![]() |
Bendeki Doğa.
Gökyüzü ağlarken toprak yeşerir, İnsan ağlarken ruhu tazelenir, Yağmur, gözyaşlarında güzelleşir Doğa bana benzer yansır ruhuma. Bahar gelir süslenir, yaz vedadır… Yeşil başka güzeldir her mevsimde. Kışı, kuru bir çöl, korkunç vebadır Benzer, vuslata hasret yüreğime! Pınar gibiyimdir ruhum izlenir, Çınar gibiyimdir yıkamaz yıllar… Çakır gözlüyümdür semadan yansır, Tükenmez güneşim yansır toprakta! Uykusu özgür öyküsü özgürdür, Ne tarih yazar nede düşkündür, Onca dostları var bana türküdür, Sazımın telinde gönül alandır! Ey Adem’den beri yaşayan insan, Yok ettin ne çok, katlettin orman, Mutlu olmayı, ruhunu arayan, Sen, taş ev içinde yok olup gittin Safet Kuramaz |
Benim Gibi..
Aynasınız ruh penceremden, Işığınız saçılır istikbalime! Yazdıklarınız heyecanlarınız Kış uykusunda ruh odama aralanıyor temmuz güneşinde! Doğuyor seherim yavaş yavaş umudun treninde Zaman bulamadığınız, okuyamadığınız Son ruh seferinde! Ağustos böceği, kurbağalar, sıcaktan bunalmış sinekler Dost kumsalına dalgalar vuruyor Boğuyor sıcak ve terler! Bağlama elimde Karacaoğlan’dan türküler Anadolu tezenesi Neşet Ertaş gürlüyor Aşık Veysel Pir Sultan Abdal Aşık Mahsuni’ye yas düşüyor! Piri Reis haritası gönül boşluğumdan çiziliyor Mehteran da yalnızlık savaşı, otağında sultan huzursuz Gece kabusunda tek kişilik opera odamda inliyor! Çin setti gücünde güven turları Ergenekondan bölük pörçük yayılıyor Adı başka dili başka dini başka mini devletler her hücreme yapışıyor! Adı gerçek olan her anımda ölüm Sevda filmlerine hayaller umutlar saçıyor unutmakla Silah kında savaş frekansla yayılıyor susmakla! Öncüsü sonuncusu aldanmakla meşgul benim gibi! Safet Kuramaz |
Bırak Sigarayı...
Tandırda kokusu ağzında tütün, İçme emmi ne söyledi doktor dün, Soba borusu gibi dolmuş kurum Nerelerden duyulur öksürüğün... Her dolaştığın yerde pir dumanı, Her insana var zararı kul hakkı, Üzerinde, ağzında pis kokusu Gel içme artık durdur ihaneti! Ayaklar kesilir, ciğerler kanser... Ne yediğin tat verir, nede kader! Olsan da güzeli savunan asker Ne çabuk çöktün aynaya mı küstün? Şimdi bırakmalısın yok sonrası, O seni bitirmeden sen onu bitir! Alsın nefesin temiz oksijeni, Kendinde çevrende buna sevinir.... Safet Kuramaz |
Bilerek Yaşamak…
Hayattan beklentilerin neler, Hangi nehir sana benzer, Hangi buluta yükseleceksin Hangi baharda yeşereceksin, Düşlerin gerçeklere kaymalı... Diyorsan ömrümden tat almalı! Bende zoru severim, Bilmediğim sonunu görmediğim Her şey kendine çeker Öğrenme delisiyim... İnsan yalnız olamıyor Öğrendiğini öğretmek istiyor Dengeler içinde yansıyan aynasına Takılmadan bakabilmek diliyor… Kendisini anlayan, Bedeniyle bütünleşen Ruha yapışmak istiyor... Otuzlu yaşlarda insanı değiştiremeyiz Ortak alanların çokluğu önemli İnsan yaşıyor kendine yabancı, Israrla tanımıyor kendisini Nasıl tanıyacak başkasını Nasıl içtensin diyecek Cevap bulamıyorum bu sorulara açıkçası! Eğer birinin yanında mutluysam Sıkılmıyorsam dupduru akıyorsam Şu anı coşkuyla yaşayabiliyorsam Başka bir şeyi düşünmek istemiyorum, yaşıyorum... Sahiplenmeden, Ölüm gibi büyük bir gurbet varken! Safet Kuramaz |
Bilmem…
Hayatta güven aramam, Ne istersem onu paylaşırım... Oturmuş bir kişiliğim var, Olmaz beklentilerim! Eğer paylaşabiliyorsam devam ederim, Paylaşamıyorsam da üzülürüm! Ulaşamadığım nedenler ararım, Bulamadıkça kahrolurum! En nihayet öyle ölesiye duygular sarmaz yüreğimde... İşte nefsimiz, neler istemez ki... Her şey elin altında olsun ister yine doymaz! Hep fazlasında olur sevdaları... Eğer kapılırsak tsunami gibi akıntısına mahvoluruz! Acı dediğimiz Ve adı bedel olan depremlerinde yanarız! Düşünmüyorum hiçbir olay yazarken… Akan anlık hislerim... Dolaşıyorum bir bilsen nerelerinde, Hissettiğin en mahrem yerlerinde! Yağar çekirge gibi temmuz ateşinde... Ne olacak benim bu hallerim? Artık yüzüm bile yok, Astara saklansam resim isterken! Perdeler bile karanlığı istemiyor, Açılmayı durup dururken... En iyisi seyredeyim bendekileri Gözlerimi kapatıp öpeyim yeniden, yeniden! Avuntusu sarhoş etsin tüm benliğimi Sonrası mı? Bilmem… |
Bir Babalık Masalı…
Babam müteahhitti, Kış okur yaz ezberlerdik inşaatı, Belki herkesten çok çalıştırır... Ameleden daha amele kararken harcı, Ustadan daha usta sıvarken duvarı, Birde gözüne girmek adına var ya annemi üzmemek Canımı dişime takıp çalışırdım cahilden farklı! Kış gelir kaçardım adeta bakışlarından, İkindi geldiysem okuldan yemeğimi yerdim önceden, Para istesem kaşları çatılır... İstemezdim çoğu zaman bilmezdim kitap nerede satılır, Finallerde kalır bütünlemede ödünç kitaplarla çalışır, Sınıflarımı geçerdim… Sigara içme derdi, Kendisi içince dumanı evi sarardı, Kötü örneksin deyip eleştirdiğimde Bu ev benim der işaret ederdi evin kapısını… Başka kadınlar yüreğinde çapkınlık alevi, Eleştirse döverdi annemi... Zavallının kaç dişi kırıldı hatırlayamıyorum Ağlardık haykırarak çaresizliğimizi! Arabası vardı hacı muratlardan, Bir gün bile almadım anahtarını korkusundan, İmrendim sağda solda arkadaşlarıma... İçimde teselliydi param olursa, En iyisini alırım diyerek gelecek umudundan! Okul bitti, Ne işlerimle ilgilendi nede aşıladı cesareti! Bir gün evlendim... Parasızlığa mahkûm etti, Ödedim tek başına gariban gibi taksitleri! Ev aldım hayırlı olsuna gelmedi, Oğlum benden daha zengin oldu deyip haset etti, Baba dedim yaşlıdır dedim hep elini öptüm Yaklaştıkça uzaklaştı patladı iletişimin freni! Artık bende yaşlandım, Annem vefat etti kansere yakalandı ablam, Henüz beş yaşında bir oğlum var kimileri dede oldu Yalnızım Ankara’da... Hala meçhul babam ve istikbalim! Safet Kuramaz |
Bir İlişki Milattan Önce...
Çağlardan milat öncesi At bulmak büyük zenginlik Mağara evlerde yaşarken neme kim aldırır Kapalı mekân olsunda gelsin serinlik Gülücüklerle misafir oluyorum Kapıda afet ve dostane bakışı harika Sadece gözlerine bakabiliyorum Kekeme haller ilk ergenlik utancı başımda. Muhabbet sofrasına buyur ediyor Kapuska keçi haşlama keklik salata Ekmek nerede su kocaman tahta bardakta Marifetli yemeklerine doyum olmuyor. Eşi savaşta dağ başında yalnız başına Kaç yıldır haber yok sağlığından Korunmaya hasret güçlü erkek gerekli yaşamında Davet ediyor birlikte dostça paylaşmaya Akrabam yok bende yalnızım aslında Savaşlar bıktırmış boş dertler geçmiş yıllarda Dinmiş, kuralmış, toplummuş yok aslında Martı özgürlüğünde kabul ediyorum! Asırlar geldi geçti Hala aynı ruhta yaşamın adresi Amaçlar değişti Araçları aynı iki kişilik oyun açılınca tiyatro perdesi. Bir ilişki milattan önce Yarı çıplak beden normal görünce Saklambaç oyunu gibi aşkla döndürmece O zaman doğaldı şimdi moda tek farkı! Safet Kuramaz |
Bir Seni Dinliyorum Ruhum....
Bir seni dinliyorum ruhum... Heveslerin isteklerin dediklerin evvelin ahirin, Seni dinliyorum, ne gürültülüymüşsün geçici yurdum! Her andan sesler, Hepsinden emeller, İsyankâr felekler, Haçlı ordusu gibi Kahire’m önünde Korumaya hazır görünmez melekler... Şerden pişman biraz sonra yine pişman Ardı arkası kesilmez huylarım tekrarlanan Köşeleri dönünce! Bir seni dinliyorum ruhum... Ağlarken aş istemen ne harika! Boyun bükmüş aslan kesilmiş gururum Ne olur diyen sözün beynimde deha! Fakirden daha fakir, Yetimden daha yetim, Fakihin yüreğinde sabır, Her anı sanılır elem! Rolünde mahir seyirciler alkışlar, Derviş teslimiyeti cezam Alnım secdeye gömülünce! Bir seni dinliyorum ruhum... Aynalara bakınca beğenmez oldun bedenim, Yaşlılık illeti estetik derdinde her doktor seferim, Kabullenmelisin ilaç içmek artık kaderim! Asan elinde peygamber yoldaşı, Sakalın göğsünde aklar torbası, Belin bükülmüş herkesten medet yoldaşı! Hayallerin on beşinde koşarken kırlarda, Gözlerinde ahlar... Yaşlar moda, podyumda şovu Çocukların fazlalık gibi görür akşam eve dönünce! Bir seni dinliyorum ruhum... Seni hep ihmal ettim biliyorum, Hep derdim oldu cesedim itiraf ediyorum, Karanlık ******* boğdun sıkıntı dedim seziyorum! Süslendim hep ecele, Giyinmek için kefene, Taşınmak için toprağa elden ele, Senin gıdan gerçek aşkı ihmal ettim secdelerde inliyorum! Faydası yok dönmenin Münker Nekir’i görünce... Safet Kuramaz |
Bir Tanem...
Aşkın doğası sende saklı bir tanem, Süt gibi, su gibi, yağmur damlası gibi... Kar içinden özgürce fırlayan çiğdemim Ruhumda sevgin mayası hep kalıcı! Neler öldü... Ne depremler korkuttu, soğan ekmek bulduk yedik şükürle! Sahiplenmedik düne sonlar ürküttü, Beraber ağladık beraber güldük... Hatalar yaptım, inceliğini düşünmedim Ne kendimi nede seni güldüremedim, Her an en güzelini istedim, yaşatamadım Ne söylersen söyle, haklısın bir tanem.... Savaşta, afette, fırtınada çok şeyler yıkılır! Kimse istemez kötüyü, keşkeler dillenir! Neler feda etmezdi bilselerdi... Sonra kıymeti bilinir, Seni kırdım, üzdüm... Affet beni bir tanem! Yüreğin ferah, gözlerin aşk ışığımla dolsun, Hayalin cennet, ruhun hamuru benle yoğrulsun, İş, güç, çocuğumuz tek yorgunluğumuz olsun Kem gözlere inat mutlu olalım bir tanem! Safet Kuramaz |
Bizden Biri...
Asırlık çınarın dibinde tespih çeker derviş, Gecenin karanlığı umurunda olmaz! Uzamış saçı, sakalı... Sudan başka ne yer içermiş! Yalnızlık derdi, Çocuk şefkatinde sevimli... Göz yaşlarında zikirle dudakları coşarmış! Soğuk bedenine ilaç, Sıcak yüreğine taç, Umursanmaz anlar nefsini bırakırmış aç... Kuruyan, büzülen tenine yağmur damlası imdat edermiş! İsyankar geçirdiği yıllar... Kul hakkını gözetmediği ilişkiler... İbadetten uzak haramla seviştiği sevgiler... Her hatırladığında istiğfarla zıplarmış korkudan! Eşi, çocukları, yakınları ölümle bir, bir terk etmişler Elinde son içki şişesi, kırılmış o da ezan sesiyle! O gün son kez demiş “ne yaptım ben? ” pişmanlık diliyle, Kendini atmış çınarın dibine! Bütün dostları, doğası, doğallığı Çimenlerde izi...Son kıldığı namazı! Solan papatyada, kır çiçeklerinde sohbeti Düşerken sonbahar yaprakları! Eğilmiş büklüm, büklüm ederken son duası... Gözünde gerçek sevgiliye özlem, cennet tütsüsü Uzanmış sanki, baharda toprakla yeniden doğacak gibi! Safet Kuramaz |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:14 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.