www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   şiirler devam (3) (https://www.cakal.net/showthread.php?t=89097)

mystical_waynak 10-03-2007 08:20 PM

Akıttım zehrimi bedenime



Ciğerlerimin en ücra köşelerine



Seni çektim



Dumanlarım dostum oldu



Hayallerin arkadaş



Gülüşlerin yoldaş



Vuruşun kardeşçe



Ahhhhh çeksem yeter mi?



Bilsem dermanları mı?



Çare mi olur bana?



Zaman ilacım mı olacak



Yoksa bitişim mi?



Akılsız kaldım artık



Etmiyor bana fayda



Deli divanelik benim olsun



Dûçar bakışlarımda



Duvarlar aynam olur



Kırılır, dökülür



Feryadım kanasın



Nefesimin yetmediği anlarda…

mystical_waynak 10-03-2007 08:20 PM

Eylül Düş(üş)leri



söylemek istediğim tüm kelimeler

bıçak gibi kanatıyor dilimi

yazmayı düşündüklerimse

düşmek üzere olan bir yaprak gibi

kırgın bir intihar düşünde







dikmiş gözlerini

tenhalığına çağırıyor yalnızlık

biriken cesetleri bekleyişlerin

ve ayrılanların kalabalık mezarlığındaki

suskun ağıtları söndürüyor içimdeki ışıkları







ah …bir çiçek soluyor göğsümde







adı konmamış özlemler boğuluyor

aysız bir gecenin demlendiği denizde

uçuk kaçık bir poyraz öperken Eylülü

dudak kıvrımında unutulmuş

öksüz bir gülüş açıyor gözlerini

doğduğuna bin pişman







hatırlattığına

yaraladığına mahcup şarkılar

kaybolan güne emziriyor anları

ve ben büyüyorum

düştükçe derinliğine zamanın



zor da olsa..!!

mystical_waynak 10-03-2007 08:21 PM

İçinizde yaprak kımıldamaz ya bazen hani..
Hiçbir duygusuz kalmışsınızdır..
Özlemezsiniz kimseyi..
İstemezsiniz hiçbir şeyi..
Sevgi dallarınıza sular yürümez artık, kurur kalır çıtırtılarla sürgünleri..
Hiçbir cümlenin başı yoktur ve sonu da; hatta sözcüklerin ilk hecesinde kalır..
Ne fazla, ne eksiksinizdir, bilemezsiniz, anlayamazsınız...
Bir başka ruhun evinde gibi duyumsarsınız kendinizi, sanki
bu istemsiz konukluğunuzla, kendinizden millerce uzaklaşmışsınızdır...
Silik bir flulukla örtülmüştür geçmişiniz, hatıralarınız;ve bir sis kaplıdır gözünüzün ufkunda da..
Öründüğünüz kozanızda kalakalmışsınızdır,ne yapacağınızı bir
zamanlar bilmenize ve yapmamanıza rağmen, bu kez ne yapmanız
gerektiğini bile bilemiyorsunuzdur...

Yüreğiniz bir tavan arasıdır, düşleriniz bir yangın bahçesi,
umut martılarınız haykırışsız, elleriniz bir buz pramitine
dokunmaktadır sanki, üşüyemezsiniz bile, üşümeye ya
alışmışsınızdır, ya da ısınmak gibi, üşümeyi de
unutmuşsunuzdur çoktan..
Unutmak istersiniz her şeyi, kim olduğunuzu, neler olduğunu
ya da olmadığını,unutarak eksilmek, madem hiç tam olamıyorsanız, sıfırlanmak ..
Bilirsiniz ki aslında; keder, mutsuzluk ve umutsuzluk, ne
kadar,üzerinize bir yaşlı ağaç gibi yığılıp kalsa da,
sedefli yeşiliyle ve turuncu damlalarıyla akıp giden günün
gözlerinin taa içine bakıp, hayatı düşünmek gerekir..
Bir inci avcısı gibi, maviliklerin derinlerine dalıp,
istiridyeleri tek tek arayıp, mutluluk incileri toplamak gerekir yüreğin avuçlarına...
Ve yine bilirsiniz ki, gün batımında, aslında ay doğumunu
düşünmek gerekir karanlıklara inat, ışığa daha çok koşmak gerekir gölgelerde...
Yaşantılarımızı bir kazı yerine çevirmeden, sandukalara
saklamadan, hayatın içinden, duyarak,dinleyerek, anlayarak, hissederek geçmek gerekir...
Yaşam denizinin derinlerine varmak, suyun yüzeyindeki, çer
çöp sap görüntülerinin arasından, nilüferleri,mavi su
güllerini, sedef kabuklarını bulup, toplamak gerekir;bilirsiniz bunu da..

Ama bazen bilmek de yetmez...
Tüm edimleriniz öylesine ölmüşlüktedir ki, konserve bir yaşamda öylesine sahte bir
tazelikle yorulmuşsunuzdur ki,som olan tüm düşleriniz ve
dilekleriniz, öylesine azarlaştırılmıştır ki,hiçbir bilme ve farkındalık yetmez size...
Acılanmışsınızdır usul usul,bile bile...
Sadece durursunuz...
Öylece durakalırsınız...
Ne yapılacakbir şey vardır, ne de yapılmamış bir şey kalmıştır..
Yaptıklarınızdan mı pişmansınızdır, yapamadıklarınızdan mı?
Yaşamak isteyip de yaşayamadıklarınızın özlemi mi
yaşatıyordu sizi, yoksa yaşayamadıklarınızın girdabında mı tükendiniz?
Erteleyip, biriktirdiğiniz düşlerinizin sancısı mı şu an
kıvrandıran sizi;yoksa hiçbir sancıyı hissedemeyecek kadar
geç mi kaldınız artık..??
En çok unutmaya çalıştıklarınız mı yaşatıyor sizi, en
unutulamaz olanlara
olan özlemleriniz mi..??
En özlediğiniz mi, en çok unutmaya çabaladığınız, yoksa o mu
en unutmak istediğiniz..??
Galiba içimizi en çok acıtan, göze alamadıklarımız ve
alamadıkça da, özlemiyle içimizde besleyip büyüttüklerimizdir...
Onlar bir an gelir,o kadar büyürler ki, taşarlar içinizden, bedeninizden,
ruhunuzdan, kimsesiz kalırsınız, kendinizsiz hatta...
Adını koyabildiğiniz hiçbir duyguyu yardımınıza gelmez,
duymaz bile sizi... Sığınaksızsınızdır, kendinize bile...
Iskalanmış yaşam mekanları intikam almaya koyulur sizden...
Yaban kalırsınız, yabancı kalırsınız..
Rüzgarlı bir alev denizini özler gözleriniz, mum alevli...
Her titrek aleviyle,hikayesi değişen mum ışıltılı bir
denizin, ılık esintilerinin sarhoşluğunda,gömülmek
istersiniz evrenin yaşam sularının aynasına...
Sular akıp gitse de, denizinizin mum alevleri yerinde kalacaktır, sizin
kalacaktır, sizinle kalacaktır, bilirsiniz...
özlersiniz...
istersiniz...
Herşeyi varmış da, hiçbir şeyini kullanmayan o acizliğinizin
kınından soyunup, mum alevli sularınıza atlamak, dalmak
istersizin, sizi usul usul çağıran,göze alamadıklarınızdan bu kez vazgeçmemek istersiniz...
Yüreğinizin düşler haritasında artık doğru rotada, doğru
dağları, nehirleri, şehirleri, ovaları aşarak, yol almak, göze almak zorundasınızdır..
İçinizde büyütüğünüz o çığın altında, bir kez daha kalmak,
acılanamayacak kadar bile hissizleşmek istemiyorsanız
yeniden -ki belki bir dahaki sefer, bir son şansınız bile
olmayacaktır, şimdi bile bu kadar donakalmış,
durakalmışlığınızla, içinizde bir daha geri gelmemek üzere
giden bir şeylerin kanat seslerinin kulaklarınızdaki
sağırlığına mahkum edilmişliğinde kıvranmaktayken- , yarım
bırakmayın artık yüreğinizin serüvenlerini, göze alın..

Yağmursuz bir gökkuşağı olmayın..
Ya da papatyasız bir kır..
Ya da kımıltısız kalmasın içinizin yaprakları..

mystical_waynak 10-03-2007 08:21 PM

GÜNÜ SEVGİYLE BAŞLAT


Günü sevgiyle başlat
Tebessümlere teslim et bakışlarını
Gülücüklerin
Karanlık hücrelere pencereler açsın
Gözlerin başka gözlere
Sevginin gücüyle baksın

Günü sevgiyle başlat
Kendinle barışık ol
Aklını güzele yönlendir
İnsanların insancıllığını çıkar derinlerden

Akıl değil mi insanı farklı kılan
Aklın kullanılış biçimi
İnsanı insandan ayıran

İçinde iki güç var
Düşüncelerinde dolaşan
Kalp atışlarında yaşayan
Yüzündeki maske ile saklanan
Ve birbiriyle hep çatışan

Gözler senin gözlerin
Bakışlar onların bakışları
Verdiğin tepkiler
Onların haykırışları
Ve karşılarında akıl surları

Hangisi aşar hangisi şaşar
Ey sevgi ne olur bunu sen başar
Senin açtığın kapılarla gönüller coşar
Işığınla insanlar dostluğa koşar

Günü sevgiyle başlat
Sevgiye açık olsun yolların
Hep sevgiyi sarsın kolların
Ve mutlu geçsin yılların.

mystical_waynak 10-03-2007 08:22 PM

pamuk ipliği

Anlatılmaz bir duygu bu...
Pamuk ipliğine bağlı sanki,
Koptu kopacak.
Dost yarenlik,dostluk,kardeşlik.....
Böylemi olmalı?
Pamuk ipliğinin sağlamlıgı kadar....
Kopardım desen kopacak....
Oysa! !
Ona duyulan sevgi ummanlar kadar....
Bütün sevgi ırmaklarım,
Gönlümdeki umman denizine akıyor.
Dost ise:bilinçli veya bilinçsiz,
Irmaklara set çekmeklemi meşgul?
Dostluk, yarenlik böyle mi olmalı?
Üzüntüm çok büyük...
Yüreğimi çekip çıkarmak geliyor,
İçimden..
Sevgileri,dostlukları,yarenlikleri,
Almayan bir madde ile kaplayıp,
Yeniden yerine koyup,
Bir oh be
Dünya varmış demek geliyor içimden.......
Yapamıyorum...
Çünki,
Dostlarımı çok seviyorum.

mystical_waynak 10-03-2007 08:23 PM

Okşarken kalbimi karbeyaz bulutlar,
Duman renkli güvercinler konarken dudağına gökyüzümün,
Afet-i başlattı birden gidişin.

Org melekleri uçuştu
Ellerime dokundu sevda remilli bir cinayet.
Devlet arması koparılmış bir zafer tacı gibi,
küle ve tuza bandın bu sevdayı.







Gidişin gönlümdeki yanardağın patlamasıydı
Ve bir bir eritmesiydi uvuzlarımı...

Perdeler indi,tozlar uçuştu,gözyaşı yağmur oldu
Yandım ateşlerle dondu toprağım
Ve gördüm hasretinle çürüyen günlerimi...

Sürüklendim sonra,tutarak bir atın yelesinden
arasından geçtim insanların,bir gürültüyle
duyan olmadı.....








Dağlara çıktım sonra,
en keskin şarkıları dillendirerek yorgun dudaklarımla,
geçmişi seyrettim gözbebeklerimin içindeki suzişanla..

Parçaladım hücresini yaşamın,
suyu havaya ekledim,ikisini toprağa.
Toprağı dinledim yalınayak aştım koruları
Ama yinede o mutad işaretini bulamadım,vaad ettiğin cennetin.

Çırpınmayı bile unutmuş bir serçe gibi,
Sakladım,sol mememin altındaki cevahir'de,kanatlarımı.
Kadınlığın böyle karşıma dikeldikçe utandım,
Savaşamadım içimdeki yangınla.








Hayatla katlayamadım genç yaşımı,
Yirmimde çarptı beni bu ayrılık firak-ı.

Perdeler çekili,kapılar sürgülü,bahçe duvarları yıkık,
Yazlar,baharlar yokuş aşağı yuvarlandı
Deli bir poyraza döndü hayatım.

Gidişin yanardağın patlamasıydı
Ve bir bir karartmasıydı düşlerimi.








Bizans surları,Osmanlı bedestenleri ve
Hünkar camileriyle,
Aziz İstanbul'da güneşe açık bir pencerem kalmadı.
Pendik sırtlarında yorgun,telaşlı,eskimiş,
solgun ve acılı bir 'ben'varım şimdi...

Gittiğin bu yerde karanlık bir tomurcuk bıraktın senden arda...
Şimdi gözyaşlarım avuçlarımda bir alev topu.
Oku kadınım,OKU! ! !
Ayırma gözlerini kelimelerden
ve istersen bir günlük doğan bir böcek gibi
düşünme hiç yarını...
Sadece oku ve hisset kelimelere işlediğim kalp yangınımı,
sez sana olan bağlılığımı.









Oku kadınım,OKU! ! !

Yüreğimin yangınını döktüm bu satırlara
Alev alan kağıdı söndürmeye çalıştım gözyaşlarımla,
Şimdi elinde,yarı yanık,yarı yaş bu şiirim
Bin asırlık uzun bir gecenin eseridir.....

Oku kadınım OKU! ! !
Ve artık geri dön.
Çünkü;
Gidişin yüreğimdeki yanardağın patlamasıydı...

mystical_waynak 10-03-2007 08:23 PM

EYLÜL DAMLALARI







Eylül damlaları düşer üzerime

öpüşleri hüzünlü ve durgun

dağıtır düşüncelerimi

solgun dudaklarından çıkan lodosun rüzgarı

bir kez daha boynu bükülür bekleyişlerimin

kırılan filizler gibi







söyle Eylül

gündüzleri yakar-kavurursun da

nedendir ayaza düşürür *******i

denizinden uzanan el

okşarken öksüz tenimi







kum taneleri misali

kayar gider hatıralar gözlerimden

ve ardı sıra dökülür dilimden

vefasızlara bana üvey kelimeler

ve sen bağdaş kurunca takvimlerde

dalgalar bir başka vurur kıyı boyunca

yakamozlar fitillerini yakar da

daha solgun – daha yaşlı - daha yaslı







savrulur umutlarım havada

öfke bulutlarımın gölgeleri düşer denize

kabarır sarsılır göğsüm

Marmara’nın tam ortasında

fırtınalar biriktirir isyanım









sonra yetişir ığrıpçılar

dizilirler sıra -sıra

Fener adasının gerdanına

nihavent bir taksimdir duruşları

Eylül hüznümün tam ortasına

her damlada biraz daha ıslanır

biraz daha yaşlanır ömrüm







şimdi gözlerindeki tüm damlaları

sal üzerime

bir adalıya hüzün denizinde

boğularak ölmek yakışır

hazırım –hazırım sağanağında sürüklenmeye



hadi durma

damlalarınla boğ beni

ki yaşadığımı hissedeyim..







ah eylül gözyaşlarında yüzmek ve kulaçlamak ömrü renginde.Olsun,

zor da olsan, yine de ol takvimlerde..Seni seviyorum..







10/Eylül/2007



Avşa Günlüğü

mystical_waynak 10-03-2007 08:24 PM

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi
Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten
Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği

İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne
Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa
Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır
Kopmaz kökler salmaktır oraya

Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını
Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin
Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara
Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin

İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine
Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına
İnsan balıklama dalmalı içine hayatın
Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına

Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar
Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın
Değişmemelisin hiçbir seyle bir bardak su içmenin mutluluğunu
Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın

Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle
Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı
Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına
Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı

Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına
Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır
Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana.

mystical_waynak 10-03-2007 08:24 PM

Ben hep onyedi yasindayim.
Her Ayak sesinde ürperirim.
Demirkapinin her acilisinda,
gögsümün Kafesine sigmaz yüregim.
Her türlüsünü tattim, acilarin ayriliklarin.
Herseye biraz alistim.
Bir seni beklerken kendimi yenemedim.....


Su Metrisin önü,bir uzun Alan.
Birtek seni Sevdim,gerisi Yalan.
Senin Hasretindir, Hücreme dolan.
Birtek seni Sevdim, gerisi Yalan.
Senin Hasretindir, Hücreme dolan.
Birtek seni Sevdim, gerisi Yalan,
gerisi Yalan...

Hücremdeyim, hasretinle Yanarim.
Senin icin hergün, hergün Aglarim.
Kanin hep icime akar kanarim.
Beni anlamadin, oana yanarim.
Kanin hep icime akar kanarim.
Bizi anlamadin, ona yanarim,
ona yanarim...

mystical_waynak 10-03-2007 08:24 PM

Sen gelince aklima
Unutmadim seni

Napdiysam unutamadim

Yalanim yok, sevemedim senden sonra kimseyi

Vermedim yüregimi, aldanmadim

Aglamadim her gidenin ardindan

Gözlerimi yatiripda uzaklara beklemedim

Tutkuyu bilmedim

Kapilmayi, özlemlerimi unutup yenilmedim

O hain sanci hic kivrandirmadi senden sonra

Sevdigimi söylemedim kimseye

Ve sevilmedim

Simdi eskilerden kalma bir sarkisin dilime doladigim

Hüzün cicegimsin, solduramadigim

Unutamadigimsin, unutamadigim



Sen gelince aklima, aglamak varya

Yaz günü subati yasamak varya

Aktikca biriktin, aktikca biriktin duygularimda

Aktikca biriktin, aktikca biriktin yanaklarimda



Sen gelince aklima gizli gizli aglarim

Sarkilara dert yanarim

Sen gelince aklima iclenir kahrederim,

Vurulurum, kanarim



Dedimya yalanim yok

Sevemedim senden sonra

Düsünmedim senden baska kimseyi

Dizlerinde uyumadim, siginmadim cocuk gibi

Gögüsünde aglamadim

Aska asik olmadim yeniden

Aynalarda düzeltmedim saclarimi

Dudaklarimi boyamadim

O kirmizi elbisemi hic giymedim senden sonra

Ve hic güzel bulmadim kendimi

Hatirlarmisin, en cok gülüsümü severdin

Ne cok güldürürdün beni

Senden sonra hic gülmedim

Senden sonra sofralar hazirlamadim, mumlu cicekli

Saganda yumurtayi agzima bile sürmedim

Önlü arkali bir kasete cektigimiz

O sarikiyi hic dinlemedim, dinliyemedim

Sakladim mektublarini

Resimlerini yakmadim

Ve kackereler, kackereler cevrip de

Konusmaya cesaret edemedigim

O telefon numarasini hic unutmadim



Sen gelince aklima, aglamak varya

Yaz günü subati yasamak varya

Aktikca biriktin, aktikca biriktin duygularimda

Aktikca biriktin, aktikca biriktin yanaklarimda



Sen gelince aklima gizli gizli aglarim

Sarkilara dert yanarim

Sen gelince aklima iclenir kahrederim,

Vurulurum, kanarim



Ilk vurgunum, son gözagrim

Dinmedi icimde sizin

Bu kancinci gece yanlizim

Simdi kim siirler okur sabahlara dek

Ellerim hangi elleri tutar rüyasiz

Kime baksam seni görüyorum

Sen gelince aklima aglamak varya

Aktikca biriktin duygularimda

Yillarca gelisini bekledim

Bana dönüsünü

Hicbirsey dindirmedi hasretini

Yoklugunu silmedi en aci ölümler bile

Ben hep seni hatirladim

Yeni dogmus bir bebegin ilk cigiliginda

Gec kalinmis sevdalarin aksamlarinda

Ve sen vardin birzamanlar ölüsiye sevenlerin ayriliginda

Sen gelince aklima aglamak varya

Beklemek, can cekisen bir türküdür artik

Dilimde yürükler parcalayan

Umut soguk duvarlarin ardinda kaldi

Sen gelmez oldun

Sen gelince aklima aglamak varya

Böyle sevmek olmaz olsun


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:58 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.