![]() |
Bezgin
Yorgun, tutkulu, Ceketi bir omzunda. Her adımında Umutsuzluk düşüyor ardı sıra. Kaldırmış omuzlarını Söyleniyor bezgin, kendi kendine. Görmeden bakıyor yerlere. Belli ki, Teslim bayrağını Çekmiş göndere... Halenur Kor |
Bilen Olmaz
Çok gönüle konar göçer, deli gönül bilen olmaz, Aşk oduyla yanıp geçer şeydâ bülbül duyan olmaz. Ney sesiyle akıp döner, gözyaşını silen olmaz, Işığında pervânedir, heder olur, çile dolmaz. Huzurunda divânedir, secde eder, gören olmaz, Yıllarını iplik iplik eğip büker, ören olmaz. Deli gönül gezip durma, âlemde bir yören olmaz, Yalnız kalır yâdelinde, sessiz göçer, tören olmaz... Halenur Kor |
Bilse Gönlüm
Bilse gönlüm, onla geçmiş tek günüm sermâyedir, Şimdi sensiz, hasta, bîtâp, meskenim meyhânedir. Hayra yorsam bir rüyâdan arta kalmış günleri, Onda kalbim parçalanmış bir kırık peymânedir. Bense, yalnız gezdiğim yollarda mahzûn, öksüzüm, Bitmiyor isyânı kalbin, günbegün külhânedir. Yetmiyor âh çektiğim, derdim nedir sormaz mısın? Hasretinden bil ki yanmış, kavrulan pervânedir. Ben ki sevdâ yollarından her zaman koşmaktayım, Oysa cânân aşka küsmüş, derdime bigânedir. (Aruz) Halenur Kor |
Bir Adam
Kar deli gibi... Gölgesiz bir adam Karanlıklarda, Yalnızca acısı adam gibi. Yüreğinde, soğukluğu kaldırımların, Kar deli gibi... Kundurasının tozunda çığlıklar, Her adımda daha bir hazin, Daha bir hazin... Ardından kar hemen siliyor Ayak izini, Sanki yok gibi... Vurgun yemiş yalnızlıktan, Yalnızlık vurmuş yüreğini... Gökyüzünün görünmeyen mavisi Yüreğinin gizi. Bakışlarından tüten acıyı Gece saklamış karanlıklara. Görünmez sokak, ürkütmüş geceyi Beyazlığından. Yorgun damlar sırtlamış Karların, ağır yükünü. Garip evlerinse Beli bükülü, Zor nefes alıyor kör bacalardan... Bir yalnız adam İnce, kemikli yüzünde Sebepsiz gülüş... Gökler alçak mı? Halenur Kor |
Bir Anlık Dalış
Ağaçların kopkoyu gölgelediği, Kıvrılarak akan ırmakta, İplerinden bir ağaca yaslanmış Eski bir teknecik yalpalamakta... İçinde bir ceket, eski bir çift bot, Kırılmış bir kürek, sapsız bir kova, Sayfaları açık ıslak bir defter, Yerlerde içilmiş bir kaç sigara... Tekneciğin mavisi solmuş, sararmış, Üstünde silik bir isim, okunması zor, Yosun tutmuş bir kaç harf, dikkat edince, ''Ben de sevdim'' yazısı kalbe ateş kor... Bu teknenin sahibi kimdir acaba? Kirlenmiş defterden neler okudu? Sulara bakarken yakmış sigara, Kalbini yakan ok aşk oku muydu? Masmavi sularda kaybolmuş hayâl, Bir sevginin, bir aşkın silik izleri. Bak, şurada, derinde gülümser gibi Sevenlerin o nemli, güzel gözleri... 4/ 4/ 1984 Halenur Kor |
Bir Bakış
Bir bakış hem çıldırtan, mâsum olamaz hem de, İstemese de kalbim güller açıyor tende. Bir yanlışlık olmalı, yakışmıyor bu demde. Kış uykusundan sanki uyandı duygularım, İstemese de kalbim, güller açıyor tende. Yüreğimde çağlıyor aşkın gür kıpırtısı, Sevginin öyle tatlı kulakta fısıltısı. Gözlerinden gönlüme akıyor dolu dizgin, Aşkının damarımda, kanımda çağıltısı, İstemese de kalbim, güller açıyor tende. Koşuyor ona doğru düşünmeden yılları, Sanki bir adım ettim aradaki yolları. Uzanıyor onun da bana doğru kolları, Bezenmiş tomurcukla aşkın kuru dalları, İstemese de kalbim, güller açıyor tende. Halenur Kor |
Bir bir Aksa da Yıllar
Bir bir aksa da yıllar seven yaşlanmıyormuş, Anladım ki ne yapsa gönül uslanmıyormuş. Duymak için efsûnlu o tatlı duyguları O yârin sînesine boşa yaslanmıyormuş. Hadi gel, açık sana aşkla dolu kucağım, Sevgi çiçekleriyle sallanır salıncağım. Sevdânın ateşiyle alev alev ocağım, Anladım ki ne yapsa gönül uslanmıyormuş... Halenur Kor |
Bir Cennet İstanbul'um
Bir omzunda Avrupa, kucağındaydı Asya, İstanbul ağlıyordu, yaban ellerde hasta. O yüceler yücesi müjdeleyince fethi, Fâtih'in ellerinden sunuldu altın tasta. Herkesin dileğiydi, herkes içinde saklar, Dünyânın incisine adanmıştı adaklar. Fethi gerçekleşince duyuldu büyük sevinç, Bayram yerine döndü, insan dolu sokaklar. Sarıyor Marmara' yı, beyaz, nârin kolları, Kucaklıyor kızları Avrupa ve Asya' yı. İstanbul daldı yedi tepeden hülyâlara, Gönülden yaşamıştı tertemiz sevdâları. Bakıyordu İstanbul umutla ufuklara, Mutluluğu yürekten, düşünmez kara kara. Süzülen bir kayığın duyuldu usul usul Kürek hışırtıları, içinde gizli yara. Birden esti bir rüzgâr, gökyüzü bulutlandı, Son atâlet tozları uçuştu, kanatlandı. Mâzinin kitabının o tozlu sayfaları Koptu, yırtıldı, tek tek bir sandığa katlandı. Yükselirken göklere hep dalga dalga ezân, İstanbul'un alnına ak kaderini yazan. Süleymâniye' nin o kutsal kubbelerini Yıkadı meleklerin gözyaşları an be an. Abdest aldı bir adam, kıpırtılı dudaklar, Bembeyaz sakalından süzülüyordu yaşlar. Tekbir sesleri taştı, gül nefesler dolaştı, İstanbul nedâmette, göğsüne düştü başlar. Âniden İstanbul'u kapladı nurlu bir sis, Gözler, eller semâya, kalplerde uhrevî bir his. Rahmet yağdırdı yine melekler kanadından, Koktu cennet bağları; râyiha, yıldız yıldız. Şadırvanlarda uçan kuşlar yine bahtiyâr, Câmînin avlusunda nasıl mutlu ihtiyar. Her yer bin bir renk lâle, al al olmuş yanaklar, İstanbul gibisi yok, bulunmaz böyle diyâr. Silkelendi leylâklar, güldü mor salkımları, Hasret, aşkla ürperdi asırlık ağaçları. Bırakıp içlenmeyi Haliç dalmıştı yâdâ, Nemli, dalgın gözlerde, şen kayık sefâları... Mâzinin sayfaları görünüyor cumbadan, Bir genç kız elma dişler, su çeker tulumbadan. Kelebeği kovalar bahçede yaramazlar, Bir cennet İstanbul'um, şükür sana Yaradan. Çamlıca tepesinde sanki bir düğün vardı, Beyaz, mor gelinlikli ağaçlar halaydaydı. Dağlar ışık oyunu oynar, çıktıkça güneş, Çağladı İstanbul'un çoştu gönül pınarı. O susuz çeşmelerden, gürül gürül su aktı, Zincirli gümüş tasa bir serv-i sîmîn baktı. Dayayıp gül dudağa içti ki kana kana, Kendisi serinlerken, seyredenleri yaktı. Hûri kızlar dağıttı bakır tencerelerden, İrmik, un helvaları, demlenmiş *******den. Yemyeşil bahçelerde yandı köşk lâmbaları, Göçüp gütmiş ruhları güldü pencerelerden. Lâlenin yanağında vuslatın gözyaşları, Uzandı semâya al, mor, sarı, ak kolları. Topkapı surlarından gülümsüyordu Fâtih, Öpülesi ellerde yine gül kokuları... Selâmladı gemiler ışıyan sâhilleri, Dolmabahçe, Çırağan, ne güzel Beylerbeyi. İstanbul ufukları taçlı minârelerle, Gözler bir daha görmez, böyle güzel dilberi. Pencerelerde Itrî, Dede, Hacı Ârif Bey, Terennümde sesleri, bir yanda tambur ve ney, Dalga dalga semâda titreyen, hoş sesleri, Kuytu, loş bahçelerde sunuldu gönülden mey. Macuncunun yanında İstanbul çocukları, Şakıyan kuşlar gibi, sanki kelebek, arı. Gözler şen, ağızlar bal, masumâne bakışlar, Seyretti evlerinden yaşmaklı anaları. Karşımızda Kuleli, gülüyor Kızkulesi, Hıncahınç insan dolu sevimli iskelesi. Elma şekeri yiyen pembe yanaklı kızın Saçları örgü örgü, taftadan kurdelesi. İstanbul altın sini, ışıyordu gözlerde, İstanbul güzelliği anlatılmaz sözlerde. Utangaç lâlelerin o reng-i hicâpları Yansımış pırıl pırıl, gülümseyen yüzlerde... (16/04/2006 Erenköy) Halenur Kor |
Bir Dünya Düşlüyorum
Bir dünya düşlüyorum, Yemyeşil orman dolu. Orda bütün insanlar Tutmuşlar doğru yolu. Bir dünya düşlüyorum, Açlık, yokluk olmasın. Kimsenin yüreğine Düşmanlıklar dolmasın. Barutla kan kokmasın, Çiçek koksun her yanı. Sevgi ve barış dolu, Kardeşlikle dopdolu. Bir dünya düşlüyorum, Sevdiklerim el ele. Dostluk, mutluluk dolu Ülkelerle dopdolu. Savaşla kin kokmasın, Sevgi koksun her yanı. Düşmanlıklar olmasın, Savaş kötü bir anı. Bir dünya düşlüyorum, İnsanlar hep dost olsun. Her günümüz bir bayram, Mutlu bir dünya olsun... 1 Nisan 1983 Halenur Kor |
Bir Gül İdi
Bir güldü, kapatmış pak yaprağını, Biliyordu yalnız sert toprağını. Pembe yaprağını aralayınca, Gülüyor gibiydi sevdâlı yonca. Seven gözler ona içten bakınca, Utangaç gül artık açmıştı gonca. Bakıyordu şimdi ufka korkusuz, Anlamamış nasıl kalmış da susuz. Ah, ne yaptın, gülü böyle soldurdun, Yüreğine derin sızı kondurdun. Bilir misin, açınca gül, mis kokar, Tomurcuklar, sâde gözü tok tutar. Veriyordu sana bütün balını, Sen istedin goncaların alını. Her gördüğün gonca güle el attın, Gülü kendi dikeniyle kanattın. Halenur Kor |
Bir Gün
Mâzideki bir gündü, Bir gün unutulmayan, Demir atmıştı zaman. Uykuda rüya gibi Lâtif esmişti rüzgâr, Çiçekler açtı birden. Ay bile gülümsedi Hayretle doğrulurken. Sessizce doğdu güneş Tepelerin ardından. Toz pembe ışıkları Yemyeşil ağaçların Tazecik dal ucundan Loş odaya sevgiyi Uzattı avucundan... Hâlenur Kor Halenur Kor |
Bir Irmak ki
Aşkla çağıldayan bir ırmağım ben, Seneler suyuma bereket kattı. Kollarım dört bir yana coşkunca akar, Yatağımda yıllarca sevgiler yattı. Arasan içimde neler bulursun, Hazineler, defineler el sürülmemiş. Sanki yeni doğmuş gibi olursun, Öyle bereketliyim ki hiç görülmemiş... Her yanımda gümüşten balıklar oynar, Derinlere indikçe cennettir bahçem. Aşk türküleri gür suyumda çağlar, Her türlü sevgiyle doludur bohçam... Buz gibi sularım zannetme soğuk, Ateşlenmesin bir yakar içeni. Kalplere doldurur sevgi dermanı Dalgalarımda oynaşan aşk perileri... Halenur Kor |
Bir Peridir Kadıköy
Bir Peridir Kadıköy, süslü, telli, duvaklı, O güzel yüreğinde sevgiler, sırlar saklı. Erenköy'de çiçekli elbiseyle dolanır, Moda'ya gider deniz kenarına uzanır. Mor salkımlı sabahlık giyer güneş doğunca, Kızıltoprak'da gezer, yanağı gonca gonca. Göztepe'de dolaşır, yemyeşil bahçelerde, Dudağından dökülür en güzel besteler de. Kep giyer tülü örtmüş,pembe beyaz yüzünü, Tramvayda, vapurda bulursun hep gizini. Kadıköy, nârin gelin, salınır fidan gibi, Onunla geçen ömür unutulmaz an gibi. Halenur Kor |
Bir Sabah Nedensiz
Okşadı yüzümü bir sabah Aydınlığın eli, İçimde nedensiz bir sevgi seli Coşup coşup yükseldi, Kalbimin yeşil filizlerine cansuyu geldi. Yorgun düşünceler uçtu gökyüzüne, Sevgiler, dostluklar üşüştü, Pencereden odama doluverdi. Gülüverdi gözlerim, Dudaklarım gülüverdi. Ellerim; Ellerimse, biri hüzünleri silkip atarken, Biri umut bahçelerinden güller derdi, Ellerim, uzatıp bana güller verdi. Taa uzakta, ufukta, bir parçacık da olsa Mutluluk görünüverdi... Ellerim, dudaklarım, gözlerim Nedensiz gülüverdi... Halenur Kor |
Biraz da Sevgi
İstediğim fazla değil, biraz mutluluk, Bir sevgili, bir arkadaş, biraz da sevgi Ne şöhret istedim, ne para na pul, Bir sevgili, bir yuva, biraz da sevgi. Tertemiz, küçücük, güzel bir evde, Tertemiz bir hayat, biraz da sevgi. Sıcacık bir soba, iki de minder, Bir sevgili, bir arkadaş, biraz da ilgi. Birbirine bıkmadan uzanan eller, Huzur veren, öyle sıcak, güvenle dolu. Yemyeşil bahçesinde eserken yeller, Bacasından tütmeli, bembeyaz sevgi... Güneş mutluluk olup girmeli camdan, Hüzün, keder onu görüp kaçmalı geri, Rüzgâr acıları kovsun kapıdan, Nasıl özlüyorum böyle bir yeri... Dertler, ne olur koyun yakamı, Gönlümü avutup mutlu olayım. Hayâllerimde olsun mes'ut yuvamı Gözlerimi kapatıp bir an bulayım... 24/ 11/ 1983 Sivas Halenur Kor |
Biz İdik
Acep kimdik nerde gezdik yılların ötesinde, Hangi dağda, hangi dalda yaralı kuşlar idik, Bilinmezden bilinmeze kanat çırpan biz miydik? Düşe kalka, kona göçe, mâziden geleceğe. Kaya idik, damla damla akan sudan aşındık, Denizde kum tanesiydik, sahillere taşındık. Gökyüzünden bir kuytuya biz idik doğan huzme Doğduk, öldük, bin dirildik, ibret olduk âleme. Çiçekte toz, arıda bal, dağlarda yol biz idik. Okyanusta yüzen balık, suda hayat yine biz. Bizler idik düşen cemre, hava, su ve toprağa, Yine bizdik, cansuyuyduk, hayat veren yaprağa. Ateşte köz, mânâda öz, dilde ifşâ biz idik, Söylenen söz, kalplerde göz, ruha şifâ yine biz. Kâinatın terazisi, ölçeği adaletin, Biz mi idik, acep yine sonsuzluğu evrenin? Halenur Kor |
Bu Sevgide Bende Suç
Aşka uzanıp giden yollarım uçsuz, Bu sevgide bende suç, yüreğim suçsuz. Gözüm gel gel ediyor, yok diyor kalbim, Sonbaharımda çiçek açıyor niçin? Ateşi sardı teni, yanıyor içim, Çıkmıyor ki aklımdan, onsuz bir hiçim. Zamansız doğmuş güneş parlar ufukta, Sonbaharımda çiçek açıyor niçin? Halenur Kor |
Cadılar
Dağ tepelerine çıkmış cadılar, Saklanıyorlar. Bakıyorlar gizlice tepelerin ardından. Ara sıra görünüyor kara külâhları. İki yuvarlak göz Işıldıyor simsiyah Olurken sabah. Gözlüyorlar etrafı Kayaların arasından. Kötülük süpürüyor Savrulan süpürgesi. Fırlatmaya hazır Avuçlamış taşları, Eli kartal pençesi. Sırıtıyor dişleri ağzındaki ininden, Alnından ter damlıyor, irinden. Karanlık bir kuyudan biteviye Çıkrıkla kin çekiyor, Ekiyor ha ekiyor Nefret bahçelerine. Pusu kurmuş cadılar Dağların tepesine. Çatlamış kötülük tohumları Boy veriyor Sevgisiz kalplerinde. Halenur Kor |
Cüneyt'e
(Akrostiş) Canımdı o, cânânımdı, ciğerpâremdi, Ümidimdi, her şeyimdi, o bir tânemdi. Nasıl yanmaz buna kalbim, uçup da gitti, Elem yıldızı gibi kayıp da gitti. Yok, bilirim bir çâresi onulmaz derdim, Takât bulsam peşi sıra ben de giderdim. Koklamaya doyamadan güzel yavrumu, Onu asker eylemeden şehit eyledim, Rabbimize, yavrumuzu emânet ettim. Halenur Kor |
Çanakkale Arslanları
Gözler şimşek, gönül ateş koştular, Alnında nur, arslanla eş coştular, Göğsü iman, dili Kur'an taştılar, Allah Allah! diye dağlar aştılar! Zafer aşkıyla yandılar, yandılar, Vatan için koştular, dayandılar, Şehit olmak onların emelleri, Mehmet'i korkar da kaçar sandılar. Şehadete koşuyordu her nefer, Tarihler yazacak, destan bu sefer, Düşman dayanamaz, yok gözünde fer, Allah için koşun, bizimdir zafer! Akıyoruz, geliyoruz sel gibi, Vatanımız; duramayız el gibi, Türk'üz, her gönülden sesleniyoruz, Vatan sevgisiyle besleniyoruz! Kükreyerek atıldılar bak mertçe, Bağrın açmış, siper etmiş cömertçe! Tekbir sesleriyle inledi gökler, Yalın kılıç savaştılar, erkekçe! Anafartalar'da Mustafa Kemâl, Arıburnu cephesi şehitlerle al, Esat, Vehip Paşa, Birçok miralay, Koşuyor askerler bak alay alay! Hepsinin yüreği şimdi bir volkan! Yiğit askerlerim düşmana kalkan! Dereler, tepeler boyanmış al kan! Atam sesleniyor:''Vatanım çalkan! '' Bir değildi, iki değil, beştiler, Aynı köyden, yanan kor ateştiler! Sanılırdı, hepsi de kardeştiler, Ufukta parlayan bir güneştiler! On sekiz Mart kahramanı Cevat Bey, Diyor:''Zaferimi duysun dünya, hey! Verdik, burda koşup binlerce şehit, Kimse diyemez Ki; ''Türk'e başın ey! '' Cana bin can katmış askerim sanki, Bu öyle bir savaş, öyle bir an ki, Hangi ilden bunca şehit seçilmez, Diyorlar kiANAKKALE GEÇİLMEZ! '' Şehit, besmeleyle toprağa konur, Babalar ürpermiş, duyarlar onur. Anadır, olsa da gözleri yaşlı; Başlarında hâle, yüzlerinde nur! Vatan aşkı Mehmet 'de çağlıyordu, Düşman yenik düşmüş, kan ağlıyordu. Mustafa Kemâl'le yer gök inlesin! İstiklâl Marşını herkes dinlesin! Hâlenur Kor (30 Ocak 2000) Halenur Kor |
Çapkın
Bir baktı ki Bakışları Gözlerimi hapsetti. Bir güldü ki, Gülüşleri Şu kalbimi gaspetti. Gönül verdim, Sana geldim, Ömür verdim Yoluna, İnanamam şu çapkına Kimi takmış Koluna? Derse bana Hadi artık herkes kendi Yoluna! .. Halenur Kor |
Çiçekçi Kız
Yarı çapkın, Yarı mahcup bakıyor. Salıvermiş boyalı saçlarını. Çiçeklerle bezenmiş yemenisi. Boynu boncuk, kolu boncuk Sıra sıra. Nasıl da salınıyor yanım sıra. Uzattığı güller tomurcuk. Yarı çapkın, Yarı mahcup koşuyor, Halbuki, inanın daha çocuk... Halenur Kor |
Çizgiler
Çizgiler ki hayatta zikzaklarla dolu. İner, çıkar, titrer, kısalır, uzar. Ne çok inişler, ne çok yokuşlar, Bir aşağı, bir yukarı, Solar tomurcuklar, Dümdüz bir çizgi ki ölüm, Uzar, uzar çiçeksiz, Bitmiş yağmuru, karı, Hiç yok baharı... Halenur Kor |
Dayanma Gücü
Gözleri, Gözyaşı tasları Kafatasının oyuklarında, Acı yağmurlarını toplayan, Acılı ve derin. Öyle derin ki, Ne kadar toplayıp doldursa Taşmıyor dışarı gözyaşları. Kafası, kafatası, su tası. Arttıkça tasası, İçine akıyor gözünden, Biriktiriyor içinde, Ellerinde kahır âsâsı... Öyle zayıf ki, Gözleri iki hayâlifener, Çekilmiş kanı. Dolaşırken Azrail, Bir öksürse uçacak, Bir nefeslik canı... Hâlenur Kor Halenur Kor |
Değişmez Yazım
Gönül kâşânesinde bir kırık sazım, Kimselere geçmiyor sözlerim,nazım. Durgun sular gibiyim, aktım, duruldum, Çağlayıp coşsam bile değişmez yazım. Sevdâdır buram buram tüter özümde, Hasreti serâboldu her an gözümde. Kaç kere yemin ettim diz çöküp ona, Ne yapsam duramadım yine sözümde. Halenur Kor |
Deniz ve Kız
Onyedisindeydi henüz, Çekingen, güleç, içten bakışları vardı. İlk defa gelmişti İstanbul'a, Denizi ilk defa görmüştü. İlk gün uzaktan baktı. Yüzünde, uçsuz bucaksız deniz gibi Uçsuz bucaksız gülücükler... Denizi uzaktan sevdi. İkinci gün, nârin, çıplak ayağını denize soktu. Deniz onun saflığından ürperdi, O denizin sonsuzluğundan. Gözleri gitti.uzaklara kulaç kulaç, Sevgiye hasret, sevgiye aç... Deniz kenarına geliyordu artık her gün. Martılar gibi coşkulu, Martılar gibi istekli. Kuma yazıyordu hayâllerini, kuma çiziyordu. Sonra dalgaların usulca kıyıya vurup Hayâllerini götürmesini seyrediyordu. Hiç bıkmıyordu, Denizle dost, denizle sırdaş, martılarla arkadaş, Kumlarla hayâlleri sarmaş dolaş... Deniz hep alıyordu, Teslim ediyordu hayâllerini dalgalara, Hayâlleri dalgaların kucağında eriyordu. Biliyordu, bir gün deniz de usanıp Hayâllerini ona geri verecekti. Deniz bereketliydi, deniz bolluktu. Bereketli topraklar gibi bire on verirdi. Hayâlleri kumlarda çizili, Gözleri uzaklara kulaç kulaç bekledi, Ama hayâlleri geri hiç gelmedi... Halenur Kor |
Dil
Dil şakır, diller olur güfrân, Dil susar, diller olur efgân. Dil ağlar, diller pâre pâre, Dil çağlar, dillerdedir figân Halenur Kor |
Dilek
Bir tebessüm olmak isterdim dudaklarında Mutluluğun rengine bürünüp de ben, Gözlerinde ışık olup parlamak, Işıl ışıl bakmak gözlerinden hayata... En güzel duygulara bürünerek Hece hece dökülmek dillerinden, Soluğun olmak isterdim, yaşatan, Can veren sevgi coşkunluğunda.. Yüreğini çarptıran sıcak duygular, Damarlarında coşkunca akan, Ellerinin sıcaklığı olmak isterdim, En sevecen, en tatlı okşayışlarda... İçinde coşkun bir sevinç olarak Mutluluklar saçmak her yere, Her şeyin olmak isterdim bilesin Teselli olup en hüzünlü günlerinde... Sen zaten mutluluksun! Sevinçsin, gönüllerde taht kurmuşsun. Sen zaten ben'sin bence, Her şeyim, mutluluğum olmuşsun... Halenur Kor |
Diriliş
Ağlar Dağlar ve gökler, Ortada bir ben... Sadece ben... Kollarım göklerde sadece ben... Yanan avuçlarıma, Semâdan dökülürken salkım saçak su, Açılmış ellerime yağıyor rahmet... İçimde ölesiye akıyor kan. Toprak, ruhum gibi derinden yanmış, Bak yükseliyor kokusu, Allahım her yer su... Zamanın perdesini yırttım bir çekişte, Yığıldı yere... Bir tül perde gibi sessizce Döküldü zaman, Göründü gerçek... Ruhum sanki alevler arasında Savrulan bir duman. Yıllarım, rüzgârda uçuşan küller, Görmüyor göz gözü, Göklerden dökülürken karıştı zaman... Kırpışan kirpiklerimde kıvılcımlar Yanıp sönüyor bir bir. Yağsın istiyorum yine deli gibi, Göklerden dökülsün salkım saçak, Yağsın üstüme, yağsın. Dirilişim o zaman, O zaman... Halenur Kor |
Doğruluk Gibi Yoktur
Yitti sevgiler sanki buhar olup uçtular, Bir kolye gibi kopup, dağıldılar yerlere, Ne yazık ki gözlerde sanki birer suçtular. Artık kalmadı rağbet, bakılmaz değerlere, Paran var mı cebinde, güzel, alımlı mısın? Dikkat ediyor musun 'belki'ler, 'eğer'lere? Pahalı mı elbisen, biraz çalımlı mısın? Ceplerinde bol para, cüzdan şişkin, tomarla. Her yüzüne gülene bakıp ılımlı mısın? Hiç umrunda değil ki, oyalanır kumarla, Gününü hep gün eder, faydasız pişmanlıklar, Artık ne ev kalmıştır, ne araba, ne tarla. Mesken olmuş sokaklar, bazen de samanlıklar, Utanır dost, düşmandan, nerde görse saklanır, Bazen de kafa tutar, yapar kahramanlıklar. Zararın neresinden dönsen alnın aklanır, Kucaklar yine dostlar, eski dost düşman olmaz, Doğruluk gibi yoktur, yine ismin paklanır. (a b a, b c b, c d c, d e d.... Terzalima denilen bir şiir türü) Halenur Kor |
Duvarlardaki Hüzün
Güzel bir gün batımında, ince bir bahçe yolu, Çekiyor sandım kendine,sanki tutmuş da kolu. Çağırıyor gibi beni; esrarlı, yeşil, derin, Yürüyorum ağır ağır, ardında gölgelerin. Çamlar arasından bakan ahşap duvarlı yapı, ''Gir içeri'' diyor sanki, pirinç tokmaklı kapı. Gidiyorum ona doğru, seyrediyorum durup, Camlarına aksediyor altın rengiyle gurup. Göz göz olmuş pencereler, bilmem nelere şâhit? Söylenmiştir odalarda ne yeminler ve ahit. Doldurmuş yüreciğine türlü türlü sırları, Saklıyor gibi içinde geçmiş tüm asırları. Ser verir de sır vermezler solgun yüzlü duvarlar, Vefâlı bir anne gibi gözyaşları yuvarlar. Soğuk gölgelerde mahzun hayâlleri sabahlar, Bir dokunun, bin işitin, sessiz dökülür âhlar. Görmezler mi duvarların bakışlarında hüznü? Boyarlar hep bin bir renge o kederli yüzünü. Sıcacık ana göğsüne yaslanmış gibi başlar, İçlenmiş bir çocuk sanki, gözünden akar yaşlar... Halenur Kor |
Duygularım Şelâle
Duygularım şelâle, sevgim çağlıyor, Düşüyorum melâle, hasret dağlıyor. Dilimde dua oldun, gözümde serâp, Şu uzun yıllar beni sana bağlıyor. Bakınca gözlerine derin bir girdâp, Düşüyorum içine, yüreğim harâp, Yalvarırım bu aşka bir ümit Yârâb, Uzattım ellerimi, özüm ağlıyor. Halenur Kor |
Düzce'li Çocuk
Lâcivert gözlerde engin denizler, Engin denizlerde acıdan izler. Gitmiş, gelmeyecek anneyi gözler, Yaralı yüreği yanıktır çocuk. Ağlasa duymazlar hıçkırığını, Evini bulamaz toprak yığını. Nedendir bilemez mutsuzluğunu, Acısı biter mi, bilemez çocuk. Birisi tutar mı soğuk elini, Veren bulunur mu sevgi selini. Duruşu titretir gönül telini, Bağrıma bastırmak isterim çocuk. Boynu bükülmüş bak, sapsarı başı, Yağmur yağmış gibi gözlerin yaşı. Kaderine yanıp çatılmış kaşı, Gülsün artık yüzün, ağlama çocuk! 1 Şubat 2000 Halenur Kor |
Ebedî Âlem
Bir sessizlik bahçesi,her yığında bir can var. Belki bir ana, baba, belki de bir cânân var. Bu âlemi bilmeyiz, kavuşmaya yanan var, Çoktandır özlediği hasretine kanan var. Olmaması imkânsız, sanma buna çâren var, Daha anlayamazsın, gözlerinde hâren var. Belki daha onmamış binbir çeşit yâren var, Ya da doyamadığın taze ciğerpâren var. Halenur Kor |
Ebedî Uyku
Dalgaların kıyıları dövdüğü O ıssız kumsalda olsun mezarım. Sakın başucuma gelip hıçkırma, Rüzgâr ninni söylesin Uyutsun beni... Gelip mezarıma bir çiçek koyma, Ölü bir deniz yıldızı Süslesin beni. Yıldızları üzerimde istemem, Solgun bir ayışığı uzansın yeter Ve senin gözlerinin hayâli... Dalgalar vurdukça Issız kıyıya, Sen alamadın beni kollarına ama Deniz o zaman açıp kollarını Alacak beni sonsuz koynuna... Dalgaların ninnisi söylerken aşkımızı Dalacağım orada O ebedî uykuya... Solgun ay ışığında ve Senin gözlerinin parlaklığında... 29-Kasım 1983 Halenur Kor |
Elbise
Ben olmaya çalışır Üstümdeki elbise. Diklensem birine diklenir, Üzülüp iki büklüm olsam Eğilip bükülür o da. Uzatsam birine kollarımı, Koşar, uzatır benden önce. Bir de kıskanç, Saklar beni kimse görmesin diye. Alır kirlerin bütün yükünü Kendini hırpalar. Kolkolayız, Diz dize, göğüs göğüse. Bazen de boğaz boğaza. Ben değil, Benim olduğunu anlasa elbise... Halenur Kor |
Elem
Yorgun bir eylül akşamı, Elem yüklü bulutlar ağlamaklı. Artık yitmiş bütün umutlar, Göklere bakan gözlerde Gözyaşları saklı... Yorulmuş hırçın rüzgâr, Kurşun gibi ağır acılar, Durmuyor Artıyor gönülde sancılar, Çâresiz ve sessiz Akan sadece yaşlar... Halenur Kor |
Ellerin
Ellerin yaşama gücü, ellerin sevgi, şefkât, Ellerin rûhuma şifâ sunuyor sanki kat kat, Sığınınca kollarına, sarıp geriyor kanat, Tenimde ateş ellerin, hayatımda gizli tat. Yıldız yağan *******de bakıp yâda daldığım, Yaslayıp yanan başımı ona murat aldığım, Hasret araya girince öksüz, yetim kaldığım, Vuslatında her dem tekrar doğup bulurum hayat. Ne etsem, ne yapsam, desem; beni çeker kendine, Çağlayan olmuş ki gönlüm, artık sığmaz bendine. Çoktan yanmış, kapılmışım, nâçar aşk kemendine, Ellerin sevdâ kadehi, içer kanmaz kâinat... Uzatır susuz dudağa, sunar aşkın meyini, Dinle usulca inleyen, hazin gönül neyini, Almışım cânım bir kere senden aşkın peyini, Koştururum doruklarda, şahlanan doru bir at! Halenur Kor |
Emel
Ne gönülden verenim var, ne de candan sevenim, Ne güzelden yana şansım, ne de kıymet bilenim. Deli gönlün severek hep yaşamaktır emeli, Ne vefâ var, ne de içten, seni sevdim diyenim. Nice yıllar onadır hep akışım, çağlayışım, Nice gün gizleyerektir, gülüşüm, ağlayışım. Geliversen yine bir gün, atılıp kollarıma, Yakarıştır, sana her gün karalar bağlayışım. Dudağından dökülürken tadı baldır sözünün, Seni yıllar boyu bekler, özü sendir, özünün. Yüreğinden yanıyorken, gidemez istese de, Yine Hâle'n seni sevmiş, ateşindir közünün. (Fe' i lâ tün / fe' i lâ tün / fe' i lâ tün / fe' i lün) Halenur Kor |
En Büyük Çocuk
Sen büyüksün, sen dur! Sen elleme, o küçük. Gözleri sevgi istiyordu, Elleri, ellerin sıcaklığını. Bakışları gülücük arıyordu etrafından. Sen büyüksün, sen dur! Sen elleme, o küçük. Sarılmak istiyordu babasına, İstiyordu ki onu görsün önce gözleri, Konuşurken duyulsun sözleri... Sen büyüksün, sen dur! Sen elleme, o küçük. Neden acıyordu minik yüreği, nedendi bu yaşlar? Neden üşüyordu elleri? Sen büyüksün, sen dur! Sen elleme, o küçük... Halenur Kor |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:35 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.