![]() |
AŞK İÇİN PRELÜD -1-
İstasyon önünde bir top ağaç ağacın gölgesinde ben ve uzanıp giden sapsarı bir tül bozkır ve bir türkü "daha senden gayrı aşık mı yoktur nedir bu telaşın vay deli gönül" ve bir tren ne bir düdük çalar ne el eder kar yüklü yağmur yüklü kalbim gibi keder yüklü bir tren durmaksızın geçer o böyle bir akşam böyle bir trene bineceğini düşler ben böyle bir akşam böyle bir trenden ineceğimi avunuruz. |
AŞK İÇİN PRELÜD -3-
sen yanıma gelince yıldızlar koşuşur karanlığa güvercinler ayaklanır rüzgar rüzgarla konuşur büyülü bir gülüş olur zaman savrulur yanık ekinlerin tınazına. |
AŞK İÇİN PRELÜD -4-
sen yanıma gelince bahar dallarını kuşanır zümrütten bir zümrüdüanka kanat vurur içime solar kanla işlenmiş narçiçeği kanaviçe sen yanıma gelince ve nakkaşlar yüreğimin nakkaşları yorulup uzun bir uykuya dalar sen yanıma gelince. |
AŞK İÇİN PRELÜD -6-
ayrılıklar bildim acılar yaşadım okudum tahir ile zühreyi kerem ile aslıyı ve ferhat ile şirini ağlamadım da senin öykünü duyunca dayanamadım kendini zeytin ağacına asan on iki yaşındaki kuma. |
AŞK İÇİN PRELÜD -7-
süngüler aşkı yasaklayamaz uzansam tutabilirim ellerini süngüler düşleri yasaklayamaz bir dahaki duruşmada giy gelinliğini düşlerde olsun ilk gecemiz. |
AŞK İÇİN PRELÜD-2-
sevdalar vardır derin kuyularda eski sarnıçlarda yaşar gün görmüş acılar bilmiştir direnir kim bilir kaç işgal geçirmiştir yurdum gibi. |
AŞK İÇİN PRELÜD-5-
sen yanıma gelince gelin gibi bir gelincik süslenir sulardan aynalarda yel değirmenleri öğütür ne varsa kederi ve belki bir milyon istiridye avcısı inciler çıkarır sütbeyaz bir sevdanın diplerinde. |
AŞKIMIZIN O KARARAN
1. koştum sana geldim ey acı ey terkedilmiş ilençli dinginlik ey yenilmiş bir aşkın şarkısı işte geldim. bir daha dönülmeyen o noktada yıkık barakalarla kaplı bir çıkmaz sokakta erirken akşamın köpüğü sadece yalnızlıktı her şey tenha. 2. bakın orda tozlu yapraklarında eski anıların bakın orda bir eylül vurunca hayatımızın bordasına ne çıkar eylülse eylül bakın orda bir adam saklanıyor bir otel odasında esmer gözlüklü bir adam saklanıyor üç yıldır adı behçet aysan. 3. ve hüzünlü günler sürer giderdi ben de biner giderdim bir düş atına yakalayamazdı küflü ıslak taş avlular biner giderdim al bir düş atına. 4. ey gümüş yürek burgacı ey yenilmiş bir aşkın şarkısı ey keder ey acı işte gidiyorum düşerken ardına söğütlerin kan portakalı gibi bir güneş düşerken ardına bütün mutlulukların ve aşkımızın bizim o kararan. |
BARBA HRISTOS'UN ANLATTIKLARI
hep yol boyunca düşündüm bunları sadece kuşlardı aralanınca ölümün kapısı şarkı söyleyen çıplak ve yalnız. sesleri çarkların ve dişlilerin seslerine benzeyen kuşlardı. babam derdi ki, "bütün tiranlar ölümlüdür" "acılı günlerde daha çok konuşacaksın ama zorda kalınca da susmasını bileceksin" eskiden merdiven altlarına gizlenen gölgem o saklı bulutların izlerine yapışmış gök köpürdüğü zaman çılgın düşlere dalan çocuktu. gümüş kararmıyordu ıslak değildi yağmur iğdelerin ve keçi boynuzunun üzerinde henüz gezinmemişti kanlı ellerimiz. ay yıkılınca ay yıkılınca koca bir çınar gibi üstümüze sislerin arasında kırmızı bir ay. kimi sözleri söylemeye sevda yetmemişti aşkın bile umarsız halleri olurdu peki şimdi kim bildirecekti ateşin vaktini |
BEYAZ BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR
sıcak bir ağustos gecesi, cordoba uykuya hazırlanmakta, tıp öğrencisi jose antonio yeni ayrıldı arkadaşından şehrin ortasından kenar mahallelere giden son otobüse koşarak bindi. mavi bir yıldız bir işaret fişeği gibi indi gökyüzünden çok aşağılara. ve jose antonio düşündü ansızın sevgilisini. otobüs sarsılarak duraklardan kalktıkça, uykusu bölünen yorgun işçiler birer birer gittiler ağır homurtularla otobüs ağaçlı tepeyi aştı bir tek yolcu jose antonio kalmıştı. saat 23.45, bir çam dalı ıslık çalmakta karşı balkondaki komşu kadın telaşla içeri girdi ve ışıklar silindi. hiçbir şey anlamadı jose antonio güz yaklaşıyordu, hüzün ve sınavlar bahçe kapısını yavaşça araladı, sabah suladığı sardunyaya baktı. yüreğinde o güne kadar yaşayamadığı bir telaş, hemencecik gidip yatağa uzanmak günün son sigarasını yaktı. anası babası ve öğrenci kardeşi uyumuşlardı, pencereler karanlıktı anahtarı cebinden çıkardı ne çok ışık hepsi yandı ağaçların arasında otomobil farları jose antonio şaşırdı silahlar üzerine doğrulmuşlardı. saat 02.25, kenar mahalledeki evin içi bütün kitapları yerlerde şiirler, ders notları, mektuplar ve fotoğraflar, söyle bu resimdeki kız kim ya bu sakallı arkadaşın bildiriler nerde söyle söyle söyle söyle sandıklar boşaltılmış, anasının çeyizleri dolaplar, mutfak rafları, tabaklar yataklar yırtılmış, delik deşik. o gün ilk defa jose antonio ilk de and dağlarını ne zaman görmüştü küçük bir çocukken babasıyla oğlum demişti özgürlüğü halkın işte bu dağlar kadar peki şimdi niye ağlıyorsun baba. bir gün sonra sabah, toplama kampı la perla çok erken saatlerde beni hücreden aldılar, gözlerime siyah bezden bir bant taktılar, bir aracın arka koltuğuna boylu boyunca yatırdılar, -fısıltılar. hareket ettik, korna sesleri duyuluyordu cordoba' nın kalabalık caddelerinden birisine çıktığımızı anladım. o dakika gittikten sonra durduk -küfürler. yere basmam söylendi, bastım, eğil dediler eğildim, yürü dediler yürüdüm. ayakkabılarımın bağı hücrede alınmıştı kalemim, saatim, gözlüğüm. ayak sesleri çoğaldı ve silah şakırtıları. kan ter ve sidik. görmek duymak dokunmak koklamak tatmak sedef karanfil şarkı kadife ve tarçın unutulmuştu. gözetleme deliği olan demir kapılı bir odada. gözetleme deliği olan demir kapılı bir odada. üzerime kanlı bir pijama giydirdiler ayaklarım zincirle birbirine bağlandı ve ellerim kenarları yüksek tahtadan yatağa yatırdılar. duvar. gözetleme deliği olan demir kapılı bir odada. on iki gün sonra jose antonio da desparecidosdu. yedi yıl geçtikten sonra, plaza de mayo yürüyorlar alana doğru binlerce beyaz başörtülü kadın ve binlerce yitik fotoğrafı genç yaşlı kız erkek binlerce desparecidos. analar ve anılar eşler kardeşler çocuklar geri istiyoruz onları geri istiyoruz onları. şu bıyıklı manuel, öğretmendi arkada hudeibro, maden işçisi jose parrada, santiago nattino ve işte jose antonio'nun annesi elinde oğlunun kocaman bir resmi. geri istiyoruz onları. -jose antonio benim. ----------------- şiirle ilgili notlar: beyaz başörtüsü : Arjantin'de binlerce kayıp annesinin protesto gösterilerinde kullandıkları, dönemi yargılayan simge. la perla: Cordoba kentindeki toplama kampı ve işkence merkezi. Aynı zamanda inci anlamına geliyor desparecidos: Arjantin' de kayıplara verilen ad. plaza de mayo: Mayıs alanı. Her yıl darebe yıldönümünde kayıp annelerinin protesto gösterileri için toplandıkları yer. |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 11:22 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.