![]() |
Hatıra Koleksiyonu
Kızgın güneşler gördüm. Işığını yansıtmaya çalışan. Uçuk rüyalar gördüm. Senin gerçeğini arayan. Hatıra koleksiyonuna düştüm. Anılar, solmuş yapraklar gibi. İçime sensizlikler astım. Vestiyerler sessiz sedasız. Seni, düşünürken, Yaşamımı ödüyorum. Borçlu kaldığım günleri, Alnında volta atan düşüncelerimi. Her şey, ne kadar da uzak. Ayrılık, uzayan yıldızlar gibi. Karanlıkta kalmış hisler gibi. Yaşamın koridorlarına sapmışım. Seni bulayım derken, Ölümün çamuruna saplanmışım. Şimdi uykularım dolaba kitlenmiş. Anahtarlar karanlığa karışmış. Duvarlara esir oldum. Seni çizerken, Kendi yaşamımdan oldum. Kudret Alkan |
Hayal Çizgisi
Bilmezsin, Issızlıklara adanmayı. Bile bile ayrılık soğuğunda, Sıcak bir düş aradığımı. Sorgu kokan ayrılıklara tutundum. Felsefemde, yalnızlıklar büktüm. Gece ölü gibi gülüyordu. Ben ise yaşam gibi ağlıyordum. Bütün oyuncaklarını kaybetmiş çocuk gibi, Hayatı hıçkırıyordum. Sonsuzluğun yetmezliğinde, Ellerin hükümleri, Gönül odasında yollarını tutuşmuştu. Oradan bir sıcaklık doğdu. Tüm şehirleri saran. Ümitsiz kalan düşler mekanında, Yaşla dolu mektuplar sıralanır. Her birinde ağlayan mürekkepler, Kendilerini yazanlara tutunurlar. Ben de sana tutundum. Ama gülerek, ama ağlayarak. İnce bir hayal çizgisinde, Gerçeğimi terk ederek. Kudret Alkan |
Hayal Damlaları
İçimi acıtan yıllar bırakmışsın. Zaman, Akıp gittikçe yaralar, beni. Anılarıma bir türlü kavuşamam. Oysa ne güzeldi. Diktiğimiz yarınlar. Tohumlarında seviştiğimiz, Onca hayal damlaları. Duvarlara karanlık düşmüş. Kapılar gözükmüyor. Bir türlü çıkışımı bulamıyorum. Her şey yaşamdan ayrılmış. Bilirim, gerçeği aradığını. Ve düşlerin içinde, Aniden kaybolduğunu. Bak, acılarım seni çağırıyor. Senden gelen her şeyi, Kendine ömür kılıyor. Dipsiz bir kuyunun içinde, Işığı bekleyen su olmuşum. Al götür beni. İnancım sana damlasın. Ve adımıza, Ölümsüzlük yazılsın. Kudret Alkan |
Hayat Ağrısı
Gece ocağının dumanı tüter. Yalnızlığım geçmişimle konuşur. Büyümez içimdeki çocuk. Karanlığın kanatlarına uzanmışım. Taşınır içimdeki acılar. Yaşamımın üzerini örten anılar. Hayallerin perdesini araladım. Ayrılık, hayat ağrısı. Bir türlü silinmez kuşkuları. Günler sırtını dönmüş. Bir türlü karışamam yaşama. Çünkü yaşam, Sırt üstü düşmüş. Ne kaldıran var, Ne de yaklaşan. Kudret Alkan |
Hayat Defteri
Hayat bir defterdir. Üzerine aşklarımı ve hatalarımı yazdığım. Mürekkeplerden küskünlük karışır. Ayrılık devamlı beni yoklar. Kaçış yoktur, seninle olanlardan. Hayat, bir acının bağırmasıdır. Yüreğim yalnızlığa doymaya başlar. Her yanı saran ayrı bir ben. Senden gelenle sen olmuş bir ben. Şimdi korkuya sarılmak gerek. Onunla seni bulmak. İçimdeki artan mutluluk denizine doğru. Düştüğüm ve yenildiğim o büyük dalgalar. Her ıslanışımda hatırladığım ayrılık. Ölümü aratan bir acı, bu. Kurtulmak ve kaçmak gerek. Senden ve kendimden. Bir gün, beni gömecek olan sevgimden. Kudret Alkan |
Hayat Kalemi
Derdine akmayan bilemez. Ne kadar çok büyürsen, Kendinden o kadar çok uzaklaşırsın. Gerçi, uzaklığın bir anda yakınlığın olur. Dağları ve beraberinde duran manzarayı temizler. İnce çizgilerle hayatın kalemi olur. Hayat, akıp giden düşünceler diyarıdır. Toprak, bedenin gerçek bir çözücüsüdür. Orada, insan ruhu onurlandırılır. Ruhun sönmeyen ateşleriyle. Büyük insanlar gördüm. Ellerinde mızraklarla iblis avlamaya çıkmışlardı. Onlar korkularının son örneğiydi. İnsanın küçük beklentilerine akın eden karınca gibiydiler. Onlar, yapay bir havuzun parasal ödentisiydiler. Çünkü uçurumun içinde maddenin akıntısını yüklendiler. Hafızam, derin bir okyanusun gürültü yaratan dalgalarıdır. Bir çok kıyının içindedir, sefalet türküsü. Derinliğin içinde terk edilmiştir, yiğitlik dünyası. Dev bir akvaryumun içinden çoğalır, insanın haykırışı. Kalemim gitgide küçülüyor. Ama ben, sessiz bir dev gibiyim. Gençleşmek kadar yaşlılığı da seviyorum. Yaşlılık, gençlik olmadan kendisine bürünemez. Çığlık atan kuşları yurduna götüremez. İşte bir ıslık gibiyim. Yıldızlara dolanan umut gibiyim. Özgürlüğün kapısına tutunmaya çalışan savaş gibiyim. Aslında; Kendi kendine doymaya çalışan istila gibiyim. Kudret Alkan |
Hayat Kurşunu
Ayrılık, bende bitmiyor. Hala o eski günlerin kokusundayım. Saç tellerim yaşlılığa bürünmüş. Yollar benden kaçıyor. Silahı kendime sıkmışım. Hayat denen kurşunla vurulmuşum. Tıpkı gözlerine vurulduğum gibi. Hala o günlerin mazisinde. Çalınan zamanların bedelinde. Yüreğim sıkışmış. Basınçlar, gerçeğin yüreğinde. Batık bir iğnenin yüreğindeyim. Yaralarım sana akıyor. Sır gibiyim, kendimin odasında. Pencerelerden sensizlik akıyor. Kudret Alkan |
Hayat Ringi
İçimde birikiyor, bu acı. Acılar dövüyor, hayat ringinde. Bulma derdinde değilim seni. Kaybetmenin hain yüzüdür, yaşam. Acında biriktirirsin, mutluluğu. Hoş bir tebessümle doğarsın, güne. Güneş senden daha karanlıktır. Yaşatırsın, ölümleri içinde. Sevgiliye doğarsın, ani anlarda. Birden irkilir, tüm kent. Dünyayı kuşattığını anlarsın. Soğuk ve fırtınalı gökyüzünde, Ağladığın bulutlar kadardır, yüzün. Aynaya baktığında, Alıp başını gitmişsindir. Kimse bilemez yerini, Ayrılmışsındır, bedeninden. Fakat bir hayat doğar içinde, Yüreğin ve ruhun orayı gösterir. Her şey sevgiliye doğru... Kudret Alkan |
Hayat Trajedisi
Kelimeler yetmiyor. Yabancılığımı sözlükler taşıyamıyor. Mektuplar seni tarif edemiyor. Her yol, karanlığın elçisi olmuş. Üstüme sensizlik yağmış. Ve benim, Bir şemsiyem bile yok. Gözlerinin akıntısına tutunmuşum. Belki bir bahara, Belki de ölüme. Nereye gittiğimi bilmiyorum. Tarifi olmayan bir mekandayım. Uzaklarda sesini işitiyorum. Belki de, Kendi kendimin yankısıyım. Buna yıl acıları pişirdik. Onlardan, yaşam sofrası kurduk. Buna rağmen, Bütün hayallerimiz çiğ kalmış. Sıcak bir sofra kurmalı. Tabaklara seni eklemeli. İçtiğim tasa gözlerin düşmeli. Lokmalarda yüreğin olmalı. Ama birbirimizi tüketmemek için, Sofradan yarı aç kalkmalı. Artık ayrılığın yazılarına karıştım. Her cümle, Benden intikam alıyor. Şimdi baş ucumdaki kitapta, Hayat trajedimi kovalıyorum. Belki ufuktan, Belki de güneşten sökülüyorum. Ama içimde, Bir türlü şafak olamıyorum. Kudret Alkan |
Hayat Üzerine
Zaman penceresine düşmüşüm. Zor bir dildir, insan acısı. Hiç durmadan konuşur. Ama karşısında sadece yalnızlık vardır. Çünkü insan, yalnızlığın Tanrı’ sıdır. . Gerçeklik denilen arı peteği, Zihnimin aynasında saklı kalmış, İnanç peşine düşmüş, ülkülerim. Amaçlar çıldıran zehirli bir yılan. Ensemde körlük içinde eriyen bahtsız gelecek. Sıkça gördüğüm gerçeklik intikalleri. Yabana atmayın beni. Zira sonsuzluk ağacım dikildi. Yapraklarda karanlık esiyor. Var olmak, derin bir sorudur. Kişi, kendi yakasında bir güvercin. Açılır gider, sonsuz evrenin baharına. Orada bir çöl gibi asalet toplar. Düşen düşmüştür, hayatın yağmurlu toprağına. Kendime dönüktür, yaşam çığlığı. Ruh var olan bir yenilik gibidir. Çılgın zindanlar tersine döner. Esaret kadar ağırlaşmış olan insan bedenine. Akıp giden talihimi düşünüyorum. Asalet kör bir sopa gibi. İnsan ruhunu döven zenginlik gibi. İçimde bir yürek kuyusu var. Hepimiz kendi sorumuzun kavgasıyız. Demir almış, sonsuz gemilerin uzantısı. Ve büyük bir güneş doğar, ansızın gelen sorguda. Canımızda sabit kalır, insan tenleri. Akan bir nehir kurusuyum. Düşmüşüm, çılgın ruhlar sanrıcına. Onlardan doğar, bütün heykel büstler. İşte orada bir Tanrı toprak olur. İçimizden yiğitçe bir ayrılık kopar. Çünkü herkes, kendisini kendi Tanrı’ sıyla ödemektedir. Kudret Alkan |
Hayatın Anlamı
Hayatı sığınak yaparsın. Amacın sevgiliden arınmaktır. Kutsallığa doğru yürürsün. Her şey put gibi gelir, yaşamında. Gerçek yalana karışır. Hiçbir kadın, gözlerini okuyamaz. Kaldırımlara sürersin mutluluğunu. Kimsesizler bile sahip çıkmaz. Sevdiğinin adını tuğlalara verirsin. Binalar yıkılırlar, bir anda. Hiçbir dünya sevincini taşıyamaz. İstekler ateşten kor olurlar. Durmadan seni yakarlar. Geleceğin ateşi olursun. Bütün zamanlara taşıdığın sevgiliyle. Sevmeyenler de yanar bir anda. Geriye, sana meydan okuyan bir hayat kalır. Seçim yapmak zorunda kalırsın. Sevginin esareti altına girersin. Sonunda yalnızlık ve sevgili kalır. Kudret Alkan |
Hazır Kıta
Bir yıl daha geçti. Boynu bükük günleriyle. Acının ateşine düşmüşüm. Ruhumda yanık kokusu. Cellatlar dört yanımı kaplamış. Her anımda ölen bir beden. Göz yaşlarım ateş gibi. İçimde aşk ısınıyor. Kendi kendime bırakılmışım. Öptüklerim, tutuklum. Bir sel olsam, gözlerinde. Ruhunu alıp götüren. Askerlere selam versem. Aşkın hazır kıtasında. Duygularım, etrafını sarmış. Her yer deniz feneri. Işıklar bulmuşum, kendime. Bin bir parçaya bölünerek. Güneş, terimi ıslatmış. Alnımda yazılmış ruhun. Biliyorum, hiçbir çıkış yok. Her taraf seninle dolu. Dün gece yastığıma ağladım. Çarşafım eskiyen mezar gibi. Düşüncemde şehit, Aşkımda ölümsüz oldum. Çünkü sevmek, büyük olmaktır. Büyük olmak ise, sevmektir. Kudret Alkan |
Hediyem Olsun
Sokaklar dalgın bir zamana düşmüş. ******* seni elerken, Gündüzler seni var ediyor. Bu nasıl bir ikilem? Bütün düşlerim, çığın altında. Bir ıslık gibi yaşamı selamlıyorum. Gözlerim bir türlü dinmiyor. Sana aldanan duygularıyla. Sevmek, binlerce yılın da üstende. Geçiş yapan ruhların kavminde. Bak, son yolcu da gidiyor. Sorgusuz aşklar denizine. Orada bir dalga olacak. Ve hayal gibi, Sessizliğin kıyısına uzanacak. Sonra her şey bir rüzgara dönüşecek. Yüreğimizle bulutlara tutunacağız. Aşkımızın atmosferine. Uzayı büken, içtenlik ışığımızla. Sevgilim, Kim ne derse desin, Ölmek, Sana hediye olsun. Kudret Alkan |
Herkes İçin
Bazen dolaşırım gönül sahillerinde. Kumların ıslanmasıdır yüreğimin şekli. Orada oynar, ruhlarımız. Üzerimize yapışan kumlardır, gerçek olan. İşte o gerçekte yaşayan aşktır ıslanan. Kudret Alkan |
Hiçbir Yer
Bul dedin, kendimden bulamadım. Öncelerden de daha öncesinde, Yaşanmış gerçeğin yalana dönüşünde. Bir öpüşmedeki rujdun sen sadece. Oysa ben bir dudak kadar kırılgandım. O büyüleyici bakışımda asilik kokardı. Düşlerimle duş aldığım günlerime, Beni sert yürekle sevecek eşime, Sızlanmadan, doyamadan veda edişime, Tutkunu olduğum o *******e her şeyi borçluydum. Sana söz verdiğim konu halen yüreğimde, Onu sıcacık kaderimde saklıyorum. İstersen dön bak kendine. Bilindik bir yol ara. Ama bulamayacaksın beni o yerde. Çünkü ben, hiçbir yerde olacağım… Kudret Alkan |
Hoşça kal
Bak sevgilim yıldızlar yine büyüyor. Tıpkı bana bakan gözlerin gibi. Görmemeye olanak tanıyan nedir? İçimdeki kıyamet avcısına sormak gerek. İnce bir saz teli konuşsun benim yerime. Var oluşumu sorgular oldum. Kendimi, seni, her şeyi. Hayattan bıkmak ve bıkmamak arasında, Sıkışıp kalmışım avuçlarının içinde. Alnımda yazıyor kara bahtım. Çekeceğim varmış bu dünyada. Sonsuzluk diyarlarından gülümsemek, Rüzgarların şarkılarını dinlemek gibi, Uçtayım uçurumlardayım artık. Anlamaz etrafımdakiler bu çemberi. Beni alıp da rüyalara götüren seni. Adını unutmak mümkün mü? Seni ojelerini, çoraplarını, parfümünü. Daha da ötesi tenindeki kokuyu, Ayakkabılarını, eteğini, hırkanı, Unutmak mümkün mü? Zamanı hiçe saydım ben. Ben bir garip zaman yolcusuyum. Bilmiyorum telaşlarımı, kavgalarımı. Ismarlama sevgim olmadı benim. Hep uzak durdum sevemeyeceklerimden. Kaçtım kendimi sakladım. Bir genç delikanlı vicdanı vardı bende. Unutmaktan ve unutulmaktan korktum. İnsan bu kadarını nereye sığdırabilir? Şarkılar söyleniyor uzaklardan. O uzaklar ki, benim olduğum yerler. Alışkınım tüm umutsuz yarınlara. Hiçbir yararı olmaksızın kafa tutan günlere. Bir garip destansı aşk öyküsü bu. Silinmeyecek hafızalardan, sevenlerin dilinden. Güller gibi nazikçe anlaşılacak. Yazgıları hep yarar sağlayacak. Sonu olmayan bir yolda, Ben yeni bir son buldum kendime. İşte gidiyorum hoşça kal gözüm! Kudret Alkan |
Huzurun Elbisesi
Hayat otobüsünden bir sevgili iniyor. Bütün beğenilme ölçülerini boynuna takmış. Makyajıyla insanlara uzanıyor. Kusuru kabullenmiyor. Ama kabullenmedikçe, Kusur oluyor. Rujunda yapaylık taşıyor. Öldüren öpüşleriyle, İnsanlar çalıyor. Rüzgarların derin fısıltılarında bir başak doğuyor. Doldukça nefesi eğiliyor. Güneşe baktıkça, içi yanıyor. O başak, Benim halimi taşıyor. Yıldızları sayan bir yalnızlıkta, Ben akşamımı içiyorum. Sorgu yok, düşünce yok. Anlayacağınız rahatım. Ama böyle de yaşanmaz ki... Ayrılığı hasretle doldurmak gerek. Avuç içinde kaderi yola getirmek gerek. Ve bitmeyen sevgi düşlerinde, Rüyalara tutunmak gerek. Çünkü onlardır, Değerleri boş yere harcamayan, Hassas ruha kıyafet veren, Ve huzur denen elbiseye çıplaklık veren. Kudret Alkan |
Issız Şömine
Sevgilim, karanlıktan korkma. Karanlık, benim yeni adresim. Koynumu kaplayan tek dostum. Sensiz, İçindeki ateşi çözemeyen, Issız bir şömine gibiyim. Akşamları hayalinden ayrılamam. Öleceğin korkusuyla, Senden bir türlü kopamam. Seninle ben, Birbirine gülen iki yabancı, Birbirini ağlatan iki tanıdık gibiyiz. Yanlışım olduğun için, Artık doğruyu aramıyorum. Seni reddettikleri için, Hiçbir yerle anlaşamıyorum. Gözlerinden kelimeler düşmüş. Bir ayrılık mektubu yaratmışsın. Evet sevgilim, Mektubunun borcunu, Bütün satırlarında hıçkırarak ödedim. Bilmezsin, Sel gibi üzerime geldiğini. Bak işte, Odamın tavanından sensizlik akıyor. Senden kopamıyorum. Çünkü kopmamayı, sana bağlanmak zannediyorum. Senden vazgeçemiyorum. Çünkü vazgeçmemeyi, sen zannediyorum. Aslında seni, Yarama karışan tuzda buluyorum. Kudret Alkan |
Işık Vicdanı
Bir kan akıntısına tutuldum. Üzerimde yenik sorgularla. Kış kuyusuna düştüm. Bitmek bilmeyen isyanlarda. Sabah oldu, gözlerim. İçinde yılgınlık birikintileri. Bir ada oldum, ansızın. Tuhaf gülüşlerin esaretinde. Bitmiyor, sancısı büyüyenler. Kızgın güneş yanık tenlerde. Kara bir baht doğuyor. Silinmiş yaşam tazeleniyor. Kırık bir merdiven buldum. Basamaklar taze gelincik düşlerinde. Körlük derecesinde tutuldum, aşka. Bir kırıntı yükseldi, hayat sofrasından. Beklentileri çoktan aştım. Aşkın sınıfında tek ayak üstünde. Bir hoca bekliyorum, dersimde. İçime sıcak dostluklar akıtacak. Yanmış ve solmuş çocukluğum. Koparılıp atılan eşya gibi. Belki de değersiz mumların altında. Üşüyen ışıkların kara vicdanında. Kudret Alkan |
İçimde Bir Çocuk Var
İçimde çocuk var. Yaşanılanları yaşayan. Hala ardımda seni beslerim. Önümde ise gözlerini. Onlarla yol alır, Onlarla sabahlarım. Hiçbir gece yalnızlığı dikemez. Yorganlar soğuktan üşümüş. Çarşaflar kokunla ayakta. Hala yataktayım. Kim bilir hangi günün eşiğinde? Şimdi kayboldum. Asi bir aldanış içinde. Seni öldü dedim. Kendime okkalı bir tokat vurdum. Göz yaşları yüzümden döküldü. Her biri dudağına doğru. Selamını taşıdım, geleceğimde. Seni taşıdım, yüreğimde. Senin olmadığını düşünmek. Tırnakların cilasını siler. Gözlerimde bulut yok artık. Tırman tırmanabildiğin kadar. Kudret Alkan |
İçimizdeki Nefes
Hoşgörü, sevginin rehberidir. Nice yaşamlar dikilir, omuzlara. Ve insanın ışığı, Merhametin güneşiyle canlanır. Vicdan insanın çıplaklığıdır. Orada büyür, sevginin düşsel elbiseleri. Acılardan hırkalar yapılır. Düğmelerinde iliklenir, olgunluk. Denizin derininde canlanır, ışığın incileri. Olgun istiridyeler, İnsanın dalgalarına hakim olur. Aldanmakla doğar, düşsel kıyılar. Uyandığı anda, Kendisinin tekrarı olur. Bazen bir ağacın gövdesidir, insanoğlu. Orada doğmayı bekler, içindeki tohum. Sonra vicdanın dallarında filizlenir. Çiçekler doğar, gönlünün bahçesinden. Acıyla olgunlaşır, içindeki ilim. Yeter ki, düşünmeyi bilsin. Yeter ki, bildiğini düşünsün. Hepimiz bir yolcuyuz, bu dünyada. Cenneti görene kadar, cehennemdir hayat. Sadece sevgiyle bakabilir, insan. Ve sadece merhametle değer katar, İçindeki gerçek aynaya... Ne ararsan ara, kendinde ara! Yalnızlığında bul, bütün insanları. Sorgularınla kovala, küllerin değirmenini. Sevmekle hamur yap, Tanrı’ nın ununu ve suyunu. Çünkü sevmek, Sonsuzluğun nefesidir. Ve hiçbir nefes, Tanrı olmadan kendisine ulaşamaz. Kudret Alkan |
İğnedeki Rüya
Sessizlik hatırasında, Konaklanır, açılım baharları. Sancıya tutunur, gece aşkları. Ardındadır, yosun tutmuş geçmiş. Kendine sönüktür, her şey... Çekilin önümdeki çukurdan. Onun içine düşmek istiyorum. Terk edilmiş vurgun gibi. Yaşlı yaralarımı saran, İnsafsız nefretlerin gibi. Şimdi ayın yorgun yüzünde, Acının soylu yüzü uzanmakta. İçindedir, vicdan örgüsü. Sorgusaldır, iğnenin ucundaki rüya. Artık yoklukla dolu gözlerime, Derin kederler ekiyorum. Bir fidan gibi tutuyorum, seni. Çatırdayan geçmişime, Adındaki geleceği yazıyorum. Kudret Alkan |
İki Dost Gibi
Bir yastığa düşen, iki sihirli gözyaşıydık. Birbirimize bakarken, durduk yere ağlardık. Aklımıza taşıdığımız yıllar gelirdi. Küçük bir odanın içinde büyüyen, Sevgi dolu gelecekler vardı. Ansızın, çiçek gibi birbirimizde açardık. Her sözümüz, bütün yeminlerden üstündü. Öksürüyorum. Vefasız hastalıklara tutulmuşum. Ben, sensizliğin reçetesine düşmüşüm. Ay ışığı içime düşmüş. Karanlık sokaklara düşmüşüm. İçimde çocukluğum bölünüyor. Sana dokunamıyorum. Ellerim, kara bir yılana gömülüyor. Düşmüşüm. Sahile atılan bir şişe rakı gibi. İçkinin sarhoşluğunda ayılan yalnızlık gibi. Artık, acılar üstümü örtmüyor. Karanlık yılların içine karışmışım. Bütün sevgim, Sensizliğin içinde üşüyor. Bana ne zaman döneceksin? Senin için yazdığım şiirleri, Ne zaman okuyacaksın? Ne zaman, gerçek bir dünyaya sarılacaksın? Bak, içimdeki dünyalara. Çekinmeden bir çocuk gibi, dokun onlara. Dokundukça, içindeki güç büyüyecek. Sevgiler, sana derin bir anlam kazandıracak. Ve o anlamın içinde, İki dost gibi nefreti sökeceğiz. Kudret Alkan |
İki Dünya Arasında
İçki içmek gibiydi; Hayalini işlemek. Sarhoş olunca, Sevmek beni ayıltırdı. Aslında sevince, Daha bir sarhoş olurdum. Kendime çiçekler ekledim. Yapraklarında gülüşlerim. Dikenlerinde kızgın sözlerim. Ama bir türlü tükenmeyen, Hesapsız sevişim. Ölümün borcunu bile tükettim. Sana yaşamımda, En ön sıradan yer ayırdım. Aşkı daha iyi görmen için. Bana bir el kadar uzak, Bir göz kadar yakın olabilmen için. Seni karşılıksız sevme kuyusunda, Zehirli ******* buldum. Onlar seni öldürürken, Ben ise kendimi öldürüyordum. Çünkü biliyordum. Orada yeniden doğacaksın. İçimde doğan güneşin gülüşleri gibi. Kokunla mutluluk yayacaksın. Şimdi iki dünya arasındayım. Hayal ile gerçeğim birbirine karışmış. Şizofren düşünceler içindeyim. Seni yaşamak için, Hayale bile razıyım. Kudret Alkan |
İki Sincap
Yaşam sahnesine düşmüş. Cevizsiz iki sincap. Atlamışlar, sonsuzluk ağacına. Dallarında yılgınlığın korkuları. Yapraklarda sevgi çırpınışları. Birbirlerine doyamadan. Vurmuşlar sincapları. Körleşmiş iki fişek, Bütün yaşamlarını almış. Zalimdir, insanın bir kısmı. Daldıkları uykuda bile, Karanlık bir şiddet içerirler. Yaşamın ağaçlarını keserler. Ya da kundaklarlar içindeki alevleri. Geriye kül olmuş bir yarın kalır. Oysa yaşamı güzelleştirmeli. Sevenleri koparmamalı. Onlar için, Temiz bir doğa açmalı. Sincaplar; Sevgileriyle, ölümü yenmişler. Bir anda canlanmışlar. Her şeye rağmen, Dost gibi, İnsanın üzerine sıçramışlar. Sevgiyle ilerleyen, Hükümdar gibi, Sonsuzluğun tahtı olmuşlar. Kudret Alkan |
İnanç Yıkımı
Tutamadım beni kıran kadehleri. Hep o esrarlı halin, kamaştırdı beni. Her sakalımda doğan yeniler gibi. Saçlarım da yok artık. Gençliğim, karanlığın unuttuğu bir hikaye oldu. Bir sen varsın, yeniden yaşadığım. Bu benim en büyük savaşımdı. Cesaretimin büyüttüğü umutlar çok daha öte. Ağlamak unuttuğum bir ayrılık gibi. Seninle gidenler, kendimden bin parça. Kabul ediyorum, yaralı özlemlerimi. Her şey, bir zalimin gözümü kamaştırmasıydı. Her şey soğuk suda yaşamak gibi. Döndüğüm nokta, hep başladığım halde. Yaşam da unutmuş beni beraberinde. Suskunluğumda var, kırık bir gözyaşı. Bir dert değil ömrüme hakim olan. Hayatın kendisi bir yaşam süreci. Bu süreç denemekte bizleri. Denedim, sonunda anladım ki yanılmışım. Her şey bir inancın yıkılmasıydı. Kudret Alkan |
İnsan Doğumu
Seslen mezarın kalbinde yatan ölü. Sen de kendini işit bu insan dilinde. Sonra sel ol ve bahara koştur. Nazlı bilinçler içinde kendini kucakla. Ölümün rüyasına dal ve kendini kaderden al. Götür, götürebildiğin kadar. İnsanlar için nazlı bir sevinç ol. Gözlerden çık ve ağlamaya ışık tut. Dost ol gözyaşlarına. Onları kedersiz bırakma. Dualarımızın yersizliğinde atış yapan bu mermiler. Bedene saplanan ölüm mü dersiniz? Siz tuhafsınız. Bu rüyada yüzleriniz eksik. Emek içinde perişan olan aldatmacalar gibisiniz. Galiba siz yoksunuz bende. Ya da benim derinlerimi kaplayan o sihir gibisiniz. Umut ekildi, tüm iştahıyla. Kader çıldırmış gerçek gibi inledi durdu. Her yere nam salan bu gökler inşa edildi. İnsan hayalinden ötürü düştü ölüme. Ölüm bir çiçek gibi yeryüzünü yapraklarıyla kapladı. Sonra süzüldü bir yağmur damlası. Cani olmuş, Tüm kalıpların içine mahkum olan insan. Her derdine savaş açmış, düşman gibi. Dünya üzerine yazı yazılacak. Sen, silik kalemlerden anlarsın. Tıpkı yüreğine kederini yazamayan insanlar gibi. Onlar iki çukur arasında kalmış bir krater. Kendisini göklerin ateşinde kaybetmiş taşlar. Her birinden yansıyan bir telaş, Her şey, İnsana insan olmayı anlatıyor. Kudret Alkan |
İnsandır
Aşk, umutla coşar. Hatta umut, onunla beslenir. Kendi kendine bir şarkı mırıldanır. Yolculuk, doğanın gövdesinedir. Hayvanların dışlandığı ve itilip kakıldığı yerde, Kaybolmuş insanlık vardır. İnsandır, çiçekleri ezen. Kuşları uçtukları için suçlayan. Karıncayı küçümseyen. Fareye iğrençlikle bakan. İnsandır, kendi kendini dışlayan. Düzenin içinde kaybolan. Doğal bir ırmağın içinde, Sanallıkla can çekişen. İyiliğin arkasına saklanmıştır, kötülük. İşte en tehlikelisi de, budur. Günahları kuşatır. Sizlere derin inançlar eker. Ama bir türlü gerçeği bulamaz. Çünkü akıl önünü kapatmıştır. Hatta bir kafes gibi, Kendisine dönüşmüştür. İşte budur; Değişim dedikleri. Yerli yerine oturmayan, Kehanet diyalogları... Kudret Alkan |
İntikam
Zaman bir kere geçer ömrümüzden. Sevgiler tövbekar olur hatalarda. Pişmanlıklar, sığınacağın duvar olur. İşte o duvara barışı yazıyor çocuklar. Ellerinde spreyler çiziyorlar aşkı, doğayı. Her insanda var bir sevgi, bir intikam. Şimdi hazırda, Hayatın boyunca alacağın o intikam var. Bilmeyeceksin tek bir şeyi, Benimle beraber kendini öldürdüğünü. Bak yüreğime ne kadar uçuk. Biliyorsun gökyüzündeki yüzünü. Her gece öpüp de yattığım, O dopdolu beyaz bulutları. Arama arşivlerden beni. Bir kenara attığın yüreğime bak. İçinde göreceksin bu çocuğu. Alıp yakıştıracaksın hayatına. Anlayacaksın gerçeği tümüyle, Bu senin bana olan intikamın değil, Yüreğinin sana olan intikamı olacak. Kudret Alkan |
İplerin Üstü
Öksüz çocuk gece ritimlerinde. Arzusunda özgür çanlar çalıyor. Yorgun bir aşkın mirasçısı. Zamanı tüketen en büyük anı. Oradasın, koridor gölgesinde. Evin yanan mumu gibisin. Yalnızlığı doğuran sıcak ateşte. Bilinmez, arzuların tutanağı. İnsanlardan kınama, Aşktan ise uzaklaştırma aldım. Artık yokum, hayat okulunda. Şimdi yalnızlığın zili çalıyor. İçimde oynayan çocuklar. Kör topal oyun içindeler. Oyunlarını terle süslüyorlar. Seksek oynayan bir aşkım, ben. Bir çok göz atlattım. Üzerimden büyüler dağıttım. Sonunda paranoyak bir aşk oldum. Anılarım ip atlıyor. Zaman yakalama peşinde. Aşk, sabit duruyor. Kader ise, iplerin üstünde. Kudret Alkan |
İskambillerin Dili
Bu gece ruh çağırdım. Senden arta kalanlar için. Omuzlarımın üstündesin. Dünya nazlı bir şarkı. Türküler söylüyorum. Kırılmış sazlar üstüne. Biz, birbirine bakan iki dağız. Kavuşamadıkça büyüyen. Terk edişinde sürgün oldum. Hala bıraktığın parktayım. Yürümek, ölümün adımlarıyla. Yıkık hayat kaldırımlarında. Benimkisi bir hayat iflası. Çark bir türlü dönmüyor. Tüm kartlar kırılmış. İskambiller aşkın kumarında. Durmadan hayatımı karıyorum. Kağıtlar hep aynı. Ruhum bir değişiklik istiyor. Bir rüya, bir gerçek uğruna. Seni, sürekli kendime ekledim. Mantığı dışlayan ruhumla. Bir sayı oldum. Seni, tek tek severek. Hayat, parantezler açmış. Bitmeyen sevgi cümleleriyle. Umudu savaş edindim. Ayrılığın sahnesinde. İki dublördük, biz. Kandırdık, aşkımızı. Kaderi yendik, derken. Bu sefer de aşka yenildik. Kudret Alkan |
İstanbul Olmak
İstanbul insan gibi. Bazen yüzü asık, bazen neşeli. Kimilerinin yüreği kahvelere sapmış. Dostluklar, çaylarla demlenmiş. Ellerimizde pişti kağıtları. Umut, iskambil kağıtlarına çizilmiş. İstanbul gelecek gibi. Yarını, göç edenlerle kurulu. Umudu, yüzümüzde dolaşır. Ağzımız, yılları tüttürür. Acılarımız, İstanbul’ u kurar. İstanbul dünya gibi. Her sokağı şehir olmuş. Caddelerde birbirleriyle yarışan mağazalar. Pazarcılar, tezgahlarına aşık. Sevgililer, sarmaş dolaş. Kimi, hayallerle donanmış. Kimi, acılara sürgün. İstanbul insan gibi. Bazen adam, bazen kadın. Umudu, sokaklara ışık getirmiş. Boşluklar, aşkla dolmuş. Her köşe başında başka bir hayat. İstanbul savaş gibi. Baliciler, tinerciler ateş hattında. Çocuklar kimsesizlikten ölüyor. Açlık, çöplüklerde geziniyor. İstanbul insan gibi. İstanbul’ un saçlarından tuttum. Özgürlüğü örmek için. Gerçeği kendime toka yapmak için. Rüzgarla yüreğimi savurmak için. İstanbul yaşam gibi. Bazen iyimser, bazen karamsar. Kimileri, hayatını karalar. Kimileri, umuduyla aydınlık. İstanbul aşk gibi. Bazen dost, bazen düşman. Sahillerinde yalnızlık dolaşır. Kayalıklarda aşklar sabahlar. İstanbul insan gibi. Ellerinde bir avuç özlem. Balıkçılar hayatı avlıyorlar. Son nefes, oltalarına takılıyor. İstanbul... Her şeyiyle içimizde yaşayan. Her yaşamla insan olan. Kudret Alkan |
Kaderin Değişimi
Yaralarım, kabuk tutmuyor. Islanmış kesikler gibiyim. Ölüme doğru sızıyorum. Hayatım pamuk ipliği gibi. Elimdeki yıldızları düşürüyorum. Geçmişe, Nazlı bir acı bırakıyorum. İnancım yerinden oynadı. Ne tarafa baksam, Korkulu bir yalnızlık. Sessiz fısıltılarla ilerleyen, Aşksız insanlar ordusu. Onlar anlayamıyor. Onlar bilemiyorlar. İçimdeki deliliği, Akıllarıyla tartamıyorlar. Oysa ben, kırık vazoların içinde, Aşkı yazan bir gül gibiyim. Yapraklarımda yokluğun konaklıyor. Yüreğimdeki su, İçindeki çölü aşıyor. Ve sana uzanıyorum. Sonuna kadar senin oluyorum. Artık çareler yaralarla birleşti. Derman bulan duman gibiyim. Kafalarda esiyorum. Rüzgar gibi, Düşüncemde esiyorum. Ve kaderimi, Seninle değiştiriyorum. Kudret Alkan |
Kalabalığın İçinde
Bir kalabalık aktı, içimden. Doğruyu kucaklayan bir adam var oldu. Zamanın yüklediği bir hayattayım. Kendimle baş başa kalmışım. En derinden ipimi çektiler. Kördüğüm olmuş bir günah. Açıldıkça senin var oluşun. Gülümsemenden doğan sevinçler. İkimiz de hatalarla bulandık. İkimiz de insanlığımızla sevdik. Ölüm, bir yaşam dikti. Her anında sökülen sen oldun. İçime sığmayan bir çivi. Her çakışta aşkımın duvarı oldun. İnanç içinde gezen bir adam. Her ağlayışında hayat bir manzara. Kudret Alkan |
Kan Tortusu
Dökün, üstümde batan elbiseleri. Onlar, kanımın tortusudur. Yaradan akan sevgilidir. Üstümde eriyen gözyaşları var. Kendi kendime dökülmüşüm. Bir yılgınlığın içine sinen yabancı gibiyim. Birlikte olamadığımız mevsim dönüşlerini düşlüyorum. Sürekli tükenen bir yaşam. Ölüme aç bırakılan ayrılık. İşte kanatlandım, artık. Bir meleğin omuzlarına döküldüm. Gözlerimi, onun içindeki mutluluğa akıttım. Önüme yaşlı lambalar geldi. Her biri, içindeki ışığa aşık. Tıpkı, benim içimde var olan gibi. Kuru bir gülde yaşayan derin nehirler gibi. Aşkı taşıyan gökler gibi. Bak işte, o gökler delindi. İçlerinden yalnızlık akıyor. Tek başıma, Omuzladığım yarınlar akıyor. Gözlerimde dinmeyen bir ayrılık var. Aşkın tortusunun altında kalmışım. Fincanlar, geleceğimi taşıyamıyorlar. Dileklerin içinde ölmüşüm. Umudun toprağı karanlık. Ve o karanlık, İçimde gizlenen ölüm gibi. Sana feda edeceğim, yaşam gibi. Beni taşıyacak cennet de düştü. Göklerdeki oyun gibiyim. İçimdeki hayalet dans ediyor. Sınırsız gülüşlerin içinde yaşayan, Derin öpüşmeler gibiyim. Dudaklarından kopamıyorum. Kopmak için de çabalamıyorum. Beni öldürmene razı oldum. Zaten sensiz, bir ölüyüm. Kudret Alkan |
Kara Çınar
Sabahın kollarına düştüm. Gün ışığı, koynumda. Güneşin acılarını taşıyorum. Islandıkça, İnsanları yakıyorum. Güçsüzlüğün dönencesinde, İki kırık omuz buldum. Utancımla yükseldim. Tek bir öpüşte, Aşkın ateşine kapıldım. Suskunluğumun ucunda, Düşlerin sonuna varıyorum. Ama her şey eskiye dönüyor. İlk günkü kavuşmamız gibi. Aslında kavuşurken, Ayrılan ruhumuz gibi. Sevgilim, Derin gizemleri düşün. Sırların etrafında dönenleri. Bir tek gerçek uğruna, Feda edilen insanlığı. Kara bir çınar gibiyim. Yılların tohumunu eken, Derin bir sarılış gibiyim. Kudret Alkan |
Karanlığın Mimarı
Sığmazdı, mutluluk denilen esinti. Esip de çalınırdı yalnızlığım. Ağlamak da senden bir parçaydı. Kırıldığım o aynalardaydı, gençliğim. Düzlük yoktu, hayat yolunda. En derin yerlerde yaşardım seni. Bildiğim tüm umutların sesinde, Güneşleri yakan nefesimiz vardı. Ayrıydık, hayatın saatlerinde. Bilindik şarkılarda bulurduk, içtenliği. Orada yaşar, orada büyürdük. Yüreğimizi saran o mutlulukta, Hayallerce yaşamanın tadına varırdık. Büyürdük umutların gizli geçmişinde. O zamandan kalan duygulardık, biz. Hissettiğimiz kadardı, aşkın dünyası. O dünyanın sonu ve başıydık biz. İkimizi birleştiren kapılar kapalıydı. O kapılar, karanlığın mimarıydı. Yaşanmış olayların hepsi cansız kalmıştı. Akardı yürekler imkansızlık halinde bile. Aradığım özlediğim bir yol vardı. O da içimde büyüyen bir şehir olmuştu. Kudret Alkan |
Karanlık Mazi
Nasıl bakacaksın bu gözlere? Yüreğin kaldırabilecek mi? Anılar, lokmama düşmüş. Çiğnediğim ekmektesin. Camlara çizdim, seni. Gözlerin buğu kadar uçuk. Bir gece lambasındayım. Mumlar, eriyen emeklerimiz gibi. Yudum yudum aşkı içmiştik. Sarhoş olduk, dökülen saç tellerinde. Bir yastık olduk, sevişen hayatlarımızda. Şimdi bir mazi var aramızda. Uzaklardan bize sesleniyor. Şimdi yıldızlara sarılıyorum. İçimde pişman rüzgarlarım. Uçuyorum, güneşin uzanamadığı yere. Kendimin kendisi olmadığım yere. Bilmiyorum, bazen zaman kısalır. Oysa ayrılık ömür kadar uzun. Sıcacıksın içimdeki ölümde. Dertler sana köprü kuramıyor. Yoksa düş kadar geçici misin? Yoksa hayatı kaplayan kısa bir rüya mısın? Hep soruyorum sorguların yoluna. İmza atmışım, kaderin titreyen nabzına. Kanım seni akıtıyor. Her parçam sende bütünleşiyor. Çileler içtim, sabahlara dek. Sana uzandım, uykusuz saatlerimle. Bir çizik attım, aşk yoluna. Tüm kaldırımlar içten bir veda idi. Şimdi veda zamanı. Ayrılığa öpücük kondurma anı. Bırak, bu dudaklar ruhunu öpsün. Adın, karanlık *******ime yazılsın. Kudret Alkan |
Katil Yüreği
İşte yine yazıyorum. Odamda sevgili kokusuyla. Kendimde şiir gibiyim. Bittikçe kendini tazeleyen, Yaşamın ince dökülmeleriyim. Odamda yanmış asfalt kokuları. Aklıma, Geçtiğimiz yollar geliyor. El ele tutuşan düşlerimizi, Hatırlamaktan kendimi alamıyorum. Sana sığınan hayat cümlelerimi düşlüyorum. Kurgusunda yalnızlık kokan düşüncelerimi. Bir pire gibi teninde gezinişimi. Yorgunluğu ödeyen sabahlarımı. Kavuşamadığımız onca anları. Sessizlikle kol kolayken, Hiç düşünmeden severdim seni. Gözü kapalıydı, yüreğimin yolları. Varlığın, en büyük yokluğumdu. Çünkü cümleden çok, Yüreğimde yaşıyordun. Tıkanmış kelimeler denizinde, Işıkla yürüyen nazlı bir ateştin. Ben yine kendimde, Bir hücrenin devrilmesi gibi, Aşkımızı bıçaklıyorum. Kana doymadan, Seri katil yüreği gibi, Ölüme susuyorum. Kudret Alkan |
Kavgalı
Sensiz kalınca bulutlara tutunurum. Orada gözlerimi ararım. Bir yaş düşer, toprağın içine. Seninle karışıp, ağaç olur. Yarına kök salar. Büyük bir ormanın kalbi olur. İşte böyleydi, aşkımız. Hem bizim, hem insanların aşkıydı. Bizden bize doğru gelen. Şimdi gidende bile yoksun. Nerede kaldın, bilmiyorum. Orman bir anda kurudu. Ağaçların içinde mezar. Yüreğim acıdı. Gönlüm kayboldu. Yaşam halkasından koptu. Ben de hayattan koptum. Kimsenin bilmediği yerde, Sadece kendimle kavgalı. Kudret Alkan |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:45 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.