![]() |
Karadenizli Temel ile Adanalı Birol birlikte tatile çıkarlar.
Fethiye'de, Kelebekler Vadisi'nde kamp kurarlar. Aksam güzel bir yemek yiyip sonra uykuya dalarlar. Bir kaç saat sonra Birol uyanır ve Temel'i de dürtükleyip uyandırır. Temel uyku sersemidir: -"Ne oldu? Ne istisun?" -"Temelciğim. Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle." Temel gökyüzüne bakar ve cevap verir: -"Ha punun içun mu uyandirdun benu?. Paktum iste. Milyonlarca yilduz cörirum...İsıl isıl parliyan milyonlarca yilduz..." Birol tekrar sorar: -"Peki, bu sana neyi gösteriyor?" Artık iyice uykusu kaçan Temel biraz düşünür ve filozofça cevap verir: -"Teolojik olarak Allah'ın kudretinu ve kendu acizliğimuzu cörirum. Felsefi olarak, evrenun sonsuzluğunu ve onun karşisındaki önemsizliğimuzu cörirum. Astironomik olarak galaksilerun, yıldızlarun, gezegenlerun varliğini corirum. Meteorolojik olarak pucün havanun çok güzel olacağinu cörirum. Yilduzlarun konumuna bakarak da gecenun körü ve saatin 3 olduğunu, penu luzumsuz yere uyandirduğunu cörüyurum...niye sordun punu paa? Ha sana neyi costerur?", Birol cevaplar:-"Ulan hıyar, çadırımızı çalmışlar..." |
ALTIN ANAHTARLI TAKSİCİ
iki adam ölür ve cennetin kapisina gelirler. Cennetin kapisinda Aziz Peter beklemektedir. Aziz Peter ilk adama sorar: - Hayattayken ne is yapardin? - Ben rahiptim, ömrümü Tanri’ya verdim, karima sadiktim, her gün dua ettim, insanlara yardim ettim, çocuklari sevdim, der. - Çok iyi, der Aziz Peter, al sana cennetin gümüs anahtari. Ikinci adama sorar: - Hayattayken ne is yapardin? - New Yorkta taksi soförüydüm, der adam. Çok iyi, al sana cennetin altin anahtari. Rahip bunu görünce öfkelenir. - Aziz Peter, nasil olur bu? Ben ömrümü Tanri’ ya adamis bir insanim, bana gümüs anahtari bu taksi soförüne de altin anahtari uygun gorüyorsunuz? Aziz Peter gülerek: - Oglum, der. Sen vaaz verirken herkes uyuyordu, bu adam araba kullanirken herkes dua ediyordu. |
amerika'da adamın biri normal işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir milimetre bile kıpırdamamaktadır. bi süre sonra yandaki cama birisinin tıkladığını görür ve camı açar.
ne var acaba? - teröristler bush'u yakaladılar eğer 10 milyon dolar verilmezse, üstüne benzin döküp yakacaklarmiş. işte onun için, herkesten biraz yardım alıyoruz... - insanlar ne kadar veriyor ortalama olarak? - valla yaklaşık olarak 5'er litre !!!! birgün carlsberg, miller, tuborg ve efes pilsen in başkanları barda içmeye gitmiş. garson gelince teker teker soylemişler; - ben bi carlsberg alıyım - ben bi büyük miller istiyorum - ben tuborg içeceğim sıira efes pilsen'in adamına gelince; - ben bir kola alıyım, demiş. garson gidince yanındakiler sormuş, "yahu sen niye efes istemedin" diye; - kimse bira içmiyordu, ben de size uyayım dedim.. demiş.. amerika'da zencinin biri pasaportunu kaybetmiş. tam da türkiye'ye tatile gideceği gün. aksilik bu ya... uçağı kaçıracak, kara kara düşünürken yolda bir pasaport bulmasın mı ?!.. hemen almış yerden, bir bakmış ki leanardo di caprio'nun pasaportu.. "ne olursa olsun" demiş ve şansını denemeye karar vermiş. çıkarmış leonardo'nun fotografını, kendi fotografını yapıştırmış.. uçmuş türkiye'ye. atatürk hava limanında görevli gümrük memurunun karşısına geçmiş.. kim olabilir memur.. tabi ki temel... :-) almış pasaportu eline temel adamın ismine bakmış : ''leonardo di caprio", fotografa bakmış, bir zenci. adama bakmış aynı zenci... bir kaç şaşkın bakıştan sonra temel öbür masaya seslenmiş, ula cemal, bu titanik batmış mıydı, yanmış mıydı? bi gün adamın teki ormanlık bir yolda arabasıyla gidiyomuş. aniden önüne kırmızılar içinde bir adam fırlamış ve "ben bu ormanın kırmızılı hipnasıyım, bana yiyecek bi şey vermezsen burdan geçemezsin" demiş. adam da uğraşmamak için bir şeyler verip yoluna koyulmuş. derken bu sefer sarılar içinde bir adam arabanın yolunu kesmiş ve "ben bu ormanın sarılı hipnasıyım, bana içecek bir şey vermezsen burdan geçemezsin" demiş. adam yine noğlur noolmaz diye bir şeyler verip yoluna devam etmiş. birazcık yol aldıktan sonra mavi elbiseli birisi arabanın yolunu kesmiş. artık adam dayanamamış ve camdan beline kadar çıkıp "sen ne istiyosun lan ormanın mavili hipnası!!!" diye bağırmış. adam şöyle cevap vermiş: ehliyet ve ruhsat. dünya polis teşkilatlanması örgütü bir gün alman, fransız ve türk polislerin katıldığı bir yarışma düzenler. buna göre ormana bir yaban tavşanı bırakılacak ve en organize, en çabuk şekilde tavşanı bulup görevlilere teslim edecek teşkilat büyük ödülün sahibi olacaktır. bütün hazırlıklar tamamlandığında yarışma başlar. fizik gücü yüksek disiplinli polizeiler ormana girerler, sağlı sollu koşuşturmacalar, değişik tuzaklarla birlikte yakalanması hayli zor olan yaban tavşanını 5 dakikaya yakın bir sürede görevlilere teslim ederler. sıra gelir fransızlara. kartezyen fransızlar, "ulan ben bir yaban tavşanı olsam nereye saklanırdım acaba?" diye düşünerek, arayarak yaban tavşanını bulurlar, böylece 3 dakikalık bir zaman dilimi içerisinde tavşanı görevlilere teslim ederler. türkler son yarışmacı olarak ormana dalarlar, bir curcuna olur ve ortalıktan kaybolurlar. yarım saat olur, bir saat olur, iki saat olur hiçbir haber alınamaz. yetkililer tam dağılmaya hazırlanıyorken, türk polisler çıkagelir, yanlarında kelepçelenmiş, ağzı burnu kan içinde bir boz ayı da onlara eşlik etmektedir. yetkililer sorar: - hani kardeşim yaban tavşanı? onca saattir nerdeydiniz? - (polis boz ayıya dönerek) konuş ulan! - (boz ayı ağlayarak) ben bir küçük yaban tavşanıyım, ben bir küçük yaban tavşanıyım... 6-2 biten man.united-fenerbahçe maçından hemen sonra fenerli li rüştü tanınmamak için yaşlı bir adam kılığına girer ve bir cafe ye gider. cafe de yanına yaşlı bir bayan yanaşır ve : -"naber rüştü" der. bunun üzerine rüştü delirir nasıl tanıdı bu kadın beni diye düşünüp durur. ertesi gün yine aynı cafede aynı kadın yanaşır rüştü'nün yanına yine -"naber rüştü" der. 3.gün rüştü çok değişik bır kılıkta gider cafeye ve yine aynı kadın yanaşır ve yine -"naber rüştü" der. rüştü dayanamayıp sorar nerden tanıyosun beni diye. yaşlı teyze : -"olum ben tuncay len" der. ingiliz,amerikalı ve türklerin bulunduğu gemi kaza yapar ve su almaya başlar.kaptan telaşla yolcuların arasına girer ve "lütfen herkes sakince filikalara doğru gitsin gemi su almaya başladı" .yolcular bu uyarıyı umursamaz ve aynen devam ederler.kaptan aynı uyarıyı birkaç defa yapar ve insanların gemiden ayrılmadıklarını görünce ç****izce geri çekilir.bu arada uyanık kaptan yardımcısı kaptana "ben bu insanların hepsini gemiden çıkarırım".kaptan nasıl yapacaksın bunu hemen yap".kaptan yardımcısı gider ve bir süre sonra geri döner.gemi bomboşdur.kaptan merakla sorar "ya nasıl başardın bunu??"kaptan yardımcısı anlatır. "ingilizlere sizin gibi asil bir milletin böyle batan bir gemide ne işi olur dedim hepsi denize atladı,amerikalılara deniz suyu insan sağlığına yararlıdır dedim onlarda hemen suya atladı.." kaptan hararetle sorar "peki türklere ne dedin onlar kesinlikle ayrılmaz gemiden!!"kaptan yardımcısı pişkin pişkin gülerek "türklerede denize girmek yasaktır dedim" . üç arkadaş tren istasyonuna gitmişler. içlerinden biri gişeye yaklaşıp bilet almış ve trenin kalkmasına ne kadar zaman oldugunu sormuş. - bir saat on beş dakika... arkadaşlarına dönmüş: - daha çok var, hadi gidip su karşıki kafede çay içelim... oradan buradan derken laf lafı açmış... birden tren düdüğüyle kendilerine gelmişler. koşarak dışarı fırlamışlar ama, nafile... tren kaçmış.. sormuşlar: - sonraki tren ne zaman? - bir buçuk saat sonra... yine dönmüşler kafeye. yine çay, yine laf ve derken yine düdük sesi... koşmuşlar ama bu defa da treni kaçırmışlar. bir saat sonra bir tren daha varmış. dönmüşler kafeye... ama bu kez uyanık duruyorlar. trenin sesini duyar duymaz kalkmışlar ve koşmaya başlamışlar. içlerinden ikisi; biri bir vagona, diğeri başka vagona zar zor yetişmiş... üçüncü ise geride kalmış ve yetişememiş... bir süre dövündükten sonra baslamış katıla katıla gülmeye. durumu gören istasyon memuru dayanamayıp sormuş: - hem treni kaçırdın hem gülüyorsun! - nasıl gülmeyeyim!... onlar beni uğurlamaya gelmişti... kayseri'de yol çalışması yapılıyormuş. köylüler eşeğin birini salıp geçtiği yerden yolu geçiriyolarmış. o sırada oradan geçmekte olan amerikalı bir mühendis görmüş bunları. merak etmiş; gitmiş yanlarına. -merhaba dayı nabiyonuz böyle? demiş. köylü -yol yapıyoz diye cevap vermiş. -"e bu eşek ne" diye devam etmiş mühendis. köylü genel prosedürü şöyle bir anlatmış. eşeğin yolun nerden geçecegine karar verdigini söylemiş. bizim amerikalı mühendis yerlere yatmış gülmekten, öyle şey mi olur diye. alaycı bir tonla: - "eee demis, eşek bulamayınca napiyonuz?" köylü: - "o zaman amerika'dan mühendis getirtiyoz. adamin biri sinemaya gider. tam sinemada film başlarken önüne saçını kazıtmış biri oturur ve sinemanın ışıkları bu saçını kazıtmış adamın kafasına vurur... arkasındaki adam bir türlü filmi izleyemez. adam içinden "şunun ensesine bi tane yapıştırayim" der sonra "oğlum adam iri yarı... ellese bile beni parçalar" diyip vazgeçerken yanına temel oturur.. adam temel'e dönüp "şu kafasını kazıtmış adamın ensesine bi tane vur sana 5 milyon verecem" der. temel de dayanamaz adamın ensesine bi tane yapıştırır ve devam eder "ulan hasan sen burada mıydın" der. adam dönüp ; "ne hasanı kardeşim" der temel de "pardon kardeşim karıştırdım" der ve adam önüne dönünce 5 milyonunu alır. adam dayanamaz ve temel'e dönüp "kardeş bi tane daha yapıştır sana 10 milyon verecem" der. temel bi tane daha adamın ensesine vurur ve ilave eder "hasan sensin be yeme beni" adam dönüp "hasan değilim kardeşim be " diyip ön koltuklardan birine oturur. temel'in yanındaki adam artık filmi bırakıp bu kafasını kazıtan adamı aramaya başlar ve bulur hemen temel'e dönüp "bak kardeşim işte oraya oturmuş. git ensesine bi tane daha vur sana cebimdeki tüm parayı verecem" der. temel hemen kafasını kazıtmış adamın arkasına geçip ensesine bi tane yapıştırıp "ulan hasan burda mıydın, ben de yarım saattır arkadaki adamı sen sanıp ensesine vuruyorum afrika'da, çok geri kalmış olan bir köye gelen bir papaz, yerlileri eğitmeye çalışıyormuş. her sabah insanların iyilik yapmalarını, birbirlerine karşı iyi davranmalarını vaaz ederken, öğleden sonraları da, kabilenin reisine, ingilizce öğretmeye çalışırmış. bir gün papaz yanına kabile reisini alıp dolaşmaya başlamış. bu arada gördükleri şeylerin ingilizcelerini de söyleyerek reisin ingilizce bilgisini arttırmaya çalışıyormuş. bir kayanın önünde papaz "kaya" demiş, reis de "kaya" diye tekrar etmiş. bir göle gelmişler, papaz "göl" demiş, reis de "göl" deyince papaz sevinip "aferin" demiş. biraz sonra çalılıkların arasında sevişmenin son aşamasında olan bir çifte rastlamışlar. papaz, biraz kızarmış ve yutkunarak "bisiklete binmek" demiş. reis oynaşanlara söyle bir bakmış ve tüfeği ile ateş ederek her ikisini de öldürmüş. papaz şaşkınlık içinde bağırmış "ne yapıyorsun. bunca zamandır sizi medenileştirmek için uğraşıyorum, insanlara karşı iyi davranmanızın lâzım olduğunu, bunu tanrı'nın istediğini anlatıyorum. şu yaptığın işe bak!" reis parmağı ile ölü kadını göstermiş, "bisiklet benim bisiklet" yer çekoslovakya. ikinci dünya savaşı dönemi. çekoslovakya alman işgali altında. bir tren kompartımanı. içeride 4 kişi. çekoslovak genç ve güzel bir kız, kızın anneannesi, alman bir subay ve çekoslovak yurtsever bir delikanlı. yurtsever genç tabii ki alman subaya haylı kıl durumda. derken tren bir tünele girer. ortalık kararır. karanlığın içinde bir öpücük sesi, ardından da bir tokat sesi duyulur. tren tünelden çıktığında ise kimse renk vermemekte ama bir yandan da düşünmektedir. genc kız kendi kendine : "bu genc sanırım beni öpmeye çalıştı, yanlışlıkla da anneannemi öptu. oh olsun tokatı da yedi" diye düşünür. kızın anneannesi ise "bu çocuk herhalde bizim kızı öptü, kızım da hakkettiği dersi verdi. oh olsun" diye düşünmektedir. alman subay ise dertlidir. kendi kendine "ulan herif kızı öptü, tokatı yiyen biz olduk" der. çekoslovak genç ise aklından şunları geçirir: "elimin tersini öpüp şu ******** almana bir tokat attiım ya. aklımı seveyim rus fizikçiler yerin 100 metre altında bakır tel bulduklarını, bunun ise atalarının bundan 1000 yıl öncesinde telefon şebekelerinin olduğunu kanıtladığını duyurdular. bu olaydan 1 hafta sonra amerikan gazetelerinde ilginç bir manşet. amerikan bilim adamları yerin 200 metre altında 2000 yıl öncesine ait fiber optik hatlar bulduklarını, bunun ise, amerikan toplumunun ruslardan 1000 yıl öncesinde gelişmiş digital haberleşme sistemleri olduğunu söylediler. bir hafta geçmeden türk gazetelerinde yeni bir manşet. türk bilim adamları yerin 500 metre altına kadar kazdıklarını ve hiçbirşey bulamadıklarını, bunun ise atalarının 5000 yıl öncesinde mobil telefon ve kablosuz iletişim sistemlerine sahip oldukları sonucuna vardılar.... türküm 1018 |
Adamin biri Pet Shopa giderek bir Papagan almis. Satan adam ise papaganin çok küfrettigini söylemis.Bizimki yine de almis ve evine koymus.Papagan kendisine ve gelen misafirlere sürekli "G.tünü s.kim" diyormus. Bu durum 2-3 gün sürekli tekrar etmis ve papaganin "G.tünü s.kim" sözleri bir türlü bitmiyormus.Sahibi aldigi yere ne yapacagini sormus.Satici ise kafesinin üstünü 3 gün boyunca bir bezle örtmesi halinde papaganin düzelecegini söylemis.Adam papaganin kafesinin üstünü örtmüs.1. gün 2. gün kustan hiç ses çikmamis.3. günün sonlarina dogru adam durumdan süphelenmis ve bezi biraz kaldirmis. Papagan da:
-"Noldu g.tün mü kasiniyo?" demis. __________________ |
İNATÇILIK ŞAMPİYONASI
Karadeniz sahilinde bir kahvede inatçilik sampiyonasi düzenlenmis. Üç müsabik ortaya çikmis, baslarindan çikan birer olayi anlatip, kahve sakinlerinden sampiyonu seçmesini istemisler. Birinci müsabik: "Bir aksam isten eve döndüm, kapiyi çaldim, hanim kim o dedi, kim olacak bu saatte, kapiyi baska kim çalar ki! Kizdim. Kapiyi ben çaldim, hanim israrla kim o dedi. Bu sabaha kadar böyle devam etti. Sabah oldu ise gittim." Ikinci müsabik: "Agriyan disimi çektirmek için disçiye gittim. Disçi hangi disin agriyor diye bana sordu. Madem koskocaman disçi, agriyan disimi o bulsun diye inat ettim. Disçi bütün dislerimi çekti. Sira agriyan disime gelince, yine agriyor demedim ve agzimdaki bu tek dis inadimdan kaldi." Üçüncü müsabik: "Evlendigim ilk gece hanim bana dokunma dedi. Ben de inadim tuttu. Aradan 17 yil geçti, hala dokunmadim." Bu arada jüri baskani "Ama senin üç tane kocaman çocugun var, nasil olur?" diye sorunca: "Inadimdan onlarin bile nasil oldugunu sormadim." |
BEYİN NE
İŞ YAPAR? Temizlikçi bir kadın dışardan ilkokul diploması almak için sınava girer. Tabiat bilgisi soruları ve cevapları şöyle: Soru: Mide ne iş yapar? Cevap: Sindirim yapar, yediklerimizi öğütür Soru: Akciğer ne iş yapar? Cevap: Solunum yapar. Bizi yaşatır. Soru: Kalp ne iş yapar? Cevap: Dolaşım yapar. Soru: Beyin ne iş yapar? Cevap: Bizim apartmanda kapıcılık yapar.. |
Bir gün doktorlar, tımarhanede yaptıkları araştırmada en akıllı deliyi seçeceklermiş. Bir gün delilerden biri bahçede bulunan havuza düşmüş ve boğulmak üzereymiş. Delilerden biri havuza düşen arkadaşını kurtarmaya çalışmış. Bunu gören doktorlar arkadaşını kurtaran deliyi yanlarına çağırmışlar ve seni en akıllı seçiyoruz demişler. Doktorlardan biri: Peki kurtardığın arkadaşını çağır da sana teşekkür etsin demiş. Deli: Gelemez ki! Doktor: Neden gelemezmiş? Deli: Çünkü kuruması için onu astım!
Ekonomik kriz yuzunden buyuk para problemi olan Temel, cocuk kacirip fidye istemege karar vermis. Sehrin büyük bir parkinda çocugun birini gözüne kestirmis. Once bir not yazmis; "Cocugunu kaçirdim. Bunu yaptigim icin uzgunum ama kusura bakma cunku gercekten paraya ihtiyacim var. Yarin sabah saat 7’de falanca parktaki filanca agacin altina bir siyah cantada 5 milyar getir. Imza: Laz." COCUGUN YANINA gitmis, notu COCUGUN CEKETININ ic cebine koyup, dogruca evine gitmesini ve notu babasina gostermesini söylemis. Ertesi sabah parka geldiginde soyledigi agacin altinda, soyledigi renkteki cantada icinde 5 milyar olan emaneti bulmus. Baska bir notla birlikte; "Paran burada ama bir USAGIN HEMSEHRISINE böyle birsey yapmasina inanamiyorum" |
8 - 9 yaşlarında bir çocuk var, bu çocuğun en sevdiği şey yatak odasındaki dolaba girip oyuncak beyaz ayısı ile oynamak.
Yalnız bu duruma annesi cok kızıyormuş çünkü kocası yokken sevgilisini eve getiriyormuş. Yine bir gün annesi sevgilisi ile dışarıda iş üzerindeyken çocuk dolapta beyaz ayısı ile oynuyormuş... Bu sırada kadının kocası gelmiş kapı çalınmış, kadın panik ile adamı dolaba sokmuş.. Bu sefer kocasıyla dışarda sevişmeye başlamışlar. Bu sırada içerde çocuk ve adam karşı karşıya oturuyorlar.. bir süre sonra * Amca, * Efendim? * Benim bi beyaz ayım var.. * Eee.? * Sen onu alıcaksın * çocuğum ben koca adamım ne yapıyım ayıyı? * yok yok alıcaksın.. * Almıcam ulan * Alıcaksın, yoksa çıkar babama söylerim * Peki peki sus... ne kadar ? * $50 * Hadi lan .. ben $50 vermem ona * Peki bende çıkar babama söylerim... * peki peki ... al şunu .. aradan bi süre geçmiş.. * Amca * ne var? * ayımı geri ver.. * hadi lan ben ona $50 saydım.. * vericeksin, yoksa çıkar babama söylerim.. * peki lan velet al sus şunu.. biraz sonra * Amca.. * ne var * benim beyaz ayı varya... * eee ..? * sen onu geri alıcaksın $100 * Hmmppf ! Bu böyle sabaha kadar devam etmiş.. çocuk adamın cebindeki tüm parayı almış. Ertesi gün gitmiş... Paralarla kendisine bir bisiklet almış.. Eve dönmüş annesi bisikleti görmüş *bunu nerden buldun? demiş O da *yerde para buldum onunla aldim demiş.. Annesi *Olmaz çocuğum sen günah işlemişsin, git bisikleti geri ver, parayı geri al .. sonra o parayı kiliseye bağşsla.. gitmişkende parayy nasyl bulduğunu anlat ve günah çıkar demiş... Çocuk istemeye istemeye gitmiş, bisikleti geri vermiş, parayı almış.. sonra parayı kiliseye bağışlamış ve günah çıkarma odasına girmiş... Rahip kabinin diğer tarafından seslenmiş *Buyur çocuğum * Rahip amca benim bi beyaz ayım var Rahipten gelen cevap: *S..tirrrrr gitt laaaaaaaaaaaaaaaaaaaaan..!! |
merika'da zencinin biri pasaportunu kaybetmiş. tam da türkiye'ye tatile gideceği gün. aksilik bu ya...
uçağı kaçıracak, kara kara düşünürken yolda bir pasaport bulmasın mı ?!.. hemen almış yerden, bir bakmış ki leanardo di caprio'nun pasaportu.. "ne olursa olsun" demiş ve şansını denemeye karar vermiş. çıkarmış leonardo'nun fotografını, kendi fotografını yapıştırmış.. uçmuş türkiye'ye. atatürk hava limanında görevli gümrük memurunun karşısına geçmiş.. kim olabilir memur.. tabi ki temel... :-) almış pasaportu eline temel adamın ismine bakmış : ''leonardo di caprio", fotografa bakmış, bir zenci. adama bakmış aynı zenci... bir kaç şaşkın bakıştan sonra temel öbür masaya seslenmiş, ula cemal, bu titanik batmış mıydı, yanmış mıydı? |
Askerde kamuflaj yarışması var... Herkes çuvallara giriyor,, komutan gelip tekme atıyor onlarda hayvan sesleri çıkarıyorlar komutan onaylıyor... Birinci çuvala vuruyor.. Hav hav hav. Komutan aferin diyor köpek çuvalı....
İkinci çuvala vuruyor, miyav miyav.. Komutan gene beğeniyor.. Böyle on onbeş çuval geziyor. Hepsi çok iyi taklit yapıyorlar... En son çuvala vuruyor ses yok... Daha sert vuruyor gene ses yok, tekme, tokat, tahta, tüfek, ses yok... Askerlere emir veriyor iyicene tekmeleyin... Çuvaldan kan sızmaya başlıyor.. Beş dakika sonra da ince, bitkin bir ses: "Patateeeeeees" |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:41 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.