kadın. Kendini çok iyi hissediyordu. Hayatının kalan bölümünü mutlu bir biçimde geçirmeye hazırdı.Nihayet taburcu oldu. Dışarıya çıkıp temiz havayı içine çekti. Taksiye binmek üzere caddenin karşısına geçerken bir ambulans çarptı kadına. Vahimdi durumu. Derin karanlığa doğru kayarken sordu: -"Ulu Tanrım, sen her şeyi daha iyi bilirsin, ama hani önümde daha 35 yıl vardı?" Tanrı'nin cevabı şöyle oldu: -"Tanıyamadım..." ------------------------------------------------------ 99 ASLAN (Av/Spor fıkraları) Avcının biri palavra sıkıyormuş.. -"Geçen yaz Afrika'da 99 aslan vurdum.." Arkadaşı dayanamamış, -"100 de şuna bari" demiş. Avcı da -"Bir aslan için yalan mı söyliycem sana" demiş. ----------------------------------------------------------- ACEMİ (Av/Spor fıkraları) Avcılar aralarına yeni katılan acemi avcıyı sınamak isterler ve ellerinde bulunan; av kuşları ile ilgili kitabı çıkartıp bir sayfa açarlar.Bu sayfada bulunan kuşun gövdesini kapatıp bacaklarını acemi avcıya gösterirler, cevap alamayınca diğer resme geçerler...Ondan da cevap alamazlar ve birkaç resimden sonra alaylı biçimde -"Senin iyi bir avcı olman için daha çok çalışman lazım" deyince,acemi olan avcı mahçup ve üzgün olarak aralarından ayrılırken, diğer arkadaşlardan biri -"Arkadaşım senin adın neydi?" deyince acemi avcı paçalarını sıvayıp bacaklarını gösterir.. ------------------------------------------------------------ AH OĞLUM (Okul fıkraları) Kimya dersinde öğretmen, elindeki metal parayı gösterdi: -Şimdi bu beşyüzlüğü asite batırıyorum. Ne dersiniz eriyecek mi? Nuri parmak kaldırıp cevapladı: -Erimez, öğretmenim: -Evet erimez, neden erimez? -Eriyecek olsa asite atmazdınız da ondan... ---------------------------------------------------------------- AKILA BAK (Deli fıkraları) Adamın biri otomobiliyle tam tımarhanenin önünden geçerken birden lastiklerden biri fırlamış..Adamcağız arabayı zor zar durdurmuş,gidip lastiği getirmiş ama bijonları bulamamış..Ne yapacağını kara kara düşünürken pencerede onu seyretmekte olan bir deli akıl vermiş; "-Her lastikten bir bijon sök te öyle tak..Seni tamirciye kadar idare eder".. Adam şaşkın; "-Arkadaş bu zekayla senin orada ne işin var"? Deli; "-Ben deliyim ahbap,aptal değil".. ------------------------------------------------------------ AKILLANDIM (Evlilik/Flört fıkraları) Düğünden sonra kayınpederi Temel'e: -Biliyorum şimdiye kadar bir sürü aptallıklar yaptın, umarım artık akıllanmışsındır. -Söz veriyorum babacığım, bu son aptallığımdır. ------------------------------------------------------------- AKILLI (Deli fıkraları) Bir gün deli hastahanesinin doktoru hastalarına "burnun nerede,gözün nerede"diye sorular soruyormuş. Hepsi de yanlış cevap veriyormuş. Ama bir hasta hepsini bilmiş. Doktor da "sen çok akıllısın artık burada durmana gerek kalmadı demiş. Hasta da sevinçle dizini göstererek "buna kafa derler kafa" ------------------------------------------------------------ ALIK TUTUYORUM (Deli fıkraları) Deli duvara oturmuş.Elindeki oltanın ucu sokağa sarkmış.... Yoldan geçen soruyor; - Orada balık mı tutuyorsun sen? - Hayır alık tutuyorum. - Tutabildin mi bari ? - çook ... Seninle 23 oldu ! --------------------------------------------------------------- ALIŞKANLIK (Doktor fıkraları) Doktor, hastasını uyarmış : -Bakın, sonra söylemediydi demeyin, bu uyku haplarına devam edecek olursanız, sizde alışkanlık yaratır. Hasta bilgiç bilgiç gülümsemiş : -Sen ne diyorsun Doktor Bey! Ben bu hapları evelallah yirmi yıldır alırım, henüz alışkanlık yaptığını görmedim daha! --------------------------------------------------------------- AMİN (Genel fıkraları) Çok iyi giyimli bir iş adamı Vatikan'a gelir papayla görüşmek istediğini söyler. Kendisini bir Kardinal'e götürürler. Adam ısrar eder. - Sizinle değil, doğrudan Papa ile ve yalnız görüşmek istiyorum. Sonunda adamı Papa'nın huzuruna çıkarırlar. Ama adamın ne istediğini merak eden Kardinaller kapının dışında kulak kesilmiş içeriyi dinlemektedirler. İçeride sesler yukselmiştir. Adam : - 1 milyar dolar. Papa : - Olmaz - 2 milyar dolar. - Hayır. - 5 milyar dolar. - Hayır. Adam kapıyı çarpar, hışımla uzaklaşırken Kardinaller içeri koşuşur. - Sayın Papa hazretleri, 5 milyar dolar muazzam bir para. Düşünün bu para ile kaç katedral, kaç kilise yapılır, dünya üzerine kaç misyoner gönderilirdi. Parayı niçin kabul etmediniz ? - Ne yani ? Her duadan sonra Amin yerine Coca Cola mı deseydik ? -------------------------------------------------------------- ANAM BABAM (Asker fıkraları) Yüzbaşının çok sevdiği ve güvendiği Onbaşı Mehmet`in cezalandırdığı er, yüzbaşının karşısında : -Komutanım benim bir şikayatim var. -Söyle. -Mehmet onbaşı beni döğdi. -Git, ben onun cezasını veririm. -Ama yüzbaşım; hem döğdi , hem söğdi. -Anladım, git cezasını veririm. -Anama babama laf etti. -Git cezasını veririz dedik ya. -Benim anam da yohtur, babam da yohtur. -Allah rahmet eylesin.Benim de öyle.Sen git anladım. -Ama yüzbaşım, Mehmet onbaşı benim anama da laf etti , babama da laf etti.Anam da yohtur, babam da yohtur.Anam da sensin, babam da sensin. Yüzbaşı : -Derhal koş; çağır Mehmet Onbaşı`yı buraya! dedi. ------------------------------------------------------ ANCAK BULMUŞ (Doktor fıkraları) Doktor telefonda yakaladigi hastasına: - Tahliller belli oldu, demiş, sana bir kötü, bir daha kötü haberim var. - Nedir kötü haber? - Maalesef 1 günlük ömrünüz kaldı. - Peki daha kötü haber nedir? - Size 24 saattir ulaşmaya çalışıyorum, ancak buldum... ------------------------------------------------------- ANDREA DORİA (Asker fıkraları) Osmanlı donanmasıyla Venedik donanması arasında savaş çıkmış. Venedik donanmasının komutanı Andrea Doria imiş. Gözcü Osmanlı donanmasının yaklaştığını fark edince hemen Andrea Doria'ya haber vermiş: -Osmanlı yaklaşıyoor. Andrea Doria sormuş: -Kaç gemi var? Gözcü: -10-20 kadar. Komutan hemen emir erini çağırmış: Oğlum bana hemen kırmızı gömleğimi getir. Emir eri şaşırmış: - Niçin komutanım? Andrea Doria: - Savaşırken yaralanacağız. Kan izi belli olmasın ve de askerlerin cesareti kırılmasın diye... Bu arada gözcüden yine ses gelmiş: -Efendim 50 kadar oldular. Andrea Doria heyecanlanmış ve emir erine tekrar seslenmiş: -Gömleği boş ver. Sen bana kahverengi pantolonumu getir.. ------------------------------------------------------------ ANNENİZ NE DİYOR ? (Asker fıkraları) Çok genç bir İngiliz subayı, general olan babasının yanında yaverdi, yaşlı bir albaya emri iletmekle görevlendirildi -Babam birliğinizi şu karşıki tepenin yamaçlarına çekmenizi söylüyor, efendim, dedi. Yüzü moraran albay da şöyle dedi : -Demek öyle söylüyor!Peki anneniz ne diyor?!... |
ECZACI BABA
Kız erkek arkadaşını arayıp akşam yemeğe davet etmiş. Hem ailesiyle tanıştıracak, hem de ailesi dışarı çıktıktan sonra erkek arkadaşıyla birlikte olacakmış. Çocuk kız arkadaşının evine gitmeden önce bir eczaneye uğrar. Eczacıya: - "Bana prezervatif verir misiniz?", der; eczacı da ne yapacağını sorar. Çocuk da kız arkadaşının evine gideceğini, kızın ailesi gittikten sonra birlikte olacaklarını söyler. Akşam yemek yemek için masaya otururlar. Yemekten önce dua edilir herkes yemeğe başlar ama çocuk hala dua ediyordur. Kız çocuğa, "ben senin bu kadar dindar olduğunu bilmiyordum", der. Çocuk da kıza: - "Ben de senin babanın eczacı olduğunu bilmiyordum!!!" |
doktorlar
-------------------------------------------------------------------------------- Bir İngiliz doktor diyor ki : Tıp bilimi bizde öyle ilerledi ki, biz bir adamın beynini alırız ve başkasına koyarız ve onu altı haftada iş arayacak hale getiririz. Alman doktor diyor ki : Bu hiç birşey değil; biz bir adamın beynini çıkarırız ve başkasına koyarız ve onu dört haftada şavaşa hazır hale getiririz. Amerikalı doktor da diyor ki ; Beyler siz çok geridesiniz. Biz Teksastan bir beyinsizi aldık ve beyazsaraya koyduk. Şimdi ülkenin yarısı iş arıyor, yarısı da savaşa hazırlanıyor. |
ZENGİN OLMAK…*
İki fakülte arkadaşı yıllar sonra sokakta karşılaşır, biri diğerini eve yemeğe davet eder.. -Oğlum bu ne ev böyle be, su salonun büyüklüğüne bak! Nereden buldun bu kadar parayı birader? Duvarlarda nadide tablolar.. - Gel göstereyim, gel şu pencerenin önüne.. Şuradaki otoyolu görüyor musun? - Evet. - 20 milyon dolar tuttu, 25 milyon dolara fatura ettik, farkı cebe indirdik. İki yıl sonra iki arkadaş yine karşılaşır... -Gel bu sefer ben seni davet edeyim, bize gidelim.. - Yuh! Şuraya bak..Vay anam vay! Oğlum sen bizim eve saray diyordun bu ne böyle. Bizimki bunun yanında müştemilat olmaz valla, saray asıl burası. - Gel nasıl yaptığımı sana göstereyim, geç şu pencerenin önüne, bak şurada otoyolu görüyor musun? -Hayır! -İşte böyle!... |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:23 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.