www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   fıkra arşivi (yeni) (https://www.cakal.net/showthread.php?t=86280)

F.S.Mehmet1453 09-06-2007 01:23 PM

TANIŞMAK İÇİN

Paris’te karşı kaldırıma geçmek için yeşil ışığın yanmasını bekleyen güzel kızın yanına yaklaşan delikanlı:
- Pardon matmazel, Georges Duval adında bir genç tanıyor musunuz?
- Hayır, ne yazık ki tanımıyorum.
Delikanlı gülümsedi:
- Öyleyse onunla tanışmak ister misiniz?

TUTUKLAYIN

- Komiser bey, beni tutuklayın. Karıma beş el ateş ettim.
- Öldü mü?
- Hayır, hiçbiri isabet etmedi.
- Öyleyse neden tutuklanmayı istiyorsun?
- Karım beni arıyor da...

KARAKOLDA

- Komiserim, izin verirseniz evimizi soyan hırsızla bir noktayı görüşmek istiyorum.
- Neymiş o?
- Karımın yatak odasından geçtiği halde karım uyanmamış. Bunu nasıl yaptığını bana da öğretmesini rica edeceğim.

KARIŞIK

Mehmet Bey köpeğinin tasmasından tutmuş yolda giderken, hoşlanmadığı bir komşusuyla karşılaştı. Komşu sordu:
- Bu eşekle nereye gidiyorsun?
- Yahu bu köpek be, diye tersledi Mehmet Bey. Köpekle eşeği birbirinden ayıramıyor musun?
Komşu aldırışsız:
- Ben köpekle konuşuyorum. Sen ne diye söze karışıyorsun?

GÜVENSİZLİK

Büyük bir kaya soygunundan sonra çalıntı otomobille yol alan üç soyguncu, kent dışında otomobilden inip tarlalar arasında geldikleri yöne doğru hızla ilerlediler. Uzun süren bu iz kaybettirme yürüyüşünden sonra ıssız bir yer bulup oturdular. İçlerinden biri:
- Haydi sayalım artık, dedi. Kaç milyon kaldırdığımızı merak ediyorum.
İkincisi elini şöyle bir salladı:
- Yorgunluktan öldük yahu! Şimdi o kadar parayı saymakla ne diye uğraşalım. Yarın gazetelerde okur, biz de öğreniriz kaç milyon kaldırdığımızı.
Üçüncüsü öfkeyle yerinden fırladı:
- Deli misin be! Yarın her gazete ayrı bir rakam verir, biz de birbirimize gireriz!

SOKAKTA

- Beyefendi, çevrede bekçi ya da polise rastladınız mı?
- Hayır, evladım.
- Öyleyse lütfen para cüzdanınızla saatinizi bana teslim edin.

SÜPER BENZİN

İki deli, yolda giderken bir direksiyon bulunca çok sevindiler. O sevinçle "saatte 160’la" uzunca bir süre yol aldıktan sonra benzincinin önünde durdular. "Arabayı süren":
- Onbin liralık, dedi, süper olsun.
Benzinci ikisini de tepeden tırnağa süzdükten sonra:
- Gidin işinize be! diye bağırdı, sizin civatalarınız gevşek!
İkincisi, "araba kullanana" döndü:
- Gördün mü! Araba masraf kapısı açtı bile!

AT KENDİNİ

Öbür dünyaya gelenler sıraya sokuluyor, uygun adım yürüyüşle Sırat köprüsü başına sevkediliyordu. Baş melek Saint Pierre, gelen bir grup erkeğe "Durr!!" buyruğunu verdikten sonra:
- Karısını aldatanlar kendilerini buradan aşağıya, cehenneme atsınlar!!
Gelenlerin hepsi kendini attı, bir kişi kaldı. Saint Pierre ona döndü:
- Hey sen! Sağır numarası yapma! At kendini sen de!

F.S.Mehmet1453 09-06-2007 01:23 PM

Bir gözlem:
Üniversitenin ilk günü dekan bir sinifa girdi ve "Günaydin!" dedi.
Sinif hep birden "Günaydin, hocam!" deyince,
"A! Siz birinci sinifsiniz," dedi.
Sonra açikladi:
"Bir hoca sinifa girip "Günaydin!" dediginde, hepsi, "Günaydin,
hocam!" derse, birinci siniftirlar; gazetelerini ortadan kaldirip
kitaplarini açarlarsa ikinci siniftirlar; hocayi görmek için
gazetelerinin yukarisindan bakarlarsa üçüncü siniftirlar; ayaklarini
siraya koyup gazetelerini okumaya devam ederlerse dördüncü
siniftirlar.
Hoca içeri girip "Günaydin!" dediginde, bunu not aliyorlarsa master
ogrencisidirler."

F.S.Mehmet1453 09-06-2007 01:23 PM

Kusur

Ben ne içki içerim, ne kumar oynarım, ne sigara kullanırım, ne de kadınlarla
kızlarla düşüp kalkarım.
- Yahu senin hiç kusurun yok mu Allahaşkına?
- Var tabii, biraz yalancıyım...
Haline şükret

Dursun, çok feci bir trafik kazası geçirir... Koma halinde hastaneye kaldırırlar. Tedavi olurken kendine gelir. Yatağında bakar ki bir kolu yok... Hepten morali bozulur, asabileşir. Bir taraftan da hastaneyi birbirine katar:
-Ben tek kolla nasıl yaşarım şimdi!
Diye bağırıp çağırır. Kendini hastanenin penceresinden atıp intihar edeceğini söyler. Doktorlar başına toplanır, bakarlar Dursun ciddi, başlarlar nasihata:
-Bak evladım, insan tek kolla da yaşayabilir, ölmediğine şükretsene. Sonra beterin beteri var. Geçen yıl Temel de kaza geçirdi. Onun iki kolunu birden kesmek zorunda kalmıştık... Ama o senin gibi bağırıp, hastaneyi birbirine katmadı. Şimdi de gül gibi yaşayıp gidiyor. İnanmazsan git de bak.
Dursun, bir an sakinleşir, gider yukarı mahallede Temel’i bulur. Bir de bakar ki, Temel’in hakikaten iki kolu kesik ama, Temel bahçede kıvır kıvır oynuyor, hem de nasıl oynuyor...
Bizim Dursun’un kafası karışır ve hayretle Temel’e yaklaşır:
-Ula Temel, eyi ki seni gördüm, yoksa hayatum gideyidi. Ula bizim bi kolumuz kesildi diye intihar edeceğidum. Ama senin, iki koli kesik vaziyette, hem de bi dansöz gibi oynamana karşı teselli oldum... Şu dünyanın haline bak, benum tek kolum kesildi diye intihar edecek kadar beyinsuzum, sense iki koli yok göbek ataysun... Derken, Bizim Temel patlar:
-Ula sen manyak misun, ne göbek atmasi. Sırtım fena halde kaşuniyi... Patlayrum.
HİÇ

Adamın biri otobüse binmiş. Arkaya Doğru ilerliyerek ikili sırada sadece bir kişilik yer olduğunu görünce oturmak istemiş. tam oturacağı sırada oturan adam
- Dur buraya oturamassın demiş
- Niye oturamazmışım boş işte
- Sen benim kim olduğumu biliyonmu ki yanıma oturacaksın
- Yok Kimsin
- ben Yrd. Doç. bilmem kim
Ayaktaki adam şaşırmış ve sormaya başlamış
- Peki Yrd. doç Sonra ne olacaksın
- Doç
-Sonra
-Yrd. dr
- Sonra
- Doktor
- Sonra
-Profesör
-Sonra
-Oryent Prf.
- ee Sonra
Adam şşırmış Ve "hiç" Demiş
Ayaktaki adamda
- Ben bir Hiç im Çekil Kenera
BUDALA

Iki dost, ada vapurunda konusuyorlardi :
- Hazim Beyin geçkince bir kizi vardi. Geçen yil plajda takilirdik. Hala duruyor
mu acaba?
- Evlendi.
- Hangi budala aldi?
- Ben....
Balayı

Balayini kisa kesip dönmüstü. Arkadaslari :
- Hayrola? dediler. Seni bu kadar erken beklemiyorduk.
Anlatti :
- Arkadastir diye oteline gittik. Gitmez olaymisiz! Ilk gec, karyolamizin
altina bes tane çingirak takmis. Ertesi gece yataginaltindaki somyayi
çikartmis, silteyle birlikte yere yuvarlandik. Üçüncü oda kapimiza "00"
yazdirmis. Her an kapi vuruluyordu, otel müsterileri "Daha isiniz bitmedi mi?
Amma da uzun sürdü yahu!" diye sesleniyorlardi...
Abdurrezzak

Ögretmen iki ögrencisine kizar ve elliser kez adlarini yazmalarini söyler.
Ögrencilerden biri bu karara itiraz eder,
-Ögretmenim, bu çok büyük bir haksizlik degil mi?
-Neden haksizlik olsun ki?
-Onun adi Ali, benim ki ise Abdurrezzak...

Diyarbakırlının biri is için İstanbul’a gelmiş.
İşlerini hallettikten sonra karnı acıkmış ve bir lokantaya yemek
yemeye gitmiş.Lokantanın kapısından içeri girer girmez bir
papağan :
- "Diyarbakırlı geldi" demiş. bunu duyan Diyarbakırlı
çok şaşırmış.lokanta sahibine beni bu kus
nasıl tanıdı diye sormuş. lokanta sahibi esmer olusundan ve
giyiminden bildiğini söylemiş.bizim Diyarbakırlı bu kuşu
çok sevmiş ve satın almak istemiş ama lokanta sahibini bir turlu
ikna edememiş. çok ısrar üzerine lokanta sahibi papağanı veremeyeceğini
zaten çok yaslandığını ama yumurtalarını verebileceğini söylemiş.nede
olsa yumurtadan çıkan yavruda bu papağan gibi güzel renkli ve
konuşabilen bir kus olacak demiş. Diyarbakırlı bunu kabul etmiş.
lokantacı Diyarbakırlıya papağan yumurtası diye tavuk yumurtası,
bıldırcın yumurtası, ördek yumurtası artık ne bulduysa adama
kakalamış. Diyarbakırlı evine dönmüş ve bu olanları herkese anlatmış.
papağanın çok güzel renkleri olduğunu, çok güzel konuştuğunu ve
hatta kendisinin Diyarbakırlı olduğunu tanıdığını söylemiş herkese ve
bu kusun yumurtasını aldığını yumurtadan çıkacak yavrularında aynen
papağan gibi olacağını söylemiş.millet büyük bir merakla yumurtadan yavruların çıkmasını beklemeye başlamış. zamanı gelince ilk yumurtadan tavuk civcivi, ikinci yumurtadan bıldırcın yavrusu, bir sonrakinden ördek
yavrusu çıkmış. tabi bizim Diyarbakırlı çok bozulmuş,mosmor olmuş.bu
kızgınlıkta ilk otobüse atlayıp İstanbul’a gitmiş. lokantanın kapısından içeri girer girmez papağan
- "Aptal Diyarbakırlı geldi" demiş.
Diyarbakırlı papağana iyice yaklaşmış ve şöyle demiş:
- "Benim aptal olduğumu bir tek sen biliyorsun ama senin ne
olduğunu bütün Diyarbakır biliyor

F.S.Mehmet1453 09-06-2007 01:23 PM

AMERİKALI ADAM

Amerika’da adamın biri işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir milimetre bile kıpırdamamaktadır. Bir süre sonra aracının yan camına birisinin tıkladığını görür ve camı açar.
-Ne var acaba?
-Teröristler Bush’u yakaladılar eğer 1 milyar dolar verilmezse, üstüne benzin döküp yakacaklarmış.
-Haa şimdi anladım bu trafiği...
-Ya işte onun için, herkesten biraz yardım topluyoruz.
-İnsanlar ne kadar veriyor ortalama olarak?
-Valla yaklaşık olarak 5’er litre...!!
-----
Coca Cola’nın pazarlama temsilcilerinden biri Ortadoğu’daki
görevinden büyük bir hayalkırıklığıyla dönmüş.. Bir arkadaşı ona
sormuş:
"Sence Araplar üzerinde niye başarılı olamadınız?"
"Beni Ortadoğu’ya ilk gönderdiklerinde kendime çok güveniyordum,
bir tek sorun vardı o da arapça bilmememdi.. O yüzden onlara vermek
istediğim mesajı yanyana 3 poster halinde düzenledim..
1. posterde kızgın bir çölde kumların üstünde sürünen, susuzluktan
kavrulmuş bir adam...
2. posterde adam yerde bulduğu Coca Cola alıp içiyor..
3. posterde ise adam diriliyor ayağa kalkıyor ve capcanlı oluveriyor.."
"Eee bu harika bir reklam, niye işe yaramadı?"
"Arapların sağdan sola dogru okuduklarını bilmiyodum ki?!"
------

25 sent
Temel, 55 yaşına kadar canını dişine takmış çalışmıştı..Pastacı çıraklığı ile alışdığı hayata, pastane sahibi olarak devam etmiş, yetenekleri ve becerisi sayesinde Türkiye’nin en ünlü pastanesinin sahibi olmuş, milyarlar kazanmıştı.. Bir gün karısına "Paraları mezara ***ürecek halimiz yok. Kendimize yeni ve rahat bir hayat seçtim" dedi.."Bizim oradaki hemşerilerle konuştum... Herseyi iyice öğrendim. Kaliforniya’ya gideceğiz. Kazandığım para bize ömrümüzün sonuna kadar yeter.. Çocuklar da güzel üniversitelerde okurlar..."Temel, neyi var, neyin yok sattı. Paralarını dolara çevirdi. Bir milyon doları olmuştu. Karısını yanına aldı. Uçağa bindi.. Los Angeles’e uçtular birgün... Uçsuz bucaksız Nevada çölleri üzerinde uçarken, motorda bir arıza belirdi. Las Vegasa zorunlu iniş yapmak zorunda kaldılar. Uçak şirketi görevlileri" Buranın en lüks otelinde, şirketimizin konuğu olarak kalacaksınız. Yalnız bu kentin Las Vegas olduğunu unutmayın. Kumar oynarsanız eğer, kendi hesabınıza.." derler.. "Kumar mı" dedi, Temel, karısına.."Kumardan kazanmayı düsünen kafayı yemiş olmalı... Allah göstermesin.." Ama bir kez şansını denemek için, rulete 500 dolarlık bir fiş atmaktan da kendini alamadı. Arkası çorap söküğü gibi geldi.Temel herşeyini rulet masasında biraktı. Rulet başında nefes almadan geçirdiği saatler sırasında fena halde de sıkıştığını hissetti. Hızla tuvalete koştu. Tuvalet kapıları otomatikti. 25 sentlik bozuk para atılınca açılıyordu. Oysa Temel’de metelik kalmamıştı. Sıkıntı içinde dolanırken, oradan geçen biri, avucuna bi 25 sentlik sıkıştırdı.. Bu konularda deneyimliydi. Temelin başına gelenleri anlamıştı.
Temel"çok iyi bir insansınız. Bu iyiliğinizi hayat boyu unutmayacağım. Bana lütfen kartınızı verin. Bu borcumu da size ödeyeceğim" dedi. Kartı aldı, cebine attı.. Tuvalete döndüğünde kapıyı açık buldu. İçeri girdi, rahatladı..Çıktı..Elinde kalan 25 sentle yürürken karşısına, Tek Kollu Canavar çıktı.Parayı deliğe attı, kolu çekti ve bir şangırtı ...Alet boşaldı adeta.. Temel bir kova dolusu 25 sent kazanmıştı. Bunlari fişe çevirdi, rulet masasına döndü..Gerisi peri masalı.. İki saat içinde tam 2 milyon dolari olmuştu. İki ay sonra yeni Kalifornıyalı Temel, boş oturmanın kendisine göre bir iş olmadığını farketti. Elinden gelen tek iş pastacılıktı.Parası da vardı. Bir pastane açtı. Pastaları öylesine tutuldu ki, önce Los Angele’e, sonra Kaliforniya’ya, sonrada tüm Amerika’ya yayıldı,Temel Pastaneleri... Bir kaç yıl sonra, Temel, Amerika’nın en zengin adamları arasına girdi. Temel Pastaneleri’nin onuncu yılı dolayısı ile büyük bir gece düzenlendi. Şirketin en gözde elemanları ile, ünlü konuklar bir araya geldiler. Temel yemeğin sonunda konusma yapmak için kürsüye çıktı.. Tüm başına gelenleri anlattı..
"Bütün bu başarıyı ve bu serveti bir tek kişiye borçluyum. O kişiyi bulana kadar, işte size söz veriyorum, gerekirse Amerika’daki her taşın altına bakacağım.." Şirketin genel müdürü sordu: "Ama Temel bey, size 25 sent borç veren adamın kartını aldığınızı söylemiştiniz... Adı, adresi sizde olmalı zaten.." "Bana 25 sent veren umurumda değil" dedi temel.. "Ben,tuvaletin kapısını açık bırakan adamı arıyorum!.."
-----
fadime türk kadınını temsil etmek üzere dünya kadınlar komitesine çağrılmış.ülkeleri temsil eden kadınlar sırayla kürsüye çıkıp konuşuyorlarmış.bir ingiliz kadın çıkmış "ben büyük bir holdingin genel sekreteriyim,işlerden dolayı çok yoruluyordum.bir gün kocama bundan sonra bulaşıkları sen yıkayacaksın dedim.1. gün yıkamadı,2. gün yıkamadı, 3. gün yavaş yavaş yıkamaya başladı."demiş.daha sonra alman kadın kürsüye çıkmış ve o da "ünlü bir otelde halkla ilişkiler müdiresiyim.bir gün kocama bundan sonra alışverişe sen gideceksin dedim.1. gün gitmedi,2. gün gitmedi, 3. gün yavaş yavaş gitmeye başladı" demiş.sıra fadimeye gelmiş.o da "ben ev hanımıyum.temel’e bundan sora evde çamaşuru sen yıkayacaksun dedim.1i gün göremedım,2. gün göremedım,3. gün sağ gözüm yavaş yavaş görmeye başladu"demiş

F.S.Mehmet1453 09-06-2007 01:24 PM

Üç adam cafede oturmuş konuşuyorlarmış.

Birincisi demiş ki, "karıma öyle bir hediye aldım ki, 6 saniyede 0’dan
100’e çıkıyor."
Diğer kişi anlamamışlar. "Ne aldın?" diye sormuşlar.
"Beyaz bir Porsche aldım. Çok mutlu oldu." diye cevap vermiş.

İkinci adam demiş ki, "Ben de geçen doğum gününde karıma 4 saniyede 0’dan
100’e çıkan bişey almıştım."
Hemen anlamışlar tabi ki: "Hey, yoksa Ferrari mi aldın?"
Adam gülümsemiş: "Evet, kıpkırmızı bir Ferrari aldım. Gerçekten de ona çok
yakıştı." demiş.

Bu sefer üçüncü adama sormuşlar: "Peki sen ne aldın karına?"
Adam demiş ki: "Ben öyle bitey aldım ki; sadece 2 saniyede 0’dan 100’e
çıkıyor."
Adamlar şaşırmışlar: "Atıyorsun!" demişler, "Öyle bir araba olmaz ki?!"

Adam cevap vermiş:"Araba aldığımı kim söyledi? İşte bunu aldım" demiş ve...ne olucak sımdı gerısını unuttum
-------
Akşamdan kalma adam, büyük bir baş ağrısı ile sabah uyanmış.Zorlukla
gözlerini Açıp, yerinden doğrularak, şöyle bir etrafına bakınmış.

Komodinin üstünde bir bardak su ve iki aspirin duruyor.

Yatağın ayakucundaki sandalyede elbiseleri temiz ve ütülenmiş.

Aspirinleri içerken,

Komodindeki not dikkatini çekmiş:

“Sevgilim günaydın.Kahvaltın mutfakta. Ben alışverişe çıkıyorum, erken
dönerim.Seni Seviyorum.”

Kalkıp, giyinmiş ve kahvaltı için mutfağa gitmiş.

Bakmış oğlu oturmuş, kahvaltı ediyor.

Masada da kendi servisi ve gazeteleri duruyor.

Oturmuş, kahvaltısına başlamış ve oğluna sormuş:

-Evlat, dün gece ne oldu, biliyor musun?

-Evet, dün gece saat üçü geçiyordu, sarhoş olarak eve geldiğinde.

Önce koridordaki sandalyeyi devirdin, ardından kustun, daha sonrada odanın
kapısına kafanı çarptın, bir gözün morardı.

Adam, şaşırmış vaziyette:

-Anlayamadım.

O zaman niye herşey temiz, kahvaltı hazır ve gazetem alınmış?

-Onu mu soruyorsun?

Annem seni sürükleyerek yatak odasına ***ürüp, pantolonunu

çıkarmaya çalıştığında,

“Bayan, beni yalnız bırakın, ben evli bir adamım”

dedin
------
Aşırı Hız ve Uyanık Şöför


Adam trafikte ’alçaktan uçarak’ giderken polise yakalanır... kenara çeker arabadan iner:
- Buyrun Memur Bey!
- Beyefendi aşırı hız yaptığınız için sizi durdurmak zorundayım, ehliyetiniz lütfen?
- Ehliyetim yok, son yaptığım kazada ehliyetime el koydular Memur Bey.
- Peki aracınızın ruhsatını görebilir miyim?
- Araba benim diil Memur Bey çaldım ben bu arabayı.
- Anlamadım nasıl yani, siz bu arabayı çaldınız, öyle mi???
- Evet Memur Bey, aa durun bi dakka torpido gözünde ruhsat olucaktı, silahımı oraya koyarken ruhsat gibi bişi gördüm galiba....
Polis iyice şaşırır:
- Torpido gözünde silah mı var?!?!?!!?!?!?
- Evet Memur Bey, bu arabanın sahibi kadını vurduktan sonra cesedi bagaja koydum silahı da torpido gözüne koydum...
- Bİ DE BAGAJDA CESET Mİ VAR?!?!?!!?!?!?!?!?!?!
- Evet Memur Bey...
Trafik polisi bunu duyar duymaz amirini arar, arabanın etrafı bir anda polislerle dolar ve adamı sorguya alırlar.... Ekipler amiri adamın ehliyetini ister, adam ehliyetini çıkarır ki ehliyet geçerli temiz hiçbir anormallik yok.. Bunun üzerine adamın ruhsatını ister, adam çıkartır ruhsatı da verir, ekipler amiri yine bakar ki araba adama ait.. Derken adamdan torpido gözünü açmasını ister, adam açınca ortaya çıkar ki orada da silah falan yok... Ekipler amiri bir de bagaja bakmak ister adam bagajı açar orada da ne ceset ne bişi yok.. Bunun üzerine ekipler amiri ’Çok garip’ der....
’Sizi durduran memurun anlattığına göre bu arabanın bi kadına ait olduğunu söylemişsiniz, kadını öldürüp cesedi bagaja, silahı da torpido gözüne koymuşsunuz...’
Adam güler:
’İnanamıyorum... O şimdi benim için ’aşırı hızlı gidiyordu’ da demiştir....’

F.S.Mehmet1453 09-06-2007 01:24 PM

İki arkadaş karılarına ne kadar harçlık bıraktıklarını konuşuyorlarmış. birincisi halinden pek şikayetçi olmamış; ’ne biliyim işte bizimki az bir parayla idare ediyi’ demiş. İkincisi ’yok anam ben hergün para bırakayrum, kari yine istiyor, bıktım valla’ demiş. ’Allah Allah, ne yapar ki bu kadar parayı’ demiş birinci. İkinci adam sıkıntılı, ’valla içki desen yok. Kumar desen yok.Kari desen kendisi kari...’

-------------



Nebraska’da yaşlı bir adam yaşardı. Patates ekimi için bahçeyi bellemesi gerekiyordu, lakin bu çok zor bir işti. Tek oğlu olan David ona yardım edebilirdi fakat o da hapisteydi. Yaşlı adam oğluna bir mektup yazdı ve müşkülatını izah etti.

"Sevgili David
Patates bahçemi belleyemeyeceğimden kendimi çok kötü hissediyorum. Bahçeyi kazmak için oldukça yaşlanmış sayılırım. Burada olsan bütün derdim bitecekti. Biliyorum ki sen bahçeyi benim için hallederdin.
Sevgiler baban."

Birkaç gün sonra oğlundan bir mektup aldı:

"Babacığım,
Allah aşkına bahçeyi kazma, ben oraya cesetleri gömmüştüm.
Sevgiler David."

Ertesi gün sabaha karşı 4’de FBI ve yerel polis çıkageldi ve tüm sahayı kazdı lakin hiçbir cesede rastlamadılar. Yaşlı adamdan özür dileyerek çekip gittiler. Aynı gün yaşlı adam oğlundan bir mektup daha aldı:

"Babacığım,
Şimdi patatesleri ekebilirsin. Bu şartlarda yapabileceğimin en iyisini yaptım.
Sevgiler David."

-------------

KEKEME


Kekemenin biri bir gün Beşiktaş’ta kekeme okulunu ararken okulun yerini bulamamış, en yakınındaki bir bakkala girip: - Kakakakarrdeşşşşş, bubububurraaalarrrrdaddadadadbi kekekemememe okukukukuluuu varmış, nenenenerededede bibibiliyomusususun ? diye sormuş. Bakkalda: - Okulun yerini bilmiyorum ama agbiy, senin okula hic ihtiyacin yok bence gayet iyi kekeliyorsun...

---------

Gecelık

Bir gün Temel arkadasinin evine misafirlige gider. Aksama kadar oturur. Tam kalkacagi sirada yamur yagmaya baslar. Biraz daha oturur, yagmur´un kesilmesini bekler. Bakti ki yagmur kesilmeyecek, arkadasi Temel´in bugün burada kalmasini söyler. Yagmur siddetini arttirinca Temel kalmaya razi olmus. Aradan biraz zaman gecince Temel kapiyi acip gitmis. Arkadasi, Temel´in tuvalete gittigini zannederek beklemis. Aradan biraz daha zaman gecince kapi calinir, ev sahibi kapiyi acar, birde bakar ki Temel. Arkadasi sorar: Ula Temel neredeydun? Bunun üzerine Temel: Ha bucün cok yagmur yagdugu icun burada kalmami söyledun, bende geceligimu almaya gittum. Demis.

-------

Ressam çocuk

İlkokul 5. sınıfta resim dersinde öğretmen
-"çocuklar konu serbest, hayvan resimleri çizin bakayım" dedi.

10 dakika sonra küçük Ahmet el kaldırdı. Öğretmen yanına geldi. Resim kağıdının üzerinde bir sinek duruyordu. Çocuğun bu sinekten şikayetçi olduğunu zanneden Öğretmen eliyle sineği kovaladı ama hayvan hiç hareket etmedi. Biraz daha dikkatli bakınca da sineğin gerçek olmadığını fark etti. Bu bir sinek resmiydi. Öğretmen şaşkınlıkla sordu;
-Sen mi yaptın oğlum bu resmi?
-Evet öğretmenim.
-Peki bir de at resmi yap bakayım.

Küçük Ahmet öyle bir at resmi çizdi ki, at, sanki kağıttan fırlayıp çıkacak. O kadar canlı. Şaşıran öğretmen:
-Yavrum beni hemen babana ***ür. Sen müthiş bir yeteneksin. Burada harcanmaman gerekir. Derhal güzel sanatlara transfer olman lazım. Babanla konuşmalıyım, dedi.
Son dersten sonra Ahmet’le beraber yola koyuldular. Dar bir patikadan bir gecekonduya geldiler. İçerde, yatakta, dizlerini karnına çekmiş, üzerinde yorganı bir adam yatıyordu. öğretmen konuşmaya başladı;
-Geçmiş olsun efendim.
-Teşekkürler.
-Ben oğlunuzun...
-Allah kahretsin oğlumu.
-Aman böyle söylemeyin, yaptığı resimler...
-Onun yaptığı resimler yerin dibine batsın.
-Ama beyefendi böyle yetenekli bir çocuğun...
-Yeteneğine başlatmayın şimdi.
-Peki ne oldu, niçin böyle kızgınsınız oğlunuza?
-Neden olacak, dün gece eve biraz çakırkeyif geldim. Bu eşşoğlu sobanın üzerine kadın resmi çizmiş....

F.S.Mehmet1453 09-06-2007 01:24 PM

Temel, New York’taki gökdelenlerden birinin 53. katında çalışırken aniden ayağı kaymış ve aşağı doğru uçmaya başlamış... 52, 51, 50, 49, 48... Katları yıldırım hızıyla geçen Temel 8, 7, 6, 5, 4, 3, 2... Ve 1’inci kata geldiğinde kafasından şimşek gibi şu düşünceler geçmiş:
- Sağa çok şükür Tanrum, haburaya kadar sağ sağlim celduk... Birinci kattan düşsen de nasil olsa pişeycukler olmaz

---------

Amerika’da adamin biri isine giderken birden anormal bir trafigin icine
duser, ama trafik bir milimetre bile kipirdamamaktadir.Bir sure sonra
arabsinin yan camina birisinin tikladigini gorur ve camini acar.

-Ne var, ne olmus acaba ???
-Teroristler Bush’u yakaladilar......... Eger 1 milyar dolar
verilmezse, ustune benzin dokup yakacaklarmis.

-Haa simdi anladim bu trafigi...
-Ya iste onun icin, herkesten biraz yardim topluyoruz
-Insanlar ne kadar veriyor ortalama olarak ?
-Valla yaklasik olarak 5 ’er litre...!!

---------

Tetikçi

Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. seçtigi adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz, diye düşünüyordu. Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına çağırdı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu: - "Para nerede?" Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi: - "Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiginizi anlamıyorum." Tercüman tercüme etti: - "Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş. " Baba 38’liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beyninedayadı: - "Şimdi sor bakalım, para nerede." Tercüman işaretle sordu: - "Para nerede?" Sağır-dilsiz kan ter içinde isaretle yanıt verdi: - "Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacınn kovuğunda yüz bin dolar var." - "Ne söyledi?" dedi Baba. Tercüman yanıtladı: - "Dedi ki, hala neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz yürek istermiş."

-----

Bizim Temel Dursun’ u karşısına almış bir Avcılar Klübünde boyuna yüksekten sallayıp duruyormuş. Yok ben şunu avladım yok ben bunu avladım falan diye... Bir gün artık dayanamamış karşısında Dursun ve seslenmiş:
- Ula Temel uşağum... Çikarsa karşina domiz ( domuz ) ne edeceğsun pakalum.
Temel bozuntuya vermeden:
- Çekerum silahumi, fururim billahi demiş.
Dursun:
- Ya yoksa yaninda silah, ne edeceğsun sonra demiş
Temel:
- Çekerum puçağumi ( bıçağımı ) saldirirum aha üstüne daaa demiş.
Dursun bu kafaya koymuş, alt edecek Temel’ i
- Ula ya puçak da yokisa ne edeceğusun ?
- Çikarim bir ağacun depesine
- Ağaç da yok ne edeceğusun
Temel cevaplar karşısında şaşkın, köşeye sıkışmış halde:
- Açarum ellimu paşlarum duaya demiş.
Dursun:
- Ya Allah senun duani da kapul etmesse ne edeceğusun demiş
Temel çok boulmuş bir halde:
- ULA DURSUN ! ... TOMUZDAN YANA MİSUN HA BENDEN YANA MİSUN.... PİLELUM DAAAAA demiş.....
--------
Ucuz ve tatlı

Müller akşama doğru Hamburg’da bir otele yerleştikten sonra, sokağa çıktı. Geceyi eğlenerek geçirmek istiyordu. Bir taksiye bindi, şofor sarışın ve güzel bir kızdı. Ona: - "Beni bu gece en ucuz ve en tatlı eğleneceğim bir yere ***ürün," dedi. Şoför kız: - "En ucuz ve en tatlı…", dedi ve hareket etti.
-------
Asker Mektubu
Temel askerdedir fakat kimi kimsesi yoktur ve birgün Temel cumhurbaşkanından harçlık istemek için bir mektup yazar ve mektubu göndermesi için çavuşa verir çavuş da temel hiç mektup göndermezdi acaba kime yazmiş diye merak eder ve mektubu okur mektupta temel cumhurbaşkanından 20 milyon harçlık istediğini okuyunca temele acır ve cebindeki 15 milyonu zarfa koyup Temel’e verir ve Temel parayı alınca bir mektup daha yazar çavuş yine mektubu okur ve mektup da şöyle yazar SAYIN CUMHURBAŞKANIM PARA İÇİN SAĞOLUN AMA BUNDAN SONRA BANKA HESABIMA YATIRIN ÇÜNKÜ BİZİM **** ÇAVUŞ PARANIN 5 MİLYONUNU YEMİŞ

F.S.Mehmet1453 09-06-2007 01:24 PM

Aslı Var
Idris’le Dursun, kahvede ayri masalarda hafif sıkkın oturuyorlar.
Idris sesleniyor:
- Bana "ayran" desena...
- Ayran!
- Uyy, ben da senun karuna hayran!
Fena halde bozulan Dursun, biraz sonra Idris’e sesleniyor:
- Bana "gazoz" desena...
- Gazoz...
- Uyy, ben da senun karini öptum...
Idris, dudak büküyor:
- Bu söyledigunun kafiyesi yoktur...
Dursun sözü bagliyor:
- Kafiyesi yoktur ama asli vardur!

--------

Hangi Takım
Amerika’da bir supermarkette, musteri yarim kivi satin almak istiyor.

Tezgahtar bunun mumkun olmadigini soyluyor. Kavga cikiyor. Tezgahtar kosa kosa mudure cikiyor:

>>
>>- " Efendim, hayvanin biri yarim kivi almak istiyor " der demez soyle

bir arkasina donunce ne gorsun !!

>>
>>Musteri arkasından gelmis, ensesinde duruyor...
>>Tezgahtar hemen musteriyi isaret ediyor:
>>-" Bu beyefendi de diger yarisini almak istiyor, efendim..."
>>
>>Mudur durumu anliyor, adama yarim kiviyi mecburen verip gonderiyorlar.
>>Mudur bir saat sonra tezgahtari cagirtiyor:
>>-"Tebrik ederim, cok zeki davrandin, iyi idare ettin. Nerelisin sen?
-" Brezilyaliyim efendim..."
>>-"Amerika’ya niye geldin?"
>>-"Brezilya cazip bir yer degil efendim, orada insanlar ya ______, ya
da futbolcu..."
>>-"Biliyor musun benim karim da Brezilyali..."
>>-"Yaa oyle mi, acaba kariniz hangi takimda futbol oynuyor ?

--------
Tamamen Palavra
Adam, avlanmanın son derece yasak olduğu, yakalanınca çok yüklü para
cezalarının kesin uygulandığı milli parkta, göl kenarında,
kucağında kocaman bir balık ile parkın polis müdürüne yakalanmış..
"Avlanma izniniz var mı?.." diye sormuş, polis müdürü..

"Yok.." demiş adam, "Gerek de yok çünkü bu balığı ben evimde besliyorum.
Her gün buraya gelip gölde bir müddet yüzdürüyorum, ıslık
çalıyorum dönüp geliyor, alıp eve ***ürüyorum.."

"Tamamen palavra..!" demiş polis müdürü, "Balıklar bu dediğinizi yapamaz.."

"İnanın bu gerçek efendim.. İsterseniz göstereyim.." "Tamam.. Görelim
bakalım.."
Adam balığı gölün derin sularına bırakmış, aradan birkaç dakika geçmiş,
polis müdürü adama dönüp "Evet?" demiş

-Evet ne?

-Ne zaman geri çağıracaksın?

-Neyi?

-Balığı..

-Hangi balığı?..

F.S.Mehmet1453 09-06-2007 01:24 PM

Temel askerdeyken yeni basçavus gelir ve tüm bölüge söyle der:

- "Sakin benim adimi unutmayin, benim adim Arslan Oglu Arslan...Eger adimi unutursaniz geldigimde caniniza okurum" der ve gider.

Aradan haftalar geçer ve Basçavus gelir herkeze adini sorar ve hepsi bilir. Sira Temel’e gelir. Temel:

- "Bi hayvan oglu hayvandi ama haçen tam hatirlayamayrum

-------

Temel bir gün kahveye girmiş.Üstü başı yırtıkmış. Ne oldu diye sormuslar. Temel: "Kaynanamı gomduk."diye cevap vermiş. Kahvedekiler: "İyi de bu halin ne?" Temel: "Biraz direndi de."





---------

Temel Londra’ya uçakla seyahat ediyormuş. Uçakta herşey normal iken birden pilotun sesi duyulmuş: "Sayın yolcular, uçağımızdaki 4 motordan bir tanesi bozuldu, ama biz 3 motorla rahat iniş yapabiliriz" Neyse rahatlar herkes. 15 dakika sonra bir anons daha: "Sayın yolcular maalesef 1 motorumuz daha bozuldu ama biz 2 motorla inişi yapacağız" Herkes rahat ama bir anons daha gelmesinden korkmaktadır. 20 dakika sonra bir anons daha gelir: "Sayın yolcularımız 2 motordan biri daha bozuldu ama biz en iyisiyiz ve 1 motorla inişi size garanti ediyoruz" Herkes ohh çeker rahatlar. Temel ise panik içinde: "Uyy bu motorda bozulursa havada kalacağuz"

------

Temel oğluna parmakların isimlerini öğretiyormuş."Bak uşağum bu baş,bu işaret,bu orta,bu yüzük ve buda serçe parmak.Anladınmı?"oğlu kafasını sallıyarak hayır demiş.Temel bir kez daha anlatmış ve tekrar sormuş " anladınmı uşağum?".Çocuk tekrar hayır demiş.Bir daha, bir daha derken en sonunda çocuk anladım deyince, Temel elini sallayarak "bak bakalım bir de karıştırarak sorayım" demiş...
--------
Temel Almanya’ya işçi olarak çalışmaya gider.Uçaktaki koltuğunun hemen yanında dünya tükürük şampiyonu oturmaktadır.Adam bir tükürür ve tükürük Temelin kulağının yanından mermi gibi geçer.Adam:-"Ben 96 olimpiyatları dünya şampiyonu Almanya’dan Hans" der. Temel tabi şaşırır. Bir müddet sonra adam bir daha tükürür ve tükürük Temelin kafasını sıyırarak gider. Hans: -"Ben 2000 dünya tükürük şampiyonu hans"der. Temel artık dayanamaz ve Hans’ın suratının ortasına tükürür. Temel: "Daha acemiyim." der.
--------
Temel duş almaya girer, şampuanı saçlarına boşaltıp ovalamaya başlar. Sırtını keselemeye gelen annesi sorar : - Oğlum kafanı ıslatmıyacak mısın ?.. Temel cevap verir : - Yok anne bu şampuan kuru saçlar içinmiş...!!
---------
- Paluklar neden konuşmiyi temelciğum
- Paşini akvaryuma sok anlarsin,Fadimeciğum
---------
Amerikalılar bir gün son teknoloji ürünü mükemmel bir uçak yapmışlar. Bu uçağı düşünmüş-taşınmış ve arabistan’da test etmeye karar vermişler... Ülkenin en iyi pilotuna vermişler uçağı... uçak havada arıza yapmış. Arap telaşa kapılıp ne yapacağını şaşırmış bu durumda iken monitörde bir yazı çıkmış: "This is American technology, don’t afraid." arap biraz rahatlamış uçak düşerken aynı yazı birkaçkez daha tekrarlamış ve sağsağlim inmiş adam... Düşünmüşler taşınmışlar elin Amerikanı yapar da biz niye yapmayalım ki? diye düşünmüşler ve aynı uçaktan imal etmişler ve ilk testi Amerikalılara yaptırmak istemişler.... Amerikan pilotu uçarken motorda sorun çıkmış ve uçak irtifa kaybetmeye başlamış... monitörde "don’t worry this is arabic technology" yazmış.. neyse pilot rahatlamış... bu bizim uçak gibi demiş ve sakinleşmiş. Aynı yazı iki-üç kez daha çıkmış ve çakılmaya az kalmışken monitörde bir yazı daha çıkmış : " Repeat after me; eşhedünla ilahe illAllah ve eşhedüennemuhammeden abdühü ve rasülühü"

F.S.Mehmet1453 09-06-2007 01:24 PM

Sherlock Holmes ile Dr. Watson kampa giderler. Güzel bir yemek yiyip bir şişe de şarabı devirdikten sonra uykuya dalarlar. Birkaç saat sonra Holmes uyanır ve arkadaşını dürtükler. "Watson, yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle". Watson cevap verir: "Milyonlarca yıldız görüyorum." Holmes sorar: "Bu sana neyi gösteriyor?" Watson bir an düşünür ve yanıtlar: " Astronomik olarak milyonlarca galaksinin ve dolayısıyla milyarlarca gezegenin varlığını görüyorum. Yıldızların konumuna bakarak saatin 3’üçeyrek geçtiğini çıkarıyorum. Teolojik olarak tanrının kudretini ve kendi acizliğimizi görüyorum. Meteorolojik açıdan da bugün havanın çok güzel olacağını tahmin ediyorum. Neden sordun? Sana ne gösteriyor?" Holmes arkadaşını sabırla dinlemiştir ama artık dayanamaz: "Ulan hıyar, çadırımızı araklamışlar!"
--------
Roma’da dünyaca ünlü San Pietro Kilisesi’nde büyük bir pazar ayini... Görkemli bir dinsel tören.. Papa bile katılıyor. Koskoca meydan mahşer yeri gibi..Kilisenin içi de dışı da tıklım tıklım.. Bu arada kilise kapısında iki adam özellikle dikkati çekiyor...İkisinin de boynunda kocaman birer levha asılı..Birinde "Ben koyu bir Hıristiyan’ım ,lütfen bana yardım ediniz " yazılı. Ötekinde ise sadece " Ben koyu bir Yahudi’yim " yazıyor. Tabii ki kiliseden çıkanlar Hıristiyan olduğunu ifade eden adama yanaşıyorlar ve ellerini ceplerine atıp cömertçe bir şeyler veriyorlar. Yahudi olduğunu ifade eden adamda ise siftah yok. Bu arada kiliseden çıkan iyi niyetli biri "Yahudi’yim " yazısı taşıyana sokuluyor. " Bana bak kardeş " diyor , "..dürüstlük iyi bir şey, ama binlerce Hıristiyan kiliseden çıkarken , senin Yahudi olduğunu böyle aleni olarak ifade etmen kanımca hiç de akıllıca bir hareket değil. Bak kimse sana para da vermiyor zaten.. Bence çıkar o yazıyı boynundan , sen de su Hıristiyan gibi..." deyince , boynunda "Yahudi’yim" yazılı adam "Hristiyanım" yazılı olana dönüp sesleniyor: - Heey !.. Salamon !.. Herife bak be !.. Gelmiş bize ticaret öğretiyor..
-------------
Bir gün Cennet’in kapıları şiddetle vurulmuş: -Güm Güm Güm !! İçeriden seslenmişler: -Kim o? Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses: -Biz İstanbul’u fetheden Fatih’in yiğitleriyiz! İçeriden hoş geldiniz diyerek kapılar ardına kadar açılmış ve yiğitleri içeriye buyur etmişler. Her şey çok güzel gidiyormuş. Ta ki, 40 yıl geçinceye kadar. Bir gün kapılar yine şiddetle çalınmış: -Güm Güm Güm !!! İçeriden sormuşlar: -Kim o? Dışarıdan gök gürültüsü gibi bir ses: -Biz İstanbul’u fetheden Fatih’in yiğitleriyiz! İçeriden hemen cevaplamışlar: -Hadi len! Onlar 40 yıl önce geldi! Dışarıdan yine ses gelmiş: -Biz mehter takımıyız ancak geldik!!!
----------
Bir gün bir baba oğlunu dua ederken duyar. "Allahım sen annemi, babamı, ablamı, ninemi ve beni koru" diye. Adam çocuğun dedesini unuttuğunu düşünür ama çocuğa bunu söylemez. Ertesi gün dedeyi araba ezer ve dede ölür. Bir kaç gün sonra baba yine duyar "Allahım sen annemi, babamı,ablamı ve beni koru" diye. Bu sefer nineyi unutur ve ertesi gün nine merdivenlerden düşer boynu kırılarak ölür. Bir kaç gün sonra çocuk yine dua eder "Alla hım sen annemi, ablamı ve beni koru" diye. Baba kendisinin unutulduğunu fark eder ve ertesi gün başına birşey gelmemesi için her adımını çok dikkatli atar. Aksam eve gelince karısına sorar "Hanım bugün ben işteyken neler oldu?" diye. Karısı "Bizde bir şey olmadı ama postacı öldü!!!"


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:06 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.