![]() |
gündönümü...
Kurşun gibi atıldım yalnızlığa, Mevsimlerin gündönümü ne zaman? Özlemlerim sürgün benden uzağa Düş sancısı yüreğimde ısırgan! Tara saçlarını gün nefes alsın Açılsın saksıda üzgün menekşe Bütün hikâyeler yarıda kalsın Asıver renkleri mavi güneşe. Çamaşır ipinde bir yalın çığlık Ömrümüzün vitrinidir balkonlar Çift sesli fayanslar çıplak ve ılık Özgeçmişin kitabesidir onlar. Düşmez aynalara o alev-imaj Ses dönüp dolaşır sesini bulur Buruşur, katlanır ve ölür kumaş İnsan desenle |
deli kızın türküsü...
Sana büyük caddelerin birinde rastlasam Elimi uzatsam tutsam götürsem Gözlerine baksam gözlerine konuşmasak Anlasan Elimi uzatsam tutamasam Olanca sevgimi yalnızlığımı Düşünsem hayır düşünmesem Senin hiç haberin olmasa Senin hiç haberin olmaz ki Başlar biter kendi kendine o türkü Yağmur yağar akasyalar ıslanır Bulutlar uçuşur geceleyin Ben yağmura deli buluta deli Bir büyük oyun yaşamak dediğin Beni ya sevmeli ya öldürmeli Yitirmeli büyük yolların birinde ne var |
yeniden...
Karanlık bastı mı gelirsin Pencerem dibinde durursun Oyuncaklar kabartma harfler gibi Elle tutulur garipliğin Elişi kağıtlardan çicekler yaparsın Yeni şekiller görülmedik renkler ışıklar yaparsın Dünya güzelse daha güzel olur Bir şarkı sıcak yayılır ansızın Uzanır ellerin gözlerimi örter Bütün düzenim bozulur Karanlık bastımı seninle gelir Nasıl döner durur ortalarda Çağrışımlardan kopmuş bir sürü Tedirgin kuşlar gibi kelime Elinde aynaların binbir yanlısı Ne yandan baksan ö |
ilk yaz...
Ah, kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı Bakıp kapatıyorlar Geceye giriyor türküler ve ince şeyler "Memelerinde biraz irin, biraz balık ve biraz gözyaşı Bir dev oluyorsun deniz deniz deniz Sisin dere ağızlarından sokulup akşamları Fındıklarımızı basıyor Neyleriz kararan tomurcukları Çocuklarımıza yalvarıyoruz: Aç durun biraz |
vuslat...
Bir uykuyu cananla beraber uyuyanlar, Ömrün bütün ikbalini vuslatta duyanlar, Bir hazzı tükenmez gece sanmakla zamanı Görmezler ufuklarda, şafak söktügü anı... Gördükleri rü'ya ezeli bahçedir aşka; Her mevsimi bir yaz ve esen rüzgarı başka. Gül solmayı; mehtab, azalıp gitmeyi bilmez... Gök kubbesi her lahza, bütün gözlere mavi... Zenginler o cennette fakirlerle müsavi; Sevdaları hülyalı havuzlarda serinler, Sonsuz gibi, bir fıskiye ahengini dinler. Bir ruh, o derin bahçede bir defa |
GÖNÜL BU...
Gittiğin gün beni de bitirdin, Bu aşkın içinde. Cehennem ateşine attın ikimizi de, Tek bir lafın ikimizi de yok etti. Son nefesimizi verdik, Bu sevda sonun da. Bitiyorum aldığım her nefeste, Ölüyorum gelmediğin her günde, Sabret diyorum sevdama içimden, Gönül bu söz geçiremiyorum kalbime. |
Yürü Yiğit Yürü Yol İlen Yürü...
Yürü yiğit yürü yol ilen yürü Ağustosta erir dağların karı Gayet güzel olsa yiğidin yârı O yiğit yanına nazınan gelir Yürü yiğit yürü yolundan kalma Her yüze güleni dost olur sanma Ölümden korkup da sen geri durma Yiğidin alnına yazılan gelir Sana derim sana ey kınalı taş Çözümden akıttım kanlar ile yaş Göllerde oynayan iki yeşil baş Göllerin safası kazınan gelir Misis köprüsünde kollarım bağlı Ayrılık elinden ciğerim dağlı Göksun'a varınca Bayazıtoğlu Sana gelen beyler sözi |
Yedi İklim Dört Köşeyi Dolandım...
Yedi iklim dört köşeyi dolandım Meğer dünya her tarafta bir imiş Ben dünyayı Al'Osman'ın sanırdım Meğer dünya yüz sultanlık yer imiş İrili ufaklı insan piç oldu Onlar doğdu geçinmesi güç oldu Altı Arap atı şahbaz niç'oldu Mamur sandım yalan dünya çürümüş Okuduğun tutmaz oldu alimler Kalktı da adalet arttı zulümler Terlemeden mal kazanan zalimler Can verirken soluması zor imiş Kulak verdim dört köşeyi dinledim Meğer gıybetimi eden çoğ imiş Çok yaşayıp mihnet ile ölmeden |
Dutlu Kuyu...
Dağ başında ıssız bir yol kenarı, Epey yıl aşırmış bir dut ağacı Gölgesinde susuz kalmış bir kuyu Bekleşirler geçmeyecek yolcuyu Ne geçen bir yolcu, ne kurt, ne kuzu Ne hayal uçuran, kuş kanadında, Ne sıcakta serine duyan arzu Bir tek kuşlar yuva yapmış dalında Dutun kökü, saçak saçak kuyuda Dertleşirler kimsesizlik üstüne Sanki bütün yolcuları uykuda Neden kimse geçip gitmez köyüne Bilmezler ki artık her şey mazide Giden de değişti, yolun kendi de Kurdun, kuşun |
Yükseklerde Şahin Gibi Süzülür...
Yükseklerde şahin gibi süzülür Enginlerde turna gibi düzülür Haçan dostu ansam gönlüm üzülür Şimdi döndüm düzen tutmaz tele ben Adama bakışta bir hoşça bakar O dostun hasreti sinemi yakar Ak göğüs arası misk gibi kokar Bülbül gibi kona idim dala ben Dadaloğlu der ki zatı zatınan Bir güzel sevdim ben pek firkatinen Önü sinebentli bir al atınan Düşeyidim o dost ile yola ben |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:38 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.