![]() |
Bir Tad Alımlıktır Yaşamak
Akıp giden zamanda gün bitiminde miydik? Savrulup dönerken avuçlarımızda, Küçülen bu dünya! .. Sonsuzluğun ufkunda kızarırken yok oluşlarımız; Yeni gün, Yeniden doğuşa müjde veriyor tan pembeliğinde üstümüze. Yüreklerinizde büyütmeyin Dağlardan sellerce boşalan geçmişin hüznünü. Süzülen berrak bir suya bakar gibi bakın! .. Kendinizi gördüğünüz zaman, Bilin ki; Hiç bir şey durmuyor yerli yerinde. Bir tad alımlıktır yaşamak |
Bir Zamanlar Bir Alevdin
Bir zamanlar bir alevdin Kavurgan, İçime düştün! ... Bardakdan boşanırcasına çiçekler yağdırdığında, Göğsümde sağanaktın! .. Biliyorum acımasızdır zaman Kırılmış düşlerimde bile kalmadı Şimdi Ne bir külün Ne de bir İzin! .. Ali Arslan |
Biz
Biz rüzgârları doldurup doldurup da içimize her çığlık atışımızda; Dağlara, Ovalara, Akan her suyun binlerce damlasına, Bir sevda coşkusuyla akıtmadık mı? .. Kavrulurken, Çöl kumlarının susuzluğunda, Özlemle göz kırpmadık mı Güneş’e? .. Yıldızları sayarken gökyüzünde *******i, Ay’ın ışığını her yudumladığımızda, Yazdığımız her şeyi fısıldamadık mı, Koynunun sıcaklığını yaşarken sevgilinin kulağına? .. Biz şiiri, Kendi rüyâlarımızın renginde, Yüreğine yosun bağlasın diye her insana, Bir armağanmış gibi sunmadık mı aşkın gül suyu tadında? ... O halde, Neden ağlarız? .. Neden her seferinde, Yeni baştan göz yaşlarımızla; Çırpınır dururuz ve sevda türkülerimizi, Yeniden yazmak için hep bir başka sevgiliye? .. Ali Arslan |
Biz Bahçıvanız
Biz birbirimize kucak açtığımız günleri unutmadık! .. Aynı sevdalardayız Koşar adım her gelişinle, Bir daha kucaklaşır bir daha koklaşırız. Yeter ki açma arayı; Uzak da olsa mesafeler, Dert etme Biz biliriz yolunu çaresi vardır, Kısaltırız. Biz birbirimize gönül koyduğumuz anları unutmadık! .. Aynı baharlardayız Bir işaret verişinle, Bir daha dudaklaşır bir daha yaklaşırız. Yeter ki kapama bağrını, Solsa da elimizdeki güller, Kederlenme Çünkü bize gülistan kolaydır Biz bahçıvanız. Ali Arslan |
Böyledir Aşk
Aşk susarak yaşanmaz; Şartlara da bağlanmaz aşk. Yolda beklenmekle de olmaz; Varsan var,yoksan yoksundur Böyledir aşk… Beklentisiz, tüm hücrelerinle Dudaklarında öpüş olabiliyorsan, Ve teninde kayboluyorsan Soluk soluğa ve iç içe. Böyledir aşk… Kendine hapsedip, bencilce Sen beni sev ama ben bilmiyorum değil; Ayağı yere basan Adam akıllıdır, dört başı mamur. Böyledir aşk… Başkalarına göstermek için değil; Korkusuzdur çekincesiz, Her şeyiyle açık kuşkusuz Özgürce kapılıvermektir,inadına. Böyledir aşk… Hayallerle kurulursa imkansızdır; Ondandır olmaz hiç sürgit Kaybettiklerine değmesi gerek. Her insanın harcı değildir yürek ister. Böyledir işte aşk… Ali Arslan |
Bu Gül Bir Hayalle Mi Dans Ediyor? ..
Bu gece şehir Üstüme üstüme geliyor Boğuluyorum Yoksun Yok ki senin sesin Ağlıyorum Ağlıyor cümle bedenim Ellerim Yağmurla yıkanan avuçlarım açık Yalvarıyorum Yakarışım hiç çare değil Olmuyor Bu gece şehir Ve hatta tüm kâinat Üstüme üstüme kapanmış da Senden, Sana ait her şeyi Neden benden saklıyor? .. Işık olup konduğun dudaklarım şimdi alev Ve öptüğün O gül artık ben değilim Solan kadife yaprağımdan Süzülerek içime İsyan eden bir aşktan Bak! .. Kan damlıyor! .. Bu gece şehir Bulutlarla kararmış Üstüme üstüme ağlıyor Bir zamanlar senin için çalan çıngırağım öksüz Dudaklarınsa cevapsızlığa kilit vurmuş Kim bilir hangi bilmecelerle Hangi aşk iklimlerinde Bensiz Yol alıyor Ey yar Sen yoksun Ve ben Ölümün ne kadar ucundayım. Son nakaratındayım Tüm şarkıların Nağmesi bak devamlı bana ağlıyor! .. ………… Yoksa bir rüya mı? Bu gül bir hayalle mi dans ediyor? .. |
Bu Kadar Kolay Mıdır Aşk
Güzelliklere dadanan hayasız bakışlara aldırmam, Aklın ve yüreğin içinden damıtılan sevdalara hayranım ben. Aşk kıyacaksa,böyle bir denizde boğulmalıyım. Balık olsam eğer ben,sevdasının ağırlığını Oltasının ucundan, Çekerken dayanabilene koşmalıyım ben. Aşk böyledir; Birbirine saklanan sözler, Eller, Gözlerdedir. Dokunmakla başlar; Kokusuyla, Aklın ve yüreğin içindedir. Aşk; Erbap işidir, Acılarla yıkanan özveridir. Fısıltısı dahi sakıncalı, Kolay değildir. Aklın ve yüreğin içinden damıtılan sevdalara hayranım ben Aşk kıyacaksa,böyle bir denizde boğulmalıyım. Güzelliklere dadanan hayasız bakışlara aldırmam. Aşkla yaşıyorsam,koşuyorsam kime ne? İçimde biriktirilmiştir. Sevmişsem, Sevilmişsem kime ne? Aldırmam. Ali Arslan |
Can canan
Susunca; özüne sözüne bin can kurban Can geliyor… Şelalesiyle köpük köpük, Ruhumda estirdiği rüzgarla... İşte o anda da Elimde değil; Aklıma, O canan geliyor... Biliyorum: Can karışık canan 'sa karma karışık... Ali Arslan |
Canım
O benim canım En güzel yarım Anasıdır pırlantalarımın Canına can kattıklarımın. Hala özleminde saklıdır haykırışım Yüreğinin derinlerindeyim biliyorum Ona ölümüme kadar mahkum, O benim Uzatmalı Aşkım. /Şimdi İlkbahara başlamıştır Mersin’im Kışın içinde ışıyanı gibidir mevsimin ./ O benim canım Yalnızlığında saklanırım, Suskunluklarındayım Hangi armağan ki ona nasıl da yaraşır! .. Akdeniz kokan Muhteşem bahçemizin Havuz kenarında fır dolanan Rengarenk eleğim sağma çiçeklerini, O iyi bilir ki Hepsi de kokularıyla Hepsi de kırılganlıklarıyla Yalnız Ona adanmıştır. O benim canım Canımsın benim. Senin yanında olmayışım Anlıyorsun Elinden tutmayışım Kabahatım! .. Biliyorum benim mahzun şarkım. Bu on dördüncü gününde de Şubatın Sadece, Kulağına Ayrılığımızın sevda şiirleriyle fısıldayacağım! .. O benim canım. Onda var diğer bir yarım. Ali Arslan |
Çağ
Yavaş yavaş üzerimizden Dökülüyor zaman. Bir sonbahar renginde sarartıyor bizleri, Neredeyiz? Her baharda gelen rengarenk çiçekler, Kan kırmızı güllerle mi açıyor? Tülden bir pencereden seyrediyoruz sanki yaşamı Görmek istemediklerimiz hızla uzaklaşıyor Anladıklarımızla yetinmek mi üzereyiz? Çocuklara bırakmıştık baharı, Ve sevinmeyi bahar şenliklerinde; Acıları kan tutsa da yüreklerimizde, Bir parça soluk almalarının derdindeyiz Ağır ağır üzerimize döküldükçe geçmiş, Aynasını devamlı bize yöneltiyor zaman Ve hesabını bizden soruyor gelenler. Gidenler ne kadar unutuldular ki? Oysa neleri ne kadar da çabuk unutur aslında onlar; Dönüp bakmasını, Dönüp yaşamasını bilmediklerinden. Her şey kendi çağında anlaşılır Ve asıl insan. Böyle gidecek, İstemesek de dönecektir, bu devran. Ali Arslan |
Çakıl Tanelerinde Kaldı
Bazen kıyıda oturursun sere serpe Ve hafiften bir güneş vurur Belki ikindi vaktidir Güneş uzaklaşırken ışıkları uzatır gölgeleri. Hani Ve deniz hafif bir esintiyle gider gelir kıyıya Yer eğer Bodrum da Akyarlar Yada Akdeniz' de herhangi bir sahilde Kim bilir ya da daha nerelerinde Yaşanmıştır bunlar Bunlarla Kumsaldaki çakıl taneleri ışıl ışıldırlar Ne zamanki su yaladığında ve ışığın pırıltısı uzadığında üzerlerine Eleğim sağma gibi ortaya fırlayıverir Ve şakırdar dururlar suyun sesiyle Rengarenktirler ve şakır şakır şakırdarlar Her şey bir düş gibidir süzülür gider Kirpiklerde nemdir biriken Ağlarsın Ağlar insan o an ‘ın sonunda Dahası bir kadın ağlar O muhteşem an’ın lezzetinden kalanlar İşte öyle bir şey .. Çakıl tanelerinde kaldı tüm o şakırtılar.... Ali Arslan |
Çam Kokusu Yüklendi Buluta
Andırının dağlarında Kar Çam kokuları saklanmış İçimde Bahar Geldim gelecek! .. Dışım üşüyor İçimde bir şey var Sımsıcak! ... Isıtan Candır Aklımda Çok uzaklarda bir masmavi deniz Çalkalanır Köpüğü köpüğe Karışmış İçinde bir heyecan Soluk soluğadır! .. Buluta yükledim Avucumun ucunda Yüreğimin kımıltılarından damıtılmış Sevgimi Özlenen Çam kokularıyla süsledim Üfleyip Yolladım Bu sabah. /Aldın mı? .. Ali Arslan |
Çekincelerin
Senin çekincelerin Bir büyük yasağıdır ikimizin Birbirimize Hoş gelmişliğimiz Sabahı beklerkenki gözlerimizde saklı Sen çekincelerini Yamayarak göz bebeklerime Engeli oluyorsun Vazgeçilmezliğin bataklığında Saplantıların kalıyor oysa Başaramıyorsun İmkansıza oynuyorsun. Bilmiyor Ya da anlamıyorsun Senin çekincelerin Engeli değil de Çengeli oluyor Aşkımızın. Ali Arslan |
Çekip Alma Yâr
Beni göz bebeklerimden çekip alma yâr, Göz pınarlarım şimdi buzdan bir bahar. Damla damla akardı bir zamanlar, Bende başka, Sende başka bir baharın tadı var. Zamana ağlayanlar değil, Yüreğinden ağlayanlardır asıl aşka yananlar. Beni göz bebeklerimden çekip alma yâr, Bende başka, Sende başka zamanların aldanışı var. Çekip alma beni yâr. Göz yaşlarım şimdi buzdan bir bahar. Bakarsın sağanak olur, Ansızın akarlar. Beni kendi zamanınla aldatma, Çekip alma, Alma yâr Alma, Yüreğim şimdi benim buzdan bir bahar. Ali Arslan |
Çiğdem
Sevinçle suya dokunan ellerin oynaşması gibi asi, Sürgün verir derinlerden bir çiğdemcik mevsiminde düşünce. Dişlenen apak bedeninden, Dişiliği sütünün kokusundan verir, İki tutam dalına asılan kökü, Yumuşak toprağından zalimce çekilir bir damla gözyaşıdır çiy olur konar, Başka bir dalın yaprağına tutunur erkenci sabah kuşlarının gagasında Bir tadımlık lezzeti şafağın baharı müjdelemesidir. Doğaya sökün eder o an işte bir aydınlık Yaylaların esintisinde üşür durur Üşür. Yüreği tek atımlık bir sevdadır gelişiyle sevdiğine armağan, Ölümü, Bitişidir baharın kısacık, Başka baharlara bir tohumcuktur başka yürekleri için için, Kim bilir hangi zaman çarpacak bir çiğdemcik! .. Masumiyetin... Hani arada bir an susuşun... Bir şey diyememen.... Söyleyeceklerini bir bir dilinin ucuna getirip de hiç bırakamadıkların... Söyleyemediklerin.... Utanırım sandığın şeylerde hep gizlenenler... Nedenlerini... Mazeretlerini bile paylaşamadığım... Soluk alışlarında gezindiğim... Konuşurken soluğunu hissettiğim sanki. Ah sevdiğim... Senin o kırlangıç makaslı yüreğin.. Bahtiyarlığın... Ağlamaların Ah gönlümün nazenin ve ince sevgilisi.. Arkadaşı. Hasılı her neyse.. Sonra anlamsız kaçışın! .. Ve Tükenişin... Çiğdemi bilir misiniz? .. Baharda, Martta belki de Nisanda... Üzerindeki hafif kırmızı toprağında, Nemli çimenlerin kır çiçeklerinin arasında, İki yada üç dalıyla ince şerit gibi... Şeritlerinde hafif beyaz düz çizgili başı hafifçe bükülmüş Yeşil ince uzun iki dal görürseniz, Bu çiğdemdir. Hafifçe tutarsınız ince belinden… Dalının alt ucundan toprakla birleştiği noktasından. Çekersiniz. İçiniz acır o an… Kıyamazsınız… Sanki onun toprağından sökülüşünün acısı saplanmıştır, Yüreğinin derinliklerine. Kahverengi yuvarlak bir nohuttan iri kahverengi kabuğuyla, koparıldığında,….İnsanın içi üşür.. Acır.. Kabuğunu istemeden soyarsınız... Bu bir sevdadır. Bir tomurcuk güzelliğiyle çıkar bembeyaz meyvesiyle... Kamaşır gözleri güneşten. Bu çiğdemin özü Gevrek,sütünden kendine özgü kokusu yayılır. İnsanın içi açılır... Kımıl kımıl bir heyecanla dolar insan… Tadı ağzında. İçiniz acır. Öyle güzeldir ki. Kıyılmaz.. Yenmeye doyulmaz... Bu çiğdemdir. Sahi siz hiç onu böyle dağlarda, kırlarda, Tarlalarda gördünüz ve dokundunuz mu ona? .. Biz gördük. Toplamakla geçerdi onu her bahar çocukluğumuz Ve o ki bizim en güzel meyvemiz. Çiğdemimiz. Şimdi asla bir daha koparılmayacak o! .. Asla örselenmeyecek! .. İncitilmeyecek! .. Gözlerindeki gülüşüyle..., Dudaklarının gamzelerine bükülüşüyle, Masum ve zarif yüreğine her gün bıkmaksızın ısrarla dokunduğumuz, Seslendiğimiz, Ses aldığımız, bazen sesizce kulağına fısıldadığımız… O vefalı! .. O mahcup! .. Her şeyinden onu …, Anladığımız tüm güzellikleriyle…, Şimdi O kaldı soluksuz... Onu sevmemiz, Aşk kokularını koklamamız için, Hayat, Cömertçe bağışlamıştı oysa bize onu. Sahi şimdi o dağlarda,tarlalarda,kırlarda…… Baharla beraber, Açmaya hazırlanan, Tohumunu toprağına sürgün versin diye çabalayan, O masum, O boynu bükük, ne der acaba? .. 'Çiğdem Der Ki Ben Alayım Yiğit Başına Belayım Hepisinden Ben Alayım Benden Ala Çiçek Var Mı Çiçek Var Mı Hey' Ali Arslan |
Çizgi
bir çizgi var arada ışıktan üzerinden ne benim ne de senin atlayıp geçemediğimiz incecik bir çizgi kavurur ikimizi saklı tutarak çekindiğimiz sınırlarımızda durmadan hapseden bizi bazen küçücük çocuklar gibi bilmeden sanki yasakları bir oyunun çizgisi aşarız işte o zaman egemen olur akıl hayallerimize saklanırız birimiz bir yanında öteki yanında diğerimiz aynı bilmecenin büyülenmiş tarafı gibiyiz bir çizgi var arada ışığı gözlerimizi ürperten sırlarla dolu bir ince çizgi Ali Arslan |
Çocuk
Çocuk! .. Kırıntılar arasında işin tıkırındasın. Biliyorum sen her şeyin, Nasıl da farkındasın? .. Ali Arslan |
Çocuklar Ağlamasın
Yaşam takılı kalmamaktır geçmişe Güneş gelecekte daha da parıldayacak. Görebilmektir asıl değişimin rüzgârını... Karartmayın Soluk almak istiyorlar artık! ... Göz göre göre heba oluyor Farkında değil misiniz? Neden ama? Babalar! .. Bakın Çocuklarınızın gözbebeklerine nasıl da hüzün damlıyor... Siz avuçlarınızı açmış; Parmaklarınızın arasından süzülen, Kan damlalarıyla mı sulayacaksınız toprağını hep mezarlıkların? .. ... Aldanışlarla geçti bu ömür? ... ... Bırakın da çocuklar ağlamasın! .. Ali Arslan |
Çok Uzaklarında Olacağım
Farzet ki yazdım suskun dudaklara. Gülüşünü vermedikten sonra, Nasıl bakarım karanlıkta gökyüzüne? .. Yıldızları toplayabilir miyim? Sağanakken kayıp gitmesin diye ellerimden. Ve bir dizi hayale aldanmakla Nasıl okunabilir ki aşkın duası. Gülüşün anlatıyor oysa çelişkilerimizdeki İnkâr edilmez bir dramı. Bir gün bir zil çalacak içinde! .. Ve sen uyanacaksın. Baktığında yollara, Ben çok u z a k l a r ı n d a olacağım. Ali Arslan |
Çölünün İçinde
Çölünün içinde senin, Benim yüreğime saplanan Senin aşkın var.. Ali Arslan |
Damla
Hışırtılı dokunuşlarımla usulca dokunarak, Kadife yapraklarının arasına, Sarılan her damarında senin, Akan ip incecik bir suyum ben. Bir sana, Bir kendime karışır giderim. Su olurum da gelir gözlerine dökülürüm. Damla damla Bir damlayım ben. Bir damla sevdanla, Bin damla türkü olur, Katmer katmer açılırım dillerinde. Bir damla da sen bırak, Hadi sen bana. Güneş’ten aldığın parlak ışığından, Kirpiklerine süzülen her bir damlanla, Hadi damla, Damla ki bana, Kucağıma dökülsün gökyüzü maviliğin, Damla damla. Adı, Bir damla acı, Bir damla gözyaşı da olsa; Yeter ki seni bana müjdeleyen bahtiyârlığın, O bir damlacığın her zerresinden aksın bana, Damla damla. .. /Gizemli bir noktasında her insanın, mutlaka bir “Damla” sı vardır; / Ulaşsa da ulaşmasa da ona / Belki bir dantel inceliğinde örülmüş,/ Belki de bir sarmaşık gibi sarmıştır/ Ruhunu./ Platonik bir aşk ironisi halinde/ Saklar durur yüreğinin bir köşesinde devamlı./ O da hisseder,sezer bunu. / Birikir birikir. / Dilinin ucuna kadar gelir../ Kalır…/ Her şey kendi damlası içinde…/ İşte o bir damladaki büyünün lezzettir ki / Bir yaşam sevinci halinde damlar biteviye/ İnsana… / Hayata…/ Ve Doğaya…/ Ali Arslan |
Değer mi Yaşamak
Sessizliğin ortasına dikilen adam Alnını, Güneşin kafatasını bile eriten, Işığına dayayarak, İntihar kokularına bırakıyordu bedenini. Uçarcasına bakarak etrafına, Döküldü o an işte geçmişinden sızan acı türküleri, Rüzgarla yol alan bulutlara. Islık çalan bir serseriydi artık Özgürlüğünü damıtarak beyninden, Tuhaf bir sessizliğin Dörtnala gidişine gülüyordu. Atlılar çok gerilerde kaldı Şimdi zaman modern, Duyguları söndüren itfaiyecilerin köpükleri dahi katkılı, Yok Eski sokakların tadı. Yargılar Değişiyor gün be gün, Yaşamsa, Ne kadar ağlamaklı? Şen şakrak kahkahaların yükseldiği Bir masaldı; Düş kırıklarına halka halka geçercesine Yaşananlar. İnsan, Bu kadar mı değişmeli? Elbette ki Değişim, Ama değer mi kendini, Kendi içinde her şeyiyle yok ederek Böyle yaşamak? Ali Arslan |
Değişim
Dün dünde kalsa Dün dünde bırakılan noktasından ya da başlasa İkilemin Bir kaçınılmazlığında yaşar durur insan Eylemin Dönüşü yok ki Biten bitti ise kalanda tutuşmak neden? .. İşte böyle sarar insanı yine de tuhaf hüzünler Duyguların kabına sığmazlığında Budur İnsanı var eden. Yarın yarında yaşanacaktır Yarın dün olduğu zaman bile Her dün Çok farklı olacaktır bir önceki dünden Değişimin Uyumunda yürümek gerekir Yoksa Devamlı kendini tüketen bir bedende Kendisiyle mi savaşacak beyninde insan? .. Ölüm varsa Doğumla da kendisini var edendir Bilmeli insan Dün dünde kalacak gün gününde yaşanacaktır durmadan Çünkü Yaşamın her bir ânı Aslında Bir farklı zaman. Ali Arslan |
Delinin Yakarışı
Kurumuş kekik dallarının, Elimize yüzümüze bulaşan kokusuyla, Ağlatır dururuz geceyi hüzünlendirerek. Birazdan ay ışığında yıkanan bir peri, Çıplak memelerinden dökülecek balı cömertçe sunacaktır; Yontulmuş taşın Sanata soyunmuş elllerine. Sabahları çok erken kalkarlar bu ülkenin mezar kazıcıları; Daha işe başlamadan, Elleri kelepçeli bir mahkumun Son sözleri kazınacaktır dikdörtgen mermere: 'Bal aklımı aldı Aklımsa, Yontulan memeleri yaladı' |
Denize Özlem
Şarkılar geçip gidiyor önümüzden bu gece birer birer Geçiyor bütün şarkılar Salınarak yüreğimize Dalgası vurur gibi İçimiz bir deniz coşuyor Ne kadar özlemindeyiz Ki Şarkılar Şimdi daha dokunaklı, Anlatır gibidirler Bize hep denizi. … Bu gece ay ışığı ve deniz Sanki Biz, Bu şarkılarla birlikte dans ediyoruz Deniz kokuyor yüreğimiz. Ali Arslan |
Dinlen
Sessizce Sessizliğimi dinle! .. Kalbimin sana olan ateşini hisset Sükunetimi al benim Benimle dinlen! .. Sen ateş pırıltılı bir aşkın ey o masum kızı Kokulu çiçeklerinle gel Gir bahçeme Sakinleş Durul Haydi dinlen! .. Bak bahar güneşi Yavaş yavaş ikindisine doğru kayıyor kendisinin Senin gözlerin Senin gözlerinle Bak perde perde kapanıyor bende bir koca hayat Kirpiklerimin altına saklanan bir damla gökyüzü maviliğine sokul gözlerimin Haydi dinlen! .. Yüreğinin sessizliğini kat kat can yap sessizliğime Sırlarınla saklan Yüreğimde haydi dinlen! .. Sen mavilikler içinden şavkıyan gökyüzünün o ışıklı yıldızı Ve aşk muharebelerinin kahraman kızı Uzat ellerini uzat ve sarkıt parmak uçlarından bana o mavi alevi Ve dinlen ufkumun sahillerinde Gül bağımın bin gülü benim Çocuk gözlerinden düşen masumiyetinle soyun Göz bebeklerindeki aşk tortularından bırak ve bereket saç gülşenime Bahçelerimde dinlen! .. Mahmur gözlerinde bir öğlen uykusu keyfi var senin bu gün Her taze baharla saklambaç oynayan Günahkar düşlerimin yalnızlığına kapanan kızı Saklan Haydi saklan yüreğime Uyurken Seni uyurken Seni seyretmek Bir başka âlemde sanki dolaşmak gibi Bu seninle ne muhteşem bir hayal! .. Haydi gel! .. Suskunluğun bile senin Her şeye değer Bir sevgilinin ruhundan sağılarak bana doğru seyrediyorsa Her şey eğer Dinle kalbimi Ve Haydi bende dinlen! .. Ali Arslan |
Diren
“- g ö z l e r i m / k a r a n l ı k ş i m d i / d i r e n e c e k / t e k b i r / h ü c r e m y o k t i t r e k... / y ü r e ğ i m d e n...b a ş k a...-.............................................” Oysa bir Çiy damlasında Bir alaimi sema dan yansıyan Ne varsa Renk cümbüşünün Pırıltısını düşürürdü dalgın Ve Kısık aralığında müstesna o gözlerin. Kirpiklerinde bir Çiy, Demlenen Güneş’in süzülen rengini içer Endişeli anlamları Bir bir çeker alır Gölgelenen yüzünün kıvrımlarından. Sanırım anlıyorduk Birbirimize aslında ne kadar da vurgunduk Gözbebeklerinde işte o zamanlar öyle yırtılırdı karanlık. Gücün yüreğinde kesin Biliyorum Kımıltılarında Bir şeyler oluyor Dönüyor bir pervane, Kuşlar şimdi bir başka bir başka kanatlanıyor sende Serin rüzgârların fasılasız esiyor Ben başka sen başka dağlara yaslanmış Asmışız Günahları boynumuza; Gülümsemene oturan o hüzünle Donan her karesinde fotoğraflarından Beynime izini düşüren bir sen varsın artık .. Diren Gel yüreğimle diren. Bak, Fırtınaya beraber “ D i r e n e c e k ” her şeyde ne kadar da çoğalıyoruz Ali Arslan |
Direnmek
bir suskunluk tam da konuşurken oluyor seninle bu tuhaf hal bir anda ve birdenbire bitiriveriyorsun hani bu anlarda sanki o kocaman eski hayalin cümle bedenimde keskin bir bıçakla beraber yürüyor ağlamayı çok istediğim ve tamam dediğin zamanlarda bilmiyorum sen nasıl hallerlesin ki yaşadığımda bu tükenişi senin sen olmadığın zamanlarınla bende olduğun o günleri bilsen çok istiyorum aynı sular bir daha asla öyle akmayacaklar biliyorum işte ondandır sen bana bakma direnemiyorum sesindeki bu buyurganlığa Ali Arslan |
Dokun Bana
Dokun bana Gözlerime dökül Kirpiklerinden süzülen bakışlarınla gel Sıcaklığıma karış kanım kaynasın senle Dokun bana İçime seril Teninin kokusu yayılsın her bir şeyime Nisan çiçekleri tazeliğindeki bedeninle Dokun bana ki Kalbin kalbimin ritminde tıklasın İçine işlerken senin Kendimi seninle doldurayım Bir kadeh vişne şarabını dudağıma alır gibi Yudumlasın bedenim seni. Dokun bana Canını kat kat can yap Kıvrım kıvrım katıl canıma. Hadi artık dayanılmaz hafifliğinle sokul bana! .. Ali Arslan |
Dokunmak
Gül'e nasıl dokunulur? Ben bilmem ki... Gül'ümserim sadece. Bu dokunmak mıdır? Ne zaman yeşil bir çift Gül görsem Düşlerimde… Gözbebekleri sanırım. Ağlarım... Dokunmak bu mudur? Şiir gözlüme Aklımda kalan Bir Bilge Aşktan Eflatun Güller derlemek isterdim. Yapamadım... Dokunamadım, Aslında dokunmaya bile kıyamadım. Ali Arslan |
Dost
Zaman zaman Yakaladığın da olsa; Yıllara bağlanmayan, Mekana aldırmayan, Ölçülere sığmayan Bir yakınlık hissi verendir. Belki bir anda gelendir Belki ömür boyu sürendir. Sevgili gibi heyecan, Arkadaş gibi sadakat, Daraldığında ruhuna su veren Seni güldürendir. Yüreğini hoş tutmasını bilen Belki bazan gelendir Hataları affetmeyen Doğruları anlatan Kim olduğunu sana ilk fırsatta açıkça söyleyendir Seni hiç yanıltmayan Belki de Seni en iyi bilendir Ali Arslan |
Dört Köşede Dört Renk
Eflatun Söylemlerin yüceliğinde boğuldu gitti Bilge kim? .. Kimin elinde kaldı kimin hasadı? Sen ey suya yazılanlarla akan hayat Nerelere saklandın? Neden bıraktın ağlamaklı her şeyi? Kızıl Kapanmayan bir yara gibi takılıdır ömre Renginde saklar durur zamanı Bu gözler hiç aldanmadı ki Ve bilir içinde türkülerle coşan fırtınayı. Mor Bıraktı kendini kapıldı gecenin rüzgarına Uçurumlar başında bekletirken yaşamı Bir tavşan zıpladı çiçeklerden bir mine Güldü fışkıran bahardı kıyamadı kendine Yeşil Bir mabed yüceliğinde mübarek olan Zümrüt gözlerinde soldu gitti bu aşk Benek benekti her biri yeşile çalardı Soğudu kaldı kristal tükenen ağlamalarda Ali Arslan |
Düş
Süzülüverdi bir perinin gözlerinden Gözlerime, Yaprak hışırtısı gibi Yeşili gülümsemesine dolanan Yüreğime kendi tadıyla konan. Dokusundan hüzünse de damlayan Bir türkünün yanığından beslenen sözleri Sanki, Kana kana içtiğim bir çeşmeden gürül gürül Bir serinlikte kaldım. İlk defa kan ter içinde uyanmadığım bir sabah, Şimdi bir altın damlası, Yüreğimi hoplatan. Şimdi aklımın ucunda Takılı kalan. Ali Arslan |
Düşün İçine Kıvrılan
Yanar mısın? .. Bir bedenin tazeliğine tüm ruhunu sarıp onun gamzelerini yalayan gülüşüne, Gözlerine, Gözlerindeki pırıltıların şavkına kapılınca, Alışıp, Bir çift alkışla mutluluğu koyabilir misin kucağına. Serinliğinde bir deniz kenarının,bir akşam üstü, Sıcaklığını avuçlarına alıp okşayabilir misin? .. Kadife bir gülün yapraklarını yavaş yavaş kokusu içine yayılırcasına kat kat açıp da Yudumlayabilir misin soluksuz. Bir yarımı sende,bir yarımı onda bırakılan bir tomurcuktan, Sana bin çiçeğin hüznüyle dökülen, Altın sarısı kamaşan sevdasını, Kabul eder misin iki yüreğin sırlarıyla kendi bedeninde? .. Söyle, Yanar mısın harlı bir ateşin aleviyle, Sana aşk fısıldayan mübarek dudaklarının kızıllığında? .. İşte o zaman, Bir kış günü ve bir akşam üstü, Bir büyülü camda karşılaşan bir adamla, Güzelliğini kalbine dolayarak, Ruhunu, Sana bir bahar serinliğinde, Bir sevda çeşmesinden akarcasına, Pervasızca sunan, Tanrıçaları kıskandıran, Bir ay bakışlı,çağla tazesi bir kızdan, İnan, Aşktır bu düşün içine kıvrılan, Her şeyin adı bu akşam. Ali Arslan |
Ele Verilemeyen Duygular
Ele verilemeyen duygular Kendi çizgilerinde Yaşar. Saklanan rengidir saklanan, Ahengi gül yaprakları kadifesinde; Kışkırtır, Her soluk alışına tutunur Ne kadar söylenmese de Takılır Bir hıçkırığa, Dilin ucuna yapışan kocaman bir dünyadır. Halka halka zincirlenirler Birikirler. Bir gün ele verdiğinde hayat, Saman sarısı bir yüzün, Gerisinde kalabalık bir uğultudur Hüzün, Ele verilemeyen duygularla Bir bir düşerler. . Sessizliğin göz bebeklerinde şimdi aşk Bir alev. Ali Arslan |
Ellerimiz
Ellerimiz Toprağı her yoklayışımızda, Yaşamdan güç aldığımız; Sevdiğimize dokunuşumuzda canımız sandığımız; Her açtığımızda havaya, Yıldızlardan kutsallığını sağdığımız Ellerimizdir aslında; Doğayla sımsıkı bağımız. Ellerimiz; Kimi öpülesi, Kimi tükürülesi; İnsanlığımızdan utandığımız. Ellerimiz, Yanaklarını avuçladığımızda sevgilinin, Sıcaklığını, Yüreğimize gül diye taktığımız Parmak uçlarımızın gökyüzünün mavisine her dokunuşunda, Zümrüt gözbebeklerini sevgilinin Onlardır; Devamlı arayan, Elerimiz. Ellerimizdir, Göz yaşlarımızı sessizce içine saklayıp, Kucaklaşır gibi göz kapaklarımızda bizi ölüme uğurlayan Ellerimiz. Ali Arslan |
Elveda
Hoş bir gönül fırtınasıyla başlayan bir masal mı? Kalplere heyecan dolduran Anlatılması zor dirhem dirhem yaşanan bir macera mı? Ruhları sarmalayan Bir rüya mıydı? Yoksa bir kutuda saklı kalan Bir hayal yığını mıydı hepsi? Her neyse; Ne yenildi, ne içildi, ne de dokunuldu Zerrece masumiyetine... /Meydan okurcasına! ../ Süre giden yaşamın. Aniden varıldı Yürekleri burkarcasına sonunda Böyle Her hikayede olduğu gibi; Beyaz bir sayfa içinde noktalanan Üç hecelik bir hüsran: El - Ve - Da... (ÇizgiÖtesi/Paylaşım/Ankara Dergisi 13.12.2000/34 de yayınlanmıştır) Ali Arslan |
En Farklı Tarafına Tutunduğunda Aşk
En farklı tarafına tutundum Oradaki sessizliğine Sen susunca Ve ikimiz birden aynı anda susunca Birbirimizde Soluksuz kalmak Ve birbirine karışırken bunu düşünmek Yeşil bir elmanın gevrek sabah tazeliğinde üstelik Bir başkasında kalakalmak Ve bir başkası olabilmek Kadife dokunuşlarınla başka geliyordun sen Ve hiç mümkün değildi bana iyi gelmemesi bunun Kumsalın Ay’ la dans ettiği o sessizliğindeyse deniz Ve Karanlıksa Gece Ne kadar kısa Zaman nasıl devamlı akarsa İlk dokunuşlarımla Ve ilk okşadığımda saçlarının arasından seni tel tel İçine bir kurşun gibi düşmüştüm! .. En farklı tarafına Ve o en olmadık noktalarınla isterken seni Yavaş yavaş Utancının altında ezilen yüreğimden beni Sensizlik korkusu sardığında Terk edişinle Üşüten bir yığın hüzünle içimi Sessiz Ve tuhaf şaşırtıcılığında Ben seni bir başka yaşamıştım o gece En farklı tarafına tutunduğunda aşk! ... Ali Arslan |
Eski Bir Nisan Aşkı
Eski bir Nisan şarkısı çalınır Geçmişin sana geliyor sanırsın Bir kahve kokusunda Bir sigara dumanındasın Uçar gidersin Acı yüreğine dolanır Müstesna bir geceyi Yana yakıla Anarsın… Eski bir Nisan şarkısı çalınır Dökülür üstüne tüm geçmişin Sağanak yağmurlar gibi Bir anda Karışırlar Göz yaşlarına Onlarla Ağlar Durursun… Geçmiş zamandan Çalınan bir eski Nisan şarkısı Neler neler getirir aklına Sarılırlar sana Depreşir Eski günlerden bir Nisan aşkın Alev alevsin Yanar Kalırsın… Ali Arslan |
Etkileşim Mahareti
Bir etkileşim maharetidir karşılıklı şiir, İnce tellerinden süzerek her yüreğin türkülerini. Keskin dillerin, Birbirinin potasında eriyen sözleridir Naif durur çimdiklerken dahi, Kanayan doğrulardan sızan, Yaşamın ince çizgilerini. Ali Arslan |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:02 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.