![]() |
Bilsem
aydınlık yollara hüküm giymişim, her ne kadar üzerime akın etsede gece. tüm kuşkulardan dilammalardan, muğlak düşüncelerden sıyrılıp, başkoydum dava ya. kaptırdım kendimi silüetsiz, faili meçhul bir sevdaya. varsın. hissediyorum. biliyorum.... a m a............ kim olduğunu bilsem de..... canımı versem. İrfan Bakırcı |
Bir Bekleme Salonu Yalnızlığında
bir bekleme salonu yalnızlığındayım bu gece. ellerim titriyor kavuran temmuza inat. tüm yolları tüketen ne yolcu ne de bir vasıta var vuslatıma. bir apansız baskın mağduru bedenim. yinede tetikteyim. bir bekleme salonu yalnızlığında seni sabahı beklemekteyim İrfan Bakırcı |
Bir Duvar Yazısı Ümitsizliği
başağrısı nedir bilirmisin sen. istasyon kenarı, küf kokulu zemiin kat bir bekar evinin rutubetli duvarlarına yazılan sevmesende seviyorum gelmesende bekliyorum yazılarının ümitsizliğinde her yarım saati beş geçe tren çığlıklarının tokmak tokmak kanattığı başağrısı nedir bilirmisin sen? boş ver bilme boşver gelme boşver sevme benki kimsesiz vede hep yolsuz parasız hatta efkarlı *******in sabaha uzantılarında genelde sigarasız. sağı solu belirsiz belalı birde her yarım saati beş geçe kahrolası bir başağrılı hep yolun karşısında görürüm seni. eletmeye gelmezsin sırtın dönüktür. gerçi, eletsemde görmezsin; bizim mahallenin ışıkları sönüktür.. İrfan Bakırcı |
Bir Garip Abdullah Vardı
bir zamandı unutmadım, unutamam. bir garip Abdullah vardı. o öksüzdü, yetimdi, kimsesizdi. gören soranı yok, çok çaresizdi... Abdullah üvey anne baba eline bakardı. üvey babası alkolikti. kızardı ona, küfrederdi, evden kovardı. benimde ansızın, yanlız kaldığım evimin kapısı çalardı. kapıyı çalan oydu Abdullah'tı. zaten bir dostu bendim, diğeride Allah'tı. alırdım onu içeri. usulca süzülürdü bir köşeye, konuşmazdı hiçbir zaman, susardı. birden anlamsızca güler, sonra saatlerce ağlardı. ceketini almışlardı sırtından, hava soğuktu. titrerdi, sanki donardı. o kış param yoktu, yakacak alamamıştım, içim yanardı... ben gamlanır sigara yakardım. utanırdı, istemezdi. gözlerimin içine mahçup bir edayla bakarken, anlardım. bir sigarada ona verir, yakardım. dolu dolu bir duman çekerdi kendini öldüresiye. ciğerlerini yokedesiye. insanlara olan kinini, dumanla savururdu ağzından, küfredesiye. sonra yedekahpe insanları görür gibi halıya tükürürdü. ben kızardım, o kızarırdı. utanırdı, ağlardı. bende pişman olur; dayanamaz ağlardım. konuşmazdık saatlerce susardık. o ölümcül susukunluğumuzdan bir birimizi anlardık. epey bir zaman oldu göremedim Abdullahı. gelmedi... hergün akşam oldumu onu beklerdim. özlerdim, onu çok severdim. bir soran olursa; bir kardeşim var, adı Abdullah derdim. çok zaman geçti üzerinden son buluşmamızın. lanet olsun.... neden söylemiştimki ona? bende senin gibi kimsesizim, bende senin gibi çok çaresizim. nasıl diyebilmiştim? ne olursun affet Abdullah. ne olursun affet can kardeşim. sonunun böyle olacağını bilememiştim. tahmin edememiştim. affet düşünememiştim. dedimya çok zaman geçti üzerinden. ama bu akşam. lanet olsun bu akşam. dolaşırken İstanbul'unserseri kaldırımlarında; onu gördüm, Abdullah'ı... belli yine evden kovmuşlardı. belliki yine gidecek yeri yoktu. o bir garip çocuktu. neşesi hiç yok; derdi dağlar kadar çoktu. ceketini almılardı sırtından. bu akşamda bir başka ayazdı. hava buz gibiydi, yüreğim yandı. lanet olsun.... ağlıyordu...... sus.... ağlama be çocuk! bir senmisin sanki çaresiz? bir senmisin sanki kimsesiz? tek senmisin feryatları bile sessiz? annen mi? lanet olsun, yok işte yok. geri dönmez gidenler. ve hep bizim gibilerdir ezilenler. hava buz gibiydi. ayazda çok kötü vuruyordu. Abdullah çaresiz, ceketsiz, biçare yanımdan geçiyordu. başımı önüme eğdim. beni farketmedi. iyikide görmedi. çünkü artık benimde gidecek bir yerim yoktu. Allahım... bu ne yok olası bir yokluktu. o bir garipti, öksüzdü, yetimdi, o, kimsesiz bir Abdullahtı. gören soranı yoktu. şahit bir tek Allah'tı. ben bir şey yapamadım. sadece sıkıldım. çaresizliğimden utandım. lakin bilemem utandımı, böyle çaresiz bırakanlar Abdullah'ı. çünkü cesedi bulundu Abdullah'ın yine buz gibi bir İstanbul sabahı... İrfan Bakırcı |
Bir Haber Et Ah Yar
yıldızlar yitik. fallar ziyan. gel bir akşam üstü. gel soğuyunca kanayan yaran. acıtma canını sözlerimin. akıtma kanını yüreğimin. hiç kapanmadı sana gönül kapısı sensiz perişan gönül evimin. kuşlar yalancı postacılar uzak. bir haber et ah yar. sessizliğin katlime ferman olacak. İrfan Bakırcı |
Bir Silik Darp İzi
bir muşta acısı var göhsümde bir silik darp izi sevgiliden. yarası geçerde en derin bıçaklanmaların. acısı silinmez hasretin bu yitik ömrümden. yaşadıysam kaç geceyi firari yanıyorum yitirilene isyanım gidene değil şu bir türlü sevmeyi beceremeyen kendime. İrfan Bakırcı |
Bir Silik Rastlantı
tanrıdan diledim bir küçük dilek türküsünün fazlaca etkisi altında kaldığım günlerimdeyim. tanrıdan diledim bir küçük dilek lakin, küçük değildi tabiki dilenilen. belki maneviyatı dünyalar kadar. ama bir silik rastlantıyla bitiyor bilinsin en tatlı rüyalar... oysa daha az törpülenmiş duygular olmalıydı dağıtılan masalarla kırılan camlarla vazgeçilen. yada daha çok tüketilmiş hüzünlerden olmalıydı bir silik rastlantıyla hissedilen... şimdi.. yine bir boş çay bardağı ve bir yazık vazgeçiş duruyor masamda. tükensin yine tatlı öyküler tüketsin yine hazin türküler. bir küçük dilekti zaten benimki beni bitirmez dilerse kendisi biter.... İrfan Bakırcı |
Bir Silüet Bırak
ellerim alışkındır sallanmaya gidenlerin ardından. dilim alışkın küfre sövenlerin yüzüne. senki... gidiyorsun. birde bin bir küfür savurarak bari yüzünü dön bir anlık unutacak olsamda küfredecek bir silüet bırak İrfan Bakırcı |
Bir Şairin Gizli Öznesi
vazgeçtim... hayat kimilerine sevda kokulu sağanağını bahşederken kimilerini hapseder buzul bir dağ yamacına. ve bilinsinki ne kadar yazsada şair aşk dolu nameler. asla yeşillenemez kendine ve bir türlü ulaşamaz amacına.... bu yüzden geçtim. tamamını yazmaktan aşklarımı acılarımı, her satırda seni aradım. ilam, mahkeme sonuçlanmadan asılmıştı. vazgeçtim. vazgeçtim yaşamaktan. mahkum,sorgulanmadan asılmıştı, boynu bükük bir asma dalına. asmaydı aslolan. ama her ne kadar dualar etsede içinden yaşamaya asıldı adam. o yüzden geçtim kumrular sokağını bilinçsizce. hiçbirini almadım yanıma sevgililik adına. şair yine asılacaktı çünkü son dizesinde. geçtim. çünkü her şairin zamansız ölmek vardır gizli öznesinde... vazgeçtim selamlaşmalardan. katlime fermandı tiryakilik adına merhabalar. kevaşeler bile selam veriyordu artık hiç tanımadığına. ve bir şekilde umut oluyordu merhabalar parasal beklentilere. geçtim, kilosu bilmem kaç para olan merhabalardan. ve hiç inanmıyorum artık merhabanın ardından, nasılsın gibi yapmacık eklentilere. sırf bu sebeplerden. sırf bu yüzlerden. yüzünden geçtim. utandım henüz yaşadığı varsayılan insanlık adına yüzüne bakmaktan. ve tüm ödünç merhabalar gibi yanlış anlaşılmaktan. sonra yüzsüzce utanmaktan. vazgeçtim... İrfan Bakırcı |
Bir Tesadüfmü Sanıyordun
hiç aklından geçmedim değilmi başını yastığa koyduğun vakitler hiç düşünmedin beni kendinle bir çerçeve içinde o gülleri pencerene bırakan ben olamazdım değilmi yanyana koyamazdın ikimizi bahtiyar bir resimde günü sana bölen bendim aslında ayarlıydı saatim *******i yatışlarına ayarlıydı saatim sabahları uyanışlarına ayarlamıştım ömrümün tüm saniyelerini senin tek tek yürek atışlarına. diyemezdim yoluna çıkıp iki kelime iki tatlı söz diyemezdim yapamazdım anla cesaret edemezdim. sokağının başına çizdiğim o kırık kalptendemi anlayamdın güzel şeyleri beceremediğimi hiç bir sebebi yokken o kahpe şehirde yaşamamın her gün kapından geçişimdendemi anlayamadı sürgün gönlümün senli yerleri terkedemediğini yoksa hergün aynı saatlerde karşılaşmamızı bir tesadüfmü sanıyordun oysa sevmeyi bende biliyordum sen aldanıyordun bir gün olsun başını kaldırıp bakmıyordun. sen belki hiç bir şey yapmıyordun ama ben kor kor yanıyordum miadı dolmuş bir kırıkkale misali tutukluluk yapsada dilim her gece düşümde aşkı alnının tam ortasından vuruyordum ve sana binlerce kez seni seviyorum diyordum ama sen bilmiyordun.. hele *******i, gururum mavzerim oluyor *******i. tek tek sürüyorum mermi yatağına aşkımı. ve sana diyemediğim tüm sözleri. serye alıyorum aşka dair bildiğim o iki kelimeyi, aralıksız belki milyon kere haykırıyorum geceye sen gibi. seni seviyorum, seviyorum seni. sonra yine sabah oluyor. yine gün doğuyor bana inat acımasızca. sen başın önünde gidiyorsun gidiyorsun sessizce. bir tutukluluk yapan dilim birde asla diyemediğim platonik aşkım kalıyor bana yalnızca. bir günü daha siliyorum ömrümden sensiz. bir gün daha bitiyor kahpece insafsızca. İrfan Bakırcı |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 04:04 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.