![]() |
Bir Yanlış Anlam
Sende utan ey tarih Bir çocuğun ölümü var önünde Bir ayrılığın perdesi, Bir güvercinin kırık kanatları Bak hayat gidiyor dar bir sokakta katır sırtında... Utan sende ey tarih Beni ayırdın yarimden Ayırdın dostumdan,arkadaşımdan Ve bugün békes'ler yurdundayım Bir ırmak başında yalnız,kimsesiz ve bir başıma... Filancaydı beni yanlış anlayan Aslında yanlış anlamadı dostum Anlamak istediği gibiydi aslında Ve izin verdin sende Utan ve yıkıl yanımdan İhanet ettin dostuna. Katır sırtında getirdin hayatı Ve şimdi arabayla götürüyorsun yanımdan... Utan ey tarih sende utan Facianın sonuna doğru yolcuyuz Utan ey tarih sende utan Kimsesizlere karşı biz korucuyuz... Ünal Çağabey |
Bir Zambak Hikayesiydi
bir zambak hikayesiydi yeni uyanmıştı uykusundan hani kör ve sağır ziliyle yaşamın kollarında olduğunu ancak sonradan anladı.. bir zambak hikayesiydi bizimki bir gece görüşü şehirler arası yollarda uzun uzadıya bir yatma sefası beyaz kağıtların üstündeki kir çarık çuruk yolların olmadık zamanların acelesi bilmem ki neydi bilmem ki ne oldu bir zambak hikayesiydi sanırım ölüm fermanı saraydan çıkan iki dudağın hükmü bir zambaktı galiba hem kan kırmızısı aslında… Ünal Çağabey |
Biraz Düş
uzak bir düş belki de bir hayal yurdum gibi geçkin bir ömür tahtında sallanır firavun nice zerdüştler dağlarda esmer bir kız gibi ince, narin bir edayla gülüş 'hani benim' der gibi her yer yerle yeksan ve onca usta iş başında tarih yeniden sahneye gelmekte tekerrür sonsuz bir gerçek ama gene de uzak bir düş belkide bir hayal burnumuzun ucundan görünen zaman hep gerçek hep acımasız ama genede biraz düş belkide hayal Ünal Çağabey |
Birinci Perde
Ruhum engereğin dişlerinin arasında Bir türlü çekip alamıyorum Ruhum gözbebeğinin olmaz kıyısında Çekip de bir türlü kurtulamıyorum İçimde var içimde anlaşılmaz bir sancı Ellerim, ellerimi alamıyorum Bir yolun sonunda sanki bir hancı Olur olmaz yerde kendimi salamıyorum Sahipsizim,sahipsizliğin kervanından bir yolcu Yoldan çıkıp önüme bakamıyorum Her zaman üstümde bir çift göz, sanki bir kolcu Korkumdan arkamı dönüp yolumu soramıyorum Kapım kırık, kırık sanırım eşiği Bir anahtar bulup açamıyorum Bir didişmenin ortasında annemin beşiği Kırılacak aman, varıp da alamıyorum Ölecek çocukluğum, öldü sanırım bu gece Elimi atıp da zamanı durduramıyorum Babamın bekçiliğinin başladığı gece Dilimden başka bir dil konuşamıyorum Ruhum sancılı, ruhum kanlı bir toprak ortasında Kardeşlerim ölümün en uç noktasında Hayat geldi geçti başlangıcın sonunda Bir kılıç kuşanıp da durduramıyorum… 28/09/2007 Ünal Çağabey Ünal Çağabey |
Bizim Suçumuz Neydi?
Paramparça olmuş bir tarihten arta kalandı geride ki izler Yarı soğuk yarı sıcak biraz da politik manevralarla Politik manevra dediğimize aldırmayın sakın anlamayız biz politikadan Sadece gerçekçi darbelerle haklarımızı savunurduk üniversite sıralarında Ve senden daha güzeline rastlamamıştım istanbul sokaklarında Ve senden başka suçumuz yoktu bizim galiba... Ashapları yatırırdım uykuya keyf süresinin mağaralarında Musa gibi nil'i yararak İsa gibi ölmüşlere can katarak çarmıha gerilerek Hayattan biraz bezgin Baş önde sallantıyla Azıcık kahraman azıcık terörist Aslında kim olduğunu unutmuş Nerden geldiğini bilmeyen Adı Yılmaz Erdoğan'ın fen bilgisi defterinde saklı Ve onun ağzından bir Kürt bir Türk olmaktı suçumuz galiba. Neydi bizim suçumuz? Adına derin dedikleri bir devletle tanışmamıza rast gelirdi hayatı,hayatları sorgulamak Milli katillere gazete küpürlerinden bakmak Derin bir kuytuda kuş gribine yakalanmak yaralanmak,ezilmek,canlı canlı toprağa gömülmek Adını derin koydumuz devletin derin yetkilileriyle yurt dışına kaçmış,kaçırılmış,ilticacı,mülteci can havliyle boğazını sıkmış,sıktırmış baba katilleriyle buluşmak... Bizim suçumuz neydi? Bir kardeşi korucu birini asker birini terörist yapmak. Ünal Çağabey |
Cenk Meydanı
Güneyin sam’ı kuzeyin poyrazı cenk edip dursun Kanı seven padişah cenk meydanında kudursun.. Ünal Çağabey |
Çalıntı Eser
dakikalarım çalındı yüreğim bomboş hangi kıyıya vursa dalgalar bedenim titrer o akşam.. hep mor kuşağındaydı zaman hep alnının ortasında ansızın bir kavgada, bir çapulcunun kör bıçağında ince ve keskin... çalındı rüyalarım artık nefessiz hani can çekiş ve bitti artık aşkın gölgesi yitik yan odada bir netame, kavga ve hengame isimsiz noktalar soru işaretleri aklımda delik deşik herşey... rüyamda çalındı bir kış günü yüreğim herkesin bildiği ama kimsenin gidemediği bir tipiye yakalandı ansızın ve ben şimdi öylece ve ben ortalıkta bir duruş barışın kanatları koptu artık güvenli bir tabut... rüyalarım çalındı, dakikalarım,saniyelerim bir kış günü... Ünal Çağabey |
Çarşaflı Kadın
mavi çarşafta bir kadındı gördüğüm gördüğümde suretimden utandım altından dışarı fışkırmıştı dışarı inceden lule saçları sapsarı,ince bir sazlık gibi güz mevsimindeydik sanki.. bir yol üstü kasabasında ince taneli,beyaz bir kumaş altında parlıyor örgülü güzel saçları herkes onu seyrediyor,ondandı açlıkları maviydi,bir yol üstü şehrinde ince,uzun selviler gibi dilimde hep netameli kaldı gözümde, hep ağlamaklı maviydi bir yol üstü şehrinde.. Ünal Çağabey |
Çay Tadında
Çayın demli halini özlerdim nedense Önce şöyle bir göz ucuyla süzerdim aydınlığını İnce beline bakardım sonra çaktırmadan Siyah inci gibi olmasını isterdim bardağın Sarhoşluğuma götürürdü beni Hatıra defterimde bir anı kalırdı Dağlar yerinden oynardı Demirci çırağı tokmağını kaldırıp indirirdi durmadan Tornavidanın hastalığı nüksederdi birden Ama çay gene aynı çaydı değişmeden Göz ucuyla kızgınlığıma bakardı Utancından kıpkırmızı olurdu Beni sevindirmeye yeterdi bu hali Gene de çayın demli halini özlerdim nedense Ünal Çağabey |
Çıt Kırıldım Kadınları
çıt kırıldım kadınları vardı lambaları sönerse hemen hazırdı mumları öyle ahım şahım değil tipine baksan eh işte hani var diyebilecek bahar şenliklerinde olsa da kimse bakmazdı kimse onları anlamazdı.. çıt kırıldım kadınları vardı ellerinde bukle bukle çiçekler gecenin mumları söndüğünde küserlerdi güneşe hani kendini yaz dendiğinde dudak bükerdi inceden konuşurdu, konuşturmazdı gülerdi,güldürmezdi hani size ne desem açsa ağzını, açsa ki o an niye açtı derdi niye açtı yeniden.. çıt kırıldım kadınlarıydı onlar bir sokak arasında şehrin önce gülerdi inceden büyülü hülyalarda gezinirken ters tutmuş sanki fotoğrafı ona bile dudak bükerdi.. çıt kırıldım kadınları vardı elleri ellerimi görünce hemen de küserdi.. 21/01/2008 Ünal Çağabey Ünal Çağabey |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:04 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.