www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Cumhur Boratav (https://www.cakal.net/showthread.php?t=144160)

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:43 PM

Dizelerimi hissetmiyorsun IV

çok yalın
oldukça yalın
sadece, seni seviyorum demek gibi
masada niye ekmek yok der gibi

kendini seyrederken
bir de ayağımı uzatacağım bir “şey”
yok der gibi

elindeki parmağın yeni boyandı
boyanmakla kalmadın
ben kazanacağım der gibi
kırıldın,
kırıldığında sayıkladın,
sayıkladığında güçlendiğin gibi

sana bir cümle sundum
yabancı bir dil gibi
ne satır araların var
ne satır aralarını anladın

hissetmiyorsun…

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:43 PM

Dizelerimi Hissetmiyorsun V (Gece Öteki Yüzümü Söyledi)

gece öteki yüzümü söyledi.
kaldırıma düşmüş yüzüm aydınlandı
ayın ışığıyla
ve kanımın yere akmasıyla artan susuzluğum
yaşamı hissettirdi bana
uykum, sürekli beni çağıran uykum,
kaldırımlarımdan yatağıma taşıdı beni

-gecenin düşünde
bir şeyi iki kere yaşayamaz insan
bir şeyi iki kere göremezsin
kafanı döndürüp yeniden baktığında
biçim değiştirmiştir yaşayan-

düşüm gecenin düşüne karıştı
değişti gece boyunca
ve her şey değişti,
nasıl bir ışık gözlerime değecek
yarın nasıl bir bir şey kalkacak
esneyerek yanımdan,
kollarını açarak gerinen
gövdem, yeni bir uçurumdan bakarak
nasıl bir boşluğu yaratacak

her şey kaldırımın kenarında…

her şey alnımdan, düşüncemden sızan
bir kaldırımın kenarı
zaman, beni yatağıma taşıdıkları zaman

düşümü görüyorum

not:
bu notu sana yazıyorum
ama bilmiyorsun
ışık ve gece değişiyor
aynı kalmak istiyorum
ama farkına varamadan
değiştim, değişiyorum

ellerim bile
bir ahtopot gibi
sekiz bacaklı oldu
ben tek bacaklı oldum
sen tek bacaklısın..

(hissetmiyorsun)

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:43 PM

Dizelerimi Hissetmiyorsun VI (Gen Bencildir*) **

*Richard Dawkins'in Gen Bencildir (Selfish Gene) kitabını okudunız mu?
**Dostum Haldun Hakman'a


Gün ışığının keskin kenarını
Bilediği günlerdi
Aslında zaman gün değildi
Boştu
O sıralar
Sen bir hiç bile değildin
Fazla sıcak
Ve fazla soğuktun
Buradan baktığımda karanlıktın
Benim noktacık gölgem

Su ve ışık, işte sen bundan doğdun
Kendine sarmalanmamıştın bile daha
Hapşırmak ya da burnunu silmek
Heyecanlanmak, sevişmek
Uzak biçimlerdi bunlar
Yapacak bir şeyin yoktu,
Amaç
Varmak istediğin yer
Hepsi hepsi bir rastlantının keskin kenarı
Belki de bir olasılık
Hani olabilme olasılığı

Yaşamda kalabilmek bir bencillikti
Çoğalmak bir yoketme
Bencil olmadan ben olamazdın
Sana bir sır
İnsan olacağını bilmiyordun aslında
Sen en bencil olasılıktın

Artık ne fazla sıcaksın
Ne de fazla soğuk, ama derini ve kaslarını
Kemiklerini
Üstünden sıyırarak bak
Noktacıklarındaki gün ışığı hala keskin
İçindeki küçük su hala dansediyor onunla
Hala kaynıyorsun

Ve sen
Hala daha bir rastlantısın

(Hissetmiyorsun)

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:43 PM

Dizelerimi hissetmyorsun II

gözyaşlarım açıklayamaz seni;
benden anlamlı sözler bekliyorsun
onlar da açıklayamaz!
kaldırımın kenarında durup bir an
şu mazotla ışıltılanmış su birikintisine basmam
açıklayamaz seni.
otobüste sabah giderken
yanımdakinin yüzüne astığım aynam
ve indiğimde adımlarıma karışan
şu mini etekli kızın
yatağıma taşıdığım bacakları:
bugün sinemaya gittim,gördüğüm film
her akşam ev yolunda
karanlıkta önüme düşen
şu güleryüzlü adam
-biliyor musun oyumu ona vereceğim-
-ama- yine de açıklayamaz seni.
sen orada,ben burada
birbirine ulaşması olanaksız
iki hızdayız şimdi
hiç düşünme
açıklayamazsın ne yapsan beni.

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:43 PM

Dokunamayacağım Bile Tenine

sana ille de böyle ol diyemem
belki de çaresizimdir
ben öyle olduğum için
belki de hissedilmek için
senden bu isteğim
belki de
olup biteni anladığım için

sana anlamıyorsun da demeyeceğim
huzursuzlanırsın sonra
kendimi tanıyorum
huzursuzluğunu daha da artırmayı
denerim sonra
hayır bunu isterim

sadece uykunda yanına kıvrılabilmek
sadece bu,
senin üstüne yağan pus
kardeş yapacak bizi
belki de sevgili
terlemiş bir sevişme
dudağına gömdüğüm
pustan öğrendiğim bir gülümseme

oysa dokunamayacağım bile tenine

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:43 PM

Duvarların Hep Aynı Renkte Seslendi

kim tanıyabilir..
duvarların aynı renkteydi,
aynı renkte seslendi sana
kim tanıyabilir...
ayrıntılarında o kadar iyi biliyordun ki
saklanmayı..
bana sadece bir esinti,
cama seslendiğin bir kucaklama

(elim ustalığını niye anlatıyor ki
bugün günışığı herzamanki gibi
ateşe yakınlığın ondan olmalı
aynı yerdesin,
zaman, kaybolduğun zaman)

(bulmacayı çözen yapanla aynı kavşakta..
kim tanıyabilir
bir cam sanatçısını kim hisseder? ..)

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:43 PM

Düşten Kaçan Uzun Uykusu İçin

uykusunda soluğu sıklaşmıştı
duvar,yılansı bir görünümde
kıvrılarak ona arkasını dönüverdi
ve sonra gece,
gündüzde başlayan uykusuna
hiç bir günü saymadan ansızın giriverdi
pencerenin baktığı meydan soğudu
kuşlar gürültüyle çatılara uçtular
hiç bir ayak sesi rahatsız etmedi
ve gözkapaklarında titreyen düşü
uyanmaya kaçana dek kovaladı onu

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:43 PM

Ete Batan Tırnak

hiç de öyle bir dönemimde
değilim
yani biraz romantik
biraz hırçın ve haşin

su akıp gidiyor koltuğumdan
ayak bileklerim masanın altında
sıkıntılı, pişik yapmış bir dert gibi bakıyor
bir surata, yani biraz pişkin
çokça bıkmış gibi

mum ışığım, bir yağ gibi eritiyor
kendini, birkaç dizene
vurulmak, yağ gibi eritiyor
hareketlenemiyorum, beni
sen yapman gerekiyordu, yaptın
biraz kırılacak cam eşya
çokça dolaplara itilmiş bir kitap
biraz yarı erkek yarı kadın
ve sadece bir mum ışığı gücünde
yanımda yanan mum ışığım

saydamlaştım kırılırken
bir yabancı
ekmeği yazmıştı
sanki ekmekmiş gibi

-ve ne yaman bir yalancıydı
peteklerinin arasından
sıcak damlıyordu
yeni yıkanmış
elinde kahve ve konyağı-

tırnak ete geçtiğinde, tırnak makası

kırılganlığında bir erkek
kırılganlığında bir kadın
yeter ki
içine alıp içine girip onunla uyansın

gün ışığı kırılganlığında
gece onunla uyusun

-gecenin sana sunduğu
düşünü uyardım-

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:44 PM

Feridun Nevzat Unan için -Dizelerimi hissetmiyorsun III-

ışıklar kararmadan önceki son replik
dışardan ve üstünden kendine bakıyorsun,
burun deliklerin
gölgeliklerin arkasından
sahneye uzanıyor

sadece saçmalıyorsun, her şeyi unuttun

'Ooo, karanlığı görüyorum burada
ve o birazdan üstümden size ulaşacak
ne güzel sizin sayıklamalarınızdaydım
ve unuttum
kırıtarak ayrılmalıyım sahneden
yarı güldürmeli, yarı anlamlandırmalı
çokca oynamalıyım
çünkü unuttum herşeyinizi, hem de çokca
hem de zevkle
hem de utanmadım'



'Ooo,
sahnenin çok uzağından girmiştim
son sözlerim unutturmuş size
kapılarak gelmiştim, ışıklar çoktan
yanmıştı, duşa girer gibi
atılmıştım oraya, bacaklarımın gerginliği
ağrıdan inildeyerek saklamıştı kendini
kuğu boynu görüntülerine'

evet böyle...
olmuştu,
oluyor..

anlamayacaklar
bir şairin
şiirinin
neden yasaklandığını...
umursamayacaklar...

hissetmiyorsun..

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:44 PM

Geldiğini Yazamıyorum

geldiğini yazamıyorum bir türlü
uzanamıyorum ışığının altındaki
gölgene, dokunamıyorum
kelebek kanadı kırılganlığı
aynı hırçın sular

yazsam
insan dolardı kağıdım, hepsi sen
gülümsemeli, hepsi
birinden çıkmış gibi
her biri için bir kalem

geldiğini yazamıyorum bir türlü
daha hüzünlü oluyor
daha fazla hiç sevinemedim
daha fazla yumuşak, daha
beni sever gibi
her gidişin

aynı hırçın sular

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:44 PM

Gülümse -paradoks şiirimsi-

içimde
bir yerimde benden
gizlenen kırılganlığımı
hissettiğinde
kışkırıveriyor
içindeki o hep hissetmek
istediğin kendini büyükseme

beni incitmek
seni besliyor

krılganlığımı hissetmen
senin kırılganlığını saklıyor senden

ve ağzının iki yana çekilmesiyle görünen
dişlerinin anlamı: bir gülümseme

bende gördüğün kırılgan
sana ait
gülümse

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:44 PM

Gülümsesin ve Kimseler Bilmesin

ne kadar uzak dinlenen masa
yanıbaşında
bir insan yüzü gibi duran
çatlak vazo
örtüsü sıyrılmış duvarlar
çıplak ve çırılçıplak
koltukların kenarını kavramış
senin ellerini andıran ellerin

odanda gözlerine giren
güneş sıcaklığı
dizlerine kadar uzanmış
yaslamış başını
derin saçlarını siyahlaştırıp
uzak dudaklarıyla seni kucaklayarak
ve ellerini alarak
arasına ellerinin

böyle bir şey yaşamadın sen
bulutun senin üstüne
yaslanması bu
kesilen ağacın
damarlarından akan su, keskin
yere inildeyerek düşen ses
yana eğilen gökyüzü
senden koparılan nem
çatırdayarak
kırılarak kendi gövdende
sakin bir suya yüzmeye gider gibi
duran ayak izlerin

sigaran çoktan ıslanmış

- düş yatağından usulca
hissetmesin yastığın
gün ışığı her zamanki sen sandığı
yere gelsin
ve uzat elini karanlığa
yatağın altındaki
orada saklanan çocuğa-

gülümsesin
ve kimseler bilmesin

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:44 PM

Güz Yaşamını Terkettin

güz yaşamını terketti bedenim
sen yaprakların sararması gibi
ağladın
ağladım

soğuk, keskin bir diken gibi
kesiyor anımsadıkça seni
o kadar alçak ki bulutlar
üstümde gezinen karanlık
bir kuyu kadar derin
senin kadar yapışkan
unutmamı engelleyen bir ses artık
içimde seslendiğim bir kış
hiç bir şeyi sevmeyen bir sevgin

yalnızsın
güz yaşamını terkettin
kış, seninle

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:44 PM

Hani Hoşuma Gitmiyor da Değil

çok öfkeliyim
öfkelenirim işte bazen
aslında sen
tanımak istemezdin hiç
beni bu zamanlarımda
sen kırlangıcı ve serçeyi severdin
hem de çok
kırlangıç ovalarına dönüşürdüm ben de
kızgınlığımda
ya da serçe ovalarına
ovaları da ben severdim

oysa sadece bir damla
nereden sızarsa sızsın
kendi kokumdan hoşlanmadığım anlarda
bu mevsimde tozu fazlasıyla yutmuş
bir damla,
evet öyleyim
hatta kanatarak kabuğundan
başını uzatan
topraktan kızgın buharıyla homurdanarak
yükselen bir öfke
ve kendime değdiğim anda
sertleşerek ve acı içinde sıçrayarak
üstelik beni parçaladığını bilmeden
yüreğime bir pıhtı gibi saplandığını
hissetmeden üstelik
üstelik saklandığın köşede
hiç beklemediğin anda
seni vuaracak kadar
sersem bir kurşun gibi
hatta sonra sana sarılıp ağlayacak kadar
sarsak bir darbe,
evet öyleyim
ama artık kimin umurunda
belki bir tek senin

aslında öfkemi yazmak istiyorum sadece
ve ne zaman öfkemi yazacağım
diye otursam
bir şey kırıyor ellerimi
tutuklananarak seni yazıyorum

hani hoşuma da gitmiyor değil

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:44 PM

Hiç Olmadığın Birine Düşmektesin

1.
-bir ses: saatin geldi!
benim sesim. evet sanırım sıra bana geldi -

hazırım vücuduma
yapışacak her şeye
bir duvar gibi hazırlandım buna

-bir korku hissetmiyorum,
hissettiğm
bir kuyuya atılır gibi bir koku,
küf sesi-

-bağırabilsem-

2.
(dur… neredesin?)

hiç bir kadının önünde
çıplak değildim bu kadar

bir yerde olduğuma inanmıyorum

3.
(dur… neredesin?)

(onların ünündeyim, çırılçıplak… soğuk bir titremeyle sallanıyor hayalarım. gözlerim öfkeyle kıpırdanıyor: ne yaparlarsa yapsınlar, gövdem benim değil. bir çöp torbasına koydum onu, tam boğazımdan ağzını iple büzerek, içimde hayalarımı ısırarak gezen bir lağım faresi, içimde çırılçıplak)

bir kadının önünde bile
çıplak değildim bu kadar

(artık çok kırılgan olacaksın. keskin bir kenar bulup kanatacak seni kırılganlığın. sivri uçlara dönüştüreceksin tahtalarını, bir masaya oturduğunda. kusmuğun üstüne dökülecek. içerdeki başka bir sesin derisinde bir çığlıkla değecek kulaklarına sönmekte olan bir izmaritin dumanı. burnunda farklı bir koku, burnun duymayacak. çırılçıplak)

4.
bir kadının önünde bile
bu kadar çıplak
olmadım şimdiye kadar

-yağmur bulutunun yere eğilmesi
gibi değiyorum nemimle sana
nasılsın der gibi
gülümseyerek başını
omzuma yatırır gibi
orada değilsin ne yapsam sana-

(dur… neredesin?)

bir kuyuya düşüyorsun
duvarlarına çarparak
duvarlarda çınıldıyan bir ses
suya düşene kadar
damlatılıyorsun

5.
(bir sülük gibi yapıştı çınıldayan koku, yağmurun yere düşmeyen sesi. kıımıldayamayan gölgen hücrenin tavanında.
korku… korkunun tuğlalara çarparak düşmesi.)

hiç bu kadar çıplak olmadın
önünde hiç bir insanın
hiç bu kadar çıplak

düşmektesin
sonunu hissetmediğin bir kuyuya
duyguların kırılmakta
kendi çeperlerine çarptıkça

hiç olmadığın birine düşmektesin

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:44 PM

Islak

yağmur birden başladı, biliyorsun
kaçarken soluğumuz ıslandı
ve bakışların
yumuşak damlalarla
kirpiklerinin arasından gözlerime değdi,
neredesin?

çığlıklar atarak
düşüyoruz üstümüze
ıslak,..
ıslak..
tenlerimizden ayırtedemediğiz kadar ıslak
tanıdık bir kokuyu getirecek kadar ıslak

bakışların bir su gibi akıyor
bir yağmur damlası
bakışların..

ah biliyorsun..
biliyorsun işte…

iki gölge yağmurun altında
aldırmadan
ıslak, ıslak, ıslak…

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:44 PM

İnce Bir Çizgi Kabuğunda

önce bıçak,
sonra ince bir çizgi kabuğunun aralarına..
soyulmaya hazırsın,
parmakların içine sokulmasına.
derin bir soluk aldın
hoşlanma ve tedirginlik..

(sıkılıyorsun, zaman geç,
bir ses, zaman dişlerinde ölüyor
biraz kırık)

zaman öldü, bir sessizlik..

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:45 PM

İşte Bitirdim, Fısıldıyorum

Ne zaman dökülecek
Akşamları uykunu hapseden öfken

-işte başladım fısıldıyorum-

Gece bitmeden
Hisset
Kızıl rengi bir toprak olacak avuçlarında,
Erimiş, sıcak
Öfkelenir gibi sık
Ete susamış gibi seviş
Terinle, açılmış gözbebeklerinle
İçinden kopan sese karışarak
Biçimsiz bir düş yarat

Zaman bitti artık
Artık nisan yağmurlarında
Yıkanamazsın

-işte bitirdim, fısıldıyorum-

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:45 PM

Karanlığına İn

alt katında oturan
karanlığına in
seni kırdığımda,
ben oradayım

içindeyim,
kendine bile hissettirmediğin
öfkenin

artık başkaldırma zamanın

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:45 PM

Kasaysum Soeri (Edepli Şiir)

kasaysum soeri* (edepli şiir) **

*bu şiir 'cumhurca' yazılmıştır; cumhurca 1985 yılında nevşehir kazıları sırasında cumhur boratav tarafından bulunmuş ve deşifre edilmiştir. Sözlük altta yer almaktadır.

**bu şiire feridun nevzat unan'ın 'torun sözü' isimli şiiri ilham kaynağı olmuştur

sonradan eklenen önemli not: Yabancı dilde -yani cumhurca- yazılmış bu şiirdeki kimi sözcükler Türkçe'de argo sözcüklere karşılık gelmektedir; sitede Türkçe argo sözcüklerin şiir içinde yer alma özgürlüğü bulunmadığı için şiirin tam Türkçe çevirisi verilememektedir.

damsar so kasaysum soeri
so i so, naran kimsar
kir dar, kir sar sere osmanli,
nar badar nar fakar
nar seremeli

ir kasaysum soeri
dar i sar naran sem sokar
kimsar sokarin fakar naran osmanli

kic damsarin kasaysum soeri
ir soeri kic koyarsum cuk osmanli

kic kasaysum,
kasaysum ir soeri


sözlük:
kasay: edepli olmak kasaysum: edepli
soeri: şiir
damsar: yazacağım
so: sana
i: ve
Naran: içinde
Kimsar: yer almayacak
Kir: bir
Dar: küfür
Sar: argo
Sere: ile
Osmanli: osmanlı
Nar: ne
Badar: pezevenk
Fakar: göt
Seremeli: oğlancılık
ir: olmalı
sem: yoktur
sokar: hicvetmek
sokarin: hicivli
kic: sadece
damsarin: yazacaksın
koyar: methiye düzmek koyarsum: methiyeli
cuk: için

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:45 PM

Kaynayan Su

gidiyorum kendime

ıslanmayı aldım bir elime
kaynayan bir su, sıcak
karnım açılmış ve elin değmiş içime

yüzüme yağan yağmur sığdı diğerine
hazzın benim içimdeki titrek dili
ve izin verdi hep ona
turuncu yağmurluğum
gülümseyerek
oynaşan gökkuşağının
uyanacak öfkesine

aslında kusmalıyım herşeyden çok

yaşamsa bir duygudur
açılarak uzanan parmaklarının
arasından süzülen bir soluk
-senin soluğun-

kusmalıyım aslında
herşeyden çok

-esniyorsun yatağında
kalkıp perdeyi açıyorsun
gökkuşağı giriyor
seni yaşatırcasına
hepsi hepsi bir yağmur-

bir eline ıslaklığın değiyor
ışıkta kırılmış senin halin
utangaçlığın, ayıplanmışlığın

diğerine
değdirip parmağını
kustuğun
boynundaki benim nefesim

gidiyorum kendime
her elimde
bir başka sen
diğerlerimde
senin kadar kırılma

kaynayan su

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:45 PM

Kendi Bulutun Olacaksın

göğün kırıltısı uyanacak bir gün
kırılganlığına benzer bir kırıltı
bir ağaç yaprağından düşen
umursanmayan bir toprak taneciği
karanlığına ölümün aydınlığını
saçarak
berrak bir su kadar masum
kırılacak bir gün
kendisi gibi bir kırıltı

hiç girilmemiş bir mağaranın
duvarlarına değer gibi
hissedecek ellerin
seni açıklayacak bir anlam

o kadar keşfetmiş
o kadar hissetmiş
yeniden olmuş
ne olduğunu bilmemiş
kırılmış, o kadar

bacakların terleyerek akacak
anlamsız, senden kaybolan su
yerçekimi içecek seni
aldırmayarak korkuna
bir kitabın sayfasında
bir ayraç kıvrılması
bir çizgiyle alıkonulmuş
satır içi bir açıklama
kendin

-kendi ışığının altında
kavrulan bedenine
ne söyler yaratılışın-

sen uykuda kal
göğün kırıltısı
uyanacak bir gün

senin hiç sevmediğin
bulutun olacaksın

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:45 PM

Kendinle dalga geçebilir misin?

hey cumhur hey benim deli tanrım,
yarım akılla yarım sapıttım
tam akıl verseydin ya şu bana
ne güzel tamlıkla sapıtırdım

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:45 PM

Kırılarak Renklerine Ayrılan

bırak
koltuğunun altından
ayaklarına sürünerek geçen
her yaratık

bırak
kendi içinde çırpınan
her kırılganlık
çıkarak kendi
merdiveninden

bırak
toz tutan her yaprak
kendi dalında
ıslanarak

bırak
yaşasın
bırak


-ne kadar güzel
kırılarak
renklerine ayrılan gökkuşağı
ne güzel
kabukların çatlaması-

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:45 PM

Kırmızısın

-Gel ve gör*
Gözlerini algılayan yerinde-

Bir suyun altındasın.
bu yukardan dökülen güçlü bir “şey“
diye uyarıyor kafandan gelen kemik sesi
ama sen
durgun ve umursamazsın
durgun ve umursamaz

-şimdi algılayabileceğin yerdesin-
önce koku
tanımadığın bir koku
yani bilmediğin bir görüntüdesin

-göz kameran hızla yaklaşmalı.. önce kırmızı.. kırmızı açılıyor, kameran dışa çekilirken.. sen koşturan görüntülerdesin.. oysa biri sana eğiliyor, başı yana yatarak eğiliyor.. hayır başı zaten eğik.. hayır eğik olan sensin.. yanındaki bir çocuğun iniltisini hissediyorsun.. ses yok artık sadece hissedebiliyorsun.. bir diğeri çocuğa yaklaşmakta.. hissediyorsun.. başka biri.. hayır aynı kişi.. başka biri.. karıştırdın.. artık karıştırıyorsun.. çocuğu kucağına alıyor..hissediyorsun.. çocuğun başı arkaya inanılmaz sarkıyor.. hissediyorsun.. çocuk kırmızı.. sen kırmızısın.. elin betondaki senden sızan sıvıda.. hissediyorsun.. hissediyorsun.. -

derinliğe güven
derinliğe güven
kendi derinliğine

-psikolojik…o sensin…ve boynunda açılan çiziğin derinliğine.. güven…o da sensin.. yeterince kırmızısın.. –

uzaklaşsan da sende kalacak kadar derin üstelik
ve hala kesik
sallanıyorsun
ve hisset
–artık sadece bunu yapabilirsin-
sallanan sen değilsin
sen kesiksin
kırmızısın

durgun ve umursamazsın
durgun ve umursamaz
suyun altındasın

kırmızısın


*Gel ve Gör filmini bilir misiniz?

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:45 PM

Merhabam, Canım

sarımsı,
sarı bile değil

ne bir renk ne de bir sen
ama benim de hakkım
bazen dalga geçmek

sokağın başındayım sadece
tükrüğümü yere boşaltarak
ve kıvırtarak kalçalarımı
kimseye görünmemenin
zevkini tadıyorum sadece

ve başımın üstünde mavi görünen şeye
değemeyecek kadar sokak
davranıyorum
yani sarı davranıyorum
yani sarımsı
yani renksiz

ve bir gem sıkıştırıyor
benim dudaklarımla
yerinden sıçrayan dişlerimi

merhabam,
pırıltıyı veren sensin
onlara
deniz köpüklerini

bir fahişe, bir kadın
benim bacaklarımı titreten
koku dolu şalını yüzüme sürten,
bir sürtük, bir kadın

-konuşurken bir mum yaktım
ve o şalını çıkardı
sonra ne varsa onu-

merhabam
bir tanem, fahişem

-koskocaman bir masanın başında
serseriliğim göğüslerinle kocaman
iki elini yaslayarak
kıvırtarak kalçalarını tam da istediğim gibi
dansetti
dansettin-

merhabam
etim benim

-elin yanağımda, kendinden
yükselen bir su gibi kırılarak
döküldün-

merhabam, ne yapsan, ben
iki büklüm uyarım sana, fransız balkonumdan
memelerim uzar, erkek sütü salgılarım onlardan
yer beton, çatlamışımdır
ayrık otları aralamıştır beni, aralayıp
itmiştir kendimi

oysa sırf sen istedin diye sönmeye yüz tuttu
derin soluğunla
ve artık sokakta ince bir ateş kokusu

sokakta
yerdeki tükrüğüme yapışan
lastiği düşmüş topuk sesi
tahtası inciniyor lastiksiz
ses, düşüyormuşum gibi
çınlıyor

-bir renge bürünüyorum
bir sarıyım belki
belki de sarımsı
oysa sokak başındayım sadece
ve başımın üstünde mavi görünen şeye
değemeyecek kadar sokak

ve bazen dalga geçmek benim hakkım
bir zevkteyim-

merhabam,
canım..

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:45 PM

Ne Çok Benziyorum

kaçmıştım
kentin adını bilmiyorum
senin gülümsemeni duydum
elinde bir portakalla
kolunu sallıyordun bana uzaktan
-ne çok severdin portakalı-

konuştun
'yeni bir şey yapıyorum', diyordun
've ona ne çok benziyorsun'
ne çok benziyorum değil mi
ve ne kadar uzağım

sevinç gamze oldu yine ağzının kenarında
-evet dedim içimden ona ne çok benziyorsun-

gülümsedin
yeni olan ne diye sormadım
biri seslendi
ince bir dal gibi esnedin
gitmen gerkiyordu, gittin
gözlerinde bir şaşkınlık vardı yine de
'ona ne çok benziyorsun'

ne çok benziyorum değil mi
ve ne kadar uzağım

ne çok benziyorsun

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:45 PM

Ne Çok Yaşamışsın

sevdiğin yerde olmanı isterim
salkım söğütün tohumlarını
üstüne saçtığı gölgede;
çay saatidir, masa kurulmuş,
peynir ve zeytin de vardır üstelik
insanlar uzanmıştır elleriyle
masa bir insandır

ılık bir yayla kokusu
seninle beraberdir,
dirseklerini dayarsın
firezlerden yükselen
yanık rengine
batmakta olan güneş çok yakındır
ve tırmanmaktan hoşladığın
patikalara bakıp hissedersin,
orada değilsin

artık uzağa gittiğin yerdesin
yaşadıkların arkandaki bir gökkuşağı,
kafanı geriye her döndürüşünde
görüyorsun, bulut aşağılara uzanan bir nemle
yaşadığın yere sarkmış
yüzün sırılsıklam

ne çok yaşamışsın
hala daha
tohumlar yapışıyor geçmişine

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:45 PM

Ne Güzel Yaşadın

ne kadar güzel yaşadın
göğsünde çuval ipliğinin izi
ne güzel yaşadın
ayaklarının altında
yerin sertliğine benzeyen
çuval
ne güzel yaşadın
göğsüne hapsedilmiş çuvalda
gezinen lağım faresi
ayaklarının altında, biraz daha yukarda
daha yukarda
ne güzel yaşadın
ısırığı hayalarındaki
belinde
senden izinsiz açılan deliği

sen artık insan değilsin
hiç bir şey insan olduğunu söyleyemez

karnında değil
belindeki bir göbek deliği
bir fare ısırığı
acının ruhuna sorduğu yer
bunu hiç bir şey anlatamaz
bir insan değilsin artık

ne güzel yaşadın
içinde gezinen bir lağım faresi
gezinen içindeki

ne güzel yaşadın

-haksızlık-

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:46 PM

Ne Zor Soruların Var Senin

hiç böyle olmasını istememiştim
ama hep böyleydim, hırçındım,
böyle olduğum için damlıyordu
terim
burnumun ucundan
dilimde tuz ve ateş
evet hoyrattım, ateşliydim
kasıklarımda pişen kokum
dudaklarıma kadar yayılıyordu
seni yaslayıp karanlığına, dilimde
ne varsa bulaştırıyordum
ve göğüs uçlarım dikleşiyordu hırçınlıktan
sanki seni arzular gibi

orada bile değildim oysa
bir damla
düşüyordum yaprağının ucundan
kendi sesime bile benzeyemeden
bir karaltı gibi
damlıyordum,
damlayıp parçalanıyordum
boşluk gibi bir açıklık
giderek ben olan
boşluk gibi bir açıklık.
kokum..
ateşe benzeyen hıçınlığım
kimindi onlar
ne zaman kayboldum


peki ne olacak şimdi
ne olmalıyım
belki gecenin nemiyle kızışan
bacakların olmalıyım
dudakların gittikçe kırmızılaşıyor
tenin tatlı bir esinti gibi durulaştı
belki artık
sokulduğunda beni okşayan
uzun ve siyah kirpiklerin
olmalıyım

belki

-senin
ne zor soruların
var-

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:46 PM

Neden Hissetmediğim Yerde Oldun

neden hissetmediğim yerde oldun

şair hüznü sever değil mi,
tek bu yüzden

ama sen
şair olduğumu bilmiyordun ki

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:46 PM

Nereye çarparsam oraya

bırakıyorum
sıçrayan mürekkep lekeleri gibi,
nereye çarparsa oraya, bırakıyorum..
birden, orada, girişinde-ya da çıkışında-
bulunduğumuz dar sokaktan
bize çarparak koşan
korku dolu bir heyecan..
neden oradaydık? ..

çatılarda sarkan buz
kar ıslaklığı eldivenlerinde
ağzında soğuk dinleniyor,
fısıltıya benzeyen bir şey gibi;
kulak memelerinin üstünde dolaşan haz
soğuk bir haz
yaşamak gibi değil, orada olmak gibi..

gözlerini kapat
gidebilirsin
oradaydık ve oradayız.
ben durmak istiyorum,
bırakmayana kadar...
lekelerim..mürekkep..
nereye çarparsam oraya…
bırakıyorum, bırakmayana kadar..

ama neden,
neden oradaydık? ..

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:46 PM

O Zamanki Teninde Değilsin

dudağın dudaklara değmeden hissetsin
kokuları almadan
çocukluk zamanından
geri gelen elinle bardağı
şerefe kaldırmadan
saçların, üstünde durdukları kemiği
öfkeyle duvara fırlatmadan
hissetsin

toprak, çıplak ayaklarında hissettiğin
o zamanki ten değil

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:46 PM

Oraya Kadar Gittin

oraya kadar gittik

uykun garip düşler
serdi yastığının altına
yağmurun pencereme değmesi gibi
ıslandı, aktı
suya dönüşüp vücudun

masada, halının üstünde
garip biçimler
bedenin yorganın altına gömülü
kapının sürekli çalan zili
ben çalıyorum
öfken sıkıntıya dönüşmüş
dağıtmış evini
izin yok perdelerden
kırılarak odana girecek ışığa

geceliğinde yorgun bir ses sızlanır sürekli
açık bir televizyon
insan seslerini
duymadığını bilirsin
beni bile

kendinde değilsin

ve sana dokunmadan
gizlice gözyaşlarında dolaşan
bir el
fısıldar:

'bir terdin benim için
ve ben senin terinden daha başkasını
sevmedim'

oraya kadar
gittin

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:46 PM

Ölmeye Yeşermek Gerek Biraz

tutku gerek biraz
biraz zehirli yemiş dalı
bolca roka yaprağı
yaprağa meze balık
bir de buzdan sağılmış rakı

bir de sidiğe bulanmamış
çaresizlik
bir de işsizim
ve gömleğimi çıkardım rüzgar okşuyor
yani o çaresizlikte kendini okşatmak
yani ölüyorsam ölen biraz da sensin kardeşim
diyebilmek
yani kendi ışığının kırılmasını izleyebilmek
insanların kırılmasını izleyebilmek
yani o kadar cesur olmak
yani kendi gövdeni unutacak kadar
gideceğimiz yere gitmiyor be
diyerek yoluna küfredecek kadar


ama bir de tutku gerek biraz
yani incir ağacının altında
yeşermek
yani ölmeye yeşermek

yani yaşamak için

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:46 PM

Öyle Bir Yaşam Avucunda Tutuyor ki Seni

boşa çabalıyorum ben
çabam boş
yaşamıyorsun

sabah kalktığın yerdesin
hep oradasın, küçük bir esneme
ağzında, tereyağlı bir dilim ekmek
ve peynir, telaşla giyinmektesin

oysa ne güzel soymuştum seni
ne güzel çıplak bırakmıştım

siyah saçlarınla kendi
siyahını giyinmektesin
ben gençliğimde
kafama dayanan
bir namlu ucundayım
soruların onun gibi olsun

sigaranın son dumanı bitecek
ölmekte olan ateş
konuklanacak tükenmekte olan derime

sonra
yani biraz sonra kapı kapanacak
öyle ağırca ve kendi
içinde soluklanarak değil
senin vücudunun öfksiyle
bilerek, hızla, gürültüyle

bırakıldığım karanlıkta
neme doymuş duvardan
damlayan bir su gibi
keskin, betonda dağılarak
bilerek, hızla, gürültüyle

sen acıyı bilmezsin
sırf o yüzden ben de
senin gibi yaşamayı

oysa ne güzel soymuştum seni
ne güzel çıplak bırakmıştım

öyle bir yaşam
avucunda tutuyor ki seni
şiir artık anlatmıyor

çabam boş
yaşamıyorsun

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:46 PM

Paltomun Altında

küçüğüm
biliyorum hala aynı köşedesin
üstüne örttüğüm paltomun altında

yakışıyor uyumak sana
yorgun, ağır bir bulutun
sise dönüşmesi gibi ve masum

küçük, renkli bir düşle
kıpırdanıyor kirpiklerin

üstüne eğilmiş kaygılı bakışımı
içen derin ve düzenli soluğun
ve seni uyandırdığımda
uyanacağını bildiğim hırçınlığın
ellerinle sereserpe
çarşafın kokusunda

dayanamıyorum buna

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:46 PM

Paradoks

I-Paradoks

uzağa değdiğimde
elim boşluğu hissetti
ürktüm
yerimde kalabilirdim
kaldım
elimi gönderdim

II-Karşıt Paradoks

1. geçmişimde yaşayan –yani bugünüm-

(eskiden
bir söğüt ağacında o en zoru başarıp
o en zor bulunan kırılgan olmayan dalına
ulaştığında bile dinmeyen hareketliliği
sormuştu bana)

2. bugünde yaşayan –yarınım olmanı isterim ama
daha emin olmalıyım: “geçmişim olacak mısın? ”-

o kadar çok istedim ki yakınlaşmanı
ve sen geldiğinde, anladım
kendim olabilmem mümkün değildi
kimsenin yakınlığında yoktum ben,
bir boşluk,
uzağa gönderdim onu

uzak
hem geçmişim, bugünüm
hem de geleceğimde
her fırsatta uzandım ona
severdim keşfetmeyi, severim


ve her seferinde boşluğa değdi elim
ürktüm
elimi gönderdim

oysa sen yanımda
elimi bekliyordun

şansın yoktu
yakındın

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:46 PM

Ressamın Kibiri

demek baş edebileceğini düşünmüştün
sen elledikçe perdelerinden
burnuna sokulan tozlar gibi
havada çağrışan sözcüklerimle

sen, başını kendi kralının ayakları altında
hissedersin hep, kılıç
yere sarkmış gerdanının ensesindeyken
sen, baş edebileceğini düşünmüştün demek

hakkını vereceğim ama senin
oyununu sevdim,
tamam renklerini sereceğim
bir kuşak gibi belimden
ellerin yanaklarımda kendi ellerini
okşarken
vereceğim hissetmek istediğini

girerek ansızın o kapıdan yine
şaşırtarak, “ooo sayın zemberek
bozuldu saatim size değince”
tekerlemesiyle taklit edeceğim
özleyen zihnine ölmüş soytarını

kraliçem
oyun perdemin saçakları
savrulacaktır oyunun bitimindeki
selamınla
alkışlarım sahne gülümsemene
ilişen bir acıma

-bir kral olmamak
hissetmektir esen rüzgarı
yanağına konan sade bir öpücük
ayak sesinin yansıması
dar sokakların uzun koridorlarında
sonrasında yastığındaki başın
gürültüsüz bir
gülümseme-

tozlarla çırpışan
kirpiklerimdeki düşlerim

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:47 PM

Sahildeki Küçük Ev

küçük koya dalgalar vuruyor
ürkütmesin seni
rüzgarın sudaki bu hırçın sesi
ama tehlikeli şimdi açılmak
uzun sürer demir almak.
kıyıdaki küçük evde
başını sert yatağına koy
düşünme herşey iyi, herşey yolunda
ben olacağım yanında
süt dolu göğüslerimi vereceğim sana
dudaklarımın ateşini
yoracağım,dinlendireceğim seni

küçük evde her şey daha güvenli şimdi
denizse dalgalı
ve sert yatak su gibi
iz bırakmayacak kalktığında

küçük koya dalgalar vuruyor
uzun sürer demir almak
tehlikeli şimdi açılmak

Cumhur Boratav


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:10 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.