![]() |
Dudaklarınla Sar
Bir bilsen; Kaç yol geçtim, Ulaşmak için adına. Göğün karanlık dehlizlerinde; Kaç umut tükettim. Şimdi sarıl bana. Uzaklarda yalımlar sarmış; Dudaklarınla sar beni. Ve istersen karanlığın içinden; Ay gözlerinle süz beni, Sonsuzca. Ufuk Nazım |
Durak
Bir yol Uzun. Üstünde serili Bir ömür. İçinde; Ne ararsan bulacağın Bir düş denizi. Kenarında Uzak sağanaklar Umutla bekleyiş durakları. Trenler Otobüsler Uçaklar Ve sen varsın. Ufuk Nazım |
Duruldum
Öykündüm rüzgarlara; Estim fütursuzca. Seni gördüm, Duruldum. Ufuk Nazım |
Dùsler Sokagi
Sonsuz düşler sokağı Gözlerimiz ilk Ne zaman düştü O sokağa; Yolumuzda Şatolar yükseldi Umuttan yüce İş işten geçmeden Dirildik yeniden Düşler sokağında. Yürüdük sevişmelerimizle Yeşerdi dünya Şehirler Kahkahalarımızla şenlendi Ve daldı Aydınlığın orduları Zorbalığın içine. Düştü Kapakları gözlerimizin İçimizde kuruyan sevgi Yürüdü Bahar dallarınca. Ufuk Nazım |
Dut
Bir dut ağacı gibi, Dutların düşerken; Sen büyüme telaşında, Yükselensin. Ufuk Nazım |
DuvardakiResim
Bir resme vuruldum. Bakışlarında hüzün, Umut aşk tutku. Bakışlarında ben varım. Güzelliğiyle dünyayı kıskandıran; Benim dünyamı, Dört köşeli, Bir çerçeveye sığdıran. Güzelliğiyle hapsetti beni; Bu küçük evrene. Dar geliyor artık dünya, Resim gerçek mi bilmem? Var mı resimdeki gibi biri? Yoksa benden çok önceleri mi? Geçmiş buralardan. Ufuk Nazım |
Duymuyorsun
Duyuyor musun sesini? Sesin; Bir salıncağın, Paslı gıcırtısından, Daha eski ve cılız. Ve duymuyorsun, Lanet gıcırtını. Göz yaşların; Binlerce hançer, Acıtmıyor tenini Kanın bitmiyor. Susmuyorsan susma. Ufuk Nazım |
Düğüm
Dolanası bir düğüm. Sevgi dolu bir nehir. Kör düğümleri çöze çöze Akıyor nehir. Damar damar Katıyor canını cana Öylesine duru Öylesine mavi mavi Akıyor altında günün. Akıyor sevda sevda. Ufuk Nazım |
Dünyadan İnsana
Kar yağıyor bağrıma iyice soğudu bedenim Yaşamak sokakları ev bilenler için İyiden iyiye zorlaştı. Yaraların kanıyor mu başın yine ağırıyor mu? İnsanoğlu yaşamak sıkıyor artık seni Sıkılmak yaşamak acılarının ucunda Tüten bu duman sosyal bir olgu gibi tırmanıyor İçinde isyan dört bir yanından Şekilsiz görüntülerle uzaklaşıyor Hasretin kıyılarında kaldın. Uzak kıyılarımda boğulanlardan anlıyorumki Ben bir denizim acılarıyla İnsanları boğan bir deniz Umutlar uzak bana içimden geçen gemiler uzak İnsanlar uzak sıcaklığımı kaybettim Kıyılarım leş kokan bir bataktır artık Yaşamda ağıran yanlarımı taşıyan gemiler yorgun. Anlaşılmamak uzaklıkları sonsuzcasına katlarken Kültürlerin çatıştığı yada uyuşamadığı Bu göç fanuslarında Sonsuzca bir tasa kapladı yüreğimizi Göçlerde kalmak sonsuzda asılı kalan benim gibi Bir gezegen misali Salınmak ve uzaklaşmak Evrende dünya gibi Dünyada insan gibi Aynı hasreti aynı yürekte taşımak İşte yaşamak. Ufuk Nazım |
Dünyanın Dilleri
Yaşam en büyük öğretmendir Yaşamın içinde Bir öğrenci gibi yaşamak Ve öğrenmek elimizde. Başka dillerle Yamanan umutlar Belki kolay bir mutluluk sunabilir. Her zaman eksilten yaşamın Bu hırçın döngüsünde Biraz olsun Yeni doğan bir çocuğun Diliyle ve keşifleriye Kendimizi bulabilmek. Birer duraktır Dünyanın bütün dilleri Uğramadan sonsuzluğun ormanına Yangınları söndürebilmek için Sessiz bir savaş belki İnsanlık ormanının Bu yok oluşunu durdurmak icin Dünyanın bütün dilleriyle yaşamak. İşte geldik ağır ama emin Ve başımız dik Olsakta tek başımıza Yüreğimizde iyi insanlarin sesleri İşte gidiyoruz yüreğine insanlığın Bütün kapıları açacak Bir şiir yazana kadar Zulmün ordularını Durduruncaya kadar Kalemin ucuyla Dillendireceğiz umudu. Ufuk Nazım |
Dürtüler
Yalnız başına, Kaçıncı kalışı. İçindeki arzuyu, Kaçıncı bastırışı. Karanlığın içinde, Yalnızlığın kollarında; Kendiyle sevişiyor gene. Gene kendini seviyor. Dışarıda bastırılmış, Yalnızlık ayyaşı, Milyonlar. Acılarla sevişiyorlar, Bastırıp dürtülerini, Sapıtıyorlar. Ufuk Nazım |
Düş
Sokuldu bir düş Üşüşüp kokusuna En güzel günlerin Taşındı en iğrenç böceklerle Dünyanın yüzüne Tüketin ne bulursanız Diyordu düs Böcekler yiyordu Düş büyüyordu Bir gün tükendi yiyecekleri Ama bitmedi düş Lakin yaşam çoktan bitmişti. Ufuk Nazım |
Düşerken
Şatolar düşerken Yalnızlığının içinde kendisi yok Uzak kalmış yıldızlar goğe Uzak sevgi Bir tutam inci gibi Kayıp deniz diplerinde. Tanınmayan milyonlar Kimsesizlik gibi yalın Boğazına dolanan düğüm. Şimdi gecenin içinde Ne işi var? Sonsuzluğun ortasından Cekilmesi gerek. Yoksa susmak ve unutmak Ve sonra unutulmak mı? Yalnız ve yalın ikilemlerde Bilinmezlık kadar derin Uçurumlar büyüyor içinde. Ufuk Nazım |
Düşlere Düşme
Düşlere düşme; Düşüp de üşüme. Her şeyin; Bir hikayesi Ve sonu vardır. Düşlere düşme; Düşüp de üşüme. Hayallere kapılıp; Unutma yüzümü. Kırlangıçların; Kapkara yüreklerindeki Hüznünü bilir misin? Göç edip ıraklara, Uzaklardan sever; Kırlangıçlar. Ufuk Nazım |
Düşmüş Denize
Akıyor su Ayın kavsinde; Kim oturur. Oltasını salmış, Denize; Çekiyor şiir. Düşmüş denize; Sonsuz bir tebessüm. Yansır durur, Yakamoz yakamoz. Ufuk Nazım |
Düşten Gerçeğe
Bir orman düşlüyorum, Büyük küçük, Binlerce yüz binlerce ağaç, Binlerce ayrı cins, Binlerce ayrı renk ayrı yaprak. Biri yaprak döker, Biri dökmez. Biri göklere çıkar, Biri çıkmaz. Ama hiç biri; Diğerini yıkmaz. Ufuk Nazım |
DüştenGerçeğe
Bir orman düşlüyorum; Büyük küçük, Binlerce yüz binlerce ağaç. Binlerce ayrı cins, Binlerce ayrı renk, Ayrı yaprak. Biri yaprak döker, Biri dökmez. Biri göklere çıkar, Biri çıkmaz, Ama hiçbiri, Diğerini yıkmaz. Ufuk Nazım |
Düştü Göğe
Düştü göğe gün Hırçın kızıl İnadına alev alev Gözlerinde kan damlaları; Ağlıyor gün. Denize düştü gün Ağır ağır yayıldı Dalgaların köpüğünde Kızıl bir vals başladı Maviye daldı gün Ufuk Nazım |
Düştü Gün
Iradı uzak bir sarıya Sarıda balkıdı gün Denizin üstünden indi Geceye düştü gün... Ufuk Nazım |
Düşünmek
Düşünmek Neleri değiştirmez ki. Şimdi gecenin bir yarısı. Martı sesleri arasın da Sabahı beklemekteyim. Dışarıda serin bir yaz. Gecenin florasından Ritmik ve ahenkli Sesler yükseliyor. Şimdi On metrekarelik Bir gökyüzüne sığamıyor Düşlerim. Olgun bir mahpus gibi Gün ağardığında Usulca süzüleceğim İnsanların arasına. Renklerden kamaşan gözlerimi Ova ova yürüyeceğim Işığın büyülü dünyasında. Ağustos böcekleri Gecenin içinden Sesleniyorlar Bildik şarkılarını. Düşüncelerim Düşlerimden uzakda. Derinlere dalmakda Devire devire Uzaklarlara ağmakda Yırtılan ne varsa geçmişde Umuda dair Onları yamamak da. Ufuk Nazım |
Düşüyor aklıma
Yollar yollar Düşüyor aklıma. Seni unuttum diye mi? Dostum Her gün böyle yağmurlar Düşüyor aklıma. Nerede nerede sesin O hırçın nefesin. Toprağa niye bakıyorsun Böyle sessiz nedensiz. Yarın doğacak Soylu guneşimiz Yıkayacak ışık ışık Senin toprağını Dostum nereye Nereye gidiyorsun. Süphan dağında Kürtçe bir türkü söylüyorsun Siphan siphane.... Sen ağır ağır Irayıp göğe Ufka hüznünü Niye takıyorsun Dostum nereye Nereye bakıyorsun... Ufuk Nazım |
Ekimler Gridir Artık
Müzikler dinliyorum Ortasında bir masanın Aylardan ekimdir Yoksulların kızıl devrimine inat Gri yavaş ve asil İnmektedir pencerelerden. Yakın bir okyanus etkisidir Yüreğimi kabartan Sana sözlerin en yücesini Dağlar gibi sarsılmaz Ve devcesini yazardım Lakin bir bellek ihanetidir Sözcükleri unutturan Büyük patronlara çalışan Kalemler saltanatında Yoksullar sadece Ramazan ayında anılır. Ekimler gridir artık Patronların manşetlerinde Kıziıllığı uzakta kalsada ekimlerin İşçileri hala ayakta devrimlerin... Ufuk Nazım |
Elbet
Şimdi ağır ağır Ağarıyor gün. Ağır aksak dirilen Bu doğada Sessizce yükselen Günün ardında Elbet gece bakir Gece asil ve yorgundur. Bozkırlar ortasında Yapayalnız bir yankıdır Sesi artık. Uzaklardan süzülen Bir çığlık gibi Işıyor inadına. Yaşamak inadına diyor Genede dalgalar ortasında Mutludur. Çünkü dalgasız bir sefillik Yapayalnız bir umarsızlık Ona göre değil. Ufuk Nazım |
Elveda
Son damlasıda düşdü Son yalanla Yerle bir oldu Işığın orduları Elveda! Sana gün. Yarım kalan bugün Elveda! Aşk. Son saçakdan düşen Sevdalı çocuk Elveda! Rüzgarlarla taşınan Soluk ay Gezginlerin soluğu Elveda! Deniz. Ufuk Nazım |
Emanet Dalgalara
Sefil bir omurgasızlık Dik yürüyen yok sayılır. Güneşin onurlu çocukları Sürüngen organizmalara Nasıl dönüştü. Ellerinde çelikden ikonalar Düşlerinde Korkak ikircikli rüzgarların En ufak esintisinde Savrulan çelişkiler. Susmak lazım Onları görünce sessizce Kaçmak lazım En uzak köşelere. Dünyadan habersiz Yalan yanlış oyunlarda Sessizce yaşamak. Gözlerden uzak bir Sıradanlık içinde Kendine varmak. Geçmek en ötelerine Denizlerde fersah fersah Yol kat etmek Sınırsız bir düzlük de Eylemsiz Ve emanet dalgalara Gidişin.. Ufuk Nazım |
Eridim
Sevdim Kızıl şafaklarından Ağan ışığını Bal eyledim de Damla damla emdim. Bereketli pınarlarında Zamanı eritip Kana kana içtim. Soylu güneşinin alnında Emek emek Damla damla Eridim. Buhar oldum Göğe erdim. Rüzgarlarının soğuk nefesiyle Kar oldum İnce ince sağıldım Gök ananın Buluttan memelerinden Yarin teninde eridim. Mavi mavi Aktım Kattım acımı İyotlu bağrına Denizlerinin Duruldum. Gözlerimi kapattım İçimde seni buldum. Bunca yıl Boşuna yoruldum. Ufuk Nazım |
Eriyen Zamana
İpleri kalın ve sıkı sıkıya bağlı. Beynindeki damarlar kılcallara ayrıldıkça, Büyüyordu sorun yumağı. Sorunlar yumağını koyuyor yastığa, Ve başlıyor örmeye hayellerle kazağını. Onu umutsuz *******de, Karanlıktan koruyacak, Onu yaşatacak. Ona sarınıp umutla tutunacak, Yaşamın en sekter dalınada olsa. Kaldırımlar ah ayaklarımızın altından, Geçip giden zamanın eridiği kaldırımlar. Yürürken kaldırımların düzenine bakarken Ve kaldırımların altına akarken zaman, Boşunamıydı adımların çabası. Seni seviyorum, Ey hayat. Tırnaklarım sarardıkça Ve ufkun kızıllığı tenimden yansırken, Gözlerimin altındaki morluklar kadar seviyorum. Yaşamak, Hiç bir zaman tamamlanmamış bir ilişkiye, Eksik bir sevişmeye benzeyen yaşamak. Hangi ressam bitirebilmişki tablosunu, Hangi şair bitirmiştirki şiirini. İşte ne zamanki kara nefesiyle, Simsiyah bir yansı gibi kaplansa, Ozaman biter tablolar şiirler. Ve şimdi siyah beyaz bir resmin önündeyim, Dolaşık bir sorun gibi renklerin oyunu. Ufuk Nazım |
Ersem Sana
Bu akşam; Kan kırmızı, Şarap istiyor canım. Bu akşam; Dünyanın bütün nehirleriyle, Akmak istiyor canım. Uzak dağ başlarında; Bembeyaz bir, Kar tanesi olsam ah… Suskunluğunu dağıtan; Yüreğinin dalgalarını kabartan, Tufan olsam. Sonra ersem bir çınara; Dayayıp sırtımı, Sessizce ölsem. Ufuk Nazım |
Esin Perim
Soruyorlar bana; Ne yapmaktasın. Hızıma hız katmaktayım; Diyorum soranlara. Göğün yüzünde; Yol almaktayım, Duyun beni. Bir yelken; Özlemle beklerken, Ulaşacağı limanı; Ben nasıl dururum dostlar. Esmekteyim; Katarak tozu dumana. Geçmekteyim sınırları. Sorsanıza hızımın sebebini. Çünkü sınır tanımaz; Rüzgar. Zincir vurulamaz; Kartalın kalbine. Ben böyleyim işte. İçimden geldiği gibi; Eserim deli deli. Kayıp giderim; Uzak ufuklara. Seçerim. Kuzey denizinin kıyısında; Esin perimi. Ufuk Nazım |
Eskici
Eskiciyim; Kaybolmuş umutları toplarım. Donmuş yüreğimi çözecek; Büyük korlar ararım. Sabahları; Eskimiş bir gün ışığını soğurur, Akşamları; Savururum karanlığa. Eskiciyim; Kaybolmuş umutları, Ben toplarım. Umutlarını kaybedenlere; Umut dağıtırım. Satılık umutlarım var; Gülümsemedir paramın birimi. Gülümseyin yeter bana. Çünkü ben; Yani eskici: Bir gülümseyişleri toplayamam. Çünkü: Eskimez gülümseyişler. Ufuk Nazım |
Eskihisar
Eskihisar Kalesinin kenarında Sessizce oturmuş Güneşden saklanıyor Gölgede sıyrılmış düşlerden Hesaplıyor gelecek günlerin Neler götüreceğini. Umutları ışıyor gene Çekirdek kabuklarını Telaşla toparlıyor karıncalar Amaç gelecek. Gemiler sessiz yüklü ağır Demirlemişler yalnızlığa. Tek kıpırtı yok güvertelerinde Ve gölgelerinde Balık tutuyor kayıkçılar. İşte bu kıyıda Serin bir günde Demir atmak yalnızlığa Uzak herşeye Yalın sade ve devingen deniz Ilık ılık esen rüzgarda Hoş bir koku. Karıncaların telaşında Bir sevinç ve yüzünde İnadına bir tebessüm... Şimdi burada sonsuz olmak Göğün sonundan Bu güzel vahaya düşen Damla olmak. İşte bu hisarın kenarında Bu kıyının Eşsiz manzarasına karşı kalmak Zamanın sarkacında İnatla giden gelen dalgalara karşı Uzak olmazlardan kendince yaşamak. Eskihisar yorgun mavide Eşsiz bir tını İnsanların kargaşasından uzak Gözlerindeki kibirden riyadan Yabanlıktan uzak kendince oturmuş. O hayatını ne mesajlara bağladı Nede uzaklardan yankılanan Anlamsız titrek sözcüklere. O kendine sığınacak Taşa toprağa Sonsuz mavide buluta sığınacak Ama sığınmayacak insana.... Kıyıda klarnet çalıyor Ve keyiflerine içiyor birileri Solukları hızlı Gözlerinde gömülü arzu. Sessizliği tırmalayan Gürültülü eğlencelerinde Derin bir hüzün Uzaklara yamanmış umutlar saklı. Karıncalar yavaşladı Gün düştü yüzüne denizin Eskihisar; Kıyıları kıpkızıl Günün son ışıkları Rengarenk boyuyor denizi Siyah fularını Ağır ağır örtüyor üstüne deniz. Gözleri ağır ağır kapanıyor güne Hoşgeldin gece Aşkım akşam hoşgeldin. Varoldum senin çelişkili gecenden Günü bekledim Işığın gözlerime üşüşmesini bekledim. Yeniden doğdum senin kıyında Eskihisar Senin akşamlarından *******inden hayata doydum. Kıyıların dalgaların İstavritlerle taşınan lezzetin Ne güzel Eskihisar. Ufuk Nazım |
Esriklik
Fırtınalar çıkacak. Yıkılacak, Esrikliğin duvarları. Çıkılacak güvenin doruklarına. Varılacak, En yüce zirvelere. Ufuk Nazım |
Essin Ruhunca
Ruhun resmini çizen Esin perini kırma Essin ruhunca sonsuz. Rüzgarlar ortasında Sus derin derin. Rengini bilmediğin O güzel gözlere Eğil Çölün ortasında ki Gözeye eğilir gibi. İç kana kana aşkı Gene yaz mısraları Çiz yüzünü mutluluğun. Ufuk Nazım |
Evrenin Sığdığı
Anlamak Yada anlamaya çalışmak İzmirin yaşlı bir yurt odasında Uğultusunu dinlerken Gece poyrazının. Brükselde Kapalıyken penceren Tüllerinin nazlı salınışına Takılır gözlerin. Yaşam bir bütündür Bütün kütlesiyle Dönüyor dünya Ve gidişin bir ömur sürer O kadar kısaki derken Birden biter. Yamalı bir ömür kaftanıyla Sararlar seni Bembeyaz uzanırsın toprağa Güneşin her gün Uzanışı gibi. Gözlerinde açar iki gül Dilindeki kırılan sözcüklerle Uzanırsın göğe Erisilmez bir sedir ağacına Döner çığlıkların. Evrenin sığdığı Tek yer Bir canlının beynidir. Beynin sığdığı tek yer Evrenin kalbi Uzak bir sessede Sana gelen Dinle ve düşünki Yarın senin sesinde Uzaklaşabilir. Zayıflığın kadar Gebesin güce. Kinin kadar Olmazssa sevgin Ayrılığın kadar Düşersin dibe. Yalnızız; Kendi içimizde Bekliyoruz bir şafak Erken öten bir horozun Büyülü sesini. Şafakla kalkıp Süreceğiz atları; Dörtnala varacağız O mutlu ülkeye. Sonraki günler Düşünün bugünü. Artık düşünmek yok yarını. Ufuk Nazım |
Evril
Yavaş yavaş büyür insan. Ve evirilir yaşam gözlerinde. Evirilirken sende dünyayla, Evirilen dünyaya, Küsmen niye. Ellerinle tutabileceğin bir dünya, Ve paylaşabileceğin bir ömrün var. Küskünlüğün kime. Haydi türküler söyle, Derin okyanuslarda boğulman niye. Bak karalarda gerçek hayat. Haydi gel aramıza. Hayata küsülmez dostum, Umutsuz yaşanmaz. Kavgasız umutlar yaşamaz dostum Ufuk Nazım |
Ey Doktor
Ziller suskun Bir köpek çenkirir amansız. Bir korna böler Genç bir kızın uykusunu. Düşlerinden kalkar yarım. Yarısına dalma derdinde Uykunun. Ve sen Ey doktor Uykun hafif buluttan Pamukdan yumuşak düşlerin. Sen ey doktor Derdine dertler ekip Geldin yaralar sarmaya. Sevdalın yalnız yatar şimdi Senden uzakda. Ey doktor Yarım uykuların Yaşamın yarım Yazdığın şiir yarım. Hadi çekil geceden. Tedirgin etme geceyi Yayılsın korkusuz karanlık. Gene inatsın ölüme Işıl ışılsın gene. İnat ölüme Korkusuzca Meydan okurcasına Dikilme öyle. Uyu ki unutasın sevdalını Sevdalı bir bulut Dolanıyor gökde Yüreğinde ılık bir lodos Doktor gülümse hadi Gülümse ki Sevdalın dalsın hayellere Hadi uyu doktor Bulutlar sevgini taşıyacak Sevdalına uyu hadi uyu. Ufuk Nazım |
Ey Gün
Gölgeler düşer saçlarına ey gün! Senlemi batar benimde bu tahtım? Göğün yüzünden bana düşen bugün; Saçlarımda ağaran yalağuz bahtım. Ufuk Nazım |
Ey İstanbul
Düşlerde kaldı Uykunun derin yanı. Ve şehirler sakladı O amansız düşler sağanağını Ölümle işin ne Sen yaşamı düşle Ey mavi kuşaklı gelin Ey İstanbul. Ürkütmesin seni Bu bombalar. Bükülmesin boynun Hep Galata gibi Kız kulesi gibi Dimdik dur. Ey umutların kalesi Ey İstanbul. Ufuk Nazım |
Ey Nehir
Ey nehir! Sen uzandıkça uzaklara. Tatlı tatlı mavini taşıdıkça; Biz griye boğulduk. Tatsız sevişmelerde, Aynılığın çölünde kavrulduk. Sen mavini kaçırdıkça, Biz gride yetim kaldık. Ufuk Nazım |
Ey Şehir
Yıktım duvarlarını; Ey şehir. Suratındaki derin yaraları, Ben açtım. Ben astım; En güzelini umutlarının. Sessizliğini sokakların; Umarsızlarını ben boğdum. Düş deki duvarlarını; Sokaklarının sonundaki, Suskun duraklarını ben yıktım. Ey şehir. Açlarının gözlerine; Ben baktım utanarak. Ve onlara açtım duvarlarını, Ey beton yürekli. Karanlık bahçelerine; Ben ektim umudu. Sıcak bir rüzgarın gölgesinde; Büyüdü umutlar. Dünyam değil ki; Dört duvarın. Dünyam doğadır; Ey şehir. Ufuk Nazım |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:11 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.