www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Behçet Aysan (https://www.cakal.net/showthread.php?t=82302)

GooD aNd EvıL 08-19-2007 01:01 PM

AŞK İÇİN PRELÜD -1-



İstasyon önünde bir top ağaç

ağacın
gölgesinde

ben

ve uzanıp giden
sapsarı bir tül

bozkır

ve bir türkü

"daha senden gayrı aşık mı yoktur
nedir bu telaşın vay deli gönül"

ve bir tren

ne bir düdük çalar
ne el eder

kar yüklü yağmur yüklü

kalbim gibi
keder yüklü
bir tren

durmaksızın geçer

o böyle bir akşam böyle bir trene
bineceğini düşler

ben
böyle bir akşam böyle bir trenden
ineceğimi
avunuruz.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 01:01 PM

AŞK İÇİN PRELÜD -3-



sen yanıma gelince
yıldızlar
koşuşur karanlığa

güvercinler
ayaklanır

rüzgar rüzgarla konuşur

büyülü bir gülüş olur zaman

savrulur
yanık ekinlerin tınazına.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 01:01 PM

AŞK İÇİN PRELÜD -4-



sen yanıma gelince
bahar

dallarını kuşanır

zümrütten bir
zümrüdüanka

kanat vurur içime

solar kanla işlenmiş

narçiçeği
kanaviçe

sen yanıma gelince

ve nakkaşlar

yüreğimin nakkaşları

yorulup

uzun bir uykuya dalar
sen yanıma gelince.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 01:02 PM

AŞK İÇİN PRELÜD -6-



ayrılıklar bildim acılar
yaşadım

okudum

tahir ile zühreyi
kerem ile aslıyı

ve ferhat ile şirini
ağlamadım
da

senin öykünü duyunca
dayanamadım

kendini zeytin ağacına asan

on iki yaşındaki
kuma.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 01:02 PM

AŞK İÇİN PRELÜD -7-



süngüler aşkı yasaklayamaz

uzansam tutabilirim ellerini
süngüler

düşleri
yasaklayamaz

bir dahaki duruşmada

giy
gelinliğini

düşlerde olsun

ilk
gecemiz.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 01:02 PM

AŞK İÇİN PRELÜD-2-



sevdalar vardır
derin kuyularda
eski sarnıçlarda
yaşar
gün görmüş
acılar bilmiştir

direnir

kim bilir kaç işgal geçirmiştir

yurdum gibi.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 01:02 PM

AŞK İÇİN PRELÜD-5-



sen yanıma gelince

gelin
gibi bir gelincik

süslenir

sulardan aynalarda

yel değirmenleri
öğütür ne varsa

kederi

ve belki

bir milyon
istiridye avcısı
inciler
çıkarır

sütbeyaz
bir sevdanın

diplerinde.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 01:03 PM

AŞKIMIZIN O KARARAN

1.
koştum sana geldim ey acı

ey terkedilmiş
ilençli dinginlik

ey yenilmiş
bir aşkın şarkısı

işte geldim.

bir daha dönülmeyen
o noktada

yıkık

barakalarla kaplı
bir çıkmaz sokakta

erirken

akşamın köpüğü

sadece
yalnızlıktı

her şey tenha.

2.

bakın orda

tozlu yapraklarında

eski
anıların

bakın orda
bir eylül

vurunca hayatımızın
bordasına

ne çıkar

eylülse eylül

bakın orda

bir adam saklanıyor
bir otel odasında

esmer gözlüklü

bir adam
saklanıyor üç yıldır

adı behçet aysan.

3.
ve hüzünlü günler
sürer giderdi

ben de biner giderdim
bir düş atına

yakalayamazdı

küflü ıslak
taş avlular

biner giderdim

al bir düş atına.

4.
ey gümüş yürek burgacı

ey yenilmiş
bir aşkın şarkısı

ey keder
ey acı
işte gidiyorum

düşerken
ardına söğütlerin

kan
portakalı

gibi bir güneş

düşerken ardına bütün
mutlulukların

ve

aşkımızın bizim
o kararan.

GooD aNd EvıL 08-19-2007 01:03 PM

BARBA HRISTOS'UN ANLATTIKLARI

hep yol boyunca düşündüm bunları
sadece kuşlardı aralanınca ölümün kapısı
şarkı söyleyen çıplak ve yalnız.

sesleri çarkların ve dişlilerin
seslerine benzeyen kuşlardı.

babam derdi ki,
"bütün tiranlar ölümlüdür"

"acılı günlerde daha çok konuşacaksın
ama zorda kalınca da susmasını bileceksin"

eskiden merdiven altlarına gizlenen gölgem
o saklı bulutların izlerine yapışmış
gök köpürdüğü zaman çılgın düşlere dalan

çocuktu.

gümüş kararmıyordu ıslak değildi yağmur
iğdelerin ve keçi boynuzunun üzerinde
henüz gezinmemişti kanlı ellerimiz.

ay yıkılınca
ay yıkılınca

koca bir çınar gibi üstümüze
sislerin arasında kırmızı bir ay.

kimi sözleri söylemeye sevda yetmemişti
aşkın bile umarsız halleri olurdu
peki şimdi kim bildirecekti ateşin vaktini

GooD aNd EvıL 08-19-2007 01:03 PM

BEYAZ BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR

sıcak bir ağustos gecesi, cordoba

uykuya hazırlanmakta, tıp öğrencisi
jose antonio yeni ayrıldı arkadaşından
şehrin ortasından kenar mahallelere
giden son otobüse koşarak bindi.

mavi bir yıldız bir işaret fişeği
gibi indi

gökyüzünden çok aşağılara.

ve jose antonio
düşündü ansızın sevgilisini.

otobüs sarsılarak duraklardan
kalktıkça, uykusu bölünen
yorgun işçiler birer birer gittiler

ağır homurtularla otobüs
ağaçlı tepeyi aştı

bir tek yolcu jose antonio kalmıştı.

saat 23.45, bir çam dalı ıslık çalmakta

karşı balkondaki komşu kadın telaşla
içeri girdi ve ışıklar silindi.

hiçbir şey anlamadı jose antonio
güz yaklaşıyordu, hüzün ve sınavlar
bahçe kapısını yavaşça araladı, sabah
suladığı sardunyaya baktı.

yüreğinde o güne kadar yaşayamadığı bir
telaş, hemencecik gidip yatağa uzanmak

günün son sigarasını yaktı.

anası babası ve öğrenci kardeşi
uyumuşlardı, pencereler karanlıktı

anahtarı cebinden çıkardı

ne çok ışık hepsi yandı
ağaçların arasında otomobil farları

jose antonio şaşırdı
silahlar üzerine doğrulmuşlardı.

saat 02.25, kenar mahalledeki evin içi

bütün kitapları yerlerde
şiirler, ders notları, mektuplar

ve fotoğraflar, söyle bu resimdeki kız kim
ya bu sakallı arkadaşın

bildiriler nerde
söyle söyle söyle söyle

sandıklar boşaltılmış, anasının çeyizleri
dolaplar, mutfak rafları, tabaklar
yataklar yırtılmış, delik deşik.

o gün ilk defa jose antonio
ilk de and dağlarını ne zaman
görmüştü
küçük
bir çocukken babasıyla

oğlum demişti özgürlüğü halkın
işte bu dağlar kadar

peki şimdi niye ağlıyorsun baba.

bir gün sonra sabah, toplama kampı la perla

çok erken saatlerde beni hücreden
aldılar, gözlerime siyah bezden bir bant
taktılar, bir aracın arka koltuğuna
boylu boyunca yatırdılar,

-fısıltılar.

hareket ettik, korna sesleri duyuluyordu
cordoba' nın kalabalık caddelerinden
birisine çıktığımızı anladım.

o dakika gittikten sonra durduk

-küfürler.

yere basmam söylendi, bastım, eğil dediler
eğildim, yürü dediler yürüdüm.

ayakkabılarımın bağı hücrede alınmıştı
kalemim, saatim, gözlüğüm.

ayak sesleri çoğaldı
ve silah şakırtıları.

kan ter ve sidik.

görmek duymak dokunmak koklamak tatmak
sedef karanfil şarkı kadife ve tarçın

unutulmuştu.

gözetleme deliği olan demir kapılı
bir odada.


gözetleme deliği olan demir kapılı
bir odada.

üzerime kanlı bir pijama giydirdiler

ayaklarım
zincirle birbirine bağlandı
ve ellerim

kenarları yüksek
tahtadan yatağa yatırdılar.

duvar.

gözetleme deliği olan demir kapılı
bir odada.

on iki gün sonra
jose antonio da

desparecidosdu.

yedi yıl geçtikten sonra, plaza de mayo

yürüyorlar alana doğru
binlerce beyaz başörtülü kadın

ve binlerce yitik fotoğrafı
genç yaşlı kız erkek

binlerce desparecidos.

analar ve anılar

eşler kardeşler çocuklar

geri istiyoruz onları
geri istiyoruz onları.

şu bıyıklı
manuel, öğretmendi

arkada hudeibro, maden işçisi
jose parrada, santiago nattino

ve işte jose antonio'nun annesi
elinde oğlunun kocaman bir resmi.

geri istiyoruz onları.

-jose antonio benim.

-----------------
şiirle ilgili notlar:

beyaz başörtüsü : Arjantin'de binlerce kayıp annesinin protesto gösterilerinde kullandıkları, dönemi yargılayan simge.

la perla: Cordoba kentindeki toplama kampı ve işkence merkezi. Aynı zamanda inci anlamına geliyor

desparecidos: Arjantin' de kayıplara verilen ad.

plaza de mayo: Mayıs alanı. Her yıl darebe yıldönümünde kayıp annelerinin protesto gösterileri için toplandıkları yer.


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:22 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.