![]() |
Bataklığın İş Üstünde
senden ne kadar uzak değil mi insanların sessizliği bataklığın iyi biliyor işini oysa sabah güzel göğün yüzü de güzel hem de hep böyle kalacakmış kadar güzel bir martının ete aç sesinin kulaklarında seni yatağında gülümsemeyle uyandıran bir sese dönüşmesi kadar güzel ve kapıdan çıkarak her sabah kışkırttığın ciğerlerinle içine aldığın soluk başlamadan önce işine, daha yıkanmadan beyninde evinin kirli boyası daha dönüp bakmadan kırık olduğunu hissetmeden yabancı ve kopuk iş üstünde bataklığın sesler alıştığın şeyler anımsa ve rahatla gazeteye gömülmüş yüzünde karşındakine sunulan aldatıcı seni kapatan renkli, ucu kıvrılarak düşmüş buruşuk sayfa -her sabah bir kuş sesi dökülerek vücudundan çarşafının gölge kıvrımlarında katılıyor tırnaklarına yastığında tırnak izleri her sabah bir kuş sesi uyandırıyor seni- sesler alıştığın şeyler ve selamlaştığın her insan dinlediğin, yaşadığın her insan sabah kulaklarında hissettiğin her kuş sesi aldatıyor seni bir camda kendini görmek sürekli tozu alınmış bir görüntü hep pasparlak soğutularak yaşatılan derin dondurucudaki bir anı ölümsüzlüğe sunulan donuk bir başkaldırı tanrıya söyleyeceğim seni uzak tutsun camdaki görüntünden ne kadar uzak insanların sessizliği ne kadar uzak görüntündeki gülümsemen bir martının ete aç sesi not: sevdiğin şiirler belki de onlar aslında senin yazdıkların aldatıyor seni Cumhur Boratav |
Belki de bu
Belki de sadece bu Yani istediğim Hani gün batışını severim ya Gördüğümde arabamı yana çekip Seyrederim ya, belki de bu Hani torunlarımın gözleri de dalmıştır ya Hani öyle hissederim, yolun karşısından Ağaçların onların tırmanacağı dallarına daldıkça Öyle hissederim ya Gözleri dalmıştır değil mi, Dalmıştır kesin Yani çimeni çıplak ayağımda hissetmeye Onlar gibi ağaçların dallarına uzanmaya Gitmişimdir o an, Henüz tükenmemiş bir su kaynağının sesi Duyuluyordur belki Onlar, torunlarım, belki bu sesi göremeyeyecekler Ama gözleri beni izlemeye dalmıştır değil mi Bak uzandım artık Benimlesin aslında, sadece bilmiyorsun Ama söz sana kimseye söylemeyeceğim Kendini sıcaktan koruyamayan bir çiçeğin Altına yattık O sararıyor, biz nefes almaya çalışıyoruz Arabam yolun kenarında, Her an binip gidebilirsin Benim sahipliğim yok Ya da yaşa benimle Bizi gözlediği yerde Geleceğin Cumhur Boratav |
Ben Aşkımı Hiç Anlatmadım
Sen dediğimde Sanıyorsun ki o “sen” benim aşkım Evimin kokusunu bana bulayan Kırılmasına dayanamadığım. Ve sanıyorsun ki Yakamoz ışıltısına benzeyen Satır aralarım, Perdelerine sinmiş gölgeliğim, kışkıştmalığım Onun için, Hayır onlar senin. Senin onlar Gökkuşağı çemberinde Nem olarak kalamayıp Aktığın için Ve değdiğinde yer üstüne, Toprağın hissetmediğin çiziklerinde birikip Birikip kendine katılarak, yaktığını bilmeden, Oysa her su yakar toprağı senin gibi aktığında Bilmeden, yuvasını, her şeyin Böceklerin bile, kaplayarak Aktığın için Onlar senin, Oysa sen gökkuşağı çemberinde Bir nemdin, bir gözyaşı. Ve ben hiç anlatmadım Sana aşkımı Cumhur Boratav |
Beni Sevdin Sadece
sevmedim hiç bir şeyi bu kadar yeni basılmış kitabın kokusunu severdim ben bir de dizeleri beni anlatıyorsa benim seninle nevizade yokuşundaki adımlarımızı hatırlatıyorsa ne kadar kırılır yüreğim asfalt nasıl da erir artık sen yürüdüğünde ne var yani, ne yaptın ki yeni yeşermiş çiçekleri döktün sadece gece yarısı denizle ıslandın gün ışıyana kadar ıslak -sevmiyorum uykunu benim yanımda sen benim uykuma çok yakındın gözlerinde gövdemin derin soluğu benim gibi çırılçıplak- ne var yani, ne yaptın ki biraz çiğe bulanmış ben tütsü kokan bir oda anason sağan dudağım elimi attiğımda yastığımın altına sarkan bir tutam saçak saçların ne var yani, ne yaptın ki beni sevdin sadece Cumhur Boratav |
Benim Hüznüm Hiç Mor Olmadı
yaşamımda hüznüm hiç bir zaman mor olmadı hüznüm hep hüzündü benim için bulutlu günlerde gelirdi hep bir de senin terkettiğin zamanlarda mavi sevinçlerim de olmadı hiç, hissetmedim hissetmediysem biliyorum benim kabahatim sevinçlerimde sadece karşımdakine sarıldım bir de sana, kendi içimde, sen gitmiş olsan da yeşillerim, turuncularım, sarılarım, erguvan rengim hiç olmadı duygularımda ben bir tek gölge rengini severim hani güneşe durduğunda göremediğin senin kendi rengin benim hiç renklerim olmadı bir duygunun, bir dizenin, bir insanın da rengi olmadı içimde ne mor buhranlardı benim buhranlarım ne turuncu öfkelendim ne de kırmızı oldum yaşamımda saklanmak için perdeleri kapatıp havayı karartığımda bile aynı kaldı benim rengim kitaplarım yakıldığında hatta bana artık korku zamanı dendiğinde, hatırla, keskin ışık altında sorgulanırken bile değişmemişti benim rengim ve hatta yıllar sonra bana bunu yapanla iki insan gibi karşılaştığımızda hiç bir zaman hissetmedin, biliyorum bana hep bildiğin bir renkle sesleneceksin oysa benim yaşamımda hiç bir zaman mor hüznüm olmadı hüznüm hep hüzündü benim için bulutlu günlerde gelirdi hep bir de senin terkettiğin zamanlarda Cumhur Boratav |
Bir Adam Rüzgarı Saçlarına Alıyor
(ben) hissetmiyorsun, oysa odada sesini duyduğumda bu son nokta demişimdir, kırık bir ses ekleyerek mektubuma hissedip gelmeni istememişimdir ve ayakkabılarımın arkasına basarak ve hatta ıslık çalarak hatta senin sevmediğin küfürleri ağzımda ıslatarak çekip gitmeyi bile istemişimdir ve çekip gitmemişsem hissetmelisin ve sen güzel adam, saçlarını yaşamına bir leke gibi saçarak başını rüzgarına değdirmelisin (öteki) -evet seninle buluşacağız günün birinde ama orada olmayabiliriz, ne ben ne de sen o an - yanılmadım, kendine göre hissettin buluşmayı tamam şimdi eline al saçlarını parmaklarınla kıskıvrak yakalayarak -birden hatırladın değil mi pencereyi açtığını? - uzat ve dinle dinle dinle bir adam rüzgarı saçlarına alıyor Cumhur Boratav |
Bir çakıl taşı kadar
“çakıl taşı kadar özgür olmak isterdim” dedi ayakları köpükler içindeydi, adı denizdi ve kendisinin içinde duruyordu sonra köpüklerini ayaklarının üstünde bırakarak çekildi kendisinden, sürüklenen bir çakıltaşını avuçları arasına aldı ve onu birşeylerden kurtarmış gibi bana baktı “çakıl taşı kadar özgür olmak isterdim” dedi “onun kadar özgürsün” dedim sürükleniyorsun ve farkında değilsin sürüklendiğinin sadece istemeden yuvarlanmanın belirsiz bir acısı zaman zaman hızlandırıyor yüreğini düşünmek istediklerini düşünüyorsun ama bunlarla yetersiz hissediyorsun kendini düşünemediklerin bir çakıl taşı kadar doğal ve çekici geliyor sen de doğal ve çekicisin ve onun kadar özgürsün, ancak bir çakıl taşının olabileceği kadar -ah, seni denizinde sürüklenmekten çekip aldıktan sonra bir başkasının gözlerine seni kurtarmış gibi bakmak istemiyorum- Cumhur Boratav |
Bir Deli (Muammer Çelik için)
özlemek? hayır bu özlemek değil sabahın topraktaki izi ter, güneşte pişmiş bir surat, sert ve diri anımsa, gece ışıltısı düşerken toprağa nasıl da huzurluydu üstünde karıncalar gezinen uykumuz anımsa, birbirimize sinirlendiğimizde toprağı avuç avuç avuçlayıp nasıl da fırlatmıştık gövdelerimize ama hiç dokunmadık şiirlerimize soğuk meydanda -anımsa sessizdi ve kendisinden başka her şey aşağılayıcı ve hareketli- herkes atılmamızı bekledi ve uyandığımızda... uyanmamıştı hiç biri.. özlemek? evet.. yalnızlık, senin gibi.. sonsuzluk kendini tanımayanlar için ben bir sona davet ediyorum seni, meydandaki bir törene kendi üstüne akan suya şimdiye dek seni anladılar diye hissettin merhaba yanılsama oysa şiirlerin... şiirlerin.. evet sensin. özlemek? hayır bu özlemek değil ve evet evet evet evet.. Cumhur Boratav |
Bir Elinde Üç Parmak Bir elinde Altı
kolaylıkla geldi aramıza zorla ve zorlanmadan bir elinde üç parmağı vardı diğerinde altı birini kurşun parçalamıştı diğeri doğuştan açtı ama duvarlardan sızan sudan başka bir şey sunamadım ona acı kımıldanıyordu karnında açlık değil, ve su yüreğine iyi geldi ısındı ve gece uykusunun sıcaklığını paylaştı benimle gözlerinde haz değil acıydı parlayan onun şiirini yazarken parmaklarını tam çizmemi istedi ben de onun şiirini şöyle bitirdim bir elinde beş parmak vardı diğerinde altı ikisi de doğuştan ama doğuştan değildi acısı Cumhur Boratav |
Bir Gün Yeniden Gelecek, Bir Gün Hiç Beklemeden
bir gün yeniden gelecek bir gün, seni hiç beklemeden senin için çok yeni bir duyguyla hep yaşadığım benim güneşle henüz tanışmadığı zamanda o zamandaki sabahının sen korkunu bile hissedemeden sevgilinin kollarından alındığın bir gün, uyanan kuşların keskin cıvıltısıyla arka penceresinden bindirildiğin arabanın yüzünü dönerek bizi hatırla üstündeki tozu üfle seni anlatan şiirlerimizin artık bizi yaşamaya başlıyorsun öyle gelir bir gün, hiç beklemeden bir gün, yeniden Cumhur Boratav |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:19 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.