![]() |
Doktor
Hasta dahiliye uzmanına gider doktor hastayı soyar ve sadece dinleme aletiyle dinleyerek - Nefes al bırak nefes al bırak diyerek muayeneyi tamamlar. Hasta parayı çıkarır doktora uzarır - Kokla-bırak,kokla,bırak.. |
Yanlış Mail
Adamın biri yeni ulaştığı otele kaydını yaptırır. Odasına girdiğinde masada bir bilgisayar görür ve karısına e-mail atmaya karar verir. Fakat yazdığı mesajı farkında olmadan yanlış bir adrese gönderir.... Tam bu sırada farklı bir yerde kadın, kocasının cenaze töreninden evine yeni dönmüştür ve bilgisayarındaki maili görür, arkadaşlarından geldiğini düşündüğü maili okuyunca olduğu yere yığılıp kalır. Odaya giren annesi yerde yatan kızını ve ekrandaki mesajı görür. Kime : Sevgili karıma Konu : Yeni ulaştım. Tarih : 16 Mayıs 2004 Benden haber aldığına şaşıracağından eminim. Burada bilgisayar var ve sevdiklerimize e-mail gönderebiliyoruz. Buraya yeni ulaştım ve kaydımı yaptırdım. Her şey yarın senin buraya geleceğini düşünülerek hazırlanmış. Seninle buluşmayı dört gözle bekliyorum. Umarım benim gibi sorunsuz bir yolculuk geçirirsin. |
Yasli kadin oldukça dini bütün bir insanmis...
Her sabah kapisinin önüne çikar ve bagira bagira dua edermis: ’Allah’im bize verdiklerin için sana sükürler olsun’ Ve ardindan her seferinde de yan komsusunun sesi duyulurmus: ’Tanri yok kadiiin Tanri yok!!!’ Yasli teyze ne kadar sinirlense de yine her sabah dua edermis,öteki komsu da inadindan her seferinde ona öyle bagirirmis... Neyse, bir aksam, komsusu yasli teyzeye bir oyun etmeye kalkmis... Markete gidip bir sürü meyve sebze ekmek vs. alip torbalara doldurmus,yasli teyzenin kapisinin önüne birakmis. Ertesi sabah teyze kapiyi açip da yiyecekleri görünce çok sasirmis ve sevinçle bagirmis: ’Sana sükürler olsun Allah’im, bu gönderdigin yiyecekler için sana sükürler olsun!!!’ Ve agacin arkasindan onu seyreden komsusu seslenmis: ’Tanri yok kadiiin Tanri yok!!! O yiyecekleri ben aldiiiiim!!!’ Yasli teyze hiç istifini bozmamis: ’Yüce Allah’im sana ne kadar sükretsem azdir!!!! Hem bu yiyecekleri göndermissin hem de parasini seytana ödetmissin!!!’ |
Esinizi Eve Erken Getirmenin Yolu
Tipik bir maco tipik guzel bir kadinla evlenmis. Dugunden sonra adam asagidaki kurallari siralamis -Eger istersem evde olacagim canim ne zaman isterse.. bana gucluk cikarmani dir dir etmeni istemiyorum -Baska turlu soylemedigim surece her aksam iyi bir aksam yemegi hazir bulmak istiyorum -Eski arkadaslarimla ava, baliga, icmeye veya kart oynamaya da gidecegim ve sen karismayacaksin Bunlar benim kurallarim yorumun var mi?" Yeni gelin cevap vermis? "Hayir, benim icin uygun.. Yanliz sunu bilmelisin bu evde sex her gece saat 7 de olacak.Sen olsan da olmasan da .." |
MİT
Bilim adamları, birgün mağarada yaşı 1.582.903 olan bir insan fosili bulur, bu fosili istihbarat teşkilatlarını sınamak amacıyla kullanma kararı alırlar. Önce Japon istihbaratı mağaraya girer ve 15 dk sonra dışarı çıkıp derler ki; - Bu fosilin yaşı 1.400.000 ila 1.600.000 arasında... Daha sonra CIA girer ve 12 saat sonra baya bi havalı şekilde çıkarlar: - Bufosilin yaşı 1.500.000 ila 1.600.000 arasında, derler... Hemen ardından KGB girer ve sırf Amerikalılara inat içerde 2 gün kalırlar. 49. saatte çıkar derler ki; - Bu fosilin yaşı yaklaşık olarak 1.550.000 ila 1.600.000 arasında... En son olarak bizim MİT girer. Aradan bir hafta geçer mağaradan ses yok, 1 ay olur ses yok, 1.5 ay olur ses yok. Mağaranın dışında bekleşen gazeteciler daha fazla beklemeyip içeri girerken bizimkilerden biri çıkar dışarıya... Yaka paça dağılmış gömleğin yarısı dışarıda... Sigarası için bir ateş ister, sigarasını yakar, o sırada gazeteciler heyecanla; - İçeride çalışmalar nasıl efendim? Fosilin yaşını bulabildiniz mi? Bizimki sigaradan bir fırt çeker ve; - Fosilin yaşı tam olarak 1.582.903, der. Bunu duyan gazeteciler şaşkınlıkla sorarlar: - Nasıl başardınız bunu, fosilin yaşını tam olarak nasıl tahmin ettiniz? Bizimki sigaradan derin bir nefes çeker ve derki; - Zor oldu ama "Konuşturduk .....!!! |
KORKU FILMINDEN DAHA KORKUNÇ YASANMIS OLAY...
Kendisi Bünyan’li olmayan, politikayla ugrasmis ve halen Kayseri’de yasayan isadami, Bünyan sinirinda, Kayseri Malatya kara yolu üzerinde, bir benzin istasyonuna girer.Lokantaya oturur ve orada kalabalik toplulukla birlikte bir ufak raki içer. Yürüyüs mesafesindeki Bünyan’a gitmek için, lokantadan çikar. Ancak disarisi hem zifiri karanlik hem de korkunç bir kar-tipi firtinasi baslamistir. Benzin istasyonuna yaklasik 300 metre mesafedeki, Bünyan’a dönüs yolu kenarina varir. Oradan geçen bir arabaya binip, Bünyan’a ulasma derdindedir. Firtina daha da siddetlenir. Adam bir-kaç adim ötesini bile görememektedir. Gelip-geçen bir araba da yoktur. Nihayet karanliklar içerisinde, hayalet gibi yavas yavas yaklasan bir arabanin iki farini fark eder. Arabanin, tam önünde yavaslamasiyla birlikte hemen arka kapiyi açar ve arabaya biner. Kapiyi kapatir, araba yeniden hareket eder. Içeridekilere merhaba demek ister. Ama o da ne? Araba da kimse olmadigi gibi, direksiyonda da kimse yok. Birden panige kapilir. Korkuyla, hemen arabadan atlayip, oradan kosarak uzaklasmak ister ama hem araba hizlanmis, hem de korku ile dizleri baglanmis, hareket edemez hale gelmistir. Araba keskin bir viraja dogru yaklasir. Adam dua etmeye baslar. Tüm günahlari için tövbe eder. Arabayi durdurmasi için Allaha yalvarir. Tam bu esnada, pencereden bir el uzanir ve direksiyonu kivirarak, sert virajdan arabanin dogru yola dönmesini saglar. Her tehlikeli dönemece yaklastikça, Allah’a yalvaris ve yakarisi artar ve her seferinde de bir el disaridan uzanip, direksiyonu çevirir. Sonunda kendisini biraz toparlar, ayaklarini kimildatir. "Ya Allah koru beni..." deyip, kapiyi açmasiyla birlikte, kendisini arabadan disari firlatir. Bir kaç takla attiktan sonra, sarampolde kendisine gelir. Defalarca üç Kulfu-bir Elham okuyarak, Bünyan’a yürüyerek ulasirr ve bir kahvehaneye girer. Üstübasi islak ve sok haldedir. Kendisini taniyanlar hemence sobanin basina alirlar. Eline bir çay verirler. Bir müddet sonra kendisine gelip, sesi titreyerek, basina gelen doga üstü ve korkunç olayi anlatir. Olayi dinleyenler inanmak istemeseler de, anlatan kisinin akli basinda ve toplumsal sorumluluk tasiyan bir pozisyonda oldugunu bildiklerinden, herkeste derin bir sessizlik olusur.... Yaklasik yarim saat sonra, ayni kahvehaneye Koyunabdal Köyü’nden iki kisi girer. Bir masaya oturur ve iki bardak çay söylerler. Bu arada, gelenlerden birisi, digerine sunlari söyler : --- Lan Hasan baksana, su sobanin basinda oturan GERI ZEKALI, bizim araba yolda kalinca, biz arabayi iterken, arabaya binip-inen kisi degil mi? |
TANIŞMAK İÇİN
Paris’te karşı kaldırıma geçmek için yeşil ışığın yanmasını bekleyen güzel kızın yanına yaklaşan delikanlı: - Pardon matmazel, Georges Duval adında bir genç tanıyor musunuz? - Hayır, ne yazık ki tanımıyorum. Delikanlı gülümsedi: - Öyleyse onunla tanışmak ister misiniz? TUTUKLAYIN - Komiser bey, beni tutuklayın. Karıma beş el ateş ettim. - Öldü mü? - Hayır, hiçbiri isabet etmedi. - Öyleyse neden tutuklanmayı istiyorsun? - Karım beni arıyor da... KARAKOLDA - Komiserim, izin verirseniz evimizi soyan hırsızla bir noktayı görüşmek istiyorum. - Neymiş o? - Karımın yatak odasından geçtiği halde karım uyanmamış. Bunu nasıl yaptığını bana da öğretmesini rica edeceğim. KARIŞIK Mehmet Bey köpeğinin tasmasından tutmuş yolda giderken, hoşlanmadığı bir komşusuyla karşılaştı. Komşu sordu: - Bu eşekle nereye gidiyorsun? - Yahu bu köpek be, diye tersledi Mehmet Bey. Köpekle eşeği birbirinden ayıramıyor musun? Komşu aldırışsız: - Ben köpekle konuşuyorum. Sen ne diye söze karışıyorsun? GÜVENSİZLİK Büyük bir kaya soygunundan sonra çalıntı otomobille yol alan üç soyguncu, kent dışında otomobilden inip tarlalar arasında geldikleri yöne doğru hızla ilerlediler. Uzun süren bu iz kaybettirme yürüyüşünden sonra ıssız bir yer bulup oturdular. İçlerinden biri: - Haydi sayalım artık, dedi. Kaç milyon kaldırdığımızı merak ediyorum. İkincisi elini şöyle bir salladı: - Yorgunluktan öldük yahu! Şimdi o kadar parayı saymakla ne diye uğraşalım. Yarın gazetelerde okur, biz de öğreniriz kaç milyon kaldırdığımızı. Üçüncüsü öfkeyle yerinden fırladı: - Deli misin be! Yarın her gazete ayrı bir rakam verir, biz de birbirimize gireriz! SOKAKTA - Beyefendi, çevrede bekçi ya da polise rastladınız mı? - Hayır, evladım. - Öyleyse lütfen para cüzdanınızla saatinizi bana teslim edin. SÜPER BENZİN İki deli, yolda giderken bir direksiyon bulunca çok sevindiler. O sevinçle "saatte 160’la" uzunca bir süre yol aldıktan sonra benzincinin önünde durdular. "Arabayı süren": - Onbin liralık, dedi, süper olsun. Benzinci ikisini de tepeden tırnağa süzdükten sonra: - Gidin işinize be! diye bağırdı, sizin civatalarınız gevşek! İkincisi, "araba kullanana" döndü: - Gördün mü! Araba masraf kapısı açtı bile! AT KENDİNİ Öbür dünyaya gelenler sıraya sokuluyor, uygun adım yürüyüşle Sırat köprüsü başına sevkediliyordu. Baş melek Saint Pierre, gelen bir grup erkeğe "Durr!!" buyruğunu verdikten sonra: - Karısını aldatanlar kendilerini buradan aşağıya, cehenneme atsınlar!! Gelenlerin hepsi kendini attı, bir kişi kaldı. Saint Pierre ona döndü: - Hey sen! Sağır numarası yapma! At kendini sen de! |
Bir gözlem:
Üniversitenin ilk günü dekan bir sinifa girdi ve "Günaydin!" dedi. Sinif hep birden "Günaydin, hocam!" deyince, "A! Siz birinci sinifsiniz," dedi. Sonra açikladi: "Bir hoca sinifa girip "Günaydin!" dediginde, hepsi, "Günaydin, hocam!" derse, birinci siniftirlar; gazetelerini ortadan kaldirip kitaplarini açarlarsa ikinci siniftirlar; hocayi görmek için gazetelerinin yukarisindan bakarlarsa üçüncü siniftirlar; ayaklarini siraya koyup gazetelerini okumaya devam ederlerse dördüncü siniftirlar. Hoca içeri girip "Günaydin!" dediginde, bunu not aliyorlarsa master ogrencisidirler." |
Kusur
Ben ne içki içerim, ne kumar oynarım, ne sigara kullanırım, ne de kadınlarla kızlarla düşüp kalkarım. - Yahu senin hiç kusurun yok mu Allahaşkına? - Var tabii, biraz yalancıyım... Haline şükret Dursun, çok feci bir trafik kazası geçirir... Koma halinde hastaneye kaldırırlar. Tedavi olurken kendine gelir. Yatağında bakar ki bir kolu yok... Hepten morali bozulur, asabileşir. Bir taraftan da hastaneyi birbirine katar: -Ben tek kolla nasıl yaşarım şimdi! Diye bağırıp çağırır. Kendini hastanenin penceresinden atıp intihar edeceğini söyler. Doktorlar başına toplanır, bakarlar Dursun ciddi, başlarlar nasihata: -Bak evladım, insan tek kolla da yaşayabilir, ölmediğine şükretsene. Sonra beterin beteri var. Geçen yıl Temel de kaza geçirdi. Onun iki kolunu birden kesmek zorunda kalmıştık... Ama o senin gibi bağırıp, hastaneyi birbirine katmadı. Şimdi de gül gibi yaşayıp gidiyor. İnanmazsan git de bak. Dursun, bir an sakinleşir, gider yukarı mahallede Temel’i bulur. Bir de bakar ki, Temel’in hakikaten iki kolu kesik ama, Temel bahçede kıvır kıvır oynuyor, hem de nasıl oynuyor... Bizim Dursun’un kafası karışır ve hayretle Temel’e yaklaşır: -Ula Temel, eyi ki seni gördüm, yoksa hayatum gideyidi. Ula bizim bi kolumuz kesildi diye intihar edeceğidum. Ama senin, iki koli kesik vaziyette, hem de bi dansöz gibi oynamana karşı teselli oldum... Şu dünyanın haline bak, benum tek kolum kesildi diye intihar edecek kadar beyinsuzum, sense iki koli yok göbek ataysun... Derken, Bizim Temel patlar: -Ula sen manyak misun, ne göbek atmasi. Sırtım fena halde kaşuniyi... Patlayrum. HİÇ Adamın biri otobüse binmiş. Arkaya Doğru ilerliyerek ikili sırada sadece bir kişilik yer olduğunu görünce oturmak istemiş. tam oturacağı sırada oturan adam - Dur buraya oturamassın demiş - Niye oturamazmışım boş işte - Sen benim kim olduğumu biliyonmu ki yanıma oturacaksın - Yok Kimsin - ben Yrd. Doç. bilmem kim Ayaktaki adam şaşırmış ve sormaya başlamış - Peki Yrd. doç Sonra ne olacaksın - Doç -Sonra -Yrd. dr - Sonra - Doktor - Sonra -Profesör -Sonra -Oryent Prf. - ee Sonra Adam şşırmış Ve "hiç" Demiş Ayaktaki adamda - Ben bir Hiç im Çekil Kenera BUDALA Iki dost, ada vapurunda konusuyorlardi : - Hazim Beyin geçkince bir kizi vardi. Geçen yil plajda takilirdik. Hala duruyor mu acaba? - Evlendi. - Hangi budala aldi? - Ben.... Balayı Balayini kisa kesip dönmüstü. Arkadaslari : - Hayrola? dediler. Seni bu kadar erken beklemiyorduk. Anlatti : - Arkadastir diye oteline gittik. Gitmez olaymisiz! Ilk gec, karyolamizin altina bes tane çingirak takmis. Ertesi gece yataginaltindaki somyayi çikartmis, silteyle birlikte yere yuvarlandik. Üçüncü oda kapimiza "00" yazdirmis. Her an kapi vuruluyordu, otel müsterileri "Daha isiniz bitmedi mi? Amma da uzun sürdü yahu!" diye sesleniyorlardi... Abdurrezzak Ögretmen iki ögrencisine kizar ve elliser kez adlarini yazmalarini söyler. Ögrencilerden biri bu karara itiraz eder, -Ögretmenim, bu çok büyük bir haksizlik degil mi? -Neden haksizlik olsun ki? -Onun adi Ali, benim ki ise Abdurrezzak... Diyarbakırlının biri is için İstanbul’a gelmiş. İşlerini hallettikten sonra karnı acıkmış ve bir lokantaya yemek yemeye gitmiş.Lokantanın kapısından içeri girer girmez bir papağan : - "Diyarbakırlı geldi" demiş. bunu duyan Diyarbakırlı çok şaşırmış.lokanta sahibine beni bu kus nasıl tanıdı diye sormuş. lokanta sahibi esmer olusundan ve giyiminden bildiğini söylemiş.bizim Diyarbakırlı bu kuşu çok sevmiş ve satın almak istemiş ama lokanta sahibini bir turlu ikna edememiş. çok ısrar üzerine lokanta sahibi papağanı veremeyeceğini zaten çok yaslandığını ama yumurtalarını verebileceğini söylemiş.nede olsa yumurtadan çıkan yavruda bu papağan gibi güzel renkli ve konuşabilen bir kus olacak demiş. Diyarbakırlı bunu kabul etmiş. lokantacı Diyarbakırlıya papağan yumurtası diye tavuk yumurtası, bıldırcın yumurtası, ördek yumurtası artık ne bulduysa adama kakalamış. Diyarbakırlı evine dönmüş ve bu olanları herkese anlatmış. papağanın çok güzel renkleri olduğunu, çok güzel konuştuğunu ve hatta kendisinin Diyarbakırlı olduğunu tanıdığını söylemiş herkese ve bu kusun yumurtasını aldığını yumurtadan çıkacak yavrularında aynen papağan gibi olacağını söylemiş.millet büyük bir merakla yumurtadan yavruların çıkmasını beklemeye başlamış. zamanı gelince ilk yumurtadan tavuk civcivi, ikinci yumurtadan bıldırcın yavrusu, bir sonrakinden ördek yavrusu çıkmış. tabi bizim Diyarbakırlı çok bozulmuş,mosmor olmuş.bu kızgınlıkta ilk otobüse atlayıp İstanbul’a gitmiş. lokantanın kapısından içeri girer girmez papağan - "Aptal Diyarbakırlı geldi" demiş. Diyarbakırlı papağana iyice yaklaşmış ve şöyle demiş: - "Benim aptal olduğumu bir tek sen biliyorsun ama senin ne olduğunu bütün Diyarbakır biliyor |
AMERİKALI ADAM
Amerika’da adamın biri işine giderken birden anormal bir trafiğin içine düşer, ama trafik bir milimetre bile kıpırdamamaktadır. Bir süre sonra aracının yan camına birisinin tıkladığını görür ve camı açar. -Ne var acaba? -Teröristler Bush’u yakaladılar eğer 1 milyar dolar verilmezse, üstüne benzin döküp yakacaklarmış. -Haa şimdi anladım bu trafiği... -Ya işte onun için, herkesten biraz yardım topluyoruz. -İnsanlar ne kadar veriyor ortalama olarak? -Valla yaklaşık olarak 5’er litre...!! ----- Coca Cola’nın pazarlama temsilcilerinden biri Ortadoğu’daki görevinden büyük bir hayalkırıklığıyla dönmüş.. Bir arkadaşı ona sormuş: "Sence Araplar üzerinde niye başarılı olamadınız?" "Beni Ortadoğu’ya ilk gönderdiklerinde kendime çok güveniyordum, bir tek sorun vardı o da arapça bilmememdi.. O yüzden onlara vermek istediğim mesajı yanyana 3 poster halinde düzenledim.. 1. posterde kızgın bir çölde kumların üstünde sürünen, susuzluktan kavrulmuş bir adam... 2. posterde adam yerde bulduğu Coca Cola alıp içiyor.. 3. posterde ise adam diriliyor ayağa kalkıyor ve capcanlı oluveriyor.." "Eee bu harika bir reklam, niye işe yaramadı?" "Arapların sağdan sola dogru okuduklarını bilmiyodum ki?!" ------ 25 sent Temel, 55 yaşına kadar canını dişine takmış çalışmıştı..Pastacı çıraklığı ile alışdığı hayata, pastane sahibi olarak devam etmiş, yetenekleri ve becerisi sayesinde Türkiye’nin en ünlü pastanesinin sahibi olmuş, milyarlar kazanmıştı.. Bir gün karısına "Paraları mezara ***ürecek halimiz yok. Kendimize yeni ve rahat bir hayat seçtim" dedi.."Bizim oradaki hemşerilerle konuştum... Herseyi iyice öğrendim. Kaliforniya’ya gideceğiz. Kazandığım para bize ömrümüzün sonuna kadar yeter.. Çocuklar da güzel üniversitelerde okurlar..."Temel, neyi var, neyin yok sattı. Paralarını dolara çevirdi. Bir milyon doları olmuştu. Karısını yanına aldı. Uçağa bindi.. Los Angeles’e uçtular birgün... Uçsuz bucaksız Nevada çölleri üzerinde uçarken, motorda bir arıza belirdi. Las Vegasa zorunlu iniş yapmak zorunda kaldılar. Uçak şirketi görevlileri" Buranın en lüks otelinde, şirketimizin konuğu olarak kalacaksınız. Yalnız bu kentin Las Vegas olduğunu unutmayın. Kumar oynarsanız eğer, kendi hesabınıza.." derler.. "Kumar mı" dedi, Temel, karısına.."Kumardan kazanmayı düsünen kafayı yemiş olmalı... Allah göstermesin.." Ama bir kez şansını denemek için, rulete 500 dolarlık bir fiş atmaktan da kendini alamadı. Arkası çorap söküğü gibi geldi.Temel herşeyini rulet masasında biraktı. Rulet başında nefes almadan geçirdiği saatler sırasında fena halde de sıkıştığını hissetti. Hızla tuvalete koştu. Tuvalet kapıları otomatikti. 25 sentlik bozuk para atılınca açılıyordu. Oysa Temel’de metelik kalmamıştı. Sıkıntı içinde dolanırken, oradan geçen biri, avucuna bi 25 sentlik sıkıştırdı.. Bu konularda deneyimliydi. Temelin başına gelenleri anlamıştı. Temel"çok iyi bir insansınız. Bu iyiliğinizi hayat boyu unutmayacağım. Bana lütfen kartınızı verin. Bu borcumu da size ödeyeceğim" dedi. Kartı aldı, cebine attı.. Tuvalete döndüğünde kapıyı açık buldu. İçeri girdi, rahatladı..Çıktı..Elinde kalan 25 sentle yürürken karşısına, Tek Kollu Canavar çıktı.Parayı deliğe attı, kolu çekti ve bir şangırtı ...Alet boşaldı adeta.. Temel bir kova dolusu 25 sent kazanmıştı. Bunlari fişe çevirdi, rulet masasına döndü..Gerisi peri masalı.. İki saat içinde tam 2 milyon dolari olmuştu. İki ay sonra yeni Kalifornıyalı Temel, boş oturmanın kendisine göre bir iş olmadığını farketti. Elinden gelen tek iş pastacılıktı.Parası da vardı. Bir pastane açtı. Pastaları öylesine tutuldu ki, önce Los Angele’e, sonra Kaliforniya’ya, sonrada tüm Amerika’ya yayıldı,Temel Pastaneleri... Bir kaç yıl sonra, Temel, Amerika’nın en zengin adamları arasına girdi. Temel Pastaneleri’nin onuncu yılı dolayısı ile büyük bir gece düzenlendi. Şirketin en gözde elemanları ile, ünlü konuklar bir araya geldiler. Temel yemeğin sonunda konusma yapmak için kürsüye çıktı.. Tüm başına gelenleri anlattı.. "Bütün bu başarıyı ve bu serveti bir tek kişiye borçluyum. O kişiyi bulana kadar, işte size söz veriyorum, gerekirse Amerika’daki her taşın altına bakacağım.." Şirketin genel müdürü sordu: "Ama Temel bey, size 25 sent borç veren adamın kartını aldığınızı söylemiştiniz... Adı, adresi sizde olmalı zaten.." "Bana 25 sent veren umurumda değil" dedi temel.. "Ben,tuvaletin kapısını açık bırakan adamı arıyorum!.." ----- fadime türk kadınını temsil etmek üzere dünya kadınlar komitesine çağrılmış.ülkeleri temsil eden kadınlar sırayla kürsüye çıkıp konuşuyorlarmış.bir ingiliz kadın çıkmış "ben büyük bir holdingin genel sekreteriyim,işlerden dolayı çok yoruluyordum.bir gün kocama bundan sonra bulaşıkları sen yıkayacaksın dedim.1. gün yıkamadı,2. gün yıkamadı, 3. gün yavaş yavaş yıkamaya başladı."demiş.daha sonra alman kadın kürsüye çıkmış ve o da "ünlü bir otelde halkla ilişkiler müdiresiyim.bir gün kocama bundan sonra alışverişe sen gideceksin dedim.1. gün gitmedi,2. gün gitmedi, 3. gün yavaş yavaş gitmeye başladı" demiş.sıra fadimeye gelmiş.o da "ben ev hanımıyum.temel’e bundan sora evde çamaşuru sen yıkayacaksun dedim.1i gün göremedım,2. gün göremedım,3. gün sağ gözüm yavaş yavaş görmeye başladu"demiş |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:46 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.