www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Adnan DURMAZ (https://www.cakal.net/showthread.php?t=81929)

F.S.Mehmet1453 08-16-2007 12:48 PM

Ateş Çiçeği-24

Belki bir alaşafakta bir hain kurşunundan
Belki yazı masasının başında bombalanarak

Çoğu zaman bir kavganın tam ortasında vurularak
Bazan yargısız infazla
insanlara sevdası suç sayılarak
Kahramanlar da ölür


Kimi zaman
uğruna bir ömür zindan yattığı
güzel günlere varamadan
Ama inanarak sonuna kadar
Kahramanlar da ölür

Ve onlar
İnsanlığın yüreğine gömülür
……………………………………………………………………………

Demek ki suçsuz yere öldürülen makinalı tüfek erinin kardeşi Yarbay Arif Bey'i öldürmeyi kafasına koymuş, bunu hemen o gece karanlıktan yararlanarak yapıvermişti.
Hasan İzzetin Dinamo,
Kutsal İsyan 4. Cilt. Sf.380

Olayla ilgili tahkikat sırasında suikastın vukua geldiği saatlerdeki iki nöbetçi ile Arif Bey'in çadırının yanındaki çadırda yatan yaveri Üsteğmen İhsan ve Karakeçili Müfrezesindeki erlerin ısrarı üzerine de Kızılcahamam Müfreze Komutanı Binbaşı Rüştü'yü tevkif ettiler. Yarbay Arif Gerede'ye asilerin üzerine gönderilen ve müfrezeyi iyi idare edemeyen Binbaşı Rüştü'yü asmak istemişti. Araya giren bazı zatlar Yarbayı bu fikirden vazgeçirmişti.
Genel Kurmay Başkanlığı Harp Tarihi Dairesi yayınları,
Türk İstiklal Harbi Serisi, 4. Cilt
Arif Bey son derece haşin ve geçimsizdi. Bu yüzden herkes kendisinden çekinirdi. Arif, müfrezesi ile beraber Bolu'ya gitmek için ayrıldığı sıralarda, Rafet Paşa Afyon'a geldi. Ankara'dan Nazilli'ye Nazilli'den Ankara'ya sık sık gidip gelirdi. Her seferinde de Afyon'a uğrar ve bizimle görüşürdü. Bu defaki gelişinde Tümen Komutanı Ömer Lütfi Bey, Müdafaa-i Hukukçulardan Reşit Bey, ben ve Rafet Paşa akşam oturup konuştuk. Reşit Bey, Arif Bey’den şikayet etti 'kendisinin Afyon'dan uzaklaştırılmasının iyi olacağını, aksi takdirde müessif olaylar çıkacağını' söyledi. Tümen Komutanı da bu mütalaaya iştirak etti. Bunun üzerine Rafet Paşa- Merak etmeyin Arif Bey bir daha Afyon'a gelmeyecek dedi. Arif Bey'in Kızılcahamam da çadırında öldürülmesi, faili meçhul kalmakla beraber, kuvvetli bir ihtimalle Rafet Paşa tarafından hazırlanmış bir hareket olması gerekir. Maiyetindekiler Afyon'a geldikle-rinde, atını, silahını, parasını, eşyasını Müdafaa-i Hukuka teslim ederlerken Arif Bey'in en yakını Ali Çavuş'a bazı sorular sordum, 'Ben öldürdüm' demedi amma, yüzün-den onun öldürdüğü anlaşılıyordu. Nitekim Arif Bey'in bazı adamları da, Onu, Ali Çavuş'un öldürdüğünü daha sonra açıkça söylediler..
Sabahattin Selek,
Milli Mücadele, 2. Cilt sf.76.




……………………………………………………………………………












Gecenin en kör vakti
Oturup fısıltıyla konuşmağa durdular
İlk kimin aklına geldi içerdeki altınların hayali
Şeytan ilk kimi dürttü

Bozkır'dan yağmalanan altınlardan
bir tek penez bile düşmemişti onlara
Açlık çalıp - kıtlık oynar zamanda
Çoğu dağlardan derlenmiş hırsız- eşkıya

İlk kimin beynine düştü ihanet kurdu
Halil Çavuş / Tatar Hasan / Abiloğlu / Püsküllü
Esen yelden de gizli
Gecenin en kör vakti fısıldaştılar

Belki Rafet Paşa
gizli emir vermiş idi Halil Çavuş'a
O da onları düşürdü altın aşkına
Bilinmez
Bilinen
Altınlar büyüdükçe büyüdü karanlıkta
Gecenin kör zamanında
Dört nöbetçi kavil etti
Abiloğlu açtı çadırın düğmesini
Silahını doğrultup Arif Bey'in başına
Duyurmadan uyuklayan emir subayına
Tetiğe basıverdi

Derler ki
Altınları aldılar / Sakladılar karmaşada
Geriye dönerlerken eşkıyaya soyuldular
İt gibi pişman oldular

Yoksul sokaklarda yayıldı kara haber
Bayat'tan Afyon'a ağlayıp söylediler
Acı yüreğe döküldü / Dost ağladı düşman güldü
Kuva-i Milliye'nin Çelik Pençesi
para için öldürüldü




……………………………………………………………………………


Hanı dediğimiz, beğ erenler
Dünya menim diyenler, ecel aldı
Yer gizledi, fani dünya yine kaldı
Gelimli gidimli dünya, ahır sonu
ölümlü dünya

Şamil Cemsidov
Kitab-ı Dede Korkud,Kültür Bakanlığı yayınları,




Gel zaman git zaman oldu
Çanakkale Savaş'ında gözünden vurulan
Baba bir ana ayrı kardeşi Arif Bey'in
Emekliye sevk edilmiş Yüzbaşı Mazhar
Evlendi Zeynep Hanım'la..

Gel zaman git zaman oldu
Ölümün korkusu duyuldu Bayat'ta
Dediler ki o zamanın büyükleri
Arif Bey dediğin ne vatanperver
Öldürmüşse eğer bizim köylüler
Hem de para için / hem de haince
Sonları mutlak kötüdür
Yaşayan görür dediler
Gel zaman git zaman oldu
Tatar Hasan yorgan dide dide öldü
Püsküllü Kör oldu
sokaklarda yede yede öldü
Abiloğlu delirdi
kesmeye yatırdı avradını
Ölürken bar bar bağırdı

Arif Bey'i ben öldürdüm
Arif Bey'i ben öldürdüm
öldürdüm! ...



……………………………………………………………………………


Çok güvenilir dört nöbetçinin beklediği bir çadıra, onlara görünmeden gelip, çadırın bir kıyısından silahını içeri sokarak, Arif Bey'i öldürüp sonra nöbetçilere görünmeden bir insanın, ortadan yok olması, insan mantığı açısından mümkün görünmüyor.
(Yazarın notu)
……………………………………………………………………………



Dedi ki 'o çok uzak denizlere varsak
orada gemilerimiz olsa..'
Sustu hiç deniz görmemiş gözleriyle
bir an bin yılmış gibi sarsak
Dedi 'Nerede olursak olsak
yüreğimizin demiri
zehirli acıların örsünde narlanmış bizim
zincirimiz yangınlara bağlanmış bir yol
çileden çileye köprüler kursak
gene de
o çok uzak denizlere varsak

Nice acılar var ki
Nice insanı çökerten
Yürek kızartan gönül karartan
Çok gülüp geçmişiz onlara

Direnmek kimliğimizdir
Tarihimiz acının da tarihi
Sevda bitmeyen yenilgimizdir...'

Dedi ki 'Suyun hiç varmadığı çöller var
Bir yanda gazel dökümü / Bir yanda çiçek sağnağı
Bakma dudaklarımızın çöl olduğuna
gün doğmadan neler doğar

Ve yağmur
bir yerlerde
hep yağar...'

F.S.Mehmet1453 08-16-2007 12:48 PM

Ateş Kuşu

Saat gece iki
Ateşe verilmiş haziran
Dili koparılmış cumartesi
Saatleri ökçelerle ezilmiş kent
Benim lanetim
Günahkar çocuğu Arşpel'in
Utancını saklamış *******e
Kanayan akışımın tanığı *******e
Şarkım
Orman yangınlarından arta kalan
Ateş çığlığı
Bir yel eser seni düşündüğümde
Bir sevda kuryesi soluğu serin
Savrulur küllerim kanar giderim...
Engerek ağusu değil yüreğimden gövdeme yayılan
Akrep ağusu değil
Acın senin-eldesizliğin dayanılmaz yokluğun
Birikir de ciğerimi parçalar
İçin için yanarım...

Yaşamı yemyeşil gülen yapraklar
Dökülmüş toprağa gazele dönmüş
Susmuş derin akışlı sularda çağlayan coşku
Yitirmiş sonsuzunu maviler
Yokluğuna ölüm demem
Acının dişleri geçmez ölüme
Sana giden yolları kan bürümüşse
Uçurumlar kesmişse bütün gelişlerini
Neye yarar aşktır demek yaşamanın anlamı

Saat gece iki buçuk
Şimdi umutsuzluğun dünyanın tüm çölleri
Yüreğim yokluğunun kum saati zamanda
Ve her kum tanesi eldesizliğin
Boşluğunda çırpınan sözcükler neye yarar
Karanlıkta uyuyan acımın tanığı kent
Varsın yıkılsın utancından...
Kavgalar yaşadım-nice kavgalar
Demiri hamur eden ateşleri dağladım
Akkor oldu yüreğim ayrılığın örsünde
Dudağımda yalanlanan türküler yarım kaldı
Yarım kaldı yaşadığım onca kent
Katliam alanlarında kurbanlık koyun gibi
Vurulan arkadaşların acısına dayandım
Kanla yarım kalmış sevdalardan sonra
Bilek damarlarımı kesecek kadar
Korkak biri değilim...

Kanlı bir çeteleye dönse de yürek
Çekmedim fitilini coşkusuz, kavgalarda
Fırtınasız sevdalara hiç inancım olmadı
Ondandır yangınlarda aradım seni ateş kuşu
Seni okyanus kasırgalarında
Ve bulduğum zaman kanlar içinde
Yaralı bir kayıktın çırpınan dalgalarda
Umut umut türküler yoldaş ettim yalnızlığına
Ve yeniden doğmanın ömre bedelligini
Tam yaşıyoruz derken
Yarım kaldı dudağımda öpüşün
Ellerin yarım kaldı avuçlarımda...
Güneşin türküsünü karaya boyadılar
Yüce dağın sümbülünü yoldular
Zulüm dendi adına
Yağan kar-buz tutan su
Gün gelir de erir gider sel olur
Yüreğe çarpan buz dağları
Erimek bilmez
Bu da zulüm değil mi...

Coşkulara vatan olan bir yürek
Nasıl dağı kesilir acının
Küllenmeyen ateşlerin cehennmeden geldiğini
Kim inkâr edebilir! .

Ey sert kayanın bağrına
Zamanı çizen rüzgâr
Türküm
Yanmış ormanlardan kalan
Küllerin çığlığı
Savur sevdamı kanatlarınla ona
Yaralarına bassın beni
Ateşimle acısını dağlasın
Ve ona sevdamı anlatsın acı çığlığım
Anlasın sevdiğim
Hep onu sevdiğimi
Ve artık ağlamasın
Ve artık ağlamasın...

F.S.Mehmet1453 08-16-2007 12:48 PM

Ateş Şarkısı

Dizeler dile dökemez
Oğulları öldürülmüş anaların yasını
Cellat çizmeleri altında şafak gül gibi sökmez
Ay paklamaz zulümden gecenin karasını
Irzına geçilen çocukların
Yakılmış cesetlerin yüzüne akşam düş gibi çökmez
Hangi söz anlatabilir
Kolları kopmuş askerin yürek yarasını
Ve tam vardiya ölüm fabrikaları
Silah simsarları haykırdı
İnsan hakları hayvan hakları!
Vay anasını be!
Vay anasını!...
Ey Bosna
Yaşamın anlamı kalmayan zaman
Zaman zaman
Yalnızca ölüm anlamlı olan Bosna
Boğazlandın bir dağ gibi
Dünyanın tam ortasında
Ve barış tellalları-uygarlık vampirler
Bu insan kıyımına utançsızca baktı da
Göremedi be!
Göremedi be!
Göremedi!...
Akşamların coşkuyla karşılandığı evleri yaktılar
Evlerin ne suçu vardı
Kahvaltı masalarınıDuvardaki resimleri
Oyuncak bebekleri yaktılar
Oyuncak bebeklerin ne suçu vardı
Anaları çocuklarına hasret
Gençkızları düşlerinde yaktılar
Onların da anaları yok muydu
Bebekleri yok muydu- bağırlarına basıp adına mutluluk dedikleri
Ve ağıtlar yükseldi
Tüm yoksul sokakalarında yer yüzünün
Ruhuna kadar sömürülmüş milyonlar
Su ve ekmek sundular gözyaşlarından
Bosna yaşasın diye
Bağdaki üzümünü gözleyen
Topraktaki petrolü izleyen uydular
Ne ayyuka çıkan ceset kokularını
Ne dünyayı sarsan kıyım çığlıklarını
Bir onlar duymadı be!
Duymadı be!
Duymadı!...
Mostar köprüsünün üstünde
Aşıklar dolaşırdı akşamları
Gök lacivert bir şarkıydı
Bir peri masalında ay akardı tüller içinde
Masmavi bir coşkuydu aşk
Yıldızlar bir pembe bir sarı
Akardı Mostar güller içinde
Mostar köprüsü’ nün üstünde
Kaçıncı yakılışıdır Roma’ nın
Kudüs’ ün kaçıncı işgâli
Kaçıncı cehennemdir Srebrenica
Sen kaçıncı Hitlersin Sloban Miloseviç
İnsan kasabı, piç oğlu piç
Orada ırzına geçildi
Gözyaşlarının bile
Yeniden çarmıhlandı Spartaküs
Nesimi’ nin derisini yüzdüler
Bedreddin’ im bir ağaca asıldı
Kaçıncı kez kirlendi
Barış simsarlarının kof sözleri orada
Masallardaki iyiler
Yıldızlı göğün sırları
Yorulmuş yaşamların çiçeklenen kırları
Yamaçlarda dinlenen
Eski zaman yatırları
Katledildi orada
Annelerin parçalanmış memelerinden
Sütleri toprağa damlıyor
Öldürülmüş çocukların oyulmuş gözlerinden
Anneleri kanıyor
Artık ellerimi tutamazsın anne ellerim yok
Bir daha sevinci koşamam sokaklarda
Bacaklarım kopuk
Sokaklar yıkık
Bir sesim vardı
Gülüşüme şarapneller düştüğü anda
Bütün çocuk sesleriyle birlikte
İnsanlığın suratına haykırdı
Misketime benziyordu öldüğüm kurşun
Yağarken gökyüzünden yanık et-kopuk bacak
İnsanlık kördü anne
İnsanlık sağırdı
Bir çığlığım kaldı benden
Tarihin vicdanında yargılanacak
Gayrı gözyaşlarını biriktirirsin
Dünyanın dört yanında yalnızca ağlayanlar
Sonra da oturup içsin
Senin yazdığın yaldızlı dizeler
Öfkeye- kınamaya- yasa dair
Artık durdurmaya yetmez
Bitmiş bir soykırımı ey şair
İsyana kesmedikçe kederin
Kalemin yüreğine saplanıp
Ateşle yazılmadıkça dizelerin daha çok
Vampirler sokaklard uluyacak
Başka bosnalar kanayacak
İnsanlık zulüm soluyacak
Çocuklar soracak ey insanlık
Çocuklar sizden soracak
Sevinçler ne kadar az
Azrail ne kadar çok
Artık ellerimi tutamazsın anne
Ellerim yok!...

F.S.Mehmet1453 08-16-2007 12:48 PM

Ay Sancısı

yorgunum
uçurum diplerinde zirvelerinde
yıldızlar dökülür bir yanıma
bir yanım çığlık çığlık girdaplardında
söyle cılız gülüşün mü
hoyrat uysallıkların mı girdi kanıma

bu gecedir
karanlık şüpheyle dolaşır ayrıntılarda
an olur
ruhunu neşterlersin kanlar içinde
sönmüş bir küçük ateşin küllerinden
türküler yakasın delice

bu gecedir
yıldız basar- bulut sarar yarana
kısır bozkırlar acır gözbebeklerinde
ananın kavruk yazgısı
bir de nafile zamanlar
saplanır yüreğine isyanla
gecedir bu...

yorgunsun
karaya boyanmış kentlere gidip gelmekten
kirli bakışlardan
kör dostluklardan
bazan kar da kara yağar karanlık sokaklara
nasıl tükürük gibiyse gülüş
namussuzun suratında


gecedir
parmak uçlarım diken kesilir bir an
dokunsam tenin acır
gövdemden dörtnal geçen
bir deli tay olursun bazan
yangınlar ertesinde
baharlar ucundasın...

değmeyin yüreğim acılı
anlatamam
kollarımda ay sancılı...

F.S.Mehmet1453 08-16-2007 12:48 PM

Ay Yiyen Yalnızlık

yalnızlığım benim
gemisiz korsanım
bir sal yap düşlerini
bütün denizlerde yurdunu ara
yalnızlığım benim
sevgilim ve celladım
sal beni denizlerin en derinine

şimdi yarasalar barınan yürek
hiçlik uğuldayan dipsiz mağara
özlemin iğne geçmez gecesi yırtık
dalgaların kitabında mor menevişler
yalnızlığım benim
çöllere atılmış teknem
bekleyişin yelkenleri rüzgarsız
ayın gülüşü yara
öyle bir çöl denizi zaman
ölümden sonrası-candan öncesi

çırıl çıplak teninden kalan yankılar
çınlar kum
ve rüzgar
gitmiş şahbaz atlar köpük köpüğe
kendini bu taştan boşluğa çarpar
başka zamanlardan haykıran sesim

gitme
beni bekle
gitme

ünledim ay da gördü
ün ettim ünümü yetiremedim

yalnızlığım benim
geç kalmış yağmurum
soldu sabırlarım bekleyişlerim
şimdi sen yağ beni kurak sulara
kumlarda yankılanan gövdenin şarkısına
kıyıda boncuk satan boncuk gözlü çocuklara
deniz masalları anlatan ihtiyara
evine mutlu dönen balıkçının gülümseyişine
liman işçilerinin kalabalık sesine
yıldızlara yağ beni
sabırsız kumlara
ve ille dalgalara
beni yağ ey yalnızlık
belki sular karışmıştır yarin terine

çapulcular ayartmış ay düşlerini
çünki ben gelmeden eksikti mavi
yırtıktı bulut
kırıktı ayın kalbi
uzak adalarda kösnül bir gece
şehvet ateşleri yakmış ayyaş tayfalar
oynatmışlar deniz perilerini

zaman
ölü martılar gibi
sularda
kusmuk bulutlara küskün sabah

gözlerinde yıldızları saymadan
yatağına sularımı yaymadan
bir bergüzar telek bile koymadan
gitmiş mor balaban benden öncesi

yalnızlığım benim
yurtsuz albatrosum
yolsuz belsiz gökyüzünde bulutun buhar olmuş
yankısız çığlığımın yarası
sesin bulutta mı suda mı saklı
özlemin yolları beladan büklü
sensizim sırtımda zamanlar yüklü
gayri buradan öte götüremedim

bekleyişin ışık sızmaz gecesi
yelkenler paramparça
direklere ağ kurmuş örümcekler
güvertede tüm ufuklar kapalı
birkaç günahkar tanrı
gemi ambarında kafayı çeker
seslenmişim

gitme
bekle beni
geri dön

ellerimde hiçlik

küskün
gözlerinden mi
başlar
insan

gücendiren
nedir
insan
yüzünü

sonunda kustum kalbimi suların suratına
yukarda ay
uzattım elimi
aldım
ısırdım
ağzım yüzüm ışık kesti

işte tam da orada
beni sapkın ilan etti bütün ahali
gül
düm
gecenin sonunda-günden öncesi

F.S.Mehmet1453 08-16-2007 12:48 PM

Ayrıldıktan Sonra Anlayacaksın Nasıl Sevdiğini-1

gece demlenirken uykularda
beton yığınlarında ay bedirlenirken
yıldızlar ürperirken sularda
yalnızlık nemlenirken
yaslanıp yalnızlığa beni anımsayacaksın
ıssız dehlizlerinde gecenin
acının ayak sesleri
soluğundan bile sakladığın giz
dipsiz kuyularda açılacak
yüzün hüzünler mezrası
ıssızında biz
kanayacaksın...

esip esip giden yaşamın dallarında
taze güller gibi solarken her gün
içindeki kadın saçlarını yolacak
düşlerini yağmalayan kan rengi sonbahara
orada yalnızlıklar delirir
en olmadık zamanlarda beni soracak
- o şimdi kim bilir...

ıslanmış akşamların kıyısında
saçak altlarında kederin
sancılanmış yüzümde gözlerim köz
bazan pastacı geçerken
bazan telefon zilinde
zamanın çaldığı o kırık lir
ansızın gülüşünün yakasına yapışıp
soracak içindeki hummalı kadın
- o şimdi kim bilir...

kim bilir hangi kentte hangi yangınlardadır
belki dalgın gözleri ürperir dalgalarda
küskündür-yaralıdır-yapa yalnız kuytularda
kıvranır bin yerinden bıçaklanmış uykularda
sızlar her dakika seni düşünüp
belki de kollarında bir kadın
ona şiirler okur-dizeleri kan
gözleri her yerin acemisidir
kırık kanatlı coşkular ne zaman kapaklansa
seni isyanla anardır
- o şimdi kim bilir...

F.S.Mehmet1453 08-16-2007 12:49 PM

Ayrıldıktan Sonra Anlayacaksın Nasıl Sevdiğini-2

kavgalarımız gelecek aklına
akılalmaz basitlikte küsüşme nedenlerimiz
gülden- buluttan- yumuşamış taştan
kaç kez tuz-buz ettik yüreklerimizi
fakat tek bir sözcükle kaç kez
kaç kez bir bakışın taşıdığı öpüşle
dirilttik yeni baştan...

anlaşılmamış insanların küskünlüğüyle
yalnızlık kandilleri gibi yanan
yaralı kuş bakışlarım düşecek aklına
bazan sancılı susuşlarım
insanların acısında susuz balıklar gibi
çırpınan...
ve sağanaklarca sevişmeler
sevgide kanatlanıp uçtuğumuz sonsuzluk
el ele- soluk soluğa
tüketemediğimiz güzel hasret
örtündüğümüz keder
ve ansızın coşkuların kanadına saplanan hançer
aşkları tomurcukta koparan nefret...

savaş alanlarına da ilkyaz yeniden gelir
acıların üstüne de güneş doğacak
ama zamanın yüzünde aşkların izi kalır
ayrıldıktan sonra anlayacaksın nasıl sevdiğini
işten geçmiş olacak...

F.S.Mehmet1453 08-16-2007 12:49 PM

Ayrılığa Gazel

o yırtıcı sessizlik ki acının sesidir
aslında her ayrılık ölüm denemesidir

yarılır yürekler yerle bir olur her şey
o bir felaket kuşu azrail kuryesidir

kendini terkedersen çürürsün her şey gibi
sırtın hüzün abası altın yalnızlık şiltesidir

her candaki ölüm gibi büyür aşklarla birlikte
gülde diken “ayrılık ümitlerin ötesinde bir şehir”

kemirirse insanlar birbirinin yüreğini
ayrılık ertelenmiş bir ömrün mavisidir

F.S.Mehmet1453 08-16-2007 12:49 PM

Ayrılıklar Adresin

Müstezat



bir yangın soluğu uykusuzluklarda nefesin
gecenin neresindesin
bir ayrılık mevsiminde durmadan gazel dökersin
ağlarsın duyulmaz sesin
kaç insan geldi geçti- kaç ayrılık- kaç hasret
sevginin arkası nefret
şimdi yaşanmadan yakılmış şiirler ertesindesin
kederlerdesin
terkedilmek durmaksızın- çarpılmak duvarlara
bir yürek dolusu yara
yağmalanmış bir yaşamın biıinmezliklerindesin
ayrılıklar adresin

F.S.Mehmet1453 08-16-2007 12:49 PM

Ayrılıklar Yürek Söker

giderim
öksüz kalırsın
ararsın beni bir gün
ağlarsın bu hüzün akşamlarda

bir deniz kalır
keder kanar dalgalarda
yüreği köpük içinde
şarkıları haşarı
her gün başka bir yol keser
bu kentte gök akşamları
imbatı hicrandan eser
bir başka hüzzam
sapsarı

gün olur
bir yaprak gibi kurur yüzüm zamanda
aşkyeşil hâreli gözlerinden dökülür
incecik bir an olur gülüşüne yağarım
kuytu limanın olurum
sığınırsın
dalgınlıklarında
bakışından silindikçe ışığım
benden bir şeyler ölür sende
adımı söylersin bazan
duyarım bir yerlerde
ve kanarsın ıssızımda
ayrılık bu
yürek dağ olsa sökülür
giderim
ak bir lale gibi
boynun öksüz bükülür


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:47 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.