![]() |
Aman Ha
Aman Ha Birbirini sevenler, aşka fesat katmasın Seven insan gurbeti, mesken tutup yatmasın. Hicranın azâbını kolay sanıp yüklenme, Çekilen dertle mihnet, özünü kaynatmasın. İkiliğe düşünce, birlik ruhu tez ölür, Dost olanlar yanılıp, fesat yolu tutmasın. Her sırrın bilinmesi, elzem olmaz insana Yeter ki, insan olan, Hâlik'ı unutmasın. Kalbi ihlâs temizler, ibadet ana şarttır, 'Kalbim temiz' diye, kul kendini aldatmasın. Çiçekten çıkarırken balı, küçük bir varlık Özünü yaralayıp, çiğdemi ağlatmasın. Doktorlar anlamadı, izah ettim derdimi Dokunup yaralara, incitip kanatmasın. |
Ana
Ana Günlerin içindeki zamanlar sersemleşti Eskiden vakit beşti, şimdi vakit on beştir. Gül gözlü güzelleri pınar başı eğlemez Duygular vahşileşmiş, bedenler kızıl leştir Yedi renge boyalı başlar poşu bağlamaz. Bu günlere harcadım, dündeki variyatı Sana göre bu gün yok, bana da yarın ana ***leşen tohumların başka yerden hormonu O iri gövdelerde, koflaşan ruhlar saklı Serçelerim kartalla, yarışmaya sürülür Öyle bir zamandayım, öz farklı, kabuk farklı Gül ağlatan bülbüller, yarasayla görülür Kalmadı yok kıymeti, gülün, gülzârın ana. Rahmete muhtacım ruh dünyam cılız mı cılız Nefsim oburlaşırken, ruhumu aç koymuşum Gören yok gösteren yok, olanca nimet varken Şeytanî lezzetlerle, haramlarla doymuşum Beni yaratan bana, tek dostum, kutlu yarken Bilmedim kıymetini mukaddes yârin ana Bağladığın bağları birer birer kopardım Seyik sargı bilmeyen, kırıklar bela başa Bir yere yolcu olsam ellerinden öperdim Yol ne kadar uzasa, ayağım değmez taşa Bu duaların hayrı, bereketinden derdim Neden şimdi ulaşmaz ki duaların ana |
Anadolu'da Bir Bahar
Dolandım üzerinde yüreğimde sevdalar. Her taraf çalı diken, gidilecek yolu yok. Bir küllükte yetişmiş, dalı kırık gülü yok. Mateme düşmüş her yan, ortalıkta ölü yok. Ne ihtiyarında nur, ne gencin de sevda var. Nerdesin mor poşulu, ak benizli Sevda yar. Yıkılacak viranda, aşka düşmüş deli yok. Uzattığım elimde, tutunan dost eli yok. Cebimde sakladığım, yar saçının teli yok. Ne türkümü dinleyen, mor belikli Sevda var. Gün çileli gamlıdır, dağdan nazlanır iner. Işığıyla uyanan, nur benizli Ali yok. Gölgesinde dinlense, ağaç kesik, dalı yok. Çobanlar görünmüyor, güdülecek malı yok. Boşalmış yazı yaban, kuru hayale yanar. Türküleri duyulmaz, kahır çeken kul mu var, Mektuba çiğdem koyup, sevgiliye kim salar, Issız köşeler öksüz, ağlayanı kalmamış, Yürekler yabanidir, sevda değil kin dolar. Gönülden gönüle gizli giden ince yol mu var. |
Anadolu'm Konuşmaz
Anadolu’m konuşmaz Dağlara yürüdüm, dağlara çıktım, Yaban çiçekleri saksıya inmiş, Issızlaşan obalarda sükut var, Mezarlık havası üstüne sinmiş, Ne hikmetse Anadolu’m Konuşmaz. Kuşlar sessiz böcek keyifli ötmez, Kıvrılan yollarında tükenmiş insan, Kayabaşı garip, kayalık yasta, Oturup kavalın, çalmıyor çoban, Ne hikmetse Anadolu’m konuşmaz. Harman yeri bomboş, ******* sessiz, Seyredilmez artık, saman yolu da Ateşböcekleri şarkı söylemez, ******* donuktur, Anadolu’da, Ne hikmetse, Anadolu’m konuşmaz. Desenleri sevda kokan yorganın, Efsunlu kokusu gelmiyor, gelmez, Yıldızlar duygusuz, yıldızlar sönük, Artık ilham verip, kalbe yönelmez. Ne hikmetse Anadolu’m konuşmaz. Dağlara yürüdüm, çayları geçtim, Sıyrıldım şehrin sefilliklerinden, Ellerim boş döndüm, yüreğim ezgin, Bir şey yok, eski güzelliklerinden Ne hikmetse Anadolu’m konuşmaz. |
Anadolu'ya
Anadolu’ya Nice *******im var uykusuz, nice günlerim var neşesiz, Hep seni düşünmekten, sana yanmaktan. Sularımın taş olduğu günler var, Ekmeğimi zehire buladığım anlar. Bir yürek çırpınırken, Bunca gönül yanarken, Sen hala susarsın, sen hala sessiz, Taş kesilmiş gibisin, duygusuz, hissiz... Acımaz mısın, Çocuk yaşta tutulduğu sevdanın Ateşine yanana? Sen ki, yedi düvele vicdanını sererek, Can bitiren yer idin... Şimdi senden beklenilen, Hoşça bir seda, yiğitçe bir tavır. Sana yakışan da budur, Yakışan budur sana. Kurtul artık meskenetten, Susma Allah aşkına Haykır, Haydi haykırsana... Sevdanda düğüm düğüm ümitler, Yolunda eğilmiş, feda edilen başlar. Bu yüzden şiirlerime gelmedi al dudaklı kızlar, bu yüzden sancılanan yüreğimin çilesi. Niye,,.bir tebessüm hakkımı alamayışım. Bu kadar suskun kalmana sebep mi var? Ses ver artık Anadolu, fazla geldi bu şikar... |
Anadolu Konuşmalı
Bunca zaman sustu; yeter, Anadolu konuşmalı. O susarsa, erir biter, Anadolu konuşmalı... Yamacıyla, beli ile, Dağ süsleyen gülü ile, Hemde, kendi dili ile, Anadolu konuşmalı... Şehidini al kanıyla, Dünyayı tutan şanıyla, Çile yüklü insanıyla, Anadolu konuşmalı... Toprağında, insan teri, Her insanı gönül eri, Sükunetin değil yeri, Anadolu konuşmalı... Bayrağı, yıldızım, ayım, Gölgesine olmaz doyum, Tarladaki emmim, dayım, Anadolu konuşmalı... Her gönül bir sevda kabı, Sevgi taşır teyze, bibi, Gönülden geldiği gibi, Anadolu konuşmalı... Haykırışı fitne boğar, Üzerine rahmet yağar, Nurlu günler böyle doğar, Anadolu konuşmalı... El alçağı neden azsın, Üzerine zehir kussun, Susacaksa, onlar sussun, Anadolu konuşmalı... O’nun haykırdığı anda, Velvele kopar cihanda, Moskova’da, Vaşington’da Anadolu konuşmalı... Anadolu’m o, her şeyim, Vilayetim, ilçem, köyüm, Sen sussan da Ulusoy’um, Anadolu konuşmalı... |
Anadolu”dan Geldim...
Anadolu”dan Geldim... Anadolu”dan geldim İstanbul, Bir serçe ürkekliği ile gezerim caddelerinde, Dudaklarımda bir türküdür, duyabileceğim ses. Yorgun gönlümde ne ihtiras, ne heves... Ne de yarın için bir ümit kırıntısı var. Anadolu’dan geldim istanbul. Teneke desenli bavulumu açıp baksan, Bir kaç sabun kokulu çamaşır, bir kaç çorap, Ve anamın koyduğu peynirli dürüm. Taş yüklü omuzlarım, bedenim ruhumdan ağır. Dalımda taşıdığım, Palandöken, Erciyes... Anadolu’dan geldim İstanbul, Anlarsan beni, sana söylenecek dertlerim var. O dertler ki, duyanlar yanar, bilenler ağlar. Bin yıllık çilenin elinden kahrolan memleket, Dört beyinsiz yüzünden perişan olan millet... Ve umutları yıkılan bir tarih, bir şuur, bir ruh var. Gönüller huzursuz, dünyalar yıkık, vicdanlar mahkum, Ölmeden ölümü arzular herkes... Anadolu’dan geldim İstanbul, Coşkun ırmakların yanıbaşı kurak ve susuz. Ekmeğe muhtaç yavrular uyku bilmez, Körpecik yürekler, çok zamandır uykusuz... Tırnaklar yer deşer, tek kuruş para için, Bir yanda yamyamlar güruhu, Vicdansız ve korkusuz. En acı veren yaralar kabuk bağlamaz, En azgın hekimler bizde, yaraların merhemi tuz... Boğazda bir nesil boğulur, sen kayıtsız bakarken, Korkarım son çırpınış, bu en son nefes... Anadolu’dan geldim İstanbul, Taşlarına uzandım kaldırımların, Etrafımda çile dolduran sokak mahlukları... Yüreğimde, fahişelerin bıraktığı iz... Bir berbat alemin kucağına indim, Ana sandığım her kucak rezil, sevgisiz... Tutkunu olduğum sevdayı elimle boğdum, Dört hainin yüzünden, üzerime gam yığdım. Oturdum kabri başına, suskundur Fatih Han, Utancından çatlayan, surlar ezgin. Dinledim saatlerce, yüreğinle halleşip, Sen, senden habersiz, sükunette dur, bekle, Senin haline kan ağlarken, bu cihan... Surların dibinde medfun, kirli ayakların tepelediği, Emmim Ali, dayım Hacı, komşum Osman... Hangi duygular getirdi, onlar, hangi amaca kurban? Gidiyorum İstanbul, geldiğim yere geri, Gidiyor üzerinden, eksik olsun bir serseri... |
Ankara
Çocukluğumun güzel, sessiz kenti, Halen yüreğimde kalmış uyursun. Yaşadığın gürültülü halinde, Sanmam eski tadı şimdi bulursun. Benzemezsin, bildiğim o diyara Değişmek nankörlük müdür, Ankara. Dalında yoğurdu, çan çalıp gezen, Koca sinilerde giden aklıklar. Aktarcı beygirinin kişneyişi, Nal sesiyle akislenen sokaklar. Hani elimdeki, kuruştan para, Bereketin kaybolurken Ankara... At pazarı yokuşunda, sanatkar, Şal dokuyan güzelleri görürdük. Akmavi gökyüzünde turnalar Peşinde dumandan avcılar gördük. Vurulmuş, turnamın yüreği yara Ne edecek artık sen de Ankara... Örf getiren, ak poşulu anamın Yarı çıplak yosmalarla işi ne? Et pazarı kesilen sokakların iğrenç, Kopuk ruhlular çöreklenir başına. Baktım güzellerin ruhları kara, Bunlar mı gönül eğleyecek Ankara. Yeşilin, gök tutan dalları vardı, Gölgesinde oynuyordu çocuklar... Bahçeli evlerin orta yerinde, Kara kazanlar kükrer, kaynardı. Güzeller olurken başında sıra. Betonlar içinde biten Ankara. Senin güzelliklerin tek sana has Sana imrenirdi başka şehirler. Bir grup uğradı, muhteris, zalim Ne gönlünde sevgi, ne bedende ter. Onların dinleri, imanı para, Onlar seni, senden etti Ankara. Utandım geldiğin noktada senden, Alnımdaki kara lekeye rağmen. Ne oldu böyle sana, ne ettiler, Hangi ihanete kurban gittin sen, Hava zehir, damarımda kan kara, Karalar içinde kalan Ankara... |
Anladım Anlamazsın
Şiirlerimde seni anlattım anlamadın Bilemedin sevdanın bana verdiği gamı Saçlarını sererdim baş ucuna destanın Basardım yüreğime sensiz gamlı akşamı Suya verdiğim anlar aşkın geri vururdu Zıpkın vurdu kalbime aşk dağının avcısı Gül köyünde gül için döktüğün su kururdu Arşı sardı bülbülün velvelesi sancısı Kırk dağ gezip gönlüme düşer derdin ırmağı Denizleri daraltan kederleri taşırım. Gönlüm gibi kurumuş hissederim her bağı Gam ilinde gamsızla gamlanır uğraşırım… Anlamadın içimde dövünen duyguları Sana meyyal yüreği anlamadın görmedin Tebessümünle gelen yüreğime baharı Kış sanıp senin için açan gülü dermedin Her yıldızın ışığı hayalimde kayboldu Ağlamadık yüreğe nasıl anlatsam beni Kayıtsız nazarların bir ömüre mal oldu Anladım anlamazsın anlıyorum ben seni |
Ar Geldi Sana
Ah be gönül kırk yıl oldu bu yolda Yürürsün yorulmak ar geldi sana. Hayaller umutlar, hep dokuz koldan Kendine darılmak ar geldi sana Ruhuna sağ iken kefen biçerek Ektiğini güzden önce biçerek Kırk denize karışmadan geçerek Bir gölde durulmak ar geldi sana Yar gönlüne adın sanın düşmeden İçme sakın semti namert çeşmeden Dost köyüne niyet edip koşmadan Yatarken yâr olmak ar geldi sana Yolcu isen yürü dostun yoluyla Yar sarar yaranı yarin eliyle Dost gönlüyle değil, düşman diliyle Aranıp, sorulmak, ar geldi sana Kim ne desin yolu ile gidene Kim ne desin hasmına kin güdene Dost dururken varıp başka bedene Severek sarılmak ar geldi sana... |
Aramam
Aramam Seni ben aldım ben/ kime sorayım İçimde olduğunu başka kim bilir Uzaklaştığım zamanlardır bu zaman Senin için sana nasıl varayım Varılamaz/ varamam. Sırtlanlara yem edilen duygular/ avucumda Kirpiklerin kaşa öfke besliyor Ufukta asılı hayallerin ucunda Bir telli duvak seni süslüyor Yaklaşmaya yeltenirsem, dur diyorsun Durulamaz/ duramam. Kararan resimlerde çıkaramadığım bir sima Hatıramı zamanın kirleriyle körelttim Hayal alemimde çakallara yer verdim Kuzu endamıyla güzeller/ kaç çakalı besliyor Her rüyayı rüya ile anlatırsın yor diye Dillerimde tutukluk var, konuşamam Yorulamaz/ yoramam. Dudakların tenime düşen alev Her değişi iliğimi yakıyor. Erimiş varlığım yoklukların arkında Bir meçhule yönelmiş, oluklanmış akıyor Beynime bağdaş kurmuş, aklıma sığmayan dev Gittiğini unutmuşum, yollarında gözüm yok Eski halim değişti, vefa biten gönülde Aranamaz/ aramam |
Ararım
Ah ettim derdime ses verenim yok Ahbabı, yaranı eşi ararım Gizlenip yokluğun boş mevzisine Varlıkta doluyu boşu ararım İstemem yoklukta kayıp olmayı Arzumu yokluğa boşa salmayı İstedim canımda canan bulmayı Ahu gözü hilal kaşı ararım. Seçemedim buğday ile samanı Yel değmez harmana hasat zamanı, Huzura çıkar mı müşrik imanı Beyhude zamanı yaşı ararım Kuru taşa derdim yazdım silindi Dertlerim sırtımda huzur bilindi Bir söz değdi cana kalbim delindi Bağrıma yaslanan başı ararım Zor be Hasan bunu böyle yazması Kolay değil derdin cana sızması Yüzüme değdikçe allı yazması Her gece gördüğüm düşü ararım.. |
Arıyorsa
Kırk yıl oldu sevdasını Garip dağlarda bulmalı Sarsam hasretle gülümü Görüp dağlarda kalmalı Bulup hicran çaresini, Ak eyleyip karasını Ağrı veren yarasını Sarıp dağlarda olmalı Ondan ayrı hayat ayıp Onsuz geçen zaman kayıp Kardan kıştan usanmayıp Varıp dağlarda ölmeli Atmadan edep saygıyı Terk edip olan kaygıyı Haktan gayri her duyguyu Yerip dağlarda yelmeli Ulusoy’um gam içinde Gülerim akşam içinde Her rüyayı hayr içinde Yorup dağlarda gülmeli |
Arkadaş
Ağladığım günlerim vardı, dizlerinde başım. Her damla göz yaşıma, Kaç ırmak ağlardı. dinmemesine gözünde yaş, ağlayanım gitti şimdi arkadaş, Bir gurbet okyanusunu serdi kader önüme. dost bir yanda ben bir yanda, en kederli günüme. ağıt yazdım kahırla gamla, hicranın verdiği, gamla ilhamla.. şımarık bir sevdanın, en uslu anında. Sersemleşen bir yürek, sevginin divanında. eğilmiş, başı yerde sancılı, vurulmuş, gamda, darda, sancılı... gülleri kırmak gelir içimden, dikenlerle beraber. bilmediğim ümitlerle, görmediğim düşlerimle, gezerim, dolaşırım, gönül zorda, sancılı, bir ben kaldım bilinmedik, bu diyarda sancılı... |
Aşık Laçin'e Nazire
AŞIK LAÇİN'E NAZİRE Yıl doksan yedi, temmuz yirmiüç, Akşam eve hasta gelen yavrucan. Gittiği tabipten deva ummayıp, Kendi kaderini bilen yavrucan. Karşımda dururken, eli belinde, Bir kelime saklı kaldı dilinde, O akşam düşünüp kendi halinde, Umutsuz hayale dalan yavrucan. Umudu hayali bitmiş dünyada, Mecali kesilmiş, vermemiş seda, Anaya babaya etmeden veda; Sessiz yatağında ölen yavrucan. Açtın yüreklere derince yara, Yediğim zehroldu giydiğim kara, Kendisinden babasına hatıra, Bir kuru hayali kalan yavrucan. Ulusoy, takdir bu, sabreyle yine, Kader dümenini vurdu engine, Şu fani dünyada onaltı sene, Takdirin önünde yelen yavrucan |
Aşk Beni
Sakin berrak suydum önce Bulandırdı bu aşk beni Dağdan inen sel halince Dolandırdı bu aşk beni Bahar vakti dal açtırıp Seher vakti gül açtırıp Yar gönlüne el açtırıp Dilendirdi bu aşk beni Sana derman bu diyerek Cezbe tuttu HU diyerek Sahralarda su diyerek Yalandırdı bu aşk beni Hasret koydu has gülüme Hicran bedel bir ölüme Beni yakan o zalime İlendirdi bu aşk beni Geçmek yok aşk diyarından Gönül bezgin mi yârinden Muhannetin pınarından Sulandırdı bu aşk beni... |
Aşk Gönlümü Örseler
Saklanan yıldızların yerinden haber ver Işığı gamlı düşer inmiyor yer yüzüne Koynunda sakladığın bahar görünmek ister Açıversin çiçekler sular insin özüne Bir akşam çalımıydı büyüyordu gölgeler Sevdiğimi guruba giderken gün anlatır Kızgın zaman kavruğu gönlümü aşk örseler Damıtılmış acılar goncaları ağlatır Denizlerin kovduğu ırmaklar yandı şimdi Dağların derlediği çayları kabul etmez Kırılan ışıkları saracak el güzeldi Gönlümde beslediğim sevdalar bana yetmez Senden yana hayaller tatlandıkça tatlanır Ayrılığın ekşisi dudağımda kaybolur Zihnimde muammasın düğümleri katlanır Adım bahtsız safına künyem ile kaydolur Sızılı yürek bağı çözüldü çözülecek Göstermezsen yüzünü kopacak kıyametler Artar gönül telaşı belli ki üzülecek Kesecek yar yolunu bilinmedik mihnetler |
Ateş Düşür Yüreğime
sen binbir gece masalında üşüyen kız ateş düşür yüreğime avuçlarından vur sırtıma mihneti taşıması zor olsa da düşürdüğün noktada dizlerime derman ol ve gideceksen öyle git önce gözünde sonra gönlünde erit. koynunda tuttuğun sevdaları koyuverme yere düşer göklerin mavilikleri ay bile yıldızlara kahreder gideceksen yanına tüm yıldızları içine olanca öfkeni al da git önce gözünde sonra gönlünde erit. hiçbir şey bırakma benden gidersen eğer bir bakarsın bir kıymık kanatır yüreğini ve geri döndürür belki seni gece yarılarını geçen zamanlar ağrı verir uykusunu çaldığı gözlerine benim gibi olursun yanan yakılan hayatına zehir koyan bir deli bak gülüm gönlüne bir sevda bul da git önce gözünde sonra gönlünde erit hayallerini bitirmeden yürüme yol boyunca bela olur başına güllere kazdığın mezar çiğdemlere can vermez hırpalar varlığını her aklına geldiğinde bu deli zindanlara hapsettiğin sevgimden prangalar usandı git demem ölüm ama senin gönlünde tükenenler yüreğimde uyandı. |
Ateşte Yükselen Figan
Ay utandı yıldızlar kayıp gitti dünyadan Kâbus değil korkudan uçuklasa dudağım İnen alev topuna kol kanat geriyorum Kaçmak kaderim değil kösteklidir ayağım Molozların arasında yanarak eriyorum. Kucağımda anamın bıraktığı öksüzler Ben onlara sarılıp ateşten esirgerken İçerime akıyor alevden beter gözler Sen evinde oturmuş kandan cola içerken Benim gibi senide yanarken görüyorum. Anamın taradığı saçlarımı kan ıslar Evimin harabesi beni barındıramaz Vicdansız yamyamların ortağı Müslümanlar Cennetten nur inse de sizi arındıramaz Huzuru İlahiye ben şimdi varıyorum. Bir çiçektim bahçede ateşlerle sulandım Yanaklarımı rüzgâr değil ateş yalıyor Yollara baktı gözüm imdat, dedim dolandım Ağlamayı bilmezsin nasıl yüzün gülüyor Bu iman bahçesinde açmadan kuruyorum… Ey tarihin özünde yeşeren asil millet Fışkın süren bir nesil katledilirken susma Haykırın Hak aşkına haykırsın şu memleket Ben senin kardeşinim kör olup ayak basma Allah’ın emri bu mu ben sana soruyorum. Zalimi omuzlayan nasıl mü’min olacak Sen de katillerimle ortak içersin kanı Bu gün bana olanlar yarın sana olacak Gözlerim ufuklarda Evlad-ı fatihanı Ölüme yürüyorken umutla arıyorum… Ateşte acıları duymuyor kanıksadım Tarihin huzurunda utansın kulun kulu Sağır olan işitmez can yakıyor feryadım Duy beni şanlı millet duy beni Anadolu Son nefeste umutla bekleyip duruyorum |
Atışma- B.Doğan'la
Atışma- B.Doğan'la Yine yaşardı gözlerin; Ağlamanın faydası yok…! Yaran sandığından derin, Dağlamanın faydası yok…! H.Ulusoy Gözlerinden yaş gelirse Ağla ama el bilmesin. Yaran derinse derdinle Dağla ama el bilmesin B.Doğan “Etik” noksan, “etek” yarı, Tohum ekin, mahsul darı! Üç aşağı, beş yukarı Sağlamanın faydası yok…! H.Ulusoy Etik yoksa etek nider Sağlam tohum mutlu eder, İki kere iki bazen, altı yedi eder Sağla ama el bilmesin B.Doğan Namusun adı dolaşır, “Hortum” Allah’a ulaşır, Yolcu yoluna yaraşır; Eğlemenin faydası yok…! H.Ulusoy Namussuzun, yuh canına Hiç güvenme imanına Gücün varsa gir kanına Eğle ama el bimesin B.Doğan Sanat sevdası arkada, Bölücü müzik erkete! Gitar assolist türküde; Bağlamanın faydası yok…! H.Ulusoy Sanatı atmış arkaya dikkat et hain markaya Gitar değil bu türküye Çal bağlama el bilmesin B.Doğan Kıranlar kırıyor “fay”ı! “Cunta” amca, “işgal” dayı! Koçu, sığırı, “manda”yı Yeğlemenin faydası yok…! H. Ulusoy Zor kırılır Türk'ün fayı AB ve ABD, alçak dayı Koçu sev de kov mandayı Bağla ama el bilmesim B. Doğan Bayrak küskün, şehit yaslı, Torun meczup, nene süslü! Namlu eğik, süngü paslı! ! ! Yağlamanın faydası yok…! H. Ulusoy Atar bir gün nenem süsü Biter bir gün şehit yası Silip silahlardan pası Yağla ama el bilmesin B.Doğan Obalar güreşe hasret; Kılıçlar ateşe hasret; Ekinler güneşe hasret; Çağlamanın faydası yok…! H.Ulusoy Güreş tutsun yiğit erler Kılıç tutsun, çelik eller Sana imrensin seller Çağla ama el bilmesin B.Doğan Şairim indiler dağdan, Bağcıyı kovdular bağdan, Anlayan anlar edadan; Söylemenin faydası yok…! H.Ulusoy Gerekirse inme bağdan Bağ seninse çıkma bağdan Yılgınlara, geçmiş çağdan Söyle ama el bilmesin Hüküm Eller ele hizmeti şeref bildi şan bildi Batının kahpeleri yurdumu vatan bildi İsyan ederdi millet böyle sessiz değildi _______tarihi unutturdu, kalmadı zihinde iz _______buna sebep olanlar, bir kaç soysuz ********.... |
Atışmalar 1
Feride Özmat: Hazin bir sesti gönlüm karanlık anılarda, Kaybolmuştu gözlerim soluksuz sızılarda, Baktım yakamozların çırpınır kıyılarda; Dünyama muştuları saçarak geldi sevgin. Hasan Ulusoy: Hazin bir sesti ruhum o sesle çınlıyordu, O sesle koptu geldi, ifritlerden bir ordu, Mevsimler çekip gitti, güz de baharlar durdu, Harabe yüreğimde açılan güldü sevgin... Feride Özmat: Kah şefkatli bakışın düş yarattı canımda, Kah harlı dizelerin korlar yaktı kanımda, Gün oldu tufan olup kavurdun hazanımda; Hüznü aralayarak gönlüme daldı sevgin. Hasan Ulusoy: Kah şefkatli kah hain, bakışında can buldum, Yaş yerine gönlümde, sele nisbet kan buldum, Hazan mevsimi geldi, mihricanı ben buldum, Henüz bahar gelmişken, hicranla öldü sevgin... Feride Özmat: Yuva arayan kalbim avuçlarına kondu, Sandım çalıkuşunun savruluşları sondu, Yokluğunu duyunca ürkek siması dondu; Yüreğimi göklerden yerlere çaldı sevgin. Hasan Ulusoy: Yuva arayan kuşlar, kanadında ter taşır, Sevda dağdan ağırdır, onu seven yar taşır, Sır yüküne dikkat et, onu yiğit ser taşır, Yiğitçe sevdi seni, tek sırdaş bildi gönül... Feride Özmat: Aylardır boynu bükük sözlerime bakmazsın, Kalemimden sözcüğe akan yaşı takmazsın, Papatyalar yolsam da fallarımda çıkmazsın; Hasret yapraklarıyla sararıp soldu sevgin. Hasan Ulusoy: Aylardır boynu bükük, viraneler dolaştım, Ne gamlara baş eğdim, ne dertlerle dalaştım, Yar ben seni görmeğe, kırk tepeden yol aştım, Şimdi benden uzakta, el gönlüne daldı sevgin... Feride Özmat: Kumral sesin rengini delice özlesem de, Yitirdiğimiz aşkın yolunu gözlesem de, Yaktığım mısraları herkesten gizlesem de, Suskun hatırasıyla mazide kaldı sevgin. Hasan Ulusoy: Kumral sesin rengini ak benizde aradım, Hayalimde saçlarını ellerimle taradım, Saklı kaldı gönülde, gün görmedik muradım Gittin el yüreğine, beni bilmez oldu sevgin.. |
Atışmalar F.Özmat
Atışmalar F.Özmat Feride Özmat: Yitik düşün şarkısı savrulunca hazanda, Sözlerim yağmalanıp tutuklandı zindanda, Açmazda kaybolunca bitti yolum hüsranda; Boynu bükük gönlümü görür mü ki sevgili? Hasan Ulusoy: Yitik düşün umudu, döner durur hazanda, Tutuklanan yüreğim, mıhlıdır bir mekanda açsam yar yüreğinde, güller ile nisanda, Gönül gözün açarak, görürse canım kurban. Feride Özmat: Karmaşa fısıldayan yeller esti serinden, Kalbe sızan hasretle yaralandım derinden, Dize gelen gözlerim kalkamadı yerinden; Şu sırça yüreğimi kırar mı ki sevgili? Hasan Ulusoy: Karmaşa vesveseler, örseliyor derinden, Bu sersem serkeş ruhum, çekti gitti yerinden, Seherde bir yel eser, ilham verir serinden, Gül yerine dikeni, kırarsa canım kurban. Feride Özmat: Hareli tebessümü silinmedi rüyamdan, Doyamadığım sesi uçtu harlı hülyamdan, Hüznün mahzun sarısı kaybolmadı dünyamdan; Titreyen kollarımı sarar mı ki sevgili? Hasan Ulusoy: Hareli yüreğimde, dağlar oluştu gamdan Kırk küsur yıl geçti de, gam gitmedi dünyamdan, Ağrı acı eksilmez, kabuk tutmaz yaramdan, Varsam yar kapısına, sararsa canım kurban. Feride Özmat: O öksüz benliğimi tamamlayan yanımdır, Buruk bakışlarıma kıyamayan canımdır, Saklı ülkelerdeki kimsesiz ozanımdır; 'Elini versen' diye sorar mı ki sevgili? Hasan Ulusoy: O öksüz benliğimle, garipleşen canımdır, Hasretini çektiğim, canımda cananımdır, Bu dünyada ararım, sevgili gümanımdır, Eğer bir gün görür de sorarsa canım kurban. |
Ayazlanır Üşür Elim
Ayazlanır Üşür Elim içimdeki ağrılar, kaç yıllık ömür yedi. taşa tuttum her gece, uykuları düşleri. taşa tuttum gönlümde bulduğum her ümidi her attığım taşların, değdiği yer ben oldum ruhuma pençe saldı, gam dağının kartalı tutunduğum her dalın, kökünde yangın çıktı bir yanık karıncadan himmet aldım kurtuldum turnalar gamlı sesten, yıldı, usandı, bıktı. bıktığım sabahlarda güneş kara renklidir gölgelerin boyunu, böcekler eksik ölçer günbegün ilerleyen, menzile doğru yolum bitmedik telaş ile bir ömür geldi geçer başını dizlerime aldığım güzel vardı dinerdi ağrılarım, değişirdi her halim şimdi bir kara taştır, hayalimdeki varlık uzatıp tuttuğumda, ayazlanır üşür elim. |
Aynaları şahit tuttum
Ak benizde güneşin ışığından ışık var Kederli aynaların çekeceği var senden Bahar kokusu gelir yüreğinde gül açmış Bir buselik hakkım var esirgeme yar benden Dağ zirvesi koyaklar gelen kokunu saklar Çiğdemlerin ciğeri kokunla bayram eder Kan renginde suların yosunları gövermez, Gözümden gönül gölgen gönlüme akar gider Denizlerin sevdası çaylara ölüm oldu Kaybettiğim ırmaklar türküleri götürdü Göklerde dans ederken figanımı kim görür Kartalların kanadı efkarımı bitirdi Ağrıma ağrıların kederini yükledim Kırk çıkınlı muamma varlığımın hikmeti Bir avuç toprak oldu o diyara saldığım Birkaç damla su imiş takdir olan kısmeti Kaçırdığım dualar ruhuma kül ekeler Çıbanların irini ilaç oldu yarama Yokluğumu dövdüğüm havanlarda var oldum Bir lahzalık hayattır girdi dostla arama... |
Ayrılığın Kararı
Ayrılığın Kararı Sensiz yürüyorum, Ne umudumda hayat, ne gönlümde huzur var Sonu meçhul bir yol Ötelerden ötede, tek seni, tek seni görüyorum. Ve bir mübarek gün Karanlıkları yırtarak düşüyor gönül ufkuma Ellerimde saçların Yıldızlardan ilham alıp, mısra mısra örüyorum... Arkama bakıyor Kaybolan canlara takılıyor bir anda gözlerim. Hicran türküleri Sarmalına almış gönülleri, uğrun uğrun yakıyor. Ve mübarek bir ses Yankılanır yamaçlardan, döner geriye, bana gelir Yüreğimde umudun Seni andığımda başlıyor, hayata karşı heves. Sensiz yürüyorum Tırnaklarım sızılarla ağrılarla büyüdükçe büyüyor, Bırak beni mutlu ol Mutluluğu yüreğinde ben olmadan görüyorum Ayrılık kararına şimdi hak veriyorum.... |
Ayrılıp Giderken
Bu sabah gördüm yüreğimde, Ölümün suskun figanını. Bahçedeki çiçek tutan ağaçların, Ruhumdaki sıkletini. Tereddütler başladı varlığımda, Yarını gölgeleyen sancılar, Bu günü yok eden acılar. Bilmiyorum, dünden kalma neyim var. İlk defa örselenmesi değil, Vurduğu sahillerde yıkılan bir ben oldum, Acıların denizinde. Kapıları kilitlenen yar yüreği, Başkalarına açık şimdi. Bunca zaman giremediğim gönüle, Bir anda pervasızca giren kimdi? Bir kısrak edasıyla salınan, Sevdamın sembolü güzel. Bilmediğim bir yüreğe yürüyor. Bana açılmadık gönül kapısı, Açık durur, bir başkası giriyor. Dağlara yürümek gelir içimden, Mecnunu aramak, derin sahralarda. Acımak… yanmak ve kızıl şafaklarda, Kabuslarla uyanmak… Yaraların soğuduğu gün var mı, Bilmediğim kaderimin bir yerinde. Bilmez ki, atıp giderken beni, Açtığı yaralar gayet derinde… Gidişine bayram eder, Bezginliği varmış ki benden. Suskun yüreğime kulak mı verir, Tuttuğu bir elde, Ayrılıp gider. |
Baharı Beklerken
Cemreler peşpeşe iner dünyaya Bilmem eritir mi başımda karı. Umudum gömüldü kış mevsimine Beklemem olur mu gelen baharı Sevdiğim sevgimi bilmeden yaşar Baharlar gönlüme gelmeden yaşar Garipler bahtiyar olmadan yaşar Alan yok gönlümden gamı efkarı. Sırtımda kamburum görünür derdim Sevgisiz gönüller yerinir derdim Bilseydim kendimi kurbanm-ederdim Tutmazdım gönlümde vefasız yari Kaç bahar cemreden nasip almadım Kaç bahar geçti de birin bilmedim Yüzüm neşeli ya özde gülmedi Çözülmedi mutluluğun esrarı… Gitmesin gönlümden bu aşkın nuru Onun için telef ettim gururu Baharla başlayan nisan yağmuru Söndürmez korkarım özdeki narı… |
Baharın müjdecisine
Baharın müjdecisine inandığım sevdiğim bir bahar gelir çiçekleri can kokulu sularında sevda sesi yar gönlünden demetlenen gül gelir ölü ruha can veren bir Mesihî yel gelir bayram ederim. bereket yağan semalara el açtım mezarların üstündeki böcekle. umudu kesilmiş çaresiz yatan/ biz geldik dualarla, çabamızla, emeğimizle geldik şafakta açılan bayrağı bekle... ben bozkır türküleri söyleyim inandığım sevdiğim baharlara meltemler eşlik etsin. ay benizli bebelerin ağrısını toplayım yanmak için ihtiraslı yüreğim acı kalmasın/ bende tükensin bitsin güneş toprak olmuş rahmet akar zamanda. bir ananın ağıtına yanayım kan insin gözlerimden/ gitmesin ahrete benim ile göz yaşım. inandığım baharların şükrü ile sevincimi senin ile bölüşsem. ey zamana meydan okuyan adam unutma bahara gebedir kış sabaha ulaşır akşam... |
Bahtımın Umudu
Başımı soktuğum şu dipsiz dehliz En uçta hayali, bu tarafta ben Kapısında bir kuş, derin sesiyle Sanki ciğerimi, çeker içerden Bağrıma hicranın başı yaslıdır Bahtımın umudu, düşü yaslıdır Gönlümü verdiğim kişi Aslı’dır Kerem bile bezdi bu derbederden. Dudak büken güzel, gönül bildi bak Açtı yüreğini beni aldı bak Serseri sokaklar, bana yanarak Benim türküleri, söyler her yerden. Atlastan hamaklar, kurdum yar gele Yıllarca bekleyip durdum yar gele Görmediğim gönül düştü bir güle Bahar ayı haber aldım seherden Ruhum desen oldu donaklarına Gülden mühür düşmüş yanaklarına Gönlüm papuç oldu, ayaklarına Belki gören olur, geçip giderken. |
Bak deme gözlerime
Yanarken yüreğimde yakmadığın ne kaldı Kehribar yüzler solgun çeneleri çatılmış Kul hayattan ölüler mezarından bunaldı Nasıl bir hayat ki bu hayatından atılmış Gideyim buralardan demek gelir içimden Paslı tenekelerde hatıralar çürümüş Her hücrem gam yanığı, yangının közü kimden Damla damla eriyen varım sana yürümüş Uzattığım ellerin çekilmesi zor gelir Bahçeme dikeceğim hayata hayat sende Senden başka dostum yok olması da ar gelir Hiçbir hesabım yoktu seni bilip sevende Tuvalime düşünce renkleri mutlu ettin Kıpkızıl ateş rengi yüzünde nura döner Yakınımda durursun ne göründün ne gittin Bak deme gözlerime bakarsam nuru söner İhanetin bedeli benim çektiğim mihnet Gözlerimi gönlünden uzaklara salmıştım Ömrümü nara attı kısa süren şu gurbet Senden ayrı zamanda ateşlerde kalmıştım |
Başkası
Ağızlar dolusu, kem sözler akar Yolumun başını, tutar başkası Kimi talihine arlanır bakar Kiminin gönlünde yatar başkası Nasibim ne ise zakkum kesilir Yüreğime zehirli em basılır Hükmüm kesinleşir ruhum asılır Mal benim mezat benim satar başkası Ölümüm ölümsüz varlığa bağlı Varlığım dostluğa birliğe bağlı, Sanırsın kahpelik erliğe bağlı, Vatanımda çalım satar başkası. Körlenir tarihten kalan tüm izler Dinime harp açtı nice densizler Kırılır açarken milli filizler Sökerek kenara atan başkası Canıma tak dedi isyan zamanı, Haine destektir puştun imanı Kansızlar ne bilir yurdu vatanı Onların ipini tutan başkası |
Bayrak İçin
Bayrak İçin Alında ak saklanır Sevdalar harman olur Sevilir ve koklanır Memlekette can olur Üzeri gölge bilmez Bu bayrak gölgelenmez Dalgalanırda inmez İndirilse kan olur. Işığıdır yiğidin Kefenidir şehidin Her zaman onun için İmkansız imkan olur Özünde var hüsniyet Beslenmeli hoş niyet Ne hak ne de hürriyrt Ne onsuz vatan olur Herkes saygıyla anar Üzülse gönlüm kanar Yan bakılsa taş yanar Yer kaynar volkan olur Onunla nurlu şafak Gururla nurlanarak İcra olur hukuk hak İnsanlar insan olur Ulusoy böyle bilir Bu töre böyle gelir Kim ona gölge verir Bu millet kurban olur |
Bayram Ediyor
Yüreğime bıçak gibi düşen sevda sendense, Ağrıma acıma bakma, canım bayram ediyor. Gözlerimde yaş tükendi, yaş yerine akarken, Damarında coşmuş akan,kanım bayram ediyor. Kutup yıldızıymış aşkım, yönümü onda buldum, İhlasımı imanımı, dinimi onda buldum, Şerefime dudak büktüm, şanımı onda buldum, Yarınıma alkış tutar, dünüm bayram ediyor. Yar, bir mübarek meskende yüreğimi kabul et, Ben mücrim bir kulum doğru, sen değilsin muhannet, Bu zemin aşkımı bilmez, beklerim senden davet, Aşkın ile şeref bulan, şanım bayram ediyor. Yedi kat yer yedi kat arş varsa anlasın beni, Varlığım secdede bekler, vuslat gününde seni, Neyleyim hicranda kalan, aciz ruhu bedeni, Sana doğru geliyorum, yönüm bayram ediyor |
Bayram Günleri
Hırsın ihtirasın, aşka himmete Döndüğü günlerdir bayram günleri. Öfkenin hiddetin, kinin garazın Yandığı günlerdir bayram günleri... Uzanan ellerde,şefkatin nuru Her insanda insan olma şuuru Nefiste var olan, kibir gururu Yendiği günlerdir bayram günleri Esas olan ruhtur, ceset vesile, İnsan hizmetine koş heves ile, Rahmetin ilahi bir ses ile İndiği günlerdir bayram günleri... Mü’minler kardeştir, olan varıyla Aşar müşkilleri, iman zoruyla Günahın isyanın tevbe nuruyla Yunduğu günlerdir bayram günleri... Mü’min güven duymaz dünya malına, Sarf eder varını Allah yoluna, Allah’ın lütfunu, mü’min kuluna Sunduğu günlerdir, bayram günleri... |
Bazen
Aşkın tarifi olmaz her gönülde başkadır Hırpalayan pençede sevgi saklanır bazen Kırbaç değen bedeni incitmeyen başka sır Katran gül niyetine alıp koklanır bazen Hüzün beni yaşatır zevki sana vereyim Sen gülleri der gülüm ben dikeni dereyim Sen sevdim de bir kere birde yüzün göreyim Boş da olsa yar gönlü girip yoklanır bazen Damarlarımda gezen sevginin gürültüsü Hayatıma tad veren hüznümün tatlı süsü İşte durur önümde aşkın renkli örtüsü Renk dediğin kararır sonra aklanır bazen Şimdi kara vaktidir her rengin bana göre İçimdeki kavganın bitimi uzun süre Umdum ki sevgiliden bir lahza gönül vere İçimdeki sevgiye sevgi eklenir bazen İçimdeki dünyanın direği çelinirken Ağrı veren çıbanın uçları delinirken Sevgilinin gözünde sevgisiz bilinirken Ey gönül bu dünyada ölüm beklenir bazen |
Beceremedim
BECEREMEDİM Akıl yordum, bana, bende, Çözmeyi beceremedim. Göz, gönül yorup okudum, Yazmayı beceremedim. Çok sevdim, sılayı, yurdu, Bu sevgi gönlümü yordu, Nefsim isyanın duyurdu, Ezmeyi beceremedim. Doğdum, düştüm zorlu yola, Eksilmeden arttı çile. Kulların gönlünden hile, Sezmeyi beceremedim. Belki gönül buna lâyık, Deniz azgın, çöktü kayık, Bir gün bile, başım ayık, Gezmeyi beceremedim. İşte geldi ömrün sonu, Gönül farketmedi bunu, Her mel'unun oyununu Bozmayı beceremedim. |
Bekle dur diyemezsin
Yarın bir haber olur her hecesi elemli Kalkmış zamanı tutan o görünmez ejderha Sesler sessizce bakar çığlıklarla saklanır Birkaç gönül sancılı birkaç göz ıslak nemli Kalan bir karanfildir güz gününde koklanır Yırtılmış resimlerin her yanında acı var Bekle dur diyemezsin zaman almak zor daha Üşüyen kaderimi sıcağında yer tutar Anladım ki gelenin alacak bir öcü var Yüreğimin özünde mert yapılı er yatar. Kaç kara ayna gördüm beni görür göstermez Kaç kahpenin ardından kaç yiğit düştü âha Rüzgârlarla yarışan kâkülleri yer yemiş Yılların özlettiği yola gönül elvermez Öyle bir kutlu ferman hecesi ses görmemiş Kafesinde çıldıran bir serseri kuş üşür Uykusundan uyanan çocuktaki sabaha Hamurumda mayamı bir görünmez el çalar Mutluluk serüveni ayrılığa dönüşür Girdiği bağdan karga yemek için gül çalar O gittiği günlerde sanırdım o gelecek Sarılırken yüreğim vuslat denen silaha Hasreti öldürmedim şimdi karşıma çıktı Tarih boyu ayrılan bu acıyı bilecek Gelen bir gizli emir karton kulemi yıktı. |
Beklediğin Boşuna
Beklediğin boşuna... Niye böyle bu köhnede durup şaşkın beklersin Yâr ararsın, yâr bulunmaz, beklediğin boşuna. Çöl kesilir sevda yakar gönlümü kavurarak Kar ararsın kar bulunmaz, beklediğin boşuna. Mutlu olurum cananım candan selam verince, Ne aradım, ne buldum ki, ne var yerli yerince, Yanılarak bir kerecik, şans yüzüne gülünce, Zar ararsın, zar bulunmaz, beklediğin boşuna. Deniz gözlü, dar benizli, cana ateş atarken, Karga gelip gül başında, nağme kırıp öterken, Senin gülün senin değil, el bağında biterken, Hâr arrasın, hâr bulunmaz, beklediğin boşuna |
Beklemesi Boş
Uzaklarda işve yapan tor ceylan Çekip götürüyor izinde beni Önce gönül verip sevdiğim derken Küçültüp yok etmiş gözünde beni Çekti bir vadiye beni bağladı Halime acıdı, yandı ağladı Merhametsiz küskün düşüp dağladı Umutsuz sevdanın közünde beni Şiirlerim gama derde doydu da Acısını duyan herkes duydu da Yaklaştıkça hoyrat yaban saydı da Saklayıp tutmadı özünde beni. Artık umudum yok beklemesi boş Her ahım gönlüme iki damla yaş Zaman iskeledir gel gönül yanaş Götürsün yolların düzünde beni Gurbet sıkletini kara yazılı Talihim taşıyor felek azılı Görmediğim gerdanında dizili Seyretsen görüp de yüzünde beni |
Beklenir Ali
Beklenir Ali __________________Ali Altınlı'ya Bu yaş gününde in maziyi dolaş Nerede ne sırlar saklanır Ali. Kaderde var ise ısırgan otu Gül diye sevilir koklanır Ali. çağın kurnaları, sürdürür sefa gönüller tükenmiş, bitiyor vefa, dostun varsa gönül kapın kırk defa bir kısacık günde yoklanır Ali. yüreği dolduran şu kirli hisler insandan insana geçer yeisler, insanlık hakkını yerken şu pisler sanma okyanusta paklanır Ali. milleti ederler batıya köle verirler malını göz göre göre köpeğin payını alırken bile vermek istemeyince diklenir Ali. Allah huzur versin, düşme telaşa en kısa zamanda erdin bu yaşa takdirde her olan gelirken başa insan bir makamda beklenir Ali |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 07:14 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.