![]() |
öllümü özler can...
Ölümü özler can Kapatıp gözlerini acısız sancısız Birden uyur gibi apansız Ölümü özler can Ölümü özler can Bir fincan kahvede gelsin Azrail Yürek dursun, kilitlensin dil Ölümü özler can Ölümü özler can Hayat ölümden öte ızdırap Öteye müjde yollasın mızrap Ölümü özler can Ölümü özler can Çaresizin var mı ki tutar dalı Her şeyin adı ölüm ki yutar dalı Ölümü özler can Ölümü özler can Ötede ne varsa var artık Bu son kozdu çok çetine çattık Ölümü özler can |
dünya fani...
Secdeye varınca vakarlı başlar Gizliden gizliye dökülür yaşlar Kullukta sultanlık bulur kardeşler Dünya fani, ölüm gerçek uyanın Ömür biter insanoğlu durulur Huzuru mahşerde divan kurulur Herkesin nefesi tek tek sorulur Dünya fani, ölüm gerçek uyanın O gün gelip her şey çok geç olmadan Yaprak gibi sararıp ta solmadan Melek-ül mevt kapımızı çalmadan Dünya fani, ölüm gerçek uyanın Şah olsan, padişah olsan da boşa İster bin yıl ömrün olsa, bin yaşa |
melekül mevt...
Yağmur yağsa Bardaktan boşalırcasına Gözyaşlrım karışsa yağmura Kimseler uğramasa yanıma Bir tek melekül mevt uğrasa Bir dua edecek kadar vaktim kalsa Ve duruşum yine de ümitli olsa. Tebessümün içindeki boşluk belli olmasa. Sağlam görünsem yine de, Melekül mevt uğradığında. Ben ağlasam Ve yağmur gizlese gözyaşlarımı Kimseler uğramasa yanıma Bir tek melekül mevt uğrasa. Kimseler bilmese ağladığımı Bir tek melekül mevt anlasa Yağmur yağsa Bardaktan boşalır |
günler perişan...
yırtarak geçiyor kalbimizden hayatı da törpüleyen zaman şuramızda birşey var acıya benzer umuda benzer böyle günlerde herşey hem acıya, hem umuda benzer gün ölümle başlatıyor hayatı her şafak taze bir ölünün üstünde doğuyor her sabah ölümü anlatıyor gazeteler sol köşede ölümü kutsallaştıran bir fotoğraf yeni bir cinayetin rontgenini çıkartıyor gövdeme beynim sabırla keskin iğdişliyor haber bültenlerini, yorumları, sahte ölüm ilanlarını |
çeşmeler...
I. Benim yalnızlığımdan Damıtılmış çeşmeler Kurumuş unutulmuş Ceşmelerin akışıyım İnsanlık içinde Ay görmez onları onlar ayı görür Aydan haberlidirler Söylediklerinin çoğu Ay hakkındadır Aya dair Ayın tarihine ait Fındıklılı Mehmet Ağa Çeşmesi Silahtar Tarihinin yazarı Yenilmez karpuzlar Acı salatalıklar yıkamıştım suyunda İçilmez Bozuk suyunda Gece yarısı Ayışığında Yaz ay ve ben Silinmeye yüz tutmuş yazı Ölümü hecelemiştik Ortalığı dolduran |
benim şiirim...
Bakmayın çevremi kuşatanlara Hüznün,yalnızlığın şairiyim ben Issız ovaların nehiriyim ben İçimde işliyor derin bir yara Aşkın öldürmeyen zehiriyim ben Bakmayın çevremi kuşatanlara Hüznün,yalnızlığın şairiyim ben Kapattım kalbimin son kapısını Dokunun;boşlukta bir taş gibiyim Hafızası ölü nakkaş gibiyim Çekiyorum mutsuzluğun yasını Ayaklara mahkum bir baş gibiyim Kapattım kalbimin son kapısını Dokunun;boşlukta bir taş gibiyim Ölümü yaşadım ölmeden önce |
sensiz olmuyor...
Yalın ayak bir ömrün çırılçıplak şubatında zincirlere gerdiğin gökyüzümü, içine nefretini de katarak, bilinmez diyarlardan esen yellerin inilmez duraklarına götürdün Oysa sana varmak içindi bütün şiirlerim şairler yarışırdı yüreğimin sevda bahçelerinde Sevmeyeceğini ve gelmeyeceğini bile bile İnatla iki kaya arasında açmaya çalışan bir çiçek gibi, hayalini ıslatacak yağmurları beklerdim... Nereden bilirdim kurak mevsimlerin sürgünü olduğunu. Sen, seni seviyorum kelimesine en çok |
tükenen sonsuz...
Bizdik tüyden hafif, pamuktan beyaz, Sudan da temiz, bizdik. Kötülük bilmedik, yoldan dönmedik Kimseyi kırmadık gücenmedik. Durum ağır, sertleştik. Çoğunda çeliktik dikleştik. Dikleştikçe gerildik Gerildikçe kırıldık. Toprak yatağımız,kar yorganımız Yağmur duamız oldu,direndik. Kıvılcımdı yangın oldu Yandıkça kavrulduk Kavruldukça tükendik,tükettik her şeyi Ve sonsuz bilmeceyi. |
tuhaf bir aşk...
Seni tam sevmeye başlamışken kaybetmekten korkuyordu. Kuş gibi bir gün avuçlarından uçacaksın biliyordu. Biliyordu ki yuvadan uçtuğun gün yüreği kan ağlayacak. Seni beyaz gelinlikle gördüğünde mutlulukla gülerken beşer, boşaltacaktı kanlı gözyaşlarını içine kimselere sezdirmeden. Ta ki ölene değin. Öldüğünde yatıracaklar onu masaya Yaracak göğsünü hekim, Çıkaracak acılı yüreği dışarı, Kanlı gözyaşları ilk günkü gibi taze. Yürek son defa o zaman konuşacak Tek kelime söyleyecek;sev |
gurursuzca...
Yaptığım olsa da gurursuzluk Etsem de bir fütursuzluk Sensiz çeksem de çok susuzluk Bil ki vardır olan bir şeyler. Vursa da bütün haşmetiyle tipi Varsa da orada olan biri Yılmayarak kaplasa da kenti sis Bil ki vardır orada bir şeyler Sevmek istemesen de birisini Çeksen de Ona süngeri Yapsa da elinden geleni, bu olmayacak bir sevgi. Unuttun beni biliyorum. Çok mutlusun bende görüyorum kış bastırdı olanca kudretiyle zalim kış, sonunda bende döktüm yapraklarımı. Yokladım tüm |
tel örgü...
Yine sensiz geçen gecede Bir yıldız daha kaydı sessizce. Çocuklar beklerken sabahı, Onlara bel bağladı voyvodaların bazıları. Seher vaktinin saflığı çarparken çocuğun suratına O usanmadan yeni yıldızlar arıyordu güneşin kızıllığında. Tel örgüde kesilen hasret damarları, Yaz gelince dikilecek elbet! Ve sen, mahcup yüzünle ona özlemle bakacaksın. Güneşin ışığı vururken saçlarına, Yıldızları arıyorum kızıllığında. Sana ait olan her şeyi, Her şeyi, kutsuyorum benliğimi yitirmişçesine. |
gecenin sesi...
Gözlerimin kapanmak nedir bilmediği Bir lambanın aydınlattığı bina kalıntılarını da seyretmek güzel bu gece. Rayların hüzünlü melodileriyle irkilip, Tren katarlarının bitmeyen iniltilerini dinleyip, Mazot kokusunu genzime çekmekte güzel bu gece. Ay’ın yarısıyla bile aydınlatmakta zorlanmadığı Bozkırlaşmış Malatya dağlarını,yüreğime hasretini Sindirerek seyretmesi de güzel bu gece. bir şey var bu gecede sana dair..hüzünlü bir şey. Özlemlerimle harmanlanmış yalnızlık kork |
ah birde sevdiğim...
Yükseliyor hoş nağmeler sema ya. Meşk ederek dönüyorum yine arzımda Temizleniyorum a canlarım kabem de. Ah birde sevdiğim yanımda olsa. Biryanımı sarmış dostlar, diğer yanımdaysa notalar,nağmeler her şey dengeleniyor yanan yüreğimde Ah birde sevdiğim yanımda olsa. Masamda bir iki arkadaş Bir iki defter kitap kalem. Birazda duygu var yüklüce, Ah birde sevdiğim yanımda olsa. İç çekiyorum özlemle senli anılara, tadıyorum her acıdan azar azar. Gönlüme birtek seni anlatamıyorum. |
Şahane Serseri...
Şahane Serseri yolumdan çekil güzelim bağlasalar duramam demir asa demir çarık dedim neyleyim! yolculuk dedim ağaçlara tünedi yine akşam kargalarla bir rüzgar kendini yerden yere vuruyor kırık dökük yıldızlar belirli uzaktan telsiz mevceleri ardım sıra koşturuyor anamdan yolcu doğmuşum yedi dağın yolları kalbimden geçer salkım salkım mısralar gelir içimden dudaklarımda yagmur damlaları alır beni yollar beni alır gider anamdam yolcu doğmuşum nehirlerle birlikte denizlere |
Hani Ben Serseriydim?...
Hani Ben Serseriydim? Karanlıklardayım... Bu sana yazdığım son şiir inan. Yine ağlamaya başlama, Hani ben serseriydim? Ayrılıklardayım... O içkiyi sakın birdaha elimden almaya kalkışma. Kendini benden aldığın gibi Gözlerime bakamıyorsun hala? Hani ben serseriydim? *******deyim... Ucsuz bucaksız gibi siyah, Ve yağmurdu üzerime yağan o şey sen gibi Islanmıyordum... Hani ben serseriydim? Toprakladayım... O ölüm kokulu topraklarda... Artık merak etme yağmur istesem de yağam |
AşKA DAİR YAZILAN ŞİİRLER
Eyyy ŞAİRLER AŞK ADAMLARI HANGİMİZ YAZMADIKKİ AŞKA DAİR BİR ŞİİR HANGİMİZ YAŞAMADIKKİ AŞK DENEN İLLETİ SAKIN BANA AŞK GÜZELDİR DEME KAÇIMIZ MUTLU OLDUKİ SONUNDA AŞK ACISI DEĞİLMİ BU ŞİİRLERİ YAZDIRAN BİRAZDA KISA SÜREN SARHOŞLUĞU NE ÇOK AŞK ADINA ŞİİR VAR HER BİRİ BİRBİRİNDEN FARKLI TEK ORTAK YANLARI SANKİ SONLARI ACI ÜZÜNTÜ VE AYRILIK ŞAİR AŞK İÇİN YAZDIĞI KADAR AYRILIK İÇİNDE YAZIYOR,PARÇALANMIŞ YÜREĞİYLE KALP AĞRISI KALEMİNE |
kendime...
Söyle kaç yaşındasın Dertlerin başındasın İstisnasız her an Geçmişi özlüyorsan " Yetmedi mi daha çektiklerin küçük kız! Kendi canını yaktığın yetmedi mi? Geçmişi ne denli özlüyorsun bu kadar? Çok mu yordular seni, çok mu kırdılar, yarı yolda mı bıraktılar yoksa..? Yetmedi mi daha bunlar..? Neden körsün hala..? "Bilmem kaç yaşındasın Gözleri yaşlardasın İstisnasız her an Yarını düşlüyorsan " Niye bu denli ıslak gözlerin..? Niye istisnası yok geçmişi özlediğin |
Bir Ayrılık...
İşte Gidiyorum, Bir şey demeden, arkamı Dönmeden, Şikayet etmeden, hiçbir şey almadan, Bir şey vermeden, Yol ayrılmış görmeden, Gidiyorum... Hayat mutsuzlukla harcanacak kadar uzun değil sevgilim. Dışarıda bir yaşam var, heyecanlarıyla, mutluluklarıyla, cıvıl cıvıl akan bir yaşam. Biz burada "biz" olabilmenin kavgasını verirken, ve tüm mutsuzluğumuza rağmen bunu başaramazken, dışarıda bir yaşam geçiyor. Doğan her güneş için ömürden gidiyor derler. Ömrümüzden gidiyor sevgili |
Beni Sevmeyen Kadını Ben Hiç Sevemem...
Her gün daha çok seven bir ben vardı. Her geçen saniyede sana daha aşık olan, her güldüğünde içi mutluluk dolan bir Can. Zorluklar aşılmak içindi ve ben tüm zorlukları yenecektim. Bu sefer göz yaşı olmayacaktı, bu sefer üzüntü olmayacaktı... Kapıdan çıktın, aklımdan çıktın, Ne hain çıktın sen, kalbimden de çık! Oynamayı sevdin, aldatmayı sevdin, Her kimi sevdiysen, git onu sev! Arama sorma buna hiç gelemem... Beni sevmeyen kadını ben hiç sevemem... Hayat öyle hızlı geçiyor ki. |
Hasret hiç bu kadar...
Hava kararmış, yağmur yağıyordu.. Düşlerime yağmur yağıyordu.. Hiç olmadığın kadar içimdeydin.. Sensiz geçen zamanlara inat daha bir hissettim seni bugün.. Yalan değil başka sevdalar, başka aşklar peşinde koştum yokluğunda.. Sana benzeyen her şeyi sevdim ben.. Sevdiğim her şeyde senden izler vardı. Aradığımı buldum sandım ama yanıldım, bulduğum sen değildin. Olmadık zamanlarda aklıma düştün, zamansız yaralandım. Her sabah seni bulmak için yolara düşmek geldi içimden ama yapamadım.. Yaln |
İmkansız'dık...
Sen; içinde baharı gizleyen kışımsın benim... Ve biliyorum ki o baharın güneşinde tenim esmer olmayacak hiç. Bana susmak düşecek, payıma kilitlenmiş bir yürek kalacak. Kaderi önceden belirlenmiş konuşmalar, paylaşmalar, bakışmalar olacak. Bir yerde aykırılığım tutup sarılsam da içimde sana, sen bunu hiçbir zaman bilemeyeceksin... Git diyorum sana, kalma yüreğimde, bu kadar özleteceksen kendini. Bir bakış; gözüm gözüne değiyor; hissediyorum... Gitme diyorum. Kal geldiğin yerde. Ne gitm |
Müsait mi Yüreğin?...
Müsait mi Yüreğin Gözbebeklerinde kendim yerine başkasını gördüğüm insan; yalan söylerken bile nasıl bu kadar masum durabiliyordun? Oysa ki sarılırken sana, başka bir tenin soğuk kokusunu varmış bedeninde. Bilmiyordum... İçten içe ağladığım onca gecenin hesabını nasıl verebilirsin ki. Söyle; en fazla kaç intiharıma sebep olabilirsin? Yüreğimin sancılarını nasıl yok edebilirsin?.. Bu gece başka bir başka ölüm gecesi daha? Bu kez gem vurmadan geldim acılarıma... Senin yüreğin uçuru |
Kaybolmuş Bir Yazı...
Beni gör. Senin için başladığım ilk yer burası olabilir. Varlığımı işaretle. Sana nasıl bakıp nerenle göreceğine dair bir işaret gönderiyorum. Onun için önce gözlerimin içine bak. Orada senin için, hem yola dair izler var ve hem de içime dair yollar..." Beni gör; İçine akmam lazım. Dünyayı seninle birlikte senin içinden görmem, seninle birlikte yeniden başlayabilmem, içime ilmeklenmiş bu eskiden emanet masumsuzluk hissini seninle yenmem, yüzümün kirlerini ellerinle savuşturabilmem |
Anlar Gibiydin...
Anlar Gibiydin… Oysa sen, onlar gibi değildin... Anlar gibiydin. Zaman aktı, geldikleri gibi gitmesini bilen cinslerden. İnsanlar konuştu, uzun uzun ve sık sık. Gözlerim uzun süre gittiğin noktada bakakaldı, ayak izlerine. Kaybolmayan sevgin gibiydi gözlerim, yokluğunun aksine. Uzun zaman geçti. Sen biteli... Ve ansızın çekip gideli... Uzun zaman geçti. Bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar dakikalar. Yavaş aktı yokluğunu düşündüğüm anlardaki cümlelerim. Ve hiçbir şey |
Papatyam...
Aşk, Ne lüks arabalar ne sporlar... Sadece bisiklete binmek istiyorum seninle, neşeli çığlıklarını duyarak ha düştük ha düşeceğiz diye... Ünlü bir şarkıcı olup, herkesin beni dinlemesini değil,taşlı bir kıyıda, ateşin önünde, fısıldamak istiyorum şarkımı sana makamlı makamsız.. Lüks lokantalar, vitrinde yemek gibi geliyor bana.İnan arabesk değil, yarim ekmek kaşar üstü kola paylaşmak istiyorum seninle... Aşk Şiirleri okumak istiyorum Sana... Tüm kitapları okuyup, yazarlarıyla tartışmak |
hayal...
izmirin serin ve yumuşak rüzgarlıakşamından sesleniyorum sana; merhaba sessiz ve karanlıkgecesin den sesleniyorum sana; merhaba yıldızlar parlıyor ay , su ve deniz deniz vuruyorken dalgalarını sahildeki kıyıya ay herzamankinden daha parlak çekici cazibesini hiç ayırmadı üzerimden su bile kıpır kıpır hiç durmuyor yerinde dalga sesi dinledim bir kaç dakka kendim den geçtim birden kalbim hızla çarpmaya başladı aysum geldi aklıma derin derin düşünmeye başladım oturduğum bankta |
arama...
arama hayatın çilesinde bahane;benim gönlüm serseri ama;seninkinden şahane... |
sıkamam...
Bir sonbahar günüydü O kadar mutluydum ki seni görecektim Olmadı çıktı karşıma bir engel Sonra kendimi buldum dört duvarda Anlam veremedim olan bitenlere Saya saya bitiremedim sensiz günlerimi Uyuyor uyanıyorum buna uyumak denirse Yine aynı mekan yine sensizim Ve acı çekiyor sürekli acı dolu kalbim Bilmiyorum ne olacak benim bu kötü halim Sen ne yapıyorsun hiç bilemem Beklide sildin kalbinden Ama ben sileme seni asla kalbimden Elbet bir gün geleceğim yanına Benden başkasını sev |
KABUS...
İçeri girdim aradılar üstümü Bilmiyorum yarim bana kütsümü Gardiyanlar dedi gir koğuşa Acep geldi mi yarimin gözleri yaşa Koğuşa girdim saydılar kural Bende zaten hiç kalmadı moral Sevdiğim üzgün dışarıda Aklım alır mı kural moral Gardiyanlar sürekli söyler sayım Sevdiğim yok ben nasıl yatayım Mahkumuz sayarız bir,iki,üç…. Sevdiğim dışarıda burada duruyorum güç Elbet çıkacak mahkum bu mahpustan Kalkacak her mahkum kabustan Sevdiklerimiz alacak bizleri kapıdan |
Antik Kent.....
Mutlu günlerimizdi Deniz tuttu dövem gül Yanık tarçın gibiydik Rüzgarların saçlarımızı taradığı yamaçlar İkimizden bir bayrak dalgalanırdı Birbirimize bakan Tarih ve otların arasında Adı yoktur yaşadığımız şeyin Bir boşluk bile değildi bu Onca boşluğun içinde.. Yontulmamış bir kaç harf Taşlar kadar tarihe kefil Günler gibi düşünülmeden akıp giden Otların gölgesindeki Gece kadar derin Ay ışıgıydı herşeyi sessizce bütünleyen Bir dönüş biletiyle kırıldı gece Kırıldı mevsim kala |
seni seviyordum...
Sana uzak kentlerden birinde zamanın bir yerinde seni ve senli günleri anımsattı aksam güneşi... Onca zamanın üstünde eskimeyen bir düşüncesin şimdi İnsan hergün anımsarmı aynı gözleri Seni seviyordum ve senin haberin yoktu Saçlarını izliyordum uzaktan, kulağının arkasına düşüşü ve burnun, herkesden başkaydı işte. Güldüğü zaman yukarıya bakardı; Yukarı kalkan başın ve gülen gözlerin vardı. Ne güzeldiler sen bilmiyordun. Ben Seni Seviyordum.. Kalbime sığmıyordu |
DENİZ YILDIZI...
- 1 - Hüzün çiçeklerini bilir misin? Sevgiyle koparıp Solduğunda ağladın mı hiç... Mestane *******de Bakışın mehtabı yaralar İntizarın gizemine sokulup Umut taşır düşlerin Berzaha kadar Leyli fer'e matem vurur /hasret vurur Birde sensizlik Bir ateş ki sinemde Nedametle tutuşan Ay vakti süzülürken /acımasızca Bulut kızıl / deniz kızıl Batan güneşe ağlayan Duygularım kanamadan |
gittin...
Ellerimi kelepçeledin Kalbime mühürü bastın Olmuyor senden başkası Bunu bile bile gittin Sevdiğimi söyledim İnandın Ama bunu bile bile gittin Hayatımdan sessizce çıktın Sensiz yapamayacağımı bile bile Arkana bakmadan çekip gittin VEFASIZ!................ |
Mahkum...
Seninle başbaşa kalma cezası verdiler Tavandan süzülen ışığı istemem Gözlerinin parlaklığı yeter bana Karanlık *******de doğan yıldızlar Benim de gönül tavanımı aydınlatırlar Başımı yaslarım göğsüne Ellerini alırım avuçlarımın içine Yastık yorgan da istemem Soğuk kış *******inde Sığınırım senin gölgene Tenindeki sıcaklıklar beni ısıtırlar Petek petek dolu bal da istemem Lebi goncalardan bir buseyi Koy dursun yanağımın üstüne Açılan gonca güldür diye Özünden almaya gelir arı |
esaret...
Hasret çağlayan bir mihrap . Bu sızzlıyan benliğimde Yalın ve sade Görülmeyen karmaşa Zamana bıraksak ta geri dönüşü olmayan Bir esaret bedenim Çağlar boyu değişmeyen bir anlamsa hasret İçimde kanıyacak hasretin... |
Garip Sivas' ım......
Kızılırmak kızıllanır gelir doğudan , Delicesine , sanki delirmişcesine... Timur gelir atlarıyla filleriyle , Düşman toprağına girercesine... Kızılırmak sel olur basar bahçeyi, Bir sürü emek zayi olur bozar her şeyi ! Timur gelir yakar yıkar her türlü eseri , Yıldırım Hanı alır , gider gerisingeri... Sivas'ım Sivas'ım garip Sivas'ım , Neden böyle herkes sana hasım ?... Soğuklar bastırır gelmeden kasım, Yüreğin sıcak bağrın donar Sivas'ım ! |
Gökyüzü...
Mavinin masmavisi bile , Her yönüyle girmiş içice... Ne güzel de sıralanmış , İnsan baktıkça anlıyor iyice... Seni gökyüzü ! Yükseklerde sıcaklığın kaybolur , Rengarenk maviliğin gider... Eksi ikiyüzyetmişi desem aybolur ! Kapkara bir zindan olursun, iyiliğin gider... Senin gökyüzü ! Felek felek diye sitemler ettik sana , Çok lekeler sürdük hatırana ! O güzel bağrına duman yolladık, Delik deşik eyledik bakmadık yarana, Senin gökyüzü ! |
Nevruz Günü......
Ben , Kuzular meleşerek , Çiçekler rengarenk açarak , Pehlivanlar güreşerek.. Bahar gibi gelen , Baharı özledim ! Sen, Yanan bir kamyon lastiğinin başında , Bir elin ateşte , Bir elin kaldırım taşında , Aklını kaybetmişçesine.. Sanki bir halt etmişçesine , Neyi özledin ?!... Ben, Kelebeklerin uçuştuğu , Yavruların düşe kalka koşuştuğu, Suların çağlayarak çoştuğu .. Baharı özledim ! Senin, Ruhunda varsa kırıp döküp yağmalamak , |
Çanakkale Geçilmez !...
Sene 1915 den 1918 'e, Koskoca üç sene... Fransız'ı , Avusturalya'lı ve İngiliz'i , Çanakkale'de kuşattılar bizi.. Savaştık, yıllarca yattık siperlerde Yüzbinlerce vatan evladı serildi, Şehit düştü o yerlerde ! Sonuçta dediler ki ; "Çanakkale Geçilmez ! " Şüphesiz , aslanlar gibi savaştık... Çakallar dağıldı geçti gitti.. Hatta büyük bir ders aldılar ! Sandık ki bu iş burada bitti... Çok değil , sene 1919 da Aynı çakallar geri geldile |
Dede......
Köye her gidişimizde, "Kuzularım" diye severdin bizi ! Düşe kalka yürürken, Kırık dökük konuşurken... Nasıl izlerdin yürekten, Ne çok severdin bizi, Dede... Daha Güneş doğmadan , Bizler uyurken... Uzaktaki dağlar eteğinden , Eşeğinle getirdiğin suyu... Bilmediğimizden, Döke saça doldurup içerken, Almazdın elimizden ! Dede... Kalaylı büyük tasla , Taşanaca doldururduk testiden... Dökülen yetmezmiş gibi , Ne kaldıysa tasın dibi , |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 12:53 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.