![]() |
An Olur (Dokunmayın)
An olur, sukut bile suskunluğa Gömülür An olur, ben bile umutsuzluğa Düşerim Ağlıyorsam kınamayın İçiyorsam hor bakmayın Yalvarırım Dokunmayın, dokunmayın Bırakın beni kendi halime Hatalarım vardı bağışlanacak Bağışlamadan gitti Duygularım vardı anlatılacak Duyamadan gitti An olur, en büyük sevgiler Biter An olur, en güzel hayaller Söner Ağlıyorsam küçümsemeyin İçiyorsam hor görmeyin N’olur Dokunmayın, dokunmayın Bırakın beni kendi halime… Gürsel İleri |
Anam
Yücelir Yükselir ulu ulu Sana minnetim Ah! Anam Nasıl Nasıl da bir zaman Sana nankörlük ettim Dönüp arkamı emeklerine Boş verip, o güzel sözlerine Bir yanlış yola gittim Büyüklük derler ya, işte bu Sen hep affettin Yücelir Yükselir ulu ulu Sana minnetim Ah! Anam Ne zaman kaldıysam Dertlerin elinde yetim Yine Yine başucumda hep sen bittin Yücelir anam Yükselir ulu ulu Sana minnetim… |
Anar Seni
Gam yükün yüklenip Akşam olup, efkâr basınca Deli gönlüm dertlenip Anar seni, anar Aşktır bu, düşmeyen ne bilsin Eller isterse gülüp geçsin Yeter ki sende birazcık sevesin Kanar yüreğimde yaram, kanar Daha vakit tez, nedir bu hüzün Kıvılcımın parlayacağı zamandır Gözlerimde canlanır güzel yüzün Arar seni gönlüm, arar... Gürsel İleri |
Anasına Bak Kızını Al
Anasına bak, dediler, kızını al Onlar da insan sevecek göz mü var Ah dostlar ah! Sevenin gözü kör olur göremez Önünde dursa da sıra dağlar gibi doğrular Baldan tatlı gelir yalanlar O boş, bomboş umutlar Dinlemedim dostlarımı, dinlemedim Düştüm bir hayırsızın ardına Kapılıp o sahte sevdasına Tuttum bir yol dönmedim, dönemedim Belki de ben ağlamayı hak ettim Ama sevmekti tek suçum Sevmek Sevmeyi bilmeyeni Öyle kalpsiz, duygusuz, onursuz birini Nasıl da kanmıştım Gerçek sanmıştım o yalan sözlerini Gözlerimin içine baka baka Bire bin kata kata Nasıl da sevdirmişti bana kendini Yalanlarını ata ata Yanmıştım ben anam, yanmıştım Vazgeç, demişti dostlarım, inanmamıştım Anasına bak, kızını al Onlar da insan sevecek göz mü var Bağrına basıp ta, dersen yar Yarın karşına zehirli yılan olur çıkar Gerçekten de öyle oldu Vay anam vay Yazık bu seven kalbe, bu akılsız başa Bilmem alıp ta vursam hangi taşa Ah dostlarım ah! Sizi nasıl da dinlemedim Ne diye sevdim, ne diye Bağrıma taş basmalıydım Sevmek yok deyip, susmalıydım Kendimi değil, ben onu unutmalıydım Hep söylediler, vazgeç dediler Yar olmaz ondan Anasına bak kızını al Onlar da insan sevecek göz mü var Bağrına basıp ta dersen yar Yarın karşına zehirli yılan olur da çıkar Ah dostlar ah! Ne de doğru Ne de doğru konuşmuşlar... Gürsel İleri |
Anlat be Ali
Anlat be dostum Ali! İnsanları daha tanımadığım belli Anlat bana şu insanları dostum, anlat Ne yapsam, vazgeçemiyorum, sevmekten Kurtulamadım, aşk ile çarpan şu yürekten Anlat be Ali anlat! Suç mu sevmek gerçekten Ne kara günler gördüm ben, ne acılar Bir başıma yaşadım, aylar, yıllar İyi günde çoktur dostlar İnsanı çok severler Ah be Ali! Düşmeye gör, bırakır gider *********ler Ama göğsümüzü germek kalır bize yine, gururla Övünürüz, şahlanırız, yıkılmadığımız acılarla Anlat be dostum Ali Bugünlere geldim ne zorluklarla Kalbimdeki her acı Alnımdaki her çizgi Bir madalyadır, hayattaki savaşlarla Anlat be dostum Ali İnsan sevince en büyük yanlışı mı yapıyor sence Ah be dostum Ali ah! Oysa sevmek en güzel, en hoş duygu bence Canım dostum, Ali’m Nefretten vazgeçelim, gel yine sevelim Anlat demiyorum bak aşkı, sevgiyi Onlar anlatılmaz, yürekte yaşanır Sevdiğin yanın da olmasa da Ömür boyu aranır İnsanın bir dert ortağı, sırdaşı Kalbinde biri olmalı Yoksa bu hayata nasıl katlanır Anlat be dostum Ali anlat Sevmeyi ben biliyorum Sen bana insanları anlat İkiyüzlüleri, yalancıları anlat Benim yüreğim sevgi dolu Sen bana vicdansızları anlat Madem, çok insanlar gördüm, diyorsun Madem ki biliyorsun Anlat be dostum Anlat be Ali anlat... Gürsel İleri |
Arkadaşım Yusuf
Benim bir arkadaşım vardı Yusuf... Yusuf’um Arkadaştan öteydik, sanki kardeş Zaten diyorlar ki kırklarımız karışmış İşte böyle Biz Yusuf’la kardeş gibi büyüdük Gün geldi bir parça ekmeği Soğanla, zeytinle katık edip bölüştük Gün geldi, aynı kıza vurulduk, küstük dövüştük Ama hiçbir zaman ayrı kalamadık Yusuf bensiz, ben Yusufsuz yapamadık Fakirdik, ilkokulu zor bitirmiştik Pantolonlarımızda yamalarımız Yarım simitti tüm katığımız Düşerdik okul yollarına Can dostum Yusuf’umla Benim derslerle aram olmadı hiç Ne matematikten, ne fenden Çakmazdım hiçbirinden Kafam basmazdı işte... Gittik ite kaka Oysa Yusuf başka, bambaşkaydı Çalışkandı, kafalıydı hakikatten İmkânı, fırsatı, hele hele parası olsaydı Hiçbir şey alıkoyamazdı onu yükselmekten Garibanlık fırsat vermedi, belimizi bükmekten Paramız olmasa da umudumuz tükenmedi hiçbir zaman Hayallerimiz vardı, gelecekten yana Bir iş kuracaktık, ortak olacaktık Her şeyin yarısı ona, yarısı bana. Bir gün parkta otururken beni buldu Yürümüyor, sanki uçuyordu “ Hayrola Yusuf! ” dedim. “ Sana n’oldu? ” Atıldı, sarıldı boynuma “ O da seviyormuş beni...” Böyle takmıştı kafasına Aylin’i... Bizim Yusuf iyice abayı yakmıştı Sık sık buluşur olmuşlardı Son günlerde Yusuf beni bile boşlamıştı Kıskanmıyorum desem yalandı Nereden çıkmıştı bu Aylin denen kız Bizim Yusuf aşkıyla dillere olmuştu sakız Ah be Yusuf’um! Bir gün Yusuf iki altın yüzük aldı Söz yaptılar sözde aralarında Yüzükleri taktılar parmaklarına Beni şahit tuttular aşklarına Herkes senin gibi yürekten mi sever be Yusuf’um Yusuf şimdi iyice kafayı takmıştı Ben aidim diyordu Aylin’e Aylin diyordu da başka bir şey demiyordu Eyvahlar olsun! Yusuf elden gidiyordu Bir akşam ava gittik Tek kırmalarımız hazır tetik Dört şişe şarap, beş bıldırcın Sabahı ettik Başka mevzu mu yoktu Yusuf içtikçe hep Aylin’den konuşuyordu “ Yeter dostum, şişirdin! ” desemde Adamın umurunda olmuyordu Olmasa da aramızda Yusuf sayesinde Sanırsın ki Aylin, avda yanımızda Aradan iki gün geçti İki gündür görememiştim Yusuf’u Yine o Aylin denen kız yüzünden sandım Özledim de hayırsızı Daha fazla katlanamadım... Çaldım Aralandı kapısı. Karşımda yaşlı anası Öptüm elini, sordum bizimkini İçeride yatıyormuş, hasta olmuş “ Herhalde avda üşüttü. Beli ağrıyor, gel oğul Buyur” Dedi yaşlı kadın, gözlerinde keder İçeri daldım “ Yusuf n’aber! N’oldu ulan sana hadi kalksana! Diye takıldım Ama... Ama Yusuf gerçekten hastaydı anladım Gözlerinin feri gitmişti Ne olmuştu bu çocuğa böyle birden bire Günler geçtikçe Yusuf gitmedi bir türlü iyiye Gitmedi be Ağrıları sıklaştı, arttı. Dayanılmaz oldu Kimi üşütmekten, dedi. Kimi böbrekten Sarardı, soldu zayıfladı Yusuf’um Bir gece sabaha karşı attık hastaneye Böyle başlandı sözde tedaviye Günler geçiyordu Türlü türlü tedaviler sürüyordu Ama Yusuf... Yusuf’um bir mum gibi eriyordu Saçları da dökülünce tamamen Anlamıştım... Anlamıştım acı gerçeği Yusuf! Yusuf kanserdi Artık bir deri, bir kemikti Her fırsatta hastanedeydim Sık sık dolaşıyordum, teselli veriyordum Üzülüyordu Yusuf... Kahrediyordu “ Görüyor musun be kardeş, ne hale geldim.” Diyordu “ Üzülme sen Yusuf.” Diyordum. “ Üzme kendini hele bir iyileş bak! Eskisinden gür çıkacak saçların...” Oysa Yusuf canı gibi bakardı saçlarına Geçer ayna karşısına, taranırdı dakikalarca “ Ulan artist misin! ” derdim Dağıtıverirdim saçlarını Bir kızardı ki sormayın... Birden “ Ah be kardeş! ” dedi “Keşke keşke olsa o saçlar yine dağıtıp yine kızdırsan beni...” Bir şey söyleyemedim. Boğazımda bir düğüm Öylece bir gülümsedim, gözlerim yaş dolu dolu Öylece bir gülümsedim, dişlerimi sıkarak Gözlerim yaş dolu dolu Öylece bir gülümsedim, başımı hafif hafif sallayarak Hıçkıra hıçkıra ağlamamak için kendimi zor tutarak Ah be Yusuf’um Yetmez gibi bu derdin Hasta bedenin, yorgun kalbin Nasıl acısını taşır, nasıl yükünü taşır ihanetin Sorma bana, sorma sakın! Sorma onu Ama ne çare Yusuf’um hep o vefasızı soruyordu Aylin neden... Neden hiç gelmiyordu? Sonunda Yusuf’u taburcu ettiler Yani kısacası Git te evinde öl, dediler Zaten ellerindeki üç beş kuruşu da tüketmişlerdi Yusuf ta bitmişti Bir battaniye içinde taşıdık yatağına Yaşlı anası, üşümesin diye Çıplak başına bir şapka giydirdi İki kaşık çorbayı zor yedirdi Yusuf artık bir tevekküle gömülmüş gibiydi Gözleriyle çok şeyler anlatıyor Ama kelimeler ağzından çıkacak Takadı bulamıyordu Öyle bitkin, öylesine halsizdi Yusuf’um Birden eli havaya kalktı Elimi yakaladı Ta gözlerimin içine baktı Allahım o ne acı bir ifadeydi öyle Yine... Yine onu sordu Yusuf’um Aylin neredeydi, neden hiç arayıp sormuyordu? Neden bir kerecik bile gelmiyordu? Başımı eğdim Yusuf elimi bırakmıyordu Bu kez gözyaşlarımı gizleyemedim Kendimi tutamadım, hıçkırıklarımı engelleyemedim Yusuf her şeyi anladı “ Çoktan birini buldu da o vefasız şimdi başkasının kollarında” Dememe gerek kalmadı Sustu Yusuf, sustu Bir daha konuşmadı Bir ara uykuya daldı Sonra birden sıçradı, uyandı Gözlerime baktı kaldı Hiçbir şey anlatamadı... Ağlayamadı Sabaha karşı Sabaha karşı beşi çeyrek geçe ruhunu teslim etti Acılarını, ihaneti her şeyi bitirdi kardeşim Sarıldık yaşlı anasıyla Ağladık, ağladık, ağladık Yusuf’umun açık gözlerini kapadık Çenesini bağladık Öğleye doğru kaldırdık cenazeyi Birkaç konu komşu, birkaç arkadaş Yusuf’u verdik toprağa Hava sıcaktı Dönüşte her yer çok ıssız, çok karanlıktı İçimde tarifsiz bir acı, bir sıkıntı Evime doğru yürüyordum Birden köşeden o çıktı Aylin’di Yeni sevgilisiyle el eleydi Bir elinde dondurması Neşeli bir kahkaha attı Güneş vurdu, parmağında bir şey ışıldadı Bu! Bu Yusuf’umun aldığı söz yüzüğüydü Hala Aylin’in parmağındaydı Gayrı ben ne anlatayım Gayrı ben ne söyleyeyim Sen! Sen kalk be Yusuf’um Kalk gör son nefeste Adını sayıkladığın Aylin’i Kalk be Yusuf’um kalk gör Geride bıraktığın kardeşinin halini Kalk be Yusuf’um kalk gör Bu kahpe dünyanın halini Benden bile mi çok sevdi bu Kara topraklar seni Kalk be Yusuf’um kalk Koşuyordum şimdi, hızla çılgınca Koşuyordum kimseler görmesin diye Duvarları yumrukladığım için kanayan ellerimi Koşuyordum kimseler görmesin diye Yaşlar... Yaşlar ile dolup taşan gözlerimi Kalk! Kalk be Yusuf’um Sen! Sen gör halimi Kalk! Kalk be Yusuf’um sen gör, paramparça olan Dağlanan... Cayır cayır yanan yüreğimi... Gürsel İleri |
Asla Unutmayacağım
Asla unutmayacağım Kara günlerimde, beni unutanları Arayıp, sormayanları Asla unutmayacağım İyi gün dostu, yüzsüzleri İyi günde, canım ciğerim Düşmeye gör, bırakır giderim Bu mu, bu mu dostluğunuz Ne halimi sordunuz Ne kapımı çaldınız Bu mu, bu muydu dostluğunuz Çıkar peşinde koştunuz durdunuz Utanın be! Utanın, insanlığınızdan oldunuz Neden masallar “bir varmış bir yokmuş” diye başlar Hiç düşündünüz mü? Öyleyse bir düşünün hele Var mı kalan bu dünyada Bir varız, bir yokuz işte Bir parça buz gibiyiz sanki, kalmışız güneşte Bir varız, bir yokuz işte Masal diyoruz adına da, düşünmüyoruz aslında Oysa en büyük gerçek, bir masalın ta en başında “bir varmış bir yokmuş” İnsanlar, insanlar Ah! İnsanlar, işte sizi anlatan sözler bunlar Anlayın artık Kalacak sanmayın bu dünya size de Bilmem ki ey sahte dostlar Dar günümde yüzüstü bırakanlar Bilmem ki biraz düşünüp, utanır mısınız insanlığınızdan Hatırlar mısınız, bir vakit başımın tacı idiniz Başımın tacı Yalan dostlar, yalancı dostlar Çıkarcı dostlar Asla unutmayacağım sizleri Kalbimdeki acı dostlar Asla unutmayacağım, asla Kara günlerimde beni unutanları Arayıp, sormayanları Asla unutmayacağım İyi gün dostu hayırsızları İyi gün dostu vefasızları Asla unutmayacağım Asla Düştüğümde yüzüstü bırakıp gidenleri... Gürsel İleri |
Aşığım
Aşığım be güzelim, sana aşığım Sen her mevsimde bahar Hep tazesin En güzel çiçekten de güzelsin Sana kem bakan gözler kör olsun Adını kötü anan diller kurusun Canımsın sen Her şeyimsin Çok değil, birtanemsin Adını yıldızlara fısıldadığım Adını dağlara haykırdığım Adını şarkılara, şiirlere yazdığım En kıymetli varlığım Sen canım Sen birtanem Sen sevdiğimsin Aşığım be güzelim, sana aşığım Hava diye seni soluyorum Ömür diye seni yaşıyorum Seni İnan seni çok seviyorum... Gürsel İleri |
Aşka Sevdalıyım
Ben yalnızlıkların adamıyım Ben aşka sevdalıyım Tut ellerimi, bırakma sevdiğim Bulut bulut, kabarmış yüreğim Ben sevda denizinde bir salım Dedim ya güzelim, ben aşka sevdalıyım Aşka sevdalıyım işte Var mı bunun bir başka tarifi Yaşamayan bilmez Kelimelerle nasıl anlatayım bu hissi Sensizliğinde bile seni sevmeye müptelayım Dedim ya Ben aşka, bir başka sevdalıyım… Gürsel İleri |
Aşkımı Kalbimde Öldürdüm
Eyvah! Eyvah be vefasız Seni içimde Seni kalbimde öldürdüm Şimdi ben bir katil oldum Bitmez sandığım sevgimin, katili oldum Sanki elimi kana buladım Yırttım, attım, savurdum ateşlere Bütün mektuplarını Pişmanlık duymadım hiç Hiç ağlamadım Oysa biliyorsun Ben bu aşka nasıl da bağlıydım Kıymetim bilindi mi vefasız Gör işte gör, son pişmanlık nasıl da faydasız Ah! Ulan, senin yüzünden katil oldum Öldürdüm içimde aşkımı, sevgimi O en güzel hislerimi Seni! Seni be vefasız Seni kalbimde öldürdüm Allahım ben bir katil oldum Aşkımın Bitmez sandığım sevgimin, katili oldum Söyleselerdi, inanmaz, güler geçerdim Bak sayende, ben bir cinayet işledim Kalbimde aşkımı En güzel duygularımı öldürdüm… Gürsel İleri |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:27 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.