![]() |
Gece Nöbeti
Daha az seviyorum seni.. Giderek daha az.. Unutur gibi seviyorum.. Azala azala.. Aramızdaki uzaklığın karanlığında.. ******* kısalıp..gündüzler uzuyor öyle olunca.. Daha az seviyorum seni.. Kendini iyileştiren bir yara gibi.. Daha az.. Ve zamanla.. Sen geceyi tutuyorsun..ben nöbetini.. Uzak dağ kışlalarında.. Görmüyoruz birbirimizi.. Usul usul sis iniyor.. Kopmuş yollara.. Işığı hafif..uykusu ağır koğuşlarda üzerini örtüyorum senin.. Bir çığ gibi büyüyorsun rüyalarımda.. Sevgilim sevgilim Yıldızları daha büyüktür bazı *******in Nöbet kadar yalnızken öğreneceksin bunu da.. Artık daha az seviyorum seni.. Unutur gibi..ölür gibi daha az.. Yeniden ödetiyorum kendime Onca aşkın öğretemediğini.. Kolay değildi.. Yalnızca sevgilimi değil..evladımı da kaybettim ben.. Kaç acı birden imtihan etti beni.. Bir tek gece vardır insanın hayatında.. Ömür boyu sürer nöbeti.. Bu da öyleydi.. İyi ol.. Sağ ol.. Uzak ol.. Ama bir daha görme beni |
"kaan dobra'nın takıma yeni geldiği günlerdi aşkım
off ne alakası var şimdi deyip dinlememezlik etme, dinle bi kere. kaan dobra takıma yeni gelmişti. yalan söylemiyim sanırım antep maçıydı. maç neredeyse bitmiş. skor kesindi.. hoca maçın 89. dakikasında oyuna aldı kaan'ı sahada herkes çok yorgundu. bi tek kaan, civelek gibi koşuyordu sağa sola. ben de dahil herkes güler gibi bakıyordu kaan'a. aa kerize bak aa enerjike bak diye. ama hoca beğendi kaan'ın performansını diğer maçta daha çok yer verdi. bir diğer maçta daha bi çok. ve bugün kaan dobra, kaan dobraysa o 89. dakika yüzündendir. şimdi gelelim sadede. ben de ilişkimizi kurtarmak için 89. dakikada oyuna girmiş bir oyuncu gibi koşuyorum, çırpınıyorum. gör performansımı diye. sev beni diye..." |
Bir ayak sesi duymayayım
Kapıya koşuyorum Gelen sen misin diye Bir sarı saç görmeyeyim Yüreğim burkuluyor Ağlamaklı oluyorum Her şey bana seni hatırlatıyor Gök yüzüne baksam Gözlerinin binlercesini görürüm Bir rüzgar değse yüzüme Ellerini Düşünmeden edemem Yaktığım bütün sigaraların dumanları sana benzer Tadı senden gelir Yediğim yemişlerin İçtiğim içkilerin Ve içimdeki bu dayanılmaz sıkıntı Bu emsalsiz hüzün Seni beklediğim içindir Resmine bakamaz oldum Uykulardan korkuyorum artık Utanıyorum odamdaki bütün eşyalardan Şu sedir hala gelip oturmanı bekliyor Şu ayna karşısında güzelliğini seyretmeni Şu kadeh dudaklarına değebilmek için duruyor masada Ve şu saat geldiğin anda Durabilir sevincinden Zaman çıldırabilir Çünkü benim dünyamda Ölümsüzlük, seni sevmek demektir Bir çocuk doğmayı bekler Bir ağır hasta ölmeyi Bitkiler güneşi ve yağmur ve güneşi bekler Yalnız bir kadın sevilmeyi Ve düşün ki bir adam İçinde bütün bekleyenlerin korkusu ve ümidi Seni bekler Asılmayı bekleyen bir idam mahkumu gibi Sen gelinceye kadar Pencerem kapalı duracak Rüzgar gelmesin diye Artık perdeleri açmayacağım Güm ışığı girmesin diye Sonra kahrolacağım Bu karanlıkta, bu derin yalnızlıkta Ve günlerce *******ce haykıracağım Nerdesin diye, nerdesin diye Bir gün bu kapıdan sen gireceksin Biliyorum Er geç bu bekleyişin bir sonu gelecek Yıllarca sonra Öldüğüm gün bile gelsen Bütün bu bekleyişlerimi ve öldüğümü unutup Çocuklar gibi sevineceğim Kalkıp sarılacağım ellerine Uzun uzun ağlayacağım |
Her gece sen girersin rüyalarıma
Her gece sen... Paramparça olur uykularım.Karanlığın en koyulaştığı yerde kapının çalındığını duyarım.Açınca soğuk bir rüzgar çarpar yüzüme.Sen yoksun...Kilitlenir dudaklarım gözlerim karanlıklarda boşuna arar seni.Sen yoksun..Yalnızlığımı kadehlere doldurup tek başıma içmeliyim bu gece.Kırmalıyım kitapları evleri ateşe vermeliyim. Sen yoksun... Zaman gitgide uzar Altmış saniye bir dakika Altmış dakika bir saat Ve sabahın olmasına daha beş saat var Beklemek bir çeşit ölmektir Sen yoksun... Bu bana her gece binlerce ölüm demektir. Neden ayrılsın ellerimiz her akşam üstü?Gözlerime acı bir karanlık düşsün.Bir vapur alsın ***ürsün seni.Ben vapurlar dolusu kederimle yapayalnızım.Sen uzak bir körfezde özlemli, dalgın.Kıyılarına çarpıp ağladığı yerde dalgaların.Neden ay karşılardan yükseldiği zaman,başın omuzlarımda olmasın? Neden ellerin avuçlarımda değil? Neden gözlerim aradığı zaman gözlerini bulmasın? Durup durup beni bu çaresizlik hançerliyor.Bu yolların bir yerde ayrılması,uzayan kilometreler...O sefil, anlayışsız bakışları insanların.Dünya, o eski dünya değil Tanrı'ysa çoktan unuttu bizi.Şu uçsuz bucaksız evrende ne derdimizi dinleyen,ne de bir anlayan var sevgimizi. İki ömür değil,iki ayrı ve büyük yalnızlıktır yaşadığımız.Her şey aslında başka renkte.Vernikli eşyalar, vernikli yüzler..Altından yer yer sırıtan bir yoksulluk.Yalan üstüne yalan,oyun içinde oyun... Her şey bir yerde anlamsız ve boş Gerçek olan şimdi senin yokluğun.. Senin varlığını özledim duyuyormusun?Bak nasıl artıyor ellerimin sıcaklığı.Dinle bak nasıl çarpıyor yüreğim.Bütün sokaklarında bu şehrin sana koşuyorum.Seni soruyorum gelip geçene,'Görmedik', diyorlar.Anlamıyorlar seni nasıl özlediğimi,nasıl sevdiğimi bilmiyorlar.Volkanlar tutuşuyor,ormanlar yanıyor içimde. Her gece milyonların uyuduğu bir anda Devler uyanıyor içimde. Seni düşünüyorum. Karanlıklar içinden özlemli sesin geliyor.Bir ışık yanıyor çok uzaklarda,çorak topraklarımın üzerinden bir bulut geçiyor.Şimdi umutlarım,varılmaz uçurum diplerinde.Korkunç, karanlık mağaralarda hayallerim.Derin bir kuyudan su çekercesine,zamandan ve mesafelerden seni çekiyor ellerim.Sen her zaman olduğun gibi yine o en güzel, en değerli...Benimse ellerim sımsıcak,dudaklarım nemli.Özlediğim herşeyimle kopup en yüksek tepelerden bir çığ gibi sana geliyorum. Sonra dağlar çöküyor ansızın Ağaçlar devriliyor Evler yıkılıyor Altında kalıyorum... Kırık bir heykel Parçasını arıyor her gece. Bir şarkı notasını... Bir tablo renklerini... Ağaç yapraklarını... Vazo çiçeklerini... Ve bir adam,her gece yollara düşüp,yana yakıla seni arıyor...Mağrur gözleri ıslak,ılk defa ağlıyor bu adam,'Gel ' diye,ilk defa yalvarıyor... Ben her gece,gözlerim tavanda bir noktaya dikilmiş,Seni düşünüyorum. Ve sen o saatlerde,benim görmediğim rüyaları görüyorsun. Bir böcek giriyor kafatasıma... Her gece sen Bir cinnet gibi Kanıma yürüyorsun... |
Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
" O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin. Demeyeceksin işte. Yaşarsın çünkü. Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki. Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın. Ve zaten genellikle O daha az sever seni, Senin O'nu sevdiğinden. Çok sevmezsen, çok acımazsın. Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem. Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini... Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin. Senin değillermiş gibi davranacaksın. Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın. Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın. Çok eşyan olmayacak mesela evinde. Paldır küldür yürüyebileceksin. İlle de bir şeyleri sahipleneceksen, Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin. Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları... Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak. "O benim." diyeceksin. Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin... Mesela gökkuşağı senin olacak. İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın. Mesela turuncuya, yada pembeye. Ya da cennete ait olacaksın. Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın. Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi, Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat. İlişik yaşayacaksın. Ucundan tutarak... |
Dudak payı
Çay bardağında Bırakılan dudak payı Kadar bile Uzak kalamam Gözlerine Yakın olsun isterim Ellerime ellerin Yanındaki beton binaya Yaslanması gibi Köhne bir evin Seni bir çivi Gibi çaktım Çünkü beynime Ve toplayıp Bütün kerpetenleri Attım denize |
KIRILGAN
Kırılgan bir çocuğum ben Yüreğim cam kırığı Bütün duygulardan önce öğrendim ayrılığı Saldırgan diyorlar bana Oysa kırılganım ben Göz yaşlarım mücevher Saklıyorum herkesten Ürküyorlar gözümdeki ateşten Ürküyorlar dilimdeki zehirden Ürküyorlar o dur durak bilmeyen Gözü kara cesaretimden Diyorlar:Bir yanı sarp bir uçurum Bir yanı çılgın dağ doruğu Oysa böyle yapmasam Nasıl korurum içimdeki çocuğu Bir yanım çılgın nar ağacı Bir yanım buz sarayı |
Her Yağmur, Sen Olursun...
Her yağmur sen olursun yüreğimde Her ıslandığımda içimdeki sokaklarını hüzün kaplar, sel basar Ve ben & Ağlamalarım gözükmesin diye yağmurda buğulanır gözlerim Zihnim boş bakışlarım öteleri soluklar Ayrılığın boğazımda bin düğüm. Gönlümde hazan iklimleri Bir eylül sabahı gibi yalnızlığım. Şimdi neden yaşıyorum bilemiyorum. Sensizlik boğazıma geçmiş ip gibi İçimde sızı.. Gözlerimde ayrılığın acıları Yüzümde çizgileri Titreyen ellerime sözüm geçmiyor artık Titreyen kalbime teskin olamıyor hiçbir ümit şarkısı Oysa hiçbir acıda kalbim bu kadar ağırlaşmamıştı Hiç bu kadar koymamıştı Sessizliğim çığlık olur okyanus ötesi sevdama Yaslandığım yüreğin yok yüreğimde Senden bana bir ızdırap kaldı ki tarifsiz Zemheri bir fırtınaya gebe gelecek günlerim Yaktığım resimlerin değil,kalbim Yüreğim üşüyor,canım yanıyor Ne yalan söyleyeyim sensizlik bana çok koyuyor. Senden sonra& İçimdeki ağaçlar yıkıldı Yapraklar düştü Anlıma acı diye ayrılık yazıldı. Kapattı tüm baharlar kapılarını Gönlüme kalın kalın kilitler düştü Zaman sustu Yaşananlar bir düştü Kalemim ayırılıklara küstü Senden sonra&... |
Yalnızlığa dayanırımda
Bir başınalığa asla Yaşlanmak hoş değil,duvarlara baka baka Bir dost göz arayışıyla, Saat tıkırtısıyla Korkmam! Geçinip gideriz biz mutluluğa Ama; “Günün aydın olsun” diyen biri olmalı Bir telefon sesi çalmalı Ara sırada olsa kulağımda Yoksa zor değil hiç zor değil Demli çayı bardakta Karıştırıp,bir başına yudumlamak doyasıya Ama; “Çaya kaç şeker alırsın” Diyen bir ses olmalıya Ara sıra |
Bu gece hatıralarımın karanlıklarını gömüp parıldayan ay’ın aydınlığına, kendine doğru yürüyüşte yüreğim.. Şimdi odamda gecemin karanlığı, ortamın sessizliği, duygularımın yoğunluğu ve bir de uykuya direnen gözlerim var.. Hayatı ve seni buradan, sessizliğin ve sensizliğimin tam ortasından seyrediyorum.. , Gözlerimi kapattığımda ise sen, göz bebeklerimdesin bütün masumiyetin ve mahçubiyetinle... Senden uzaklarda yaşadığım bu şehirde, kalabalık insanların ortasında, tanımadığım insanların yüzleriyle, sesleriyle, değişik görüntüleriyle mutluluk kahkahaları atarken yapayalnız bir tek kendimi görüyorum… Bütün o insanların yüzlerini ve kişiliklerini kendi bildiği dilde okuyan, , bütün görüntülerden kendi resimlerini oluşturan, en çok orada olduğu sanıldığını hissettiğim anda bile aslında ulaşılamayacak denli uzak kalan bir tek kendimi.. Heyecan ve sevgiyle gülümsüyorum, şimdi seni sevip hissetmem için seni sahiplenmem gerekmiyor.. Yanımda olmasanda senin hayalinle paylaştığım bu odamda, seni hissetiğim kadar başkalaşıyorum ve duygularımın fırtınalarında baştan başa sen oluyorum.. Renklendirdiğim rüyalarımdasın artık, ordasın ve varsın işte.. Şimdi yüreğimle soluyorum seni.. Binbir kır çiçeğinin kokusu bahar bedeninde.. Hayatın bütün renkleri bir yaz güneşinden ödünç aldığın yüzünde.. Ay’ın ışıltıları yüzünde, rüzgarın hırçınlığı ise avuçlarında... Mavi denizlerin yosun kokuları her soluk alışında ve ilk kez acı çekmeden özlüyorum seni.. Her insanın ay gibi bir birinden farklı iki yüzü varmış, bir yanı aydınlık diğer yanı kapkaranlık.. Şimdi bir yanım çok aydınlık, apaydınlık… Acı verecek kadar aydınlık.. Seni bu aydınlıkta ilk kez görüyorum... Sen benim değilmişsin, bunu en çok bu aydınlıkta görüyorum… Benim olan sende hayat bulan ve tekrar bana yansıyan kendi kişiliğim, benim kutsal sevgim bunu şimdi daha iyi anlıyorum.. Senin sahibin kararmış gönlün, acıların, dününden bugününe ve yarınına miras kalan talihsiz karşılaşmaların, düş kırıklıklarınla dolu günlerinin siyaha bürünmüş halleri… Sen kendi karanlık yönlerini seviyorsun her kendine yol alışlarında ya da sevmek, sevilmek isteyipte sevilememenin veya sevememenin acılarından haz alıyorsun.. Sen kendini üzen duygularını, kendi karanlıklarındaki alaycı acılarını seviyorsun durmadan.. Ayrılmak, seni seven birisini tek başına terk etmek sorun değildi, yüreğinden acımasızca hançerlenip, bir takım duygularım kanlar içinde yere serildikten sonra.... |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:50 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.