![]() |
Zeki Çalar
Acaba?
Kamçı gibi yeller, dumanlı dağlar, Tepede beyazlar kar mı acaba? Akıllara sığmaz ah bu sevdalar, Duygular geniş mi, dar mı acaba? Tesadüf eseri düştük yuvaya, Kan olduk, can olduk, gün saya saya, Niye çırılçıplak geldik dünyaya? Bu bir arsızlık mı, ar mı acaba? Yoksullar aç gezer, varlıklılar tok, Bir eksik var, ama, tamamlayan yok, Düşene, gülenler acıyandan çok, Şimdi merhametli var mı acaba? Merak etmeyince, hiç sır çözülmez, Hasret çekmeyince, kıymet bilinmez, Sevda bir yangındır, izi silinmez, Sevdalı yürekler kor mu acaba? 13 Ocak 2000 Zeki Çalar |
Acı haber
Yüreğime ateş düştü, Yaktı beni acı haber. Kırdı umut çiçeğimi, Söküp attı acı haber. Özüm ağlar, gözüm ağlar, Yâr yitirdim, sözüm ağlar. Böyle m'olur başı sağlar? Hep ağlattı acı haber. Ağıt yaktım sevdiğime, İnanmadım öldüğüne. Öksüz kalan şu gönlüme, Acı kattı acı haber. Yarım kalmış bir sevdam var, İsyan etmek neye yarar? Düşündüm sabaha kadar, Dertli yaptı acı haber. Gözüm yaşlı, dünyam zifir, Ne akıl koydu ne fikir, Yüreğimde çok derin bir, İz bıraktı acı haber. Gizledim gözyaşlarımı, Islattım avuçlarımı. Bir gecede saçlarımı, Beyazlattı acı haber. Alıp gitti sevdiğimi, Zehir etti gençliğimi. Acı dolu yüreğimi, Hep sızlattı acı haber. Bir dertliyim, bak sözüme, Uyku girmedi gözüme. Bir ok gibi ta göğsüme, Gelip battı acı haber. Zeki Çalar |
Ağaç
Yeşillik amacın olsun, Ormanlık yamacın olsun. Bu dünyayı seviyorsan, Dikili ağacın olsun. Yurdunu sev, iyi tanı, Çöl olmasın hiçbir yanı. Sen de dik bir çam fidanı, Dikili ağacın olsun. Orman varsa, çöller ırak, Orman yoksa, yerin kurak. Geleceğe miras bırak, Dikili ağacın olsun. İyi bak doyduğun yere, Yağsın yağmur, aksın dere. Sevabı var yüzbin kere, Dikili ağacın olsun. 23 Şubat 2006 Zeki Çalar |
Ağıt
Yıllar sonra geldim mezar başına, Selvinin gölgesi düşmüş taşına. Yerin cennet olsun, yat, rahat uyu, Aldırma sen gözlerimin yaşına. Niye çabuk geldi acı haberin? Düşündükçe acı kattı acıma. N'eylersin ki cilvesi bu kaderin, Yirmisinde aklar düştü saçıma. Gencecikken bu hayata küstün de, Bırakıp da gittin beni çaresiz. Otlar bitmiş mezarının üstünde, Ruhuna fatiha okudum sessiz. Zeki Çalar |
Ağıt gibi
Görüntüler ağıt gibi, Bakıp bakıp ağlıyoruz. Evler çöktü kâğıt gibi, İçin için yanıyoruz. Yayvan temel atıyoruz, Eksik demir bağlıyoruz. Her depremden bir ders aldık, Bir ders daha alıyoruz. Bir felâket gelip geçti, Marmara'yı vurup geçti. Gören, duyan tez yetişti, Enkazda sağ arıyoruz. Uyku tutmaz ki uyusak, Tedirginiz, ne olduysak. Bir araba sesi duysak, Deprem oldu sanıyoruz. 21 Ağustos 1999 Zeki Çalar |
Ağlar kaynanam
Giresun ilinden olduğu için, Beline peştamal bağlar kaynanam. Benim gibi damat bulduğu için, Yanar talihine ağlar kaynanam. Deşmeyin derdini sakın ha aman! Öfkesi, siniri yamandır yaman. Rahmetli eşini andığı zaman, 'Ah Mustafa! ' diye ağlar kaynanam. Ne çilesi biter, ne derdi biter, Onu kahretmeye gelinler yeter. Kayınçom Bilâl'e beddua eder, Sonra pişman olur ağlar kaynanam. Salıdan salıya çarşıya iner, Beni görmeyince küplere biner. Baldızla, bacanak korkudan siner, Bazen asayişi sağlar kaynanam. Dertli dertli söyler, boynunu büker, Baldızla, bacanak elini öper. Gemlik pazarında gözyaşı döker, Dert pınarı gibi çağlar kaynanam. Elinde bir çanta çarşıyı gezer, Oflaya puflaya pazarı düzer. Bu şiiri duysa, bana çok kızar, Ağzına geleni söyler kaynanam. Zeki Çalar |
Ağustosun sıcağı
Ağustosun sıcağı Sanki tüpgaz ocağı Gölgesi bol ağaca Kurmalı salıncağı Pişer Gemlik Limanı Tüter suyun dumanı Bu ağutos sıcağı Yoktur dini, imanı Yazı ayartmak lâzım Kışı dayatmak lâzım Ağustos sıcağında Balkonda yatmak lâzım Bulutu ağdırmalı Suyunu sağdırmalı Tanrı'ya çok valvarıp Yağmuru yağdırmalı. 14 Ağustos 2006 Zeki Çalar |
Ahmakıslatan
Yola gelsin diye sersem gururum, Gider de yağmura karşı dururum. Kolay değil suda fikir yürütmek, Düşünürken sırılsıklam olurum. Ne şemsiyem vardır, ne de pardösüm, Ahmakıslatana aç tutulurum. Hep ilgi bekleyen her şair gibi, Damlalar altında unutulurum. Bulutlar dağılsın, hava durulsun, Islak duygulardan tez kurtulurum. Şu gururu bir çamaşır ipine, Asmak için bir bahane bulurum. 24 Ekim 2006 Zeki Çalar |
Ahmet
Doksan model araban var, Çok dikkatli kullan Ahmet! Bu yollarda hızlı gitme, Sollanırsan sollan Ahmet! Araban var, dert bitmiyor, Benzin koymasan gitmiyor. Satsan da para etmiyor, Yok mu bunu alan Ahmet? Herkes bakıp methediyor, Motoru çok iyi diyor. Rampada nasıl gidiyor? Umurbey'den dolan Ahmet! Var mı bunun sigortası? Sağlam mıdır kaportası? Yolda kalma kış ortası, Gerisi hep yalan Ahmet! Balatası değişti mi? Radyatörü su içti mi? Hemen vitese geçti mi? Biraz daha zorlan Ahmet! Zeki der ki: Durmaz ağzım, Arkadaşa geçer nazım. Fehmi'ye de para lâzım, Tamirciye yollan Ahmet! Zeki Çalar |
Ahmet Ağa'nın öküzü
Çayırlara diker gözü, Bayır görse, şaşar düzü. İtle sidik yarıştır, Ahmet Ağa'nın öküzü. Su içer, yalak beğenmez, Ahırda yatak beğenmez, Kara der de, ak beğenmez, Ahmet Ağa'nın öküzü. Arabaya bön bön bakar, Korna çalsan, ödü kopar, Her işe burnunu sokar, Ahmet Ağa'nın öküzü. En güzel ahırda yatar, İneklere çalım satar, Sinek konsa, tekme atar, Ahmet Ağa'nın öküzü. Vurmuşlar bir boyunduruk, Çile çeker buruk buruk, Ne bağ bilir ne de koruk, Ahmet Ağa'nın öküzü. Kızınca kuyruk savurur, Taşa bile boynuz vurur, Tok da olsa möler durur, Ahmet Ağa'nın öküzü. Zeki Çalar |
Akıla don giydirmek
Gölgede üşümezdim, Sıcakta düşünmezdim. Aklımın donu olsa, Ben bu hâle düşmezdim. Ekmek unsuz olmuyor, Söz uygunsuz olmuyor. Aklı giydirmek gerek, Akıl donsuz olmuyor. Mani yazdık nicedir, Sözümüz manicedir. Akıla don giydirdik, Fikrimiz dahicedir. Çile bülbülüm çile, Don dedik düştük dile. Herkes hor görse bile, Don yine de yücedir. 4 Ağustos 2006 Zeki Çalar |
Akif
Gez şiirler arasında, Güzel bir yol buldun Akif! İple çektik her salıyı, Konuğumuz oldun Akif! Sende bu his, bu ses varken, Bir şiirdin konuşurken. Yüreğimiz tutuşurken, Ateşe su saldın Akif! Yolculuğun pek güzeldi, Zaman sanki akan seldi. Telefon, faks, mektup geldi, Çok övgüler aldın Akif! Seslenirken güleç baktın, Öyle temiz, öyle saftın. Her dizeye lezzet kattın, Halis muhlis baldın Akif! Zeki Çalar |
Aklını kullan
Şu evrene bir bakın, Sır döner akın akın. Aklını kullanırsan, Uzaklar daha yakın. Asla yanlış yol seçme, Vicdanınla ters düşme. Hep araştır, vazgeçme, Artsın arzun, merakın. Hayat sanki bir okul, Nedir Tanrı, nedir kul? Oku, düşün, ara, bul, Tarihe geçsin adın. Dünya fâni bir durak, Hayata gülerek bak. Kini, kibiri bırak, Güzel olsun ahlâkın. Çirkine verme meyil, Güzel önünde eğil. Kara cahilden değil, Yarı cahilden sakın. Zeki Çalar |
Alışamadım
Ağlasam, sızlansam ne fark eder ki, Mutluluk dersine çalışamadım. Hasretle yaşamak öyle beter ki, Senin yokluğuna alışamadım. Dilimde türkün var, kalbimde sızım, Kanadı kırık bir kuştan farksızım. Dört duvar içinde yapayalnızım, Senin yokluğuna alışamadım. Sen gittin gideli bu ev dağınık, Gözlerim yaşlıdır, yüreğim yanık, Perişan hâlime ******* tanık, Senin yokluğuna alışamadım. Dün gece, mehtabı sensiz izledim, Hasretini yüreğimde gizledim. Ettiğin sitemi bile özledim, Senin yokluğuna alışamadım. Ne olur, ansızın çıkıp da gelsen, Bir yemek pişirsen, bir çay demlesen. Razıyım, bin defa sitem eylesen, Senin yokluğuna alışamadım. Gününü gün etti derlerse kanma, Hasretle yaşarım, mutluyum sanma. Her türlü yokluğa alıştım amma, Senin yokluğuna alışamadım. Zeki Çalar |
Anadolu kızları
Güldürür niyazları, Böldürür namazları, Koca diye çıldırır, İstanbul'un kızları. Ojeli tırnakları, Kınalı parmakları, Dişi kediye benzer, Ankara'nın kızları. Gelip geçer Buca'dan, Adres sorar hocadan, Çok şey bekler kocadan, Güzel İzmir kızları. Göz süzer de kaş çatar, Sevdiğine taş atar, Çarşıda kumaş satar, Yeşil Bursa kızları. Traktörü çift çeker, Dili bal, ağzı şeker, Tarlaya pamuk eker, Adana'nın kızları. Hamuru şişiriyor, Bazlama pişiriyor, Hep 'Hadi gari! ' diyor, Denizli'nin kızları. Gerdanda zülüf ucu, Sevmek gönlümün suçu, Ters giydirir pabucu, Kayseri'nin kızları. Mısırı ekmek ister, Tütünü dikmek ister, Kocaya gitmek ister, Manisa'nın kızları. Koca koca bebekler, Hep avluda emekler, Evinde koca bekler, Malatya'nın kızları. Bolar toprağım bolar, Karıklara su dolar, Tarlada pıtrak yolar, Balıkesir kızları. Tezgâhta halı dokur, Kan kaynar fokur fokur, Çok güzel Kur'an okur, İsparta'nın kızları. Bahçede fındık toplar, Yayla çiçeği koklar, Horon oynarken hoplar, Giresun'un kızları. Düz karıklar çekiyor, Tek tek biber dikiyor, Keklik gibi sekiyor, Çanakkale kızları. Ne şarkı, ne gazeldir, Benim sözüm meseldir. Birbirinden güzeldir, Anadolu kızları. Zeki Çalar |
Anasının kuzusu
Ağaçlıhöyük'te düğün oluyor, Üç zurna çalıyor, davul vuruyor. Başını eğmiş de mahzun duruyor, Gelin oldu anasının kuzusu. Kızlar kalksın, harmandalı oynasın, Seven sevdiğini alsın, doymasın. Kaynanalar gelinlere kıymasın, Gelin oldu anasının kuzusu. Daha dün gibiydi, okulda idik, Ona takılırdık 'kuzucuk' derdik. En mutlu gününde hediye verdik, Gelin oldu anasının kuzusu. Testiyi omuzlar, suya gelirdi, Çeşmenin başında türkü söylerdi. Sevdiği istetti, babası verdi, Gelin oldu anasının kuzusu. Heybesi verildi, bohça çözüldü, Milas çarşısında çeyiz düzüldü. Babası borçlandı, biraz üzüldü, Gelin oldu anasının kuzusu. Düğünü okundu, havlu verildi, Perşembe akşamı bayrak dikildi. Dibekderesi'nden çalgılar geldi, Gelin oldu anasının kuzusu. Hasırlar serildi, masa kuruldu, Kimi çok oynadı, kimi yoruldu. Nikâh kıyılırken fikri soruldu, Evet dedi anasının kuzusu. Fenerler asıldı hep sıra sıra, Zeybekler oynadı diz vura vura. Kimi altın taktı, kimi de para, Gelin oldu anasının kuzusu. Kız evinde ince sazlar çalındı, Kadınlar oynadı, kızlar salındı. Emine Hanım'dan bahşiş alındı, Gelin oldu anasının kuzusu. Kemancı Yakup Bey bir taksim geçti, Dinleyen mest oldu kendinden geçti. Davul zurna ile keman birleşti, Gelin oldu anasının kuzusu. Keman çok sevildi, Yakup övüldü, Öksüzün garibin talihi güldü. Taş dibek içinde bulgur dövüldü, Gelin oldu anasının kuzusu. Bu güzel düğüne herkes katıldı, Kazanlar dolusu aş dağıtıldı. Yerim dar diyenler hep oynatıldı, Gelin oldu anasının kuzusu. Görümceler, eltiler altın taktılar, Bu güzel geline hayran baktılar. Türkü söylediler,kına yaktılar, Gelin oldu anasının kuzusu. Çeyizler taşındı deve sırtında, Develer yürüdü eşek ardında. 1969 Martında, Gelin oldu anasının kuzusu. Oğlan evi gelin almaya geldi, Şarkılar söylendi, gençler eğlendi. Duvağın üstüne darı serpildi, Gelin oldu anasının kuzusu. Ah pembe yanaklı, kiraz dudaklı, 'Anneciğim! ' derdi dilleri tatlı. Ata bindirdiler telli, duvaklı, Gelin oldu anasının kuzusu. Hem ağlar hem gider atın üstünde, Mutluluk okunur güzel yüzünde. Büyüdü, serpildi ana dizinde, Gelin oldu anasının kuzusu. Anası ağlasın, gözyaşı döksün, 'Yavrum! Kuzum! ' desin, daha ne etsin? Doğur, besle, büyüt, el alıp gitsin, Gelin oldu anasının kuzusu. Zeki Çalar |
Ankara
Dün, Yükseltepe'den seni seyrettim, Görüntün güzeldi hoştu Ankara. Düşlerime giren kadın gibiydin, Sevdalı bir yürek coştu Ankara. Tam karşımda buldum Atakule'yi, Çankaya Köşkü'nü, Kocatepe'yi. Kabul oldu bir şairin dileği, Gözlerim üstünde uçtu Ankara. Anıtkabir'i görünce düşündüm, O'nu düşünürken geçmişe döndüm. Türklüğümle gurur duydum, övündüm, Atatürk ufuklar açtı Ankara. Bu güzel yurdumuz O'nun eseri, O şimdi kalplerde yaşayan biri. Hüzünle seyrettim Anıtkabir'i, O anda ne desem boştu Ankara. Gözümün önüne geldi hayali, Bir atın üstünde, havada eli, Batıyı gösterdi, dedi ileri! .. Ezelden ebede koştu Ankara. Zamanı, mekânı aşar gibiydim, İstiklâl Harbi'nde yaşar gibiydim. Zaferden zafere koşar gibiydim, Sevincim, hüznümü aştı Ankara. Rasattepe'de bir tarih yatıyor, Heykeller geçmişi hatırlatıyor. Türkiye'nin kalbi burda atıyor, Mustafa Kemal'in aşkı Ankara. Zeki Çalar |
Ankara yolunda
Nerde benim kekik kokan dağlarım? Nerde benim keklik öten bağlarım? Suçlu gibi duruyor bu topraklar, Etrafıma bakıp bakıp ağlarım. Ne ağaç var, ne çalı var, ne gül var, Çırılçıplak kalmış dağlar, ovalar, Bülbül gelse, konacak bir dal arar, Nerde benim o ardıçlı bayırım? Buralarda kimse koyun gütmüyor, Toprak susuz kalmış, otlar bitmiyor. Görmeyince gönlüm rahat etmiyor, Nerde benim yeşil renkli çayırım? Ankara yolunda gelip giderken, Manzarayı buruk seyrederim ben, Hüzünle ah çekmek gelir içimden, Nerde benim çam sakızlı ormanım? Bu topraklar su su diye tutuşur, Ah su aksa pamuk bile yetişir. Orman olsa belki iklim değişir, Sağda solda çam fidanı ararım. Yağmur olsam, bu toprağı ıslasam, Suya hasret tarlaları sulasam. Buraları bereketle doldursam, Nerde benim derelerim, çaylarım? Zeki Çalar der ki: Ey emmim, dayım! Ormana, ağaca sakın kıynayın! Geçin buralardan, görün, ders alın, Ağaçsız toprağa bakıp yanarım. 18 Kasım 1995 Zeki Çalar |
Anket
Sizi seven biri var mı? Hasretinizden ağlar mı? Alımıyla, edasıyla, Sizi kendine bağlar mı? Ellerinizden tutar mı? Gözlerinize bakar mı? Boynunuza sarılır mı? Aşkını hiç fısıldar mı? Teninizi okşuyor mu? Sırtınızı kaşıyor mu? Şarkı, türkü okuyor mu? Sizin için coşuyor mu? Sizi seven biri varsa, Siz sevilen birisiniz. Her yanıt bir evet ise, En mutlu insan sizsiniz. Zeki Çalar |
Anla hâlimi
Kalbimden geçeni gözlerim söyler, Bir bak gözlerime, anla hâlimi. Dilim tutuluyor, sözlerim n'eyler? Bir bak gözlerime, anla hâlimi. Sevince, gönlümde doğdu güneşler, Yandı şu bağrımda yandı ateşler. Sana bu bakışlar, bu ah çekişler, Bir bak gözlerime, anla hâlimi. Bu nasıl bir duygu? Anlamıyorum, Elimi uzatsam tutamıyorum. Dudaklarım mahcup, utanıyorum, Bir bak gözlerime, anla hâlimi. Lütfedip çağırsan, koşar gelirim, İstersen, canımı bile veririm. Ve, yakılmış bir mum gibi eririm, Bir bak gözlerime, anla hâlimi. Zeki Çalar |
Anlayan anlar
Özensiz yapının çatısı damlar. Hamın eksiğini olgun tamamlar. Yazılan şairin sözüyse eğer, Ben böyle söylerim, anlayan anlar. El, etek öpene, zalim övene, Haram zıkkım olsun çalıp yiyene, 'Ne olacak şu hâlimiz? ' diyene, Arzuhâl eylerim, anlayan anlar. Gönlüm gençtir, ağarsa da saçlarım, İyilikle, güzellikle başlarım. Meyveli ağacı ben de taşlarım, Boşunu n'eylerim? Anlayan anlar. Özendim bülbüle, hayranım güle, Saflığım yüzünden çektiğim çile. Eğrinin yanına uğramam bile, Doğruyu yeğlerim, anlayan anlar. Zeki Çalar |
Anne
Canından can verdin, doğurdun beni, Aldın kucağına sarıldın anne. Ak sütünü verdin, doyurdun beni, Beşikte salladın, yoruldun anne. Ninniler söyledin uyusun diye, Türküler okudun büyüsün diye. Tuttun ellerimden yürüsün diye, Bana tutunacak dal oldun anne. Öğüt verdin, akla erdirmek için, Uğraştın didindin giydirmek için. Bir kaşık çorbayı yedirmek için, O tatlı dilinle bal oldun anne. Sevdiğim yemeği leziz yapardın, Üstümü kirletsem, hemen yıkardın. Yüzüme şefkatle dönüp bakardın, Sen her çocuğuna yâr oldun anne. Küçük bir çocuktum ben hep gözünde, Ne güzel uyurdum senin dizinde. Cenneti görürdüm güzel yüzünde, Gönlümde ışıyan nur oldun anne. Sevgiyi, şefkati senden öğrendim, Su içtim elinden, yemekler yedim. Her canım yanışta 'Ah anam! ' dedim, Her zaman dilimde var oldun anne. Cenazen beklerken rahmet taşında, Tekbirler çekildi her gözyaşında. Üç kardeş ağladık mezar başında, Hakk'ın rahmetine kavuştun anne. Zeki Çalar |
Artvinli Remzi
Yine gelsin, baş köşeye kurulsun, Sohbete renk katsın Artvinli Remzi. Gönlü hoş tutulsun, fikri sorulsun, Hayatı anlatsın Artvinli Remzi. Bire on eklesin, yüze bin katsın, Her sözünü bilgisiyle donatsın. Bizim gibi cahillere ters baksın, Bir daha dert yansın Artvinli Remzi. On iki yaşında köyden çıktın mı? Gurbet ellerinde ter akıttın mı? Parasız kaldın mı, hiç acıktın mı? Desin de ağlatsın Artvinli Remzi. Sen feleğin çemberinden geçtin mi? Tarlalarda kuyu suyu içtin mi? Kosa ile dikenli ot biçtin mi? Sorsun da kaş çatsın Artvinli Remzi. Düşünsün taşınsın, yine eklesin, Derede beklesin, kamyon yüklesin. 'Hasret çektiniz mi beyler siz? ' desin, Gurbeti anlatsın Artvinli Remzi. Sen bir dağ başında yatıp kalktın mı? Gece üşüdün mü, ateş yaktın mı? Ateşi üfleyip, pilav yaptın mı? Yapsın da bir tatsın Artvinli Remzi. Eski püskü tahtalara baktın mı? Hiç keser tuttun mu, çivi çaktın mı? Hisseli arsayı alıp, sattın mı? Alsın da tez satsın Artvinli Remzi. Zeki der ki: Söze yalan katmasın, Durup durup ona buna çatmasın, Çam dibinde kütük gibi yatmasın, Kalksın da anlatsın Artvinli Remzi. Zeki Çalar |
Asker mektubu
Selâm edip, ellerinden öperim, Şimdi çakı gibi askerim anne. Hep kabarır kahramanlık hislerim, Vatan için ölmek isterim anne. Asker olmak, adam olmakmış meğer, Bu vatan uğrunda ölmeye değer. Mektubuma cevap gelirse eğer, Sevinçten deliye dönerim anne. Badem ağaçları, üzüm bağları, Dikenlidir Gökçeada dağları. Bize gölge olur zeytin dalları, Hasret türküleri söylerim anne. Bu adanın karayeli sert olur, Türk askeri yiğit olur, mert olur. Mektubum gelmezse, bana dert olur, Acele bir cevap beklerim anne. Sabah olur, taburumuz toplanır, Tüm bölükler isim isim yoklanır. Hasretimiz yüreklerde saklanır, Evimi, köyümü özlerim anne. Şahin gibi baktım nöbet tutarken, Yârimi düşündüm ay ışıldarken. Sözüme burada nokta koyarken, Her iki elinden öperim anne. 2 Eylül 1974 Zeki Çalar |
Asker türküsü
Bu bir asker türküsü, Yarım kaldı öyküsü. Ay yıldızlı al bayrak, Şehidimin örtüsü. Bu kavga ne kavgası? Dava neyin davası? Bir tabuta sarılmış, Ağlar şehit anası. Asıl tertibim asıl, Asıl bir uzun hava. Bura asker ocağı, Vatan için bu dava. Kol kırık yen içinde, Oyun hain biçimde. Kandırılmış fidanlar, Yatıyor kan içinde. Dökülen kanlar bizim, Verilen canlar bizim. İyi düşün kardeşim, Bu vatan hepimizin. Asıl tertibim asıl, Sazlı, sözlü bu fasıl. Buralara kar yağdı, Orda havalar nasıl? Zeki Çalar |
Aşk çeşmesi
Oğlan: Çeşmenin önü yoldur, Gelip geçenler boldur. Bu çeşme aşk çeşmesi, Doldur güzelim doldur. Kız: Oğlan mani söylersin, Bana 'güzelim! ' dersin. Sen aşktan ne anlarsın? Büyü de aklın ersin. Oğlan: Benim aklım eriyor, Gözüm, gönlüm görüyor. Baban bile söz verdi, Seni bana veriyor. Kız: Babam öyle söz vermez, Gönlüm sana yüz vermez. Yaşın benden küçüktür, Bu işe aklın ermez. Oğlan: Çeşmenin yanı söğüt, Büyükler verir öğüt. Yaşım senden küçükse, Beni koynunda büyüt. Kız: Oğlan açık saçıksın, Hem deli hem kaçıksın. Sevda senin neyine? Daha dünkü çocuksun. Oğlan: Dağı, taşı delerim, Harç karıp, kum elerim. Kız ben seni kundağa, Bebek diye belerim. Kız: Oğlan sen çok şımardın, Horoz gibi kabardın. Seni taşa tutarım, Kaçarsın ardın ardın. Oğlan: Kirpiklerin ok mudur? Bende gönlün yok mudur? Çeşmeden su taşırsın, İşin gücün çok mudur? Kız: Kirpiklerim ok benim, İşim gücüm çok benim. Var git oğlan yoluna, Sende gönlüm yok benim. Zeki Çalar |
Atam seni unutmadık
İlkelerine uymadık Öğütlerini tutmadık Bugün yine izindeyiz Atam seni unutmadık. Kimimizin aklı önde Kimimizin fikri dünde Gitsek bile ayrı yönde Atam seni unutmadık. Çocuklar şiir okuyor Şiirler yürek yakıyor Hava Atatürk kokuyor Atam seni unutmadık. KİT'leri satıp kurtulduk Halkçılığa darbe vurduk Devrimciliği unuttuk Atam seni unutmadık 10 Kasım 2000 Zeki Çalar |
Atatürk'e özlem
Sonsuzluğa gitmeseydin, Kendini özletmeseydin. Bu millet seni arıyor, Keşke yeniden gelseydin. Yine atına binseydin, Batıya doğru sürseydin. Her şey ne güzel olurdu, En önde sen yürüseydin. Tüm dünya seni tanıyor, Atatürk diye anıyor. Bazıları anlamıyor, Onlara bir gözükseydin. Öyle büyük ki değerin, Baki kaldı her eserin. Mağdur oldu ilkelerin, Üzülürdün bir bilseydin. Borca soktuk ülkemizi, Faiz büktü belimizi. Süklüm püklüm hâlimizi, Ah kalkıp da bir görseydin. Zeki Çalar |
Atatürk olmasaydı
Samsun'a çıkmasaydı, Sivas'tan bakmasaydı. Bugün hür yaşar mıydın? Atatürk olmasaydı. Asker toplanmasaydı, Düşman kovulmasaydı. Bu devlet kurulmazdı, Atatürk olmasaydı. Zafer kazanılmazdı, Bayrak dalgalanmazdı. Bayramlar kutlanmazdı, Atatürk olmasaydı. Asla hür olamazdın, Türkçe konuşamazdın. Ezanı duyamazdın, Atatürk olmasaydı. Aslını bilemezdin, Bugüne gelemezdin. Türkü söyleyemezdin, Atatürk olmasaydı. Seçmezdin, seçilmezdin, Meclise giremezdin. Fikrini diyemezdin, Atatürk olmasaydı. Zeki Çalar |
Atatürk sağ olsaydı
Hâlimize ne derdi? Atatürk sağ olsaydı. Bir bakışı yeterdi, Atatürk sağ olsaydı. O, gerçek bir liderdi, Halkı mutlu ederdi. Ülkem önde giderdi, Atatürk sağ olsaydı. Türk halkı boş durmazdı, Türkiye tutulmazdı. İç borç, dış borç olmazdı, Atatürk sağ olsaydı. KİT'ler hiç satılmazdı, Asla kapatılmazdı. Kimse işsiz kalmazdı, Atatürk sağ olsaydı. Bütçe açık vermezdi, Paramız erimezdi. Ekmek hiç zam görmezdi, Atatürk sağ olsaydı. İhracatı bollardık, Japonya'yı sollardık. Mars'a uydu yollardık, Atatürk sağ olsaydı. 7 Ocak 1999 Zeki Çalar |
Ayşe
Sen gideli, ne zevk kaldı ne neşe, Yokluğuna sitem yağar peş peşe. Ipıssız odalar hüzün veriyor, Yaşlı gözler seni arıyor Ayşe! Yâr deyince, gönül senden şaşmıyor, Güzel adın dilimden hiç düşmüyor. ******* uzuyor, günler geçmiyor, Hasretin sis gibi sarıyor Ayşe! Ah dedikçe, yürekten kor geliyor, Bu ayrılık ölümden zor geliyor. Çektiğim çileyi Allah biliyor, Feryadım göklere varıyor Ayşe! Yastığım olurdu ah o dizlerin! Ruhumu okşardı güzel sözlerin! Aklımı başımdan alan gözlerin! Her gece düşüme giriyor Ayşe! Bir kara sevdadır, nasıl anlatsam? Gözlerim doluyor derdime yansam. Ne olur, bir kere sesini duysam, Bu gönül, hep seni soruyor Ayşe! Uslanmaz ki tutkularım, hevesim, Issız *******i yırtar ah sesim. Öpüp öpüp kokladığım bir resim, Gözümün önünde duruyor Ayşe! Bağrımda eriyor sabır taşları, Yine ıslanıyor satırbaşları. Hüzünle döktüğüm bu gözyaşları, Mektubun üstünde kuruyor Ayşe! Yine omuzladım hasret yükünü, Gel bana sor, sensiz geçen her günü. Dertli dertli söylüyorum türkünü, Sitemim dağlara vuruyor Ayşe! Zeki Çalar |
Ayşe diye
Biri bana selâm verse, Ben alırım Ayşe diye. 'Ayşe kimdir, nedir? ' derse, Darılırım Ayşe diye. Ayşe derim batan tığa, Bu aşk sığar mı mantığa? Hoş bakarım boş yastığa, Sarılırım Ayşe diye. Ayşe düşmez ki dilimden, Asla çıkmaz hayalimden, Vurulmuşum ta gönülden, Kavrulurum Ayşe diye. Her kılıkta, her şekilde, Ayşe durur bu gönülde. Yağan karda, esen yelde, Savrulurum Ayşe diye. Zeki Çalar |
Ayşe diyorum
(Bugün evlilik yıldönümünü kutluyoruz. Otuz yıllık eşim Ayşe'ye armağandır) Yüreğim taşkın, 'Ayşe! .. Ayşe! ..' diyorum, Dilim alışkın. Gönlüm bir zıpır, Hislerim kıpır kıpır, Aklım da şaşkın. Uyan yâr, uyan! Beni bu hâle koyan, Hep senin aşkın. Bak, ne biçimde? Ta gönlümün içinde, Yâr senin köşkün. 'Ayşe! ..' diyorum, Vallahi seviyorum, Var mı bir kuşkun? Ayşem! .. Şahanem! .. İşte benim bahanem; Can sana düşkün. 17 Nisan 2007 Zeki Çalar |
Ayşe ile Zeki
Aşk nedensiz olur mu? Seven densiz olur mu? Duy sesimi ey Ayşe! Zeki sensiz olur mu? Ayşe der gönül sazım, Ayşe'ye geçer nazım. Leyla'ya Mecnun lâzım, Ayşe bensiz olur mu? Zeki Çalar |
Ayşem
Yıllar önce imza attık deftere, İki çocuğuma anasın Ayşem. Ya annenden vazgeç, ya benden vazgeç, Söyle bana, kimden yanasın Ayşem? Bu güzel adınla andırdın beni, Bugün, yarın diye kandırdın beni. Hasret ateşinde yandırdın beni, Sen de benim gibi yanasın Ayşem. Darılma, gücenme, çatma kaşını, Şu yanmış bağrıma yasla başını. Ne olur ağlama, dökme yaşını, Gözyaşların ile Tuna'sın Ayşem. Bağrıma bastığım sensin, taş değil, Gözlerimden akan sensin, yaş değil. Ben sevgi isterim, çatık kaş değil, Aramızda dağlar olmasın Ayşem. Gözlerin elmastır, gül yüzün aydır, Kirpiklerin oktur, kaşların yaydır. Ay değil, yıl değil, bir ömür saydır, Mutluluk çiçeği solmasın Ayşem. Birdir ikimizin huyu ve suyu, Mutluluk hakkımız bir ömür boyu. Kolum yastık olsun, üstünde uyu, Annen kınar ise kınasın Ayşem. Zeki Çalar |
Ayşem Ayşem
Sevdim yârin hasını, Tuttum hasret yasını. Ne göz görür, ne gönül, Ayşe'den başkasını. Ayşem, Ayşem, gül Ayşem, Ne üz, ne üzül Ayşem. Bu sevdanın sonu yok, Hep yansın gönül Ayşem. Ayşe'min gülüşleri, Cennet eder düşleri. Aklım, fikrim Ayşe'de, Kim düşünür işleri? Ayşem durur namaza, Hemen başlar niyaza. Ben de bir şair oldum, Sevdamı yaza yaza. Zeki Çalar |
Aziz Atatürk
Ayda değil, yılda değil, her zaman, Seni anıyoruz aziz Atatürk. Yas tutmasak bile her 10 Kasımda, Yine yanıyoruz aziz Atatürk. Seni bulduk her İstiklâl Marşı'nda, Tüm milletçe selâm durduk karşında. Türkiye'nin toprağında, taşında, Seni görüyoruz aziz Atatürk. Tarihler tanıktır zaferlerine, Tüm dünya hayrandır devrimlerine. Yine çok muhtacız fikirlerine, Seni arıyoruz aziz Atatürk. Tutsaklık bilmedin, hiç eğilmedin, Türk doğar, hür yaşar senin milletin. Bin yaşında gibi cumhuriyetin, Gurur duyuyoruz aziz Atatürk. Zeki Çalar |
Baba
Çoluk çocuk aç kalmasın, Eve ekmek getir baba. Maaşını az az harca, Ay sonuna yetir baba. Elektrik, su parası, En kötüsü ev kirası, Paran varsa tam sırası, Borçlarını bitir baba. Büyüdü bak oğlun, kızın, Dert çoğaldı, bitmez sızın, Anama da geçmez nazın, Geziye de götür baba. Yokluk, kıtlık bilmeyelim, Sen getir de biz yiyelim, Markalı giysi giyelim, Taksitleri yatır baba. Hiç sızlanma bazı bazı, Sakın üzme anamızı, Al eline çuvaldızı, Hep kendine batır baba. Bu devirde geçinmek dert, Bir öğüt ver, bir kelâm et, Sen sağ iken biz selâmet, Başımızda otur baba. Zeki der ki: Şunu bil ki, Evlâtların birer tilki, Miras bırak malı,mülkü, Yeriz çatır çatır baba. Zeki Çalar |
Baba nasihatı
Azı karar, çoğu zarar, Pek aşırı gitme oğlum. Allah bir gün hesap sorar, Harama göz dikme oğlum. Söz verirsen, sözünde dur, Yiğitlikte kural budur, Öfke ile kalkma, otur! Sonra azap çekme oğlum. Gerekirse boğuş dağla, Geçimini helâl sağla, Ağlar isen, gizli ağla, Sakın, belli etme oğlum. Çalışmak en kutsal görev, Ter dökmeden yapılmaz ev, Sever isen, güzeli sev, Boşa yanıp tütme oğlum. Edepli ol sonsuz kere, Efendice git her yere, Muhtaç olma namertlere, Asla boyun bükme oğlum. Senin devrin bak bu devir, Yasal iş yap, çekip çevir, Zengin de bir, yoksul da bir, Ayrı ayrı tutma oğlum. Uyanık ol, zevke dalma, İşini sev, hiç geç kalma, Ölsen bile, asla çalma, Haram lokma yutma oğlum. Oku, öğren tabiatı, Değerlendir her fırsatı, Bu bir baba nasihatı, Kimseye kin gütme oğlum. Zeki Çalar |
Bebek
Göbek bağın kesildiyse, Ağla coşa coşa bebek. Alnına ne yazıldıysa, Elbet gelir başa bebek. Doğduğun an ters tutarlar, Baş aşağı sarkıtırlar. Ağlamazsan, ağlatırlar, İnat etme boşa bebek. Evirirler çevirirler, Ya kız ya da oğlan derler. Sana da bir ad verirler, Adın gider hoşa bebek. İnsan doğar doğmaz ağlar, Her zorluğa uyum sağlar. Yaşamın bir anlamı var, Bak şu uçan kuşa bebek. Bu dünyada şartlar ağır, Ses vermezsen herkes sağır. Ağla, sızlan, bağır, çağır, Dök derdini dışa bebek. Hiç üzülme tez büyürsün, Bir ekmeği bölüşürsün. Hem terlersin hem üşürsün, Alış yaza, kışa bebek. İnanılmaz bir öyküyle, Çırılçıplak geldin böyle. Agularla türkü söyle, Hep gönlünce yaşa bebek. Zeki Çalar |
Forum saati GMT +3 olarak ayarlanmıştır. Şu an saat: 10:41 PM |
Yazılım: vBulletin® - Sürüm: 3.8.11 Copyright ©2000 - 2025, vBulletin Solutions, Inc.