![]() |
İki Âşık
Çılgın deniz, sâkin kıyı, iki uslanmaz âşık, Yatarlar koyun koyuna, kolları hep dolaşık. Kucaklamak için onu hiç durmaz koşar deniz Öpülmekten kıyıların gerdanında binbir iz. Taşır türlü hediyeler gönlünü almak için, Kıyılar ki bekler onu, hülyâya dalmak için. Bazen hoyrat dalgaları tokatlarken yüzünü, Saklar, utanıp göstermez bakışlarında hüznü. Mümkün değil ayrılık hiç, gelseler pek çok göze, Yüzlerinde rastlamazsın pişmanlıktan bir ize. Halenur Kor |
İki Damla Yaş
Titriyor anılarda iki damla yaş, Göğsüme usulca yaslanan o baş, Sarı saçlarını süslerdi tüller, Güzel ellerinde o pembe güller. Ürkek ceylan gibi gelir, kaçardı, Tatlı gülüşleri neş'e saçardı. Apansız gidince boşandı seller, Nasıl da yanmıştım sarınca eller. Bir sabah belki de koşup gelecek, Bakışınla yine aklım çelecek. Basıp sînesine ağarmış başı, Öpüp de silecek dökülen yaşı. Titriyor anılarda iki damla yaş, Göğsüme usulca yaslanan o baş. Sarı saçlarını süslerdi tüller, Güzel ellerinde açardı güller... 29 Mart 2000 İst. Halenur Kor |
İlhan Geçer'e
(Kıymetli Şair İlhan Geçer'e ithaf) (akrostiş) İlkbahar çiçekleri açılmış sözlerinden, Lezzet katmış sevgiye, gönlünün özlerinden. Hâtırâ, hayâl, hüzün, sevgiyle harmanlanmış, Aşkın yakan ateşi bağrına sarmalanmış, Nasıl yakar içini, görürüm gözlerinden. Güzelliği efsunlu o güz bahçelerinden, Esiyor ılık meltem tatlı lehçelerinden. Çalıyor, duyuyorum tambur ve ney derinden, Eski sevdâ, eski aşk, kalp oynuyor yerinden, Ruhlara dolan nağme, akan alın terinden... Halenur Kor |
İstanbul Gibi
Eski ahşap yalının penceresi açıldı, Bir çift yeşil, kor gözün hüznü ufka saçıldı. Taş plâktan ruhu saran nağmeler dökülürken, Yakıyordu anılar, eskiye götürürken... Gönlünün sayfaları koparken yaprak yaprak, İstanbul kokuyordu her taraf, çimen, toprak. Anarken gençliğini, yandı gönül telleri, Gülabdânlar tutardı, beyaz zambak elleri. Merdivenden salınıp, uçar gibi inerdi, Mor salkımlı bahçeye mis kokusu sinerdi. Erenköy dile gelir, ağaçla konuşurdu, O âhu gözler dalar, mehtapla sevişirdi. Güzelliği İstanbul, ruhu İstanbul’a eş, Görenin yüreğine doğardı sanki güneş. O nârin bileğine, yosunlu taş basamak, Mahcup bir edâ ile, bakardı hep kaçamak. Denizin dalgaları, dalgalı saçlarında, İstanbul yıldızları minik avuçlarında... Eski ahşap yalının penceresi kapandı, Bir çift yeşil göz yine, yine mâziyi andı. Ruhların sanki yanıp, inliyordu nefesi, Kubbelerden göklere yayıldı ezân sesi... İstanbul yavaş yavaş bir tüle bürünüyor, Ufuklar boydan boya İstanbul görünüyor... 2001 – İst. Halenur Kor |
İsterdim
İsterdim yıllar boyunca kalbe nakış nakış dolsam, Sevgiler açıp gönlünde, solmayan bir çiçek olsam. Öyle derin kök salsam ki, açsam, hep açsam gönlümce, Yaslanıp sıcak göğsüne, sevebilseydim ömrümce... Bir muamma hayat bana, seçemedim yollarımı, Bir kelepçe olmuş sevgi, çözemedim kollarımı. Birgün uzattım elimi bir hayâli tutmak için, Beyhûde çırpınışlarda yüreğim unutmak için... Halenur Kor |
Kadıköy'ü Duyarım Aldığım Her Nefeste
Moda'da oturmuşum, kulağım yine seste, Kadıköy'ü duyarım aldığım her nefeste. Dalgalar ninni söyler, okşar gibi meltemi, Kadıköy'de yaşayıp sevmemek hiç elde mi? Kadıköy'ü duyarım aldığım her nefeste. Kapatıp gözlerimi dalarım hülyâlara, O bahçeler, o köşkler, bitmeyen rüyâlara. Önümden geçer bir bir, Kızıltoprak, Erenköy, Erguvanlarla dolu mis gibi Feneryolu, Kadıköy'ü duyarım aldığım her nefeste. Yine kolumda sanki, sevdiğim güzel kadın, Göztepe'de yokuştan inerdik hep el ele. Unutmuşum yüzünü, bilmem ki neydi adı? Kadıköy, gönül bağım, yüreğimdedir tadın, Kadıköy'ü duyarım aldığım her nefeste. Halenur Kor |
Kalbim
Kalbimi koydum ortaya. Birisi hiç görmedi, geçti. Biri bastı, kırdı, paramparça. Biri tanımaya çalıştı; kimin, ne diye? Birisi ise aldı, bir daha vermedi. 12 Ocak 2001 İstanbul Halenur Kor |
Karanlıklar
Karanlıklar, dipsiz bir kuyu, Bir taş atsam içine Göremem nereye gittiğini Bilmem kinedir huyu? Var mı içilecek bir damla suyu? Bilinmez bir dipsizlik Girince içine sonsuzluğun,Acır içimde bin bir duygu. Karanlıklar dipsiz bir kuyu, Döne döne yuvarlanır sözlerim. Dipsizliğe düşer dilimden hece, Korkutur küskün, karanlık gece. Sonu bilinmez bir çizgi ki ömür, Karışık, çözülmez, çetin bilmece. El ele tutuşur düşen her âhım, Her geceden sonra gelir sabahım... Halenur Kor |
Karlar
Yağıyor lâpa lâpa, örtmek ister gibi kar, Kim bilir nerelerde, ne yanan yürekler var. Saklamak ister gibi, acı, keder, karayı, Usul usul kapatır, sarar sanki yarayı. Küller altında gizli, titriyor çok acılar, Ürperiyor soğuktan içten içe sancılar. Karlar altında saklı, duygular köz köz içte, İçin için yanıyor, görünmeseler hiç de. Yalancı bir sargıdır bembeyaz yağan karlar, Yavaş yavaş kaybolur yüreklerdeki harlar. Geri gelen baharla umutlar yeşerince, Isıtır yine güneş, biz sevmeyi bilince... Halenur Kor |
Kâzım Karabekir Paşa'ya
(Akrostiş) Kahramanlık âbidesi, yiğit bir asker, Anadolu'ya ışık, yılmayan nefer. Zulmü de kucaklamış sessiz her sefer, Ilık ılık kanatıyor içimi sızı, Memleketimizin sen, sönmez yıldızı! Küskün, kırık yaşamıştı hayli bir zaman, Ankara Şehitliğinde yatan kahraman, Rahat uyu, bitti artık hüzün ve hüsran. Arkasında yolundadır askeri, kızı, Biteviye anlatsa da seni bin yazı, Eksik olur, anlatamaz, sözleri yetmez. Kulağımda öğütlerin bir bir,silinmez. İnsana verdiği değer nasıl bilinmez? Rûhun şâd olsun ki paşam, yiğitler ölmez! Halenur Kor |
Kedim
Bembeaz bir kartopu, Bir pamuk yumağı. İki eşil göz ki Kıskandırır değme kadınları. Evimizin delisi, Ben kapıdan, o bacadan. Ne Yapsam, kaçar girer aradan. Kurulur koltuğun baş köşesine, Başını, göbeğini okşarsan Değmeyin keyfine. Anlatır hoşlandığını mırıl mırıl, Anlamak istemez, ister kız, ister darıl. Sevip okşadıkça gerinir, Pençeler uzar, olur yelpaze, Kapatır gözlerini, olur bir tâze. Nasıl da tatlı kepâze... Halenur Kor |
Kısır Döngü
Bin gideriz, bin geliriz, kısır bir döngüdür bu, İçin için kavruluruz, öyle bir yangıdır bu. Sonsuzluğa yelken açıp kayboluruz ufukta, Bir çocuğun parlarız biz, gözündeki ışıkta. Halenur Kor |
Kim bilir?
(Rahmetli oğlum Cüneyt'e...) Peri kızlarıyla kovalamaca oynuyor belki, Belki uzanmış bir ağaç dalına. Kim bilir mutlu belki de, Tek üzüntüsü biz. Biliyor, Biliyor ki hep onunla dolu yüreğimiz. Ah! Nedir bu giz? Ne o elini uzatabiliyor bana, Ne de ona ben. Arada bir duvar ki Sadece duygular, düşünceler Geçebilir içinden. Geçilemeyen, geçilmez bir sis. Oysa, görüyorum onu ben, Ve gördüğünü bildiğim bir his. Belki anlatıyor orda çocukluğunu, Sevdiği kızları şakalarla. Çocuk çocuk bakıyor gözleri Kim bilir? Dalıp bazen uzaklara... Halenur Kor |
Kim Çözecek
Süzüldü bir çocuğun gözünden gün ışığı, Kim çözecek bu çetin, dolaşık sarmaşığı? Bir meçhulden meçhule suların akışı mı? Güneş mi aydınlatır, çocuğun bakışı mı? Halenur Kor |
Kim İnsan
Soğuk taş kaldırımda Boylu boyunca, Uzanmış yatıyor bir insan, Bir insan diyorum, bir insan! Sanki bir hayvan, Sanki bir çuval, Sanki bir çöp yığını. Geçenler insan, Geçenler de sanki bir insan (!) Öyle ilgisiz, Öyle duyarsız, Ve merhametsiz. İğrenerek bakıyor, yüzünü buruşturup. Duygusuzca mırıldanıyor: 'Tinerci, kafayı bulmuş.' Sormuyor 'neden? ' Sormuyor 'niçin? ' Sormuyor ki 'kim? ' Yanıyor içim, içim yanıyor. Bir ses geliyor derinden:'açım.' Kara bir çuval, Kıpırdayan çöp, Yaralı bir hayvan gibi kıvrılmış Bir delikanlı. Kirli yüzünde aralı kızarmış gözler, İnleyerek dökülen çâresiz sözler. Acıktıkça yemiş tırnaklarını, Siper etmiş gözüne kirli parmaklarını. Kapayın kulaklarınızı ki, Duymayın sessiz çığlıklarını, Kapayın gözlerinizi, Görmeyin çâresizliğini. Hattâ itin ayağınızla, yolunuzu tıkamasın. Ya da çağırın çöp arabasını, Telefon edin belediyeye, Göz zevkiniz bozulmasın. Ah! Ağlarsa analar ağlar, Anası yok ki ağlasın. 14 Ocak 2000 İst. Halenur Kor |
Kimsesiz Çocuk
Mahzundu, Sessizce bakıyordu. Anlatamıyordu bir türlü Derdini... Elindeki kâğıdı büküyor, büküyordu... Gözleri gözlerimizdeyken Kalbi nasıl titriyordu? Belki de yavrum olmak, Anne, demek istiyordu. Onu sevecek, Onu öpecek, Kol kanat gerecek Bir melek bekliyordu. 1979-Sivas Halenur Kor |
Kimsesiz İhtiyar
Dışarda deli fırtına, Acı yüklemiş sırtına. Ayağında yarım pabuç, Dertleriyse avuç avuç. Saçları kardan da beyaz, Hava da ayaz mı ayaz. Gözlerinde iki damla, Sessiz çığlık, kimse duymaz. Bakamazsın gözlerine, Bir kulak ver sözlerine. Ağıtında bin bir acı, Yüreğinde dinmez sancı. Ordan oraya savrulan, Duvar dibine kıvrılan, Rüyâları yastık yapmış, Yalan ninnileri yorgan... 1 Şubat 2000 İst. Halenur Kor |
Kollar
Kolları bana doğru, Kollarım ona doğru. Ben koşarım, Peşimde rüzgâr. Koşarız, Koşarız delice. Yorulur rüzgâr. Ben koşarım Kollarına. Kolları sarar beni, Kollar beni kolları. Kollarında doğarım, Ölürüm kollarında... Kollarım ona doğru... Halenur Kor |
Köküm Sağlamdır Benim
Bir yosunum ummanlarda savrulurum dört yana, Rüzgârın ve dalgaların elinde yalpalarım. Eğilirim, bükülürüm, çırpınırım sularda, Koparamaz kimse beni, köküm sağlamdır benim. Tutunmuşum, inanmışım, bağlanmışım vatana, Ömrümce hep minnettârım yerde şehit yatana. Başım eğmiş yalvarmışım, diz çöküp Yaradan'a, Çalamazlar benliğimi, köküm sağlamdır benim. Dal dal olur uzanırım, menzîlim gökler benim, Varlığım bayrak kesilir, kızıl kor olur tenim, Vatanıma kurban canım, onda hep şâdım, şenim, Ayıramaz kimse beni, köküm sağlamdır benim. Yıldız olur, hilâl olur, yağarım bulutlardan, Hür düşünür, hür söylerim, vazgeçmem umutlardan. Ne fidanlar yeşerecek müjdelerden, mutlardan, Başım dik, alnım açık, köküm sağlamdır benim. Kimi gün bora, fırtına; kimi gün gökte güneş, Kimi gün ılık meltemim, bazen bir korum, ateş. Cesarette, bağlılıkda Türk'e bulunmaz ki eş, Ne yapsalar bölemezler, köküm sağlamdır benim! ... Halenur Kor |
Küçük Boyacı
Elinde tahta sandık, Bakışları sıcacık, Minicik taburesi... Küçücük parmakları boyanmış, Gözleri ışıl ışıl, Simsiyah, Bahtı; gözünden de kara... Boya kutularına doldurmuş Rengârenk hayâllerini, Bastırmış, bastırmış, Sığdıramamış... Taşıyor bakışlarından zekâ, Taşıyor açlık... Başı düşünce dara, Her şeye boş verir gibi Gülüyor ara ara. Saçları; bahtından da kara... Çekerken süngeri ayakkabılara, Farkında değil, Bir sünger çektiğinin acılara... 5 Mayıs 2007 Halenur Kor |
Küçük Pınar
Gürül gürül akan pınar, Gece gündüz durmaz ağlar. İçli içli türkü söyler, Şâhidi hep karlı dağlar. Gelip geçen içer tas tas, Duasıyla eder takas. Güneş batar, yine yalnız Kalır pınar, tutar hep yas. Yolar arada saçını, Yolcu eder ah, kaçını. Gözler mavi, çini çini, Çeker içini içini. Karlı dağlar ondan yana, Sarmış kolu, olmuş ana. Gözler yaşlı, hep beraber Ah ederler yana yana. Küçük pınar yeter hüzün, Gülsün artık güzel yüzün. Sil gözlerinin yaşını, Güzel günler bahar, güzün... Halenur Kor |
Lütufkâr
(Aruz) Esmez ki o rüzgâr, yine gönlüm oluyor dar, Yanmış, niye yanmış bu gönül bilmiyorum yâr. Sarsam seni, bağrımdaki âteşle ısıtsam, Solgun o güzel ama her demde lütufkâr. Halenur Kor |
Mânâlı Bir Bakıştı
Mânâlı bir bakıştı o kalbime yer eden, Saran tatlı akıştı, sanki bir yediveren. Götürdü set çektiğim yasak ve günahları, Aklımı baştan alıp, beni yerle bir eden. Bir girdaba takıldı, aşkla dönüyor başım, O gözlere tapıldı, akar içime yaşım. Unutturuyor bana acı dolu yılları, Güneş olup doğuyor, yol buluyor nereden? Halenur Kor |
Mâzi Renginde
Köhne bir dükkânda Bir konsol, tozlu, Üstünde gülümsüyor tatlı bakışlar, Seneler öncesinden, sevecen, çapkın... Bir tüle sarınmış eski bir rüyâ, Belki yaşanmamış, belki yaşanmış. Güzel ellerinde mâzi gülleri, Yıllanmış şarap gibi, Mâzi renginde... Hâlâ gülümsüyorlar çocuklar gibi Sanki uykusundan henüz uyanmış. Bana gülümsüyor bir an bakınca Yumuşak, kadife, kahve gözleri. Saçlarında duruyor dalga dalga, Fildişi tarağın diş diş izleri... Meltemli bir bahçede açmış çiçekler, Minik ağızları karanfil, gonca, Soru sorar gibi hilâl kaşları, Anlamak isteyip, uzanıyorum, Ah! Damlıyor elime Gözyaşları... Yıllanmış şarap gibi, mâzi renginde.... Halenur Kor |
Mehmet'in Dönüşü
Yürüdükçe tozlu, çorak yollarda, Yollar huşû ile titrer Mehmet'im! Allah Allah! diyen o gür sesinden Dağlar sarsılır da inler Mehmet'im! Alev alev yanar Mehmet'in yüzü, Haykırarak çıkar, yokuşu, düzü. Allah için yanar vatan aşkından, Farkı yok Mehmet'in selden, taşkından! Henüz ondokuzdu yaşı Mehmet'in, Eğilmezdi,dimdik başı mehmet'in. Çağırdılar, koşuyordu askere, Şehit olmak istemişti kaç kere... Tek bir yürek, tek bir sesti Mehmet'im, Doruklarda yaman esti Mehmet'im. Her birinin yüreğini titreten, Tekbir sesleriydi, tekbir, Mehmet'im! Bağrındaki bayrağında bir eli, Kurumamıştı henüz alnında teri, Çok istemiş, sarılmıştı bayrağa, Vatan için düşüyordu toprağa... 18 Mart 1999 İst. Halenur Kor |
Melda Özata'ya
(Melda Özata'ya ithaf) (Akrostiş) Mahurdan bir şarkıdır, rûha haz verir, Esen meltemler gibi tatlı bakışı. Lâtif gülüşü açan beyaz bir zambak, Dallarında sevgiler çiçektir ak ak, Açar hecelerde renk, koku saçarak. Öksüz kuzudur bazen, sarasın gelir, Zamana zaman katar, açar, yeşerir. Anlatır şiirleri bir bir mâziyi, Titrerken gönülde o geçen yıllar, Aydınlanır gün gibi hep hâtıralar... Halenur Kor |
Menekşem
Üzülüp ağlamış sevgili gibi, Bükmüş boynunu da eğmiş menekşem. Karalar bağlamış âşıklar gibi, Bilemem nazar mı değmiş menekşem? Güzel gözlerini daldırma öyle, Gönlümü hicrâna saldırma öyle, Ne yapsam bir tanem, durma da söyle Aşkından eridim güzel menekşem... Halenur Kor |
Mevlâna Gibi
Yükselir semâya ruh bir ney sesiyle, Kanatlanmış ruhların şen hevesiyle. Kayboluştur hiçlikte bir nefesiyle, Nurdur semâzen ışır Mevlâna gibi... Vurur gözlerine ayın ışığı, Bin kere tövbe etse, sarar âşığı. Sarılır gönüllere aşk sarmaşığı, Kuşatır sevgilerle Mevlâna gibi... Gönüller coştu akar, çırpınır, çağlar, Eller Mevlâ'ya açık, gözler hep ağlar. Yer döner, gökler döner, uğuldar dağlar, Aşkla yanar pervâne, Mevlâna gibi... 6-6-2007 Halenur Kor |
Mimar Sinan
Ateşiyle erirdi karları Erciyes'in, Yalnız yurdumun değil, gururudur herkesin. O engin ilhâmıyla doğmuştu eserleri, Gönüllerde efsâne olmuş şâheserleri. Halenur Kor |
Mimar Sinan Geliyor
Can vermiş de nefesi çağlar minârelerde, İmân, nur hevenk olmuş, parıldar kandillerde. Kayseri'de doğmuş da destan olmuş dillerde, Gönüllerin sultanı Mimar Sinan geliyor. İlhâmın deryâsıyla Allah'a yalvarışlar, Ürperip titreyerek yürekten çağlayışlar, Tevekkülle huzura gelip el bağlayışlar, Gönülleri fetheden Mimar Sinan geliyor. Süleymâniye onun, yüce Selimiye de, Pak alnından dökülmüş gül terler Kâbe'ye de, Kondurmuş Erciyes'i, minâre, kubbeye de, Mangal gibi yüreği, eşsiz Sinan geliyor. Halenur Kor |
Mimar Sinan ki
Kayseri ilim yuvası, âlimler şehri, Kimler geldi, kimler doğdu bağrında. Bir Mimar Sinan ki şânı duyulur Geçmişte, bugün de, hâttâ yarın da Eserleri dünyaya en güzel örnek, Parmakla gösterilir hepsi de tek tek. Bir Süleymâniye ki emsâlsiz emek, 'Erciyes'in heybeti var vakarında.' Halenur Kor |
Minicik Bir Can
Kendinden büyük Yüreğinin sesi. Tam avucuma vuruyor güm güm. İncecik parmakları dolanıyor parmağıma. Elimde bir can, minicik. Mavi bir kafa, Beyaz bir yüz, Gözleri gagasıyla bir çizgi, Yüreğimi çiziyor baktıkça... Bitkin, tükenmiş öylece, Vuruyor kalbi güm güm avucuma. Sevgimi sunuyorum yavaşça, Cansuyu gelmiş bir gül gibi, Diriliyor usulca... Hadi git minik kuşum, Dünyalar senin. Birazdan unutursun zaten beni Uçunca... Halenur Kor |
Minik Kuş
Gerçek âlemde almıştı yerini Çoktan... Özlemişti annesinin ellerini. Ah bir sarılıverseydi ellerine O eller okşasaydı saçlarını. Ne yapmalıydı korkutmadan? Özlem kaplamıştı heryeri, Ve bir yol buldu: Çok minicik bir kuş oldu ansızın, Yoluna çıktı merdiven basamağında anasının İşte geliyordu, bir şeylere üzülmüş, Atkısına bürünüp, kabuğuna büzülmüş. Görmüştü işte onu, En çâresiz, masum bir şekilde yatarken. Uzandı şevkâtli elleri, Özlediği, sıcacık ana elleri... Yüreği avuçlarında atarken, Titreyen kibrit çöpü ayaklarıyla Sarıldı parmaklarına, Yüz sürdü tırnaklarına... İşte öpüyordu onu, gagasını, Okşuyordu başını. Bak yine veriyordu hazırlayıp aşını. Birkaç dakika o ona sarıldı, o ona, İşte özlediği evlât ve bir ana. Usulca öptü ellerini gagasıyla, Arkasından bir baş öylece kaldı Dayanıp cama... Halenur Kor |
Mutlu Hayat
Göze göz, dişe diş. Bu nasıl iş? Sev, sevgi al, Yürekte kal. Ver, cömert ol, Mert ol. Yerine göre sert ol. Öfkeni tut, Kini unut. Her zaman herkese Ol umut. Gözlerdeki karanlığı ışıldat, Hüznü at. Duyup mutluluğu, Bulup huzuru, Rahat yat. Bak, o zaman Nasıl mutlu hayat. Halenur Kor |
Mutluluk ve Hüzün
Güzel bir gülüştü Mutluluk... Bir akşamüstü Bir demet çiçek, Bahçede çimen... Güzel bir bakıştı Mutluluk, Hüzünse, Sönen lâmbada Solgun bir ışık... Halenur Kor |
Ne Zaman
Ha toprak, ha taşmış, Zamana karışmış. Asırlarca toprağa çakılmış bir taş gibi Kıpırtısız. Bir kuş sesi öylesine, nerde, ne zaman? Sahipsiz, Denizin sularında cıvıltısı... Kayıp giden ne? Sulara kapılmış bir çöp gibi Sürüklenen hayat mı? Savaş veriyor akıntıya karşı. Vuruyor başını kıyıdan kıyıya, Savruluyor oradan oraya... Kim bilir? Menzilde son durak, Çürüyüş mevsimi ne zaman* Her kuytuda bir bekleyiş, Her tutunuş bir masal... Sonra sürüklenmek oradan oraya... Peşindeki suların dilinde Bir ağıt, usul usul mırıldanan... Dinlenmek bir salkım söğüdün dibinde, Takılıp bir bilinmezde, Ya da bir kuşun gagasında Uçmak, Ne zaman? Hâlenur Kor Halenur Kor |
Nedâmet
Gün vurdu tokadını, koynuna aldı gece, Dökülüyor damlalar, dilinde bir tek hece. Kavrulurken yüreği sarıyor pişmanlıklar, Gözlerinde asılı kocaman bir bilmece. Tutundu dualara, yetmiyor yakarışlar, Yetmiyor gözyaşları, acılarla yarışlar. Yüreğinde fırtına, sonsuz çalkalanışlar, Hıçkırıp gece boyu secdeye kapanışlar. Yığılıp seccâdeye bir an geçti kendinden, Çağlayıp akar gözler, artık taşmış bendinden. Rûhunda azâp kuşu ötüyor çığlık çığlık, Kurtulmak ister gibi, girdiği kara inden. Kucaklıyor dualar, savrulan âhlarını, Silip de birer birer bütün günâhlarını. Göğsüne düşmüş başı, nedâmet hisleriyle, Gece geri veriyor sönen sabahlarını... Halenur Kor |
Nimet Ay'a
(Akrostiş) Ne hoştur, ne yumuşak mavi bakışı, İnci gibi gülerken ruha akışı. Melekler gibi huyu, öyle temiz, saf, Etrafı aydınlatır ışık her taraf. Titrerken yüreğinde tüm güzellikler, Anne şefkâtiyle sarar yüreği, Yücelerde bilirim, bir çok emeği. Halenur Kor |
O Artık Büyüdü
Bir genç kız vardı. Kalbinde tertemiz duygular, İmrenilen iyi huylar, Sevecen, çekingen, güleç. Gözleri ışıl ışıl bakardı herkese, Her güzellikle kalbi güm güm atardı.Heyecanlıydı, neş'eliydi, neş'e saçardı. Yavaş yavaş şekillenen vücudu, Küçük elleri, ayakları, kırmızı yanakları, Simsiyah saçları, bembeyaz yüzüyle Gönüller yakardı. Önce hiç yüz vermezdi delikanlılara, Ürkek ceylanlar gibi kaçardı. Terden ıslanan kâhkülleri, Çarpan kalbiyle çocuk çocuk bakardı. Zamanla duyguları tomurcuklandı. Damarlarında sevginin cansuyu, İstemeden değişiyordu huyu. Uzayan boyuna inat, dolgundu vücudu. İstese de çocuk gibi bakmıyordu gözleri artık. İlk tomurcuklanan ağaç gibi sevgi dolu Büyüdükçe büyüdü gönlündeki filizler. Gözlerinde hasret, acıdan izler, Ama nedense aşkını herkesten gizler, İstemeden ağzından dökülürdü ele veren sözler. O artık yaralı bir ceylânü sevda ile yanan, Ama her şeye rağmen Utanan, utanan... Halenur Kor |
Oğlum
Neden aldın başını da gittin ah oğlum, Dünya bu kadar dar mıydı sana? Dönülmeyen yerlere uçup da gittin, Yaşamak bu kadar ar mıydı sana? Güzel yüzün hayâlimden gitmiyor, Bu acılar, bu kederler bitmiyor, Öyle özledim ki, dertler yitmiyor, Bekle yavrum kavuşacağım sana... Mutluluk her zaman uzaktı sana, Doyasıya yaşamak yasaktı sana, Bilemezdim yavrum, bırakır mıydım? O azgın dalgalar tuzaktı sana. Artık rüyalarda sarılıyorum, Öpüyorum delikanlı yüzünü, Ah bilsen yavrum, çok özlüyorum, Artık atamam ben, acı, hüzünü... Halenur Kor |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:35 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.