![]() |
Dengesiz Denge
Burası batı Hatta batının en batısından daha batıda Sürekli sallantıda Doğuya çok çok uzakta bir yer Buralar da görülmeye değer Ayaklar altında burada da makbul değerler Merak edenler var ise eğer Burada da duygular taşlaşmış Yürekler kaskatı Hâkim olan korku Hükmeden saplantı Zihinleri ve mideleri Bulandıran çalkantı Akılların avansı burada da bozuk Kırık inançların cantı Burada halkı dedikodu çeker çevirir Gündem sanal korkular Belirler gündemi toplantı üstüne toplantı İnanırsanız yok Oralardan buranın hiç farkı Manzaralar vahim burada Perişan görüntüler Masumlara yasak Suçlulara serbest örtüler Orada nasıl el üstündeyse Burada da el üstünde döküntüler Gözlerde gönüllerde Otağ kurdu çöküntüler Acılar aynı Aynı kalıplar içerisine hapsedilmiş duygular Duygusuzlarca Aynı olaylardan Aynı görüntülerden etkilenir hislenenler Gözyaşını orada olduğu gibi Burada da içine akıtır gözler Burada da verilir verilir tutulmaz sözler Çekip çeviren kim mi hayatı Ekabirlerin müzmin tafraları Saltanata düşman olanların saltanatı Yaşamak dayatması güçlülerin Zayıfların sanatı Ayrı iklimden rızık verir tabana hep İklimi hiç değişmeyen çatı Burada da haklılar haksızlarca takipte Adâlet hasır altı Gözleri dehşetten düzenlerin Betondan suratı Ne yapılırsa yapılsın Ne söylenirse söylensin Kimse bozmak istemiyor rahatı Gemileri korsanlar yuttu Memleketi ihânet Hırsızlara sattı İstikbalden umut kesti herkes Ufukları karamsarlık kuşattı |
Dilekler Öğüttüm
Ufuklar, bilemem kaç kez karardı? Bilmem, niye çöktü göğsümün ardı? Burulmuş kâlbimi isyanlar sardı Bitmez yalnızlığa ittiği zaman. Dilekler öğüttüm gittiği zaman. Yeniden başladı bittiği zaman. Perçinlendi gözüm götüren yola Döndüm dağ, dere sürgün çakıla Eridim, tükendim; gelmedi hâlâ! Vedâda elimden tutuğu zaman Dilekler öğüttüm gittiği zaman. Yeniden başladı bittiği zaman. Ayrılık dağıttı umutlarımı Acımasız, yaktı umutlarımı Arkasına taktı umutlarımı Ne varsa yaşanmış, yıktığı zaman Dilekler öğüttüm gittiği zaman. Yeniden başladı bittiği zaman. Güneşe bağladım, çözdüm içimi Kapıldı hayâle, üzdüm içimi Bilemez kaç kere yüzdüm içimi Üstüne hicranı ektiği zaman Dilekler öğüttüm gittiği zaman. Yeniden başladı bittiği zaman. Bir şifasız hasta kâlbim sılada Teselli kâr etmez, başım belâda Teslime az kaldı, canı, cellada Çok geç olabilir yettiği zaman Dilekler öğüttüm gittiği zaman. Yeniden başladı bittiği zaman. |
Dirliğie Davet
Örgütle düşünce neferlerini Cem olsun her seher bir hoş kabulde. Sevinç kandını açsın umutlar Elemin kahreden gölgelerine. Güneşi hicretin ufkunda tutsun Adak edenler göğsünü şimşeğe. Saklansın sevgiye, sevgisiz kalan Karanlık koklayan hüzün gülünde. Sebepsiz dökülen gözyaşlarını Arasın dökenler hebâ iklimde. Kurtulur zamanın kargaşasından Yelken açan sevinç mevsimlerine. Her secde bâdedir, her kıyam Kevser Kana kana içen barış erine. Yürekler göçünü toplasın dünden Bugün yolcusuna armağan güne. Doruklar vuslata hazırlık yapsın Umutlar gökyüzü secdelerinde. |
Dokunma!
Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. Ağlayınca deli deme, hele hiç teselli verme! Çiğnenir ayaklar altında tarihim, altın çağlarım... Yas tutar ovalarla dağlarım. Kan gölüne dönmüş tüm diyarlarım. İşte ben o sebepten susmaksızın ağlarım. Bir zamanlar! ? uzak değil, yakın bir zaman; ufuklara uzanırdı dallarım. Günlerce değil, aylarca gidilse de bitmezdi, tükenmezdi yollarım. Hem mesut, hem özgürce yaşardı gölgemde, kanatlarım altında; her ırk, her dinden insanlarım. Oysa şimdi..! ? Bükük boynum, kırık kollarım. Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. Âh! O günler âh! adâlet dağıtırdı tebâsına adaletsizlikten korkan çobanlarım. Ya şimdi! ? ...Kâbuslu bugünüm; meçhul yarınlarım. Şifâsız yara gibi sızlar kanarım. Kimselere sezdirmem... için için yanarım. Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. Hayâlime geldikçe; hayâl gibi, rüya gibi o sahneler; haşyetiyle vücudum boncuk boncuk terler... Ey Allah’ım! cihad cephelerinde senin için canını fedaya can atan erlerin şimdi, nerdeler? Nerdeler hükmedenler dünyaya? Erişir mi acaba onlara gözyaşım, âhım? Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. Baktıkça yeryüzüne depreşir acılarım. Kahpe, hain tuzaklara düşürülmüş kardeşlerim bacılarım; kimi tutsak, kendini özgür sanmakta, kimi özgür! ? özgürlük özlemiyle yanmakta. Bu ne korkunç manzara Ya Rab! Görünce bu hazin manzarayı daha da sızlar âzâlarım. Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. Evet, daha dün gibi: bir haykırsam ta Çin seddinden yansırdı sesim; mâvi sularında yeşil Tuna'nın heybetimden dalgalar titrerdi. Mâzlumlara meşâle gibi gelirdi nefesim. Okyanusta balıklar yönlerini değiştirir, sesime dönerdi. Çağlar elimle değişir savaşlar tepkimle biterdi. Yaşlı gözlerim, Yaslı kalbimle o günleri ararım Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. İçimde engellenemez fırtınalar var: tefekkür ufuklarımı, hayâl hudutlarımı sürekli döven fırtınalar.... Bulabilse çıkar bir yol, değiştirecek tersine dönmüş dengeleri. Kurtaracak esâretten, kendi eliyle kendini esir eden elleri... Çâresizlikten sağa sola, sataşırım böyle deli deli. Düşündükçe mağdur ve mâlul hâli, erir yağlarım! Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. Anlayamıyorum bir türlü; yaşamaya mecbur Ve hükümlü olduğum bu hâl, ne biçim bir hâl..! ? Bir türlü anlamıyorum, bu ne biçim hürriyet, bu ne biçim istiklâl..! ? Beynimde binlerce paslı, kangren düşünce. Huzursuzluk, uykusuzluk sürmekte gündüz / gece. İnsan böyle mi olurmuş düşünce? Niçin, nasıl olduk böylesine âciz, Böylesine cüce? Neden nasıl talan edilmiş o altın çağlarım? Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. Karanlık bir el hislerimi kördüğüm ederek boğuyor. Gökyüzü sürekli karanlık. Yıldızlar ışıksız. Fırtına sonrası sessizliğine bürünmüş ortalık. İçimdeki şifasız hicran bir ısınıyor...bir soğuyor... Güneş hep aynı ezikliği, hep aynı isteksizliği ile doğuyor. Sabrımla bile ümidvar olamıyor dağlarım. Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. Ne acı Ya Rab! Talân edilmiş, harâbe, virâne şimdi; bir zamanlar benim olan beldeler. Arayıp, soramıyorum ne durumda ne hâldeler? Oysa her parçam sancılı, her zerremi sinsice hançerler, gözü dönmüş, eli kanlı gölgeler. Yok edilmiş mahvedilmiş eşi, benzeri bulunmayan o güzellikler. Şimdi ağıtlarla, acılarla dolu, sevinçli hâneler. Düşünür, hep kendi kendime kızarım. Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. Gökyüzü dehşete teslim artık, yeryüzü vahşete! İnsanlarım kapılmış derd-i maişete. Her nefsi sarmış dünya sevdası, herkeste anlamsız bir umarsızlık! ? Olmuş uyuşukluk, tembellik duyarsızların, umarsızların gıdası! ? Kurulmuş her tarafa hâin, hunhar pusular! ? Hiç kimse ağlayamıyor iz bırakır diye sular. Ne yapsın bu hissizliğe bilmem ki dualarım? Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. Ne kadar ağlasam... ne kadar dövünsem nâfile! ? Zalimleri ürküten, hâinleri korkutan, O serdengeçtiler... Yürüdüğünde yerleri sarsan o ağalar yok... o cengaverler yok artık! ? Güllerini bize açan, bülbülleri neşe saçan, çiçeklerle bezenmiş, kelebeklerle süslenmiş bahçeler, bağlar yok...yok artık! ? O sebepten hicranları bağlarım. Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. Eller gibi niyâza açılmış, servi gibi ipince, ezanlarla kükreyen, salâlarla sarsılan, dualarla ağlayan, Minareler yok! Yok artık! Hak yolunda cihad eden Divaneler yok! Yok artık! Yiğitlerim toprak heykeller misali sağlarım. Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. Bakışlarımda bir hasret var, bir hasret var gülüşlerimde. Kanım donuyor halimi düşündükçe. Sırtımda, göğsümde, yüreğimde binlerce dipçik binlerce ökçe! ? Neyim var, neyim yok katledilmiş haince, yok edilmiş kalleşçe! ? Hayâllerim o günlerin özlemiyle örgülü, hep o günleri arzularım; yaşamak için dostça paylaşmak için kardeşçe! O günleri devşirir hep rüyalarım. Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. Yorgun düştüm düşünmek ve düşlemekten, o emsalsiz, şahane günleri. Bilemiyorum mümkün olur mu, yeniden kavuşabilmek, ve yeniden dermek, kimsenin deremediği gülleri? Ey Allâh’ım! Ne olur! Yeniden fırsat ver! eski, en sevdiklerine, yeniden hükmünle şereflensin yer. Gafletimizdendir şüphesiz ki, çektiklerimizi çektirme yeter! Emreyle! Ferman buyur! Gittikleri yerlerden dönsün ehiller! Gitsin içimizden, başımızdan sana âsi, bize yabancı câhiller. Biz atalarımızın ve hatâlarımızın vebâlini ödedik yeterince; hiç değilse bizimkini ödemesin sonraki nesiller. Biliyorum böyle sürerse bu esâret...! ? Ve böyle giderse bu zillet...! ? Kabul etmez beni mezarım! ? O sebepten eksilmez hiç efkârım. Dokunma bana dokunma! Dokunursan yine ağlarım. |
Düşeyazdım Gözlerinle Tut Beni
Dizlerim titriyor, ellerim tutmaz Ne yaptın da böyle hâllere düştüm? Varlığın canımı sarmış, uyutmaz Perişan, vîrâne dillere düştüm. Can simidim dalgalara kapıldı Salım candı acımadan yakıldı Ruhum artık dövülmekten sıkıldı Güften, besten oldum tellere düştüm. Düşeyazdım gözlerinle tut beni Ne olur, ruhuna sar uyut beni Yapmadan hasretin bir tabut beni Terk ettim herkesi, yollara düştüm. |
Düştü
Aşkın ateşiyle yandıkça gönül Bir sahradan, başka sahraya düştü! Kurtulmak istedi belâ ağından Düştüğünden şedit belâya düştü! Hâline merhâmet etmedi kimse Merhamet yine o şehlâya düştü! Divâne, dediler derdi şifasız Şifasını vermek Leyla’ya düştü! Şikâyet etti de elâ gözlüden Bir başka gözleri elâya düştü! İsyan ile tüketti tüm ömrünü Kurtulması yüce Mevla’ya düştü! Cevheri elmastan kıymetli idi Zilleti düşünce, kalaya düştü! Güldü tüm âleme, alay ederek Sonunda kendisi alaya düştü! Dolaştı, gurbette hasret sılaya Yolu son nefeste sılaya düştü! Ne acı, bekânın yolunda yalnız Uğurlamak onu salâya düştü! |
Düştü!
Aşkın ateşiyle yandıkça gönül Bir sahradan, başka sahraya düştü! Kurtulmak istedi belâ ağından Düştüğünden şedit belâya düştü! Hâline merhâmet etmedi kimse Merhamet yine o şehlâya düştü! Divâne, dediler derdi şifasız Şifasını vermek Leyla’ya düştü! Şikâyet etti de elâ gözlüden Bir başka gözleri elâya düştü! İsyan ile tüketti tüm ömrünü Kurtulması yüce Mevla’ya düştü! Cevheri elmastan kıymetli idi Zillete düşünce, kalaya düştü! Güldü tüm âleme, alay ederek Sonunda kendisi alaya düştü! Dolaştı, gurbette hasret sılaya Yolu son nefeste sılaya düştü! Ne acı, bekânın yolunda yalnız Uğurlamak onu salâya düştü! |
Düşüncemin Kırık Putu
Düşüncemin...kırık putu... Ruhumun...kirli tabutu... Canım isyanlara tutu... Kurtaracak kimsem yoktur! Beklentiler körfezi can... Ufkunu gasbetmiş hicran... Dönülmez yerlerde cânân... Tutunacak kimsem yoktur! Umularda kır hislerim... İmdada ağyar seslerim... Olmaz düşlerde beslerim... Yekinecek...kimsem yoktur! Gözlerim gökkuşağında... Kavuşmanın başağında... Umutların kavşağında... Okunacak kimsem yoktur! Sarılsam eline ayın Ayın hâleleri mayın Yok olurum, unutmayın! Yakınacak kimsem yoktur! Susuzluğa sınır koydum... Kuraklığı özden soydum... Dâvet eden sesi duydum... Bakınacak kimsem yoktur! Kararlı baş kaldırmaya Saldırana saldırmaya Kim duyarsa aldırmaya Sakınacak kimsem yoktur! Zafer olmuş, olmamış...hoş! Mevkî makam kalmamış...hoş! Didinmiş, hiç yılmamış...hoş! Çekinecek kimsem yoktur! Her şeyinden vaz geçecek... Üflenmezse köz geçecek... Umutlarla yaz geçecek Dokunacak kimsem yoktur! Gelemeyecek gözlediği... Can bildiği, özlediği... Elâlemden gizlediği... Dökünecek kimsem yoktur! Bir yüreğe tutsak düşmüş... Ümidine pasak düşmüş... Azadına yasak düşmüş... Yakınacak kimsem yoktur! |
Eğer İznin Olsaydı
Eğer iznin olsaydı, seni, bulutların gökyüzünü sardığı gibi sarardım; kaçsan bile, rüzgarlarla bir olur, uzak/yakın diyar diyar arardım. Eğer iznin olsaydı! ? sana gelebilmek için gökyüzünü şimşeklerin yardığı gibi yarardım. Aldırmazdım senin için edilseydim her suçtan sanık. Aldırmazdım yeryüzü, gökyüzü olsa bile tıkanık. Eğer iznin olsaydı yağmur gibi çisil çisil yüreğine yağardım. İsterse kararsın ufuklar.. isterse sararsın, küllensin umutlar... bana ne, sana ne...! eğer iznin olsaydı! ? Tek sen sevin, mutlu ol diye güneşin olur hep istediğin ufuktan doğardım. Engel olamazdı bir bahâne. Eğer iznin olsaydı? sevgi ışıklarıyla gönlüne çökelen kesif karanlıkları boğardım ve yüreğine yüreğimden hep sevgi sağardım. |
Elemetler Ve Sen
Bildiğim kadarıyla Yüz dört element vardı kimya dersinde Hemen her imtihanda sorulurdu Cevaplar, tam not alırdım bende Çok iyi bildiğim bir konu sanıyordum Yanılmışım Ne yanılma hem de Meğer senmişsin bütün elementler Hayat dersinde Niçin söylememişler seni Bilmiyorum, bilemem Sen mi bütün elementlersin Bütün elementler mi sen Çözemedim çözemem Her ânın, bir elementi Her hâlin, bir kimyasal olayı andırıyor Ne kadar kurtulmaya çalışsam da Buluyor beni Ne edip, edip kandırıyor Bir tılsım gibisin Tesirin hep üzerimde Sana hayranları kıskandırıyor Gözlerin pırlanta gibi Bazen gökkuşağını andırıyor Gümüşten güneş bakışların Kaybettiği ayarını hep bende arıyor Bazen yakıyor kül eylercesine Bazen bende yandım diye kandırıyor Sanki rafineri Yüzündeki her tebessüm Dudağındaki her gülüş sanki Yüreğimin yüreğine seferi Sende biliyorsun olmazsan talan servetim İşgalde devletim Beni bir elementin yap yeter Ne olursun her elementim. |
Elimde Değil
Ne dedim gönlüme dinletemedim Mümkün mü sevmemek, elimde değil! Akıllı olmayı belletemedim Mümkün mü sevmemek, elimde değil! İçimi bürüdü düşün, hayalin Gözlerimden gitmez güzel cemalin İnan, hatırımdan çıkmaz bir halin Mümkün mü sevmemek elimde değil! Bakışın sis gibi ruhumu sarar Ellerim tutmaya elini arar Bıraksam, bırakmaz beni anılar Mümkün mü sevmemek, elimde değil! Çekerim severek, sendense çile Ölürüm, ölmemi istesen bile Reddetmen, kahretmen inan nafile Mümkün mü sevmemek, elimde değil! Ararım her yerde seni ümitle Gelmesen de, kalbim, diyor ki bekle Tükense direncim hasret çekmekle Mümkün mü sevmemek, elimde değil! |
Elimde Olsa
Zamanı durdurmak elimde olsa Durdurup inan ki sana koşardım. Canıma varlığın kor gibi dolsa Şikayet etmeden öyle yaşardım. Meyletmezdim inan başak birine Dolduramaz, kimi koysam yerine İşlemişsin candan daha derine Seniz yaşamayı çok zor başardım. Gözlerimde yüzün, yüreğimde sen Mümkün değil çıkman bir ân içimden Ne olursun bir kez tut ellerimden Damla olsa sevgin, coşar, taşardım. Kaçsan benden, gitsen çok uzaklara Düşerdim ardından hemen yollara Ağlıyorum sensiz geçen yıllara İsteseydin, engelleri aşardım. |
Erler Ve Körler
Bir el gerek elden tutan Yol bilmeyen erler için! Unutulurmuş unutan Yolculuk zor körler için! Akıbetten kurtuluş yok! Gâfil olan, unutan çok Kim câhimi ederse hak? Çok ağlasın korlar için! Rehber arar bak bir deli Boşluklarda bomboş eli Aşktır aradığı velî Aşk zahmet, nankörler için! Gönül şaşkın, cansa âsi Kibirlenir, varsa nesi? Kendin bilmezin hevesi Hazırlığı nârlar için! |
Eski Akşamlar Yansıması
Bahsetmeyin bana istemem gündüzleri yakıcı, *******i solgun güneşten. Anlatmayın, akşamları isteksizce batışını, bana ne! Unutmakta zorlandığım o ânları, yaşamak istemiyorum yeniden, o heyecanları. İstemiyorum bilmeyi gurubun yaşlar akıttığını gözlerinden. Görmek işime gelmez göklerin kaş çatışını, ve duymak istemiyorum ufuğun kalp atışını. Aldırmam hiç batsın sâkin sâkin, beni ağlatmasını istemiyorum. Eski hâtıraları canlandırmasın; o coşku ve sevinç içinde yaşanmış - hatırladıkça eriyorum! küllenmeye yüz tutmuş ânları, anıları hatta her şeyi istiyorsa geri veriyorum. Bıraksın beni kendimle, kederimle baş başa; düşünmeyeyim artık o hayâl günleri. Perişanım ayrılık gününden bu yana. Giremem artık hiç kimseyle savaşa. Gideremiyorum içimden bir türlü üzüntüleri. Ağlamak istiyorum, ağlayamıyorum sitem ederek ona. İçim karmakarışık, hislerim de öyle... kâh hüzün içinde kâh ümitvar; olması mümkün değil kendiyle barışık beklentide kâlbim çelişki iklimlerinde. Düşünerek sık sık, yeniden dönmeli miyim diye? geçmişi yeniden yaşamak ümidiyle; sâdece hayal ve hatıra dolu, eski, unutulmaz akşamlara. |
Eskimez Sevda Ölümsüz hasret
Sıkılmıştım içerde, yürüyüşe çıkmıştım Efkârlanıp, son kalan sigaramı yakmıştım. Yapıyordum geçmişin hesapsız hesabını Bulamadan bir hayli sorunun cevabını. Kızıyordum öfkeyle çok kez kendi kendime Şöyle bir göz atınca hüzünlü geçmişime. Geçmişim yıkıntılar, acılarla içiçeydi Havam ah, suyum acı, çektiğim hep çileydi. Gelecekten karamsar, geçmişine darılmış Yürüyordum, anılara ilk umutla sarılmış. Epeyce yol aldıktan sonra geriye döndüm Birden, biraz ilerde, vicdan sızımı gördüm. Fark etmedi, yanına varıverdim ânında Küçük, tatlı bir çocuk yürüyordu yanında. O an anlatılmaz bir heyecan yaşadım Uzanıp ufaklığın, saçlarını okşadım. Belki de kim bu adam, ne imiş diye derdi? Merak ile başını bana doğru çevirdi. Görünce karşısında ürpererek, şaşırdı Sanırım, o da benim kadar içten sarsıldı. Göz göze geldik bir ân, kaçamakça bakıştık Uzattı ellerini, çekingen el sıkıştık. Nasılsın diye sordum: dedi bildiğin gibi Sevemedim kimseyi seni sevdiğim gibi. Gidişinle yıkıldı düşlerim, hayâllerim Çok zaman yorgun düştü, duâdayken ellerim. Çılgın gibi Allah’tan seni geri istedim Hastalandım, derdinle gece gündüz inledim. Bilmiyorum kaç kere kalkıştım intihara Ölmüşsen, bir an önce kavuşmak için sana. Düşündüm, her yolu denedim, her ihtimali Alay etti, delirmiş bu diyerek ahâli. Kimi şifâsız hasta, kimi iyleşir dedi En güzel yıllarımı, bil ki sensizlik yedi. Gidiş o gidiş, senden hiç bir hâber çıkmadı Kâlbim var ya şu kâlbim, beklemekten bıkmadı. Ne zaman isyan etse, bir gün gelecek dedim Çektiklerin, sabreyle er geç bitecek dedim. Genç yaşımda kahırdan saçıma kırlar yağdı İçime üzüntüden, elemden karlar yağdı. Ne yazık ki seneler geçti, gelmedin geri Kurudu birer birer sevdâmın petekleri. Hâlim dostlara hüzün, düşmana sevinç oldu Her taraf dedikodu, iftira ile doldu. Bir bilsen neler neler dediler benim için? Söylenenler eritti ruhumu için için. Hiç hak etmediğim bir boşluğa yuvarlandım Sevgin için tutuştum hicrânınla yandım. Düşündüm, bulamadım bir sebep gidişine Neredesin bilseydim, düşecektim peşine. Hırslanarak minnacık yumruklarını sıktı. Yumruklayan gözlerle, gözlerime bir baktı Niye bıraktın dedi, ne olur söyle, niye? Lâyık değil miydim ben, sevince sevilmeye Bulamadım bir cevap, yedim kendi kedimi Ümitsizlik, dayandım, inan yıktı bendimi. Kesince senden ümit, birisiyle evlendim Sevmedim onu asla, inan hep seni sevdim. Aradım bulamadım; sığınak, bir güvence Yıllarca kendime, hem ona ettim işkence. Doğan ilk çocuğuma verdim Hasret ismini Yaşadığım her zaman, yaşatmam için seni. Biliyorsun ki hasret parola, simgemizdi Sevdâmız kara sevdâ, ne kadar saf, temizdi. Bu çocuk en küçüğüm, adını Sevdâ koydum Her sevdâ deyişimde, sevdâmız ile doldum. Olacağını böyle sanmazdım doğrusu hiç Çileler benin gibi seni de eylemiş linç. Keşke hiç sormasaydın, imkânsız anlatamam! ? İnanırsan mûcize bu güne dek yaşamam. Ayrılığa bir türlü gösteremedim rızâ Sensizlikle berâber tutuldum bir maraza. Yıllarca şifâ için, gezmedik yer koymadım Göremedim epeyce; konuşmadım, duymadım. Bilmiyorum, kaç sene sonra geldim kendime? Dedim Sevdâ, ah Sevdâ! N’olur söyleyin, nerde? İşitenler; Sevdâ kim, hiç tanınmadık biri? Sanki o an gömüldüm hicrâna diri diri. Şuurum tam yerine geldiğinde anladım Başka bir memlekette, yatalak bir hastaydım. Şifa bulup kalkınca, dönmeye verdim karar Canlandı hayâlimde unutulmaz anılar. Yüreğim kor, ümitle seni sordum herkese Tanıyan, tanımayan; bırakmadım bir kimse. Dendi: buradan gitti, nerelere kim bilir? Haber bırakmaksızın; bekle, belki de gelir. Bekledim, hep bekledim, kâlbim ümitle dolu! Yollarda hep gözlerim, bakışlarım buğulu. Sorup, aramadığım kişiyle yer kalmadı Canlı, cansız yerini bir tek bilen olmadı. Bir hataydı terk etmem, geç anladım hatâmı Acılara çevirdi hatâm hayat rotamı. Sensizlik ve acılar; iç içeydi sürekli Yalnızlık ve özlemin, oysa sendin gerekli. Alışmaya çalıştım, bitmeyen sensizliğe İstemesem de razı edildim evliliğe. Evlendiğim kız senden inan güzel değildi Lâkin çok değer verdi, üzerime eğildi. Bir kız, bir oğlum oldu evlilikten benim de Kıza Sevdâ, oğlana Hasret ismini bende Verdim, yaşadıkça hep sevdayla yaşamaya. Sevdâdan mahrum, hasret kaldım mesut olamaya. Deyince, çöktü yere, boğuldu hıçkırığa Zavallı, kahreyledi sebepsiz ayrılığa. İkimizde mahvolduk üzüntüden, yıkıldık Birbirimizden ayrı geçen yıllara yandık. Sanki yeniden sardı içimizi o yangın Konuştuk sebebini, sebepsiz ayrılığın. Bilemiyorum derken, neydi sebep, neydi suç? Boşalttı yüreğime hüznünü avuç, avuç. Onun ile berâber, o an ağladım bende Geçmiş güzel anların yıkıntısı sinemde. Sanki o güzel günler sahne sahne canlandı İkimizin de kâlbi yine heyecanlandı. Bir an düşecek oldu, el uzattım tutmaya Sorunca devam ettim, geçmişi anlatmaya. Yoktun ama, ân bile ayrılmadın yanımdan İnan, ister inanma çok sevmiştim canımdan. Mecburdum sensiz bile olsam da yaşamağa Hayat her türlü zoru yaşattı bu ahmağa. Karım müzmin, şifasız bir derde yakalandı Günden güne eridi; çöktü kolu, kanadı. Doktor doktor gezdirdim, bulunamadı çâre Genç yaşında toprağa düşüverdi biçâre. Kaldım iki çocukla dertler ile baş başa Her gün sabah çıkarım yaşamayla savaşa. Ne olursun hor görme, tipimle biçimimi Hamallık, amelelik sağlarım geçimimi. Soracaktım sen şimdi ne hâldesin diye tam Kalktı çöktüğü yerden; uzaklaştı yanımdan Yüzüme hiç bakmadan, birden elvedâ dedi Bir şeyler diyecektim, beni hiç dinlemedi. Şaşırdım, kaldım öyle, büktüm yine boynumu. Yürümeye başladı yarım kalan yolunu. Hızlı adımlar ile ayrıldı hemen ordan Acelesi var gibi, arkasına bakmadan. Yapyalnız, kalakaldım yıkılmış ve vîrâne Çıldıracaktım, nerdeyse olacaktım dîvâne. Tıpkı gidişim gibi bir gidişti bu, anladım! Gözyaşımı içime akıtarak ağladım. Yıkılmıştı kâinat başıma birdenbire Haykırdım, aldırmadan etrafımdakilere. Hayır, olamaz diye her şeye isyan ettim! İçin için, kendimi yiye yiye tükettim. Sandım o an kendimi yangında bir serseri Küllemeye çalıştım alevlenen hisleri. Terk eyledim tutuşan çıngıları, sönmeye Karar verdim sönmezse, bin an önce ölmeye. Yapacak bir şey yoktu, döndüm geldiğim yöne Yürümeye başladım, içimde döne döne. Terk ettim, terk edildim; unutmaya çalıştım. Depreşen yalnızlığa gide gide alıştım. Kaldığım yerden tekrar omuzladım hayatı Yüreğim param parça, duygularım kaskatı. Karar verdim bir daha sevmemeye ömrümce Hikâyem ibret olsun, sizde sevmeyin bence. O günden sonra ondan hiç haber alamadım Umut içinde sürüp gidiyordu hayatım. Bir gün bir şey almıştım mahalle manavından, Kese kağıdı, eski gazete kağıdından Üzerinde bir haber dikkatimi çekmişti... Okuyunca yazıyı birden içim geçmişti... Resim Sevdâ’nın, haber, bir kazâ haberiydi.. Tepeme gökyüzünden kayanmış sular indi Şoförün biri öğlen yaya kaldırımında giden Bir kadına çarpmıştı, yaptığını bilmeden Kaçmış gitmişti, yaya debelenirken yerde Yaralı saatlerce kalmıştı yerde öyle! Cankurtaran gelene dek yaralı vermiş can Bende öldüm binlerce kere inanın o ân! Yaşamanın kıymeti, hayatımın mânası Kalmamıştı; gönlümün kırılmıştı aynası. Ne kadar bilmiyorum, ağladım günler boyu? Atamadım içimden o kahreden duyguyu Hatırladıkça hâlâ içim sızlar, yanarım Kimse anlamaz, bilmez; gizli gizli kanarım. Beden ölürmüş, sevgi ölmezmiş haşre kadar Yaşadığım sürece Sevdâ benimle yaşar. Sanki benimle nefes alır-verir duyarım Uyanır, onunla bir yastığa baş koyarım. Bir sevdânın, ölümsüz hikayesi idi bu Hasret ile Sevdâyı yedi de bitirdi bu. |
Fosillerin Gözyaşı
Fosillerin gözyaşı turbaları emziren Bir gözün öfkesidir sonsuzluktaki şimşek! Öyküsü yalnızlığın izbeleri ezdiren Canlardaki yaradan, rahat olmayan döşek! Mutluluğu çökerten bir rüya görüntüsü Elemlerin koyağı gözyaşlarının göğsü Metânet, sabır, rızâ yaşamanın ölçüsü İmkânsız son dâveti reddetmek ve gitmemek… Başkaldıran neyine güveniyor, nesi var? Issızlık kurur muydu, dönse geri yolcular? Dökülmese damlalar kahrolurdu acılar Ağlamak, gerekince, olur mu hiç gülmemek? Yer neyi varsa verir, nispet ederek göğe Dalların canı çıkar, başını eğe eğe Arıya bal yaptıran, balı koyan çiçeğe Bilgiyi yok edemez, anlamamak, bilmemek! .. Düğümler, kördüğümler: canı rehine alan Doğruları öldüren ihânet, isyan, yalan Hiçbir şeyi olmazsa edemez kimse talan Ölümsüzlük düşünen, elinde mi ölmemek? Almak ise muradın; ver hep, karşılıksız ver! Karşılık istiyor mu, bak! Verirken yerler, gökler Emredileni işle, inan ki sana yeter Sakla ve saklan haydi, mümkünse görünmemek. |
G ö z l e r i n
Gönlüme lav gibi düştü gözlerin! Gördüğüm en güzel düş’tü gözlerin! Canımı yangın yeri eyledi Yaktı, yandıkça can, şaştı gözlerin! Bazen her yerini sardı kalbimin Bazen, gözlerimden taştı gözlerin! ”İstemem, bu kadar sevgiyi, verme! ..” Dedim ya sabrımı aştı gözlerin! Özlem dayanılamaz olduğu zaman Çağırdım, imdada koştu gözlerin! Gözlerin, gözlerin ah o gözlerin Sevdikçe, sevdayla coştu gözlerin? |
Gazel
Mâşukum, hiç aşklarla aşkımı seyrelttirme Nazargâhın kâlbimi gayrıya meylettirme. Pervâneler misâli hayâlinle döneyim Her kahrına râzıyım, başka kahır çektirme. Ruhum, her an katına yüz sürsün aciz, aciz İstemem, özleminden başka özlem çektirme. Hep hüsnünü ekeyim, kıraç duygularıma Ne olursun hüsnünden gayrı hüsnü ektirme. Sana daima açtır benliğim biliyorsun İzin ver de geleyim yolda tökezlettirme. Duam, âhım katına yükselsin, kıymet bulsun Eğer lâyık değilse, katına yükselttirme. Başkaları teselli edemez şu derdimi Yüz suyumu insaf et muhannete döktürme. |
Gecenin Saçları
Gece saçlarını yaydı gözlere Aradı gülleri ısrarla, güller Hüzünlü kâlbini çözdü tellere İnledi hâlinden, inledi teller. Güfteler gözyaşı, beste figandı Nağmeler tutuştu, makamlar yandı Sonbahardı mevsim, iklim nisandı Telleri şefkatle okşadı eller. Issızlık her yana taşan nehirdi Sessizlik hislerde gizli sihirdi Umutlar sevinçti, hasret zehirdi Hayaller ufkunda korken emeller. |
Gel de!
Hasretle örülmüş sevdâ ağları Ömrümü hapsane etmesin gel de. Gönlümü bırak da…delsin dağları Tahammülüm, sabrım bitmesin gel de. Sabrımı mum gibi eritir her ân İçimi acıyla kavuran hicran Kimse bilmez, aşkın kâlbimde nihân Daha fazla özlem çekmesin gel de. Gözümden gitmiyor yüzün, gülüşün Yalnızlık kolay mı, hele bir düşün? Yas günlerim, bayram olsun dönüşün Karanlık yeniden çökmesin gel de. Ömür eleminle pişiyor inan! Hisler kuru, canım üşüyor inan! Kalbim elemlere düşüyor inan! Sensizlik, zehrini dökmesin, gel de! Zaman geçti, mevsim erdi son ân’a Adadım canımı inan ki sana Sevgidendi, hüzün doldu kovana Sensizlik nefreti ekmesin gel de. Gel de saadete dönsün acılar Gel de dinsin, dinmez derin sancılar Göçmez sanma, göçer handan hancılar Ayrılık boynumu bükmesin gel de. |
Gerçekçi Hayal
Cıvıltılar hayâli benliğimi kuşatan Ağlıyorum, kargaşa hislerimin mevsimi. Bir sevdâ, reddetmeme rağmen beni yaşatan Bir gün gelecek, kökler söyleyecek ismimi. Yangından esâs nüvem, çıngıdanmış temelim Herkese bir gözle bakmam imiş kemâlim Biliyorum, ebedi yaşayacak, âmelim Mühim değil, topraklar süsleyecek, cismimi. Var mı, yalancı dosta vermeyen gönül, meyil? Âfisi arzularda yapmış hicranlı siğil. Dostluğumdan şüpheye düşmesin, doğru değil Yüzüme sürekli gülen, tanıyorum hasmımı. Bilen varsa söylesin, kimde yetki, ihtiyar? Önemli mi, desinler, olmamış hiç bahtiyar? Otağım hep gönüller olsun sonsuza kadar Asmasınlar istemem, duvarlara resmimi.. |
Giderayak
Geldiğini bilemedim âniden çıktın karşıma hakkım yok kal diyemem gidersen git kalmaya kendin ver kararı eğer çeker gidersen sırf bana değil her ikimize zararı bilmelisin iyileşemez hiç acısı dalarsa yüreğe ayrılık sancısı düşünmek boş zararı, yararı ister rüzgar gibi git ister yollar gibi aş dağlardan derelerden geç de git! ister şimşek gibi ak ister göçmen kuşlar misâli uç ta git! -bir çökerse içimize kalkmaz hiç ayrılık efkârı giderken her şeyi alıp götürme bende bazı şeyler bırak hatıralar can simidim olsun! aşk kırıntıları ümidim olsun! öldürmesin sensizlik kalbimi giderayak! |
Göçerler Yurdu
Silinmişti içimden, unutmuştum tadını Alışmıştım hem onsuz yaşamanın yüküne Unutmam aslâ mümkün değil derdim adını Göçerler kondu çoktan terk ettiği mülküne. Güneşi, mümkün müydü seyretmek,o olmadan? Mümkün müydü rüzgarı dinlemek seher vakti? Direndi kâlbim sonsuz onsuzluğa yılmadan Gözyaşlarım dokudu gökyüzüne son akdi. |
Gölge Oyunu
Yine gölgen düştü gönül perdeme ve senin gölgen kayıp giden gözlerimden… petekler varmış balını özleyen arısına hasret petekler… balını özlemeyen petek olur mu? çözülen sensin yine dizlerimden… boynu bükük çiçekler varmış… çiçek olur mu, boynunu bükmeyen? Bilindiğinde bileni kahreden gerçekler varmış Kahreden gerçek olur mu Söylenen yine sensin sözlerimden… Hep çiğ kalırmış gözlerinden dökmeyen… Dağlar varmış gönüllerde Dağlardan daha karlı…daha efkarlı… Besteler yapan özlemimden o gözlerin nağmeleri neden sustu birden? gönül tellerim niye hüzünlü ve niye buruk melodiler çalar? bir türlü yakamı bırakmayan hatıralar… Dalların inlediği Göklere naz içinmiş… Göklerin terlediği yerden niyaz içinmiş… Biliyorum ayrılık daha çok özlemem için seni ve daha çok söylemem için ismini… Beni bu kadar kuşatman Anladım imtiyaz içinmiş… Yine gölgen düştü gönül perdeme ve senin gölgen kayıp giden gözlerimden… ölsem bile özlemimden sırrımızı kimseye deme! .. |
Gönlümün Güz Mevsimi
Hayâllerim gazel döktü Gönlümün güz mevsiminde. Ümitlerim boyun büktü Gönlümün güz mevsiminde. Yağdı düşlerime karlar Doldu saçlarıma kırlar Çökertti beynimi sırlar Gönlümün güz mevsiminde. Çatısı göçtü kâlbimin Nabzı atmıyor dilimin Marazı azdı hâlimin Gönlümün güz mevsiminde. Hâsretim depreşti de dün Sessizliği seçtim bugün Hislerime yağdı hüzün Gönlümün güz mevsiminde. Başıma dertler üşüştü Sevinç yüzümle küsüştü Ruhuma çiseler düştü Gönlümün güz mevsiminde. Gözlerimi yuttu sağanak Düşlerimi bürüdü ak Yük oldu hayat, yaşamak Gönlümün güz mevsiminde. Gökyüzünü yara yara Yüreğim düşer yollara Kucak açar sonsuzlara Gönlümün güz mevsiminde. Diri görürüm ölümü Kan bürür tefekkürümü Pişmanlık keser önümü Gönlümün güz mevsiminde. Çıkmaya köz girdabından Yüreğim hâl lisanından Yardım umar cânanından Gönlümün güz mevsiminde. |
Gönül Tımarhane
Gönül tımarhâne, deli duygular Üst tutmuş, bak bayrak açan açana. Gözlerin, sebep ne; sorar, sorgular Tehdidinden korkup kaçan kaçana. Mânidar mânidar süzme, sor hele Zahmet olmazsa, yanına var hele Deliliği var mı? bak da, gör hele İnsaf et, çılgınsa, kendin saçana. Sana ne bundan, ben etmedikçe ses Oraydı sevdâna altın bir kafes Sızlanmayı bırak, şikayeti kes Ben bir şey edemem, mekan seçene. Acıma hâline, merhamet etme Sabrı son dorukta, dikkat, tüketme Deli duyguların varsa bekletme Tek sığınak gönül, iksir içene. |
Gözler Gazeli
İçime alevler saçtı gözlerin Başıma belâlar açtı gözlerin. Tutunmak için yalvardım, lâkin Duymadı hiç benden kaçtı gözlerin. Ruhumda her mevsim açan çiçekti Başımda her iklim taçtı gözlerin. Ne kadar gizlese, inkar etse de Aşka benden çok muhtaçtı gözlerin. |
Gözyaşı
Ağlamaklı gözlerde büzülendir gözyaşı! ... Can yanınca, artarda dizilendir gözyaşı! ... Su taşı gözlerinle, yaralı yangın kâlbe … Kanayan bir yürekten süzülendir gözyaşı… Kurumasın suvar ki, kaynağı kuraklıktan Acı dehlizlerinde ezilendir gözyaşı… Sevinçlerdir, sebebi, elemlerdir…arama! ... Can üzüldükçe candan yüzülendir gözyaşı…. Kalmayınca çıkar yol, depreşince özlemler, Okunmayan mektuplar yazılandır gözyaşı… |
Gözyaşımla
Gelmeyecek, sevdiğimi Arıyorum gözyaşımla! Bilmeyecek, sevdiğimi Karıyorum gözyaşımla! Meraktayım, nerde kaldı? Düşünmez, kim derde kaldı? Biri var, çok darda kaldı Görüyorum gözyaşımla! Bomboş, toz toprak yolları Sarmaya hasret kolları Beseleyerek umutları Çürüyorum gözyaşımla! Bâzen acıdan sızarak Bâzen bahtıma kızarak Göğe dilekçe yazarak Soruyorum gözyaşımla? Gitti, gelmez diyarlara İşler içten gizli yara Hasretimi anılara Örüyorum gözyaşımla! Bastırıp bitmez isyanı Aşıp insafsız zamanı Toprağa, tükenen canı Veriyorum gözyaşımla! |
Gül Name
Her tarafım yanar andıkça gülüm Usanmam, anarım yandıkça gülüm! Susuzluğum sensin, açlığım da sen! Merhamet, yanarım kandıkça gülüm! Her ân gözlerimde döner hayâlin Susarım, hep kandım sandıkça gülüm! Banarsam sevdâna kanarım sandım Çöllere dönerim, bandıkça gülüm! Kalbim gözlerinde rehine kaldı Bırakma, canını sundukça gülüm! Aşkın alev; canım, ruhumu yakıtı Hasretinle üfle söndükçe gülüm! Temizlenir kirden, silinir gamı Alevinde aşkın yundukça gülüm! Pervânene imdat etme, isterse Belki olgunlaşır döndükçe gülüm! |
Gümüş Şehir Gümüşhane
Gümüşhane eskiden eskimeyen bir belde Özelliği bulunmaz, sanmam başka güzelde. Vadilerin bağrına sığınmış mağdur şehir Sabrın sevgi kalesi; her zaman mağrur şehir. Sıra sıra dağlara, taht kurmuş hoş yaylalar Güzelliğe susamış kıraç hisleri sular. Görenleri mest eder Tomara şelalesi Gümüşhanevi iman, inancın meşalesi. Torul çayı dağların götürür elemini Kelkit çayı hasretin eskitir matemini. Zigana’ da manzara, kebap, çok enfes iklim Özlemini dindirir uğrayanlar her mevsim. Tersun dağında çamlar sevgi kalemi gibi Kösedağı’ nda yollar, ayrılık yemi gibi. Kostandağın bitmez kışın çığı, tipisi Kadırganın sislidir göğe ermiş tepesi. Kelkit’ in ve Şiran’ın emsalsiz fasulyesi Adı şeker, şekerden de tatlıdır yemesi. Kuşburnu ile kekik her tarafta kök tutar Dut pestili, yiyenin canına canlar katar. Cefakar, çok çilekeş; gurbetçi insanları İçlerine gömerler, bitmeyen isyanları. Her tarafta harabe, virana çökmüş evler Kimsiz kimsesiz kalmış, boynunu bükmüş evler Bekler, hep bekler gibi, gidenleri bıkmadan Direnir iklimlere tabiattan korkmadan. Gümüşhane vatanın mahrum, mahzun beldesi Binlerce seveni var, sanmayın yok kimsesi. |
Hadi Gülüm Gülümse!
Sen ki elleri ipek, bakışı sedeftendin... İçimdeki kıraçlık sayende yok olmuştu! .. Kimse bilmez, bulunmaz bir benzerin, menendin... Ruhuma sonsuz sevgi gözlerinden dolmuştu! .. Anlayamaz hâlimi, özümseyemez kimse... Sensizlik dayanılmaz! ..hadi gülüm, gülümse! .. Anlamsız, yalan her şey, ayrılık ebet değil... Sen var isen hiçbir dert inanırsan dert değil... Ne yapayım çâreler kalleş, korkak...mert değil... Nâmertlerin yüzünden ümitlerin solmuştu! ? Yanayım, tek uğruna, elzem olan külümse… Sensizlik dayanılmaz! ..hadi gülüm, gülümse! .. Varlığınla var olan, yokluğunla yok olur! .. Gel artık, gel geriye! ..ayrılığın çok olur! .. Sen olmazsan karanlık inan ki zor ak olur! .. Bilirsin kâlbim niye saç, başını yolmuştu..! ? Gözlerim konuşamaz, düğümlenmiş dilimse… Sensizlik dayanılmaz! ..hadi gülüm, gülümse! .. Hasretinle yanmaktan, susuzluksa çektiğim.. Gelmen için, yollara gözyaşımla ektiğim Kirlenmemiş hislerim…sanmayasın taktiğim… Vaad ettiğin zaman, gölge gölge gelmişti… Canım telaş içinde, çok müşküldü hâlimse Sensizlik dayanılmaz! ..hadi gülüm, gülümse! .. Her başlangıç her sonun tükendiği ilk nokta… İrâdem kasırgalı hâlâ benliğim şokta! .. Bırakma canımı, ne olur, senden uzakta! .. Kaybetti istemeden, oysa çok zor bulmuştu...! Öleyim tek uğruna, özlediğin ölümse! .. Sensizlik dayanılmaz! ..hadi gülüm, gülümse! .. |
Haram Olsun
Gözlerin gayrı menkulüm Bakışların merâm olsun Kâlbime başka gül, gülüm Koyarsam aşk haram olsun. Unut adımı, hiç anma Bakınca yak, kendin yanma İnkar etsem de inanma Usanmam, aşk yaram olsun Belki yok sence gereğim Sensin tek denge direğim Küle dönmekte yüreğim Bak, gözlerin çıram olsun. “Ser” de, canımı sereyim “Ver” de, varımı vereyim Aç, gönlünü de gireyim Gönlün mülküm, seram olsun. Her mevsim aşkı ekeyim Her bakış sevda dikeyim Uğruna güller dökeyim Küsmesin tek, aram olsun. |
Hasretim
Sana olan özlemim aşılmaz dağlar gibi Mümkün değil varamam, aramız çağlar gibi. Nafile bekle deme, beklemeye halim yok Sensizliği çekmeye anla, hiç mecâlim yok. Kangren gibi derdim, kimselere diyemem Tıkandı çıkış yolum, hiç bir yere gidemem. Senden gelen derdimi yine sana açarım Anla, ne olur anla perişanım, naçarım. Hayâlin kâfi gelmez ruhumu teselliye Kimse de yardım etmez deli diye bu deliye. Zaman geçmez, sevgisiz zamanlarda ne yapsam Yüreğime dolarsın gözlerimi kapatsam. Yalvarıyorum sana uzanan elimi tut Ölümümü iste tek, ne olur deme unut. Mümkün değil unutmak, şu andan sonra seni Sensizliğe hükümlü etme ne olur beni. Düşlerim sana mahkum, hayalim esir sana Merhamet, cezâ verme, sensizliğe mahkuma. |
Hasretlik!
Çok çok uzaklarda yuvamla yurdum Özüme kaynar su dökülmüş gibi! .. Hasret kavurması oldu vücudum Ciğerimden canım sökülmüş gibi! .. Yüreğim yakınken, kendim ırağım Kavuşma bekleyen müzmin kurağım Her yerim hârabe, viran yüreğim Kalkamam ayağa yıkılmış gibi! .. Buz tutan çözülen özlem canımda Ölsem, dirilsem yok, kimsem yanımda Kaynıyor ayrılık gamı kanımda Sevgi hislerimden çekilmiş gibi. Bitmeyen hasrete canım ezilen Yoktur çektiğim adını bilen Nerede belirsiz; bekleyen, gelen Bakarım yollara çakılmış gibi! |
Hayalim Kan İçinde
Beklediğim gelmedi, hayâlim kan içinde Canım her an can verdi, bir heyecan içinde. Yaşadı infiâli, yaşamamış yüreğim Kavuşmaya özlemli, bin bir ilham içinde. Ne kadar çok uzadı, vuslat için fasıla Gözlerim bitkin düştü, her an efgân içinde. Hislerime gem vurdum, gözyaşımı sakladım Gizledim hicrânımı, kâlbim hicrân içinde. Korktuklarım başıma nihâyet geldi bir bir Kapandı sevdâ sayfam yine ziyân içinde. Kimselere demedim, çektiğimi yüzünden O’ydu olan derdimin ayan, beyan içinde. Ne desem teselliye zerre kâr eylemedi Şifa bilmez derdimin derdi nihân içinde. Bir kor gezer rûhumda, yakarak her yerimi Fark ettim ki gözleri, yanan şamdan içinde. Rahmetseydi hâlime böyle zelil olmazdım Acılara gark oldum, her an isyan içinde. Çok aradım dengini, bulamadım bir türlü Var mı, bilemiyorum dengi cihan içinde? Ben ona her şeyimi verdim, verse olmaz mı O da bana kâlbini, aşkı ihsan içinde? Niçin bilmem? hiç rağbet etmedi tek sözüme Olmadığı ânım yok, bilse cânân, içinde. Bir elvedâ diyerek kopardı yüreğini Yaralı düştüm yere, bin helecan içinde. İnanınki usandım, lütfunu beklemekten Gezemez oldum artık bir ân insan içinde. |
Heder Umutlar
Meydan: cennet bir yerin dağ, taş, dere, ovası Kirletilen safların ıtır kokan yuvası… Bu davâ: aç kurtların kin, intikam davâsı.. Bir tarafta çıldırmış, neslini yiyen kurtlar! Bir tarafta günahsız heder olan umutlar! .. Adâletin kudreti…haksızlıktan tükenmiş! .. Kenelerin yüzünden tüm çıkışlar tıkanmış! .. Vicdanlar…acımasız duygularla yıkanmış! .. Mâsum yandı, suçlular suçsuzluğun ispatlar! ? Bir bomba var tetikte…patlar ya, nasıl patlar? Kanun var, hukuksuzluk bulandırır başları… Vurgun, talan, yolsuzluk sulandırır başları… Korkaklık, şuursuzluk dolandırır başları… Kimi ekmeğe muhtaç, kimin altında yat’lar! .. Bir yanda doymaz beyler, bir tarafta ırgatlar! .. Kapatılmaz uçurum, geçimlikler arası… Canından ağır gelir gariplerin darası… İyileşmez, çok derin, yaralılar yarası… Biri sefil, diğeri gücünü kırka katlar! .. Günden güne çekilmez hâle gelmekte şartlar! ... Hâinler ahmakları yalanlarla sürükler Kapatıyoruz diye büyütülür delikler Her deliğe ağını germiş, bekler sülükler Azgınlaşmış, her yana, yayılır haşaratlar… Bir yanda olanları seyreden ruhsuz putlar! .. Bekleyen bekleyene vaad edilen günü! ? Bitmez, inanın bitmez çapulcular düğünü Haber verir bakışlar insafın öldüğünü! ? Gerçekleşmez umutlar tükenerek bayatlar! Hâlâ en geçerli yol ninnilerle uyut’ lar! .. Habersiz olanlardan, oyalanan çok fazla Akıbet yok oluşa yaklaşmaktadır hızla Ne mümkün bu girdaptan çıkmak bir sürü yozla! Üst kurmuş makamlara aptal, akılsız kart’ lar Boyanır allar ile gizli emelli kartlar! .. Keyf içinde vurgunu yapanlar hep birlikte! .. Kıvranırken garipler boğulurken darlıkta Kimi ahmak, dangalak ısrar eder körlükte! .. Düşünen yok mazlumun âhı tutar ya hortlar Hangisini yazayım? İzaha sığmaz dertler! .. |
Her Dert Aşkın Olsa
Düsünmem kosar gelirim Gittigin yer yakin olsa! Inan önce ben bilirim Acilardan farkin olsa! Soludugum, her nefeste Dilimden eksilmez beste Seslenir bir ses âheste Ah! akseden yankin olsa. Ne engel, yikar yakarim Kalbim tarlasi, ekerim Hiç yüksünmeden çekerim Her dert senin askin olsa. |
Her Hayalin Gerçeği
Susuzluğum sanaymış...kandıramaz başkası! Her yerde senin aksin....andıramaz başkası! Her gerçeğin hayâli, her nesneden yansıyan; Gökten, gözden yağmuru indiremez başkası! Çorağımda gül açtı, çimlendi kır hislerim; İsyankârım, imkansız onduramaz başkası! Kime el açsam senden, kime sığınsam sensin! Yangınlarda kül oldum; söndüremez başkası! Aklımda hazan yeli, kalbimde çöl sıcağı; Kurak, kıraç her yerim; dindiremez başkası! Sana gelmek ve senden gitmek hemen her yere; İznin varsa sefere, döndüremez başkası! Çiçekler güzel, gönül, kapılır gördüğünde; Yaktığın gibi, inan! yandıramaz başkası! Sevgin ve merhâmetin tükenmeyen hâzîne; Bu kadar paylaşmayı sindiremez başkası! Ey vefâkâr! Ey cömert! Ey sevginin kaynağı! Döndür beni isyandan! Döndüremez başkası! |
Her Yerde Aşk!
Ben aşkı kelebeklerle cilveleşirken gördüm çiçeklerle, gezerken kendinden geçmiş halde, bahçelerde… Ben aşkı … kırmızlar içinde bâzen… bâzen beyazlarla dolaşırken gördüm arılarla peteklerde… ve bulutlarla kucak kucağa… dertleşirken rüzgarlarla, yükseklerde… Ben aşkı mevsimlerle gezinirken gördüm büyüleyici desenlerle.. bâzen üşümüş gibi büzülmüş… bâzen sere serpe her yerde… Ben aşkı oynaşırken gördüm yıldızlarla gökkuşağında renklerle… ondördünde ayken göklerde… Ben aşkı sevinçlerle coşarken gördüm yüreklerde… ve el ele dolaşırken caddelerde… Ben aşkı… bakışları buğulanmış gözlerde tepeden tırnağa ıslanmış gördüm… anadan üryan sevişirken yakamozlarla kendinden geçmiş halde… Ferhat’ın dağları deldiği…aşktan! Aşk ki, teskin eder ne çılgınları! .. Vahşinin insafa geldiği…aşktan! Aşk ki, barıştırır ne dargınları! .. Cahilin meçhulü bildiği…aşktan! Aşk ki ehilleştirir ne saldırganları! .. Hâkimin isyanı sildiği…aşktan! Aş ki canlandırır ne yorgunları! .. Ey aşk! Sen ne büyük, ne azizsin! .. Eğil de başın eğilmez başlara değsin! |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:50 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.