![]() |
Yapı, Kapı, Anahtar
Giden, gelen ardından inleyen hep ağlayan; Gideni usanmadan bekleyen, gelmese de... Ayrılığı umutta teselliye bağlayan Kapılar var, çalanlar gerçeği bilmese de... Kapılar var: kâlplerden gökyüzüne açılan Kâinata, bıkmadan, kapılar var nur saçan Kapılar var: sırlardan sonsuzluğa saçılan Kapılar var: açınca etrafına kor saçan. Kimi çiçek, kimi gül; kimi kapılar mermer Kimi zindan, göğsünde, kendisine tutsaktır Kimi hâzinesinde kendi kendini bekler Kimi kadrin bilmeyen ricâlara yasaktır. Kapılar var; sonsuzu yüreğine yükleyen Açılınca kapanmaz, kapanınca açılmaz. Umudu uzaklarda, kavuşmayı bekleyen Yalnızlığa hükümlü, bir el gelip de çalmaz. Kapılar var; çilekeş, kahrına dayanılmaz İçini bıkmaksızın hissizlere boşaltan Kapılar var: mührünü vurduğunda yanılmaz Geleceği besleyen, geçmişini yaşatan. Göz bir kapı; özlere işleyen duyguları Söz bir kapı; gözlerin kilidini zorlayan Bakışlar, hep kapalı kâlplerin anahtarı Gülüşler, kıraç gözün eşiğinde turlayan. Aradığı bir kapı, her kapıyı çalanın Bulmak için ömrünü isrâf eder her yerde. Gurbetinde yolcusu bilmediği sılanın Kapaklanır bin kere kapılara seherde. Kapılar var çileli, anahtarı gözyaşı Kapılar var: kapansa, açılması zor olan Kapılar var: başlatan ve bitiren savaşı Var olduğu bilinen; yokmuş gibi sır olan. Sığınak kapıları umutlarda limanlar Yorulmuş yüreklerde hüzünle yosunlanmış Derinde bir sızının ilacı bir zamanlar Bir gözdür gün yüzlerin sihriyle füsunlanmış. Köklerden lezzetlere bir kapı var ıtırdan Renk renk çiçek açarak bekler hep sevdiğini Ne yüzü, ne gözleri çıkmaz aslâ hatırdan Aldığını saklar hep, unutur verdiğini. Bir kapı, çiçeklerin cezbeden endâmında Kendinden geçer gören, felç eder bakışları Kapanır, âh açılsa; ümitler encâmında O kapının silinmez esrarlı nakışları. O kapı, bu kapı; en esrarengiz şu kapı: Eşiği yüzlerdendir, anahtarı sevgiden. Kapanırsa, kâlpleri kaplar elem serâbı Bazı kapılar var ki; dönmez geriye, giden. Ahşabın her türünden, kapılar var altından Arkasında sırları saklayan can pahası Kapılar var: ebedî vazgeçmeyen andından Kapılar var sevincin, elemlerin sahası. Ekmek kapısı ekmek, iş kapısı iş verir Dost kapısı sığınak, el kapısı imtihan. Yâr kapısı mihraptır, âsileri çevirir Gönül kapısı aşkı, burcunda tutar nihan. Çalınınca yüzlere açılmayan kapılar...! Hangi sihirli sözdür, açacak olan sizi? Anahtarlar olmasa, sarp olurdu yapılar Kapılara okuyun giriftar içinizi. |
YAR OLMADAN
Dert kuşatmış canı, mülkü Satılmıyor yar olmadan Sinedeki sevda yükü Atılmıyor yar olmadan. Aşk sinede derin kovuk Gönül ağlar boğuk boğuk Yatak soğuk, yorgan soğuk Yatılmıyor yar olmadan Can, bedenin tek dileği Solmasın aşkın çiçeği Gelse vuslat kelebeği Tutulmuyor yar olmadan. Gitmiyor, candaki sancı Cânan vermezse ilacı Firkatin verdiği acı Yontulmuyor yar olmadan. Ağır, hasretin tartısı Ayrılık, yoktur artısı Yıkık, muhabbet çatısı Çatılmıyor yar olmadan. Gözler hayallere dalar Ümitle visal kovalar Sevince, azmış acılar Katılmıyor yar olmadan. Hasret değil, hicran közü Bürüdü ten ile özü Ağyarın can yakan sözü Yutulmuyor yar olmadan. |
Yaralarım Gül Ağacı
Hiç fark etmez, yansın gönlüm İkimizindir bu acı Acılarım güldür, Gülüm Yaralarım gül ağacı. Sevdân ıtır kokan çiçek Kâlbim sevdânın bahçesi... Tebessümün ballı petek Gülüşün kır menekşesi. Sonbahar yok, bahar da yok Çelişki değil, güzellik Gözden daha hovarda yok Kâlpte olmayan özellik. Olsun bütün gül deseni İşleyelim içimizi Unutalım seni, beni Bir bilsinler ikimizi 'Gönlümün Güz Mevsimi' adlı kitabımdan. |
Yaralı
Yaralar var sevgisiz kaldığından kanayan Yaraları sarması gereken de yaralı. Sızladıkça yarası, merhemini arayan Yaralı kendin bilmez, hançer vurdun vuralı. Yönelir gökyüzüne umutla gündüz, gece Gözleri yaşla dolu, kâlbi binbir bilmece Dualara nakşeder hâlini hece, hece Yaralısını arar, duyguları çıralı. Düşer binbir denklemli sancılara şifasız Çâre arar, bîçare acıları devâsız Seslenir uzaklar duysun diye vefasız İşitir de sevdiği olmaz belki oralı. Kayan yıldız misali düşer boş sonsuzluğa Kızar, beddua okur bitmeyen şanssızlığa Her sefer yorgun, argın gömülür yalnızlığa Sığınaksız, sığıntı, umutları karalı. |
Yarım yamalak
Yarım yamalak her şey, boynu bükük umutlar... Bir çiçeğin tomurcuk mevsiminin çilesi... Dudakları çatlamış muhabbetsiz rüzgarlar Azat bekler ümitle duaların kölesi. Sarı sarı yargılar, hükümler kıpkırmızı Yalnızlığın başucu mekanı tuzakların İlham alır acıdan hislerdeki kör sızı Türküsünü çığırır duyular uzakların. Bir zelzele mekanı hükümlerin kağıdı Kalem göz, mürekkebi fâili meçhul suçlar Kuşatır mihrapları sığıntılar ağıdı Başlangıçları bekler umudaki avuçlar. Hovarda hayallerin umudu müjdelerde Başkaldırır bilmeyen yalnızlığa desteksiz Bekler vuslat yâranı, şefkatli secdelerde Seherler vuslat yoksa yürür sona isteksiz. Ne sevdâdır bu sevdâ? ufuktaki gün gibi Hasretin bulutlara yazılır intiharı Herkes duyar, unutur, bir sıkletsiz ün gibi Kaybolur eylemlerin işâretsiz mezarı. |
Yazgı
Hasret ile oya oya işlemeli yüreklerin Sevgi ile nota nota bestelidir ezgileri. Şartlanmışsa, serenatta kor bakışlar kavuşmaya Demir atar içtenlikle, umutlara sezgileri. Bakışlar kolaçan eder, sonsuzluğu bıkmaksızın Gözler gökleri okurken, hisler çizer çizgileri. Kaderi kan kalemlerin, cana yansıyan resmidir Kalem, kağıt değil çizen; duygulardır yazgıları. |
Yol Ayrımı
Bir bakışla âleme ilan oldu gizlerim Ele verdi sırrımı, sırrı bilmez sözlerim Doğuştan gözyaşına mahkum imiş gözlerim Gözyaşımı içime akıtarak ağladım. Uzaklardan bir nağme duydum, içimi yaktı Her şeyimi kül etti, acıları bıraktı O göz ki, gizli gizli durumuma bir baktı Özlemimi kâlbimde damıtarak ağladım. Bilmiyorum, ne için uğradım bu hışıma? Kahroldum düşünmekten, âlem göçtü başıma Ümidimi kestiğim ânda çıktı karşıma Hayâliyle göz göze bakışarak ağladım. Elerine uzandım, reddetti, istemedi! Sitem ettim, kahrettim; sustu bir şey demedi. Yalvardım, yapma dedim, aslâ ilgilenmedi! Özlemle bir kez daha tutuşarak ağladım. Bakışları tepeden, gülüşü mânidardı Ruhumu ince ince dilimleyerek yardı Gözleri yüreğimi mektup misali sardı Hislerime kaç kere okutarak ağladım. Geldik yol ayrımına, umulmadık bir ânda O bir yana savruldu, ben kaldım öbür yanda Kalsam da yapyalnız, hiç kimsesiz, meydanda Aslâ ağlamam derdim, unutarak ağladım! |
Yolyordam
Kapı kapı dolaşıp boş yere iş arama Deseler de iş yoktur, becerene var ama(!) Takip et, etmez isen…nâfile hayıflanma: Gerek yok sıka sıka çürütmeye dişini Yollarını öğren gel, görsünler her işini. Her işe kafa yorma, her şeyi etme merak Tut faydalı ellerden, faydasızları bırak! Ballı kovanları bul; açık, gizli uçarak Gerek yok sıka sıka çürütmeye dişini Yollarını öğren gel, görsünler her işini. Giderken bir makama, az olsun allan, pullan Geçince karşısına en iyi pozlarla sallan Kulağını iyi aç, biraz aklını kullan Gerek yok sıka sıka çürütmeye dişini Yollarını öğren gel, görsünler her işini. Fırçalara duyarsız, kovulmaya hazır ol! El, etek öp, çekinme; yağ da yak bol bol Bil bu memlekette hak, adâlet birer sembol Gerek yok sıka sıka çürütmeye dişini Yollarını öğren gel, görsünler her işini. Bir vasıta bul, yolun yürümekle bitmezse Arkasından itekle, çektiğinde gitmezse Biraz aklını kullan, şâyet gücün yetmezse Gerek yok sıka sıka çürütmeye dişini Yollarını öğren gel,görsünler her işini. Ninni okuyanlara sende oku hep ninni(!) Tek dinlilik yetmezse, ânında ol çok dinli(!) Hâline gıpta etsin insanlıkla, ecinni Gerek yok sıka sıka çürütmeye dişini Yollarını öğren gel,görsünler her işini. Ağlamayan çocuğa mama vermez anası Bul işin kolayını, yok küsmenin mânâsı Kiminin bal akıtır, kiminin kir vanası Gerek yok sıka sıka çürütmeye dişini Yollarını öğren gel, görsünler her işini. İşlerin tıkanınca düşme sakın tasaya Yöntemini bilmezsen çevirirler posaya Ya cüzdanına imdat et ya anayasaya Gerek yok sıka sıka çürütmeye dişini Yollarını öğren gel, görsünler her işini. Bil ki ömrün az gelir, anlamaya bu işi Bulamazsın âlemde inanırsan er kişi Ne kullar kula benzer, ne derviştir dervişi Gerek yok sıka sıka çürütmeye dişini Yollarını öğren gel, görsünler her işini. |
Yusuf Yakup
İhtiras, kıskançlık müzmin hastalık Tasarı, yok etmek engel hedefi… Nankörlük ruhlarda pörsük yamalık Yangına bir çıra kelime kâfi. Hareket başladı, hikaye hazır Seyirde her şeyi, kayıtta Hızır. Her yanda sessizlik, her taraf ıssız Ne kurt, ne kuş; dehşet, vâhim manzara Duygular körebe oynar ışıksız Yusuf çoktan düştü kör kâlp mezara. Şâhitler şâhidi seyirde hâli Yüklenir kardeşler ağır vebâli. Çok İnsaflı bir kurt, suçun fâili… Gömlekte kan var, yok diş izleri(! ?) Aldatan ihtiras, şaşkın câhili… Yaşla dolu gökyüzünün gözleri. Faydasız yalvarma, yakarma boşa Gözyaşı işlemez, kâlp ise, taşa. Kuyuda Yusuf’un Yakup gözleri… Yakup’un gözleri yangın diyarı.. Her sabah, her akşam; umut izleri… Umut, kainatı dolaşan arı. Bir sevdâ kavuşmak, hüzün ayrılık Boğar duyguları, çözün, ayrılık. |
Yurdumun Hali
Herkes birbiriyle küskün,dâvalı Hayret! Ağa ırgat ile kavgalı, Düşmanlar bu hâle çalar kavalı, İhânetin çok ağırdır vebali, Ne olacak benim yurdumun hali? Sokaklarım teslim yılan,çiyana, Görseniz yurdumu soyan soyana, İmkansız rastlamak kâni,doyana, Hâlinden habersiz mağdur ahâli, Ne olacak benim yurdumun hâli? Âdalet oyuncak olmuş,oynarlar, Dürüst kimse yandı,tutup kıyarlar, Ne yapsan yap düzen tutmaz ayarlar, Yitirmişiz,çok zor bulmak kemâli, Ne olacak benim yurdumun hâli? Yapanın yanına kalır yaptığı, Büyüklerin helal haram kaptığı, Kulların belirsiz kime taptığı, Hiç kimse düşünmez sorgu,suâli, Ne olacak benim yurdumun hâli? Dillerden hiç düşmez Allah’ın adı, Tesiri mi? Yoktur,bir adı kaldı, Kim inkar ederse makbul,yaşadı, Çok yakında gibi hakkın zevâli, Ne olacak benim yurdumun hâli? Büyük gibi olsa idi büyükler, Sırtımıza vurulmazdı bu yükler, Fırsatını bulan yükler de yükler, Tükendi milletin sabrı,mecâli, Ne olacak benim yurdumun hâli? Ayaklar altına düşmüş yüceler, Onlara tahakküm eder cüceler, Sardı her yanı gardiyan *******, Dolaşır dururuz esir misâli, Ne olacak benim yurdumun hâli? Düşkünlerin kâlbi köz,kan ağlıyor, Fark etmiyor kimse,hicran çağlıyor, Umudunu Yaradan’a bağlıyor, O bilir, perişan yurdumun hali. Kurtar esaretten artık hilâli, |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:43 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.