![]() |
Akıttım zehrimi bedenime
Ciğerlerimin en ücra köşelerine Seni çektim Dumanlarım dostum oldu Hayallerin arkadaş Gülüşlerin yoldaş Vuruşun kardeşçe Ahhhhh çeksem yeter mi? Bilsem dermanları mı? Çare mi olur bana? Zaman ilacım mı olacak Yoksa bitişim mi? Akılsız kaldım artık Etmiyor bana fayda Deli divanelik benim olsun Dûçar bakışlarımda Duvarlar aynam olur Kırılır, dökülür Feryadım kanasın Nefesimin yetmediği anlarda… |
Eylül Düş(üş)leri
söylemek istediğim tüm kelimeler bıçak gibi kanatıyor dilimi yazmayı düşündüklerimse düşmek üzere olan bir yaprak gibi kırgın bir intihar düşünde dikmiş gözlerini tenhalığına çağırıyor yalnızlık biriken cesetleri bekleyişlerin ve ayrılanların kalabalık mezarlığındaki suskun ağıtları söndürüyor içimdeki ışıkları ah …bir çiçek soluyor göğsümde adı konmamış özlemler boğuluyor aysız bir gecenin demlendiği denizde uçuk kaçık bir poyraz öperken Eylülü dudak kıvrımında unutulmuş öksüz bir gülüş açıyor gözlerini doğduğuna bin pişman hatırlattığına yaraladığına mahcup şarkılar kaybolan güne emziriyor anları ve ben büyüyorum düştükçe derinliğine zamanın zor da olsa..!! |
İçinizde yaprak kımıldamaz ya bazen hani..
Hiçbir duygusuz kalmışsınızdır.. Özlemezsiniz kimseyi.. İstemezsiniz hiçbir şeyi.. Sevgi dallarınıza sular yürümez artık, kurur kalır çıtırtılarla sürgünleri.. Hiçbir cümlenin başı yoktur ve sonu da; hatta sözcüklerin ilk hecesinde kalır.. Ne fazla, ne eksiksinizdir, bilemezsiniz, anlayamazsınız... Bir başka ruhun evinde gibi duyumsarsınız kendinizi, sanki bu istemsiz konukluğunuzla, kendinizden millerce uzaklaşmışsınızdır... Silik bir flulukla örtülmüştür geçmişiniz, hatıralarınız;ve bir sis kaplıdır gözünüzün ufkunda da.. Öründüğünüz kozanızda kalakalmışsınızdır,ne yapacağınızı bir zamanlar bilmenize ve yapmamanıza rağmen, bu kez ne yapmanız gerektiğini bile bilemiyorsunuzdur... Yüreğiniz bir tavan arasıdır, düşleriniz bir yangın bahçesi, umut martılarınız haykırışsız, elleriniz bir buz pramitine dokunmaktadır sanki, üşüyemezsiniz bile, üşümeye ya alışmışsınızdır, ya da ısınmak gibi, üşümeyi de unutmuşsunuzdur çoktan.. Unutmak istersiniz her şeyi, kim olduğunuzu, neler olduğunu ya da olmadığını,unutarak eksilmek, madem hiç tam olamıyorsanız, sıfırlanmak .. Bilirsiniz ki aslında; keder, mutsuzluk ve umutsuzluk, ne kadar,üzerinize bir yaşlı ağaç gibi yığılıp kalsa da, sedefli yeşiliyle ve turuncu damlalarıyla akıp giden günün gözlerinin taa içine bakıp, hayatı düşünmek gerekir.. Bir inci avcısı gibi, maviliklerin derinlerine dalıp, istiridyeleri tek tek arayıp, mutluluk incileri toplamak gerekir yüreğin avuçlarına... Ve yine bilirsiniz ki, gün batımında, aslında ay doğumunu düşünmek gerekir karanlıklara inat, ışığa daha çok koşmak gerekir gölgelerde... Yaşantılarımızı bir kazı yerine çevirmeden, sandukalara saklamadan, hayatın içinden, duyarak,dinleyerek, anlayarak, hissederek geçmek gerekir... Yaşam denizinin derinlerine varmak, suyun yüzeyindeki, çer çöp sap görüntülerinin arasından, nilüferleri,mavi su güllerini, sedef kabuklarını bulup, toplamak gerekir;bilirsiniz bunu da.. Ama bazen bilmek de yetmez... Tüm edimleriniz öylesine ölmüşlüktedir ki, konserve bir yaşamda öylesine sahte bir tazelikle yorulmuşsunuzdur ki,som olan tüm düşleriniz ve dilekleriniz, öylesine azarlaştırılmıştır ki,hiçbir bilme ve farkındalık yetmez size... Acılanmışsınızdır usul usul,bile bile... Sadece durursunuz... Öylece durakalırsınız... Ne yapılacakbir şey vardır, ne de yapılmamış bir şey kalmıştır.. Yaptıklarınızdan mı pişmansınızdır, yapamadıklarınızdan mı? Yaşamak isteyip de yaşayamadıklarınızın özlemi mi yaşatıyordu sizi, yoksa yaşayamadıklarınızın girdabında mı tükendiniz? Erteleyip, biriktirdiğiniz düşlerinizin sancısı mı şu an kıvrandıran sizi;yoksa hiçbir sancıyı hissedemeyecek kadar geç mi kaldınız artık..?? En çok unutmaya çalıştıklarınız mı yaşatıyor sizi, en unutulamaz olanlara olan özlemleriniz mi..?? En özlediğiniz mi, en çok unutmaya çabaladığınız, yoksa o mu en unutmak istediğiniz..?? Galiba içimizi en çok acıtan, göze alamadıklarımız ve alamadıkça da, özlemiyle içimizde besleyip büyüttüklerimizdir... Onlar bir an gelir,o kadar büyürler ki, taşarlar içinizden, bedeninizden, ruhunuzdan, kimsesiz kalırsınız, kendinizsiz hatta... Adını koyabildiğiniz hiçbir duyguyu yardımınıza gelmez, duymaz bile sizi... Sığınaksızsınızdır, kendinize bile... Iskalanmış yaşam mekanları intikam almaya koyulur sizden... Yaban kalırsınız, yabancı kalırsınız.. Rüzgarlı bir alev denizini özler gözleriniz, mum alevli... Her titrek aleviyle,hikayesi değişen mum ışıltılı bir denizin, ılık esintilerinin sarhoşluğunda,gömülmek istersiniz evrenin yaşam sularının aynasına... Sular akıp gitse de, denizinizin mum alevleri yerinde kalacaktır, sizin kalacaktır, sizinle kalacaktır, bilirsiniz... özlersiniz... istersiniz... Herşeyi varmış da, hiçbir şeyini kullanmayan o acizliğinizin kınından soyunup, mum alevli sularınıza atlamak, dalmak istersizin, sizi usul usul çağıran,göze alamadıklarınızdan bu kez vazgeçmemek istersiniz... Yüreğinizin düşler haritasında artık doğru rotada, doğru dağları, nehirleri, şehirleri, ovaları aşarak, yol almak, göze almak zorundasınızdır.. İçinizde büyütüğünüz o çığın altında, bir kez daha kalmak, acılanamayacak kadar bile hissizleşmek istemiyorsanız yeniden -ki belki bir dahaki sefer, bir son şansınız bile olmayacaktır, şimdi bile bu kadar donakalmış, durakalmışlığınızla, içinizde bir daha geri gelmemek üzere giden bir şeylerin kanat seslerinin kulaklarınızdaki sağırlığına mahkum edilmişliğinde kıvranmaktayken- , yarım bırakmayın artık yüreğinizin serüvenlerini, göze alın.. Yağmursuz bir gökkuşağı olmayın.. Ya da papatyasız bir kır.. Ya da kımıltısız kalmasın içinizin yaprakları.. |
GÜNÜ SEVGİYLE BAŞLAT
Günü sevgiyle başlat Tebessümlere teslim et bakışlarını Gülücüklerin Karanlık hücrelere pencereler açsın Gözlerin başka gözlere Sevginin gücüyle baksın Günü sevgiyle başlat Kendinle barışık ol Aklını güzele yönlendir İnsanların insancıllığını çıkar derinlerden Akıl değil mi insanı farklı kılan Aklın kullanılış biçimi İnsanı insandan ayıran İçinde iki güç var Düşüncelerinde dolaşan Kalp atışlarında yaşayan Yüzündeki maske ile saklanan Ve birbiriyle hep çatışan Gözler senin gözlerin Bakışlar onların bakışları Verdiğin tepkiler Onların haykırışları Ve karşılarında akıl surları Hangisi aşar hangisi şaşar Ey sevgi ne olur bunu sen başar Senin açtığın kapılarla gönüller coşar Işığınla insanlar dostluğa koşar Günü sevgiyle başlat Sevgiye açık olsun yolların Hep sevgiyi sarsın kolların Ve mutlu geçsin yılların. |
pamuk ipliği
Anlatılmaz bir duygu bu... Pamuk ipliğine bağlı sanki, Koptu kopacak. Dost yarenlik,dostluk,kardeşlik..... Böylemi olmalı? Pamuk ipliğinin sağlamlıgı kadar.... Kopardım desen kopacak.... Oysa! ! Ona duyulan sevgi ummanlar kadar.... Bütün sevgi ırmaklarım, Gönlümdeki umman denizine akıyor. Dost ise:bilinçli veya bilinçsiz, Irmaklara set çekmeklemi meşgul? Dostluk, yarenlik böyle mi olmalı? Üzüntüm çok büyük... Yüreğimi çekip çıkarmak geliyor, İçimden.. Sevgileri,dostlukları,yarenlikleri, Almayan bir madde ile kaplayıp, Yeniden yerine koyup, Bir oh be Dünya varmış demek geliyor içimden....... Yapamıyorum... Çünki, Dostlarımı çok seviyorum. |
Okşarken kalbimi karbeyaz bulutlar,
Duman renkli güvercinler konarken dudağına gökyüzümün, Afet-i başlattı birden gidişin. Org melekleri uçuştu Ellerime dokundu sevda remilli bir cinayet. Devlet arması koparılmış bir zafer tacı gibi, küle ve tuza bandın bu sevdayı. Gidişin gönlümdeki yanardağın patlamasıydı Ve bir bir eritmesiydi uvuzlarımı... Perdeler indi,tozlar uçuştu,gözyaşı yağmur oldu Yandım ateşlerle dondu toprağım Ve gördüm hasretinle çürüyen günlerimi... Sürüklendim sonra,tutarak bir atın yelesinden arasından geçtim insanların,bir gürültüyle duyan olmadı..... Dağlara çıktım sonra, en keskin şarkıları dillendirerek yorgun dudaklarımla, geçmişi seyrettim gözbebeklerimin içindeki suzişanla.. Parçaladım hücresini yaşamın, suyu havaya ekledim,ikisini toprağa. Toprağı dinledim yalınayak aştım koruları Ama yinede o mutad işaretini bulamadım,vaad ettiğin cennetin. Çırpınmayı bile unutmuş bir serçe gibi, Sakladım,sol mememin altındaki cevahir'de,kanatlarımı. Kadınlığın böyle karşıma dikeldikçe utandım, Savaşamadım içimdeki yangınla. Hayatla katlayamadım genç yaşımı, Yirmimde çarptı beni bu ayrılık firak-ı. Perdeler çekili,kapılar sürgülü,bahçe duvarları yıkık, Yazlar,baharlar yokuş aşağı yuvarlandı Deli bir poyraza döndü hayatım. Gidişin yanardağın patlamasıydı Ve bir bir karartmasıydı düşlerimi. Bizans surları,Osmanlı bedestenleri ve Hünkar camileriyle, Aziz İstanbul'da güneşe açık bir pencerem kalmadı. Pendik sırtlarında yorgun,telaşlı,eskimiş, solgun ve acılı bir 'ben'varım şimdi... Gittiğin bu yerde karanlık bir tomurcuk bıraktın senden arda... Şimdi gözyaşlarım avuçlarımda bir alev topu. Oku kadınım,OKU! ! ! Ayırma gözlerini kelimelerden ve istersen bir günlük doğan bir böcek gibi düşünme hiç yarını... Sadece oku ve hisset kelimelere işlediğim kalp yangınımı, sez sana olan bağlılığımı. Oku kadınım,OKU! ! ! Yüreğimin yangınını döktüm bu satırlara Alev alan kağıdı söndürmeye çalıştım gözyaşlarımla, Şimdi elinde,yarı yanık,yarı yaş bu şiirim Bin asırlık uzun bir gecenin eseridir..... Oku kadınım OKU! ! ! Ve artık geri dön. Çünkü; Gidişin yüreğimdeki yanardağın patlamasıydı... |
EYLÜL DAMLALARI
Eylül damlaları düşer üzerime öpüşleri hüzünlü ve durgun dağıtır düşüncelerimi solgun dudaklarından çıkan lodosun rüzgarı bir kez daha boynu bükülür bekleyişlerimin kırılan filizler gibi söyle Eylül gündüzleri yakar-kavurursun da nedendir ayaza düşürür *******i denizinden uzanan el okşarken öksüz tenimi kum taneleri misali kayar gider hatıralar gözlerimden ve ardı sıra dökülür dilimden vefasızlara bana üvey kelimeler ve sen bağdaş kurunca takvimlerde dalgalar bir başka vurur kıyı boyunca yakamozlar fitillerini yakar da daha solgun – daha yaşlı - daha yaslı savrulur umutlarım havada öfke bulutlarımın gölgeleri düşer denize kabarır sarsılır göğsüm Marmara’nın tam ortasında fırtınalar biriktirir isyanım sonra yetişir ığrıpçılar dizilirler sıra -sıra Fener adasının gerdanına nihavent bir taksimdir duruşları Eylül hüznümün tam ortasına her damlada biraz daha ıslanır biraz daha yaşlanır ömrüm şimdi gözlerindeki tüm damlaları sal üzerime bir adalıya hüzün denizinde boğularak ölmek yakışır hazırım –hazırım sağanağında sürüklenmeye hadi durma damlalarınla boğ beni ki yaşadığımı hissedeyim.. ah eylül gözyaşlarında yüzmek ve kulaçlamak ömrü renginde.Olsun, zor da olsan, yine de ol takvimlerde..Seni seviyorum.. 10/Eylül/2007 Avşa Günlüğü |
Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var:
Yaşadın mı, yoğunluğuna yaşayacaksın bir şeyi Sevgilin bitkin kalmalı öpülmekten Sen bitkin düşmelisin koklamaktan bir çiçeği İnsan saatlerce bakabilir gökyüzüne Denize saatlerce bakabilir, bir kuşa, bir çocuğa Yaşamak yeryüzünde, onunla karışmaktır Kopmaz kökler salmaktır oraya Kucakladın mı sımsıkı kucaklayacaksın arkadaşını Kavgaya tüm kaslarınla, gövdenle, tutkunla gireceksin Ve uzandın mı bir kez sımsıcak kumlara Bir kum tanesi gibi, bir yaprak gibi, bir taş gibi dinleneceksin İnsan bütün güzel müzikleri dinlemeli alabildiğine Hem de tüm benliği seslerle, ezgilerle dolarcasına İnsan balıklama dalmalı içine hayatın Bir kayadan zümrüt bir denize dalarcasına Uzak ülkeler çekmeli seni, tanımadığın insanlar Bütün kitapları okumak, bütün hayatları tanımak arzusuyla yanmalısın Değişmemelisin hiçbir seyle bir bardak su içmenin mutluluğunu Fakat ne kadar sevinç varsa yaşamak özlemiyle dolmalısın Ve kederi de yaşamalısın, namusluca, bütün benliğinle Çünkü acılar da, sevinçler gibi olgunlaştırır insanı Kanın karışmalı hayatın büyük dolaşımına Dolaşmalı damarlarında hayatın sonsuz taze kanı Yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var: Yaşadın mı büyük yaşayacaksın, ırmaklara, göğe, bütün evrene karışırcasına Çünkü ömür dediğimiz şey, hayata sunulmuş bir armağandır Ve hayat, sunulmuş bir armağandır insana. |
Ben hep onyedi yasindayim.
Her Ayak sesinde ürperirim. Demirkapinin her acilisinda, gögsümün Kafesine sigmaz yüregim. Her türlüsünü tattim, acilarin ayriliklarin. Herseye biraz alistim. Bir seni beklerken kendimi yenemedim..... Su Metrisin önü,bir uzun Alan. Birtek seni Sevdim,gerisi Yalan. Senin Hasretindir, Hücreme dolan. Birtek seni Sevdim, gerisi Yalan. Senin Hasretindir, Hücreme dolan. Birtek seni Sevdim, gerisi Yalan, gerisi Yalan... Hücremdeyim, hasretinle Yanarim. Senin icin hergün, hergün Aglarim. Kanin hep icime akar kanarim. Beni anlamadin, oana yanarim. Kanin hep icime akar kanarim. Bizi anlamadin, ona yanarim, ona yanarim... |
Sen gelince aklima
Unutmadim seni Napdiysam unutamadim Yalanim yok, sevemedim senden sonra kimseyi Vermedim yüregimi, aldanmadim Aglamadim her gidenin ardindan Gözlerimi yatiripda uzaklara beklemedim Tutkuyu bilmedim Kapilmayi, özlemlerimi unutup yenilmedim O hain sanci hic kivrandirmadi senden sonra Sevdigimi söylemedim kimseye Ve sevilmedim Simdi eskilerden kalma bir sarkisin dilime doladigim Hüzün cicegimsin, solduramadigim Unutamadigimsin, unutamadigim Sen gelince aklima, aglamak varya Yaz günü subati yasamak varya Aktikca biriktin, aktikca biriktin duygularimda Aktikca biriktin, aktikca biriktin yanaklarimda Sen gelince aklima gizli gizli aglarim Sarkilara dert yanarim Sen gelince aklima iclenir kahrederim, Vurulurum, kanarim Dedimya yalanim yok Sevemedim senden sonra Düsünmedim senden baska kimseyi Dizlerinde uyumadim, siginmadim cocuk gibi Gögüsünde aglamadim Aska asik olmadim yeniden Aynalarda düzeltmedim saclarimi Dudaklarimi boyamadim O kirmizi elbisemi hic giymedim senden sonra Ve hic güzel bulmadim kendimi Hatirlarmisin, en cok gülüsümü severdin Ne cok güldürürdün beni Senden sonra hic gülmedim Senden sonra sofralar hazirlamadim, mumlu cicekli Saganda yumurtayi agzima bile sürmedim Önlü arkali bir kasete cektigimiz O sarikiyi hic dinlemedim, dinliyemedim Sakladim mektublarini Resimlerini yakmadim Ve kackereler, kackereler cevrip de Konusmaya cesaret edemedigim O telefon numarasini hic unutmadim Sen gelince aklima, aglamak varya Yaz günü subati yasamak varya Aktikca biriktin, aktikca biriktin duygularimda Aktikca biriktin, aktikca biriktin yanaklarimda Sen gelince aklima gizli gizli aglarim Sarkilara dert yanarim Sen gelince aklima iclenir kahrederim, Vurulurum, kanarim Ilk vurgunum, son gözagrim Dinmedi icimde sizin Bu kancinci gece yanlizim Simdi kim siirler okur sabahlara dek Ellerim hangi elleri tutar rüyasiz Kime baksam seni görüyorum Sen gelince aklima aglamak varya Aktikca biriktin duygularimda Yillarca gelisini bekledim Bana dönüsünü Hicbirsey dindirmedi hasretini Yoklugunu silmedi en aci ölümler bile Ben hep seni hatirladim Yeni dogmus bir bebegin ilk cigiliginda Gec kalinmis sevdalarin aksamlarinda Ve sen vardin birzamanlar ölüsiye sevenlerin ayriliginda Sen gelince aklima aglamak varya Beklemek, can cekisen bir türküdür artik Dilimde yürükler parcalayan Umut soguk duvarlarin ardinda kaldi Sen gelmez oldun Sen gelince aklima aglamak varya Böyle sevmek olmaz olsun |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:58 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.