![]() |
Bir Ölüye
Beyaz yakışmaz sana,yanakların sarı mı? Mâtem demek olmasın yüzündeki karanlık... Kokusu bitmiş tenin,yeşili solmuş gözler, Senin dudakların mı o beyaz şeyler? ... Yeşil giy yeşil gözlüm,yeşersin yeşillikler! Bir pembe gülüş gül ki,kızarsın yanakların! Kalk o beyaz yataktan, Kollarıma gel! ... .................. Ben,'gel'derken,o gitti.... Aklımda hep o mâsum neş'esiyle gülüşün Ve siyah kâkülünle içime dökülüşün, Gözlerimin ucunda biriken tek damla yaş Derdimle koyup beni,gidiyor yavaş yavaş... Bir ömür verdim anılarına. Anılar ki; her an duyduğum,düşündüğüm,yaşadığım... Bir ömür vermişim sana çok mu, Eline her deyişte ayrı bir ömür yaşadığım? ..................... Belki hâlâ gözlerinde o ışık, Belki hâlâ dudağında o gülüş, Belki hâlâ ellerin öyle ılık.... (1954) Ünal Beşkese |
Bir Ömür Yetmez
Kızıl saçlarını rüzgâr savurmuş, Çıplak omuzları güneş kavurmuş, Gurubun renkleri, yüzüne vurmuş; Seni seyretmeye bir ömür yetmez. Küsüşün, mum gibi söndürür beni, Barışman,sevinçten öldürür beni. Bir bûsen,deliye döndürür beni; Onu beklemeye bir ömür yetmez. Nazınla yaktığın zâlim *******, İşveler,cilveler,daha niceler... Cevabı olmayan zor bilmeceler; Çalışsam çözmeye,bir ömür yetmez... (2006) Ünal Beşkese |
Bir Pavyon Kızı'nın İlk Aşk Hikâyesi
Pavyon kızlarının en genci,en güzeli İlk aşkını anlattı bana dün gece. Dumanlıydı gözleri ve lîme lîmeydi dudakları, Aralık kapıda mahmur bir ışık vardı- çekingen-içeri girmemeliydİ Ve yüzünü gizleyerek anlatıyordu kız; Lîme lîme dudaklarında çürükler vardı, görülmemeliydi. Pavyon kılarının en güzeli En güzel şarkısından daha güzel, En güzel şarkısından daha nağmeli Bir isim söyleyerek başladı hikâyesine. Yemin ettim benden sır çıkmaz diye. Baktım; o ismi her söylediği zaman Bir dertli bulut gibi yoğuşuyordu gözlerindeki duman Gözlerimle dinliyordum artık onu; Sarı çiçeklerden bahsetti, güzel sözlerden. Çürük dudaklarını ısıra ısıra 'Bırakmam seni demişti' diyordu, Aşikâr... Seviyordu. Uzunca sürdü hikâyesi, Hem, hep aynı sözlerdendi belki; 'O gün' diyordu, 'bilemedim' diyordu, Gözlerimle gördüm; sesi titriyordu. Bir pavyon kızıydı o bugün, Hem lîme lîmeydi dudakları, Her gece satın alınabilirdi belki Fakat, çürük dudakları arasında Kutsal bir sır gibi saklayabiliyordu bir ismi; Kötülükler, onu halâ yutmamıştı Belliydi, unutmamıştı... (1969) Ünal Beşkese |
Bir Şarkı Söyle
Bembeyaz köpüklerinle dökül üzerime yücelerden,kar suyum, Sen,susamışlığımsın sıcak yaz günlerimde, Yanmışlığım,kavrulmuşluğumsun... Sen,kabuk tutmamış yaralarısın yüreğimin Uzat ellerini,okşa yumuşak yumuşak İlâcım ol... Baharda,çiçeklerle donanmış bir badem ağacından Çiçek çiçek toplayım ellerini,gülüşünü,dudaklarını, Varsın,yaz gelmesin... Zifîri *******imde,gökyüzümde uçuşan beyaz atlarla gel bana, Bırak,olmayacak şeyler isteyim senden; deli değilim, Sadece,aklımı esir vermişim sana... Ya da bir şarkı söyle uzaklardan, İçinde aşk olsun,sen ol,varsın yalan da olsun Buğulu sesinle söyle,doyumsuz,sonsuz Ve sonra sus... (18/05/2008) Ünal Beşkese |
Bir Vedâ Şiiri
Kâh dilimden hece hece, Kâh gözümden damla damla akıttın Yine de:bitmediydi sevgim; Şimdi 'tamam' diyorsun, Vedâ ediyorsun... Nice sevdâ savaşından sağ çıkmış ihtiyar gönlüm Esir mi olacak sandın? Şaşarım... Gönlümü pençelemiş sevdânsa güvendiğin, Al,git; Ben, onsuz da yaşarım (2008) Ünal Beşkese |
Bir Yaz Gecesi Rüyası
Akşamın,eflâtundan menekşeye döndüğü zamanlar gelirdin, Yudumlanmadan koklanan şarap kadehi gibi Sarhoşluğun başlangıcıydı bu,bilirdim. Ellerin hep 'haziran güneşi' gibi olurdu ellerimde, Gözlerİn,kumsala vuran dalgalardı gözlerimde; vurup vurup çekilen... Sesin çıkmaz mıydı,ben mi duymazdım Ve bir sevdâ,haykırır,dururdu içimde... .....'Mümkün mü unutmak güzelim,neydi o akşam...' Ve yıldızlar sarhoş olmaya başlayınca Ellerin.'temmuz'a dönerdi,dudakların bana... Sarışın değildi vakit,esmer de değildi, İnce bir rüzgâr kıpırdanırdı saçlarında, Birtek onu tanırdım,kumraldı Ve ne zâlim bir kumraldı hem... Sesin yine duyulmazdı ama bilirdim; sevdâlıydı... .....'Rüyâ gibi,hülyâ gibi bir şeydi o akşam...' Gök,mor bulutlarını sererdi altımıza Ve yıldızlarını dökerdi üzerimize, Güller ve karanfiller,göğe doğru yükselir, Sevgiyle sararlardı her yanımızı, 'Ağustos',ellerinde ısınırdı artık, Sesin,rüzgâra mı karışırdı bilmem,yine duymazdım; Rüzgâr,bir şarkıyla eserdi şimdi: .....'İçtik kanarak,bir ezelî mey'di o akşam, .....Rüya gibi,hülyâ gibi bir şeydi o akşam...' (2008) Ünal Beşkese |
Birzamanlar İstanbul
İstanbul,İstanbul gibiydı o zamanlar; Gökyüzü mavi,deniz maviydi, İnsanlar,İstanbullu gibiydi. Fıstık çamlı koruları,cumbalı konakları, Sakaların,yoğurtçuların çıngırakları, Yağlı boyalı görkemli köşkleri,dut ağaçlı sokakları, Evlerin güller,karanfiller açan bahçeleri vardı. ...Ve sabahlar,limon kolonyası gibi manolya kokardı... Gün batışında Kızıl kiremitli damlardan aşağı Hanımeli,akasya ve hüzün kokan akşamlar inerdi Ve bir sokak fenerinin soluk ışığında El-ayak çekilir,sesler dinerdi. Sonra ağustos böceklerinin konseri başlar, Arnavutkaldırımı sokaklarda eğri-büğrü,güngörmüş taşlar, Bir pencereden; 'yurttan sesler' korosu, Bir pencereden; közlenmiş çiroz kokusu, Ve bir başka pencereden Buram buram sessizlik sızardı. Alman harbi daha yeni bitmişti, Bir lira,dört mark'tı ve bir simit beş kuruş, O zamanlar gazeteler bile hep güzel şeyler yazardı... (1997) Ünal Beşkese |
Biz; Tanrının Yaramaz Çocukları
Gerçekler,Güneş gibi doğar her günümüze; İstemez,karanlıkta kördüğümler sararız. Tanrı,koca bir umman koymuş da önümüze, Biz,yine mutluluğu sığ sularda ararız. Bazen sahte zevklere aldanırız,kanarız, Bazen helâli teper,haram aşa banarız. Bazen deymez şeylere üzülürüz,yanarız; Hayatın değerini,kaybederken anlarız. Zamanı ziyan eder,istemeyiz kaybolsun; Biz boşa akıtalım,o,gelsin,yine dolsun. Herşeyin en güzeli,kolayca bizim olsun. İlm'e bile, hep bunun bir yolunu sorarız. İsteriz,her koşulda keyfimizi bulalım; Güneş ısıtsın ama,biz gölgede kalalım, Kar yağsın lâpa lâpa,biz sıcakta olalım, Tanrı Buyruğnu bile,keyfe göre yorarız. İlâhî yasalarla sulanmazsak kururuz. Burnumuzun dikine gider,dibe vururuz. Bir fâsit dairede,döner döner dururuz; 'Kâmil kul' da olmazsak,biz ne işe yararız? 14/09/2007 Ünal Beşkese |
Bor'dan Niğde'ye Doğru
Bir canlansa ne olur içimde o heyecan, Yine sıcacık gelse ellerime ellerin... O,otuz yıl önceki çocuksu bakışların Dolaşsa gözlerinde bir kez daha ne olur? Ne olur,koyuverip başını omuzuma Otuz yıl önce gibi kapatsan gözlerini... O,pıtrak gibi açan beyaz badem baharı Şu kış günü bir daha açıverse ne olur? ... (1990) Ünal Beşkese |
Bu Şehre.Bu Limana Son Bakışlarım
Ben,bu şehirde doğdum,bu şehirde yaşadım, İlk sevincim,ilk üzüntüm,ilk aşkım hep burdadır. Seni,bu şehirde tanıdım Gözlerinde,onun havası, Yüzünde onun çiçeklerinin rengi,kokusu vardı. Ondan başkası anlamazdı sevgimizden; Yağmuruyla sevinirdik,güneşiyle sevinirdik, Yaz-kış kucaklardı bizi bu şehir, Hem,halden de anlardı... Seni,bu şehirde öptüm ilk defa, Vapurlarında dolaştık,kırlarında seviştik, Çiçeklerinden topladık, Bu şehir,bizim gibiydi. Bu limanda hiç gözüm yaşlı dolaşmamıştım, Bu gemiler,böyle 'gidelim' demezdi bana. Ay ışığında türküler söylerdim bu limanda, Ay ışığı ve sesim böyle titremezdi... Bu liman,gündüzleri aydınlık olurdu, Hiç durmadan motorlar gelip geçerdi, Seninle büyük gemiler beğenirdik, Güneş dolardı içimize kış-yaz. Köprüde,balık tutardı insanlar, Kâh,Haliç'ten bir duman dağılır, Kâh,Sirkeci'den kalın bir düdük sesi, Bu liman,gündüzleri hep aydınlık olurdu. Akşamları senden burda ayrılırdım, Bir garip gelirdi bu liman, Bu ışıklar bir dertli gelirdi bana. Vapurun kalkışı,ölüm gibi çökerdi içime, İskelenin yüzü buruşurdu, Işıklar belirsiz ağlardı Ama severdim bu limanı; Bu şehrindi,bu şehirdendi, Ertesi sabah,yine güler yüzlü, Bizi beklerdi... Şimdi,sen bu şehirden çok uzaktasın, Hem,benden kaçtın. Bu liman,bana yabancı bakıyor şimdi. Bu şehir,sensiz yaşatmıyor beni. Kuşlar susmuş,ağaçlar küsmüş, Kırlar,istemez olmuş beni. Sokaklarında yürüyemez oldum bu şehrin. Adımlarımda,ayak seslerini arıyorum hep, Koluma asılışını arıyorum, Arsız gülüşünü,gözyaşlarını özledim. Sensizlik çöküveriyor içime, Sensiz edemiyorum bu şehirde; Yapamıyorum.... Bu liman,böylesine mahzun durmazdı, Böylesine komazdı bana bu şehir, Bu gemiler,böyle hain yüzlü değildi Ve türküler kahredici... Şu duvar ki,önünde sigaramı içiyorum, Şu duvar ki,şimdi dibine bir damla gözyaşı düştü, Bu rıhtımın duvarlarıdır, Lâf anlar sanırdım bunları, Bu gemilerin sesi beni böyle korkutmazdı Bu halat, böyle ürpertmezdi beni Bu liman,böylesine mahzun durmazdı... Bu,ilk vapura binişim değil buradan Ama bu kadar garipsemezdi içim. İskelenin yüzüne bakamadım, Fakat köprü,böyle titremezdi, Işıklar,bağıra bağıra ağlamazlardı böyle Rıhtım,bu kadar mahzun durmazdı. 'Gidip de gelmemek var' derler. Bu şehir ki,her şeyini canım gibi severim, Bu şehir ki,her köşesi bin anıyla bağlı içimde, Çocukluk günlerim,gençlik hayallerim,bu şehir Hepsi burada kaldı; Rıhtım duvarının dibinde büyüdü bir damla, Işıklar.... .........Ufaldı..... (1963) Ünal Beşkese |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 01:40 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.