![]() |
Hocam
Uzaktı tevhîde tüm amaçlarım Harâptı duvarım ve ağaçlarım Kirinden pasından solan saçlarım Belik belik oldu, örüldü hocam Eğriydi düz gibi görünen yolum Şaşmıştı eskiden sağım ve solum Kur'an'ın ipinde gevşeyen kolum Emrinle bir başka gerildi hocam Üzüldün hâlime, üzgünüm diye Dinledin bin defâ, sormadın niye ******* ân oldu, yıllar sâniye Sen değil, ******* yoruldu hocam Çarpmıştım şeytanın güçlü bendine Çevirdin yönümü Hakk'ın indine Su döktün, toprağım geldi kendine Dün solan gül bugün dirildi hocam Tevhîdin özüdür dirâyet dedin İslâm'a etmeli sirâyet dedin Yol biter, gelirse nihâyet dedin Hasretle türâba girildi hocam Gerçeği öğrendim senin yanında Aklandı vicdânım Hakk'ın önünde Tek namaz kıldığım yıllar sonunda Secdeye birlikte varıldı hocam İsminde duyarım selâmetliği Gözünde görürüm imâmetliği Ben serden görmedim bu ümmetliği Seninle birliğe erildi hocam AYHAN'dır bu sözü getiren dile Söylüyor tüm hâlis hisleri ile Bu sözler nefsine fazlaysa bile Kaleme gönlümce verildi hocam |
Hocam 2
Yılkılar şahlanmış adres soruyor Ol maksûdu ben de arayım hocam Güvercinler âsumânı koruyor Sal beni de arşa varayım hocam Çağredince bâtıl tohumlar kurur İklim susar, dağlarda karlar erir Hükmü silâh tutan bilekler verir Sen de yol ver küfrü tarayım hocam Kış oldu canların bahârı güzü Kalmadı dünyânın doğrusu, düzü Hayâle sığmıyor gayrı gökyüzü Tevhîd ile arzı yarayım hocam Kararan zindanlar benzer mi eve Evlâdır başımı koysam aleve Gel bana destûr ver, ben seve seve Fezâyı belime sarayım hocam Mavi gök çöktü ben dedim Yâ Sabır Delindi yağız yer açıldı kabir Başladık bir dururuz bir zafer bir Varsa engel söyle kırayım hocam Ayrılmaktır zulüm hakkın izinden Belâ deyip çarketmektir sözünden Bak yüzüme feyz alayım gözünden Hakk ilini dikip, kurayım hocam Pis ellere kalın mıhlar çakılsın Toplansın meydanda ruhlar yakılsın Bütün putlar terkedilsin yıkılsın Karşısında dimdik durayım hocam Alkış tutulur mu kaçıp gidene Kalıp ölmek ile bu borç ödene Dilin bozup tek kelime edene Çat kaşını, hesap sorayım hocam Ayhanım zâlime etmekle minnet Kazanılmaz ne saygınlık ne cennet Eyler isem bu da'vâya ihânet Sen hançeri tut ben vurayım hocam |
Hücre
Ruh çamura saplanır, bahçede cismin yürür Kimi volta atarken kimi yatakta çürür Hiç kalkmayacak gibi gözüne perde iner Ne kahkahan durulur ne de gözyaşın diner En yüce dağlar bile zor görünür dumanda Heybetlik ne demekti, o da yiter zamanda Unutursun saymayı, bilmezsin kaçtı şafak Sonun ya dört duvardır ya da bir karış toprak Aklına gelir gibi olur eski sevdiğin Şimdi ölüm evlilik, her cenaze bir düğün Yakınlar uzak olur, uzaklar ulaşılmaz Bu dağ vuslat dağıdır, istesen de aşılmaz Ne kızgınlık ne nefret ne de bir kin duyarsın Mutsuzluğu sessizce yüreğine koyarsın Gözkapağın aralık, baygındır bakışların Yazların fırtınalı, güneşlidir kışların Bakmaz olur gözlerin kapıdan girenlere Kulağın tepki vermez bağıran sirenlere Adımların yavaşlar kımıldamaz kolların Yönler belirsizleşir, sağa benzer solların Bir şarkı mırıldanıp, bir ıslık çalmayalı Ne kadar uzun olmuş düş kurup dalmayalı Kazma kürek tutmayan ellerin yumuşamış Yalnız özgürlük değil, güç de seni boşamış Gözlerinin ferinde ne bir umut çizgisi Ne de kalbinde kalmış sevdanın belirtisi Kadın, erkek, yaşlı, genç, hepsi birdir gözünde İnsan değildir insan, sevgi yoksa özünde Ey umutsuz kardeşim, ey azap duyan beden Hakktan umut kesilmez, böyle söylüyor giden Kapansa da kapılar, açılır bir pencere Zaman gelir yıkılır, çürüdüğün bu hücre |
Hünkârım
Kelleyi uçuran sürç-ü lisândır Kışın diğer adı küfr-ü nisândır Bekleme mucize benden hünkârım En nihayetinde bu bir insandır Dilimin ölçüsü ne mal ne para Tertemiz benliğim düşmez inkâra İnfaza bahane dersen hünkârım İşte bir sükûnet, işte bir yara Vurmaya boynumu devir önüne Öyle bir öldür ki, ün kat ününe Atinin rengini bilsen hünkârım Dönüp de bakmazdın kirli dününe |
Islak Doğdum
Aklım bastı ana dedim Anam öldü öksüz kaldım Gönlüm aşktan yana dedim Aşıklardan nasip aldım Dilim dönmez gayrı söze Ayak bastım hain düze Umman aştım yüze yüze Sevda denizine daldım Su istedim ağu verdi Hak deyince göğe erdi Bazen sevip bazen yerdi Gururumdan ödün saldım Hal hatrımı sormadılar Gelmeye can yormadılar Muradımı görmediler Gönüllerden murat çaldım Yaşım erdi büyük oldum Yaprak döktüm dertle soldum Yağmur yağdı katre doldum Islak doğdum ıslak kaldım |
İbret
Titriyorken ellerim körelmekte kalemim Üç beş satır yazmakla tükenir mi elemim Yüreğimde biriken yaşlar gözümden akar Kör olursa gözlerim döner özümden akar Hücremin duvarında yazan çılgın satırlar Başım önde gezdiğim harbi hatırlatırlar İdamlık bir mahkumun yüzündeki ifade Önce yürek dağlarken geçiyor alelâde Bağırıyor gardiyan “Geldi ölüm saatin” Geçmiş sizlere ömür ziyaretçindir atin Korku dolu her yanım gözlerim kan çanağı Ruhumun Azrail’den yok başka dayanağı Ne de kolay söyledi o can alan sözleri Kelepçelerken beni parıldadı gözleri “Hele dur bir soluklan hazır değilim” dedim Ya o kahkaha attı ya ben kafayı yedim Ayağımdan kolumdan sarkar zincirler yere Dönüp baktım hücreme ağladım son bir kere Yaştan kızaran gözüm duvarlara takıldı Benden kalan bir şiir,birkaç kara çakıldı Yolcu yolunda gerek korku fayda sağlamaz Boynum kıldan incedir kendi düşen ağlamaz Başım dimdik yürüdüm upuzun koridorda “Dik geldi dik gidiyor” yazıyordu raporda Yalın ayak yürürken gözüm daldı bir ara Zaman geldi geçiyor kapanır mı bu yara Tiz bir haykırma ile açılırken sürgüler Hücremdeki başıboş günlerimi sorgular Biraz düşündüm önce neden geldim buraya Harcadığım emekler gitmiş miydi araya Silkindim kuvvetlice, birden titredi içim Üşümek değildi bu, belki yanmak bir biçim Sanki ben bir fareyim mahpus koca bir kapan Cellat işaret etti “İşte şu senin sehpan” Ben sehpanın yanında çevremde kalabalık Bir kuş daha uçuyor, herkese verin salık Cellat bana dönerek son isteğimi sordu Neden bilmem beynime ölüm korkusu vurdu Bana bakarak dedi “Suçundan pişman mısın? ” Gülerek cevap verdim “Derdime derman mısın? ” |
İdâm
Bir zaman en büyük arzumdu gülmek Şimdiyse boynumda dört büyük ilmek Gözden yaş sızmıyor, dilim dönmüyor Hayat yok, şerit yok, filim dönmüyor Arkamda yüzlerce bekler zebâni Kaçmak mı, böyle bir hâlde mi yani Kolumda ateşten bir demir bilek Sorsalar ağlardım, nedir son dilek Vücûdum kendini hissetmez oldu Bildim ki, sırdaşım nergis de soldu L harfi çınardan, O harfi yünden Hey hât, ihânete uğradım dünden Üçyüzkırk şaşkın göz bakar gözüme Soğuk bir uyuşma indi dizime Ağlasam korkağım, gülsem deliyim Ne yapsam acaba, nerden bileyim 'Üçyüzkırk eksi bir' nerdesin anam! Sen tutuştur beni, seninle yanam Ellerim buz tuttu, kalbim çıldırdı Bir adam, ahbersiz duâ kıldırdı Yüreğim acıyor, sesim kesildi Bu hâlde kimbilir kaç gül asıldı? Amaç itirafsa, işte itiraf Sevmedim ölmeyi, korku her taraf ... Tüm gözler âniden doldular nemle Celladım gülerek; 'Düşsün iskemle! ' |
İki Büyükmüş Birden
Gözlerimden dökülen, son damlaları aşkın Nice damlalar döktüm, iki seneyi aşkın Önceleri ben için, açmamış taze güldü Ben açmamış dedikçe, elâlem bana güldü Çırpınırken çâresiz, yakalandım bir ağla Bu dert seni de yakar, hemşerim sen de ağla Dedim; 'Ayhan, hayırdır, ne oldu sana birden' Cevap verdi sessizce; 'iki büyükmüş birden' |
İlmekte Sallanan Çocuk
Açınca gözümü gördüm bir perde Nerde para ve mal, sonsuzluk nerde Servetim sandığım onca güzel şey Bir avuç toprakmış yattığım yerde Güneşten yoksunum, soldum derdimden Duruldum ansızın, öldüm derdimden Bazı gün ağladım sabaha kadar Bazı gün çıldırıp, güldüm derdimden Ey boynu ilmekte sallanan çocuk En soğuk mevsimde dallanan çocuk Nerdeler seni bu hâle itenler Ateşin bağrına yollanan çocuk |
İmânın Bedeli
Gönülden korkuyu atıp silmeden Silinmez alnımdan bu sefil kara Pes etmek yakışmaz, durmak bilmeden Çıksa da hamdeden dillerde yara Avlanmak isteriz, henüz uçmayıp Hayırlar umarız, şerden kaçmayıp Bollukta hamd ile avuç açmayıp Mûcize bekleriz düşünce dara Kimisi berdûş der, kimisi deli Kınandık dillerce, îmân edeli Ödenmez nîmetin zerre bedeli Cebimiz dolsa da keseyle para |
İnandım
Bilemedim kalbim ile görmeyi Bir soysuzun gözlerine inandım Ele sordum, düşüm' hayra yormayı Düş görmezin sözlerine inandım Müridinden oldum salât kılmazın Tezgâhına düştüm şerden yılmazın Üçe kadar saymasını bilmezin Binlerine, yüzlerine inandım Vardığını sandım koşamayanın Erdiğini sandım aşamayanın Kıştan başka mevsim yaşamayanın Yazlarına, güzlerine inandım |
İsimli Günler
Yâ Rabbî Senindir ebed ve ezel Gelmiyor aklıma kalıcı hîle Seninle olduğum tüm günler güzel Koyulmuş bir ismi olmasa bile |
İstanbul Kokulum
Ağla sevdiğim… Göz pınarların hiç bu kadar çaresiz değildi belki. Ve sen hiç böylesine kederle bakmadın bu şehre, daha önce. Üzülme! O ay gibi parlak göz bebeklerini titreten, sımsıcak bakışlarını, Kız Kulesine zincirleyen, ıslatan, meltem soğuğunda pembeleşen yanaklarını, dudağının kenarından geçip, yer çekimi istikametinde süzülen… tertemiz damlalar, alelade bir yerin zeminine değil, İstanbul’a düşüyor! Her gün, bir gün öncesinden daha güzel, Ve daha masumdun her ağladığında, gülen güllerden... Biliyorum, sen de sevdalıydın benim gibi, sen de çay içerdin Küçük Ayasofya’da pazar ikindileri… sen de binerdin Üsküdar vapuruna, seyretmek için martıları, akşam üzeri… sen de erken kalkardın sabahları simit kokusuna… sen de yürürdün Beyoğlu’nda, bir aşağı bir yukarı, öylesine… Biliyorum, sen de sevdalıydın benim gibi, İstanbul’a... Dökülürdü kirpiklerinden Çamlıca Akşamının kızıl güneşi... Sessizliğinde boğardı, gündüz keşmekeşinin son kalıntılarını... Böyle bir akşamın ardından, vururken avuçlarıma Eyüp Sultan sabahının ilk ışıkları, Üç şey için yakarmıştım Allah’a; cennet bahçesi, İstanbul kokusu, ve sen... Şimdi ise senin yokluğuna ağlar, kimsesiz güvercinler... Alışamadım gidişine inan! Yine de kesmedim umudumu, ne cennetten ne İstanbul’dan... Artık sen yoksun ama... Beni teselli eden İstanbul var. bir de Haliç yakamozunda asılı kalan gülümsemen... Ben seninle yaşadım bu şehri, şimdiye kadar, Ve bir gün bırakırsam, sensiz yaşamayı da, gene bu şehirde bırakırım. İstanbul kokulum... 'Ne zaman ki vuslatlar, bu şehirde dem bulur O an her mevsim bahar, her yer İstanbul olur' |
İtirâf
Sevdaya düşmüşsün gönül kandırma beni Bu kadar özlemezdin bilirim gideni Önceden kızardım anladım yeni yeni SEN HAKLISIN Giden de bilir kalan da bilir bu yolu Kalbin çift çift atar gözlerin dolu dolu Birşey diyeyim şaşırmadan sağı solu SEN HAKLISIN Gölgene aldırma yürü güneşe doğru Karanlıktan değil ışıktan gelir çağrı Yolun ister dümdüz olsun isterse eğri SEN HAKLISIN |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:15 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.