![]() |
Gölge Yalnızdır
Gölge yalnızdır Bilmeyiz ardımızda duran sadâkati Biz yalnızız Biliriz insandır vuran şefkati Gölge kadar bile olamadık Mağrur ve kılıksız Durmaktan bıkmayan Öylece Karşılıksız Gölge kadar karanlık Bir anlık Şefkat duyasıya Gülümseyen Acziyete |
Gör Bakalım Zaman Müslüman mı?
Zamansız çarpar seni rüzgar, zamana bırakmadan çekeceğin acıları... Sanırsın ki, korkacak birşey yok, Bu da geçecek her belâ gibi serden... Geçip gidecek ve sen gülerek bakacaksın bunun da ardından... Sanırsın ama bilmezsin Ardı olmaz geldiğini görmediğinin... Geçer sanırsın, Ama geçmez, beklemeyi farz kılar boynuna. Biz farzı kılarız kılmasına ama... Gör bakalım, acaba 'zaman' müslüman mı? |
Gördüm
Sevda denizinde rıhtıma vurdum Sevgiliyi gördüm feyz ile ölen Barış toprağına tohum savurdum Aşk gördüm aşk için uykusun bölen Uçsuz gökyüzünde bir bulut oldum Yağmur ile yağdım kalplere doldum Aç gezdim sevgiye,dert ile soldum Nice renkler gördüm rengarenk gülen Dost diye haykırıp bağlandım aşka Semaya varanın hali bir başka Herkes gibi bende öğrensem keşke Gerçek dostlar gördüm dostluğu bilen Bakmadan doğaya devirdim kaç kış Kalpleri görmeye yetti bir bakış Gönülden gönüle nehrolup akış Mert gördüm dostluğa dört nala gelen |
Görür Gibiyim
Yalan dolu bu dünyanın aslını Görür gibiyim Hakkı bilmez bir evlâdın neslini Görür gibiyim Gün gelir kan damarlardan çekilir Semâdaki süsler yere dökülür Dağa benzer erler nasıl yıkılır Görür gibiyim Dabbetü’l arz korku salar her yana Söyle nefis buna nasıl dayana Sûrun sesi nasıl çöker duyana Görür gibiyim Mecal kalmaz arz etmeye hâlleri Susar nefis, kilit vurur dilleri Korku ile buz kesilen elleri Görür gibiyim ... Görür gibiyim Ateşlere bel bağlayıp kurur gibiyim Ayağımdan derman gider, durur gibiyim Ellerimi dizlerime vurur gibiyim |
Gözlerim
Tut gözlerimden sürükle beni Hiç görmediğimiz renkler diyarına doğru Gözlerim kör, istersen bırak En adi karanlıklarda Karanlıktan bile ürken, fırsat bilen güneşin doğuşunu Ama çekme ellerini gözlerimden Bakmasın bu gözlerim ne gecenin aydınlığına Ne de karanlığına güneşli gündüzlerin Yalnız ellerini görsün tende birleşen Sanki bütün kokular ellerinde gizli Keşfedilmeyi bekleyen kokular Dağda yaban, bağda bahçe gülü kokan ellerin Hiç gitmesin gözlerimden Sadece sarmaşıklarda kalmasın dilin Sarsın alemi o güzel ses Annesini yitiren kuşun hikayesini söyleyen dilin İsterse sussun bana Tek kelime etmesin yüzüme karşı, ben bakarken ellerine Yeter ki Çekme ellerini gözlerimden Arala kapıyı,dolsun içeriye zemheriden kopan rüzgarlar Titretsin bedenimi mühim değil Gözlerim üşümesin yeter ki Isıt ellerinle göz bebeklerimi; mühim değil etrafındaki maviler Sadece gözlerimde kalsın hiç yorulmayasıca ellerin Ömrümün yettiği yere kadar... |
Gözlerin
Edâ ile girer kalpten içeri Nemli nemli bana bakan gözlerin Köz ediyor düştüğü herbir yeri Yüreğime değip yakan gözlerin Kimi dem boynuma urgan geriyor Kimi dem koynuma güller seriyor Aklımdaki ilmi sele veriyor Nehir gibi câna akan gözlerin Kapattı yollarım, nazdan ağ gibi Eridi hislerim, aktı yağ gibi Kör eyler Ayhan'ı vurup dağ gibi siyahı mâviye çakan gözlerin |
Guguk Kuşu
Saate bakar durur küçük kuş, saate bakar durur... Saat hep onikiyi vurur... Ve küçük kuş hep dışarıda durur... Oturur... Saate bakar durur küçük kuş, saate bakar durur... Hep tedirgin ama mağrur... |
Gurbet Ataşı
Çâresizim ne zamandır Kurumaz gözümde yaşım Bu gurbetlik ne yamandır Sardı rûhumu ataşım Hasretinden durulmuyor Âşık başk'a vurulmuyor Çöken sevdâ kurulmuyor Dikilmeden gönül taşım İçerimi döktüm, boşum Güneşim çalındı, loşum Yönü şaşmış bir sarhoşum Bedenimde değil başım Ayhanım, oldum bir deli Savurdu sevdânın yeli Kaç gün oldu yemeyeli Boğazımdan geçmez aşım |
Gücüm Yetmiyor
Dost bildiğin bile şerri önlemez Olmadıkça kürkün, seni dinlemez İsyan eyleyip de sözden anlamaz Olayım diyorum, gücüm yetmiyor Umutsuz yaşantı, tasa ve çile Sarstım da bir türlü gelmiyor dile Boğulurcasına kahkaha ile Öleyim diyorum, gücüm yetmiyor Gök ile kavgalı, kinliyim güne Haykırdım dünyanın geçip önüne Küsüp de bugüne, yarına, düne solayım diyorum, gücüm yetmiyor Gençliğim kol kanat germez özüne Tapınmış kürenin hain düzüne Kan tükürür gibi asrın yüzüne Öleyim diyorum, gücüm yetmiyor |
Gül Çamurda Dal Vermez
Yalnızca bir kere dinleyin beni Kibirden bir nebze kurtulun artık Bilin ki bu hâlet değildir yeni Yıllardır bekliyor yürekler yırtık Özgürlük, uçmaktır kanat takmadan Toprağa eyvallâh etmeden bitmek Erilmez Mecnûn'a gönül yakmadan Kolay mı Leylâsız bir çölü gitmek Birlik yolu ne sencedir ne bence 'Biz' demeyi bilmeyenden biz olmaz Dün dediğin geçti bugünden önce Elin yaptıkları 'dil'e iz olmaz Secdeye değmeyen alın ak olmaz Hiçkimse boşuna söylemesin söz İbâdet bilmezin kalbi pak olmaz Çamurda dal vermez güle benzer öz |
Gül Kokulu Ceset
Kurumuş kanları hendek içinde Savrulan başından şerbet akıyor Kırmızı mühürlü gül var saçında Estikçe hasreti, sıla kokuyor |
Gül Olamazsın
Koşulmaz yıllarca ardından hiçin Varırsın mezîle yâr bulamazsın Değmez tek damla yaş, bir arsız için Ağlarsan bu bağda gül olamazsın |
Gül Oldu (Anama)
Ağladım dün gece sen yoksun diye Gözlerim katreden sel oldu anam Daraldı nefesim, bilmiyom niye Boğazım kuruyup çöl oldu anam Sen vardın, bakınca tastaki suya Bu garip heryerde sesini duya Düşünüp çehreni daldım uykuya Düşlerim seyrine kul oldu anam Diledim Rabbim'den alsın canımı Doldursun vuslatla herdem yanımı Akmamış görünce, yerde kanımı Kavruldu bedenim, kül oldu anam Yıllarım sâhipsiz, yüreğim sarhoş ******* zifiri, gündüzler hep loş Yoksun ya, bahçeler kaldı başıboş Dünkü ot şımardı, gül oldu anam Ayhan'ım, bir sızı yatar özümde Ağladım, durmayıp kendi sözümde Kalmadı dünyanın süsü gözümde Servetler, ziynetler pul oldu anam Arş çaput, arz ise çul oldu anam |
Gülerek Gelir Ölüm
Gülerek gelir ölüm Har vurup harman savurur gençliği Yürekler kaybolur yarınlarda Unutulur yaptıkların çağa Asır bile yüz vermez olur Şiirlerdedir kelimeler Çıkmazlar ağızdan Haykıramazsın alabildiğine 'yalnızım' diye Dertler, telaşlar, hasret bile özletir kendini sana Hiç aklına gelmezdi uykunun bu kadar ağır olduğu Toplarınsa bu denli sessiz atıldığı Ağlamak istersin yıldızların *******i zaptettiği mevsimlerde Akmaz gözyaşın, ona yanarsın Ağacın sararan yapraklara güldüğü gibi Gülerek gelir ölüm Ve bir yaprak gibi düşersin toprağa... |
Gülersin
Her gurbetin ardı sıla, derman her derdin ardı Hak gelince heybet ile, batılı korku sardı Tevhid zinciri zâlimin iplerini kopardı Çürük halat yük taşımaz, kırılsa da aldırma Gülersin Gülersin, Güller açar bağlarına Büyürsün Büyürsün, Bülbül uçar dağlarına Görürsün Görürsün, Gönül düşer ağlarına Aldırma sen zulümlerin bitmeyen çağlarına |
Gülistan Olur
Bir kız gördüm neçe güzel Hasır anda fistan olur Dile gelir sözlü sazlı Bezenir gülistan olur Bir sızı koydu derinde Ta böğrümün sol yerinde Gezinince üzerinde Kuru toprak bostan olur |
Gülistânda Barınır
Bilinmez eğriyle doğru, hayır şerre karışır Kurt saklanır koyun kuzu, kızıl posta bürünür Oldur çoban ile sultan, inşaatta yarışır Abdalın yırtık çadırı, göze saray görünür Meydanda fink atar nâmus, lâl olmuş kocaları Anlatır huzursuzluğu, tütmeyen bacaları Kavuşunca aydınlığa, unutur *******i Düne kadar ezilenler, adâlete erinir Ayhan kulu şükür eyle, etrâfına bir bakın Hakk kel3amı yüreğine, dostun elinden yakın Al gülünü düş yollara, kıymet bilmezden sakın Gülden âlâ kokmayanlar, gülistânda barınır |
Gülmek İstiyorum
Kurtulmak kasvetinden... Nice sabahların beraberinde getirdiği *******in. Uçmak cıvıltılarla,kanat takıp, Gökyüzüne doğru... Katılmak denizlerin mavisine,gökyüzünün derinliğine, Hiç sönmemek... Kardeşlik türküleri arasında, Dolaşmak yağmurları... Baharlarda... Bir tekne olmak okyanusta... Çalkalanmak, Ay ile beraber... Nehirlere karışmak alabalıklarla beraber... Buharlaşıp yükselmek gökyüzüne doğru... Sonra yağmur olup damlamak toprağa, Sessizce... Ardından getirmek gökkuşağını... Aydınlatmak yeryüzünü binbir çeşit renklerle Renkleri sevmek, Denizi sevmek, Toprağı sevmek... Filizlenmek gökyüzüne doğru, Bulutlara erişmek,bulutları sevmek... Ağladığı zaman karanlıklar dipsiz kuyularda, Gülmek hafifliğine yaşamın... Ama, Asla nefret etmemek karanlıklardan... Haykırmak tüm güçle zemheriye “GEL” diye... Baharın ılık rüzgarlarına binip, Dolaşmak evreni,ışık olup parladığın zamanlarda... Yeşile dönmek... İşitmek doğanın bir milyonuncu senfonisini... Yeni türküler öğretmek ona... Barışı anlatan, En acılı anlarda... Gülmeyi anlatan türküler... Sarmak dünyayı yeryüzünden gökyüzüne... Işık tutmak karanlık doğan sabahlara... Batan *******i, Tutup kolundan,çekmek sabahlara doğru... Gülmek... Kardeşlik türküleri arasında, Gülmek istiyorum... |
Gülüm
Gene sendin düşümdeki Başka biri olmaz gülüm Feryad idin yaşımdaki Derdim gayrı dolmaz gülüm Getir dedim ben öreyim Ağır gelir kader ağı Uyandım ki ne göreyim Geçivermiş gençlik çağı |
Gün Aşırı
Bir sevdaya aldandım ki ezelden Gönüllerden topraklara karıştım Kini nefreti bağladım tez elden Hem iyiyle hem kötüyle barıştım Durmaksızın *******i saydım ben Yıldız olup Merih’lerden kaydım ben Nehirdim ben,dereydim ben,çaydım ben Işık olup güneş ile yarıştım Gün aşırı bulutlardan dökülüp Tohum olup karalara ekilip Yapraklarla sonbahara takılıp Yunuslara Rûmilere eriştim |
Güneşe de Sana da
Yanan yüreğimin acısını Yollara döktüm Saklandım hudutlarında bir serseri gecenin Selâm vermedi güneş Küstüm Güneşe de Sana da |
Güneşin Doğduğu Yer
Seni seviyorum güneşin doğduğu yer Berdel olur rüyalarım seyrin uğruna Ket vururum yerçekimine dünyanın, üzerinde gözkapaklarımın Destur beklerim fizyolojiden, destekçimdir psikoloji... Yengeçler şâhid ritmine heyecânımın Nefsimse, şehîd bitimine Islaktır sabahlar, yanar gibi çöl gecesi korkusunda Baskınından bir Bedevî sürüsünün Baskınından bir çöl gecesi korkusunun Gerilim sıfır, akım sıfır, fer yok gözlerimde Baksa da parlamaz, parlasa da sen göremezsin Kulaklarım, tan ağaran kale zincirleri şakırtısıyla beydebâ Dilimde asit yağmurlarının tadı Gökyüzü kızıl, gün perşembe Seni seviyorum güneşin doğduğu yer Seni seviyorum Ve seviyorum boşvermişliğini Saçlarımla dokunan halata dokunmadan Bilmeden üzerime kaç asrın devrildiğini Ve sevmeden battığın yeri Batmak istedim senin gibi Boşvermiş... Çanak çarkı germek bileklerime Halatlara inat Yüz çevirirken galaksi eksenine dokuz cepheden Ve her cephede devrilirken kuru kan hendeklerine Ve de ıslanırken yağmurlarda 'ceh' gibi Başak verememek koyduğu hâlde Koyduğu hâlde sana dokunamamak Seni seviyorum güneşin doğduğu yer Anam kadar... |
Gürbüz'e Ağıt (Isınsın Soğuk Bedenin)
Örterdim üstünü günde kaç kere Yanardım kardeşim üşüyor diye Gözüm kan çanağı, gözyaşım dere Her gece aklıma düşüyor diye Gel de gül, ısınsın soğuk bedenin Gürbüzüm bak hâli nice 'ede'nin Dağlarda çiçekler Gürbüz kokuyor Mektepte çocuklar Gürbüz okuyor Kadınlar tezgâhta Gürbüz dokuyor Gürbüzüm ilmekte yaşıyor diye Gel de gül, ısınsın soğuk bedenin Gürbüzüm bak hâli nice 'ede'nin Ağladım bedenden nefsimi soydum Uzandım toprağa, Gürbüz'e doydum Set kurdum, önüne Gürbüz'ü koydum Gözyaşım gönlümden taşıyor diye Gel de gül, ısınsın soğuk bedenin Gürbüzüm bak hâli nice 'ede'nin |
Güvercin
(Sevgili dostum Sebahat Ütük'ün ricâsı üzerine, 'Kevokê' şiirinin Türkçe anlamı...) Gözüm üstüne Hoşgeldin yüreğime Her an Susuz kalan yüreğime Hoşgeldin Ey yüreğimin suyu Söyle ey güvercin Hikâye ve Geçmişi söyle Ateş var yüreğimde Ey yürek satan Bu heyecan Ne hoş Söyle ey güvercin Susma Ben talebeyim Sen haksın Ben kapıyım Sen başsın Gitme Bak bana Ve kal yanımda, devamlı Ben sensiz yalnızım Gel Yüreğime Ey güvercin |
Güzel
Gözlerin hançer sokuyor Hâl kalmadı bende, güzel Dudakların gül kokuyor Hapsediyor tende, güzel Yabancılar öz oluyor Yandı yürek köz oluyor El deyince söz oluyor El demeden sen de, güzel Söndüremez nârımı kış Buzul denizlerden akış Yetti bana bir tek bakış Vuruldum görende, güzel |
Hakk'ı Sev
Ölümün adına soğuk su dedim Boşalttım ırmağa yürüdü gitti Bu muydu acaba doğrusu dedim Söyleye söyleye doğru da bitti Kazayla doğmuşum kazada öldüm Her yolun sonuna ben miyim çukur Ne hayırsız çıktım ne kuru döldüm Beterden beter var buna da şükür Yüzüme gülene kaş çatar oldum Bu halim beni de tedirgin etti Doluca kaldırıp boş atar oldum Yalnız sana değil bana da yetti Tavşan dağa küser dağ beştaş oynar Dağda taş eksilmez gönülde keder Sözler eylem yapar kaş-göz-baş oynar İnsan ne ederse kendine eder Gözümde yaş değil ışık var gayrı Bir zaman ağlatan derdine yansın Gem vuran sazıma diyardan ayrı Kaybolan mızrabı bana dayansın Bir uçsuz ummanda salmışım gibi Yüzdüm çılgınlarca nehr’olup azdım Tunç köklü ağaca dalmışım gibi Yaprağa adımla “Hakk’ı Sev” yazdım |
Hakk'ın Takdiri
Sesinden uzağım nefesinden men Aklımı çığlıklar alıp geçiyor Dönmüyor yalanın tesine dümen Gözlerin bakmıyor benden kaçıyor Akşamlar, akşamlar, ne de karanlık Görmüyor hiç birşey zavallı gözüm Hissetsem elini yalnız bir anlık O vakit ağlardı sazımla sözüm Bir türlü uykudan nasip almadım Yanmadım yıllarca hiç böylesine Hiç sevdâ çekmedim, yalnız kalmadım Hiç şiir yazmadım ben öylesine Pâdişah olsa da sefil olsa da Bir karış toprağa girer her diri Her günüm ah ile, dertle dolsa da Bu imiş demek ki Hakk'ın takdiri |
Hakk da Sever
Nefis senin özün değil İster öğül ister döğül Sevmek boynun borcu oğul Sen seversen Hakk da sever |
Halil ile Handan
Handan'ın aşk eşiğinde Kırkbin fidan dikti Halil Yavrusunun beşiğinde Ne ağıtlar yaktı Halil Kalbi eridi duyanın Zehiriyle bir çiyanın Handan'ına göz koyanın Ciğerini söktü Halil İnip attan kaldı yaya İçin çekti bakıp suya Handan'ım yeşerir diye Tohum tohum ekti Halil Handan yağdı, Handan doldu Handan düştü, Handan soldu Halil de bir Handan oldu Handan gibi aktı Halil |
Halil ile Handan (Ey Gözyaşım)
Ey gözyaşım... Ak akabildiğin kadar... Ama... Eğer anlatacaksan sorduklarında, Halil'in sevdâsını... Handan'ın gözyaşlarında boğulan... Hani kaçmıştı ya Handan, Bir arsızın zulümâtından, dağlara... Bir arsızın, Halil'in yokluğunu fırsat bilip, göz koyan Handan'ın saflığına... ve hiç ağlamamış bugüne kadar, sevmemiş... bir arsızın zulümâtından... O gun hiç bu kadar yakmamıştı güneş, Ve batmamıştı eline kayalar, bu kadar sert... Dağlar bilr arsızdı o gün... Ardından gelen saflık düşmanına mı, Eline ayağına batan taşların acısına mı, Bağrından ayırmadığı Yusuf'unun feryâdına mı, Yoksa Halil'in gümânına mı, Neye yansındı Handan? Eve vardı Halil... Handan'sız, Yusuf'suz, Boş eve vardı Halil... Ciğeri Yandı Halil'in... Zîrâ, Bugüne dek ondan önce Hiç çıkmamıştı Handan... Ciğeri yandı Halil'in... Zîra, Bir zâlimi koşarken görmüştü dağlara doğru... Kovalar gibi bir mazlumu... Sol tarafına koyarak elini, koşarak peşine düştü Halil... Koşuyor Halil... Koşuyor zâlim... Ve koşuyor Handan... İşte bir çukur! Ne de derin Yâ Hayy! Vay anam vay! Etrafından dolaşsa zaman, Üzerinden atlasa can kaybı... Ne de derin Yâ Hayy! Vay anam vay! Önce can... Önce can, dedi Handan... Önce Yusuf'u atmalıydı çukurun üzerinden... Sonra kendini... Öyle mi yapmalıydı? Ne yapmalıydı? Evet yapmalıydı! Attı minik Yusuf'u Handan... Önce yavaş yavaş sesi, Sonra birden nefesi, kesildi Yusuf'un... Kahrolsun dedi, Handan! Kahrolsun! Oğlumu çukura düşürten şehvet, Kahrolsun dedi, Handan! Kahrolsun! Bizi bu hâle düşüren arsız, Yâ Rabbî... Yankılandı bedduâları Handan'ın, tüm dağlarda... Ama... Boş döndüler geri... Getiremediler minik Yusuf'u... Sus Yusuf sus... Ağlama... Oraya da uğrar elbet, Adaşının düştüğü yere uğrayan, şen kervan... Koşuyordu Handan... 'Irzımı kurtarıp, geri dönerim oğlumu almaya' diyordu... İnşaallah... Koşuyordu Handan, koşabildiği kadar... Ve çöktü zâlim bir taşın dibinde, yüreğini tutarak... Belli ki dağlar, zâlime de arsızdı... Koşuyordu Handan, bilmeden öldüğünü, peşindeki zâlimin, tutarak kalbini, acı içinde... Koşuyordu Handan, geri alabilmek için Yusuf'unu, ezberleyerek geçtiği yerleri... Koşuyordu Handan, bilmeden yola düştüğünü Halil'in, duyarak Handan'ın yokluğunu, tutarak kalbini, acı içinde... Koşuyordu Handan, elleri parçalanmış, tutunarak taşlara... Ve çöktü Halil aynı taşın dibinde, yüreğini tutarak... Belli ki dağlar, Halil'e de arsızdı... ... Halil, eli durmuş yüreğinde... Yusuf, bedeni dağın kurağında... Ve hâlâ koşuyor Handan... Bırakarak ardında, koca bir 'HALİL ile HANDAN' destanı... |
Halil ile Handan 2
Ey Halil'in gül kokulu Handan'ı Yusuf olup inletirsin zindanı Bîçâredir dağlar, kayalar, taşlar Halil'in dâvâsı semâda başlar Tutar mı sanırsın Halil'i zindan Bilmezsin her kılıç kurtulur kından Halil'in sevdâsı arza yayılır Gün gelir her âşık Halil sayılır |
Halsızım
Dolaştım bütün cihanın dağlarını, illerini Güç kalmadı döndürmeye Hakka nefsin dillerini Gönder ebâbillerini Gönder ebâbillerini Gönder ebâbillerini Yâ Rabb, halsızım ... Tercih edip âhirete mallarını pullarını İpeklere bezenince hor görürler çullarını Islah eyle kullarını Islah eyle kullarını Islah eyle kullarını Yâ Rabb, halsızım ... Yürekleri korku salar, küfre mızrak atmaz olur Boyun eğer zulümlere, kaşlarını çatmaz olur Ayaklarım tutmaz olur Ayaklarım tutmaz olur Ayaklarım tutmaz olur Yâ Rabb, halsızım |
Hani
Hani,görsem diyorum önümü Görsem ya Bakmasam ardıma Gerekmeksizin Hissetmesem arkamdan ıslık çalan solukları Hani,görsem diyorum önümü Açmadan gözlerimi Yaslansam beyazdan nasibini almamış bulutlara Yağsam çılgınlar gibi Kıpkırmızı ovalara Kan kokulu Sellerden geçsem,fırtınada bulsam kendimi Hani,görsem diyorum önümü Ardımdayken sen |
Hasretlik Kanımla Boğulsun Yine
Söyle yar şimdi ben kimi sarayım Bu sabah yanımda değilsin yine Ses ver ki bir nefes Tûr'a varayım Utanıp tüm dağlar, eğilsin yine Hakk nasîb etmezse uğramaz ölüm Ayrılık ölümden yeğindir gülüm Başka bir cefâya yok tahammülüm Tüm dertler derdinle dağılsın yine Yalnızca Hakk'ındır ebed ve ezel Gün gelir türâba girer her hazal Arz bile seninle başka bir güzel Yıldızlar semâya yığılsın yine Anladım dert bitmez yük taşınmadan Yol vermez bu dağlar, taş aşınmadan Vur ki yâr hançeri hiç düşünmeden Hasretlik kanımla boğulsun yine |
Hasta Çağ
Bir çağdan çıkıyor Adem'in soyu Ardına bakmaktan, yola bakmıyor Kulağı kul etmiş, boynuzun boyu Ayıbın öretmeye şapka takmıyor Ağlardı peygamber duysa, kahırdan Uyuştuk 'çağdaşlık' denen zehirden Bir zaman çağlayıp coşan nehirden Kurumuş yataklar, katre akmıyor Aldanmış insanlık fâni tapuya Sığınmış bir çatı bir de kapıya Çağlardır yükselen aziz yapıya Bugün bir müslüman, çivi çakmıyor Yerinde, ümmetin bâtıl neşesi Eksilmez elinden şerbet şişesi Buz tutmuş, kalplerin herbir köşesi Ayhan'ım ölsen de yürek yakmıyor |
Hem Deliyim Hem Budala
Kimi dedi budala Güvenilmez bu dala Kimi dedi be deli Bu mu ömrün bedeli - Ölmek istedim bir an, gözümde küçüldü arz Kızarak baktı Kur'an, dedi sebât etmek farz Hâl bilinir duyurmaz, dilde bir gevşeklik var Tesellî de doyurmaz, yalnız o ânı savar Görünenler yalandır, sanma bu duvar gerçek Ne imâr ne talandır, temeldir esas ölçek Bil bakalım ben kimim, nedir benim ederim Ne doktor ne hekimim, âmentu billâh derim - Kimi dedi budala Güvenilmez bu dala Kimi dedi be deli Bu mu ömrün bedeli - Hem deliyim hem budala... |
Hepsi Bu mu?
Çilelerim bitmez iken... Koca ömür yetmez iken... Dilim tek laf etmez iken... Sarfettiğin sözler bu mu? Kara bilmez ak güleçtim... Siper sanıp seni seçtim... Nice dağlar delip geçtim... Katettiğin düzler bu mu? Cenab-Hak verir aşım... Enaz dört katındır yaşım... Suyum kandır katık taşım... Aş ettiğin közler bu mu? Üveyikler konar dala... Bazı göğdür bazı ala... Öldüm öksüz kala kala... Terkettiğin özler bu mu? Artık ölmem sana nankör... Kefeni sen kendine ör... AYHAN olduktan sonra kör... Bahşettiğin gözler bu mu? |
Her Günün Kutlu Olsun (Anama)
(Anama, her anneler gününde...) Kimin ömrüne yanam Kiminle ömre kanam Bugün bidâtse anam Her günün kutlu olsun |
Hey Bülbül (Ben de Giderim)
Hey bülbül hey dalda durup figân edersin Kimbilir kimin derdini kimlere dersin Haber getir sevdiğimden, ne yapar şimdi 'Boşver' dersin sorar ise 'bu kişi kimdi' Dillerine gam düşenin derdi saklıdır 'Dil'i söyler, 'dil'e geçmez sözü, haklıdır Bu dağların kuraklığı yürek pişirir Zamansızca, amansızca aşka düşürür Şimdi yâre git de söyle bülbül derdimi Ben burdayım bırakamam, kendi yurdumu Gurbetliğin sıcağını o da biliyor Ben onu düşlerken, acep o ne diliyor Her yağmurun ardı sıra toprak kokuyor Yine dönüp gözyaşlarım, ona akıyor Herkes gitti türâb olup, budur kaderim Söyle yâre; istemezse ben de giderim |
Hey Hât
Hey hât yönüm sana doğru Dönmem gelse binbir çağrı Açtım, gel de vur şu bağrı Kalpte imânî bir ağrı Hey hât yönüm sana doğru Güneşimsin asra dolan Etrafımda binbir yalan Mutlak şerri eyle talan Kalpte ışığındır kalan Güneşimsin asra dolan Benden doldu taştı derdim Kâr etmiyor binbir yardım Kurumuş bir dildir ardım Kalpte sıcağını sardım Benden doldu taştı derdim |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 06:23 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.