![]() |
Engeller
Elimin tersiyle İtsem acıları, Şöyle bir itsem... Sonra, O uzun yoldan Gitsem, gitsem... Toplasam engelleri Kâğıttan bir çöp gibi Büksem, büksem... Uzanan yolları Pürüzsüz, Tertemiz etsem. O yollardan Gitsem, gitsem... İsterse sonu olmasın, Işığı göreyim, Bileyim yeter! Ve kamçılayıp Tüm duygularımı Beklediğim, Özlediğim, İstediğim sona, Son hızla koşup Ersem... 30 Mart 2000 İst. Halenur Kor |
Erguvanlar
Bir rüzgâr esti ılık mı ılık, İstanbul'un mavi boğazından. Güneş gülümsedi bulutlar arasından. Isındı, gerindi erguvan ağacı, Uyandı uykusundan. Ürperdi, titredi tomurcukları, Bakındılar karşı sâhile, Pembe pembe yapraklar arsından. Yanakları al al Bir genç kız gibi utangaç... Seslendi ana ağaç:''Hadi, vaktin geldi, Durma aç.'' Bir anda rengârenk oldu ağaç: Kızardı dal dal. Saçıldı her yere mis kokular. Coştu onu görünce Sâkin deniz bile. Karıştı birbirine Denizin sesi ve Erguvanlardan dökülen şarkılar... Halenur Kor |
Geçmiş Zamana Yolculuk
I. Gözlerde yalnızlık, Duvarlar ardında mutsuzluk, Duvar diplerinde açlık. Duvarlar ardında insan sesleri, Geceye karışan sesler. Uzakta hafif bir müzik, Bir balıkçı bağırıyor oltayı çekip, Bir balığın sessiz çığlığı Evrenin duyulmayan yüzünde. Yastığa düşen gözyaşları, Üşüyen eller... II. Buram buram sıcak ekmek, Demli çayın kokusu. Radyoda aşk şarkıları, Tempo tutan ayaklar, eller. Eskimiş hatıralar, hüzün dolu, Bir zamanlar kalbi dolduran, Hatırladıkça artan kalpteki sızı, Komşunun neş’eli, sarışın kızı. Mazi film şeridi gibi tersine, Dudakta ıslık, loş sokaklarda her yer kırmızı... Bahçede bir tulumba, Evlerde cumba, gizli bakışlar, Gün ışığında sapsarıydı sokaklar, Rüzgar vurdukça, tozlu kaldırım, kuru yapraklar... III. Seneler öncesinde duyulurdu radyoda Celal Şahin, Gülüşen gürbüz kızlar, Saçları gür mü gür, kırmızı yanakları, Karpuz kollu, belden büzgülüydü elbiseleri, Beyaz yakalı. Kloştu kiminin etekleri, ceylan gibiydi bacakları. Çorabının arkasında bir çizgi, sipsivriydi topukları... Ufak ufaktı adımları, keklik gibiydi yürürken, Islık çalardı toy delikanlılar, saçları briyantinli... Açık pencerelerden sesler gelirdi radyodan, Tangolar, aşka davet eden... Sabun kokardı evler, sabun kokardı perdeler... Gülüşmeler taşardı evlerden, insan kahkahaları... Bahçeler; ışıklı, çiçekli, kanepeli bahçeler... Gelinler gülleri severlerdi, gülleri okşarlardı sabahları, Bahçede koklarlardı şebboyları... Dost insanlar vardı, dost elli komşular, Dostça gülen, dostça bakan gözler vardı her yerde, Ağaçların altında otururlardı akşamları, Eski plaklar çalınır, dans ederdi bazıları... Narin kızlar çay taşırlardı. Gözlerde gülücükler, ağızda güller vardı. O zamanlar her yer bahardı, mutluluklar vardı. IV. Yıl, bin dokuz yüz elli sekiz; Bir ev vardı bahçe içinde, mutluluk kozasına bürünmüş, O zaman mutluluklar çiçek kokardı. Neş’eli, munis bir ana vardı, şarkılar söylerdi her zaman, Etrafında sevimli çocuklar vardı. Bahçede bir sürüydü ağaçlar, O zamanlar yemyeşildi yamaçlar, Köpekler bile mutlu havlarlardı. Radyodan en güzel şarkılar kalbe dolardı. Hoşsohbetti dostlar, güler yüzlü, can, içten bakışlar vardı. Anneye can yoldaşıydı kızlar, Becerikli, temiz elleriyle kahve yaparlardı. Pencerelerde her dem gün ışığı, beyaz işli perdeler vardı. Camları süslerdi sardunyalar, begonyalar, Kediler bahçede güneşte yatarlardı. Onları okşayan dedeler vardı. Yazlık sinemalar vardı, bütün aile rahatça gidilip oturulur, Neş’esi, coşkusu ruhu sarardı. Afişler vardı kocaman, Sevimli dostlar gibi bakan, sevdiğimiz artistler vardı. Ne çok komşumuz vardı, Hepsi de annem gibi yakın, Babam gibi güvenilir insanlardı... 4 Şubat 2001 – İst. Halenur Kor |
Geçmişin Pencereleri
Sigaramdan halka halka Yükselen duman, Geçmişin pencereleri. Bakıyorken dalgın Görünür acılar denizi. Giden bir ömrün silik izi. Her halkada başka bir hayâl, Geçmiş karışırken bugüne Gittikçe dağılır çehresi... Sevinç, bir perdenin arkasından Birdenbire uzanan bir el Ürküten karanlıkları... Özlem, loş odada Unutulmuş bir mendil, Duvarda resim... Gözyaşım, Bir dal ucundan damlayan yağmur... Nefesin, Alnımdaki terimi Yalayan rüzgâr... Ellerim, Çâresiz uzanmış Acıların biriktiği kahır tasları... Halenur Kor |
Geliversen Yine, Gelsen Azıcık
Nazarlık gözlerin, mavi bir boncuk, Gülerken yüzüme sanki bir çocuk. Sevdirip kendini nasıl da kaçtın? Geliversen yine, gelsen azıcık. Sevgilim gözlerim yollarda kaldı, O mavi gözlerde hayâle daldı. Denizler maviyi senden mi aldı? Geliversen yine, gelsen azıcık... Halenur Kor |
Gelmedin
Bu gece gelmedin, Gelmedin bu gece. Gözbebeklerimde umutlar çırpınıyordu. Karanlık çöktükce geceye, Karanlıklar sardı içimi. Büyüyen gözbebeklerime sığmaz oldu korkular. Umut odalarına kilitledin beni, Dört duvar arasında soldu hayâllerim. Acılar oturdu göz kapaklarıma, Binbir düşünce düşlerime. Düşlerim bölük pörçük, Gece uzun... Nerde benim o toz pembe hayâllerim? Ne olur geri verin! Öyle ıssız ki bu gece... Bir umut ışığı, bir parça ne olur! Kayıp gidiyor doğmadan güneş, Işıksız sabah, Gelmeden giden günler... Çâresizim, Her şeyden yoksun... Sen yoksun, Sen yoksun... Halenur Kor |
Gerçekler
Görmüyordu görürken, sanki kör gözü, Aynada görünüyor gerçeğin yüzü. Çözüldü birer birer o kör düğümler, Aydınlattı güneş, doğruyu, düzü. Tek tek açıldı sanki sır'lı kapılar, Sis sıyrıldı, gerçekler ortaya çıktı. Gerçeği arayanlar buldu da izi, Yüzleşti, hesaplaştı, görüp de özü... Halenur Kor |
Gitmesin Bahar
Bahar çiçek çiçek bugün gönlümde, Pembe tomurcuklar, ak tomurcuklar, Yağmurlar çisil çisil şimdi ömrümde, Etrafımda torunlar, canım çocuklar... Sevgim katmer katmer sanki gönlümde, Bugün dallarımda hep tomurcuk var. Sümbüllerim kokar, açmış gülüm de, Coşmuş duygularım, kalbimde o yâr... Sanmayın ki ömür sadece bahar, Bazen çiçek dolu, bazen hazan var. Saçlarıma artık yağsa da karlar, Yeter ki gönülden gitmesin bahar... Halenur Kor |
Gölcük
Bir zaman dağında çiçekler vardı, Eteği yemyeşil, tepesi kardı. Cıvıldaşıp yüksek uçardı kuşlar, Oraları şimdi gam, kasvet sardı. Bir ağıttır yükseliyor ovada, Dua eden eller yine havada. Yıkılmış minârem, ezanı susmuş, Ana, yavru yok artık bu yuvada. Gece avuç avuç serpiyor hüzün, Göçtü kuşlar daha gelmeden güzün, Yaşanmamış sanki, olmamış mâzin, İnliyor dağların bak nasıl hazin. Gölcük kuşlarının kanadı kırık, Dikeni kalbinde, yakar ayrılık. Dallarına kör baykuşlar tünemiş, Gözden kalbe akar yaş, ılık ılık. Gün batınca elem yüreği sarar, Gözler ıssız çölde bir serap arar. Yârabbim sendendir bu acı karar, Zaman bir gün olur, yarayı sarar. Acıların debreştiği *******, Yâr adını hazin hazin heceler. Gözde fer yok.dil lâl olmuş, niceler, Dipsiz kuyulara düşmüş gibisin... Hâlenur Kor (29 Ekim 1999) Halenur Kor |
Gölgeler
Yamaçlardan aşağı süzülen gölgeler, Tarar güneşin sarı saçlarını, altın tozlarını eler. Gölgeler, vefâlı dostlar, Bırakmaz beni, ya önümde, ya arkamda gezer. Bazı uzadıkça uzar, Görür dev aynasında kendini. Ya da utanır, büzülür köşeye, Saklanır küçücük, Söyleyemez derdini... Gölgeler, Serin, kuytu, Uzanırsın kucağına, Ya bir ağacın altı, ya bir salıncak, Gözlerinde uyku... Gölgeler, Şefkâtli ana, hüzünlü yâr, Bilinmez ki ne sırları var? Halenur Kor |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:58 AM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.