![]() |
Nutuk
NUTUK Sayın vatandaşlarım, öhhö öhhö. Köprünüz yok, reyiniz var biliyom. Öyle değel midir, dediler he! .. he! .. Neyiniz var, neyiniz yok biliyom. Muhtarınız böyük bir ulu kişi He deyin burada bitirin işi. Mecliste abeyi, köyde gardaşı. Cesur zengin beyiniz var biliyom. Yolunuz çamurdan geçilmez imiş Hökümet yaptırmaz diye kim demiş Söyle len Murtaza, söyle len Memiş. Yemyeşil bir beldeniz var biliyom. Devletimiz okutup küçükleri Sırtınızdan atacaaz yükleri Bizim gibi değerli böyükleri Sevip sayan huyunuz var biliyom. Yanınızdayız son nefesimizde Biz olalım çıkacak sesinizde Sizlerinde böyük meclisimizde Bizim gibi dayınız var biliyom. Köylüye gredi dirsen bizde var Emme irey dersen o da sizde var İlkbahar var, sonbahar var, yaz da var Çeşmeniz yok, caminiz var biliyom. Yar vurmuşu gurbet ele göçtüren Yel vurmuş Iraza şifa saçtıran Kel Durmuşu böyük adam seçtiren Çok değerli köyünüz var biliyom. Kimler ermiş görüp bizleri ayan Dinnemeye gelmişler yorgun yayan İçer hastalığa çare arayan Derde derman suyunuz var biliyom Aha burda ne dirseniz ben varım Yolunuz burdanmı geçer annarım. Meclise seçtirecek gurbannarım Bize yeter sayınız var biliyom. Değil akrabanız hısmınız için Vallah inanmayan gısmınız için Bizler için değil hasmınız için Yolunacak tüyünüz var biliyom. Ahmet Canbaba |
Öğreetmenim
ÖĞRETMENİM Kişilik kazandırır bize gelecek verir Kimi gün ikaz eder doğru yolu gösterir Bilginin potasından sözler dökülür erir, Yanıtlar içtenlikle sorumu öğretmenim. Yanlış inanışlarla insan doğrudan sapar Gerçek öğretilmezse ateşe puta tapar Özveriyle çalışıp, nasıl bizlere yapar En güzel anlatımla yorumu, öğretmenim. Mutlu gelecek için ne varsa sorulacak Nesiller yetiştirir rekorlar kırılacak Çağdaş bilim yolunda hedefe varılacak Başlıbaşına bilgi kurumu öğretmenim. Her adımda rastlarız Atatürkten izlere Onun düşüncesinde yeşeren filizlere, Bir bak..Neler oluyor açıklıyor bizlere En basit misallerle durumu öğretmenim Ahmet Canbaba |
Rol Yapıyoruz
ROL YAPIYORUZ Sıska bücür devmiş gibi Yaratmış rab övmüş gibi Sevmesekte sevmiş gibi Hayatta rol yapıyoruz Rab vermese vermiş gibi Doğru yol göstermiş gibi Ermesekte ermiş gibi Hayatta rol yapıyoruz Az verirsin çokmuş gibi Birvarmış biryokmuş gibi Aç gezeriz tokmuş gibi Hayatta rol yapıyoruz Kanmasakta kanmış gibi Kirliysek yıkanmış gibi Anmasakta anmış gibi Hayatta rol yapıyoruz İçmesekte sarhoş gibi Çirkinsek göze hoş gibi Dert küpü olsak boş gibi Hayatta rol yapıyoruz Kızmasakta kızar gibi Yazmasakta yazar gibi Olmasakta sezar gibi Hayatta rol yapıyoruz Gezmesekte gezer gibi Güçsüz ama ezer gibi Medyumumuz sezer gibi Hayatta rol yapıyoruz Akılsızsak bilmiş gibi Yaşasakta ölmüş gibi Gülmesekte gülmüş gibi Hayatta rol yapıyoruz Ahmet Canbaba |
Sabahat
SABAHAT Öyle şamataydı öyle gırgırdı Bizim mahallenin dulu Sabahat Estetik yaptırıp gerdan gerdirdi Küfürbazdı deli, dolu Sabahat Göbek atan Aysel, Keziban,Mine Satılmışın kızı yamuk Emine Beraber arkadaş ama kimine Pekmez diye satar balı Sabahat Nerde yakalarsan orda öpersin Bir şey anlatsa gözyaşı dökersin Pazartesi gezer yersin içersin Gelirim der gelmez Salı Sabahat Hayattan yakınır der para yetmez Gidelim de derki olur fark etmez Anasının gözüdür belli etmez Kimseye koklatmaz gülü Sabahat Onu gören gençler ıslık çalardı Kimi ah anam der düşe dalardı Yüz bulamaz çoğu avuç yalardı Kimsenin olmazdı malı Sabahat Acılar var gönül yaralarında İftira kol gezer karalarında Kıskanç hatunların aralarında Durur sanki kara çalı Sabahat Bazen aylar geçer ortada yoktur Parası, pulu olan dostu çoktur Mevla’m nasip etmiş demek ki haktır Gezer Eskişehir, Bolu Sabahat “İnsanı yaşatan edeptir ardır” Desen, der “günün mutlu geçse kardır” Onunda sevabı, günahı vardır Ne yapalım Tanrı kulu Sabahat Aşıkları bahçede gül bırakmaz Kendi şakır gülde bülbül bırakmaz. Öyle atar mangalda kül bırakmaz, Burnundan aldırmaz kılı Sabahat Peşinden koşanda can, hal bırakmaz Kimseye tutunacak dal bırakmaz Aşığını sömürür mal bırakmaz Tazıya giydirir çulu Sabahat Rahat dursa helalinden bir eştir. Yetmişinde ama sanki kırk beştir Gören derki bu kızıyla kardeştir Genç kalmanın aşk der yolu Sabahat Ahmet Canbaba |
Sabahlar
Kedi karşısında tazı görüp de Kama gibi çıksa sevgiler kından Gönüllerde gezer bıkmaz akından Güzeli sevmemek mümkün mü candan Bu kadar işveyi nazı görüp de Gidiyorlar çoğu murat almadan Yüreklerindeki aşkı bulmadan Öyle kişiler var daha çalmadan Oynamağa kalkar sazı görüp de Tanrı veriyordu çoğuna yoktan Hakkına razıydı gelirse haktan Keyfi yerindeydi çoğunun çoktan Birden isyan etti azı görüp de Yokuşa çıkanlar inişe geçmiş Çekilen acılar dinişe geçmiş Ömür sona doğru finişe geçmiş Kışa eremedi yazı görüp de Kazan biri senin üçü çetelik Delik cepte hiç kalmıyor metelik Kendisi yer içer birde üstelik Kurda haber verir kuzu görüp de DOKUNULMAZLIK Suçlulara hükümet kurmak verilmiş bir hak Temiz bir parti diye ismini koyarsın ak Halk sistemin çarkında ezilirken onlara Bu nasıl bir düzen ki gene dokunmak yasak SABAHLAR Uykum kaçmış bir gece yüksek bir terastayım Yıldızları doyumsuz seyretmeye hastayım Milyarlarca ışık yıl zamanı var aramda Geceyi tek başına yaşarken Ankara’mda Var mıdır başka biri yıldızlara bakıp ta Bir haz duysun o rahat uykuyu bırakıp ta Herkes uykuda, kuşlar,uyumayan bir benim Gece serinliğinde dinç ve sağlam bedenim Düşün, binlerce beyin rüya görür uykuda Kimi uçar havada, kimi boğulur suda Bulutlardan sıyrılıp görülür teker,teker Göz kırparken yıldızlar sanki bir merhaba der Karanlık, karanlığa karışmışken zifiri Görünmez karanlıkta havanın isli kiri Uykuya teslim olmuş binlerce çarpan yürek Rüya denizlerinde sessizce çeker kürek Rüyalara girse de aşk gecede yaşanır Kimi yerde gönülden ne sevgiler boşanır Kimi diskoda, barda kimi mahpus damında Yürekleri cız eder her günün akşamında Belki bir gece boyu kalkmış konan yasaklar Hangi acı nerede, hangi sevdayı saklar Kimi yerde dertlerle sorunlar uyanmadan Evlerin ışıkları ara sıra yanmadan Bir gizemlik sevgiyi davet ediyor aşka Her mevsimde geceden sabaha kalkış başka Umuda sürgün veren fikirler uyumakta Ömürler gece boyu sarılır bir yumakta Bir sonraki sabaha gece verirken mola Kimi derdi erteler, sabah ola hayrola Hiç farkında olmadan geçerken güne yarın Tesiri yavaş, yavaş kaybolur ışıkların Sokak köpeklerinin sesleridir ürüyen Gece karanlığıdır yudum, yudum eriyen Kimi erken kalkacak gün başı yolculuğa Veda edip gidecek belki çoluk, çocuğa Gün ışığına gebe hayır şer saklı düşte Uyanıyorlar sabah ezanı saat beşte Karanlığın içinden gelirken ezan sesi Bir güne başlanacak bir gecenin ertesi Geceden nasıl çıkmak, güne nasıl başlamak Ya, hızlı kalkmak yada, boş verip yavaşlamak Mahmurluğu üstünden zor atıp kalkan kişi Kalkmaz güne kimisi, yatmak en güzel işi Uykuya dalmış gece, dalmış tasa, dert, hüzün Feryatlar yükselecek uyanınca gündüzün Kim bilir daha başka acıyı tattıracak Sakinleşmiş olaylar başlarken güne sıcak Bir kızartı belirdi henüz güneş doğuyor Tabiat alemini kaplayarak boğuyor Horozların ötüşü sabahı müjdelerken Yıldızlar gibi ayda kayboldu erken, erken Artık herkesin derdi başladı ahlar, vahlar Gece boyu içimde, huzur bende sabahlar. Ahmet Canbaba |
Savaşın İnce Ayarı
SAVAŞIN İNCE AYARI Bir yaşam biçimi olmuş savaşta Sabahları yağmur nöbetine kalkardı gözleri savaş tedirginliğindeyken yufka yüreklerinde tanklar geçiyordu Bağdat’lı çocukların gözyaşlarından. Bu savaşa önce başkaldırdılar sonra bağışıklık kazandılar gökten utanç yağarken gökten kol ve bacak. Savaş yorgunuydu her biri yıkık bir dünya bırakıyorlardı geride onlara. Oysa var oluş çabasıydı yok olmaları ölüyor öldürüyorlardı bir canlı bombaydılar çoğu zeytin karası gözlerinden okunuyordu sefalet yarı aç yarı tok olmaları biraz daha bilerdi hınçlarını pusuya yatardı gözleri izlenmekteydiler bir başka yerden belki de görünmediklerini sandıkları bir başka siperden ölüm üzerlerinde kol gezerken gözlerini ayıramıyorlardı gölgelerden. O gölgeler ki ansızın tank oluyordu başlarına ölüm yağan bir uçak. O gözler ki tetikte her biri bir aslandı gönüllerinde isyanlar yatan. Onlar yoksulluğun coğrafyasındaydılar teslim alınırdı yüreklerindeki kaleler tedirginliğin konvoyundaydılar yol boyu ölüme giderlerdi ölüme bir sığınmacı gibi her biri Sonra bir bakarsın savaşın ince ayarı bir sihirli değnek gibi susturmuş tepkileri esirler serbest esirler hür hüzünlü bakışlarının gelgitlerinde bir öyküsü vardır gözlerin bir sorsan neler anlatırlar sen anlamasan da dillerini savaş yorgunu her biri binlerce dul eşleri geride gelecek savaşlara yeni çocuklar için genç ve diri ve güzel onlarcası bekler yollarını. Ahmet Canbaba |
Seni Sevmeye Hazır Değilim
Ne hatırını bileceğim bir fincan kahvenden ne bir yudum suyundan içebilirim. Ne ekmeğini böler ve nede aşını paylaşabilirim. Ne verdim ki ben sana ne isteyebilirim. Emek harcanmamış bedava sevgi aşka dönüşmez ki yüreğimde. Seni sevmeye hazır değilim. |
Sermayesi Din
SERMAYESİ DİN Sermayesi din olanlar Pazarlar Allah’ı kula Yüreğinde kin olanlar Kızarlar gelmezler yola Coşku taşımaz neşemde Can mola verir köşemde Hayat denilen yaşamda Satarlar ömrü bir pula Yol kesiyor bakkal kasap Yokluğa çıkıyor hesap Bakır leğen kalaysız kap Komşu muhtaç olmuş küle Rahman ile başlar işe Yediği dokunmaz dişe Yaratan zevkten dört köşe Eziyet ederken kula Kiminin gözü yukarı Kiminin yok ki akarı Koca bulamaz bekarı Yüz sürer çaputa çula Tanrıya yaparlar koğu Biter dinde varı yoğu Umut bağlamışlar çoğu Şişedeki kutsal kıla Canbaba caymaz sözünden Kaçmaz gerçekler gözünden Çeker hurafe yüzünden Gönül dergahında çile Ahmet Canbaba |
Sermayesi Din Olanlar
SERMAYESİ DİN OLANLAR Sermayesi din olanlar Pazarlar Allah’ı kula Yüreğinde kin olanlar Kızarlar gelmezler yola Coşku taşımaz neşemde Can mola verir köşemde Hayat denilen yaşamda Satarlar ömrü bir pula Yol kesiyor bakkal kasap Yokluğa çıkıyor hesap Bakır leğen kalaysız kap Komşu muhtaç olmuş küle Rahman ile başlar işe Yediği dokunmaz dişe Yaratan zevkten dört köşe Eziyet ederken kula Kiminin gözü yukarı Kiminin yok ki akarı Koca bulamaz bekarı Yüz sürer çaputa çula Tanrıya yaparlar koğu Biter dinde varı yoğu Umut bağlamışlar çoğu Şişedeki kutsal kıla Canbaba caymaz sözünden Kaçmaz gerçekler gözünden Çeker hurafe yüzünden Gönül dergahında çile Ahmet Canbaba |
Sevmekmi Birtanem
SEVMEKMİ BİRTANEM Sevmek mi bir tanem bu benim işim. Dur gitme kaybolma bir gölge gibi. Yıpranmış ve yorgun dalgaların vuruşu sahilde eskitiyordu ne varsa dünden. Bir söz düşmüş bakışlardan göz bahçelerinde ağlıyor yoksulluğun. İçimde sende intihar ettin beni yalnız bırakıp, bozulan bu düzenin sessizliğinde. Sevmek mi bir tanem bu benim işim. Gecenin sessizliğinde gel uzan kollarıma. Bir ninni gibi gelsin okşarken rüzgarın sesi denizi. Yorulsun sevgiler hatıralara dönüşüp acılarla. Bu gece bir başka sevdalanmalısın. Yorgun gönlüme isyan etmişken yıldızlar, sen benimle kalmalısın ve benim gözümle bakmalısın bana. Sevmek mi bir tanem bu benim işim. Bir akşam boşalttım, güne. İçinde yıldızları eksikmiş meğer. Bakır rengi bulutlar gün batımında akşamı soluyordu dağların ardında. Yağmur kokusuna hasret ıstıraplı yürekler yarınları emiyordu *******den. Sen farkında değildin, sensizliği zincire vurduğumun. Ayaklarım gidiyor yürüdüğün yollara hep geriye atsam da adımlarımı. Geleceklerde bitermiş be kömür gözüm alınyazımı peşin yazdığımda. Ahmet Canbaba |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 09:32 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.