![]() |
Kristal Parçacıklarını Toplayacak Zaman
Yalnızlığın çevriminde tutuşurken yaşam Kim ne arar? ... Kim ne bulur? ... Sakladıklarımızda kalsın bırak. Yaşandı mı yaşanmadı mı? Ne çıkar. Gittim Gördüm Akıyordu tarihin kirli sayfalarında dökük bir şehir Farkında bile değil Bıraktım kendi mecrasında. Artık ne şehir ne su Aklımda üşüyen bir sevgili Ayak uçlarında birikir Birikir buz. Kim ne arar? Kim ne bulur? Yüreğim dondu kaldı. Erirken, Kristal parçacıklarını toplayacak zaman. Ali Arslan |
Kumsal
Süzülen gülüşlerinden arındırılan, Bir damla can suyunun yüzünde kırılgan bir çizgisidir yansıyan. Satır aralarına gizliyorum devamlı seni ben. Sanırsın bir çırpıda ele geçen bir kolay aldanış; Sol yanımın sancısına iliştiğinden beri, Billur küresinde şaşkına dönen gözbebeklerinden Beklenmedik zamanlarda düşüyor Bir ömrün içine korkusuzca sokulan,..çoğalan Kararlı cesur bir sevdaya dokunan kadından, Bir adamın ömrüne takılan,.... tuhaf bir aşk mucizesi. Sesinin arasına saklanan soluk alışlarınla seviyorum ben, Her günün akşamı,...eve dönüşlerde,..sabırsızca, Birbirimizi beklediğimiz o sevişme saatlerini. .. Kavgam şimdi benek benek açılan bir dolu anlam hayatla, Dalgaların köpük köpük yaladığı bir kumsaldır senin gözlerin. Çivit mavisi renginle,….içinde yürüyen, büyüyen kımıltılarını Seviyorum ben. .. Kum taneleri gibi birikir senle beraber bize yakışan bu aşk. Ali Arslan |
Kusursuzdur Her İzdivaç
Ay, Işığına muhtaçlığındandır, Bakar devamlı Güneş' e karşı. /. Bundandır, Ay'ın sevdası Yürür Güneş' e karşı. /. Günahı var mıdır? Ay'ın altında yitiirilen her masumiyetin, Güneş' e karşı. /. Kusursuzdur her izdivaç, Parıldarsa Güneş Ay'a; Ay da vurgunsa Güneş 'e karşı. Ali Arslan |
Kuşların Gözbebekleri
Kuşların gözbebekleri Açıldıkça büyüyen kendi etrafında dönen bir küre. Yangın mahallerinde şimdi bir sıcaklık var! .. Üflesen, Kanatlanacak gökyüzüne üzüntüleri sıvayarak alevine. Şehir uykulu durur düşlerinde; Mavi boyalı oyuncak bebekler sayıklar, Düşen kendi gölgesidir içine. Atlılar geçerdi bir zamanlar ne kadar çoktular Hepsi alevinde yakıldı tükendi bir yangının. Kuşların gözbebeklerine takıldılar; Yeni yaşamlar eşliğinde aşklarının derinliklerine saklanır dururlar, Çalınan bir musiki kadar kısacık. Kuşların gözbebekleri şimdi derin bir yara; Kanatlanırken düşüyorlar bir bir, Kalmadı uçsuz bucaksız ovalar işgalciler çok güçlü; Koydukları bir bir, Kuşların gözbebeklerine yanar döner ışıklar. Şehir suskun, Kapanık alın yazısına, Denizini yalayacak bir rüzgâra kalmıştır, Avuntusu. Ali Arslan |
Künye
Birbirinden ayrı da olsalar Kış' la Yaz, Gündüz'le Gece gibi. Bedenim bedeninle de Öyle iç içe ki Bir düşte. Acısı ölümümün Bir gün Düşerse içine, Gümüş papatyalarımı boynuna tak, Beyazla; Çiçek çiçek beni kendinde süsle. Aşk işte; Düşündükçe, Beynine çizilsin bu hevesle İsimsiz bir künye Ali Arslan |
Küresel
Hiç değişmemişti her şey Son zamanlarda olduğu kadar En çok da kafaları Zaten önce Kafaları karıştırarak başlıyorlar Palavrayla yüklü bu kutsal avcılar Ne kadar ortak Ve ne kadar birleştireni varsa insanı insanla Kozmik- ekonomik -demokratik nice süslü lafla Parça bölük Un ufak yutmaya bir o kadar iştahlılar Bir adım ileri iki adım geri Tersine dönüyor sanki Eksenine konulmuş bir tuhaf manivela Buz dağlarında eriyor bu dünya Çivisi çıktı derlerdi ya hani eskiler İnsanlığın ucuca İlmek ilmek Bin zahmetle yücelttiği onca değerler Düşüyor bir bir Kâğıttan bir kaplanın doyumsuz sivri dişleri arasına Düşüyor Zapt edilen kalelerinden Şimdi neresinden baksan her şey bir modadır Gidiyor Döndür döndürebildiğin kadar Adı Küresel. 02.07 2007 |
Küs
Gözlerinde Bir Nisan çiçeği Sarı göbeğinin etrafında beyaz yapraklı Bir papatyaya tutunan Hangi zemherinin vurduğu Kılıç kesiğinde Durur Bütün zamanların utancıyla Bana hayalin Gözlerinde Meyveye duran bir gülücük Kıvrık gamzelerinde Devrik cümlelerine takılı Bir kan damlası Dillenen dudaklarında Vurur Bütün zamanların kahrıyla Bana vebalin Gözlerinde Uçuşan bir kelebek Suskunluğun sesinden Çeker alır Çaresiz acısını Kanat çırpınışlarına Saklanmıştır rengi Tutunur Bütün zamanların sevdasıyla Bana helalin Küs gözlerinde Aramak mı seni? .. İçinde Hep bu aşk masalının Ali Arslan |
Mahcup Bir Sevda Türküsü
Sen, Halkımın mazlum yazgısından Yüzüne dökülen hüznünle, Saklanarak kendi aynasının içine, Çok uzaklardan, Hasret türküleriyle yakaran Ey memleketimin kızı. Şavkın her vurduğunda, Baharlarında çiçek çiçek kokan toprağına ülkemin, Bir başka akardın sen içime. Işıl ışıl ışıldayarak dökülen akşam yıldızım. Büyülendiğim hüznünle o an Dağlar gibi kabartırken yüreğimi; Çatlamış ovalarına soluk vermek için, Şelalelerin köpüklü sularında eritip tükettin karları. Ben, Islak göz bebeklerime asarak Senin kırık yüzünün rüzgarlarını, Şimdi Bu toprakların kara yazgısına kapanarak Seni düşünüyorum. Yıllar bizden dirhem dirhem alıp Götürürken geçmişimizi, Maviliklerinde Dolandık kaldık seyrinde hep dalgaların. Bir gün inan ve mutlaka bir gün, Hafif esintilerimle sana bir kıyıda bir akşam üstü Yanık türkülerimle dolarak koşacağım. Ve baharı işte o zaman, İşte asıl o zaman ben de yüzünde Bin çiçeğin bereketiyle açtırarak yaşatacağım; Hüznünle kamaşan gülüşlerin, Dalga dalga birbirine dolanırken, Kokularını toprağının bağrına süreceğim memleketimin. Sen, Göz bebeklerinde alev alev yanmakta olan utancını Kadife yapraklarına sararak bedeninin Yudum yudum içeceksin türkülerini, Benden sana biteviye akan Böyle bir mahcup sevdanın. Ali Arslan |
Mahpus
Neden beni yirmi beş yıl öncesine götürdünüz ki? .. Ne güzel unutmuştum. Kabuk bağlamıştı yaram Bir sivri hançerle ortasından yarıverdiniz! .. Şimdi her taraf kan revan. Ne pansuman edecek sargı bezim, Ne de yeşil gözleriyle üzerimde gülümseyen, Körpecik bir hemşire. Gecenin bu kör vaktinde amansız bırakıverdiniz! Bu kez de eski acılarıma, Beni mahpus ediverdiniz! .. Ali Arslan |
Mahrem Bir Masal
hayallerimiz varoluşumuzla yürür gecenin düşlerine atların çıplaklığında dörtnala koşarlardı bir masala yıkandığımız suların rengine bürünür aykırı gülüşler yasak dokunuşlarda masalımız bir serçenin kanatları gibi çırpınan bir masumiyetle iç içe bedenlerimiz dokunduğunda dölyatağına yaradılışın sırları dökülürdü masala uzanır hayallerimiz yakalar alır alınan verilen her şey bir mahremiyetti dokundukça birbirinde kutsanırdı yücelmişliğimiz Ali Arslan |
Mavi
Fırtınalı bir savaşın yorgun bıraktığı gözlerde, Saklambaca dönen hayatlar oynaşırdı sayısız. Avuçlarına her dokunuşunda parmak uçları, Rengin serinliği akardı, Kendi bedeninin gölgesinden kayıtsız. Yorgun bir mavinin maviliğinde başladığı hayata, Acı bir gülüşle dökülen o bir damlasında, Soldu gitti şimdi her şey bir vefasız. Ali Arslan |
Mavi Dondurmalar Ülkesinde
Bize mavi dondurmalar ülkesinden Üşüyen bebeklerin ağlamalarını dinletiyorlardı Konçerto çalınırken piyanosundan Hafif hafif Parmakları tuşlara değen bir kadın Oldukça naif Süzülen bir kuğu gibi salınıyordu Bir o yana bir bu yana Bir bahar ülkesinde Martılarla kanatlanıyordu adeta denizin üstünde Musikisiyle dönerken kendi iç aleminde Bir adam bir kadını düşlerinde Nasıl hayal ederse Bir masal nasıl kurgulanırsa ve o hayalin gölgesinde Mavi dondurmalar ülkesinde Üşüyen bebeklerin ağlaması gibi dökülüyordu her şey içimize Şimdi buza kesmiş bir hüzün Nağmelerin sıcaklığında bir uzayıp Bir kısalarak Erimiş birer damla göz yaşıydı yüzünde kadının süzülen Adam Oturmuş kıyısına denizinin Balık sürülerinin kaçışmalarına dalmış Gidiyordu. Mavi dondurmalar ülkesinde artık Üşüyen bebeklerin sesleri yoktu Hiç duyulmuyordu Musiki Kendi ölümüne koşan bir yangın aleviyle Tuşlarına dokunan kadının Parmak uçlarının kavuran sıcaklığında Adeta Büyülenmiş kalmıştı bu mavi dondurmalar ülkesinde Üşüyen bebeklerin ağlamaları Musikinin yazılmış buzdan notalarıydı artık Mavi dondurmalar ülkesinden İçimize Şimdi Bizimle birlikte bir bir erimekte. Ali Arslan |
Mavi Gül
Gül, Dudaklarını her öpüşümde Etinden lezzetini sağdığım, Yanaklarına her sarılışımda Teninden kokusunu aldığım. Gül, Her gülüşünle; Bir yanın bir yarım Ay, Diğer yanında iki yarım Ay, Üçüz yarım Ay’larla dökülsün gamzelerine. Gül, Tomurcuğu sende açılsın, Yaprakları benle solsun. Gül, Rengin Gül, Gülüşün Gül, Tadın Gül, Kokun Gül, Varsın senin her şeyin olsun. Gül, O sendeki, Gül, O bendeki, O mavi gül olsun.. Ali Arslan |
Maviliğini Özlüyorum
Kavgaların,sevdaların kızıl, Süzülmüş rengidir acı türkülerde. Yaşamak mı devamlı bununla? .. Özlüyorum gökyüzünün buluta sarmaş, denizin köpüğüne kıvrılan, Kutsanmak için tapınağında ruhu bedenine dolanmış, Yüreğinin sessizliğini dinleyen bir kadının maviliğini. Dökülüverdi akşam bir kadife yumuşaklığında, Akıverdi tülün hafifliğinde titreşerek üstüne, Çivit renginde ve boydan boya. Acaba hala dinleniyor mu? Sükunet limanında rüzgârla kanatlanan bir o yana,bir bu yana Kendine yeten şarkılarında. Artık gözlerinde bir zümrüt pırıltısı Ve yüreği heyecan kıvılcımı! .. Ali Arslan |
Mayısa Düştü Gün
mayısa düştü gün hüzün sıcak sımsıcak şimdi yüzünde gülüşünde mayıs karanfilleri gezinir kalabalık kollar kol kola yürüyorlar. Düştü mayısa gün mayıs şimdi sıcak sımsıcak! .. nisanın mayısa düştüğü gün yürüyor kalabalık kollar. acılarını taşıyarak yüreklerinde! .. her bir gözbebeğine bir karanfil atmak için şimdi mezar olan o meydanlara! .. Ali Arslan |
Mecburiyetim Oluyorsun
Gözlerinden bana kalan Her şey şimdi bir seyir Ve bir ay tutulması oluyor; Gözbebeğinin içinden yansıyan Her ışığından derin bir soluk alıyorum. Kehribar renginde, Salkım salkım saçlarının arasından Aniden dökülen çingene gülüşünle, Dudaklarının ucunda çelme atan Kırmızı kıvrımlarına takılıyorum, Donuyorum kalıyorum. Olmadığın o anlarında bile İşte öyle; Yetimliğinde sensizliğinin, Biçâre kalıyorum. Sessizliğin karıştıkça suskunluğuna Mecburiyetim oluyorsun da Senden, Bir türlü vazgeçemiyorum. Yaşanmış her bir yüzünün çizgilerinde Tek tek seni arıyorum. Her yüzün bir başka, her ömrün bir bahar sanki. Yanaklarına düşen hüzünde bile, Biliyorum, Tanıdığım o buğulu gözlerini buluyorum. Ama asıl kor alevi yakıcılığında, Düştüğünde sen içime, Mecburiyetim oluyorsun da Senden, Bir türlü vazgeçemiyorum. Zamansızsın Sabırsızlığım bundan biliyorum. Her kayboluşun bir tükeniş oluyor, Belki de ölümü mü bu, çoğalan bir aşkın Farklılığımızdan doğan benzerliği, Senle yakaladım dediğim bu seferde, O bir damlan buhar olup uzaklaşıyor, İşte esasında tam da o zaman, Mecburiyetim oluyorsun da Senden, Bir türlü vazgeçemiyorum. Ali Arslan |
Mevsimsiz Gelen Bir Aşk
Biliyorum senin işin başından aşkın, Ev bark işlerin var bir de. Bir o kadar da benim. Bunca telâşenin ortasında hayatın, Üstüne üstlük, Büyüsüne kapılmış iki ara bir dere misali şaşkın, Farkında mısın? Deli divânesi olduk senle biz bu aşkın. Bilmiyorum Farkında değilsindir nerden bileceksin, Burada kışlar âniden geliyor apansız. Aklıma işte o an düşüyor iç kanamaların, Alıp başımı vuruyorum sokaklarına kendimi bu şehrin, Islanabildiğim kadar ıslatıyorum yağmurla. Senin burun kanatların,.. her kımıltısında,..sokulgan bir kedi gibi, İstanbul olup benimle,.. kokuyorsun sanki her bir defasında. Orda çok uzaklarda gözlerin mahmur dalıyorsun, Biliyorum,..ağlıyorsun. Üşüyor,ellerin,gözlerin,.. yüreğinle içten içe üşüyorsun, Boğazında bir müteharrik ağrı,..hiç durmuyor. Bir kuş gibisin her çırpınışınla yükseliyor ateşin Soluk alışlarında bile zorlanıyorsun, …üzülüyorum. Bu aralar erken bir baharla mı aldanıyoruz sevgili? .. Galiba mevsimsiz bir aşk bu ve tam da ortası kışın; Ne sen, ne ben nerden bilebilirdik? .. Hele bir de hızla çarpacağını, Bu kadar bize alesta, böyle bir sevda fırtınasının. Mevsimsiz gelen bir aşk işte bu. De ki Zamansız yakalandık! .. Ali Arslan |
Minnacık Bir Aşk Kuşu
Minnacık bir aşk kuşu her gün Penceremin camında; Ağlıyor ağlıyor… Yüreğindeki bu yangın neden içimi bu kadar Dağlıyor? .. Bu aşk kuşu kendi hayalleriyle mi Oyalanıyor? Aynı bahçenin güllerinden, Aynı denizin dalgalarından, Aldığımız günden beri Kokusunu birlikte bir sevdanın. Ah minnacık aşk kuşu Hadi, Bırak kanatlarını benim rüzgârıma; Kafesin sonsuz gökyüzü, Yüreğinde esen hep aşk coşkusu olsun. Ali Arslan |
Muamma
Gülümsediğinde, Masumiyetine karışan bir mahzunluk İstisnasız çöküyor gamzelerine. Bir papatyanın tam da göbeğine tutunan Kabarık tohumları renginde, ve sarı bir hüzünle. Bakınca, Her defasında farklı bir yüzüne Ağlıyor cümle bedenim. İmkansızlığını haykıran bu sevdanın, Kızıl alevleriyle tutuşurken, Bütün bunlar illa da Sen gülümseyince nüksediyor nedense, Aynı vaktinde her bir akşamın. Gülüşüne kıvrılan çizgilerinde Okunan bir geçmiş açıyor içini hilafsız, Her cümlesi kan renginde, Sararmış bir defterin yapraklarında. Anlatma boş ver şimdi Söyleyeceklerinde değildir, Ben de git gide çoğalan senin değerin; Senden sağılan hazzın, Suskunluğuna dolanan muammasındadır aslında Bu aşkın. |
Muradım
Seni aklımdan çıkarırsam aşkım Eğer darağacında astıklarında beni Veda ederken hayata ve sana Gecenin karanlığında kanım donsun! İlk sen bak olur mu beyaz giysilerime Lekesi kalmışsa celladın ilmeğinin İlk sen yıka onları olur mu aşkım Muradım senden tek bu olsun. Ali Arslan |
Mutluluktan Ağladılar
Memelerini avuçlarımla her okşamak istediğimde, Hep birbirini kıskandılar! .. Küsmesinler diye, Sol memeni bir yanına, Sağ memeni öbür yanına sakladım Ve bir ondan bir bundan, Konuverdim uçlarına gizlice. Aldatırken seni kendi bedeninle senden habersiz. Ağzımda salkım salkım Dökülünce içime memelerin İnan, Mutluluktan ağladılar! .. Ali Arslan |
N a R
kabuğunu çatlatan nar rengini saçar bir yüreğin bin kristal birden ışıldar sevincin huzmeleridir yansır yaşama suda şimdi gölgelerin serinliği var bir kavuşmaca telaşı başlar kavşağa bir adım kala dönüm noktalarının ucunda birikir heyecan sancısı dibe vurunca köpüğüne dolaşır şaşkın şelale bir baş dönmesinde hızla düşer yatağına haydi açın bütün kapaklarını aklın içinden fışkıracak dolu şey var kabuğunu çatlatan nar suyuna doygun zarından açar, tadından almasına mahir her dudakta aşkla ıslanınca Ali Arslan |
Nafile
Boş bir yakarışın ne anlamı var Söz karşılığını almadıktan sonra? .. Beraberse güzeldir Birlikte ulaşılmaz mı eğri ancak böyle doğrulara? .. Benim doğrum bende Senin doğrun sende Çabala çabaladığın kadar öyleyse! .. Nafile... Ali Arslan |
Nar Kırığı
Nar kırığıdır gözlerim Kızıl alanlara düştü karanfili Sevdamın Ve ellerim çiçek toplar Yüreğim bahardır benim Dağlarıma geldim gelecek! .. Ali Arslan |
Ne Güzeldi A ş k O Zamanlar
Senden kokladığım güllerin kokusu kaldı Aşk o zamanlar içimizde pembe kanatlı bir rüzgârdı. Uçuşur giderdi… Kirpiklerinin arasından esrarlı bir bakış; Bir rüyadan henüz çıkmış da, Gülümseyen yüzüne şaşkın şaşkın dolanırdı. Şimdi dumanlı dağların yanık türküleriyle, Bir adın bir de hayâlin kaldı, Akşam kızıllığının ucunda beliren Hüzün tepelerimin. Hala parıldıyor mu? Denizine düşen her bir yağmur damlasıyla, İç içe halkalarla gittikçe büyüyen Bir zamanlar içimi ürperten O yeşil gözlerin. … Kızıl kanatlı fırtınalarla şimdi ömrümüze dolanır Senden bana,benden sana Bir gidip bir gelen, Aşk o zamanlardı dedirten Bir sende bir de bende saklanan *******i bedenlerimizde erittiğimiz Hatıralar. . Ne güzeldi Aşk O zamanlar? .. Ali Arslan |
Ne Aşktı
ufacık kadın uykusuzluktan benzi solmuş koca adamın irkilmiş ve yorgun suretine her bırakışında kendini şaşkın şaşkın bu bir aşk sandı küçücük bedeni bir kuş ürkekliğinde kanatlandı heyecanlanarak koca adam tüm dehşetiyle kapanarak üstüne ve her gece mütemadiyen sızılarını yolarak geçmişinden ağladı yalvardı çekerek devamlı yalandan kendine doğru uzamakta olan burnunu kendini birdenbire kocaman sanan bu küçücük kadın, alkışlanan yüreğine aldandı bakakaldı şaşkın şaşkın bu bir aşk sandı bu kocaman gizil ve masalsı düşlerin adamı çok aşkların bu mahir aldatıcısı bir kanadını yoldu kopardı. parpazlanarak önünde sürünerek açılmış kocaman gözbebekleriyle korkularıyla cebelleşen utancını bedeninin yapraklarına sararak saklanan bu küçücük kuşu küçük kadın tuhaf bir cesaretle bir daha korkularından sıyrıldı silkinerek bu kez kendini ciddi ciddi şovalyesinin bir meleği sandı devamlı bal çalmaya müptelâ dilindeki şeytan tüylerine aldanarak bu kocaman adamın yürüdüler şimdi beraberce yürüyorlar el ele! .. her bir beyaz sayfa açıldıkça önünde küçük kadının peş peşe kirli ruhların kabarmasını yine bu bir aşk sandı. .. /ne önemi var/ bir yaşlı çınarın çatır çatır kırılsa onuru/ sallansa da /darağaçlarının kalın ilmeğinin ucunda/ ve yapışıp kalsa da bilinçlerindeki tarihe/ .. haydi alkış! .. ama, ne aşktı.! .. Ali Arslan |
Ne Garip Bir Şeydi Bu Aşk
Sessizliğine terk edilen Alaca bir yazda günbatımının derin hüznüyle bana, Gözbebeklerinde Yeniden doğuşu müjdelerken; İkilemler içinde kıvranan yanmış bir yüzde Gördüğüm, Kendime kendim olarak yansırdı. Her karşılaşmamızda, Birbirimizi alabildiğine kışkırttığımız; Saklambaç oynarcasına Birbirine çelme atan kelimeleri tutarak avuçlarımızda Sarmaşık yaprakları gibi Dolaşık, Ve askıda kalan iki aşık; Adı hüzün, Adı gülüş, Adı sessizliğimizde saklanan bir sevda. Gümüş parlaklığında kaldı sanki hep o gece İçilen her bir yudumunda Tortusunu biriktirip de, Söylenmeyecek her sözü dilimizin altında Bırakmadık mı? .. Adı Her neyse; Elleştiğimiz her şeyimizde Şimdi var olan, Tazeliği hala o gündeki gibi kızıl rengini, ve kokusunu, Saksısındaki suyunun tadından alan; Aleviyle, Yüreğimizden bizi bize hayasızca tutuşturan Ne garip bir şeydi Bu Aşk? .. Ali Arslan |
Nedir Aşk?
Hayattan âzade olanlar Aşktan mümkünü yok anlamazlar. Başka alemlerde hayal kuran, Sabundan balonlarla suda oynaşanlar Boşuna kürek çekerler; Beşerle varolan ilişkiler yumağındadır aşk Dokunan her insanın sıcaklığında, Gülün baş döndüren kokusundadır. Bir damlacık sudaki hakikatte, Verilen her nefesin buharındadır. Yaşayan bütün canlılar için, Yaşamın sürekliliğindeki adımlardadır aşk Başka alemler yoktur aşk için alem budur, Ruhani kabuklara dolamayın aşkı. Bir kahve cezvesinde köpüren keyifle, Bir bebeğin gözbebeklerine can veren; Dişi ile erkeğin çekimindeki sırlardadır aşk. Gerisi lâf ü güzaf. Ali Arslan |
Nerelerdesin?
Hangi şarkılarda dillenirsin? Dinlediğim nağmelerin hiç birinde şimdi sen yoksun. Rüzgarların kanatlarında mı *******in sessizliğinde, Yıldızların parlaklığında mı Dolanırsın? Sen Nerelerdesin? Nerelerde kaybolur durursun? … Dağlara bak Artık yavaş yavaş soğuyor yükseklerde hayat. Yüreğim üşüyor Sıcaklığına hasret. Bir aşk yarası kanıyor bende için için .. Bir şarkı, Çok uzaklardan azalarak Sıcaklığını saklıyor Küllerine, Zamansız alevlenen Bir aşkın. … Tükeniyor. Sahi Sen nerelerdesin? Ali Arslan |
Niyet
Aklın ucunda yuvarlanıp duran şu şey? .. Bir kadının beyaz teninden, Bir gül yaprağı tazeliğinde kokusuyla baş döndürerek dökülen, Hayasız bir fikrin, Boşalan hayalleri mi? Ya da ne yenildi ne içildi kâbilinden, Saf aklın bir çeşit güzellemesi mi? Kim bilir? Niyetine sual sorulmaz ki insanın! .. Ali Arslan |
Nokta
Bir nokta bırakmak istenirse yaşamda; An ve yer birlikteliğinin, Mükemmelliğinde olmalı. Dalgaların sendeki her salınımında bile, Koordinatları değişmemeli asla o noktanın N o k t a Ali Arslan |
Noktalarında
her dokunuşunda düşer üzerimize ki ne tuhaf .....ve düşer yasaklılığında camdandır zaten öylesine de kırılgandır yorgun yaşamın içinde tutuşan .....ve bir o kadar tatlı bir hayalden ibaret olan bu aşk belki de yaşanmamışlığın bir günahı mıdır? solgun ve uçuk dudaklarının tebessümündeki o hüzün ......ve asıl gözlerindi sevgili senin gözlerindi. ......ve ne kadar güzeldi ki sana hiç diyemediğim istemeye kıyamadığım göz bebeklerine saklanmış düşlerin mi olacaktı daha kim bilir ......ve asla karşılığını veremediğin Ay 'ın altında süzülürken müstesna ışıklı yüzün hangi gün gelecekti kadifeden ......ve bir o kadar da buğulu sesinle er geç vereceğin sözün .. müsadesi olan noktalarında kıvılcımlanır aşk .......ve yürür odağına külleri arasında hiç sönmeyen bir közün. Ali Arslan |
O An
Yaprak yaprak kan kırmızı Soluk soluğa bırakır ya hani! .. Dökülür kalır insan,çaresiz... İşte hani bilirsin ya, O muhteşem an! .. ./.........Bir o yana sen, ./........ Bir bu yana ben, Yan yana can Can cana yan! .. Ali Arslan |
O Gece Bir Aşk Ağladı
O gece bir aşk ağladı. Yana yana sularını bırakırcasına ağladı. Döndü dolaştı,durdu baktı Ve gülümserken bile ağladı. Kayıtsızlıklara ağladı. İçinin sonsuzluğuna, Bırakıp da kendini,mutlu sananlara ağladı. Kaderine saplanan yüreğin anlayışına ağladı. Reddedilişine bir aşk ağladı. Çözümsüz çaresizliklere ağladı. O gece, Yok oluşuna masalın, Ağladı Bir Aşk. Ali Arslan |
Oyalanmışım
Alev alev dağılırdı kasıklarının arasında soluğum, Susardık birlikte o anlarımızdan kalan İkimize ait bu naif bilmeceden, Damlardı sakladıklarımızın büyüsü bir bir düşlerimize. Dokun dediğimde hilafsız dokunur, Soyunuk bedeninle,*******ime gümüş renginde Ve bir Ay masumiyetinde, Yüzünden, birden bire dökülürdü olanca yaramazlığın. Arsız gülüşlerine takılınca kalbim, Bil ki işte seninle tam da o vakitler bir mutluluktum, Depreminin şok dalgalarında gelinceye kadar bir ölüm. ... Rüzgâr söyler oysa şimdi o mahmur çiçeğin şarkısını, Bir dağın yamacına çarparak dönen sızının her bir çizgisinde biçâre. Memelerinin körpecik uçlarında, Her bir damla sütünden hazla aldığım o gül’ ün yapraklarında Beyaz hayallerde saklıymış meğer tüm aldanışım Kimliksiz ve kırılgan gülüşlerinde. Söyler misin? .. Ben böyle seninle nasıl oldu da çaresiz oyalanmışım? .. Ali Arslan |
ö L ü M
iki karanlığın arasında bir kıvılcımdır yaşamım iki boşluk arasında bir nar kırığı rengi neden en çok da son karanlığa takılı bu günlerde aklım oysa yüreğim serin bir doğum ah! .. beni ümitsizliğimle buluşturan sen misin bu ey ölüm! .. |
Ölü Aşklar
Haydi Kalk Kalk gidelim dostum Bir zamanlar Zil takıp da oynadığımız Şimdi eteklerimizden dökülmüş O ölmüş aşklarımızı Kalk da gidelim toplamaya. Sararmış aşk yaprakları Ve sonbaharın sarı gülleri Dururlar döküldüklerinden beri Kim bilir kimlerce bırakılan Kimlerce içilen her suyunda Buruk bir acıda saklı adlarıyla Ağlaşan bu Aşk Ölüleri… Haydi Kalk Kalk bakalım dostum Hazırlayalım artık tabutları Her birinde bir beyaz Birer solmuş kırmızı gül kalsın. Ölü Aşkların gülllerinden Kokusudur kalan. Dikeni bağrına saplı Başı eğik suskun diller Ve kapkara toprağında Mekanı kırık birer yürek olsun. Ağlaşan bu Aşk Ölüleri... Ali Arslan |
Ölüm Yanılgısı
Bir yanılgı mıdır Ölüm, Zamana direnerek kendi tülden kafesinde yayılan? .. Yaşamdan kesebildiğin her şeyde bir çizgin kalıyorsa, Ne önemi var? Bırak, Oyalansınlar. Yalanı Doğru sanarak, Ölümü cennet diye sunmayı beceren aklın, Büyüsüne aldananlar… Ali Arslan |
Ölümle Kalım Arasında Bir İnce Çizgi
Ölümle kalım arasında bir ince çizgi Bir çocuğun uykuya düşünce gözleri. 'Annem Ellerinin kokusunu ver, Parmaklarının sessizliğini saçlarıma. Ölümün soğukluğu içime yürüyor, Alev alev kavruluyor bedenim, Serinliğini ver bana. Yeni yılın bu ilk karanlığında, Lapa lapa kar taneleri yağdır üstüme, Koşmak istiyorum düşe kalka sokaklarda.' Yüreğinde bir kâbus, Sızılarını düşürür bir anneden Çocuğa. Adamın biri çok uzaklardan bakar Gözleri dalar Birbirlerinde buza keserler zamanı. Güller atmalar Gülümser güne döner doğa. Çocuğun göz bebeklerinde fışkıran bir hayat, Bir korku; Ölümle kalım arasında bir ince çizgi. Ali Arslan |
Ölümün Düşüyor Aklıma
Gökyüzünün maviliklerine yerleştirdiğinde kendini *******i göz bebeklerini arıyorum, Her kayışında ışığıyla yıldızlar dökülüp geçerken yanımdan, Aklıma ölümün düşüyor ağlıyorum. Kayboluyorsun sanıyorum. Ne zor bilememek Nerede nasıl ne zaman? .. İçimde acıların birikiyor Bedenini kavuran yangının külleri sanıyorum Bir an kendi bedenimden utanarak kahrediyorum. Issız karanlıklarında yeryüzünün Bulutlara dolanmış dağların yamacına yüklüyorum İnadına direnen anılarımızı kaç kez. Senin adın oluyor birden her şey sanki öyle sesleniyorum. Yoğrulurken düşlerim hayalinle, Sabahı karşılayan kan çanağı gözlerimden çaresizliğim dökülüyor. İşte o an bir daha ölümün düşüyor aklıma Nerede nasıl ne zaman? .. Ölümün düşüyor aklıma hep Göz bebeklerin her gece gök kubbemde bir türlü, İnanamıyorum! .. Ali Arslan |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 08:08 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.