![]() |
Anamın Mektubu
Mektup geldi gurbet ele anamdan... “çok gittin be oğul, gel” diye yazmış. “Bir an huzur bulamadım yaramdan; Dertlerim çağlayan sel” diye, yazmış. “Bilemezsin seni özledim ne çok! Hasretin sinemi yaralayan ok! Gelirim demiştin, hiçbir haber yok! Hiç değilse haber sal” diye yazmış. Anlarsan halimi ederim beyan... Yarasın içimde daim kanayan... Dayanamam, deme, sabreyle, dayan! “Anladım, çıkmaz bu yol,” diye yazmış. “Geçti ömür bitmez, azap çileyle... İş başa ermedi kinle, hileyle... Kimi günahını sattı kileyle... Kimi de mümin kul,” diye yazmış. “Kolay kolay belli etmez rengini... Yüze güler, içten kurar fendini... İnsanoğlu en çok sever kendini.... “Dikkat et: aldatır, dil” diye yazmış. “Unut çocuklukta kurduğun düşü... Alınteri yemeklerin en hoşu... Hayat menziline ermeyen koşu... Ömürse; derilmeyen gül,” diye yazmış. “Nasıl olur deme, oluyor işte! Tırnağın kazancı eriyor dişte! Kaybetme kendini olmayan düşte... Ara saadeti, bul” diye yazmış. “Kötü işte, eğri yolda didinme! Tanı, tutmayanı sırdaş edinme! Çiğ süt emmiş, insana çok güvenme Dost kim, düşman kim, bil diye yazmış? “Harabe, vatanda güzel her yerimiz... Ne ölümüz rahat, ne de dirimiz... Vurdumduymazlık, hiç çıkmaz kirimiz... Gözlere serpilmiş kül,” diye yazmış. “Zengin bilmez fukaranın halinden... Emer tüm kanını, gelse elinden... Kendini koru bunların şerrinden... Haklıysa, güçsüzle ol” diye yazmış. “Dünya fani hiç kimseyi kondurmaz... Dert bindiği dalı yıkar, ondurmaz... Bedavaya bala kimse bandırmaz... Zehir olmasın ha, bal” diye yazmış. “Açgözlünün gözü tatlı aşında... Akbaba misali döner başında... Bir karar ver, iyi düşün, taşın da... Toplama sonradan nal,” diye yazmış. “Herkes düşer rızık için yollara... Kimi satılır it gibi yallara... Kimi de kul olur, adi kullara... Olanlardan ibret al” diye yazmış. “Sözlerim altındır, yabana atma! Haksızın elinden ölsen de tutma! Helal kazancına haramı katma! Haram yeme de tek, öl” diye yazmış. “Olur, evin, yurdun inan ki viran... Her yüze güleni sanırsan yâran... Önderin Muhammed, ışığın Kuran... Bozulma hep öyle kal” diye yazmış. “Bak oğul, sen sen ol! doğrudan şaşma! Düz de olsa kötü yolundan aşma! Meçhulse, menzile nafile koşma... Gülmesin haline el,” diye yazmış. |
Anne Adlı Biri Varmış
Ben annemi tanımadım, Annemde beni… İmrendim, hattâ kıskandım çok kez ana kucağında mışıl mışıl uyuyan bebekleri. Büyük bir zevkmiş, Yatamadım bir kez bile ana sıcağında. Anneyi… Anne sevgisini… Gözlerden, sözlerden öğrendim. Üşüdüğüm zaman iliklerime kadar üşüdüm annesiz… Özlediğim zaman kemiklerime kadar özledim! Ne kadar çok isterdim ninni dinlemeyi Uzanıp yatarken her akşam ana kucağında… Ne saçımı okşayabildi Ne bakabildi gözlerime Ağladığım zaman ne silebildi gözyaşımı Üzüldüğümde ne okşayabildi başımı Ne oynayabildim yüzüyle tırmalayarak Ne ellerimden tuttu Ne ortak olabildi sevincime, kederime Ama kendini bende unuttu Sindiği ondan her yerime Ne uçabildim sevecen sesiyle, göklere Ne kadar isterdim ah! Hem de ne kadar Sevinmeyi… Mutlu olmayı şefkatli birkaç sözüyle… Isınmayı ılık nefesiyle… Derler ki: anne toprak gibi hoşgörülü Güneş gibi sımsıcak, Gece misali sırdaş. Derler ki: anne en cömert, en fedâkar Derler ki: ana görgülü Her yere gidilebilecek arkadaş Candan içeri candan yoldaş… Ben annemi Hiç görmedim Annemse beni Dediler… Yaşama nedeni Bir ayrılık hikâyesi anlattılar hep Dinledim gözlerim dolu dolu Ne ben koklayabildim annemi Ne de o oğlunu… Toprağı özler gibi özlüyorum Baharı bekler gibi bekliyorum Gelmeyeceğini ve olmayacağını bile bile Ümidimi dualarıma gözyaşlarıma yüklüyorum. Anne! Ah anne! Seni herkesten çok seviyorum Ellerimden tutsan Sırdaşım olsan Beni avutsan Sarsan bitimsiz sevgine Karışsam seninle sevginin sevincin her rengine O kadar ihtiyacım var ki anlatamam Sensiz o kadar anlamsız ki yaşamam Gelip de bir sarılsan ne olur! Küçükken okşayıp, öpemediğin Şu koskoca bebeğine. |
AntikaBir Mabed
Mânâ erlerinin dem sürdüğü zamanlardan… Geçmişi bugünlere taşıyan, limanlardan… Bir mâbet ki; benzersiz, ebediyyen kıblegâh! İbâdet edenlerin ruhları olur âğah. Konan her taş, her candan, sanki bir parça taşır… İhtişâmına dalan hayran gözler kamaşır. Her yerinde gözyaşı, alın teri izleri… Enfes râyiha gibi doldurur genizleri… Esrârengiz havası bakışları mest eder… Kıraçlaşmış kâlpleri muhabbetle dost eder. Yollar oradan gider, mâveraya, arayan! Gül yolun sancısını iliklerinde duyan! Kim var ise; göz, kâlp, söz yönelir umut ile… Fırsat arar huzura her açıdan kabule. Açıldıkça Mevla’ya eller umut dolarak… Boşalır gönüllere rahmet, ikram olarak! İlk yapıldığı gün gibi ayakta, dimdik durur… Bir heybet, bir âsâlet; içinde coşar şuur. Seyreder şaşkın gözler bu muhteşem eseri… Bu eser ki; mâzinin nesillere Kevseri. |
Arz-ı hâl
İnanın ki hâlimi beter etti ölmekten Bana bir şeyler oldu, hep onu düşünmekten. Eridi tunç benliğim, hayaller kura kura His kaynağım kurudu, hislerimi gömmekten. Mânevim çöle döndü, lâl oldu bülbül dilim İsimleri unuttum, ismini söylemekten. Anlatamam kimseye, öylesine bir dert ki Sanmam büyük dert yoktur, böylesine sevmekten. Beklerim ilgisini, yüreğim delik, deşik Tek sevmesin, korkarım, büsbütün kaybetmekten. İçim, dışım her şeyim onun ile dopdolu Pervâneleri geçtim, etrafında dönmekten. Elde değil, bilmeden düştüm bu çılgın sele Sürüklüyor peşinden, korkuyorum gitmekten. Ne kadar inlese de, duymaz nâlan kalbimi Şifasız hastasıyım, özlemini çekmekten. Bir yanlış eylemiyle yıkılır hayâllerim Sevmiyorsa söylese, tükendim yaş dökmekten. Düştüğüm yol dönüşü asla olmayan bir yol Anlatamam bir türlü, korkum red edilmekten. Arz-ı hâlim bu, o da arz etse bir hâlini Kahrolur, mahvolurum ona acı vermekten. İnlerim özlemiyle, boşluk yutar sesimi Duymaz, usandım artık, ağlayıp, inlemekten. |
Aşk Deryası
Aşk denen sonsuz deryaya Düştüm ama çıkamadım Ayrılığın surlarını Ne yaptıysam yıkamadım. Her şeye rüya dediler Aşkıma riya dediler Böyledir dünya dediler Coştum ama akamadım. Etti beni benden azil Oldum el-aleme rezil İndi yüreğime nüzul Gayra dönüp bakamadım. Göründü hüsnü, gözüme İsmi dolandı sözüme Düştü bir ateş özüme Yandım ama yakamadım. Doldu sineme sel olup Sinem vahasız çöl olup Açıldı, gonca gül olup Gül oldum gül kokamadım. Leyla misali aradım Divaneye çıktı adım Kavuşmaktı tek muradım Bir türlü kavuşamadım. Bakın, perişan haline Düşmüş ayrılık eline Şu perişanın dili ne? Der, canansız yapamadım. |
Aşk ve Aşık!
Aşk hâzinede som, sırdan cevherdi Gözlerden sessizce gönüle girdi Özlem güllerini sevgiyle derdi Âşıklar bağında kemâle erdi. Sormayın bilemez, çekmemiş derdi Darası cürmünden ağırmış derdin. Korkmalı cesurlar her zaman Hak'tan Emri tutan kurtulurmuş helaktan Temel muhabbetten, çatı topraktan Yaratmış Yaradan her şeyi yoktan. Nâmerdin hedefi etse de merdi Mekânı yüksekmiş nâmertten merdin. Sızlayan yaralı bağırmış bağır! Korkuya cesurlar sağırmış sağır! Sevdânın sıkleti ağırmış ağır! Dayanamazmış hiç ariyet bağır. Kim ki ayrılığın gönüllü ferdi Mevkisi kâlplerdir, bilin o ferdin. Çâre sığınakmış çâresiz dile Çilekeşe ballı kaymakmış çile Varmış aşılmaz her dağa vesile Yolcular olursa yollara köle. Kim ki yâri için canını verdi Yar diyebilir mi niye can verdin? Ayrılık dağlarda erimeyen kar Hiç batmayan güneş yüreklerde yâr Aldanmayın, elde değil ihtiyar Aşk ile tutuşan her dem bahtiyar Aşk olursa âşıkların her virdi Reddeder mi aşkı sahibi virdin? Sormayın bilemez, çekmemiş derdi Darası cürmünden ağırmış derdin. Nâmerdin hedefi eylemiş merdi Mekânı yüksekmiş nâmertten merdin. Kim ki ayrılığın gönüllü ferdi Mevkisi kâlplerdir, bilin o ferdin. Kim ki yâri için canını verdi Yari der mi hiç, niye can verdin? Aşk olursa âşıkların her virdi Reddeder mi aşkı sahibi virdin? |
Aşk!
Ne okunur, ne yazılır... Aşk öyle bir hitaptır ki! Ne silinir, ne kazılır... Aşk öyle bir kitaptır ki! Ölüleri diriltir aşk! Dirileri delirtir aşk! Düşmesin bir taş yüreğe... Yavaş yavaş eritir aşk! Derttir, derman bildirmez aşk! Çektirir de öldürmez aşk! Hasret ile örülürse... Ağlatır da güldürmez aşk! Bâzen bir gözde bakış aşk! Bâzen bir sözde yakış aşk! Bâzen bir gülüş, edâdır... Bâzen bir gizli akış aşk! Öyle bir kitaptır ki Aşk! Çok yazılır...Çok okunur... Sihirli hitaptır ki aşk! Acemilere dokunur... |
Atatürk! Şikayet
Bıraktığın ilkeler sinsi sinsi çiğnendi… Zayıflar tepelendi, güçlülerse gönendi… Kim giderse yolundan hilelerle önlendi… Tutunacak bir dalı kalmadı bu milletin; Peşkeş çekildi Atam! soysuzlara devletin! Yanşamaktadır ülken, acılar dolu şoku… Her tarafını sardı, görülmemiş pis koku… Bozuldu, hiç bozulmaz dediğin, temiz doku… Çıkarıcılar dilinden düşmez bir ân gayretin; Peşkeş çekildi Atam! hırsızlara devletin! İhânet edip fitne tohumları ektiler; Yalakalar, yağcılar önünde diz çöktüler; Hatıranı yâd için kafaları çektiler… Adı çağdaşlık oldu, rezâletle işretin; Peşkeş çekildi Atam! sarhoşlara devletin! Kandırdılar yalanla, dolanla insanları… Yasak koyup, deldiler, istedikçe canları… İnsafsızların tunçtan, mermerden vicdanları… Biteceği yok inan! Zulüm ile zulmetin; Peşkeş çekildi Atam! zorbalara devletin! Emperyalist uşaklar, demir atmış devlete… Tutmuş köşe başların ya eşkıya, ya çete… Atılmış öz değerler, çöp misali, sepete… Çapulcular ne adın koydular, ne servetin; Peşkeş çekildi Atam! arsızlara devletin! Uşaklığı süsleyip bey diye yutturdular… Maskelere bürünmüş iblisi tutturdular… İstiklal savaşını hepten unutturdular… Olmak, hiç mümkün değil; güven içinde, metin; Peşkeş çekildi Atam! kansızlara devletin! Oynar kaderimizle; cambazlar, hokkabazlar… Eğlence zevk, sefâda; halkı umursamazlar… Yobazlığı da perde eyleyerek yobazlar. Kan kaybeder, günbegün îtibarın, heybetin; Peşkeş çekildi Atam! soysuzlara devletin! Boşunaymış yazık ki, yedi düvelle harbin… Yüzsüz, dalkavuklarla dolup taşmakta kabrin… O kadar çok ki seni istismar eden hâin… İstismar edildikçe kan kaybeder kıymetin; Peşkeş çekildi Atam! yolsuzlara devletin! Devrimlerin süslendi şüpheli evrimlerle Ah bir görsen! kol kola, kimler can dost, kimlerle? Balık arayan pek çok oltasında yemlerle…. Yaşasaydın, yetmezdi soysuzlara kuvvetin; Peşkeş çekildi Atam! kansızlara devletin! Akbabalar devletin burçlarına üşüşmüş, Tepeden al tırnağa nesi varsa bölüşmüş, Kurduğun Cumhuriyet dukalığa dönüşmüş, Yapılan töhmetlerden taştı sabrı herkesin; Peşkeş çekildi Atam! zorbalara devletin! Tüm baskılar, dayatma, sadece çıkar için? Kaynamaya başladı memleket için için… Bir akıllı yok, sorsun, bu yapılanlar niçin? Bilinmekte, bu hâlden, menfaati var kimin? Peşkeş çekildi Atam! hırsızlara devletin! Şimşekler kıskandıran has neslin yerde şimdi… Tutuldu her birisi, bir çılgın derde şimdi… İstikbâl ayak altı, ikbâl göklerde şimdi… Gençlik esiri oldu; ya içki, ya şehvetin; Peşkeş çekildi Atam! serkeşlere devletin! Beynimizde ötmekte köleliğin çanları… Akmakta oluk oluk mâsumların kanları… Ne kadar vurdumduymaz, görsen bir insanları Yapılıyor ölçüsüz, rezil dillerce methin; Peşkeş çekildi Atam! cahillere devletin! Ülkeni çevirdiler yola yola bir kuşa Yolunu döndürdüler aşılmayan yokuşa Emanetin kaldı vah! Ya hırsız, ya berduşa Asılır, göstermelik; her duvara bir resmin; Peşkeş çekildi Atam! sapıklara devletin! Hümanist tekerleme, şablonları görseydin... Umutları yok eden balonları görseydin... Vaatleri değil de, olanları görseydin... Kat kat artardı inan, tiksintin ve nefretin; Peşkeş çekildi Atam! ruhsuzlara devletin! Batılılaşmak hayâl, kalkınmak kısır masal; Yanlışları yapanlar, görür, gösterir hayâl; İnan ki bu akılla, zor özlenen istikbâl; Öde, öde; miktarı belli değil diyetin; Peşkeş çekildi Atam! ruhsuzlara devletin! Ruhun şad olsun Atam! rahat uyu yerinde; Tepinirken gâfiller, keyifle üzerinde… Sızlar yaralarımız dokundukça, derinde; Artık anladı millet, âkıbeti çok çetin; Peşkeş çekildi Atam! zorbalara devletin! |
Ayaz Duygular
Beklerim tetikte, dikkatim seste Her tarafta kar, kış; duygular ayaz. Seslenir uzaktan bir buruk beste Bakışları sarar renkler, bembeyaz. Karlı duyguların acıdan rengi Umutlar kavurur gözyaşlarını! .. Unutmayın dengedeki âhengi? .. Kimse ağlatamaz dağ başlarını! .. Su ateştir, ateş suya hükümlü… Kara topraktandır, yüzü, her gülün! .. Olmayan yok nimetine yükümlü… Eğriliği, ceremesi virgülün! ... |
Ayna
Bu ayna yalan söylüyor Bu yüz yüzün olmamalı Canında sevgi ölüyor Bu yüz hüzün dolmamalı. Baskında kalmış limanın Emziği sevdâ zamanın Çile dikişi yamanın Çilekeş hiç bilmemeli… Kimse anlamaz huyunu Bitmez acının oyunu Köz öğütür gül suyunu Gül bundan hiç yılmamalı… Paramparça şu göz sözde Umut kordan yağmur gözde Acı resmedilen yüzde Ağlayanlar gülmemeli… Yalnızlık bitmez buruntu Canın gölgesi kuruntu Sevgi özlemlerde tutu Dertler aslâ bulmamalı… Bu ayna bir can aynası Bakanın depreşir yası Kavuşmak olan, sevdâsı Aynada çok kalmamalı. |
Ayrılığı Sen İstedin
neyse arka plandaki neden îtiraz etmeme ve direnmeme rağmen, ayrılığı sen istedin! .. hem de geciktirmeksizin...hemen! .. yalvarmalarımı dinlemedin! .. Giderken bomboş gözlerle baktın, hiçbir şey demedin! .. düşündüğünü sanmıyorum... arkanda ne bıraktın? içimi...evet içimi; bir daha unutamayacağım şekilde yaktın! .. ve gözlerimi... kan çanağı yapana dek ağlattın! .. arkan sıra bakmamı bile istemedin... söylesene! .. Allah aşkına îtiraf etsene! .. sen bunu niçin, nasıl yaptın? Kalakaldım öylesine yıkık vîrâne; dolaştım durdum günlerce deli...dîvâne o günden sonra her şeyim gitti ters, yaşamaya çalıştım, tabii yaşamak denilirse! ? seni beklemeye ve seni düşünmeye ayırarak bütün vaktimi, bozmadan akdimi! Merak etme, düşünme hiç; nasılım ve nerdeyim ben? Ne zaman gelirsen gel, bıraktığın yerdeyim ben! .. |
Ayrılık Derdin Adı!
Hasret geçit vermeyen Tetikte çığlar ardı. Gönlüm imdât dileyen Bakışlara susadı! .. Eskimez acıların Oyuncağı yüreğim. Derdi ne? çilelerin Dolmaz neden miâdı? Eskidi gözyaşlarım acılar eskimedi. Kâr etmedi yalvarmak Derdim hep tâze kaldı! . Göz göz oyuk her yanı Girdaplarda benliğim… Umut kesti ufuktan Hüznün içine daldı! .. Canım niye kıskaçta? Ruhum bunaltı neden? Tütmez, içerden canım Ne diye, niçin yandı? Kâlbim paslanmış diyar Sevgimse yosun bağlar. Çözülmez küf duygular Ayrılık, derdin adı! .. |
Ayrılık Eylülü İlkbaharımın!
Ayrılık eylülü ilkbaharımın Güllerim kaç kere Ekim’e kaldı. Bitmez serenadı yâre yarımın Yarım umutlarda yıkıma kaldı… Gözlerim, söylenen hüznün bestesi Yüreğim yatalak hasret hastası Ümit mektubunu gurbet postası Getirdi, okumak sâkime kaldı. Sevindiğim ânlar ağladığımdı Gözyaşım hasretle çağladığımdı Hayali îdama bağladığımdı Son celse, kararı hâkime kaldı. |
Ayrılıktan Hediye
Gittin vedâ etmeden, döndün hiçbir habersiz Bitti deme boş yere, bu aşk asla bitmedi! ... Anlamsız gönül koyman, kahırlı sözün yersiz Getirdiğin hediye, hiç hoşuma gitmedi. İçimdeki dert var ya, hem zorlu hem devâsız Ayrılıktan hediye olur mu hiç vefâsız? Bunu biz istemedik; kader böyleymiş, böyle Bir kez dinle, haksızsam bin bir kere söz söyle Sensizliğin her ânı, inan ki denk ölmeyle Uzandım hayâline ellerim erişmedi. İsteme ayrılığı, kanımı iç dâvâsız Ayrılıktan hediye olur mu hiç vefâsız? |
Balıkçı Kızı
Seninle tanıştığımız o günü hatırlıyorum da… Bir balıkçı kızıydın… deniz kenarında... Fırtınalı bir gündü… dün gibi aklımda… taş atıyordun denize bir şeyler mırıldanarak küfrederek martılara… hâlin de biraz üzgündü…! ? Kaptırmış gibiydin kendini girift duygulara... Perçem perçem saçların vardı… ipeksi... savruluyordu… meydan okurcasına rüzgarlara… Gözlerin deniz mâvisi.. Yanağın nar kırmızısı...? Hele dudakların...! ? içimin sızısı... âdeta vurulmuştum ilk ân ilk bakışta...sana! büyüleyici gözlerin... zıpkınsı bakışların alıp götürmüştü tatmadığı iklimlere, ne olduğunu anlayamayan şaşkın kalbimi... yaşamadığım duygulara… Nasıl oldu bilemiyorum sanki bir balık gibi düşürmüştün beni ağına Bütün cesâretimle söylemiştim Hatırlar mısın? kapıldığımı aşkına... o ân ilk ve son... hiç unutamayacağım ândı... sana, seni seviyorum dediğimde... dudakların...“bende seni” diye fısıldadı… Beraber olta atardık denize el ele…göz göze…diz dize… heyecanlar yağarken duygulardan içimize deniz, martılar, ve rüzgarlar destek verirdi sevincimize…. Senin oltanda benim kalbim.. benim oltamda senin kalbin çıkardı hep kısmetimize... Saçlarını arkaya atardın sık sık aklımı başımdan almak istercesine.. deniz suyunda haşlanmış ellerimle saçlarını tarardım ve kumsala... öylesine... upuzun sırt üstü yatardın... bâzen denize girer beni meraklarda bırakmak için Karabatak gibi batardın... Gözlerin en tatlı bir şekilde gözlerime bakardı… mutluluk denizinde yüzen bir balık olurdum sanki… seni tanımadan önce yaşamış saymazdım kendimi… seninle yaşadıklarımızdı gerçek hayatım.. inan bana...inan ki…! |
Barış Çağrısı
Barış varken ne bu hoşgörüsüzlük? Hâlâ mı didişme? Hâlâ mı kavga? â Hem ihânettir bu, hem görgüsüzlük Hâlâ mı didişme? Hâlâ mı kavga? Ne seni üzeyim, ne de sen beni… Sen beni bağışla, gel ben de seni… Nesiller affetmez asan, keseni… Hâlâ mı didişme? Hâlâ mı kavga? Kavganın kimseye olmamış kârı… Körükler kavgayı, olan, çıkarı… Başını kaldır bak, gör olanları… Hâlâ mı didişme? Hâlâ mı kavga? Aynı toprak, aynı sudan var olduk… Sen bana, ben sana niçin dar olduk? Sebep ne, hemcinsken kör bakar olduk? Hâlâ mı didişme? Hâlâ mı kavga? Ne sen seçtin, ne ben ayrı yolları… Var eden böyle var etmiş kulları… Sökelim kâlplerden kinden çilleri… Hâlâ mı didişme? Hâlâ mı kavga? Sen insansan bende insanım, insan! Tutarım elinden, yakamaya yansan! Sen bana ihsansın, ben sana ihsan! Hâlâ mı didişme? Hâlâ mı kavga? Kavga ettirerek sömürmekteler… Zevkle keyiflenip, semirmekteler… Geleceğimizi kemirmekteler… Hâlâ mı didişme? Hâlâ mı kavga? Bugün kavgalıysak, yarın yüz yüze Mecburuz, bakacağız…biz göz göze Bilmem gerek var mı aykırı söze? Hâlâ mı didişme? Hâlâ mı kavga? Savaş hem seni hem beni yok eder… Eş, dostu aç kor düşmanı tok eder… Barışmayan, yok olmayı hak eder Hâlâ mı didişme? Hâlâ mı kavga? Bırakalım nolur kini, garazı! Kinle, garaz insanlığın marazı! ? Bugün yoksa da var, yarın terazi! ? Hâlâ mı didişme? Hâlâ mı kavga? |
Bekle Sabret!
Bekle, sabret zaman sana armağanlar getirecek Hayal edip, anmaktan çok çekindiğin mevsimlerden. Hislerini hep kördüğüm eden derdi bitirecek Ayırd ederek ismini sevmediğin isimlerden. Kızma, küsme kaderine sevinçli günler çok yakın Sabırdan set yap kedere, mutluluk süsleri takın İnse de sızın derine, isyana meyletme sakın Sevgiden sağanaklar var unuttuğun resimlerden. |
Bekledim!
Pencere, kapıda seni bekledim... Ümit dolu, gelmeni bekledim... Hasretin depreşti, çekemez oldum... İmdadıma yetişmeni bekledim. Gölge yaptım yüreğime ismini... İnledim, elime alıp resmini... Duyar belki, koşar diye, sesimi Ağladım da, işitmeni bekledim. Kan yaşlar dökülür kor güllerimden Canlanan olur mu toz küllerimden? Hayallerin tuttu buz ellerimden İnan ki, hep ellerini bekledim. Bıraktın geride harâbe, vîran... Aklımdan çıkmadın inan ki bir ân! Hazan vurmuş gönül bahçemde her ân Açsın diye...güllerini bekledim. Bırakmadı hayâlin hiç peşimi... Sensizlik ağrıttı, yordu başımı Yaksın diye, sönmüş aşk ateşimi Özlem ile gözlerini bekledim. Derman yok derdime ilaçlarımdan Vazgeçtim inan ki tüm öçlerimden Geldiğinde tutup ak saçlarımdan Yerlerde sürüklemeni bekledim. Bir acı bıkmadan bağrımı döver... Hasretin hançeri kalbime değer... Bilmeden kâlbini kırmışsam eğer... Suçu bana yüklemeni bekledim. Nankörlük bendedir, yâr bilmemişsem... Ağlamış, inlemiş ar bilmemişsem... Vuslat ânı gelmiş ben gelmemişsem Vazgeçmeyip beklemeni bekledim. Sensizlik betermiş inan, ölümden... Buruk gönlüm, bitmez figan dilimden... Ağladığım ânlar tutup elimden... Sevgiyle desteklemeni bekledim. Bir ağırlık çöker gün gün canıma Ayrılık buz doğrar her ân kanıma Üzüldüğüm anlar koşup yanıma Sevincini eklemeni bekledim. Utanmaz, arlanmaz adam olmaza İsyankar, günahkar; yola gelmeze Can fedaya hazır kendin bilmeze Yeniden bir can vermeni bekledim. |
Ben Sarp Bir Dağım
Ben bir dağım, her yerim sarp Buzul dolu doruklarım! .. Aldığım her nefes şarap Delik delik çarıklarım! .. Rüzgarların dert ortağı Benim, bulutların ağı Ensemde göğün dudağı Mutluluğu sayıklarım! .. Güneş gözlerime tüner Canım yıldızlara süner Başım sarhoş gibi döner İrâdemi ayıklarım! .. Hep sızılar, vermez ara Derman koymaz vura vura Yaralarım müzmin yara Tedavisiz kırıklarım! .. |
Bile Bile
Görmedim güldüğünü yüzümün hiçbir zaman Seni nerden sevdim ben? Kapanmadı hiç yaram. Ne olur terk eyleme, sensiz asla yapamam Hem sensizlik, hem hasret; çekilmez bunca çile! Kendimi kora attım, sonunu bile bile! Kurtar desem çektiğim dertten, gelmeyeceksin… Perişanım yüzünden, hâlden bilmeyeceksin… Desem, sensin tek çârem, çâre vermeyeceksin… Yaşarım ağlayarak, sen ise güle güle… Kendimi kora attım, sonunu bile bile! Vicdan, insaf, merhamet yokmuş sende, anladım! Hasretinle, vefâsız, bilsen ne çok ağladım… Mutluluk emelimdi, hep acıyı yaşadım Bilmeden köle oldum bir insafsız gönüle Kendimi kora attım, sonunu bile bile! Ruhumu kucakladı sis misâli gözlerin Benliğimi kuşattı alev saçan sözlerin Yaktı her tarafımı içten içten közlerin Baksana şu hâlime, yanmaktan döndüm küle Kendimi kora attım, sonunu bile bile! |
Bir Akşam
Itır kokan gözlerinde bir akşam... Gidersem ne olur susuzluğumu! ... Bakışların tutsa, sarsa her akşam... Issızlıkta güçsüz kalan ruhumu! ... Uzansan yardıma muhtaç birine İkrâm, sevgi sunsan, kır ellerine Kül olsan, ne olur! Onun yerine Sen olsan hep düşlerinin yorumu! ... Kuşatsan özlemimdeki ânları... Yaşatsan define heyecanları... Yazdırsan, göklere aşk ilanları... Aydınlatsa özlemdeki yolumu! Yüklesen kâlbime sözün yükünü.. Sen olsan derdimin cüzün, yekûnu... Bürüse varlığın sevgi mülkünü... Söndürsen bir akşam sönmez korumu! ... |
Bir Destan Şehir
Bir şehir ki; âlemde yoktur dengi, benzeri Baygın baygın, herkesin ona bakar gözleri Bakışları mest eder, tutuşturur özleri Sevdiğine kendini tam verir bu şehir Sevmediğine acı, gam verir bu şehir. Bağrı yanık tarihin, içi ezik mensubu Gözü yaşlı zamanın, düşlerdeki efsunu Hayal olmuş tâlihin, tortulaşmış yosunu İsimsizlere isim, nâm verir bu şehir Sevmediğine acı, gam verir bu şehir. Ah bu şehir, bu şehir; sevgisi coşkun nehir Manzarası emsalsiz, güzelliğiyse mâhir Onunla olmak Kevser, onsuz kalmaksa zehir Hizmet edenlerine dem verir bu şehir İhânet edenlere gam verir bu şehir. Yedi tepede sönmez meşâle ezel, ebet Ayrılığı idamlık, muhabbeti müebbet Sevenlerine yârdır, bilinsin ilelebet Derde devâ, hastaya em verir bu şehir İhânet edenlere gam verir bu şehir. |
Bir Gülün Hikayesi
Buz gibiydi toprak gökyüzü karmakarışıktı üşüyordu elleri bulutların donuk donuktu gözleri tesadüfen atılmış bir tohumun beklentisi çok az bir ışıktı henüz dalına doğru yönelmemişti yaprak… kar yağdı lapa lapa rüzgar esti çılgıncasına raks ettiren melodiler çalarak sürgün yapraklara dallarda çiçek yerine kuşlar açıldı ay saklandı bulutlar arkasına yıldızlar çıkmayı hiç istemedi ayazın tipili balosuna bir fidanda bir zerre uzandı dal ucuna dudağında her renkten renkler vardı hediye son verdi zaman üşüten orucuna yeniden fırsat doğdu sürgündeki sevgiye güneşin gitti ürkekliği ay salınmaya başladı sereserpe yıldızlar dansa tutuştu burçlarla her gece depreşti gülnihâlin yürekliliği duyguları heyecanlarla tutuştu ısındı toprak ne kadar şükretse azdı cemreye su ısındı nazlanmalar kendiliğinden bitti açıldı yaprak goncalarla doldu fidanlar duygular tomurcuklandı bir gül açıldı binlerce güle bedel sevgiden her yüreğe saçıldı İtiraz yükselmedi kimseden San ki o güldü…özlenen…beklenen! . Bütün güllerin sevildiği ondandır güle benzetildiği sevgililerin…sevenlerin bütün güller soldu kurudu bütün fidanlar sevgi gülü solmayacak görecek yaşayanlar gülün sevgisi tükenmeyecek ölmeyecek…ölmemeli…sonsuza kadar. |
Bir iflas İlamı
Gözü dönmüş Kana susamış kâtiller Bırakmış bir tarafa insanlığı, aklı -Kim bilir içlerinde ne hınçlar saklı Kinle demlemiş vicdânı -Olduğu şüpheli vicdânın Her kötülüğü yapmakta Ne zaman, nasıl isterse canı -Hiç insanlığı kalmaz mıymış insanın? Ava çıkmış Gece/gündüz, büyük/küçük ayırt etmeden İnsan avına Her cephede Yetişin imdada yetişin! Can çekişen değerler bitmeden Vatan yok Özgürlük yok Yiyecek, içecek, giyecek Tutan yok Mâsum, mağdur, mazlum bir cephede -Niye kan, barut, acımasızlık, zulüm emeller? Bugün ona Yarın sana İlişme deme bana Tarihte çok yaşandı bu haller Ne olmuş ki bunların sevgisine? Sevgi dağıtması gerekirken Tetik çeker hemcinsine Bir merhametsiz gölgesine sine sine Hani, nerde bunlara dur diyecek eller? Talan eder sızlamadan Canı, malı, vatanı Kininde ölmüş kâtiller Seyredin Kanı donduracak umarsızlıkla seyredin siz Sızlamadan içiniz Târihin görmediği bu talan katliâmı -Niye, böylesine acımasızlık Böylesine insafsızlık Niye böylesine kısırlaşmış îzan, anlayış? -İşte en büyük yanlış En büyük aldanış Hiç kin ve garazdan başka Filiz veriri mi, boy atar mı Kan ile sulanan temeller? Binmiş tarihi bir zâlim korumasız Tarihi gariban bir milletin ensesine Olan bitenden Tuzu kuruların nesine Bu duyguların kangren olduğunun Umutların öldüğünün Belgesi değil de, ne? Bir çöküş başlamış ki Yok oluş olacak devâmı Kesmiş herkes birbiriden yardımı, ikramı Bir düşünün Nîmet mi bu, belâ mı? Değil, elbette değil Ne yazık! ne acı ki! Bu insan ve insanlığın iflasının îlamı. |
Bir İstanbul Sevdalısı
Nazlı bir güzeldi o, bahtında yazı idim Hüsnüne yüreğimin yanık avazı idim Her şeyimi uğruna vermeye râzı idim Belli değil süresi, tutuşturdu yanarım Yazık ki ayırdılar, özlemiyle kanarım. Sevdâlılara durak, düşkünlere limandı Hissizlerin elinde teli kırık kemandı Her seheri hikaye, her mehtâbı romandı Sisler içinde kaldı içimdeki dağlarım Yazık ki ayırdılar, özlemiyle kanarım. Kahrolurum küserse, gönlüm bahtına küser Boğazda doğan meltem, buruk bağrıma eser Ufkumda gurup idi, ruhumda coşan Kevser Şimdi hüzün akıtır, Kevser akan pınarım Yazık ki ayırdılar,özlemiyle kanarım. Tutuldu fırtınaya, sevdâsında yüreğim Ahd ettim kavuşmaya, dümenimde özlemim Ondan sürgünde olmak, girdabım ve elemim Kimse bilmez hicranla için için ağlarım Yazık ki ayırdılar,özlemiyle kanarım. Yedi tepede yedi meşalemdi, yanardım Ey şehir! Aşkın için herkese gül sunardım Sana hor bakanları hor görürdüm, kınardım Gülşenim hazan şimdi, viran bahar bağlarım Yazık ki ayırdılar,özlemiyle kanarım. Sanmam âlemde başka bulunsun bir benzeri Bilirim ki âlemin ondadır aç gözleri Söndüremem, içime atmış sevdâ közleri Böyle yanmak zor mu zor, şaşkınım, bîkararım Yazık ki ayırdılar,özlemiyle kanarım. |
Bir Kırmızı Gül
Bir kırmızı gül sarı Sapsarı duyguları... Bir sarı gül tozpembe Rengarenk kaygıları... Bir tozpembe gül mâvi Hayran kumral bir yüze.. Bakışları havâi Eritir süze süze... Bir mavi gül eflatun Zamanların elinde... Bir elâ göze meftun... El âlemin dilinde... Bir eflatun gül alev Alev yanar içinden... Aşkı ezelden ödev Ağlar, kanar içinden... Bir hercai menekşe Bükmüş boynunu üşür Bir lâle çilekeşe Çileleri bölüşür... Her gülün sevdâlısı Var...aşka düşmüşler… Âşıklar belâlısı Hasreti öldürmüşler... Yediverenin derdi Kimsede yok...ayrılık! Bilse zehir içerdi Çelenge mahkum artık... |
Bir Yetimin İlenci
Emzikteyken düşman ana, babamı Vurdurtmuş da yetim, öksüz kalmışım. Depreştirmen, deşeleyip yaramı Körpe iken belâlarla dalmışım. Bilmeden nâmerdi, merdi, mertliği Doğru mu kaderin bana ettiği Doğrultup namluyu, çekip tetiği Öldürüp düşmanım, öcüm almışım. Evim Islahevi, mahkumluk işim Özlemim özgürlük, buzul dağlarda Ne sevmeyi bilmiş ne sevilmişim Hayatım toz duman kardır çığlarda. Baba sevgisinden mahrum bir yürek Ana kucağına hasret çekerek Gözyaşı dökerek, boyun bükerek Acıların deryasında solmuşum. Koğuşlar çok soğuk, vicdanlar katı Görmedim ömrümce huzur, rahatı Yaşadım hep kaçak, göçek hayatı Ben hayatı çile, cefâ bilmişim. Kaderim, kaderim; kara kaderim Böyle imiş, kime, nasıl, ne derim? Özgürlük içimde kör mum misali Yanar sönük, sönük, ondan kederim. |
Bu Gidiş!
Anlıyorum, öylesi bir gidiş ki bu gidiş Kâlbi koparılıyor gibiyim köklerinden Gidiş değil, aldatma, bu apaçık bir terk ediş Terk etsen de kurtulman imkansız yüklerimden. Her hoş gülüş bir yara, her hoş bakış bir sızı Misâli yüreğimde zamanla depreşecek Yokluğunda aşkımın ritmi bozuk yıldızı Kendini bilmez hâlde boşluklara düşecek. Hatırladıkça içten söylediğin sözleri Oluşacak özümde özlemden yanardağlar Her tarafta hayâlin, yoracak bu gözleri Bilmeyecek hiç kimse bu deli niçin ağlar. Eğer kulak verirsen kapını yumruklayan Çok uzak diyarlardan arza gelen rüzgara Diyecektir, bıkmadan adını sayıklayan Biri var terk ettiğin, perişan, onu ara. Kim bilir belki de çok kızacaksın kim diye? Gelmeyeceğim belki aklına hiç kim bilir? Neden bu ansız kaçış, ayrılık niçin, niye? Nereye gidersen git ruhum peşinden gelir. |
Buseler
Esrarengiz tılsım gibi gel diyor Buseler, alevli dudaklarından. Havai aklımı, öp de çel diyor Buseler, alevli dudaklarından. Bakışların kanun, gözün ney gibi Düşürdü ağına tuttu toy gibi Her an ince ince yağar çiy gibi Buseler, alevli dudaklarından. |
Buzdağı Sevda
Sevdân kalbimde buzdağı Eri, bende eriyeyim. Ol yüreğimin tutsağı Çürü, bende çürüyeyim. Sığınağım, siperim ol Müjdeleyen haberim ol Kılavuzum, rehberim ol Yürü, bende yürüyeyim. Gam etme hiç yakılanı Bırak yenen, yıkılanı Sana candan sokulanı Koru, bende koruyayım. Çekilir çekilmez çile Tutuşalım gel el ele Gelmek istemesem bile Sürü, bende sürüyeyim. |
Cumhuriyet Marşı
Sonsuza dek bağımsız hür olmak amacımız Çağdaş yönetim, çağdaş nesillerle el ele. Cumhuriyet, lâiklik her zaman baş tâcımız Kucaklayıp milleti tükenmeyen sevgiyle. Cumhuriyet, nuruyla ülkeyi aydınlatan Sarılalım dört elle, nîmet, cumhuriyete Cumhuriyet güneştir, doğunca hiç batmayan Cumhuriyet ebedî sönmeyen tek meşâle. Sarılıp, Ata’ mızdan mîras tüm ilkelere Aydınlığı her yönden yaymalıyız ülkeye Hedef: lâik, kalkınmış, demokratik Türkiye Önderimiz Ata’ mız, rehberimiz bilimle. Tâvizsiz, ermeliyiz tükenmez aydınlığa Bilimle ışık yayıp cehâlet karanlığa Yeniden örnek olup tükenen insanlığa Bakarak geleceğe umut ile güvenle. Dünyada îtibarlı, vâkur, başı dik, mağrur Olmalıyız. İçimiz dolmalı dâim gurur Sarmalı kâlbimizi ilk heyecan, ilk şuur Gitmeliyiz ileri, ilerleyerek fende. Şehitlerin kanıyla, canıyla filizlenen Bir emsalsiz hazîne, emellerde közlenen En mükemmel idâre aranılan, özlenen Cumhuriyet yaraşır hem yıldız, hem hilâle. Sarılalım dört elle, nîmet, cumhuriyete Cumhuriyet, nuruyla ülkeyi aydınlatan Cumhuriyet ebedî sönmeyen tek meşâle Cumhuriyet güneştir, doğunca hiç batmayan. |
Çağdaş Eşkıya
Eşkıyayı dağlarda aramaya lüzum yok Makamları otağa çevirmişler baksana Engel olacak olan, arıyoruz, lâzım, yok! Şikayetçi olursan, kaç, yaşamak yok sana! Makamları otağa çevirmişler baksana! En üst düzey amirler; bakanlar, boş bakanlar Pire için yorgan ne, memleketi yakanlar Bin kez dama sokulup; bin kez aftan, çıkanlar Ne edelim diyorsan, yapılanlar hak san! ? Makamları otağa çevirmişler baksana! Eşkıya, memlekette kim var ise ekâbir Yetkileri güçleri, etkileri mi, cebir? Akıllarında yoktur; ne kul hakkı, ne kabir Anlamadın mı hâlâ, tok olmak uzak sana Makamları otağa çevirmişler baksana! İnan bir kulp takarlar peşlerine düşersen Sonu pisliğe çıkar yollarını güdersen Evliyâymış eskiler, mukâyese edersen Şimdikiler çok rahat, söktürürler kök sana Makamları otağa çevirmişler baksana! Hedef tahtasısın sen; yakalarlar, tazı ol İşitmezler inan ki, gözyaşı ol, yazı ol Gücün varsa vur gitsin, gücün yoksa râzı ol Kurdururlar her yanda, bilsen bile fak sana Makamları otağa çevirmişler baksana! |
Çalıkuşu
Hiç kimse açamadı geçtiğin kapıları Kendi kendime mahkum tükettim hep yılları Gönül ağacımın sen oldun umut dalları Umutlarımı niçin yıktırdın çalıkuşum. Girdiğin hücrelere hiç kimse giremezdi İçindeki esrarı, imkansız bilemezdi Eriştiğin yerlere, can veren eremezdi Surlarımda delikler açtırdın çalıkuşum. Her şeyimi izinsiz girdin, istilâ ettin Başıma bu sevdâyı inan sen belâ ettin Mecnunu yitirmiş şaşkın bir Leyla ettin Uzaklardan el gibi baktırdın çalıkuşum. Ne biçim o bakışlar? Ne o yangın gülüşler? Raksederken göğsümde, ne o kıvrak dönüşler? Hayaller seninle hoş, seninle güzel düşler Çoraklaşmış kâlbimi yaktırdın çalıkuşum. Gel deyince gelmezsin, git deyince gitmezsin İçten içten yanarsın, inadından tütmezsin Yalvarsam yetiş diye, imdâdıma yetmezsin Bu kadar naz çok, nazından, bıktırdın çalıkuşum. Kon artık, kanatların kırılacak konmazsan Kanımı yaktın inan, affedemem, yanmazsan İçtiğin aşk iksiri, sende suç inanmazsan Yüreğimde şimşekler çaktırdın çalıkuşum. |
Çelişki
Çiy düştü düşlerimden Gönlümdeki gülşene Yitirdim yüreğimi Dîvane döne, döne Bir hüzünlü kaçışın İçinde sürüklendim Hislerim hep gönlümü Çevirdi başka yöne Günebakan misali Büktüm güne boynumu Yaptığından utanıp Baktı birden önüne Perişanım biçâre Pejmürde bir haldeyim Tepelendi benliğim Çıkamadım bir öne Tutuşmayan bir zerre Koymadı bedenimde İstiyor ki vefasız Hasret alevim söne Bir kaçamak nazarım Bir çapkın kor gülüşüm Demir attı apansız Kilitlenmiş gönlüne Ne kadar yok dese de Hiç aldırış etmedim Diktim aşk fidanımı Hiç vahasız çölüne. |
Çelişkilerde Çiçek Kalbim!
O gözler ki sînemi gizli gizli bıçaklar. Elemimi gözyaşım damıtır, aktığında. İçimdeki fırtına dorukları kucaklar Bakma! Ne olur, bakma! Eririm baktığında! Ruhuma çöreklenen sızılar aman vermez! Süre, zaman isterim; sebepsiz, zaman vermez! ? Derdi verir sormadan, ağlatır, derman vermez! Kurduğum hayâlleri sebepsiz yıktığında! Göğsümde nadas olur, özlemlerin destesi Çelişkilerde çiçek, kâlbim vuslat güftesi Rüzgarların dilinde, hazan aşkın bestesi Biter mi hiç iniltim, hicranlar yaktığında? Kor zamanlar, ilticâ bekler benden, edemem! ? Çağırır umutlarım; armağansız gidemem! ? Hançerler hislerimi yalnızlıklar, güdemem! ? Gökkuşağından sürgün yıldızlar aktığında! Şu yaralı kâlbimin niyâzıdır, dilekler. İzlemektedir rindi, gece/gündüz melekler Ben toprağa küskünüm, topraksa beni bekler Yağmurdan sonra visâl esansı koktuğunda! Bir koşucu yüreğim, nefes nefese kaldı. ******* esrârengiz, seherim tutsak aldı. Sevgi, doyamadığım aşk peteğindeki, baldı Döküldü, kâlbim yâra imzâya çıktığında! |
Çileli
Özlemden göz yaşlarım dinmez sellere döndü Aşkım hüzünle açmış solgun güllere döndü Düşünmedin karşılık vermeyi merhametsiz Kâlbim vahasız kalmış, ıssız çöllere döndü. Çileliyim çileli; sensiz divane, deli Her an mutsuz oldum ben, seni sevdim seveli. Teselli yok, azat yok, mahkum oldum hep sana Ömrüm bitti, tükendim aşkınla yana yana Bir dilenci misali yine geldim kapına Bilmem ki seven yüzün neden ellere döndü? Çileliyim ben çileli; aşkınla divane, deli Her gün mutsuz oldum ben, seni sevdim seveli. İnsafına kaldım bak, merhamete muhtacım İnliyorum, sendeymiş tesellim, her ilacım Gönül köşküme kurul; isterim, ol baş tacım Rengi gülden gül yüzün niçin küllere döndü. Çileliyim çileli; sensiz divane, deli Her an mutsuz oldum ben, seni sevdim seveli. |
Çocukça Şeyler
Sevgiden olageldim, muhabbet sevinç bağım… Öpülmeyi bekler hep nâzik, nârin yanağım… Gülümser hoş, ağlar aç kaldığında, dudağım… Sevin beni, sıkmayın, ninni söyleyin, ninni! .. Kucaklasın saf kâlbim sonsuza dek sevinci! .. Benimle dinginleşir isyankârın yüreği Mümbite çeviririm verimsizi, kurağı Yoksam, yoktur ihtiyaç, kainatın gereği Sevin beni, sıkmayın, ninni söyleyin, ninni! .. Kucaklasın saf kâlbim sonsuza dek sevinci! .. Tatlı eğer tatlıysa, acı acı değilse… Doğrulur, doğru olan, baskılarla eğilse Bitmez rızık gözyaşım, kıraçlara dağılsa Sevin beni, sıkmayın, ninni söyleyin, ninni! .. Kucaklasın saf kâlbim sonsuza dek sevinci! .. Yanağım akkor çiçek, dudağım baldır benim..! Yokluğum acı, elem; varlığım güldür benim..! Sevgi yoksa…her yerim kıraçtır, çöldür benim..! Sevin beni, sıkmayın, ninni söyleyin, ninni! .. Kucaklasın saf kâlbim sonsuza dek sevinci! .. Tutunduğum ilgidir, sevgidir beslendiğim... Barış, kardeşlik için âleme seslendiğim! .. Gönüllerdir, yıkılmaz, her mevsim üslendiğim Sevin beni, sıkmayın, ninni söyleyin, ninni! .. Kucaklasın saf kâlbim sonsuza dek sevinci! .. Ben kavgadan anlamam, savaş nedir, sormayın! ? Kundağım sevgi olsun, nefret kötü, sarmayın! .. Ne olur! Ey büyükler, bana tuzak kurmayın Sevin beni, sıkmayın, ninni söyleyin, ninni! .. Kucaklasın saf kâlbim sonsuza dek sevinci! .. Yoktur emsâlim, dengim; tekim ve bulunmazım Dualarda özgürlük dolu günler, niyâzım Bana elzem olan ne? Bilin herkese lâzım Sevin beni, sıkmayın, ninni söyleyin, ninni! .. Kucaklasın saf kâlbim sonsuza dek sevinci! .. |
Darmadağın
Başucunda kül yüzümün Gözleri var, darmadağın! .. Yıkılan umutlar dünün Közleri var darmadağın! .. Tırmanılmaz yokuşların... Mağduru can, çöküşlerin... Kan renginde bakışların... Gözleri var, darmadağın! .. Dalmış girift hengâmeye... Belli ki hasret sevmeye... Yalvarıyor sev, sev diye! .. Sözleri var darmadağın! .. Acıdan sunmuş sâkisi... Hüzünden yansır akis’i Her mevsimin tiryakisi Güzleri var darmadağın! .. Nesi varsa hep tüketmiş... Ermek için ömrü bitmiş... Meçhul menzillere gitmiş... İzleri var, darmadağın! .. Eritir hisli sözleri... Hüzün soldurur gözleri... Üzmem demiş ya sizleri... Bizleri var, darmadağın! ... Nesi varsa talan olmuş... Adı, sanı yalan olmuş... Her tarafa ilan olmuş... Gizleri var, darmadağın! |
Değmez Biri
Yazık…dökme gözyaşını Değmeyecek biri için. Eğilme, aşka başını Eğmeyecek biri için! Sevgin bayatlamış azık Harcanma canına yazık Kurak kaldın yorgun, ezik Yağmayacak biri için! Gözyaşlarını sakladın Canına kahrı yükledin Hayalde düşte bekledin Gelmeyecek biri için! Yaşantın acıklı öykü Tutmadı gözlerin uyku Bekledin ömrünce ufku Doğmayacak biri için! Canı gizli aşka yaktın Alev oldun yangın aktın Kalbini rehin bıraktın Sığmayacak biri için. |
Delicesine!
Kovalar hükümlü yaprakları rüzgar dört bir yana sersericesine! .. Ne olduğunu anlayamaz ağaçlar seyreder olan biteni sessizcesine! .. Manzara...kimin, ne yaptığı belli olmayan bir manzara! .. Kurak toprak yağacak yağmuru bekler... tutsak akşamlar doğacak güneşi. Bense...katlanarak her ân sensizlik düşüncesine kimin neyine...kimsenin nesine... gelmesen de! .. sığınmış sevdânın kıraç gölgesine ellerin ellerimde... gözlerin gözlerimdeymiş gibi... seni hayal ederek... seni düşünür, seni beklerim delicesine! .. Gök karışır... îdamlık gibi ürker celladından yer! .. âcizliğin kıskacında kıvranır bir yürek çıkabilmek için duyguların en yücesine... Bir göze, sığınaklar ararken umulardan sağanaklar iner. Göğsünü yırtarcasına bir çığlık oturur yalnızlığın her gecesine! .. Bense...kaptırmış kendini kavuşma düşüncesine ezelden ebede kadar mahkum esrârın tek hecesine... seni hayal eder... seni düşünür...seni özler seni beklerim...delicesine! .. Bir çöküntü külünde bir çıngı çâresizlik! .. Ve bir sızı umutsuzlukta sevdâ yarası! .. Ne kadar ağırmış... ve ne çekilmezmiş şu yalnızlık! .. kavuşmaktan başka yokmuş çâresi! .. seni anıyor, seni sayıklıyor kalbim bıkmadan, yorulmadan kendinden geçercesine! ... affını bekleyen... mahkum olmuş mâsum gibi ayrılık bilmecesine! ? Çoğu düşmemeyi düşünürken aç acıların pençesine... bense acıların pençesinde... sonrasında...öncesinde... bitmeyen özlemlerle... seni hayal eder, seni düşünür seni beklerim...delicesine! ... |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:52 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.