![]() |
Simya Merakı
Soyumda var beleş dönmek köşeyi, Hep hazine bulmak, tek hevesim ya, Boş ver fizik kimya denilen şeyi, Bana yakışan tek ilim var, simya... |
Sohbetin Sırrı
Feyz almalı ebeveyn, bir ehl-i sohbetten, Ki feyz almalı o hane ehli, sohbetten... |
Son Dönemeç
Son dönemece girerken yaşam, Çeker hep beni, kendine doğru. Mevsim kara kış, zamansa akşam, Çeker hep beni, kendine doğru. Tenim buruşuk, alnım kırışık, Ayağım aksak, aklım karışık, Batı yönünde solgun bir ışık, Çeker hep beni, kendine doğru. Sam yeli yakmış, kuru fidelik, Artık filiz de vermez üstelik, Zamanda şimdi, bir kara delik, Çeker hep beni, kendine doğru. Soldu boynumda, ömür takısı, Sağ yandan gelen çiçek kokusu, Sol yandan vuran nar'ın yakısı, Çeker hep beni, kendine doğru. Kim kanar artık sahte altına? Yükselmek varken Rabb'ın katına, Dönüp de baktım yerin altına, Çeker hep beni, kendine doğru. |
Sultana Sitem
Sultan ve merhamet, tam uymuştu tanım, Bu kadar merhamet şart mıydı Sultanım? İspanya kovmuştu o gün yahudiyi, İsrail uğruna bölündü vatanım! Asalet gösterdi Sultanım Bayezit, Artık uslanırlar diye etti ümit. Kalk kabul ettiğin yahudileri gör, Bu korkunç vahşetler hep onlara ait! |
Sur Üflenince
Beni her gördükçe, yüzüme gülsen de, Ararsın ayağa bakıp kusurumu; Bir safta dirilip kenetlenmek için, Acep ne bekleriz, ötecek suru mu? |
Sükut Ikrardır
Sükuti midir ki senin adın? Susmak için ne böyle inadın? Bebek yaktılar, sen hiç tınmadın, Suç ortağısın, sükut ıkrardır. Hep birileri verip de karar, Milyonla insan öldürüyorlar, Suskunsan böyle, bir manası var; Suç ortağısın, sükut ıkrardır. Komşular için dedin bana ne, Arkadaş için, buldun bahane, Bak tecavüzcü geldi hanene, Suç ortağısın sükut ıkrardır... Susma, sustukça gelecek sıran, Dev oldu seni, sokmayan yılan, Suçum yok deyip, söyleme yalan, Suç ortağısın, sükut ıkrardır. |
Sürüngen
Bir sürüngen, kılavuzu olursa sürünün, Siz o sürüdekiler! Sürüm sürüm sürünün! .. |
Sütçü İmam
Hep sen anılıyorsun ey Sütçü İmam! Zor bir şey mi başardın, ki hiç de sanmam? Başörtüsü uğruna bir mücadele, O devirde zor muydu? Bir dinle hele: Ey imam, bakıyorum o günkü devre, Firavun kuşatmıştı hep çepeçevre. Musa fikriyatını, yaptın da bayrak, Başörtüsünü kutsal namus sayarak, Aldın tek yumruk olmuş o Musaları, Yırttınız dayatılan tüm yasaları, Maraşı kutardınız elde bayrakla... Başörtüsü deyince, gelirsin akla. Sütçü İmam, yattığın yerden bir dinle! Hala övünür müsün acep kendinle? Mücadele etmeyi öğrettin, tamam, Lakin kafam karışık hiç anlayamam, Musa kim, Firavun kim, başörtüsü ne? Kim karşıdır, kim taraf, başörtüsüne? Firavunlara karşı şimdi gel savun, Musa'nın kılığına girmiş Firavun. Kolaymış senin işin, kalk da araştır, Şimdi her köşe ayrı ayrı Maraştır. |
Şanlı Mehter
Eski Ordu Marşı'nı, çalıyor yine mehter, Şahlanan koca mazi, şimdi gözlerde tüter. Coşku tufanı ile, dolardı yerler gökler, Göktürkler'e uzanır, mehtere ait kökler. Bu coşkuyla imanlar süngü göğüsler kalkan, Mehterin rüzgarıyla, sanki sancaklar yelken. Gülbanklar okunuyor, dolu İlahi Kelam, Üç adım bir tebessüm, teveccüh ve de selam. Şanlı ordu seferde, beraber mehter kat kat, Herbiri kartal gibi, askerler kanat kanat. Çalınan nevbet sesi, vuruyor şu vadiye, Yeni zafer muştusu, milletine hediye. Zaferlere şartlanmış, çelik kaledir ordu 'Yektir Allah' nidası, gökleri tutuyordu. Önde sancak arkada Âli Saltanat tuğu, Kılıçtır kartal gözlü muhafızın tuttuğu. Sesiyle çoşar asker, sıra sıra davulun, Türk ordusu geliyor, savulun bre savulun! Şahlanan atlıların, gücünü onlar besler; Fillerle develerle gelen devasa kösler. Gönülleri titretir, zurnalar ve de ziller, Zaferi kucaklıyor, tekbir getiren diller. Bu ordu senin ordun, Ya İlahi sen koru! Kanatlanır süvari, çınlatıyorken boru. Yanık sesli hafızlar, isimleri de cevken, Beraber söyler marşı, tüyler hep diken diken. Nakkare sesi tempo, yükselir artık nabız, Fetih müjdesi okur, yanık sesli bir hafız. Cenk meydanı mehterle çınlardı baştan başa, Düşmanları mağluptu, başlarken o savaşa.. Savaşta mehter susmaz, olur halkalı hilal, Seferde gece gündüz, zikredilir Zülcelal. Tüm dünyanın en köklü mızıkası mehterdir, Topluyor her milletten, büyük övgüyle takdir. Nağme nağme dizilmiş, ustaların elinde, Mehter vardır her köklü müziğin temelinde. Mehterbaşı! Sihirli sözle dirilt maziyi! Bağrımıza basalım, kuşaklarca gaziyi! Müjde var, 'Nasrun Min-Allahi ve Fethun Karib' O şanlı zaferleri, İlahi yine kıl nasib! Mehterimiz dünyanın en muazzam bandosu, Ordumuzdur dünyanın en muzaffer ordusu... |
Şapşak
Vız! .. Vız, vız... Çok azdınız. Yoktur insafınız. Cinsiyetiniz de erkek, Bunu söylüyorum bilerek. Zaten iyi bildiğim bir gerçek; Şimdiye kadar beni beğenip de, odama hiç girmedi dişi bir sinek. Kırıldı döküldü çanak çömlek, Kalmadı lekesiz bir gömlek Yastığıma geldin demek, Şimdi bittin şipşak, Bak bu şapşak, Şak, şak... Şak! .. |
Şehadet Kelimesi
Eşhedü; ben şahidim ki, ve iyi biliyorum, La ilahe; sahte tanrılar, sizi siliyorum. İllallah; Tek ilahım yalnızca Allah’tır benim. Tüm tagutlar, sizleri kenara iteliyorum. Hükümleri yalnızca O Allah koyar, bunu bil. Yalnız, Hakim olan Allah’ın huzurunda eğil. Dil ile tasdik edip, el ile put yapıyorsun, Şehadet kelimesinin anlamı bu hiç değil. Peygamberimiz Muhammed, oğludur Abdullah’ın, Rasulullah, gönderilmiş son elçisi Allah’ın, Getirdiği hükümler tüm müslümanları bağlar, Halkası bütün dünyayı kuşatır bu dergahın. |
Şehitlerin Yolu
Sen kerem eyle bu aciz kuluna; Diye ediyorum hep Rabb’e niyaz! Şehit kullarının kutlu yoluna, İlahi ne olur, turab beni yaz! .. |
Şerefli İstanbul
Yavuz Selim Han ve meşhur Çaldıran, O'ydu fitneyi ortadan kaldıran. Tam sağlanmıştı ülkemizde birlik, Artık yenilik üstüne yenilik... Altın yazılı zafer Merc-i Dabık, Ünvan devretti, Halife-i Sabık. Erdi Selim Han, çok büyük şerefe, Sultanken şimdi olmuştu halife. Yolları düştü tam Sina Çölü'ne, Çöl çiçek saçtı, ordunun yoluna, Ridaniye'de, dize geldi Memluk, Terli alınla secdedir mutluluk... Sultan Selim Han, Şah-ı Ruy-i Zemin, Halifemiz ve Emir ül- Müminin. Orduyla birlik revan oldu yola, Yirmibeş ayda döndü İstanbul'a. Mehterler hazır, İstanbul'da kat kat, Çoşku sel oldu, dayanmaz barikat.. Halk Halife'yi basacak bağrına, İstanbul kurban olacak uğruna. Gelmesin diye nefsine bir gurur, Basit bir kayık aratıp buldurur. Boğazdan geçip kayıkla o gece, Denizden gelir, saraya gizlice. Emanetler de geldi hep beraber, Şimdi nur saçar, Alem-i Peygamber... Göz kamaştırır, O Mukaddes Makam, İşte şeref bu! Ölçemez bir rakam! Şarktan ta garba, sanki bir Zülkarneyn, Hem Sultan'dır hem Hadim ül-Harameyn. Rahat yatakta uyumadı bir kez, İstanbul oldu dünyalara merkez. Şimdi Makam-ı Hilafet İstanbul, Küfrün önünde sağlam set İstanbul. Hey mehter başı! Vurdur şu davula! Bu büyük şeref, yeter İstanbul'a! .. |
Şırınga
Sokağa koşmuştu, buldum buldum diye, Bir hamamdan fırlayarak Arşimed ya; Yırtıktan çıkmış, menfi Arşimed gibi Neler buldu bu saf halka karşı medya? Rızkından kesip gazete alan kişi! Sana söylemek isterim; “çıplak” adın! Bunlar zehirli şırınga, dışı renkli, Arka sayfada mutlak bir çıplak kadın... Zehri şırıngayla damardan zerkeder, Birçok boyalı iri, şirin gazete. Kaç on yıl azar azar zehirlediler, Bütün bir millet oldu, şırınga zede! .. |
Şiir Edirne
Koşup atıldın dedem Murad Han'ın koluna, Atlama taşı oldun, Avrupa'nın yoluna. Doksan sene suladın, sen Çınar'ın kökünü, Asırlarca çekmiştin, Milletimin yükünü. İki Murad'ı iki Mehmed'i sen besledin, Yıldırımın atını, zafer için süsledin. Sana mühürler vurdu, her paşa, her padişah, Padişahlara, seni gösterdi Rasulullah. Niğbolu, Sırpsındığı, İki Kosova, Varna... Zaferler şan kattı hep Edirne'nin şanına. Nice onulmaz hasta, sende buldu şifayı, İlim öğrenilirdi, bütün yılın her ayı. 'Şahi'nin gümbürtüsü, dağıttı kara sisi, Fatih'in dehasıyla, geldi çağın müjdesi. İstanbul'a gönderdin, müjdeli askerleri, Kapanan karanlık çağ, gelemez artık geri. Peygamber buyurdu da, Selim Han etti ferman, Selimiye'de coştu, ihtiyar Mimar Sinan. Şimdi semaya bakar, Dünyanın Şaheseri, Böylesini görmedi, insanlığın gözleri. Birbirinden güçlü kırk yiğit, kırk adet pınar, Çıkar, demir pençeli şampiyon pehlivanlar. Sel olmuş, gözyaşları gibi çağlamış Tunca, Ağlamış, kardeş Tuna prangaya vurulunca. Bir şanlı direnişe şahit olmuştu Arda, Mazlumun ahı durur hala, zalim Bulgar'da. Acaba, 'tecavüze ben de şahidim' der mi? Mabedin kubbesine saplanmış olan mermi. Edirnemiz aşıksız, var olabilir mi hiç? Nice aşk hikayesi, duymuş olmalı Meriç. Sakın mahzun olma, ey Edirne! Serhat Şehir! Milletim sana ait öykülerle beslenir... |
Tabanca
Azıtmıştı, yıllardır halkı soydu, Sesi çıkan tabancaydı, çalıştı; Bir daha ayağa hiç kalkamadı... Seçilmişti, yıllardır halkı soydu, Sesi çıkan taban caydı, çalıştı; Bir daha ayağa hiç kalkamadı... |
Tarih Ve Şehit
Söyle tarih! Kim bizim asker? Ey şehit, kalk cevap ver dedi. İbret alınacaksa eğer, Cevap vermeye değer dedi. Muhammed'den Mehmet'ti adım, Ocağım da Peygamber dedi. Ben Türk oğlu Türk'üm kahraman, Soyum doğuştan asker dedi. Bana yan bakamadı düşman, İmanlı göğsüm hep siper dedi. Babam gazi bense şehittim, Cihadla gelir zafer dedi. Hedefe gerilmiş bir yaydım, Zafere kuran mehter dedi. Asker doğdum asker yetiştim, Gözler ok parmak hançer dedi. Kahraman olmak gayret ister, Şehitlikse bir kader dedi. Vasiyetim vatan içindir; Bedel isteyince ver dedi. Kaç asır geçmiş üzerimden, Şehid oldum bir seher dedi. Türk'ü yıkılmaz kılan nedir? İman en büyük cevher dedi., Bin defa doğup şehit olmak, Gönlüm hep bunu ister dedi. |
Taşlar Dile Gelecek
Dünyayı defalarca fitneye boğan kavim, Her güçlendiklerinde kıpkızıldır o takvim. Bu kavim ki, Tevrat'ı değiştireli beri, Şehit ettiler birçok alimi, peygamberi.. Gazaba uğramışlar, çünkü hep kan içerler, 'Siyonist emperyalist' diye bunlara derler... Yine güçlendiler, kan akıyor oluk oluk, Gidişlerinin sonu o müjdelenen yokluk... Dinleyin! Peygamberim haber vermişti bunu Taşlar bile hep dile gelip diyecek şunu: 'Ey müslüman; arkamda birisi saklanıyor! Gel de yaptıklarının hesabını burda sor! ' Allah'ım zamanımı ileriye çevir de, Utanan bedenimi, al dirilt o devirde... |
Tek Dişli Canavar
Zorba elinde teknoloji, nereye kadar? Bu medeniyet hala o “Tek dişli canavar”... |
Tek Kişilik
Unutma mezar tek kişilik, Geçer akçe makbul kişilik... |
Televole Gençliği
Bütün kültürü; “Maraba televole! ” Abonedir meyhaneye, müzikhole.. Allame olduğunu sanır bu yüzsüz, Edepten yetim, ilimden ise öksüz... |
Tencere Ve Kapak
Gerdeğe girmişti ünlü bir zampara, O sabah düşünüyordu kara kara... -Ooo! Beyimize bakın! Ne oldu böyle? Başaramadın mı malum işi, söyle? -Başarmasına başardım ama, -------- -Eeee! -Alışkanlıkla ücret ödedim. --------- -Neee? Eşşeklik etmişsin, dilersin bir özür, Kadındır nihayet, affeder, hoşgörür... -Ne diyorsunuz be, o değil ki problem, Paranın üstünü geri verdi zevcem. |
Terkedilen Bebekler
Doldu taştı cami avlusu bu gün, Sanmayasın bunlar gelen cemaat. Her yer terk edilmiş minik bebekler. Ortalık çınlıyor hep feryat feryat! Künyeleri mevcut, kundak üstünde, Gel de isimlere şöyle bir göz at; İzan, ihlas, şefkat, adalet, insaf, Ahlak, maneviyat, iffet, sadakat... |
Tık Tık!
Bilgisayar çağını yaşıyoruz artık. Elimizin altında bir maus var tık tık... Bu ne kolaylık dostlar, hadi hadi yırttık? Ne istersen parmağın ucundadır, tık tık... Bence aklımızı da yiyor tırtık tırtık, Bakın nereye kadar girmiş şimdi tık tık? Alışveriş için dün bir markete çıktık, Yeni yetme bir bızdık, dikkatlice baktık. İşaret parmağı tam öne doğru çıkık, Sağa sola fiskeler vuruyor hep tık tık. Meraktan neredeyse biz patlayacaktık, Sonunda sorduk, evlat nedir böyle tık tık? Hangi çağdayız amca, uyanalım artık! Ürünü seçiyorum, ondan sonra tık tık... |
Tıklayın
Öğrenmek ve nesle öğretmek gerek, İhmal ettik bilmem hangi mantıkla… Gün ilerlese de hala fırsat var; “Namaz” şeklinde yaz ve hemen tıkla… |
Tokmak
Hurdadan başka ne değeri olur ki, Çalıştırılmayan bir stok makinanın? İşletilmeyen bir tembel beyine de, Vurasım geliyor bir tokmak inanın... |
Toplar Gördük
Toplar gördük, karanlık orta çağı bitiren, Toplar gördük, yelkenle çölden zafer getiren, Toplar gördük, Seyit’ten, bir donanma batıran, İzzet ikbal sembolü, mübarek toplar gördük. Toplar gördük, yuvarlak yirmiiki kişilik, Toplar gördük, peşinden koşulur fellik fellik, Toplar gördük, sonucu hüsran yıkım tembellik. Oyalanma sembolu içi boş toplar gördük. Toplar gördük, diyardan diyara gider sesi, Toplar gördük gençlerin beyhude beklentisi, Toplar gördük en yüksek tepe başına sisi, Dedesi atla gitmiş torun nal toplar gördük. |
Turkuaz Gidiyor
Ey millet olaya doğru bakın biraz! Serveti sırtlanmış gidiyor Turkuaz! Çok hararetli bir yer onları bekler, Allah’tan başkası artık durduramaz... |
Turnedeyim
Bildiklerini beyninde hapsedip, Git evde otur, nesi hoştur bunun? Tarih arası ibret veriyorum, Anadolu turnesi hoştur bunun... |
Tükendik
Yetimin hakkını koruyacaktı hani? Yağma var sanki her şeyleri üttü kendi. Yandaş peşkeşine de olamadı mani, Yetime kalmadı hiç bir şey, tükendi... |
Türk Asaleti
Bindokuzyüzonbeş, Ağustos`un Sekizi, Gelin götüreyim Çanakkale`ye sizi; Düşman karar vermiş, mutlaka geçmek ister, Ceset yığınları, hep dereler tepeler. Bombalarla delik deşik olmuş siperler, Süngüsüyle siper korur imanlı erler. Kanlısırtlar o gün, olmuştu daha kanlı, Kaç yaralı vardı, şehit kaç delikanlı? Savunan imandı, toprağı karış karış, Düşmanı durduran, işte bu asil duruş. Anlatan İngiliz, bir subay imiş; Herbert,(*) Düşman bile olsa, bazen çıkar böyle mert: (((O günlerde yazdım, işte hatıralarım, Çok kanlı bir gündü, dün gibi hatırlarım... Çarpışmalar kesilmiş, siperlere dönmüştük. Kalan yaralılar için telaşa düştük. Bir ağaç dibinde, gördük iki tane Türk, Birisi yaralı, vardı kesik öksürük. Yaklaşınca duydum, öbürünün sesini, Alıyordu sanki, son hayat nefesini... Ağır yaraları fışkırtıyordu kanı, Kanla ıslanmıştı ikisinin her yanı. Dudaklar çatlaktı, sıcaktan susuzluktan, Haber almışlardı, sanırım sonsuzluktan. İçirmek istedim, mataramdan biraz su, Olanlara şaştım, donakaldım doğrusu; İçmek istemedi, çevirip de başını, Parmakla gösterdi, baygın arkadaşını. Demek istedi ki, bu arkadaş susuzken, Önce o içmeli, bu suyu içemem ben. Kaldım Türklerdeki bu asalete hayran, Anladım insanlık ne demek işte o an...))) |
Uygarlık - Aygırlık
Şu Amerika'nın bu günkü hali Sanki bir rodeo atı misali... Uygar millet diye niteler çoğu, Bunlar Avrupa'nın vahşi çocuğu.... Dünya kan seli bu nasıl uygarlık Olsa olsa bu bir vahşi aygırlık |
Üsküdar... Üsküdar...
Beşikten mezara dek, hayat bölüm bülüm, Tatlı meltemle açar Boğazlarda gülüm, Mezarlar bile sürer, yeşil bir saltanat, Şu Karacaahmet'i, ister benim gönlüm. Çizecek ressam mı var? Tuvaller de çok dar, Hangi tabloya sığar, güzelim Üsküdar? .. Gözümden öpen meltem, burası Salacak, Uzatsan, Kızkulesi, eline gelecek. Gözlerime dermandır, güzelim Üsküdar, Görmesem her gün inan, gözlerim solacak. Yazacak şair mi var? Hayaller de çok dar, Hangi şiire sığar, güzelim Üsküdar? .. Şurası Selimiye, şurası da Harem, Hicaz toprağı gibi, muazzez, muhterem. Hayalimde canlanır, Hünkar'ın teşrifi, İşte Sürre Alayı, manevi bir deprem... Benzeyen roman mı var? Masallar da çok dar, Hangi öyküye sığar, güzelim Üsküdar? .. Bağlarbaşı, Kısıklı, Çamlıca Yokuşu, Yukarısı kafdağı, zümrüdanka kuşu, Tepeden masal şehri, akşam günbatımı, O Hisar ve 'Muhammed', diye okunuşu... Benzeyen rüya mı var? Misaller de çok dar, Hangi masala sığar, güzelim Üsküdar? .. 'Katibim' Üsküdar'a, verir büyük gurur, Dünyanın kalbi katip, katip diye vurur. Randevulaşmış, tarih, insan ve güzellik, Üsküdar daha nice şarkılar doğurur. Çalacak bir saz mı var? Gazeller de çok dar, Hangi şarkıya sığar, güzelim Üsküdar? .. |
Vahalar Yeşeriyor
Vahdete uyanış, çöl ortasında vaha, Yeşeriyor bebek kanıyla biraz daha... |
Vur Mehter Vur
Mehterbaşı bak ne buyurur? İşte gelmiştir vakt-i surur! Başlıyor yine kutlu sefer, Beraber hasdur! Vur mehter vur! Seferimiz bir aylık yoldur, Bak mübarek gülbank okunur! Dikilsin sancaklar ve tuğlar, Beraber hasdur! Vur mehter vur! Mazlumun yaşı bizle kurur, Mücahidi Allahım korur, Kahrımız zarardır düşmana, Beraber hasdur! Vur mehter vur! Kösü getir orta yere kur! Tokmağını havaya savur! Davul, zurna, zil, boru, dikkat! Beraber hasdur! Vur mehter vur! 'Nasrun Minallah' ana düstur, Dilimiz 'Fethun Karib' okur, Düşman titresin sesimizden, Beraber hasdur! Vur mehter vur! |
Yanık-Atak
Yaşadım bilirim, büyük yıkıntıyı, Aşık olan çeker büyük sıkıntıyı, Akıl çıkıp gitmiş olur dertli baştan, Hep tersine doğru zorlar akıntıyı. Yalvar yakar dövün, düzelmez o kader, Yokuşun dibinde kalırsın, mükedder! “Git Kafdağı’ndaki bir anka kuşunun, Kanadından bana tüy telek getir” der. Yıkılsan da yansan da hiç umur etmez, Uzaktan bakıtır ama buyur etmez. Aşıkın boynunda sanki tasma vardır, Yine de dert etmez, asla gurur etmez... Bir aşık görsem, kalbim vurur tak tak, Günlerce yatarım hasta yorgan yatak, Gidip bir hekime sordum derdim nedir? Dedi ki, sendeki bu dert “yanık-atak”... |
Yarı Ölü Hüseyin Paşa
Gençti yaralandı, cenkte bir kere, Düşmandan kurtuldu, düşüp de yere, Bundan 'Yarım Ölü' dendi Server'e, O'dur Mezamorta Hüseyin Paşa. Padişah getirdi, denizde başa Düşmanı aradı, hep kuytu köşe Donanmalarını, yaktı peşpeşe, Cesur Mezamorta Hüseyin Paşa. Beylerbeyi ve de, Kapdan-ı Derya, Böyle bir kahraman, az gördü dünya, Barbaros tekrar mı, gelmiş dünyaya? Budur Mezamorta Hüseyin Paşa. Mezamorta demek, bir yarı ölü, Akdeniz onunla, oldu Türk gölü, Sakız Adası'nda, şimdi gömülü, Durur Mezamorta Hüseyin Paşa. Koyunada,Yera, Midilli, Sakız, Okuyun da bakın, inanmazsanız, Kazandığı zafer, az mı tam sekiz? Vakur Mezamorta Hüseyin Paşa. Ey şanlı milletim, böyle bahtın var, Yıl tam binyediyüz, suda altın var, Milletin gönlünde, yüksek tahtın var, Otur Mezamorta Hüseyin Paşa! |
Yatak Odası
Villası var bahçeli, lüks, şahane manzara Yatak odası yetmişiki metrekare yer... Cesedini gömmüşler, şahane bir mezara, Yatması için yetmiş, iki metre kara yer.... |
Yavuz'un Kılıcı
Bu özelliğini okumuş muydunuz? Gösterişli giyimi sevmezdi Yavuz... Kralın elçisi huzura çıkmak için, Günlerdir hep bekliyordu özel izin. Veziri Azam, etti vaziyeti arz: -Hünkarım gerekiyor, heybetli bir tarz. Bu Kral ilerde olacak halka bela, Giyiminizle ders vermek olur ala... Törendeki duruşunuz ona ibret, Görsün ki, tepesinde sizdeki kudret. Kabul etti hünkar, elbisesi günlük, Hemen yanında bir kılıç; parlak, büyük... Çıkınca elçi, Yavuz: ................... -Gidin öğrenin, Elçideki etkisini bu törenin. Veziri Azam; .................-Hünkarım, işte durum; Lisanı münasiple ona sordurdum, Demiş ki; .............“- O kılıcın parlaklığından, Gözümü ayıramadım hiçbir zaman. Başka bir ayrıntı farketmedim bile, Korkuya kapıldım o görüntü ile.” Koca Sultan, Yavuz Selim Han, dedi ki; -Güçlü kılıç hep parlasın elindeki, Zalimler güçten anlarlar, başka değil, Gücünü kaybedersen olursun sefil... Zulmü önlemek için gerekir parlak, Heybetli, keskin, bir kılıç bulundurmak... |
Yeniçeri
Yeniçeri askeri, Osmanlı’dan yadigar, Kurmuştu bu ocağı, Murad Hüdavendigar. Bu askerin en büyük dayanağı uhuvvet. Uhuvvetle katıldı, kuvvet üstüne kuvvet. Dünyanın gözleri bu askerlere çevrildi, Güçlü devletler bile, önlerinde devrildi. Müslümanca olurdu yapılan her hareket, Hak yenmezdi ve sonuç, sonsuz bolluk bereket Mehterle coşarlardı, sonra gayret ve zafer, Zafere doyurmuştu, halkı bu aslan nefer. Şeceat cesaretle dopdoluydu her biri, Cihad ruhu taşırdı, o günkü yeniçeri. Geçmişlerse yürüyüp, üzüm bahçelerini, Yenmişse öderlerdi, asıp akçelerini. Osmanlı güç kazandı, yeniçeriler ile, Bu orduyla girildi her beldeye her ile. İstanbul’u onlarla, fethetti Sultan Mehmed, Bu askeri övmüştü, Resulümüz Muhammed.. Cesaretle yürüyüş, zafer hep şatafatlı, Sura bayrağı böyle dikmişti Ulubatlı. Yavuz, Sina Çölü’nü, bu askerle aşmıştı, Kanuni Viyana’ya bunlarla yaklaşmıştı. Rüşvet virüsü sızdı, bozdu girdiği yeri, Artık yeni girenin, eksikti kariyeri. Yavaş yavaş kokular gelmeye de başladı, Alışılan zaferler, iyice yavaşladı. Yeniçeri gözünü çevirdi içeriye, Zor görünce cepheden kaçar oldu geriye. Şimdi artık elinde silah olan bir zorba, İsyan için bahane mi yok mesela çorba... Sefere çağrı için çalınsa bir borazan, İsyankarlık ruhuna girmiş kaldırır kazan. Haraç istiyor, kelle istiyor, hem ne kadar? En başında sadrazam, kaç kelle sırada var? O gün laiklik yoktu, bahaneydi şeriat, Şeriat kalkanıyla, işlenirdi şenaat. O devrin medyasıydı, çıkarcı birkaç kişi, Zorbaları kışkırtmak idi bunların işi. Siyasete girerek, menfaat pekiştirir, Padişahı devirir, iktidar değiştirir. Müşteki onlar kadı onlar cellat da onlar. Yalnız değil sarayda sadık bendeleri var. Millet yılmış her kirli taşın altında asker, Korkudan dile gelmez yedikleri herzeler. Deve havutla gitse, görmezden gelinirdi, Hesap sormak ne mümkün, dosyalar silinirdi. Sefer mi, savaşmak mı, zorbaları tümden sil, Ellerinde silah var, laf söylemek ne kabil? Dünya medeniyette dev adımlar atarken, Düşleri kelle almak, gece gündüz yatarken. Eski yurtta kaç devlet kuruldu bölük börçük? Bıçak geldi kemiğe, yetti bunca kötülük. Zorba ağaları ki, rütbeleri general, Ortalama kırk yılda bir yaptılar ihtilal. Sultan Mahmut eliyle kazındı zorba kökü. Almasını bilene, ibret dolu bir öykü. Yürüdü bütün millet, tuttu linç etti bir bir, Dümdüz oldu askere ait olan her kabir. Zorbanın kökü söndü, bu olay büyük hayır, Rabbım milletimizi zorbalardan sen kayır. |
| Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 03:43 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.