![]() |
Kadının biri bir gün golf oynarken topu ormana kaçmış. Topunu aramaya koyulmuş ve tuzağa yakalanmış bir kurbağa görmüş.
Kurbağa ona, "Beni bu tuzaktan kurtarırsan, sana 3 dilek hakkı tanıyacağım". Kadın onu kurtarmış, kurbağa da "Teşekkür ederim, ama sana dileklerinle ilgili bir koşulu söylemeyi unuttum. Ne dilersen dile, kocan 10 kat iyisine veya fazlasına sahip olacak!" Kadın "Tamam" demiş. İlk dilek olarak dünyadaki en güzel kadını olmak istemiş. Kurbağa onu uyarmış, "Bu dilek, senin kocanı da dünyanın en yakışıklı adamı yapacak ve kadınlar onun başına üşüşecek" Kadın, "Bu önemli değil, çünkü ben en güzel kadın olacağım, onun gözü benden başkasını görmeyecek". KAZAM ve dünyadaki en güzel kadın olmuş. İkinci dilek olarak, dünyadaki en zengin kadın olmak istemiş. Kurbağa da, "Bu kocanı dünyadaki en zengin adam yapacak, senden de 10 kat zengin olacak" demiş. Kadın, "Bu da önemli değil, çünkü benim olan onun, onun olan da benimdir", KAZAM ve dünyadaki en zengin kadın oluvermiş. Kurbağa, üçüncü dileğini sorduğunda, kadın "Hafif bir kalp krizi geçirmek istiyorum" demiş... Bu hikayeden çıkarılacak ders: Kadınlar akıllıdır. Onlarla uğraşmayın! |
Savaş
Andrea Doria Hacli donanmasinin bashinda Akdeniz'de seyrediyormush... Gozcu bagirmish: -Ufukta Turk gemileri gozuktuuuu!.. Andrea Doria sormush: -Kac gemi?.. -20 kadar... Andrea yardimcisina donmush: -Bana hemen kirmizi gomlegimi getir, demish, carpishirken yaralanirsam askerlerim anlasin istemiyorum... Kirmizi gomlek getirilmish, Andrea giymish.. Bir sure sonra gozcu yine bagirmish: -Turkler sandigimizdan kalabalik geliyorlaaar... Andrea Doria sormush: -Kac gemi? -60 kadar... Doria tekrar yardimcisina donmush: -Hemen kahverengi pantolonumu getir!.. |
Düşman
Temel bir gece eve gelmiş hanımıyla birlikte olmak istiyor. Karısı karşı çıkmış ilk etapta "-Bu gece kandil gecesi, gunahtır yapmayalım.. " Ama temel niyeti bozmuş bir kere demiş ki Fadimeye: "- Bugun hoca vazetti bize; Bu gece birlikte olanlar 10.000 düşman askeri öldürmüş gibi sevap alacaklar diye. Niye bu sevaptan mahrum olalım?,10.000 tane düşman askeri öldürmek varken." "-olur." demiş Fadime "öldürelim düşmanları." Neyse uzatmayalım bir defa ilişkiye girmişler. Sonra Fadime demiş ki : "-yahu 20.000 tane düşman askeri öldürmek varken niye 10.000 de kalalım hadi bir daha..." Tekrar halletmişler işlerini... Fadime yine: "-yahu 30.000 tane düşman askeri öldürmek varken niye 20.000 tane öldürmekle yetinelim.....". 40 50 60 70, derken Fadime; "-yahu 90.000 düşman askeri öldürmek varken niye 80.000 de kalalım..." deyince Temel dayanamamış artık: "- Valla Fadime benim uykum var, topta burda, tüfekte burda, doldur doldur öldür. Ben yatıyorum." |
Kadro baya kalabalık
bi gün bi uçakta fransız,ingiliz,alman,rus,iranlı,hollandalı ve türk laylaylom gidiyolarmış.neyse uçak rotasını takip ederek giderken ingilterenin üstünden geçiyo.ingiliz şöyle bi aşşağıları süzüyo ve lafa giriyo: -arkadaşlar,burası benim memleketim ingiltere bizim diyo biramız acaip meşhurdur şahane biralar üretiriz içmelere doyamazsınız.. neyse ingiltere bitiyo fransa nın üstünden geçiyo ve fransız dalıyo: -burası da fransa bizim kızlarımız meşhurdur öpmelere kıyamazsın. derken almanya ya geliyo uçak alman bi iç çekiyo .. -hey gidi memleket diyo biz diyo bi arablar üretiriz binmelere kıyamazsınız.. sonra efenim geliyo hollanda ya hollandalı bakıyo şööyle bi aşşaa: burası da hollanda diyo ah o güzel evler diyo bizim evlerimiz meşhurdur... uçak geçiyo rusyaya sonra (nasıl bi rotaysa artık): -rus bakıyo aşşaa bizim diyo kgb miz meşhurdur dünya da sinek havalansa haberdardır... sonra irana dönüyo uçak iranlı bakıyo şöyle bi göz süzerek: -abiler diyo burası da iran bizim de halımız meşhurdur diyo yumuşacıktır.. geldik türkiye ye.. türk bakıyo abi aşşa düşün düşün nerden başlasamki (o kadar çok meşhur şeyimiz var ki en orjinalini söölemeliyim diye) hah buldum diye düşünüyo ve başlıyo anlatmaya... arkadaşlar diyo burası türkiye bizim diyo delikanlımız çok meşhurdur...öyleki alır fransızın kızını içer ingilizin birasını atar almanın arabasına götürür hollandalının evine yatırır iranlının halısına çatır çatır s..r kgb nin de bi şeyden haberi olmaz |
Günün birinde üc adam ormanda yürürlerken karsilarina büyük ve vahsi bir nehir cikti. Ama nehrin karsi kiyisina mutlaka gecmeleri gerekiyordü. Peki bunu nasil basaracaklardi?
Birinci adam, dizlerinin üstüne coktü ve Tanriya dua etti: "Tanrim, lütfen nehrin karsi kiyisina gecebilmem icin bana güc ver!" Tanri ona uzun kollar ve güclü bacaklar verdi. Böylece nehrin karsi kiyisina geçebildi. Ancak bunun icin 2 saat boyunca dalgalarla bogustu ve neredeyse 3-4 kez bogulma tehlikesi gecirdi. Ama, basarmisti!!!! Bunu gören ikinci adam da Tanriya dua etti: "Tanrim lütfen nehrin karsi kiyisina gecebilmem icin bana güc ve gerekli araci ver!" Tanri ona bir tekne verdi ve o da nehrin karsi kiyisina gecmeyi basardi, ancak birkac kez teknenin alabora olma tehlikesiyle karsilasti... Tüm bü olan bitenleri izleyen ücüncü adam, dizlerinin üstüne coktü ve Tanriya yalvardi: "Tanrim, lütfen nehrin karsi kiyisina geçebilmem icin bana güç, arac ve zekayi ver!" Tanri adami bir kadina dönüstürdü... Kadin haritaya bakti.... Nehrin biraz yukarisina dogru yürüdü ve köprüden karsiya gecti.... |
Bir Alman,bir İngiliz,bir Fransız,Temel ve bir Malezyalı uçağa biniyorlar.Temel şaşkın şaşkın Malezyalı'ya bakıyor :
- Sen yenisin galiba ! |
uygun bulmazsanız hemen silelim
Bizim fransız alman ingiliz ve temel bu sefer trenle yolculuk ediyorlarmış. Tren fransadan geçerken bizim fransız başlamış anlatmaya. Arkadaşlar şimdi ben bir mektup zarfı alıcam üstüne annemin adını soyadını yazıcam ve o mektup anneme gidicek. Arkadaşları hadi leyn demiş öyle şey mi olur hiç, neyse harbiden de mektup annesine ulaşmış. Bu sefer tren almanya dan geçerken alman demiş ki şimdi sen seyret ben sadece üstüne annemin adını yazıcam mektuba ve annemin eline geçicek bu mektup. Harbiden de alman ınkide annesine gitmiş. İngiltere den geçerken de ingiliz ben demiş sadece annemin adının ve soyadının baş harfini yazarım anneme ulaşır. Dediği olmuş bizim ingiliz in herkes hayretle kalmış. Tren Trabzon yolundayken temel hemen atlamış olaya ha bakın şimdi ben bir zarf alıyorum elime ve zarfa tek kelime yazmadan anneme ulaştırıyorum. Herkes Temel le dalga geçmeye başlamış Temel bakın demiş şimdi. Tren çocukların yanından geçerken almış zarfı 2 parmağının arasına bağırmaya başlamış çocuklara bu kime bu kime... Çocuklarda hemen cevap vermiş ANANA ANANA |
Temel'in kayıt cihazına aldığı notlardan alıntılar
1. gün: Fare uzun süre labirentin içinde dolandı ama peyniri bulamadı . -- İç güdüleri zayıf. 3. gün: Negatif. Sadece labirenti değil, odanın hemen her yerini aradı; tüm dolapları, çekmeceleri, kavanozları karıştırdı. Hatta bir tablonun arkasına ve ceplerime bile baktı. -- Bu fare tam bir salak. 7. gün: En ufak bir ilerleme yok.Artık arama isteğini bile kaybetti, telefonla köşedeki büfeden iki karışık tost,bir ayran istemiş. -- Zekadan böylesine yoksun oluşu deneylerimde yol almamı önlüyor. 18. gün: Zamanla becerilerini geliştirmesi lazımdı,ama sıfır! Bursa'dan aradı, "kaygılanmamamı, peyniri bulacağını" söyledi. Ona gittikçe peynirden uzaklaştığını anlatmaya çalıştım, ama dinlemedi. -- Ciddi zeka problemi! 74. gün: Umutsuzluğa kapılıyorum; fare, henüz bir zeka belirtisi gösteremedi. En son Tibet'ten aradı, hayatın anlamı gibisinden birşey bulduğunu söyledi. Ama peyniri bulamamış ve artık umrunda da değilmiş. -- Aptal hayvan! Hayallerimden ve kariyerimden geriye küflü peynirler kaldı. 93.gün: Labirentin içine koymayı unuttuğum içinfarenin peyniri bulamadığını farkettim. |
rakı ve almanlar
Karl ve Hans, Türklerin neden bu kadar rakıya düşkün olduklarını ve içerken ne hissettiklerini merak etmektedirler. Konuyu araştırmak için İstanbul’a gelirler. Bir meyhane seçerek içeri girerler. Acemice etrafa bakındıktan sonra bir masaya oturarak yan masadakilerin söylediklerinin aynısını sipariş ederler. İlk kadehler bittikten sonra Hans Karl’a sorar; Ne hissediyorsun? Daha bir şey anlamadım. Devam edelim. İkinci kadehten sonra Karl, Hans’a; Nasıl gidiyor. Değişiklik var mı? Hiçbir şey yok. Devam edelim. Mezeler eşliğinde bir-iki kadeh daha içildikten sonra Hans tekrar sorar; Ne hissediyorsun? Karl ağırlaşan göz kapaklarını ağır ağır açarak; Boşver şimdi ne hissettiğimi Hans, ne olacak bu Almanya’nın hâli? |
Karadenizli Temel ile Adanalı Birol birlikte tatile çıkarlar.
Fethiye'de, Kelebekler Vadisi'nde kamp kurarlar. Aksam güzel bir yemek yiyip sonra uykuya dalarlar. Bir kaç saat sonra Birol uyanır ve Temel'i de dürtükleyip uyandırır. Temel uyku sersemidir: -"Ne oldu? Ne istisun?" -"Temelciğim. Yukarıya bak ve bana ne gördüğünü söyle." Temel gökyüzüne bakar ve cevap verir: -"Ha punun içun mu uyandirdun benu?. Paktum iste. Milyonlarca yilduz cörirum...İsıl isıl parliyan milyonlarca yilduz..." Birol tekrar sorar: -"Peki, bu sana neyi gösteriyor?" Artık iyice uykusu kaçan Temel biraz düşünür ve filozofça cevap verir: -"Teolojik olarak Allah'ın kudretinu ve kendu acizliğimuzu cörirum. Felsefi olarak, evrenun sonsuzluğunu ve onun karşisındaki önemsizliğimuzu cörirum. Astironomik olarak galaksilerun, yilduzlarun, gezegenlerun varliğini corirum. Meteorolojik olarak pucün havanun çok güzel olacağinu cörirum. Yilduzlarun konumuna bakarak da gecenun körü ve saatin 3 olduğunu, penu luzumsuz yere uyandirduğunu cörüyurum...niye sordun punu paa? Ha sana neyi costerur?", Birol cevaplar: -"Ulan hıyar, çadırımızı çalmışlar... |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:13 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.