www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Edebiyat (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=268)
-   -   Cumhur Boratav (https://www.cakal.net/showthread.php?t=144160)

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:47 PM

Sana Mecbur Değilim -Attila'ya-

sana mecbur değilim

penceren açıldığında
ne söyledin sen dışarıya sarkıp
kollarından biri bana el sallıyor
diğeri yuvarlanmış
kenarimdan, ne söyledin

kapında az beklemedim
yorulmadım az soğukta
araba beklerdi biraz uzağımda
soğuktu yıllarımız
araba, sileceklerini sallardı
bir sola bir sağa, sen ne söyledin

sana mecbur değilim

eteklerinin altına girmeyi ne istedim
bir ısırgan otu gibi
orandı dalayıp kaşındırmayı
en sondan başlardım izin verseydin
en sondan,
en sonunda
önünde sonunda dudakların

benim yıllarım soğuktu ama
sonunu tutturamazdım hiç
yine de az yorulmadım kapında
az açmadın eteklerini
pencereden bana

sen,
sen ne söyledin aşağıdaki
tutuşmuş dünyaya

mecbur değilim sana

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:47 PM

Sana yeni bir şiir yazacağım II

ne zaman öğrendim adını

bulutları yere yaklaştırmıştı
rüzgar, yağmur öncesi kokuyordu
kaldırım kenarları iyice gölgelenmişti
üstündeki gülümseme
adımını atarken şaşırtıyordu seni

peki
ben ne zaman öğrendim adını?

(şimdi yağmur saçaklarının altında dinlen... uzaktan seni çeken şarkılar yayılsın.. perdelerin kapalı.. yoğun bir sağnak altındasın.. ve gözlerinden süzülen o güzel nem! ..

sana başka bir şiir yazacağım)

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:47 PM

Sana yeni bir şiir yazacağım III

karnaval camın içinde kuruldu
yelpaze kuyruklu kuş son kez çırptı kanadını
kalabalık
sen üfledikçe uğultulara büründü..
uyku zamanı
bir peri çocuklarının gözlerine kum serpiyor
cam..gözleri cam..
cam incelip büyüyor
yüzün ateşe ne kadar da yakın
karnaval bitti
ateşi söndürme ve
değdirme zamanı ellerini
sıcak yumuşaklığına camın

(biliyorum, sıcaklığın
cama değdiğinde sana benzeyecek
diye hissediyorsun..

sana başka bir şiir yazacağım)

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:47 PM

Sana Yeni Bir Şiir Yazacağım IV

kalem çizen elleri aynada parladı
elleri saçlarımdaydı
elleri sandığın kapağını kavradı
sesi 'sevgili pandoram' derken
elleri dudaklarımı sese yasakladı

ve ellerin,
ellerin...

(sana başka bir şiir yazacağım)

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:47 PM

Sana yeni bir şiir yazacağım VI

beni buldu...
asfalt sıcaklığı gibi yükselip alnımdaki teri kışkırtan.. anı olmayan..kafasını alaycı gözlerle eğmiş..o ağaç yok ama o ağacın kenarından...

('o' dedi ki..bu sakin denizde nasıl yüzüyorsun, sana biraz fırtına gerek) ..ve ağacın kenarından..

('o' dedi ki..onların yüksek sesle kitap okuduğunu söyledim, sen ise yazarak izle dedin) ...ve bir ağzın -hangimizin ağzı belli değil- kenarından...

('o' dedi ki.. beni bulman bir 'şey'di..ve sen o şeysin) ...sahnede, gülümseyerek öndeki kendisinin hemen arkasından..

sis karaltısı gibi bulanıklığımı şaşırtan.. konumu olmayan.. gözlerini alaycı bir kafayla eğmiş... o ağaç yok ama o ağacın kenarından...
beni buldu...

beni buldun.. sana başka bir şiir yazacağım

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:47 PM

Sancın

açlıkla danseden etekleri
bir hayal gibi girdiler yaşamına
kutsadın onları,
küçük makina parçacıkları

küçük topun kendi duvarında
yansıma,
geri dönen sensin
ağlamıyorsun bile

sonrasında
topraktan kopan bu kadar çok ekin

sancıları iyileştirebilsem

oysa bir gün önce aynı yerde yatmıştı
bir gün diyerek yani,
yani yaşayacağım diyerek bir gün
ayağında çıplaklığı,
derisinden içeri giren bir taş
elini uzatıp
ne kadar çıkartmaya kalksa
bir çaresizlik,
yani çaresizlik kadar bir çıplaklık
bir o kadar toprak

-her şeyi koparak
toza sarındı
kendi bildiği yerde -

sen yine topunu duvara at
geriye dönen sensin
umurunda değil ağlamıyorsun bile
senin sonranda
topraktan kopan bu kadar çok ekin

sancıları iyileştirebilsem

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:47 PM

Seninle Yaşadığım Şiir Kendim İçin

aslında kendininkini değil,
benim zamanımı
boynuna astığımı görmedin
ben hep orada
okşuyordum seni,
benim hoşuma giden
tam göğüslerinin pıtırcıklanan uçlarında

seni bana taşıyan benim zamanım
oysa beni bilmeni istemiyorum
bir kadın gibi kal,
herhangi bir kadın

seninle yaşadığım şiir
kendim için

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:48 PM

Sessizlik için

ona sessizliği sordum
bir heykelin gölgesindeydik
ve gölge, gölge gibiydi
yine de sıcak yaklaştırmıyordu
birbirimize ikimizi
heykel gülümsüyordu
üstümüze uzanmış kolunda bir kuş vardı
karıncalar tırmanıyordu bacağından yukarı
meydan boştu
ama kalabalığın sesini duyabiliyordum
pankartlar yeni indirilmişti
yerlerde parçalanmış ayakkabılar vardı
akrebi yelkovanı kırık saatler
cesetler çoktan götürülmüştü
birden hiç yoktan yağmur başladı
heykelin gölgesi iyi gölgeydi
yine de yağmur ter gibi
damlıyordu saçlarımızdan
ben ağlıyordum
o sevişmek istiyordu
gözleri ilerdeki bir ağacın altında sevişenlerdeydi
yağmur kesilmeden kalktık
heykel ve gölgesi orada kaldı
meydandan çıkmadan son bir kez
dönüp bana baktık
ben ıslanıyordum ve ağlıyordum
bir kolum havadaydı
ve yumruğum sıkılı
sonra öteki kolum da kalktı
havada asılı kaldım bir süre
ve dönüp sarıldım heykele
gölge, gölge gibiydi
beni içine aldı
kendimi sindirilmiş ve atılacakmış gibi hissetttim
o hiçbirşey söylemeden endişemi anladı
elele atılmamı bekledik bir süre
yağmur yağıyordu
ve sıcak
damlaları havada buharlaştırıyordu
gölgenin içinden hiçbirşey çıkmadı,hiçbirşey atılmadı
sonra onun yanında hissettim kendimi
meydanın çıkışındaydık, eli belimdeydi
'görmesem de sindirilmiş ve atılmış olabilirim' diye düşündüm
midem bulandı,yüzüm buruştu
çıkarmaya hazırdım ama çıkaramadım
ona döndüm, sessizliği sordum
gülümsedi ve öptü beni
dudakları ıslak ve sıcaktı
elimden tutup meydandan uzaklaştırdı
eve sevişmeye gittiğimizde, anladım herşeyi
orada heykelin gölgesinde
hala ağlıyordum, halsizdim, ıslaktım
ufalanmayı, sindirilmeyi ve atılmayı bekliyordum
çaresizliğim büyütüyordu sessizliğimi
o ise gülümsüyordu hala yanımda

-içimden her akşamki gibi bir şey diledim ondan
ve onun da sabah doğrulup ilk yaptığı şey
gövdesiyle öpmek,okşamak oldu sessizliğimi-


(70 kuşağını anımsıyor muyuz? Can -Dündar- bu kuşağın neredeyse tek anımsatıcısı oldu. Göç ettirilen, kaybettirilen bilinçler.. Her ülkenin tarihi kayıp bilinçlerle dolu mu? Evet. Kaybolan onlar mı? Hayır. Kaybedilen, kaybolan sadece İnsan. Bu şiir hiç kimseden -benden bile- izin almadan kendisini 70 kuşağına adamıştır.)

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:48 PM

Sevdim

sevdim
elin dokunuşuna
akıttım vücudumu
nemimi sağlayan yağmurun suyu
sevdim

sevdim
uzun zaman aldı
ürktü, bir uçurum kenarı
sevdim

kırılmış şey
ayna krırlması
tutulması güneşin
saçını okşarken
dizimde kalması ellerimin
dilim, kırık bir şey

sevdim
ben yorulurken yormadı
kırılırken yaşadım
sevdim

kırık şey
sevdim

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:48 PM

Sokulgan ayışığı

ayışığı
sokulgan bir kadın,
üzerime titreyerek düşüyor,
düşüyorum, çok fazla aydınlık.
soruyor: “yaşadın mı? ”
“hayır, yaşamadım”

kısa bir sessizlik aramızda,
duruyor; bakışları gözleri gibi
fazla aydınlık, “ya yarın? ”
uzun bir sessizlik aramızda,
sokulgan bir ayışığı
bir kadın

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:48 PM

Soluğunu Duyabiliyor musun

ah seni gördüm en güzel yerinde uykumun
senin yüzüne vardım
son deminde çalışkan yorgunluğumun
sırtım sırtın sandı kendini
gücünü duyman için
daha bir gömüldü içine taş yatağının
kolları senin kolların, açılmıştı özgür
ve ayakları senin ayakların
dinleniyordu küçük bir ışığın yanında
en güzelini uyuyordu
ve en güzel yerinde seni görüyordu uykunun

ah buradayım,
saçlarımda duyabilirsin deli bir rüzgar
uykuya düşmez beynim
görebilirsin, sandığın gibi değil
çok uzak değil sana aslında bu uzaklar
ve insan olduğu yer için nasıl çırpınıyor
nasıl savaşıyor
soluğunu duyabiliyor musun
yüreğimle bağırırken saçlarıma değen
şu deli, şu hırçın rüzgar

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:48 PM

Soruyu Buldum

soruyu buldum
çok zor buldum
bir kayanın altında
kendi yosunundaydı
soru gibi değildi sonra
anlamlı bir bakış
yakalamaya, tutmaya çalıştıkça
elden kayan su,
dağılan bir ekmek parçası
kadın yerlerindeki duyarlılığı gibiydi bir kadının,
kaya bir erkek tutkusuyla sarmıştı onu
sıkı sıkı yapıştırıp kendine
bir anlama bürünmüştü, belki biraz yosun
ve sormayı öğrenmişti
bu delici, kızgın soruyu
yüreğinde yaşatabilmeyi.

kayayla kardeş oldum,
kayalaşıp yapıştım soruya, bir erkek oldum
su oldum, delici, kızgın, yürekli bir kadın oldum
ufalanan ekmek parçası gibi dağıldım
böceklerin midelerindeki
canlı yaşama taşıdım soruyu
toprağa karıştırdım, ekin yaptım
bir gün bir insan, soruyu bulduğunda
ekini kopararak sapından,
yanıtı bulduğunu sandı
ve bir erkek olamadı, delici, kızgın, yürekli bir kadın olamadı
su olamadı, böcek olamadı, çocuk olamadı, yere saçılamadı,
olduğu gibi kaldı,
bir soru olamadı

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:48 PM

Toprağa çizildi

toprağa çizildi.. gölgesinin uzunluğuna uyumlu biri gibi... buz tutmuş bir su kadar kırılgan ve keskin..
merdivenlerden in.. önce maskelerin üstüne kaplanmış gerçek yüzler göreceksin.. sağda solda karanlık.. düşer gibi gezin..sesin soracak, neredeyim? ..

(elin değdiğinde hissedeceksin, hafif bir sarsıntıyla dökülecek, bacakları kolları kırılmış plastik askerler, birkaç küçük yarış arabası, gözlerinden biri düşmüş bir bebek.. bir adım daha at.. ayağının altında çıtırdayacak...kırılmışlığı daha da kırılarak.. bir fırıldak.. duvara bak.. eski bir resim..eski bir araba...altında yorgun yıllar yazıyor olacak..biraz ilerle, yığılmış dosyalar arasındasın...hissettirilmeden paketlenmiş... paketin ağzında bir yazı: 'çizildi'... çizilince yağmuru emdi toprak.. yani kendini süzmek gibi..yani bir kağıt gibi eriyip kendine karışmak..)

bir çocuk eliyle
beceriksiz, eğrili büğrülü
ama ilginç bir haz alarak
kendi başına
toprağa çizildi

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:48 PM

Turuncu (Cumhur Boratav ve Dolunay Enver)

ön.not: Bu şiiri Dolunay Enver'le birlikte yazdık, bir doğaçlama; birimiz başladı diğeri devam etti, birimiz devam etti, diğerimiz başladı. Ne yapmak mı istedik? Hiç bir şey. -'hiç bir şey'in anlamını ve anlamsızlığını kim hissedebilir ki? sadece beraber yazan iki şair-

Teşekürler Dolunay..


geziyordum
yani sadece bu, geziyordum
lodos vardı ve
nemle kapladı kirpiklerimi
iyot kokusu doluştu bulduğu bir boşluktan
sakladığım kırmızı kutuya
oysa o kadar sıkı kaplamıştım ki kendimi
o kadar sıkı, beni örtecek kadar sıkı
o yakaları göğsümde fazlalaşan paltomla

birden
yani birden
daha birden demeyi bile bitiremeden
bir çocuk gözü yuvarlandı ayaklarımın dibinden
sadece bana bakıyordu
içkince, derinden
kırmızı, hatta kıpkırmızı bakıyordu,
iyot dolu bir boşluk gibi durmuş
kırmızı kutumda
uçurtmasının ipine asılmış
ve onu yere indirmiş gibi birden
yani birden demeyi bile hissettirmeden
bakıyordu

Kahverengiye çalan kırmızılar vaktiydi
Şair bir kalem çıkardı çocuğun gözlerindeki kırmızı düşlerden
Bir kalem de sana dedi
Yaz dedi……. öfkeni arka bahçe köşelerine gizlemeden
Elimde kalem,
Avuç içi çizgilerimde turuncu şiirler sesi........

Turuncu şiirlerimin sesi...

Evet
karyağmıyor sokağının en gölgeli yerinde
tipinin beni savurduğu
ellerimi dokunduramadığım
tahta sıyrık dolu masalı evinde
Oku dedi.. aç avuçlarını oku
turuncularında öfke çizgileri..

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:48 PM

Uzun Günler Alacak Seni Koynuna

uzun günler alacak seni koynuna
hem varolmayı hem yokolmayı yaşayacaksın

tam yakaladım derken
gerçek bu, işte kollarımda derken
kokumu hatırlayacaksın, vücudumun kıvrımlarını
arayacaksın, dokunduğun yerde olmayacaklar
özleyecek kadar yakın, hissedecek kadar yakın
dokunamayacak kadar uzak olacaksın

bana sarılmayı hayal edip başkasına sarılacaksın
günaydın derken dişlerindeki pırıltılar bana yansıyacak
ben bileceğim ve anlamayacak karşındaki
koklamasını isteyeceksin,
burnuyla sokulacak boynuna
kokunu aldığını hissedemeyeceksin
işte gerçek bu, o kollarımda derken
yüreğin bana çekecek seni

iki insanı aynı anda yaşayacaksın, yaşamayacaksın
hem varolmayı hem yokolmayı yaşayacaksın
uzun günler alacak seni koynuna

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:48 PM

Uzun zaman gerekecek

çok uzun zaman gerekecek
aynı kaynaktan doğduğumuza
aynı suyu taşıdığımıza
bölündüğümüzde aynı acıya düştüğümüze inanman için
inandığında ben orada olmayacağım
aynı yerde olmadığımıza inanman için
uzun zaman gerekecek

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:48 PM

Yağmur Yağdığında En Sevdiğin Şey

yaşadığım şey neyse
senden gelmedi
böcek bile kendisini nasıl bilirse
kitaplığımı temizlerken bulduğum
bir şey
öyle kaldı yaşamımda

senden hiç bir şey gelmedi
keşke bir bebek ağlaması
biraz kuru yaprağı yırtarak
akan su damlası
gökkuşağına oyun oynayan
bir renk
biraz

yatağına kokusunu salgılayan bir beden

-seninle merdivende karşılaştık
birimiz iniyordu diğeri çıkmaktaydı
ne sesini duydun helkopterin
ne de bacaklarındaki merdiven acısına
yoğunlaşan ışıkarını
ne de solucanların
çürümüşlüğüne yaşamak için
sığındıklarını

ucu ayağına uzun
ayakkabınla, metal merdivenin başında
durdun
hayalindeki yataklarımı aklına getirme
buruşuk çarşaf, seni hiç bir şeyimle saracak

ucu ayağına uzun, bir salıncak
seni yıldızlara sunacak

göğün kuşağı uygun
telefondaki sesine

elindeki
patlayan mantarı
çevir başının üstünde
öfkeli gülümsemenle-


bir saygıya sunmuştum
kendimi oysa

yaşadığım şey neyse
hepsi hepsi birkaç saat
belki birkaç yaşam,
hep bir gecesi var
bu dünyanın gibi bir şey
yaşadığım şey neyse

şimdi evine kapanırsın sen
yağmur yağdığında
en sevdiğin şey

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:48 PM

Yapraklar

-ağrıdan soluğum kesildiği zaman istiyorum O’nu, kendimi insan hissetmediğim zaman;
duvara vurduğumda elimi kaldırıp zorla, hem de ne hissedeceğimi bilmeden (ah hiç olmazsa kendi yarattığım acıyı) ,
hiç bir şey ama hiç bir şey hissedemediğim zaman;
kendimi düşleyemediğim, karşımda duran kapıdan usulca içeriye süzülüp ağırca ve sopsoluk yere saçıldığımı göremediğim zaman;
eksik kaldığı zaman ve eksik kalmayanın ne olduğunu düşünemediğim,
başkalarının giysileriyle çırılçıplak, bir hayalet gibi bir anda kendi gözlerimde beliriverdiğim;
ah başka yerde olamadığım,başka yerde olamadığım zaman istiyorum O’nu,
bir insanın, senin imgeni, O’nu.-

az önce geldiler, susuzluğumu giderdiler
onlara teşekkür ettim, güldüler
yemeğimi koydular önüme: ekmek.
anımsadım bunu, heyecanlandım
gözlerim doldu, sordum:
“aralarında yaşadığım insanların
tarlalarından geldi değil mi bu? ”
onlara teşekkür ettim, yanıt vermediler
ve anladım, sustum
ama artık kimse yoktu
sadece ben ve ekmek
iki hayal gibi betonun üstündeki suyun

niye böyle acı çekiyor gövdem
suç nereme gizlenmiş
daha kaldı mı
ayak tırnaklarımdan çekip çıkardılar onu
ve ellerimden
en duyarlı yerlerimde sinirli karıncalar dolaştı
ve tamamlandı heykel en kısa sürede
parmaklarının ucuna kadar kımıltısız
kırık omuzlu
ve güneş ve su ve insanlar
sert elleriyle sevmişti onu
hiç bir anı, hiç bir sözcük
imgelerini besleyecek bir nesne
bırakılmamıştı konduğu dar meydana
kafası düşünemeyecek kadar yorgundu
nereye gizlenmiş suçu, nereye gizlenmiş suçu...

iniltiler duyuluyordu hala, biraz sonra
o geldi yaşadığım yere
yürüdükçe kısalan gövdesiyle
karanlıkta ayak sesleri
su damlaları gibiydi kulaklarımda.
yüzümü göremedim,
kollarım saklıyordu yüzümü.
ağır kapı gıcırtısı, hissetmeyen yüreğim
birden bir ses duydum karnımda
güçsüz, kapıyı açamayan bir inilti sonra
bir küfür ve uzayan gövdenin sesi
ve uzaklaşan düşüncelerim
ve anladım
uzaktan iniltiler geliyordu hala
benim iniltilerim.

önce dudağıma değdi sonra gövdeme
toprağı öper gibi
siyah, simsiyah, verimli;
“yeni döller barındırır içinde bu gövde
yeni düşler”
önce koluma yerleşti
karnıma, bacaklarımın arasına
çırılçıplaktı
ve duvarın çizgileri kadar yakın
ve gövdemden daha sıcak
tutkuyla sevdi beni, sevişti
bütün bir gece ve geldiği gibi gitti gündüze yakın
uyandım, geceydi duvarların arasında ertesi gün

nereye gidiyoruz buradan
nereye götürüyorsunuz beni
gece bitti, başka hangi geceye
hiçbirşey kalmadı işte öteden bu yana
herşeyi yeniden öğrendim diye mi
bu yeni korkutmaca
nereye götürüyorsunuz beni
tam sevmişken yerimi.

ışık, dağılan görüntüler
uykusuzluk, tedirginlik
ayaklarımı sürüyorlar, kanıyor
derilerim, iz bırakıyor
aldatıcı sessizlik, kaba sığmaz, derin
arkamdan beni izler gibi
uzun, yorucu ve denetimsiz
bir su damlıyor, kesiyor soluğumu
küçülmüş gözbebekleri
şaşkınlık, hayallerimden alıyorlar beni
ve uykuya sürükleniyorum kollarında
sallıyorlar, kalkıyor başım
ışık, karışan biçimler
sürünüyor bacaklarım iki yana açık
ayaklarım çıplak
deri döküntüleri ve iz gibi duruyor ardımda
dört duvarlı küçük bir karanlık.

ah, soluğuma yakın durmalısın şimdi
tükenebilir çünkü her an
söyleyemem sana istediklerimi
sesim asılır kalır karanlıkta
bir hayalet gibi ve seni bekler
beni bulamayınca onu alıp götürürler
oturturlar ışığın altına
ama öğretemezler insan olmadığını
öğretinceye kadar tutmak isterler
dikbaşlıdır, öğretemezler

ah, soluğuma yakın durmalısın şimdi
tükenebilir çünkü her an
ve kapalı kalır
duyamazsın bir daha sesimi.

(Uzağa Gidenin Şarkıları - III. Bölüm -Yapraklar-)

Cumhur Boratav

GooD aNd EvıL 04-13-2009 05:49 PM

Yılda üç ürün patates

yılda üç ürün patates! ! işte o kadar.. ne deniz yakamozlarını süsler aynanda ne de toprağın ıslanır nemimden..neden bendeki bu gayret, uçurtmanı yeniden niye sarıyorum? sonra bodrum katı, kullanılmayan bisikletin yanı, tekerleri erimiş; oyuncak kutusunun üstü, evet tam orası.. artık huzurlusun..yaşadığın şey düşündüğüne yakın..düşündüğüne..yılda üç ürün patates....

Cumhur Boratav


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:10 AM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.