![]() |
Aşık Oldum Galiba Ben
Gözlerim seni arar, Bu yürek seni sorar, Gönlüm sen için yanar, Aşık oldum galiba ben. Güller bile seni sorar, Menekşeler sen kokar, Bu sevdan beni yakar, Aşık oldum galiba ben. Nereye baksam hep sen, Ne bilir sevdaya düşmeyen? Hamdır aşk içinde pişmeyen, Aşık oldum galiba ben. Bilmem ki şimdi neyleyim? Cennet mi,cehennem mi dileyim? Aşk şarabın yar elinden içeyim, Aşık oldum,başka ne isteyim? |
Aşıklar tepesinden bakıyorum.
Gecenin bir yarısı, odamda loş bir ışık Huzursuz bedenim kan ter içinde yanmakta Susamışım, dayanmışım çeşmeye, Denizleri içer gibi, yangınımı söndürmek İsterim ama nafile, ateşim çok yüksek, İçtikçe içimde kaynar kazanlarda sular, Buhar olup bulutlara yükselir, Belirir gecenin karanlığında ay ışığının önünde Kalbimin görüntüsü, yanında ay kızılllığında bir gül, Gece soğuk titretir her yanı, bense yanarım harından Yaz mevsimi gibi her yanımdan dağılır ateşim, Dönerim odama, koridordan geçerken duvarda ayna, Seslenir bana, neredesin, görünmezmi oldun? Buradayım, neden sordun? diye seslenirim garip, Bak bana der, döner bakarım aynaya gözlerim şaşkın, Ayna orada ama ben yokum görüntüde, sorarım şaşkın Ne oldu, neden beni göstermezsin diye aynaya, Gökteki ay’ın önündekini görmedin mi diye sorar? O sensin işte, onun için gösteremem seni kendine. Bedenim burda ya onu bari göstersene, Ruhun olmazsa neye yarar o et ve kemik yığını, Tüm geceye ilan ettin, herkes gördü aşkını, Sen şimdi göklerdesin, senin ruhun yanındaki Ay’ın Nasıl bir aşk bu tanrım? terketmiş bedenimi ruhum, Bedenim ateşler içinde yanarken burda, Aşkıma serenat yapmakta ruhum işte şurda, Ay’ın önünde ve almış yanına kızıl bir gül, Çamlıca tepesine doğru bakar, çünkü sevgilim orda, İçime huzur dolar bir anda, yansada bedenim, Ben burda ruhsuz yaşasamda, ruhum onun yanında Ey benim aşkım, sen uzaklardasın, içim yanar ha, Ruhsuz yaşarım, görünmez bedenim aynalarda, Yanarım aşkının ateşinden, alev alev Bursa’larda Ben seni hayal ederim, ruhum göklerden seni gözler, Bir kez istedim seni görmek, bu tenim seni özler. |
Aşk Acısını Öğrenmek
Darda kaldığımızda bize, Aklımızı kullanmamız söylenir, Her şeyi mantığımızla çözeceğimizi, Öğretirler bize,öyle değilmi? Ama duygunun olmadığı yerde, Yakıtsız kalmış motor gibidir mantık, Ne kadar zorlarsanız zorlayın,artık, Mantık motorunu çalıştıramazsınız, Her şeye duygularınızla dalarsanız, O zamanda duvara toslarsınız, Canınız acır,yüreğiniz kanar, Perişan olur,divane dolanırsınız, Sizi görenler bakarlar şaşkın, Ne olmuş buna,neden böyle diye? Hatta adınızı bile,çıkarırlar deliye. İşte böyledir mantıksız duygu, Yada böyledir,duygusuz mantık, İkisi birden yanınızda değilse, Bilesiniz ki siz de yanmışsınız. Ve bir gün mutlaka,ama mutlaka, Bir güzelin acımasızlığına toslarsınız, Acının etrafında dolananlar, Canları yanmadan asla, Acının ne olduğunu anlayamazlar, On’çün; aşkın etrafında dolanan, Aşkı arayan bayanlar,baylar, Aşk acısını tatmadınız hiç biriniz, Aşk acısının ne olduğunu? Yürek yangınının nasıl yaktığını Bu satırları dikkatle okursanız, Bir güzele toslamanın acısını, Aşk acısının yaktığı,yürek yangınını, Çok zor ama.belki anlayabilirsiniz. |
Aşk bir esarettir,
Bu hayatta, Özlem var, Kavuşmak da, Ayrılık var Sarılmak da, Mutluluk var, İnlemek de, Gurbeti var, Yar sinesi de. Aşk bir esarettir, Sevdalanmak prangası, Sevgi ise baharatı, Bütün bunlar, Hayatın ta kendisi. |
Aşk Biter mi?
Biten aşklar, Yeniden başlamazmış, Haklılar belki de? Bir çiçeğin yaprağında, Kızıl gülün kırmızlığında, Yeni aşklara yol bulunmuyor, Zaman solduruyor çiçekleri, Yaprakları,kızıl gülleri, Güneş kavuruyor her yanı, Çiçekleri,yapraklarını, Sense güzelim, Kavuruyorsun yüreğimi. |
Aşk Dördüncü Boyuttur.
Bütün acıların, Savaşların ve ölümlerin, Hayatımızı yaşanılmaz kılan, Dünyamıza şöyle bir bakın, Yalnız üç boyutuyla, Görebilirsiniz her şeyi, Doğarsınız birinci boyutta, İkinci boyutta yaşarsınız, Ölüm gelir üçüncü boyutta, Neredeyseniz bulur sizi, Ya sevda,ya aşk nerdedir? Bulmak için aşkı,sevdayı, Dördüncü boyuta, Geçmeniz gerekecektir. Üç boyutlu evrenin, Dördüncü boyutu, Aşktır,sevdadır. Bütün duyu organlarınızı, Bir araya toplayıpta, Geçemiyorsanız o boyuta, Aşk nedir,sevda nedir, Nasıl bileceksiniz? Öyle zorda değildir, Aşkı,sevdayı tanımak, Bırakın kendinizi, Evrenin sonsuzluğuna, Derleyin beş duyunuzu, Karesini alın hemen, Çıkacaksınız o boyuta. Tanıyacaksınız o zaman, Aşkı da,sevdayı da. Vermeyi öğreneceksiniz, Almadan ve almayı beklemeden, Sunacaksınız gönlünüzü, Sevgiye aç herkese. İşte öyle bir boyuttur, Dördüncü boyut, Aşkın ve sevdanın parametrelerini, Arıyorsanız eğer, Dördüncü boyuta geçin hemen, Aşk da sizin,sevda da sizin, Binin kanatlarına,uçun birlikte, Evrenin çiçek bahçeleriyle dolu, O güzel sevda bahçelerine, Her bir çiçekte koklayacaksınız, Aşkın muhteşem rayihasını. Bu dünyadan bir güzeli severseniz, Aşkı da sevdayı da unutun, Aşk yaşamın öteki boyutudur, Üç boyutta yaşayanlar, Aşk nedir,sevda nedir,sevgi nedir? Asla,ama,asla anlayamazlar. |
Aşk Mahkemesi
Mübaşir bağırdı yüksek sesle, Duruşma başlıyor,ayağa kalkın, Hakim oturdu yüksek kürsüye, Dosyanın kapağını açarak baktı, Seslendi,suçlu ayağa kalksın, Ve bütün kadınlar ayağa kalktı, Arkalarında da suç ortakları, Sordu hakim davacı erkeklere, Nedir şikayetiniz,bir söyleyin hele, Ayağa kalkarak davacı erkekler, Hep bir ağızdan konuştular, Davacıyız kadınlardan sayın hakim, Ta adem babadan bu yana, Havva anamızdan başlayarak, Tarih boyunca biz erkekleri, Kendilerine hep aşık ettiler, Tam kavuştuk derken kadınımıza, Ayrılık ustası canavar debbah’ın, Ellerine teslim ettiler biz erkekleri, Yerden yere vurdu debbah bizi, Kraliçelerimize,derimizden, Elbiseler yapacak,sanki hepimizden? Yetmedi debbahın elinden çektiğimiz, Ana ocağını,ata yurdunu,kardeşlerimizi, Bir kadın için terkettirdiler bizi, Dağları deldirdiler bazılarımıza, Dağdan akan suyun,gözyaşımız olduğunu, Erkeklik gururundan söyleyemedik, Hani erkekler ağlamaz denir ya. İlk erkekten başlayarak,bu güne kadar, Kimi hayyam olduk,kimi karacoğlan, Kimi pir sultan olduk,kimi dadaloğlu, Köroğlu olduk tüm dünyaya yayıldık, Türküler yaktık,şarkılar söyledik, En beğendikleri aşk ağıtlarımız oldu, Aşk bahçeleri derdik kadınlar için, Ne çiçekler yetiştirdik,sunmak için, Şah Cihan dedik,Taç Mahaller yaptık, Yinede yaranamadık kadınlarımıza. Kimimiz verem oldu,aşkından, Telef olduk yüz yıl savaşlarında, Yeter artık yasaklayın bu kadınlara, Erkekleri aşık etmesinler kendilerine, Ya da onlarda aşık olup,yansınlar, Acı çeken biz zavallı erkekler gibi. Hakim başını kaldırarak bakındı ve: Dinleyin beni hey erkekler,bende erkeğim, Biz erkeklerin hiç suçu yokmu anlattığınızda? Aslında haklarını da yememeliyiz, Kadınlar suçluda,peki suç ortakları kim? Onları suça teşvik eden bizler değilmiyiz. Şikayet ederken neden hiç düşünmeyiz, Kadınlara aşık olmak için can atan, Söylermisiniz biz erkekler değilmiyiz? Nasıl yaşarız aşık olmayacaksak bir güzele? Aşk yoksa yaşamanın ne anlamı olacak ki? Sevginin ve aşkın olmadığı ülkede, Yalnız erkekler olarak yaşamak istermisiniz? Gereği düşünüldü; Yaz kızım,karar, Davacı ve davalılar,kıyamete kadar, Birbirlerini sevmeye,Mahkum edildiler. |
Aşk Taşıyan Eşek
Acıyla kaplanmış aşka ulaşmak için, Hiçbir çaba da harcamadım hani, Mail ile tanıdığım bir güzele vuruldum, Hani daha yüzünü bile görmedim, Nede saçlarını okşadım, Elimi beline sarıp, Şöyle salına salına parka bile gitmedim, Gözlerinin maviliğinde, enginlere bakıp, Gönlüne bir kez olsun, sevda olup akmadım, Yüreğim kurumuş, susuz kalmış toprak gibi, Yaşamak için susuzluk yerine sundum yüreğime, Hayyam olup destiler dolusu şarabı, Neyzen de nağme oldum, Dökülürüm neyden, Şirazlı Sadi’den rubailer döktürdüm, Oldum karşınızda bazen hayyam, bazen Sadi, Okudunuz şiirlerimi, Hayyam’dan, Sadi’den Kırlarda fırtınalar kahkahalar atarken, *******imi daha güzel günlerin düşleriyle, Yeniden kurmak için uludağdan çağladım, Bir kez yüzün görmek için ne dualar ettim, İnanın dostlar gözyaşlarım tutamadım ağladım. Hayallerimi dağların kartalı gibi kılmak, Açıp kanatlarımı sessizce yanına varmak, Ve düşlerin denizlerinde fırtınalar yapmak, Onun önünde bir kez olsun, sevda şarkımı, Şöylesine söylemek, Ellerinden tutmak, Her mevsim çiçeğini derip, yarime sunmak, Mümkün olmadı dostlar, o hala sessiz bakıyor, Bütün yaptıklarım boşa çıktı, hepsi değersiz, Aşkımı yüklendim eşek misali, taşırım eyersiz. |
Aşk Teslim Olmaktır
Kardeşlerim, Benim insan kardeşlerim, Bakın çiçek bahçesine, Bir kız dansetmekte, Aydınlık gecede, ay ışığında, Saçlarına takmış, Menekşelerden binlerce yıldız, Bembeyaz bir gelinlik giymiş, Ve onlarca kanatlarıyla, Kanatlanmış uçuyor, Sevda bulutlarında ki, Aşk Sarayına. Aşk teslim olmaktır, Hiçbir şey düşünmeden, Ve alev olup yanmaktır, Sevda nedir bilmeyen, Aşkı tadıp, hazzına varmayan, Ne olacağını sanıyorsunuz Ahmaktır, Ahmaktır. |
Aşk ve gençlik
Rüzgarın sırtındaki genç hey Rüzgarı mahmuzlamış gidiyor hey Sanki tarihten gelen bir bey Onları çılgınca koşturan bu şey Ferhat’ın gibi bir aşk olmasın hey. Dört nala koşuyor aşkına genç Yollar ardında kalır fırtınalarsa geç Tutunmuş sevdasının altın yelesine Ömürler tükenir sevdalar hala genç. Tepinir toynakları kaşınan kısraklar Kimleri titretmedi asırlarca bu aşklar Hiçbir şey anlamaz aşkdan korkanlar Sevda tepelerinde ancak aşk tutkunları konaklar. |
Aşk ve sevda,Mutluluk ve birazda acı değil midir?
Biliyorum ki: Yağan her damla, Sen var olduğun için, Yağmakta durmadan. Güneş her açtığında, Senin gülümsediğini, Bir ben bilirim. Bulutlanmaya görsün hava, Anlarım ki senin, İçin karardı yine, Bir başıma,yapayalnız, İnlerim acılar içinde, Sen oralarda, Acı çekmeyesin diye, Bütün acıları, Tüketmek isterim, Sana acı kalmasın diye. Bazen sorarlar bana, Nasılsın? İyi misin? diye, İyi,çok iyiyim derim, Onlara senden, İyi haberler söylerim, İnanmaz gözlerle, Bakarlar,şaşkın, Oysa ben, Gerçekten iyiyim, Çünkü sana aşığım, Sevgimi sahiplenmiş, Bir sevdiğim var,derim, Ve merak ederim, Neden? yüzümdeki mutluluğu, Görmezler de,? Çektiğim acıları, Görürler yalnızca. Ben onlar gibi, Mutluluk oyunu oynamıyorum ki, Acı içinde yaşarlar, Mutlu görünmeye çalışırlar, Oysa ben, Seviyorum,aşığım, Hem de deliler gibi, Bunları hayal ederek yaşadığım, Bir hayatım var benim, Yalnızca mutlu yaşanır mı? Yanında ikiz kardeşi, Acı da var. Yüzümde sevdamın, Aşkımın mutluluğunu, Görmezlerde, Yalnız, Acılarıma bakarlar, Onlardan farkım şudur ki, Onlar, Mutluluk oyunu oynarlar, Ben, Mutluluğu yaşarım, Hem acıyı,hem mutluluğu, İkisini birlikte, Yaşarım. Aşk ve sevda, Biraz da bu, Hayır,hayır, Tam anlamıyla, Bu,değil mi? |
Aşka Hasretim.
Gözlerimi açtım, güneş ufuktan yükselmekte İçime bir huzur duygusu yerleşmiş, yüzüm gülümsemekte. Büyük acılar insanları arındırımış derler, Çektiğim bunca acıdan sonra bir arınma duygusu mu bu ne? Güneşin ışıklarına bıraktım bedenimi, daldım düşlerime Baktım yaşadığım günlere bir bir ve sonra gelecek günlere Daha çekecek çok acım var, arınmamışım yeni günlere Kanatlı bir melek yaklaşarak şöyle dedi; ‘’Göklerden insanlara indirilen aşkla tanışmadın henüz, Acıların bitmedi, sürecek, aşk acısını tadacaksın daha, Bir güzele vurulup, arınma acılarını tamamlayacaksın, Acılar öyle kolay bitermi sandın, işte orada acı deniz, İçine girip yıkanacak, acılarla hercümerç olacaksın’’ Yeter artık ey göklerin aşk ilahı diye bağırarak kalktım, Baş ucumda kara kanatlarıyla bir zebani dikilmekte gülerek, Mutlulukla gülümsemeye çalışıyordu bana eğilerek, ‘’Acılarından kurtulmanın yolunu göstermeye geldim’’dedi Nasıl, nasıl olacak bu diyerek merakla sordum; ‘’Kara kanatlarıma bin, seni acıların bittiği ülkeye götüreyim’’ Nasıl bir ülke orası, acılar nasıl bitecek söyle bana dedim, ‘Ben ölüm meleğiyim dedi.Ölüm ülkesine gidince acılar biter’dedi. ‘’Bırak kollarıma kendini kurtarayım seni bu dünyanın acılarından’ Olmaz, olmaz diyerek haykırdım kara kanatlı meleğe, Ben hiç aşık olmadım.Aşık olmadan, aşk acısını tatmadan Gelmem senin götüreceğin ülkene. ‘’O zaman, bana ağıt yakmayı bırak’dedi.Ben seni çağırmadım ki, ‘’Acılar içinde kıvrandığın günleri getir aklına, Beni çağırırdın hep, Al canımı, kurtar bu acılardan diye, şimdi hatırladınmı? ’’ Evet, hatırladım.Ama benim çağırdığım sen değildin ki, ‘Peki, kimi çağırıyordun söyle bana’dedi Mutluluk perisini, aşk meleğini, insanca yaşayacağım, İnsanlığın sevgi surlarıyla çevrilmiş, sevda bahçelerinin, Rengarenk çiçeklere hayat veren, güzel sevgilimi çağırıyordum. ‘’Güzel dilekler, ama bak yanında hiç biri bile yok’’dedi Gelecek, gelecek, çiçeklere hayat veren aşk gülüm gelecek Benim umutlarım daha bitmedi, Bak güneş yeni doğdu Bittiğini sandığın umutlarım, yeniden doğacak filizlenecek Ağır hareketlerle kalktı yanımdan, ’’Ölümden daha güzel Ölümden daha güzel mutluluk yoktur, acıların dinecek, Şaşarım aklına, Hangi güzelin aşkı senin acını dindirecek? ’’ Ve kara kanatlarını çarparak uzaklaştı, ülkesine gidecek Şimdi inançla başlıyorum yaşamaya yeniden, Kalan günlerimde yalnız başıma sevgi bahçemde Sevda çiçekleri ekeceğim, kırmızı aşk gülleri dereceğim |
Aşka Tapınmak.
Okuduğum şiirlerde, Tanıdığım şairlerde, Seviyorum diyen herkes de, Aşk için dua edenleri, Sevdasına ağlarken, Sevgilisine yalvarırken Tapınırcasına yakaran, Ama tanrıya değil, Ne insanlar gördüm. Bende öyleyim şimdi, O’na kavuşmak için, Ne dualar ettim, Ne dilekler tuttum, Hatta canımı bile adadım, Bir tek an bile, Tanrıyı düşünemedim. Ne garip şey aşık olmak, İnsanın kimyasını, Ruhunu,benliğini, Hatta düşün gücünü, Bağlıyor,çözülmemesine. Ne tanrısı kalıyor insanın, Ne yakınları,dostları, Atıyor kendini, Kendisini kavuran, Sevdasının ateşine. |
Aşkı Öğrendim Zamanla.
Zor da olsa, Aşkı öğrendim zamanla, Bilmediğim tüm dillere, Baktım bir bir, Aşkın anlamı aynı. Öptüğüm her tenin kokusu, Baktığım gözlerin rengi, Sen değilsen ‘O’ Değişiyor anında. Hiçbir ten üşütmedi, Yüreğimde bir ateş, Yakamadı hiç. Bir sen sevgilim, Bir sana dokunduğumda, Teninin kokusu aynı, Ve seni öptüğümde, Yüreğim çılgınca atıyor, İçimdeki ateş, Yanar dağlar gibi yanıyor, Söndüremiyor ateşi, Üstüme okyanuslar döksem de. Ah bir de şu ******* olmasa, Aşk yaram da sızlamayacak, Kan akmayacak bedenimden, ******* karanlık, ******* yalnızlık, Seni düşünmeden, Geçmiyor bir an, Sabaha kadar inan, Sensizlikten, Can çekişiyor insan. |
Aşkı yaşamayı bilmek gerek,
Kolay mı sandın yoksa? Çok zor şey,aşık olmak, Bir kere aşık oldun mu? Aşkı yaşamayı bilmek gerek, Her kesin bildiği gibi, Aşka,yaşanması için, Fırsat tanımak gerek, Aşkı yaşamak için, Mangal gibi yürek gerek, Sormalı insan bir,kendine, Var mı bende,öyle yürek? |
Aşkım Bembeyaz
Bir yıl daha bitiyor, Eskiyor ömrümüz, Mevsimde kışladı bak, Her yer bembeyaz, Karşıda duruyor Uludağ, Gelinlik giymiş sanki, Sana olan aşkım gibi, Bembeyaz. |
Aşkım Benim İmanımdır
Aşkın Çiçeği Gül, Sevdam gibi kırmızı, Alev alev yakar beni, Akar gözlerimden, Beyazlığın saflığında, Göz yaşlarım. Sensizliğin acıttığı anlarda, Döktüğüm göz yaşlarımın, Kan kırmızısı olsun isterim, Belki içim boşalır, Sensizlikten kurtulurum, Beyaz gülün sakinliğinde, Sensiz de,aşksız da olsa, Huzur bulurum. Ama nafile düşlerim, İçimde alev alev yanar, Beynimde aşkın acısı, Kan kırmızısı güller açar, Ve gözlerimden her an, İçimin şeffaflığı, Tertemiz ırmaklar gibi, Akar,akar,akar. Şunu bilsin ki herkes, Aşkım benim imanımdır, Acılarımla,hüznümle, Ben aşkım için, Ve yalnız ona tapınırım. |
Aşkımı Haykıracağım
Gecenin bir vaktinde, Gökyüzünde bir yıldız, Büyük mü? büyük bir yıldız, Işıklarıyla ortalığı aydınlatan, O yıldızı görüyor musunuz? O benim,o benim işte, O gece dünyadaki herkes, Milyarlarca insan beni görecek, Hayranlıkla bana bakıp, Gösterecekler bir birlerine, Ne güzel yıldız diyecekler, Mutlulukla sarılacak bedenler. Bense yalnız senin için, Bu gece ışıldamaktayım, Bu gece ve her gece, Senin için ışıldayacağım, Sana olan aşkımı,dünyada ki, Milyarlarca insana haykıracağı’M’ |
Aşkımı,Seninle Paylaşmak.
Aşkımı seninle, Paylaşmak istiyorum, Bir yarısı senin, Bir yarısı benim, Kapris yapmak yok amma, sevda, Yaşandıkça, Aşka dönüşürmüş, Aşk da, Paylaşıldıkça, Güzelmiş. Gel hadi, kapris yapma, Paylaşalım aşkımızı, Yarısı senin, Yarısı benim, Bütünü ikimizin, Elma gibi yani, Bir yarısı sen, Bir yarısı ben, Paylaşabilirsek eğer, Ne kadar güzel, Değilmi? |
Aşkımı,uçurtmanın ipine bağladım.
Pencereden dışarıyı izlerken, Bahçedeki parmaklıkların, Yan komşunun duvarlarının, Ötesini düşünüyorum. Düşle, gerçek arası,. Yaşadıklarımın ardından, Özlemlerimi,ertelemeye çalışıyorum. Batıl bağlantılarımda yok, Olanlara ve olacaklara, Çaputlar içinde, Arzularımı bağlamıyorum,, Senden gayrı hiçbir şeye, İnanmıyorum, Bir tek sana, Sana olan sevgime, İman ediyorum. Çocukluğumu emanet edebileceğim, Martılar saklıyorum bedenimde, Her martının kanat çırpışında, Göz yaşlarım senin için akıyor, Arnavut kaldırımlı sokaklarda, Kör dilenciyi değil, Bir başıma seni arıyorum. Bazen saklansam da kendimde, Her defasında yanımda, Sen oluyorsun,istemesem de, Ciğerlerimden çıkan dumanda, Gelinlik giymiş,o güzel endamınla, Sen görünüyorsun bana, Ne yapayım,elimde değil, Bakışlarımda,düşüncelerimde, Deniz kıyısında,içtiğim çayda, Ve elimdeki filtreli sigaramın, Tüten dumanında, Yalnız sen varsın, Elimde değil, Seni düşünmeden saatler geçmiyor, Hatta her tıklamasında, Saniyeler seni tıklamakta. O yüzden ben, Hep seni düşlüyorum. Çocukluğumu düşlüyorum inceden, Gelecek günlerdeki o güzel, Sevdamızı yaşayacağımı düşlüyorum, Ve gelecek günlerde yalnız seni, Yalnız seni bulacağımı düşlüyorum. Öyle olmasaydı asla, Çocukluğumun uçurtmalarını, Umudumun ipine bağlayıp, Sana ulaşsınlar diyerek, Gök yüzüne salar mıydım? Ve bilseydim renklerin, Seni sevmemle, Sana aşık olmamla ilgisini, Seni düşündüğüm her an, Düşlerimin bu kadar neden, Renklendiğini. İlk çağdan bu yana, Gök kuşağı denen şeyin, Sana olan aşkımın, Renklerini oluşturduğunu, Ve ilk çağdan bu yana, Tüm ressamların renk renk, Aşkımızı resmettiğini, Şimdi,şimdi anlıyorum. Elimde ki sigaramdan, Derin bir duman çekiyorum içime, Ve öylesine değil, Her kerresinde seni, Boğulurcasına hem de, Çekiyorum. |
Aşkımız Birleştirecek,İkimizi
Hülyalarım ve yalnızlığımda, Yıllardır yaşattığım, Seni göreceğim aşkım, Senin yüzüne bakacağım, Çünkü sen; Ruhumun kaybettiği eşi’sin, Bu dünyaya gelirken, Benden ayrılan diğer yanım’sın, Bilinmeyene gelmiştim ben, Seni bulmak,seni yaşamak için, Ve kollarımda olacağın o gün, Gelmekte,biliyorsun değil mi? Dünyanın sonuna kadar, İzleyeceğim seni, Aşkımız birleştirecek ikimizi, Kim ayırabilir ki? Ölüm alacak sonunda bizi, Kim geri getirebilir ki? Seninle birlikte içeceğiz, Yaşamın ve ölümün kadehinden, Bize sunulan aşkın şarabını. Haydi gel artık aşkım, Sensizliğin olmadığı yerlere, El ele beraber yürüyelim. |
Aşkımız,Cennet olurdu
Yaşayabilseydik eğer, Aşkımız, Cennetimiz olurdu,İnan. Olmadı, Felek aldı benden seni, Götürdü yıldızlara, Kaldım bir başıma, Yapayalnız, Biliyorum, Seninle bir daha, Sonsuza kadar, Buluşamayacağız. Sen göklerde, Melekler aleminde, Bense kara kaderimin, Cehennemimde yaşayacağım. O nedenle aşkım, Seninle bir daha, Sonsuzluk aleminde bile, Sonsuza kadar, Kavuşamayacağız. |
Aşkımızı Güveler Yemiş.
Sen gittin gideli, Aşkımızı kapattım sandığa, Bir gün sandığı açıp, Bakmak istedim aşkımıza, Bakmaz olaydım keşke, Aşkımız yok,bitmiş, Aşkımızı güveler yemiş. |
Aşkın zehir Oldu Bana
Huzurum kaçtı, sen yoksun, Kalbim ağır, sensiz taşınmıyor, Bulamam, uçtu gitti sevda kuşum, Bulutların arasında artık sır. Sensiz her yer çöldür bana, Yalnızlıksa tıpkı bir mezar, Gezdiğim yollar ve bütün dünya, Sen yoksan güzelim, zehir bana. Zavallı başım, divane aşık, Aklım yerinde değil, karmaşık, Gençlik günlerimde olamadım, amma, Güz günlerimde oldum, sefil aşık. Aşkın zehir, sevgin panzehirdi bana, Ah çekerim güzel, haberin var mı? Dualarım sardı alemi, sema’yı, arz’ı Olurmuyum sandın sensizliğe razı? Hakir görme kendini Koca Adam, Bir gün gelecek, elbet yıkacaksın, Aşk bahçelerinin önündeki, Duyarsızlık ve sevgisizlik bendini. |
Aşkın Balyoz Gibi Dövüyor.
******* soğuk,Ben yalnızım, Yatarım gecenin koynunda, Aşkın sıcaklığından mahrum, Demirci dükkanının örs’ü gibi, Aşkın bana olmuş sanki balyoz, Vur ha vur,vur ha vurur bağrıma, Dövdüğün? demircinin elindeki, Kor halindeki demir değil, Acımadan devamlı vurduğun, Yalnızlık balyozuyla,her gün Şekilden,şekile koyduğun, Dövdüğün o örs değil güzelim, Seni sevmekten başka, Suçu olmayan,sana aşık, Koca adamından başkası, Değil be güzelim,değil! |
Aşkın esir etti gönlümde beni,
Bıktım bu yürekten, hemde usandım, Yanarım harında,candan yaralandım, Sen yoksan,varmışım,yokmuşum bir, Bilmem ki neden? Ben aşka kandım, Aşkın esir etti gönlümde beni, Ne var,yaşamışım yüz yılı,bir günü, Toprakta çürüyecek nar bedenim, İçemeden bir kadeh aşk iksirini, |
Aşkın Gözü Kördür,Bilir misin?
Aşkın gözü kördür,bilmelisin bunu, Zaman eser geçer,biter gençlik oyunu, İlk baharda kurumla çalım yapan güllerin, Güz geldiğinde çıkarırlar suyunu. Elindeki taze güle bak,utangaçtır azıcık, Sevda rüzgarlarıyla darma dağınık, Ne umutlar besliyordu o da gönlünde, Umut etmek uzun,yaşam kısa ne yazık. Gece yıldızlar bana sevdiğimi sundu, Öpüverdim bende gül yanağını, Dişlerken usulca tatlı dudaklarını, Bir de ne göreyim,ısırmışım avucumu. Yar sarı saçlarını salıp,savurduğu an, Alırdım mis kokusunu seher rüzgarından, Yüz yıllık ölüye dokunsa tatlı soluğu, Döner başı,ölü bile fırlar mezarından. Gül bahçesinde gül gibi ışıldar yanağı, Doyulmaz bir hayattır,onunla vuslat şafağı, Kızıl dudağından bir damla düşse toprağa, Çiçeklenir hemen,çöllerin bile kuru toprağı. Gece gündüz,şarap sohbet,ince saz, Kör insan, bu adamı elbet anlamaz, Ceyhan,Dicle Fırat’ta akar nice su, Çöllerde kavrulur da,bir damla su bulamaz. Maldan mülkten,yar sevdasından geçtim, Ne baş eğdim namerde,ne omuzlarda gezdim, Şu köhne dünyanın,aldatan zevkine karşı, Tomurcuk gül gibiydim, güldüm de geçtim. |
Aşkın Günahından Daha Ağır Var mı?
Aşkın günahından, Daha da ağırdır, Yağmur yüklü bulutlar, Diyorlarsa da inanma, Hiçbir günah, Aşkın günahından, Daha ağır değildir. Şimdi bahar zamanı, Bulutlar bırakacak yağmurları, Ağır olduğundan değil, Sevişmek için toprak anayla, Yeni aşk çiçeklerini tohumlamak, Yeni sevdalara gebe bırakmak için. Yağdıracak bulutlar yağmurlarını. Öğretecek bizlere de, Toprak anayla aşkını, Nasıl yaşadıklarını? |
Aşkın Rengi Varmıdır
Aşkın rengi varmıdır sizcede gerçekten Güneş doğuyor ortalık şimdi bembeyaz Kavrulmakta her yan, gökten yağmış yine yaz Kıyıda gezerken gençler, kızlarda cilve naz Hani şöyle sevda sarısı gibi, Yaz sıcaklarının ocağında kavrulmuş Yoksa aşk ateşinin kırmızısı mı? Ya da dağları deldiren bir çılgınlık mı? Sahi, çılgınlığı rengi nedir bilen varmı? Alı al, Moru mor, kan ter içinde bir beden Öfkeyle solumakta Ferhat ve sorar neden Hep kapatmışlar yolları Şirin’e giden Engel olmayın bre, yeter artık dağlar Şirin’im uzaklara bakar Ferhat’a ağlar |
Aşkın Türküsü
Çıktığım bir tepeden, Dinliyorken yaprakların hışıltısını, Tatlı bir müzik geliyor, Karşı vadide bir genç, Yüreğinde ki sevdasının, Aşkının türküsünü şakıyor geceye, Telleri altından sazın, Gövdesi fildişinden, Gümüşi bir ses yankılanıyor, Parlayan ay ışığında, Bülbüle nazire yaparcasına, Kırmızı gülüne besteler yapıyor. |
Aşkına Koşacağım.
Korkmuyorum artık yalnızlıktan, Korkarım yalnız, Yalnızlığın esiri olmaktan, Yalnızlığın içinde,sensiz, Kendi yalnızlığımla baş başa, Yalnızlığıma aşık olmaktan, Korkarım. Karanlıklar içinde, Kalmayacağım artık, Elimde bir mum, Kendi yalnızlığımı, Aydınlatacağım, Işıklar içinden geleceksin, Biliyorum,Sabahım ve, Yarınlarımın güneşi, *******imin parlayan Ay ışığı, Yalnızlık göklerimin, Çoban yıldızı, Umudumun meşalesi olacaksın, Biliyorum. Çıkacağım artık karanlıklardan, Sarılacağım umut dolu yarınlara Elimde bir mum, Senin ışığınla aydınlanan, Sana kavuşacağım sabaha, Koşar adımlarla, Sevinçle,umutla, Aşkına koşacağım. |
Aşkına Nöbet Tutmaktayım.
Ben aşkına nefer, Aşkın bana kışla, Her gece yıldızların altında, Aşkına nöbet tutmadayım. Yıldızlarla söyleşip, Sana şarkılar söylüyorum. Bilmem oralarda sen, Şarkılarımı duyuyor musun? Bir gün bana döneceğin günü, Düşlüyor musun? Her gece yıldızlara, Senden haber soruyorum, Bir tek gece olsun, Senden haber alamıyorum, Neden bir selam olsun? Yıldızlarla yollamıyorsun? Her gece aşkına nefer, Yıldızların altında, Nöbet tutmaktayım, Bu gidişle ben, Senin aşkın için, Tezkere niyetine, Kendimi nöbete, Bırakacağım. |
Aşkını,Esen Yele Serpeceğim.
Sağanak gibi, Taşlar yağsın şehrin üstüne, Tüm sevgisiz bedenleri, Doldurun dibeklere, Gökten yağan taşlarla, Öğütün dibekteki tenleri, Un ufak edip sonra, Boğaz köprüsünden mi? Yada Van gölü kıyısından mı? Serpelim esen yele. Kalmasın bu şehirde, Sevgisiz gönüllerden, Ne de senden bir iz. Bende, Gideceğim uzaklara, Yeniden doğacağım topraklara, Sen olmayacaksın nasılsa, Yeniden doğacağım, Yeniden bir daha, Sana değil amma; Yaşattığın acılara karşın, Bir güzele aşık olacağım. |
Aşkınla Yalnız Başımayım
Ağıtlar yakmayacağım artık, Ne sana,ne yaptıklarına; Umurumda değilsin,bilesin, Sensiz de yaşanılırmış,öğrendim, Senin aşkın yüreğimde, İşte tam şuracıkta ya, Onu kimse alamaz elimden, Yüreğim sevdanla dolu olarak, Senin aşkınla,sensiz yaşayacağım, Buda bana yetecek anladım güzelim. İlk günden bana yazdıklarını, Ve benim sana yazdıklarımı, Hani o İzmir’deki net cafeden, Sana,taaa Moskovalara gönderdiğim, Üzerinde öpücüklerim olan, Aşk dolu,kırmızı güllerimi, Geri de istemiyorum,artık, Senden gelen,koca adam yazılı, Tüm yazılarını,ve Benim yazdıklarımı, Yok ettim,haberin olsun. Ve şimdi sensizliğin bahçesinde, Aşkımla,sevdamla başbaşayım, Güllerimle,karanfillerimle, Mor menekşelerimle sevişeceğim, Sensiz,senin aşkınla doyasıya. Yazılı bir tek anımız yok artık, Şiirlerimden,birde senin, Yazdıklarından başka, Onlarda bizim değiller artık, Şiir sevenlerin oldu onlar, Herkese sunduk,antolojideki, Herkesin ortak duygusu oldular. Hatta günlük gazetelerde, Bir bir yazılmaya başlandı, Bende sana dair,hiçbir şey, Yazdığın tek bir satır kalmadı, Tek bir harf bile bırakmadım, Sende ki,aşk mektuplarımı, Yaşlanınca göstermek için, İstersen,sar ve bohçala, Çeyiz sandığında sakla. |
Atamız,Cumhuriyetimiz,Türkülerimiz.
Türküler, Türkülerimiz; Her satırında anlattığı, Sevinçlerimiz,acılarımız, En güzel en doğru, Ondadır tarihimiz. Burcu burcu kokar bize, Atamız,babamız,yarimiz, Halayında ekinimiz,aşımız, Horonunda sevincimiz,neşemiz, Sevdalarımız,hüzünlerimiz, Sarıkamış ta ağıt,Çanakkale’de, Kahramanlık destanımız, Anadolu’dan Yemen’e uzanan, Yürekler yakan,ağıtlarımız. Ah birde olmasaydı, Her gün gördüğümüz, Vatan hainlerimiz. Yine kutluyoruz imanla, Seksen birinci yaşında, İşte Cumhuriyetimiz. Geçmişi bize anlatan, En doğru tarihimiz. Yaşasın geçmişimizle bugünü, El ele tutuşturan türkülerimiz. Yaşasın varlık nedenimiz, Atamız ve cumhuriyetimiz. |
Atatürk'ün Türk Gençliğine Bursa Söyleşisi
ATATÜRK’ÜN GENÇLİĞE BURSA SÖYLEŞİSİ 1933 yılında ezanın Türkçe okunması karşısında,bir kısım tarikat mensuplarının Menemen isyanının tozu inmeden ve Kubilay Teğmenin başının kesilerek katledilmesinin kanı kurumadan şeriat isteriz diyerek irticai ayaklanmaya kalkışmaları üzerine,Mustafa Kemal Atatürk,Bursa’ya İzmir’den acele gelerek irticai olaylarla ilgili olarak Bursa’dan Türk gençliğine yaptığı söyleşiyi,günümüz gençliğine anımsamaları için yazmayı görev bildim. 10 Kasım 2004 tarihinde,sevgili atamızın 66 ölüm yıldönümünde bir daha saygıyla ve sevgiyle anıyoruz. Ruhu şad olsun. Türk genci,İnkılapların ve rejimin sahip ve bekçisidir.Bunların lüzumuna, doğruluğuna herkesten çok inanmıştır.Rejimi ve İnkılapları benimsemiştir.Bunları zayıf düşürecek en küçük veya en büyük bir kıpırtı ve hareket duydu mu,bu memleketin polisi vardır,jandarması vardır,ordusu vardır,adliyesi vardır...Demeyecektir.Nesi varsa onunla, kendi eserini koruyacaktır. Polis gelecektir; asıl suçluları bırakıp,suçlu diye onu yakalayacaktır.Genç,’Polis henüz İnkılap ve cumhuriyetin polisi değildir’diye düşünecek,fakat asla yalvarmayacaktır. Mahkeme onu mahkum edecektir.Yine düşünecek; ’Demek adliyeyi de ıslah etmek,rejime göre düzenlemek lazım’..... Onu hapse atacaklar.Kanun yolundan itirazlarını yapmakla beraber; bana,İsmet Paşa’ya,Meclise telgraflar yağdırıp haksız ve suçsuz olduğu için tahliyesine çalışılmasını, kayrılmasını istemeyecek....Diyecek ki; ’Ben inan ve kanaatimin icabını yaptım.Müdahale ve hareketimde haklıyım.Eğer buraya,haksız olarak gelmişsem,bu haksızlığı meydana getiren sebep ve amilleri düzeltmek de benim vazifemdir! ...’’ ‘’’İşte benim anladığım Türk genci ve Türk gençliği...’’ |
Avareyim Neyzen gibi.
Aslında ben istekle Ve arzu dolu olarak, Ölmeyi düşlerdim, Bıkkınlık ve ümitsizlik içinde, Yaşamak yerine. Kavuşmanın sevinciyle Dökülecek bir damla yaş, Ve göreceğim bir, Güzel gülümseyiş olacaktı Yaşama sarılma nedenim. Bir damla yaş ki, Gönlümü arıtacak, Yaşamın sırlarında Saklı olan her şeyi, Bir bir anlatacak, Bir gülümseyiş ki, Var oluşumun sevincini, Yeniden yaşatacak. Şimdi; Sarhoşum Hayyam gibi, Pervaneyim,Mevlana gibi, Divaneyim,Kanber gibi, Aldanmışım,dolanırım, Avareyim Neyzen gibi |
Ay Gibi
Yüzün ay gibi berrak ve temiz Ellerin ana sütü gibi tertemiz Yaklaş bitsin bu gurbet acısı Özlemimiz bir; aynı güle hasretiz Eğer bir gün ulaşırsa sevgimiz Mutluluk ondandır iyi biliriz Verir kendini saran kollarıma Sevgilim sanki enginlerden bir deniz Girerim koynuna beni sarar bir anda Sevdası içten, aşkı canandır bana Gitmem artık kavuşmuşken ben ona Bu illerden başkada bir yabana |
Aynalar
Aynalar, Sır küpü aynalar, Hamuru sır taşından, Tarihin bütün yalanları, Aynalarda saklandılar. Bazen dayanamaz, Çat diye kırılırlar, Parça parça olurlar. O zaman aynalar, Gerçekleri parçalara böler, Yalanlara isyan ederler. Ne varsa aynen öyle, Yap boz misali,parçalarda, Gerçekleri tamamlar. Bazen dökülür sırları, Sevmez onu insanlar. Aslında dökülen, Ayaların sır’ı değildir, İnsanların yalanlarına, Dayanamadıkları içindir, Her gün karşısına geçilip, Ayna ayna,söyle bana, Benden güzel var mı? Hele o yalancı, Politikacılar yok mu? Değil aynaları, Tüm insanları çatlatırlar. Hani önünde oturup, Saçlarını taradığın, O aynamız var ya, Seni unutmamış, Sana olan aşkımı, Sensiz geçen *******i, Ona her baktığımda, Seni gösterir, Anılarımızı,bir bir, Anlatır bana. Yalan mı,hayal mi? Düşünmem,ama, Kimi öfkelenirim, Bazen önünde ağlar, Bazen teşekkür ederim, Evdeki aynamıza. |
Aynalardan utanmadım Hiç.
Ezan sesleri arasında, Uyandım yine erkenden, Niye kalkarım bende bilmemki? İşe gideceğim desem,işim yok, İkibin üçte bir güzel batmışım. Öyleyse imam efendiyle birlikte Neden uyanırım? bilmiyorum, Lavaboya gidiyorum sessizce, Evde kimse yok,Hepsi gitmiş, Ne işim kalmış,ne de eşim, Kızım okulunda,üniversitede, Oğlum uyanacak,birazdan, Oda okuluna gidecek,liseye, Bense bir başıma kalacağım, Işıkların olmadığı sabah vaktinde. Aynanın önüne varıyorum, Yüzümü yıkayıp dönerek, Aynaya bakıyorum,şaşkın, Gördüğüm adam,sevgisizliğe, Yalnızlığı tercih etmiş biri, Konuşmak istemiyorum, Aynadaki kendimle. Severim aslında kendimi, Çünkü bu yaşıma kadar, Utanılacak hiçbir şey yapmadım, Kendi yüzüme tükürmedim hiç, O yüzden utanmadım aynalardan. Merak eder dururum, Bu yaştan sonra beni aşık edip, İt gibi ortada bırakan, O güzel kadın,beni gördüğünde, Karşılaştığımızda yeniden, Nasıl bakacak yüzüme bilmem, Yüzü kızarıp,utanmadan. |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:47 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.