www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Engin Taş (https://www.cakal.net/showthread.php?t=82421)

GooD aNd EvıL 08-19-2007 06:38 PM

Geçtim

ban sana hep yağmurdum su gibi sudan geçtim
sen bana hep uçurum çokça pusudan geçtim

hasretine yanmaktan küle döndü yüreğim
savruldum dağa taşa kahr-ı kısudan geçtim

özleminle yaşamak vardı binlerce sene
bir anlık vuslat için ben bengisudan geçtim

kördüğümdü gördüğüm yollara baktığımda
yine de varam diye belki bin sudan geçtim

behlül gibi arayıp seni deli divane
yunus gibi tam kırk yıl bir bilgesudan geçtim

biledim yüreğimi aşkın ateş çarkında
demiri çelik yapan o ince sudan geçtim

bilemezsin sevgili taşa vurup gönlümü
sana arınmak için bin akça sudan geçtim

vazgeçem istediler yoluna tükenmekten
tükendim çınar gibi daldan özsudan geçtim

yok oldum ey dermanım ateşinde su gibi
yine var olmak için tenden cansudan geçtim

sen kendi mühürlü yüreğine tapınca
ben azalmamak için bir engin sudan geçtim

GooD aNd EvıL 08-19-2007 06:38 PM

Gelecek Aşktır

Yoğrulmuşluğun gücünde süresiz
Sen ki sevdalara yazılmışsın
Umudu bayraklaştır umudu bayraklaştır
Tükenir ürküntüler o anda
Ötesi ele alınmış yürek parçası
Örselenmiş özlemlerin aşkına
Bugüne başkaldır
Yılların yılların getirdiği ki bu
Umarsız uykularda büyünmüş
Ve ağız dolusu kinlerde yürünmüş
Ve glatyatörler arenasından ses verir
Hiroşima yedi metre karesine
Yüz karası bir sayfa
Ve yaşamın müsveddeliği
O ki yüreğinde olan
Aslı'nın sinesinde büyümüştür
O aslı ki alev alev saçlarıyla
Tarihi yalamıştır
Tanrı kıskançlığının bağrında
Yine aşkın ateşi kazanmıştır
Gelecek aşktır aşktır
Bu bir erdem güzelliği
Tarihin ufuklarını süsler
Kavgacıların ellerinde
Ve o kahramanlar güneşle doğar meydanlara
Onlar kavgada bir kurşun
Kavga onalarda dünya olur

GooD aNd EvıL 08-19-2007 06:39 PM

Gerçek

erkenden ölmüş bir yarin cenazesi
ve heveskar kıyametler doğurmuşuz
susayınca ovaları yüreğimizin
oğulu fırat’a can gelini hicran verip

üzümden ibaret yosma ömrümüz
sözden ve gözden bir mengenededir
mevsim usulca kavramış ruhlarımızı
bilir kan damarda değil amaçlardadır

umut duldada gözü kara bir servi
haziran sancısını bilmeden büyür
en yavuz oğlumuz fırat’a esir tarla
olgunluk kırkımda düşer başıma

GooD aNd EvıL 08-19-2007 06:39 PM

Hasretin Tarihçesi

gözlerimi bağladım gülüşlerin üstüne
sabırdan sigara sardım sancılarıma
yokluğunda ağladım ateşlerin üstüne
yangından yağmurlar yaptım yaralarıma

günahı seninle sevdim özümü aklayarak
tenime terleyen tenine taptım
son gecenin hüznünü gözümde saklayarak
aşina acizliğimi aşkınla aştım

gözlerimi çevirdim güneşin batışına
gelmedin gül-tanem gönlüme gömdüm
hasretini bağladım kalbimin atışına
denize derinden deliye döndüm

günleri çektim ipe ürkerek sensizlikten
bir bela benzeri baktım benime
nihayet közlenerek sudaki bensizlikten
külledim kendimi kendi kendime

GooD aNd EvıL 08-19-2007 06:39 PM

Modern Aşk

bırak beni kendi halime
avazıma saklanmış yüzünde
vuruyorum kendimi

her bakışında aşk yaklaşıyorum kıyıya
varlığın darlığın olmasın diye
gözlerimi giyiyorum

saçlarına yağıyorum tarama beni
göğermiş yaralar gibidir aşkım
kundurasız *******de ölüyorum

yüreğim bir ayağı kesilmiş masa
kendimi öğütüyorum her gece sende
düşlerimden asılıyorum

yangın dediğimiz yürek iflası
ve rehin bir kahkaha
sığıntılı gönüllere kalem kırıyorum

fil tebessümü bir tango bu yaşam
bakışlarımdan hörgüçler taşıyor
orangutan oluyorsun banka önlerinde

beni tımarhaneden mezardan ara
kahrımdan kopup ve koşup gidiyorum
kendimden bir bıçak kenarına

GooD aNd EvıL 08-19-2007 06:40 PM

Ortak Belgesel

biz döşümüz hançerde ve kurşunda
mevlam kayıra büyüdük
topraktan bitip
yalnızca fırat’a ağlayarak
ve tanrı’ya bel bağlayarak yürüdük aşa
aşkın kurşuna dizildiği
aşın taşlardan süzüldüğü yerlerden geçtik
örs-çekiç arasında
acıya karşı kaya
sevince karşı
tutmayan mayaydı yüreğimiz
gözümüz gezde
sözümüz bizde
özümüz gizde mahpus
kaldık ayakta

biz ruhumuz üşüyerek yaşadık mevsimleri
yangınlara düşerek
dağlara küserek
ve nehirlerde ölerek öğrendik hayatı
anamız toprak anaydı
kendine ve kana beleyen
ve beşiğimiz başucundan yazılı
önce kanın
sonra dinin
sonra işin davandır
bağrımız közde
sesimiz tizde
yaramız tuzda mahpus
kaldık ayakta

biz her gece öldük binlerce kere
ve yıldız saydık yılan sabrıyla
çıktık sabaha
susmanın ve susarak ölmenin erdemiyle hep
ruhumuz emanet
bedenimiz kiraydı
ve sevgi üstüne her şey çıraydı allah’tan
ve çocuklarımız olurdu
önce yerin altına
sonra üstüne ait
usulca ve sabırla gömerdik onları
yüreğimiz alazda
suskunluğumuz avazda
hayatımız arazda mahpus
kaldık ayakta

biz sabır sağdık doğadan nimet yerine
baharı bekledik yılın yarısı
yağmur duasına çıktık her haziran’da
bereket bekledik tüm kutsallardan
ve her kasım’da sırtımızı kara dayayıp
umut kestik allah’tan
gözlerimizle ısındık zemherilerde
mart’ta ateş yaktık kawa adına
ve her şeyin inadına
türküler söyledik ağız dolusu
efsaneler anlattık kilim dokurken
aklımız yazda
tenimiz ayazda
sırtımız buzda mahpus
kaldık ayakta

biz denizi gurbet ellerde gördük
buram buram memleket kokusunu
yosun kokusuyla harmanlayarak
arşimet’e inandık
yandan çarklı ada vapurlarıyla
ve newton’u sevdik
demir kuşlarla
hayata susadım
güzele adım adım demeyi bildik
yaban ellerde
gönlümüz hazda
elimiz sazda
canımız tezde mahpus
kaldık ayakta

biz bizi inşadan önce ev yaptık ele
harcını terimizle kararak
emeğimizden ve hakkımızdan kaçarak
ve sonra meydanlar tanıdık slogan dolu
iş bıraktık gelecek için
aşsız düşsüz kaldık duvar diplerinde hep
yüzümüz kara döndük memlekete
toprağı hasım belleyip yeniden
vurduk sırtına
aşımız azda
günümüz güzde
kalbimiz biz’de mahpus
kaldık ayakta


biz kendimizi biçtik kıtlıklarda ekin yerine
aşiretin suçunu üstlenip
hapis yattık on ikimizde
ve başımızda bin bir bela dağa çıktık
yeni efsanelere kahraman olmak için
eşkıyalık ettik onur duyarak
candarmaya meydan okuduk
ve ay ışığının lütfunda
sofralar kurduk pınar başlarına
azığımız bezde
tüfeğimiz dizde
ömrümüz genizde
kaldık ayakta

biz okulu asıp
mc’ye hayır afişleri astık orta ikide
fırından sıcak ekmek
camiden ayakkabı çaldık
yatağa paltoyla girdik tezek bitince
sınıfta kaldık
ve ihtilalle tanıştık bir eylül günü
bütün kitapları yaktık
ve adresleri resimleri
bütün isimleri unuttuk
ve herkesçe yargılanıp hükümler giydik idama
acımız gözde
sancımız özde
hıncımız filizde mahpus
kaldık ayakta

biz ocağımız yangın yeri olmasın diye
nöbeti askere gitmeden önce bildik
eğilip kulak verdik
yere saplı hançere
gölgelere kurşun sıktık
bir yılan gibi akıp
iz sürdük karanlıklarda
gözümüzü karartıp
adam vurduk adam olmak adına
amansız takiplerde yitirdik gençliğimizi
kimimiz izde
kimimiz mevzide
kimimiz mazide mahpus
kaldık ayakta

biz her daim avrupa’ya taşındık
işçi ve siyasi kimliğimizle
hasretle yanmış yüreğimizle geçtik
mültecilik narından
arafta kaldık tekmil
adımızı yitirdik doğu-batı arası
ve çatal kazık yere geçmez halimizle
yeni senaryolar yazdık ülkeye dair
yeni yenilgiler yaşadık
gönlümüz acizde
yolumuz hacizde
solumuz tacizde mahpus
kaldık ayakta

biz sırtımız hançerde ve kurşunda öldük

GooD aNd EvıL 08-19-2007 06:40 PM

Safari

gözlerinde safariye çıkmışım
deniz yaylam olur dudaklarında
bakar bakaır yamacıma cerenler
bakar kurt sürürsü kurnaz sürüsü

payanda yüreğim çarmıhta benim
döşüme dönmüşüm sabahlarımda
arkaik sevdalar çekmez gönlümü
aşkın aşkın olmuş aşkın gökyüzü

sinsidir bu yaşam arapsaçıdır
çakılı karalık insan yüzüne
döner yüzün puta kabeye daim
döner hüzün döner sevinç türküsü

akınca kurşunum durunca deniz
yakınca sevdayım aşkım bilirsin
çözülsün telaşlar taşlar ne varsa
cemre bir bakıştır bahar öyküsü

GooD aNd EvıL 08-19-2007 06:41 PM

Sen Sus

Sus
Sen sus
Sözlerin içimde pınar yatağı
Gözlerin içimde pınarbaşı su ışıltıları
Sen sus
Varsın uğuldasın rüzgar hıçkırarak
Havlasın kara köpek gecenin derinliğine
Dövsün deniz kıyılar ağlasın
Dışı onlar benliğimin
Sen içimin bağırtısı
Ben ağlamayayım nisan bulutu gibi
Sen sus
Öyle ıslak bakma gözlerime
Konuşma ellerinle
Ağrılı göğüslerini dövme
Yatırma içindeki acıyı dizlerine
Bebek diye
Beleme dilindeki sancıyı
Herkesten her şeyden gel
Her şeyinle her şeyinle sus
Bir dakika bir dakika
Islak bakma gözlerime
Ezik kalmasın sözlerin dudaklarında

GooD aNd EvıL 08-19-2007 06:41 PM

Sesizliğim

sen her şeyden önce ateşe inanmadın
gözlerini söndürüp ayaklarımda
her akşam sesini alıp gittin

kıyıysam akmalısın seyrimde
can çekişen dalgalar dolu yüzün
bırak bırak biliyorum rengini

bir sabah göğe yükselmiş sevincim
bir ses duymuşum
her akşam yine ipteyim

sokulur derin gözlerin rüyama
ağıtsız günler başlar
sonra gülüşler yine yavaşlar

sen borcusun bana tanrının
kader değil gülüşümüz
yalnızca maviliğe vurgunuz

bu çiçek sende açmayacak
yüreğine bak
benim hiç olmazsa sessizliğim var

GooD aNd EvıL 08-19-2007 06:42 PM

Sevgili

bu kentten sürüyorlar beni sevgili
sevdamın keskin yanını kuşandım diye
ve herkesten çok yandım diye denize
bu tenden sürüyorlar beni

gözümden vuruyorlar beni sevgili
ecelin dinsel yanından arındım diye
ve herkesten erken uyandım diye aşka
özümden vuruyorlar beni

sazımdan kırıyorlar beni sevgili
“ kılıcımız belimizde kirmani” dedim diye
ve herkesten önce çıktım diye dağlara
dizimden kırıyorlar beni

gel bana saklan diyorsun

ama sözümden biliyorlar beni sevgili
uğruna asılmayı göze aldım diye
ve herkesten çok kaldım diye ateşte
közümden biliyorlar beni


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:27 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.