![]() |
Engeller
Elimin tersiyle İtsem acıları, Şöyle bir itsem... Sonra, O uzun yoldan Gitsem, gitsem... Toplasam engelleri Kâğıttan bir çöp gibi Büksem, büksem... Uzanan yolları Pürüzsüz, Tertemiz etsem. O yollardan Gitsem, gitsem... İsterse sonu olmasın, Işığı göreyim, Bileyim yeter! Ve kamçılayıp Tüm duygularımı Beklediğim, Özlediğim, İstediğim sona, Son hızla koşup Ersem... 30 Mart 2000 İst. Halenur Kor |
Erguvanlar
Bir rüzgâr esti ılık mı ılık, İstanbul'un mavi boğazından. Güneş gülümsedi bulutlar arasından. Isındı, gerindi erguvan ağacı, Uyandı uykusundan. Ürperdi, titredi tomurcukları, Bakındılar karşı sâhile, Pembe pembe yapraklar arsından. Yanakları al al Bir genç kız gibi utangaç... Seslendi ana ağaç:''Hadi, vaktin geldi, Durma aç.'' Bir anda rengârenk oldu ağaç: Kızardı dal dal. Saçıldı her yere mis kokular. Coştu onu görünce Sâkin deniz bile. Karıştı birbirine Denizin sesi ve Erguvanlardan dökülen şarkılar... Halenur Kor |
Geçmiş Zamana Yolculuk
I. Gözlerde yalnızlık, Duvarlar ardında mutsuzluk, Duvar diplerinde açlık. Duvarlar ardında insan sesleri, Geceye karışan sesler. Uzakta hafif bir müzik, Bir balıkçı bağırıyor oltayı çekip, Bir balığın sessiz çığlığı Evrenin duyulmayan yüzünde. Yastığa düşen gözyaşları, Üşüyen eller... II. Buram buram sıcak ekmek, Demli çayın kokusu. Radyoda aşk şarkıları, Tempo tutan ayaklar, eller. Eskimiş hatıralar, hüzün dolu, Bir zamanlar kalbi dolduran, Hatırladıkça artan kalpteki sızı, Komşunun neş’eli, sarışın kızı. Mazi film şeridi gibi tersine, Dudakta ıslık, loş sokaklarda her yer kırmızı... Bahçede bir tulumba, Evlerde cumba, gizli bakışlar, Gün ışığında sapsarıydı sokaklar, Rüzgar vurdukça, tozlu kaldırım, kuru yapraklar... III. Seneler öncesinde duyulurdu radyoda Celal Şahin, Gülüşen gürbüz kızlar, Saçları gür mü gür, kırmızı yanakları, Karpuz kollu, belden büzgülüydü elbiseleri, Beyaz yakalı. Kloştu kiminin etekleri, ceylan gibiydi bacakları. Çorabının arkasında bir çizgi, sipsivriydi topukları... Ufak ufaktı adımları, keklik gibiydi yürürken, Islık çalardı toy delikanlılar, saçları briyantinli... Açık pencerelerden sesler gelirdi radyodan, Tangolar, aşka davet eden... Sabun kokardı evler, sabun kokardı perdeler... Gülüşmeler taşardı evlerden, insan kahkahaları... Bahçeler; ışıklı, çiçekli, kanepeli bahçeler... Gelinler gülleri severlerdi, gülleri okşarlardı sabahları, Bahçede koklarlardı şebboyları... Dost insanlar vardı, dost elli komşular, Dostça gülen, dostça bakan gözler vardı her yerde, Ağaçların altında otururlardı akşamları, Eski plaklar çalınır, dans ederdi bazıları... Narin kızlar çay taşırlardı. Gözlerde gülücükler, ağızda güller vardı. O zamanlar her yer bahardı, mutluluklar vardı. IV. Yıl, bin dokuz yüz elli sekiz; Bir ev vardı bahçe içinde, mutluluk kozasına bürünmüş, O zaman mutluluklar çiçek kokardı. Neş’eli, munis bir ana vardı, şarkılar söylerdi her zaman, Etrafında sevimli çocuklar vardı. Bahçede bir sürüydü ağaçlar, O zamanlar yemyeşildi yamaçlar, Köpekler bile mutlu havlarlardı. Radyodan en güzel şarkılar kalbe dolardı. Hoşsohbetti dostlar, güler yüzlü, can, içten bakışlar vardı. Anneye can yoldaşıydı kızlar, Becerikli, temiz elleriyle kahve yaparlardı. Pencerelerde her dem gün ışığı, beyaz işli perdeler vardı. Camları süslerdi sardunyalar, begonyalar, Kediler bahçede güneşte yatarlardı. Onları okşayan dedeler vardı. Yazlık sinemalar vardı, bütün aile rahatça gidilip oturulur, Neş’esi, coşkusu ruhu sarardı. Afişler vardı kocaman, Sevimli dostlar gibi bakan, sevdiğimiz artistler vardı. Ne çok komşumuz vardı, Hepsi de annem gibi yakın, Babam gibi güvenilir insanlardı... 4 Şubat 2001 – İst. Halenur Kor |
Geçmişin Pencereleri
Sigaramdan halka halka Yükselen duman, Geçmişin pencereleri. Bakıyorken dalgın Görünür acılar denizi. Giden bir ömrün silik izi. Her halkada başka bir hayâl, Geçmiş karışırken bugüne Gittikçe dağılır çehresi... Sevinç, bir perdenin arkasından Birdenbire uzanan bir el Ürküten karanlıkları... Özlem, loş odada Unutulmuş bir mendil, Duvarda resim... Gözyaşım, Bir dal ucundan damlayan yağmur... Nefesin, Alnımdaki terimi Yalayan rüzgâr... Ellerim, Çâresiz uzanmış Acıların biriktiği kahır tasları... Halenur Kor |
Geliversen Yine, Gelsen Azıcık
Nazarlık gözlerin, mavi bir boncuk, Gülerken yüzüme sanki bir çocuk. Sevdirip kendini nasıl da kaçtın? Geliversen yine, gelsen azıcık. Sevgilim gözlerim yollarda kaldı, O mavi gözlerde hayâle daldı. Denizler maviyi senden mi aldı? Geliversen yine, gelsen azıcık... Halenur Kor |
Gelmedin
Bu gece gelmedin, Gelmedin bu gece. Gözbebeklerimde umutlar çırpınıyordu. Karanlık çöktükce geceye, Karanlıklar sardı içimi. Büyüyen gözbebeklerime sığmaz oldu korkular. Umut odalarına kilitledin beni, Dört duvar arasında soldu hayâllerim. Acılar oturdu göz kapaklarıma, Binbir düşünce düşlerime. Düşlerim bölük pörçük, Gece uzun... Nerde benim o toz pembe hayâllerim? Ne olur geri verin! Öyle ıssız ki bu gece... Bir umut ışığı, bir parça ne olur! Kayıp gidiyor doğmadan güneş, Işıksız sabah, Gelmeden giden günler... Çâresizim, Her şeyden yoksun... Sen yoksun, Sen yoksun... Halenur Kor |
Gerçekler
Görmüyordu görürken, sanki kör gözü, Aynada görünüyor gerçeğin yüzü. Çözüldü birer birer o kör düğümler, Aydınlattı güneş, doğruyu, düzü. Tek tek açıldı sanki sır'lı kapılar, Sis sıyrıldı, gerçekler ortaya çıktı. Gerçeği arayanlar buldu da izi, Yüzleşti, hesaplaştı, görüp de özü... Halenur Kor |
Gitmesin Bahar
Bahar çiçek çiçek bugün gönlümde, Pembe tomurcuklar, ak tomurcuklar, Yağmurlar çisil çisil şimdi ömrümde, Etrafımda torunlar, canım çocuklar... Sevgim katmer katmer sanki gönlümde, Bugün dallarımda hep tomurcuk var. Sümbüllerim kokar, açmış gülüm de, Coşmuş duygularım, kalbimde o yâr... Sanmayın ki ömür sadece bahar, Bazen çiçek dolu, bazen hazan var. Saçlarıma artık yağsa da karlar, Yeter ki gönülden gitmesin bahar... Halenur Kor |
Gölcük
Bir zaman dağında çiçekler vardı, Eteği yemyeşil, tepesi kardı. Cıvıldaşıp yüksek uçardı kuşlar, Oraları şimdi gam, kasvet sardı. Bir ağıttır yükseliyor ovada, Dua eden eller yine havada. Yıkılmış minârem, ezanı susmuş, Ana, yavru yok artık bu yuvada. Gece avuç avuç serpiyor hüzün, Göçtü kuşlar daha gelmeden güzün, Yaşanmamış sanki, olmamış mâzin, İnliyor dağların bak nasıl hazin. Gölcük kuşlarının kanadı kırık, Dikeni kalbinde, yakar ayrılık. Dallarına kör baykuşlar tünemiş, Gözden kalbe akar yaş, ılık ılık. Gün batınca elem yüreği sarar, Gözler ıssız çölde bir serap arar. Yârabbim sendendir bu acı karar, Zaman bir gün olur, yarayı sarar. Acıların debreştiği *******, Yâr adını hazin hazin heceler. Gözde fer yok.dil lâl olmuş, niceler, Dipsiz kuyulara düşmüş gibisin... Hâlenur Kor (29 Ekim 1999) Halenur Kor |
Gölgeler
Yamaçlardan aşağı süzülen gölgeler, Tarar güneşin sarı saçlarını, altın tozlarını eler. Gölgeler, vefâlı dostlar, Bırakmaz beni, ya önümde, ya arkamda gezer. Bazı uzadıkça uzar, Görür dev aynasında kendini. Ya da utanır, büzülür köşeye, Saklanır küçücük, Söyleyemez derdini... Gölgeler, Serin, kuytu, Uzanırsın kucağına, Ya bir ağacın altı, ya bir salıncak, Gözlerinde uyku... Gölgeler, Şefkâtli ana, hüzünlü yâr, Bilinmez ki ne sırları var? Halenur Kor |
Gönlüm Hep Bahar
İnmişti üstüne bir sis, Bir dünyaydı yüzün. Aldım avuçlarımın arasına. Gözlerinde yağmur, sesinde hüzün. Avuçlarımdaydı elleri. Duyuyordum sesini, Yankılanıyordu sanki dağlardan: ''Yâr, yâr! Yağsa da saçıma kar, Gönlüm hep bahar. Kalbim sıcak, sıcacık, Değeni yakar.'' Şahlandı gemini tuttuğum atlar, Vurdum kırbacı,, Vurdum kırbacı, Artık çok uzaklardaydı acı... Halenur Kor |
Gönül Elinden
Ömür yollarında uzun, upuzun, Taşlı, dikenli, kanatan, acıtan yıllar. Bir ucunda ben, bir ucunda sen, Ulaşmak için menzîle bu beden Ne gemiler yaktı bir bilsen. Ne dar kapılardan geçtim ben, Ne acılar büyüttüm yüreğimde, Duvar diplerinde kıvrıldım, ezik, Kapıldım sellere bilmem kaç kere? Kaç kere kamaştı gözlerim, Bakamadım ışığından yüzüne. Siper ettim ellerimi gözüme. Yüzünden akan nûrun Görmek için bir katre ziyâsını, Düşünmek bile çoktu bana, Düşünmek bile çoktu bana hülyâsını. Canımdan yükselen bin bir âh, Yaktı, yaktı beni bilsen kaç sabah. Niye küskün bana bilmem ki aynalar? Niye dar gelir böylesi odalar? Neden böyle herşey ketum, duygusuz? Yanıyorum, sanki kalmışım susuz... Sessiz dualar dökülür dilimden, Bilin ki çektiğim gönül elinden... Halenur Kor |
Gönül Kuşu
Gönül kuşu yükseklerde uçarken, Bir dala kondu ki, dal onun değil. Bir yol bulmuş, tutmuş yolu gidiyor, Biliyor ki gittiği yol, yol değil... Gönül kuşu kanatlanıp uçmadan, Kalbindeki kervan konup göçmeden, Yanıyordu bağrı bir tas içmeden, Biliyordu, âkıbeti sır değil... Halenur Kor |
Görene Âyân
Hak'ka giden yoldan uzanan bir el, Sönmesin ümidin dostum, diyordu. Sâhipsiz değilsin, ilâhi bir sel, Kederi, elemi siler diyordu. Yakarışı duyar, Mevlâ'ya dayan, Haykırdı ilmini görene âyân. Ne olur dur, dinle, ne olur uyan! Neleri görüyor, ne söylüyordu? İrfânın menbâ-ı, yol gösterenim, Hakikat kıblesi, yolum, rehberim, Müstesnâ varlığı, nurlu kandilim, Yolumdan, izimden gelin, diyordu. Işığında yanan pervânen biziz, Isındı yüreğim her zaman biriz, Şükür ki Allah'a biz beraberiz, Kavuşmayı ümit edin diyordu. Halenur Kor |
Görmez Beni
Görmez beni, baksam ona gözler yine dalgın, (Aruz) Hüznüyle o gözler bana bakmaz, yine dargın. Coşkun sesi gönlümdeki kuşlar gibi şakrak, Söyler deli sevdâları, eyler beni çılgın. Bilmez ki o, sözler ne de candan, ne de sargın, Bir gül idi, sümbül idi, şeffaf teni solgun. Koşsam yine sarsam onu, sînemdeki âteş Yaksın beni bir kor gibi, gönlüm ona vurgun... Halenur Kor |
Görülmemişlik Çemberi
(Sayın Sedat Umran'a ithaf) Görünür yüzünde Bir çocuğun saklanamayan hüznü, Bakar usulca. Ya da taşar gözlerinden Masum neş'esi. Gönlünde açar çiçekler binbir kokulu. Gezinirken rüzgâr hayâl bahçesinde Bırakır binlerce çiçek tozunu. Alır, karıştırır kendi özüyle, İlham yağmurlarıyla yıkayıp yoğurur. Patlar, açar tomurcuklar Her biri görülmemişlik çemberinde. Hepsinde ayrı bir koku, Ayrı bir tat, Döner durursun tekrar tekrar Pervane gibi ışığında... Halenur Kor |
Gözlerin
Gözlerinde meltem, Gözyaşlarında hüzün şarkıları var, Bakınca gözlerine eririm, eririm yâr... Gözlerinde yıldızlı kapkara *******, Ya da masmavi denizler var. Gözlerinde bilmem ki, hangi sahillerin yosunları var? Götürür gözlerin beni, alır götürür yâr... Baktığı zaman ılık meltemi Götürür çiçekli nisan bahçelerine, Çimenler üzerinde yuvarlar... Bazen görürüm gözlerindeki ışıltılarda Çılgın akşamları, yakan *******i... Bazen dingin bir deniz olur, hafif esen melteminde Bakışların okşarken beni... Bakışların okşarken beni, gözlerinde okurum Aşk hikâyelerini ve sevdiğim şiirleri... Gözlerin söyler, sevda şarkılarının En içten, en içlilerini... Kimi zaman sihirli bir halı alır götürür beni Erişilmez ufuklara, Bazen de gezdirir demir atmayan gemilerde Sürükler beni... Coşkun bakışlarının ummanlarında kaybolurum, Ya da bulurum, gizlice, bakan mâsum çocuk gözleri... Ah! Değişirsin sevdiğim, değişen mevsimler gibi. Öyle bakarsın ki bazen, vurursun yerden yere beni, Ya da verirsin dünyaları ve her şeyi... Saçlarımı ve yüzümü bırakırken okşayan rüzgârına Kapalı gözlerimde açılır hızla, zincirli, paslı, yasak kapılar, Bir anda hırçın bir poyraz olur, savurup, döndürüp Dermansız dizlerimin üzerine bükersin beni.. Kapanır artık bir bir o paslı, yasak kapılar, Sesleri örselenmiş yüreğimin çarpıntılarına karışır, Savurur, sarsar beni. Kaybolmuş bir çocuk gibi olurum, Gecenin kâbusları gezinir yüreğimde, Gözlerim yemin eder, yalvarır, kucaklar... Yeri gelir her şeyi bitirir Soran gözlerime cevapsız bakışlar, Dağıtır, paramparça, tuz da buz... Yeri gelir yeniden başlatır, Dağılan her zerremden bir filiz büyür yeniden... Ve bakışlarımız öyle bir ânı yakalar ki, Ne zincirli kapılar kalır, ne dünya, ne deli düşünceler... Yine alır beni büyülü derinliklerine Alır, alır, alır götürür beni... Alır götürür beni... (26 Nisan 2000 İst.) Halenur Kor |
Gözlerin İçin
Bir dalgakıran gözlerin, Ne kadar büyüse yüreğimin dalgaları, Çoğalsa fırtınalarım, Takılıp gözlerindeki limanlara, Durulurum... Bir uçurum gözlerin, Ne kadar hırçınlaşıp, Dört nala koşsa atlarım, Görünmez bir el tutar gemlerimi, Uysallaşır, Gelir, durur karşında, Diz çökerim... Bir sığınak ki gözlerin, Kaçtıkça tüm acılarımdan, Hattâ kendimden, Yandıkça ateşlerde, Gelir, onlarda serinlerim... Bir girdap ki gözlerin, Düşmeyegör içine, Ne denli çırpınsam Kurtulamam, Döner, döner Daha derinlerine, Daha derinlerine inerim... Bir güneş ki gözlerin, Bakamam, Kamaşır gözlerim. Her zerreme ulaşır sıcaklığın, Öyle ki, Hazla eririm, Eririm... Halenur Kor |
Gözlerinde gördüm mavi bir deniz
Seninle geçen yaz, yalnız, ikimiz, Kumsalda başbaşa, gözgözeydik biz. Dalgalar söylerken aşk şarkımızı Gözlerinde gördüm mavi bir deniz. Şimdi sen yoksum da sarardı beniz, Kumsalda aradım o günlerden iz. Hayâlimde yine gözlerin vardı, Gözlerinde gördüm mavi bir deniz. Sevgilim ne olur kollarıma koş, Sensizken bu kalbim, nasıl da bomboş. Hülyâlara dalmak seninle ne hoş, Gözlerinde gördüm mavi bir deniz... Halenur Kor |
Gültekin Samancı'ya
Güneş batar sanma, gezer ufukta, (Akrostiş) Ümit olur doğar başka göklerde. Lâkin görünmez olur, ışığı nokta, Titrer, yanar her an dost yüreklerde. Elvedâsı hazin bir hoşgeliştir, Kutlu karşılanır o bilinmezde. İlmi şiirlerde ince nakıştır, Nakşedilmiş durur seven kalplerde. Seslenir bir başka meçhul âlemden, Ârif olan bilir, görmese gözle. Mânâsı muamma, ne gelir elden? Anlatılmaz ki bu kolayca sözle. Nefeslenir NEY'le, seslenir NEY' den, Canlara dermândır verdiği özle, Isınır yürekler sunduğu meyden. Halenur Kor |
Gün Dönümü
Eserini seyreden bir ressam gibi, İnceliyor her yeri göklerden Bin gözlügece, Işıldıyor gözleri sevinçten. Çalkalanan deniz durulmuş, doygun. Terlemiş yüzünü sıvazlıyor dağların, Meltemiyle gece. Kucaklayıp sâkince Kollarında usul usul sallarken, Gecenin esmer koynunda dinleniyor dağlar, Örtünüp sessizlik yorganını, Denizde sükûn... Mavi, kızıl tüllerini Göklerden salıyor birden sabah, Çabucak giyiniyor mor dağlar. Atıp uyku mahmurluğunu üstlerinden Gülümsüyorlar. Okşarken yüzlerini sabahın tül tül ışıkları, Göklere bakarak geriniyorlar. Alaca karanlıkta bir sütçü kız İlerliyor, elinde ılık güğümleri, Ürpermiş, sabah ayazında ilikleri. Sütler sağmış köpük köpük. Duyulmayan türküler eşliğinde, Hâlâ gülümsüyor dudakları... Sabahın ışıklarıyla her adımında Oynaşıyor mor şalvarı. Tarlalar arasında Başaklara karışıyor saçları... Gönlünde doğan güneşin sıcağı... Halenur Kor |
Güneşin battığı Yerden
Güneşin battığı yerden doğuyorsun yüzüme, Dağıtıp saçları birden dönüyorsun gülerek. Yine canlandırıyor eski, geçen günlerimi, Tepelerden bakıyorsun güzelim göz süzerek. O bakışlar ki bu kalbin kırılan aynasıdır, Bana sevgin, niye boynumda azâp halkasıdır? Saçıyorsun bakışından gamı her gün özüme, Sana yollar uzanırken, kaçıyorsun üzerek... Halenur Kor |
Güvercinin Gözyaşları
Acılarını gagasına toplayıp *******e kanat açtı kocaman bir kuş. Pençelerinde sönen sabahlar vardı, Yoksa gökler mi yokuş? Kıvılcımlar saçıldı peşinden yere, Tutuştu her şey. Uçtu gözleri kapalı, uçtu öylece... Yandı güvercinin genzi, gözleri... Tezgâhında yıllarca durmadan Hayatı dokudu bir kadın. Ak saçlarını çözdü tel tel, Acılarına kattı. Dokudu konuşmadan tek tek, Her acıdan türlü örnek, Her rengin içinde kan vardı. Bembeyaz tüylerinde güvercinin bir damla kan... Kuytu bir köşede Bir çocuk ağladı umutsuz. Mor bir filiz büyüdü gözyaşından, Kırptı gözlerini, Uçuştu gitti umutlar. Gözlerinde, Kendinden büyük sorular kaldı. Uçuştu güvercinler karanlıklara... Genç bir yüzü vardı, güneş yanığı, Kocaman bir de yüreği, İçine dünyayı alan. Tek kurşunla boşalttılar içini, Umutları, kapkara ağaçlara asılı kaldı. Vurulup tam kalbinden yere düştü bir ak güvercin... Sarpa sardı dünyada her şey, Fırtınaya tutuldu cevapsız sorular. Daha hızlı döndü dünya, Tersine, tersine. Tepetaklak oldu tüm duygular, Düşünceler yağmalandı. Sığmadı içlere acılar, Her şey, ama her şey havalandı. Ak karaya karıştı, dağlar denize. Sadece, Beyaz bir güvercinin gözlerinde İki damla gözyaşı kaldı. Barış, güvercinler, umut, güvercinler... Barış, umut, barış, umut... Halenur Kor |
Güzel Malatya
Gönlümde hasretsin, kalbimde ışık, Seni çok özledim, güzel Malatya. Çok yer gezdim ama can sana âşık, Bir gün döneceğim güzel Malatya İrem bahçelerin çiçeğe durmuş, Kayısı kokuşlu güzel Malatya. Sürmeli kızları yürekten vurmuş, Cana can katıyor, güzel Malatya. Doyamam Kernek'te suyun sesine, İlâhi nağmedir, bak nefesine. Karayağız, arslan gibi erleri, Benziyorlar Ege'nin efesine! Derme akar bağrının ortasından, Giden yâr mı, bakarım arkasından. Suyu şerbet, içen kanmaz tasından, Sana hasret yaşayamam Malatya. Hadi gardaş gel el ele verelim, Malatya'nın güllerini derelim. Dut, kayısı, kirazının hasını Yiyen bilsin, siler kalbin pasını. Dağları kekikli, dumandır duman, Yiğitleri dersen, yamandır yaman. Malatya'dan ayrı kalanın hali, Bilseniz dostlarım, amandır aman! Tohma Çayı çağla, şırılda gayrı, Malatya'yı gören duramaz ayrı. Suların altında Kırkgöz KöPage Rankingüsü, Ne yayalar geçer, ne de bir yaylı. Arapgir'den, Arguvan, Pötürge'den, Doğanşehir, Hekimhan, Dârende'den, Battalgâzi, Yeşilyurt ve Kale'den Gel hemşerim, bitsin hasretlik gayri. Göldağı'ndan,Beydağı'ndan koş da gel, Sultansuyu, Horata'dan aş da gel, Barguzu'da üç ayak ve delilo Oynasınlar, lorke, sinsin, şaş da gel! Kâğıt kebabı da lâyık ağzına, Doyamazsın hırçiklinin tadına, Hele bir de vuracaksın sazına, Papağını atar, duramaz gayrı! Malatya'dır sılam, kavuştur Rabbim, Hasret yeter artık duracak kalbim. Ah Malatya'm sana kavuşamazsam, Bilemem dostlarım ne olur halim? Malatya'da davul zurna vurulsun, Otağımız Beydağı'na kurulsun. Kayısı güzelleri de salınsın, Seni seviyorum, güzel Malatya! Hâlenur Kor Halenur Kor |
Hangi Kollarda
Geçmişin eli boğazımda, Adımları uzuyor geleceğin, Yürüyor önüm sıra. Seneler çiğnediğim yol, Kayıyor ayağımın altından. Zaman, sımsıkı saran iki kol, Kayıp gidiyorum arasından Ne yapsam. Dolaşırken düşünce dehlizlerinde Sessiz, loş, Bir bilsen yüreğim nasıl bomboş. Yalpalıyorum uzayan yollarda, Bilmek istemiyorum hangi kollarda? Halenur Kor |
Hangisi
Bulutlar yığılmış hep bir arada, Dua ederler eller havada. Göklerin gözleri yakan kor yıldız, Işıl ışıl bakan neş'eli bir kız. Sarı saçlarını dökmüş de güneş, Soruyor,''acaba var mı bana eş? '' Ay ise başında bembeyaz bulut, Mahzunca bakıyor gönlünde umut. Kimi sıcak, kimi parlak, umutlu, Kim bilir hangisi gerçekten mutlu? Halenur Kor |
Hasretin Saklı
Açar menekşeler mor akşamlarda, Sen kokardı burcu burcu sokaklar, Bak, yine ordayım saçımda aklar, Dökülen güllerde hasretin saklı. Gözgöze gelince dönerdi başım, Bir meltem eserdi hoş bakışından. Eserken başımda kavak yelleri, Gizlesem de kalbim sana tutsaktı. Ne içli oluyor eski sevdâlar, Gözlerim dalınca yakar bir sızı. Bir menekşe görsem hep içim kanar, Yüreğim tutsakken sevgi yasaktı. 22 Aralık 2002 İst. Halenur Kor |
Hayâl
Bu hayâli bir an bozma, bozma ne olur, Uyandırma daldığım o güzel rüyâdan. Çiçeklerim açtı tozma, tozma ne olur, Uyandırma daldığım o güzel rüyâdan. Bak, göklere seninle ben açmışız yelken, İkimiz de el eleyiz, vakit çok erken. Aşkın yakan gölgesinde seni beklerken, Uyandırma daldığım o güzel rüyâdan. Saran tatlı ürperişsin serin sularda, Ne ilâhi bir aşk var ah bu duygularda, Gözlerim yaşlarla dolu, yâda dalarda, Uyandırma daldığım o güzel rüyâdan. Halenur Kor |
Hayâlin
Gözümehayâlin bir an düşünce, Kalbimi ısıtır bin bir düşünce. Saçımı okşayan beaz ellerin, Ah annem, ne güzel, ne kadar yüce... Başını bir yana eğmiş bakıyor, Gözünden ruhuma şefkât akıyor. Başıma sevgiden çelenk takıyor; Muhabbet gülleri açmış uç uca... Nerde elimi tutan o eller? O tatlı sesin yok, götürmüş yeller. Hasreti anlatır mızrapla teller, Her vuruş sînemde, bitmiyor gece... Halenur Kor |
Hayat
Bir çığlıktı bıçak gibi bölen zamanı, İlk merhabaydı hayata, Pespembe umutlarla gelen, öncesi. Bir kâğıt külüydü, kıvrılıp döküldü zaman, Bitiverdi yaşanan roman. Yok gibi hepsi... Bir hayâl hafif, uçuşan, Bir hayâl ki yanıp boşlukta savrulan... Öncesinde tatlı bir tebessüm, Bir damla gözyaşıydı kalan... Halenur Kor |
Hep Yalnızlık
Süzüldü kuşlar gibi yalnızlığım, Süzüldü bulutlara kanat çırparak, Issız dağların doruklarında konakladı sessizce... Sessizlik döküldü gönül ovalarına Çisil çisil, Sana susuzluğum arttıkça... Kovaladı yalnızlığımı Önüne katıp rüzgâr, Bilmez ki perçinlenmiş kalbime Ama görünmez kalabalıklar arasında... Bir sarmaşık, kurtulamam, Hep kolumda, kanadımda... Dirensem, Kapatsam gözlerimi korkularıma, Pençesi saçlarımda, boynumda... Kurtulamam; Yalnızlık, alın yazımda... Halenur Kor |
Hepsi Gitti
Çocukluğum, Güle oynaya koştuğum yemyeşil yollarda, Döne döne kaybolan topaç... Gençliğim, Avuçlarımda ateş, Yüreğimde alev alev şaklayan kırbaç... Erginliğim, Kocaman bir soru işareti, Sundukça sevgiyi tas tas, Neden huzura, mutluluğa aç? Hayat, Kazanıyorum, kazanacağım derken Hep kaybettiğim upuzun bir maç... Gelecek, Nasıldır, Bilmem ki nelere muhtaç? Ömrüm, Geçen her sene, Kırılan dallarımın sonsuzlukta kaybolduğu Bir yitik ağaç... Gerçekler, Kaçamadığım, Hep gözümde sağa sola sallanan Demirden sarkaç... Zaman, Yıllarımı acımasız dört bir yana Savuran hallaç... Ümit ki, Görünmez bir karanlıkta bir gün parlayacak, Tutunacağım küçücük bir ışık, İşte, ruhumdaki amaç... Halenur Kor |
Herkes Acısını Yaşar İçinde
Akşamlar kanatır yarayı, Çoğalır yüreklerdeki yangın... Gün batar, Herkes acısını yaşar içinde. Dalar ufuklara mahzun bakışlar, Sensizlik gözlerde ve dillerde... Bilmezler ne fırtınalar kopar, Sessiz sandığımız o gönüllerde... Çoğalır yalnızlıklarla acılar, Süzülüp damlar yavaşça Silmeyi unuttuğumuz iki damla yaş, Ne fırtınalar kopar sessizlik gemisinde, Yüzler güler belki ama, Herkes kendi acısını yaşar içinde... Halenur Kor |
Hoca Ahmet Yesevî Vakfı
Hoca ahmet Yesevî'dir vakfın güneşi, Orta Asya Türkleri'nden yoktur bir eşi. Can dostuydu fakir, yetim, çâresiz onun, Âlim Baba Arslan gelip, göstermiş yolun. Ahmet Yesevî'nin adı âlemi sarmış, Horasan, Türkistan'da aslı tanınmış, Mâverâünnehir, Harezm'de ünü yayılmış, Ehl-i Sünnet âlimidir Ahmet Yesevî, Türklerin o pîridir ki hikmet sözleri. Yeraltına yaptırmıştı bir çilehâne, Evliyânın büyüğüdür, sözler bahâne. Sözleri türkçedir onun, mânâlı, sâde, Eser-i Divân-ı Hikmet halka amâde. Velî idi, âlim idi, her derde çâre, İsmi Pîr-i Türkistan'dır, Kul Ahmet Hâce. Vakfını kuranların dert görmesin yüzü, Alınacak bir çok ders var dinleyip sözü. Kalpleri yumuşatır hep sözlerin özü, Fâziletli insanlar var, kalpleri yüce, Isınır yürekler orda, söz gitmez güce. Halenur Kor |
Hüzün Bahçelerinde
Hüzün bahçelerinde gezindim, uzun süre... Sararmış hazan yapraklarının arasında anılarımı aradım. Duydum yine eski baharların kokusunu, Çürüyen sarı yapraklar arasında... Dökülen güllerin üstünde bülbüldü ağlayan. Gül pişman, gül tarumâr, gül bitkin... Ağıtlar yakıyordu kaybettiği yıllar üstüne... Yaşanmadan geçmiş öykülerine Şahitti yüksek ağaçlar, Döndürdü zamanı, alt üst etti rüzgâr, Uzaktı eller, bu kadar yakınken birbirine. Uçurdu anıları, eski çocukluk bahçelerinden, Sevdâlı bakışlardı birbirine kenetli, Ayrılmamış, Düşen ayaklarının diplerine... Halenur Kor |
Hüzün Şarkıları Söyletme Bana
Hüzün şarkıları söyletme bana, Aşkı ilmek ilmek dokuyorum ben. Çekme gözlerini, bir bak yüzüme, Sevgini yüzünden okuyorum ben. Uzattım elimi hadi tut biraz, Tutsana sevdiğim yetişir bu naz. Ne olur ayrılık olmasın bu yaz, Sevgini yüzünden okuyorum ben. Her hüzzam şarkıda bulurum seni, Olmasın hasretin, olurum deli. Görmeyince durmaz gözümün seli, Sevgini yüzünden okuyorum ben. Halenur Kor |
Hüzün Tülleri
Usuldan bir mızrap sesi söyler aşkı ağlar gelir, Dolanır bahçede güzel, karaları bağlar gelir. Hüzzamdan dökülen nağme yavaş yavaş çağlar gelir, Akşamlar kalplere hüzün tüllerini sarar gelir. Seher yeli mor dağları kuytularda öper iken, Ayrılık, bağrıma saçmış, gür tırnaklı bin bir diken. Sürmeli göz, lâle dudak, çiğ düşmüş ıslanmış iken, *******, yârin adını hece hece alır gelir. Didik didik eder kalbi acılar gözle görülmez, Çözülür keder yumağı, onu kim sarar bilinmez. Bin kere söz verse âşık, sözünde durmaz, gidemez, Kendi gitse gönülcüğü yine yâre döner gelir. Halenur Kor |
Hüzün ve Ümitsizlik
El sallıyor yorgun yıllar, Sitem dolu gözleriyle, Bölük pörçük hatırâlar... Yemyeşildi geçen gençlik, Gülümserdim. Pembe pembe açardı umut tomurcuklarım. Ne vaatler serpmişti zaman Yamalı bohçasından. Savruldu bir bir geriye Sönen, kırılan umutlarım. Gülümsüyor mu dudaklarım? Söylediğim şarkılara inanma, Aldanma gülüşlerime. Bir hayâlin göz kırpması, Isıtmayan güneş, Görünmeyen ışık bakışım. Akar içime gözyaşlarım. Öyle zor, öyle zor ki yapayalnızlığım... Bastırınca *******; Gözyaşlarımı içer, Okşar başımı usul usul Ana gibi, Anam kokar yastığım... 7 Ekim 2001 İst. Halenur Kor |
Işıklar
Güneş, altın bir ahtopot, Uzatıp kollarını ısıttı, Hayat buldu toprak, ağaç, çiçek, ot. Salınca kuvvetli ışıklarını Ağaçlarda dal daldı ışık. Tatdı meyvelerde. Güzellikti çocukta, Ferdi gözde... Gelindi ağaç, Sarmış dallarına altından ağı, Dökülmüş omuzlarına Işıktan duvağı... Çalkalandı deniz, Yakamozlarla süslü elbisesinin eteklerini Savurdu gökyüzüne. Bulutlardan Dev parçalar koparıp aldı, Sâkinleşti, hülyâya daldı... Suskundu toprak, Saçları ak ak, Yağmur gözlüydü Kısırdı çoktan... Yaşlı gözlerini kaldırıp usulca Güneşe baktı. Işık aldı ışığından, kamaştı gözü. Güneşin kolları su gibi aktı. İrkildi toprak sıcacık hazdan, Canlandı anılar eski bir yazdan... Halenur Kor |
İ- İstanbul Ağlarken
Yavaş yavaş ağarıyor tanyeri, Topkapı kubbelerine yağıyor hüzün. Sur boylarında duruyor Fâtih, Taş kesilmiş atının nal sesleri... Donmuş ceddinin türküsü dudaklarında mehterânın... Seslenmiyor Münir Nurettin bir tepeden, Yahyâ Kemâl'in susmuş kalemi... Uçuşmuyor kuşlar Sultanahmet'te, İçini çekiyor Ayasofya, Kolları düşmüş de iki yanına... Kirlenmiş mavi atlas elbisesi, Kopmuş boğazında inci kolyesi. Emirgân'da lâleler bükmüş boynunu, Nerde Nedim'e âmâde kayıklar? Çamlıca'nın üç gülü solmuş, Güzel İstanbul'uma ne olmuş? Kâtibin elinde buruşmuş mendil... Bir ses ki uzaktan duyduğum; ''İstanbul'u, İstanbul'u artık hiç sevmiyorum.'' Halenur Kor |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:22 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.