www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee

www.cakal.net Forumları YabadabaDuuuee (https://www.cakal.net/index.php)
-   Eskiler (Arşiv) (https://www.cakal.net/forumdisplay.php?f=188)
-   -   Cahit Zarifoğlu (https://www.cakal.net/showthread.php?t=82323)

GooD aNd EvıL 08-19-2007 02:13 PM

İSTANBUL

Bir tohumdan daha az değil
Fatihin büyük güvercin kanatları
Meleklerin sık aralıklarla
Dokunduğu toprak
Güzel buyruklar
Gürbüz havalar
Boğaziçi bir akımdır
Bir akan sudur
Nice dergahlar
Dinler gibi nabzını
Yeni doğan çocukların
Yamaçlarda mezarlıklar
Sever gibi bazıları
Açık havada gömülmeyi
Çocuklar Topkapıda
Sedef kabzalı kılıçlar ellerinde
Rahlelerde Kur’an
Tefsir
Arapça
Farsça
Dikkatle önünü iliklemede
Padişah ve şehzade
Açılıyor dev bir kapı
Dikiliyor dev gibi bir sütun
Sütun başı sütun ayağı
Dibinde dilek şikayet sahipleri
Birer gürz gibi sağ ellerinde
İradeleri
Bir ellerinde arzuhalleri
Oğullarım
Dikkat edin
Hak yemeyin
Oğullarım
Mümkündür
Topal bir karınca
Mihnettir
Oğullarım
Mümkündür ki
Bir baş kesilir avluda
Akın, akan kanla
Cihangir
Taş yokuşlar
Eyüp
Sıla sıla Medine
Acı
Bu tortu
Karartır camları
Yorar küpleri
En berrak sular bile
Ve kapanıyor saray kapısı
Saklanıyor
Sarı sarı altınlar
Korkup
Şimdi birden Eminönü kalabalığı
Kimseyi tanımazsın
Kıyafetinden
Yüz çizgisinden
Katil efendi
Hırsız baş köşede
Haksız haklı
Şer belalı
Örtünmüş güneş
Çoktandır, yüzü nerde
Ya o ay
Kara bir zıbın biçmiş kendine
Bir düş
O buyruk
Şefaat
Gürbüz hava
O güzelleri İstanbulun
Dönüyor demir teker

GooD aNd EvıL 08-19-2007 02:13 PM

İSTEYEREK

Karşı dağdan meleyen canım
Günler nasıl homurdanıyor başımızda
Elini uzatıp baktın mı yas var komşular ülkesinde
Bülbül neden kenetlenmiş Sorman oldu mu hiç
İskeleti havlar mı bir insanın. Gördüm
Karşı dağdan meleyen canım


Evin görünmeyen elleri
Yağmur yanaklarında gözyaşı taneleri
Art arda gidenler can pareleri erkek kardeşleri
Evde kızlar kimsenin görmediği kızlar
Ateş gibi ülfetleri
Dağlamış serin taslar bakraçları


Anaları bilinmez bir köşede
Bir nağra gibi. Hayatın başında
Tozut koyun yünlerini hallaçla zamanı hallaçla
Bir kapalı ağzın var. Sanki susar çağın ünlü marşlarını


Yüklükten bana bir yorgan çıkardılar
Üstü mavi papatyalar
Bir dehlizden geçirip zirveye döşek attılar
Taradılar uykumun saatlerce uzun saçlarını


Şimdi sırtım sağlam
Karşımda hamle yatakları. Bir elimde kılınç bir elimde zafer duaları

GooD aNd EvıL 08-19-2007 02:13 PM

İŞARET ÇOCUKLARI

Yasin okunan tütsü tüten çarşılardan
Geçerdi babam
Başında yağmur halkaları

Anam yeşil hırkalar görürdü düşünde
Daha ilk güzelliğinde
Alnını iki dağın arasına germiş
Bir devin göğsüne benzer
Göğsünden dualar geçermiş

Çarşılar ellerinde ekmek iğneleri
Cami avlularına açılan
Havuz sularına kapılan çocuklar
Görmeden güneşin bütün renklerini
Götürmezlerdi dükkandaki babalarına
Ocaktan akan kaynar yemekleri
Nenelerinin koyduğu avuç taslarına

Başı ve yüreği şahbaz
Kaleleri ağırlayan kadınların
Süslerini kemerlerini
Başlarını ağırlaştıran
Ağır siyah şelale saçlarını
Tutunca gençleşirdi erkekler

Sonra insan o ki denizde
Küçük ve büyük nehirde
Bedeni ıslatan afsunlu suda
Önce niyet sonra yıkanırdı

Zaman dert getirdi sulara
İçinde eski balıkların yattığı kayalar
Savaşan insanların elinde
İnce yontulup taşındı balta mızrak şekline

Anam kanları kuruyan
Kavga ayıran bir kargı elinde
Kara ocağın taşlarına
İşaret koydu çocuklarını
Belinde gezdiren babamın
Beyaz yazılarla kazandığı adları

Yüreği korkuyla kuvvetlendi babamın
Unutup genç gelen günleri
Zamanın sürerken çektiği günleri
Çetin bilmecelerle
Sürdü atını şehirlere

Yün ören at güden kadınlar
Ormanlara tepeden eğilen toprak evlerde
Küçük pencereli karanlık dar odalarda
Uzaktan uzayıp gelen kurt seslerinin
Uzağa çekilip giden
Ayazda donan gülmeler içinde
Ormanlarda süt emziren anne
Unuttu gittikçe uzayan çocuğunu

Hep kaçarmış şehirlerin
Demir dağlarına
Uyuyunca toprak beşiğimde
Sahipsiz kalan
Ellerimden kayan aydınlık günlerim

GooD aNd EvıL 08-19-2007 02:14 PM

ZAHMET VAKTİ

Yaşamak bir sokak lambası gibi

Bir gece evden atılmış bir çocuk sanki

Tek bir damla tek bir ses gibi

Aklıma düşüyor



Artık delirir koşar şimşeklerim

Yaşamak bu nadir ve gevşek

Hayır bugün hiçbir kimseyi alkışlamıyorum

Ve onların dikilip içi yumurta çürüğü kokan

Kristal fanuslarına baka durdukları gibi bakıp durmuyorum



Ve bazı bey alıkların dediği gibi

Sadece yürek arılığını arı bulmuyorum



Düşünün

Tohumlar ekilir

Yağmurlar başlar

O zaman filizler bir karış boyu yükselmiştir

Köylü davarlarını alır götürür sürer üstüne

Başak dediğimiz rahmet ondan sonra fışkırır

Esas ondan sonra gövdelenir



Görmezik/ gördürürler

Davarın yedim doydum sandığı

Bir dalgınlık



çünkü benden bir kahramanlık kalacak

çünkü besmeleyle başlandı

çünkü desturla tuttuk ne tuttuksa

çünkü imanla çok şeylere çağrıldık gözümüz

dağlarda kaldı eşya geride kaldı

dünya arkada bırakıldı

bir diş gibi ayrıldık çenemizden

dil çağı kapandı göz bağı koptu

bir tövbe sancağı açıldı bir zevk süreci değil

çünkü bütün o zamanlar toptan kullanılmış oldu



içinde zalimlerin asılma sahneleri

içinde kan akıtanların kanlarının seli

içinde mahzun edenlerin gözyaşı nehirleri

çünkü tövbe edildi izin verildi besmeleyle başlandı



sevgilinin elinden dertler hoş

beline/ çamur çamur olarak

tekme tekme olarak

on gündür ve kırk gündür daha

aç acına ayakta

durmak

elli gün ayakta durmak olarak kaydedildi

sevilinin elinden bağış ve kefaret olarak

bilindi

kabul edildi

razı olundu

ağlanmadı

peki ekmek istenmedi mi istendi

Sadece bir parça ekmek istendi tapınmaya bedensel güç olarak

Yalvarılmadı HİÇKİM

SE

YE

ağlanmadı

razı olundu kabul edildi öpüp başa kondu

ve çünkü tövbe edildi

bir tövbe sancağı açıldı bir zevk süreci devrildi

bir isyan kazanı devrilmedi

itiraz isyan akmadı

bir tövbe sancağı açıldı

çünkü bütün zamanlar toptan kullanıldı

içinde zalimlerin asılma sahneleri

içinde kan akıtanların kanlarının seli

içinde mahzun edenlerin gözyaşı nehirleri

çünkü tövbe edildi tövbe edildi



ağıt güzel vakitlerindendir

estağfirullaaaaah ve işte böyle uzatarak

kalbim aç

etim yanık

Dünya diz çöktüğüm yer kadardır dizimin yanında bir diz

dizimin yanında bir diz sağdan biri iki üç

dört beş altı yedi soldan bir iki üç

dört beş altı yedi

bir sana bir sana bir sana... avucunu aç avucunu kapa

dilini tut aklını kravatın gibi çöz at

şimdi bir damla gözyaşı bir iri yahut





İsteyerek





Karşı dağdan meleyen canım

Günler nasıl homurdanıyor başımızda

Elini uzatıp baktın mı yas var komşular ülkesinde

Bülbül neden kenetlenmiş Sorman oldu mu hiç

İskeleti havlar mı bir insanın. Gördüm

Karşı dağdan meleyen canım



Evin görünmeyen elleri

Yağmur yanaklarında gözyaşı taneleri

Art arda gidenler can pareleri erkek kardeşleri

Evde kızlar kimsenin görmediği kızlar

Ateş gibi ülfetleri

Dağlamış serin taslar bakraçları



Anaları bilinmez bir köşede

Bir nağra gibi. Hayatın başında

Tozut koyun yünlerini hallaçla zamanı hallaçla

Bir kapalı ağzın var. Sanki susar çağın ünlü marşlarını



Yüklükten bana bir yorgan çıkardılar

Üstü mavi papatyalar

Bir dehlizden geçirip zirveye döşek attılar

Taradılar uykumun saatlerce uzun saçlarını



Şimdi sırtım sağlam

Karşımda hamle yatakları. Bir elimde kılınç bir elimde zafer duaları

GooD aNd EvıL 08-19-2007 02:14 PM

Zamana Yay Gerip Ok Atmak

Şarkı ve oyma dudak
Sağlam gözleri
Ve yandan Bakılınca
Uzun yüzünde kabartma bir deniz

Bütün kuşlarla gidilir yanına
Sıhhatli bir hava seçilir dolaptan
Bakılır en arkaya durmuş evin
Acısız aynasına

Bu yaşamak sezonu çok memnun
Yay gerip ok atan

GooD aNd EvıL 08-19-2007 02:15 PM

Zarif, Çoban

o güzeli bana verseler
tombul kuzuların aşkına
yaylalara atlas kilim serseler
tombul kuzuların aşkına

yayılsın topraklar, aşıklar gezecek
feryat, taşları sızlatıp inletecek
başa gülü sümbül örseler
tombul kuzuların aşkına

ayrı kaldım ağlar inlerim
dağ kavi, iklim sarp, çarıklar delerim
bağrım yosun tuttu bir görseler
tombul kuzuların aşkına

kaval derler, dertli yoldaştır
bende iki onda dokuz göz vardır
nice sersefil olduk bir bilseler
tombul kuzuların aşkına

Geçiyor bulut geçen ömürdür
gece me saç mı hayır kömürdür
zarif çoban oldu görseler
tombul kuzuların aşkına

GooD aNd EvıL 08-19-2007 02:15 PM

ÖLÜ ATLAR

Karışık bir iç deniz bunalımı
Zafersiz bir kalyonda
Ölümün her anki hatırasından uzak
insanı her halinden tanıyan
sakat bir ölü atlar alıcısı


Ucuza kilitlenmiş bir dağ ceylanı
Ancak bir tabuyu öldürecek bir zamanda
göğün bütün ön görmelerinden uzak
fenerler tutulup tekmeler atılan
önemli bir es çağ tanrısı


Telaşla yenilen analarda kayboluşları
sevgisiz kalan babalarla
lekesiz bir güneşle ancak
çocuğunu sardığı bezler arınan
ağrıtmaz sanılan bir yaşamak şarkısı


ikisinden birini örter kanadı
durulmayıp tabessüm ettirilen şarkıda
sevinçsiz canlara dayanmak
her an bir başka ışıksızı arayan
acıması bir çocuğun masal cücelerine

GooD aNd EvıL 08-19-2007 02:15 PM

ÖZGÜRLÜĞE DOĞRU

Bırakıyor ardından belalara beni
Tedbirim öldü gövdemin binası geçti

Göğsümde ince gergin çelik bağcık
Tenimi bastıran içerilere

Bağırıyor leylaklarım ağlıyor ağlıyor duvarlar
Çatlayacak gibi susuz düzgün ve biçimli sanatlar

Çocuk yığılıyor kalp kalp üstüne konuyor
Bir baba damarı vuruyor sökülen nabzım

Şimdi batar birkaç nesil azdıran bozgun
Simsiyah aklım ve beyaz bir nokta kalbim


Kader akışı alkışlanıyor her kârım
Nazlı buluş git git kabarıyor dalgalar

Çare yok gür gür bağıracağım yoksa bu sefil
İsyan yüklü gemi zor kayalıklarında gönlün


Harp. Ezilen etim söğülen köpekliğin için değil
Güzel ölçülü zulmetmeden yeterince öldürüşüm


Harp geliyor bir güzel bilendin mi kardeşim
Binlerce cilt tutuyor kılıçların hançerin


I believe in you believe in we believe in
In la ilahe illallah la ilahe illallah


Şimdi halk yüceldin guslet suyun götürmesiyle kuşan
Yüzün kolların ateş yakmaz başın ince ayakların


Dünya bir konak bir konuk ölümsüz hayat içre
Geçildikçe hor öpüldükçe soyunur şehvete


Şehvet ahırı değil yeryüzü
Domuz ahırı değil yer toprak


İki bakışımın arasında bulduğun toprak
Dört köşe duvarlar siyah örtü ve göç sesleri


Kapanıyorum kabul et öyle buyur
Bin açılı örtüye daha sar beni


Bin yıl bin daha
Dursam kapında


Sayısız perdeden bir perdecik kalksın için
Başım yüzüm kızarır haddim olmaz aslında


Sakin ve gövdemin mızraklarını döken bir geliş
Vara gele ancak birkaç ağaç alıyor göğsüm


Sakin ve daha sakin mızraklarım dökülsün daha
Aniden çıkıp havlayan köpekte emanet bugün


Binbir helak ve Allah selamıyla girilen ovada
Bir dağ gibi diz çök kendine ırmak ol tut tut bırak yıldırımları


Sakin daha sakin kımıltı yok bakışında
Bırak toprak altında göl olsun gözyaşın


Bir çeşit isyandın gönül ağlaması ilacın
Destur. Nice uzlet makamından geçersin şimdi


Şimdi çağırıyor o güzel aşka beni yalvarıyor beni
Duruyorum ve çeşit çeşit ölüm omuzumun binileri


Bu ova cennet olmalı sayımızca bir cennet safı
Bu çukur ateş olmalı sayımızca bir cehennem safı


Ya bu yol. Ayağın sahibi gövdeden habersiz yürüdüğü
Gövdenin ayağa merbut ayağa dönük ayak kesildiği


Sen gönlünü yukarıya bil


Bir dağ nasıl söylerse öyle söyle
Bir dağ nasıl inlerse başla öyle


Ey zarif sen de ata yoluna meylettin
Korkarım binbir belaya dayanmaz sıkletin

GooD aNd EvıL 08-19-2007 02:15 PM

ŞAKKUL -ARZ

Bin desi derinlikte delik bir kalp
Uzanır ağız
Siyasal bir avuç hava ister


Benimle fazla yakınlık kurdun
Çiçeğim
Köklerim ateş saplarım zehir
Yağmur ateş saplarım zehir
Yağmur sularıyla izler edinmiş tenin
Benimle çok hayal kurdun artık yaklaş
İpil ipil miyop bakışın bir kanakışı
Bu su sarnıcından başla
Sana verildi emanetim ateşim zehrim
Benimle çok put kır çiçeğim


Edisyonkritik
Bir ses
Bin desi yer dolması ağırlık
Havagazından uzanır ağzın
Siyasal bir ton özgürlük ister


Arz gittikçe benim ve onun
Karşılıklı
Bileyli
Havada
Palalarımız
Hamlesi yaman ilkin bir defne dalı
Detant
Hadi oradan-ardından
Sam füzeleri


Hilesi hayatı olmuş gördüm ki
Anam babam kemirilmiş
Çorbama kireç ekilmiş


Hamlem zarif
Vuruşum hayat
Hilem tay
Kaçıp dönüşüm şiir


Arz gitgide benim
Muharremde temeli atılır güveyliğimin


Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 02:47 PM

Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11   Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.